Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 MART 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Tomur Atagök'ün '58 yılın öyküsünü anlatan' sergisi 12 nisana dek Aksanat'ta
Resim., aynaya dönüştüğünde...
AHUANTMEN
Herkesin yaşı söylenir. Fotoğraftaki ka-
dın 58 yaşında. Arkasındaki görüntü. do-
lu dolu geçen o 58 yılın öyküsünü anlatı-
yor. Insanlar, mekânlar, zamanlar, resim-
ler... Yaşamının önünde sakin bir edayla
oturuyor kadın. Yüzü, başlı başına bir re-
sim. Bir ayna. Arkasındaki resimlerin, fo-
toğraflann, yıllann soyut bir ifadesi.
Yalnızca resimleriyle değil, müzeciliği,
eğıtmenliği, küratörlüğü ve sanat yazılany-
la Türkiye'de kültür yaşantısının içinde çe-
şitli etkinlikleriyle tanınan Tomur Atagök,
Aksanat'taki sergisinde son yıllarda üret-
tiği yapıtlannı bir araya getiriyor. Resim-
lennde yaşam ile sanatı buluşturmak ve
"sanatçt-sanatyapıb-sanat izleyicKİ'' zinci-
rinin halkalannı bir arada rutabılmek kay-
gısı gözeten Tomur Atagök, bu sergısinde
sanatına olduğu kadar kendine dair ipuç-
lannın buluşmasıyla ortaya çıkan bir de
"otobıyografi" sergilıyor. Bu iş, fotografik
ve resimsel şeritler halınde, eğıtiminin
önemli bir bölümünü Amerika'da,
1960'larda, toplumsal ve sanatsal anlam-
da önemli değişikJiklere yol açacak kıpır-
tılann yaşandığı bir dönemde lamamlayan,
sonrası Türkiye'ye dönen ve yukanda say-
dığımız tüm etkinliklerde kadının bu top-
lumdakı konumunu sorgulamaya yönelen
bir sanatçının ayak izleri sayılabilir.
Çok sayıda karma, 30'a yakın kişisel
sergiyle bugünlere ulaşan sanatsal serüve-
nı içinde Tomur Atagök'ün resminin içe-
riğini, bıçemıni ve zaman zaman malzeme-
sinı belirleyen, "temel mesetem" dediği ka-
dın olgusu oluşturuyor. Kadın olarak bıri-
kimlerinı yansıttığı. teknik kaygılann öte-
sinde arayışlara girdiği resimlerinde sana-
tı toplumsal bir zemıne oturtmak gibı bir
kaygısı var: "Kimsekabuletmrvoramaben
toplumsal bir oigunun. varhğuı, insanı bir
yeıiere götürdüğüne, geliştirdiğine inanı-
yorum. Ve sanıyonım sanat tarihi de bunu
bana kanıtlıyor. Bir empresyonizm, bir da-
R.esimlerinde yaşam ile
sanatı buluşturmak ve
'sanatçı-sanat yapıtı-sanat
izleyicisi' zincirinin
halkalannı bir arada
tutabilmek kaygısı gözeten
Tomur Atagök, bu
sergisinde sanatına olduğu
kadar kendine dair
ipuçlannın buluşmasıyla
ortaya çıkan bir de
'otobıyografi' sergiliyor.
Atagök'ün resimlerindeki
parlak metalik yüzeyler,
her bir izleyicinin
resimlerde yan soyut
betimlenen kadın
fıgürleriyle bir bağ
kurmasına, kendini bir
ayna karşısındaymış gibi
onda görmesine, kısacası
resimle iç içe geçmesine
yol açıyor. Tomur Atagök'ün resminde'temel meselesi' kadın olgusu. (Fotoğraf:KADER TUĞLA)
da, bir sürrealizm öyle dunıp dunırken ot-
madL Sanatçılann birlikteliginden ve top-
lumla ahşverişinden doğdu. Türkiye'de ise
herkes kapalı kapılar ardında atölyesinde
bir şeyfcr yapn/or."
Tomur Atagök'te, galennın bir duvannı
boydan boya kaplayan büyük boyutlu
"Yansıma x Yandma" adlı resmınde oldu-
ğu gibi kapılan kmp çıkmak, perdeleri çe-
kip atmak, yaşama doğru, engelli bir ko-
şuda değilmış gibi uzanmak dürtüsünü
gözler önüne seren bir tavır var. Resimle-
rindeki parlak yüzeylerle mat alanlann kar-
şıtlığıyla biçim bulan kadının yaşamsal çe-
lişkileri, kimi zaman birer antik çağ idolü,
kimi zaman pop idolleri (sözgelimi Ma-
donna) olarak, sanatçının bir resmınde
alıntıladığı gibi, "bireranıolabilmekumu-
duyla yaşıyorlar."
Resmin içinde kendinia
görmeye başlathğınız an
Atagök'ün resimlerindeki parlak metalik
yüzeyler, sanatçının dabelırtmış olduğu gi-
bi "çevre ve izleviciden yansımalarta sanat-
sal mekâna fîziksellik kazandınrken" her
bir izleyicinin resimlerde yan soyut betim-
lenen kadın figürleriyle bir bağ kurmasına,
kendini bir ayna karşısındaymış gibi onda
görmesine, kısacası resimle iç içe geçme-
sine yol açıyor. Resimdeki derinlik etkisi-
ni adeta tersine, tuvalin dışına taşıyan ve do-
layısıyla mekânı da resme katan, çerçeve-
leri çıkanp atan Tomur Atagök, böylece iz-
leyicinin resmini değiştirebildiğine inanı-
yor: "Kendi vartağunızı kanıüamak için ay-
nalara ihtiyacımız oluyor. Resmin içinde
kendinizi görmeye başladıgınız an. resmi
yorumlamaya başladıgınız anın kanıü gibi
adeta. Kendini o resmin içinde gören her iz-
leyiciyleo resim de değişiyor. Onun yansuna-
lanyla da değişiyor. Aynca bu etki plastik
açıdan da bana çok cazip geüyor."
Başta ürkekçe, estetık kaygılarla resmi
içinc yerleştırmeye çekındiği bir simge de
yaşamöyküsünün önünde dınginlikle otu-
ran o kadının kendi içinde girdiği sorgula-
ma sûrecinden bir 'güç unsuruyta' çıktığı-
nı ortaya koyuyor. Atagök'ün resimlerin-
de bir imza haline gelen. v ertebrasmın gö-
rüntüsü bu. "Bir güzellik işareti sayılamaz.
Ama zaman içinde benim için bir güç sem-
bohı oknaya başladı ve bunun güzellik ka-
dar önemli olduğuna karar verdim. İnsa-
nm ayakta duruşunun simgesL. Ayakta du-
ran tek hayvan insan okhığuna göre, bu o
dunışun süngesL" Bir bakıma, yüzyıllar
boyunca 'modeT olan ve karşıt cinsın göz-
lemi ve fırçasıyla belli biçimlerde. belli
şablon hallerde ölümsüzleşen kadının, fir-
çayı eline alıp canlanması, şablonlan kır-
ması ve öz varlığını arayışı olarak da yo-
rumlanabilir bu simge.
Amerika'da eğitim gördüğü yıllarda er-
kek hocalann iyi resim yapan kız öğrenci-
lere söylediği en büyük övgüyü, "erkek gi-
bi resim yaptoğuu" duyan, Türkiye'ye dön-
düğünde ıse Adnan Çoker'in "Kadın gibi
resim yapn/orsun. Buna sahip çık" sözleri-
ni başta aynmcılık gibi gören Tomur Ata-
gök, şimdi dönüp resimlerine baktığında
"Ben kadnu anlatan bir sanatçı olarak bel-
ki kendimi ortaya koyııyonım dryorum a-
ma benimyapttgım kadınlarda biraz soyut
biraz yumuşak. biraz zarif. Bir denetfeme
var" diyor. Pek sevmediği, ama "asla o-
nun kadar cesur obunam" dediği Madon-
na'yı resimlerine neden konu ettiği de böy-
lece anlaşıhyor.
Ve yaşamından bir kesit:u
Kadın çok ge-
ri pbnda kabnayı, bep başkasına geçh ver-
meyi öğrenmiş. Ben de bunu yaşadım. Ya-
şamun boyunca kocamı okula gönderdim.
çocuklanmı okula gönderdim, onlarayara-
öcı insan olmayı ögrettim, anama baknm_
kısacası bir baknm ben ortada vokum."
Oysa o 58 yıla, saydıklannın çok fazla-
sını sığdırdığını, ortada yokmuş gibi his-
settiğinde bile varlığını ortaya koymak içın
mücadele ettiğini sergiliyor Tomur Ata-
gök. Aksanat'taki sergi, genç sanatçı Gfi-
ven tncirüoğlu nun sanatçı için hazırladığı
ve sergiyle son derece örtüşen video ens-
talasyon ile birlikte 12 nisana dek sürüyor.
'Aydmlanmanın Işığında Sanat Insanlanmız'm konuğu Orhan Asena
Yarun yüzyılhk üretkenlik serüveni
Sarkîs, Nantes
Güzel Sanatlar
Müzesi'nde
• Sanatçının yerleştirme
çalışması 19 mayısa dek
Fransa'nın Nantes kentinde
sergileniyor. Sergi dolayısıyla
müze salonlannda Sarkis'in '42 h
du loup' ve '103 aquarelles' adlı
çalışmalan yer alıyor.
Kültür Servisi - Sarkis, Fransa'nın Nantes
kentindeki Güzel Sanatlar Müzesi'nde,
müzenin içinde yer aldığı mimariyle,
ışıkla ve müzenin koleksiyonuyla
hesaplaşmayı öne çıkaran anıtsal
boyutlarda bir yerleştirme çalışması
gerçekleştirdi. Sarkis'in çalışması, 19.
yüzyıl yapısı olan müzenin, şeffaf örtüyle
kapatılmış orta mekânında (patio'da) yer
alıyor. Sarkis, bu orta mekâna, 14 m.
yüksekliğinde dev bir iskele kurdu.
İskele. zeminde bulunan ve 3. yüzyıla
tarihlenen bir Roma mozaiğinin üzerinde
yer alıyor ve yukandan aldığı ışığı,
Sarkis'in zeminden yaklaşık 1.10 m.
yüksekliğe yerleştirdiği ve bir dizi
delikle yan geçirgen hale
getirdiği alçı plaka aracılığıyla
mozaiğe aktanyor.
Sarkis'in bu yerleştirme çalışması,
müzenin koleksiyonundan seçilmiş ve orta
mekânın çevTesinde yer alan galerilere
yerleştirilmiş resimlerle bütünleniyor. Işık
temasını öne çıkaran bu resimlerin
müzedeki özgün yerlerinde ise resimlerin
yerleştirilmeye katılışını aktaran, Sarkis'in
suluboyalan bulunuyor.
Sergi dolayısıyla Nantes Güzel Sanatlar
Müzesi'nin hazırladığı katalogda,
müzedeki yerleştirme çalışmalannın
fotoğraflannın yanı sıra, Sarkis'in Viyana,
Bonn. Metz ve San Francisco
sergilerinden fotoğraflar ve Aykut Köksal
ile Deepack Anantfa'ın yazılan yer alıyor.
19 mayısa dek sürecek sergi dolayısıyla
Nantes'te bir dizi etkinlik daha
gerçekleştiriliyor: Nantes Güzel
Sanatlar Müzesi'nin koleksiyonlan
içinde bulunan Sarkis'in iki çalışma
dizisi, '42 h du loup' ve '103 aquarçlles' bu
süre içinde müzenin salonlannda
sergileniyor. Aynca, Sarkis'in seçtiği bir
film dizisi 12 mayıs-17 mayıs tarihleri
arasında gösterilecek. Bu gösteride,
Serguei Paradjanov, Roberto Rosseüini,
Andrei Tarkovski, Abel Ferrara, Saryajit
Ray, Robert Bresson ve Kenji
Mizogushi'nın filmleri yer alacak.
Nantes'te bulunan iki galeride de yine bu
süre içinde Sarkis'in iki çalışması
sergilenecek.
SEVDAŞENER
Orhan Asena, her şeyden
önce yanm yüzyılı aşkın bir
süredir tiyatro için yazan, ya-
pıtlan belli bir duzeyin altına
hiç düşmeyen, oyunlan çeşitli
sahnelerde sergilenen ve ya-
bancı dillere çevrilen, her za-
man olumlu eleştiriler alan,
pek çok ödüle layık görülen bir
oyun yazan olarak saygınlık
kazanmış yazarımızdır.
Bir ömrü sanata, özellikJe,
sahnelenmedikçe varlığını bü-
tünleyemeyen tiyatro oyunu
yazarlığı gibi, çetin önkoşulla-
n olan bir sanata adamış ol-
mak, ona saygı duymamız için
yeterli nedendir. Fakat Orhan
Asena'nın oyunlannın türlü
özelliklerini dikkate aldığımız-
da onun, yalnızca tiyatro sana-
tına olan bağlılığı ve üretken-
liği ile değil, oyunlanna yansı-
yan yazar kişiliği ile de saygın-
lık kazandığmı görüyoruz.
Orhan Asena kişiliğinin be-
lirgin özelliklerinden biri, baş-
ka bir mesleği olduğu halde,
yazarlığı her zaman çok ciddi-
ye almış olmasıdır. Hekimlik
mesleğinde uzmanlaştığı, uzun
yıllar ülkemizin uzak köşele-
rinde ve yurtdışında doktorluk
yaptığı sıralarda yazı yazmak-
tan vazgeçmemiş, şiirden öy-
küye, öyküden oyun yazarlığı-
na uzanan geniş bir yelpazede
ürün vermeyi sürdüımüştür.
Kendisi de yazarlığı hiçbir za-
man bir ikinci iş saymadıgıru
ıfade etmiştir.
Orhan Asena'nın oyunlan
tür olarak, biçim ve biçem ola-
rak geniş bir yelpazeye yayılır.
Uzun oyunlan yanında kısa
oyunlan, yetişkinler için yaz-
dıklannın yanı sıra çocuk
oyunlan da vardır. Konulannı
çoğu kez tarihten, ama sırası
geldiğinde günlük yaşamdan
almıştır. Kendi tarihimizin ger-
çekleri kadar yabancı ülkele-
rin tarihlerine de ilgi duyar.
Mitolojiye de uzanmış. köy
gerçeğine de eğilmiştir. Genel-
likle gerçekçi bir yazar olma-
sına karşın, sırasında absürd
akımın özelliklerini taşıyan
oyunlar da yazrruştır.
Düşüncenin öne çıktığı, ko-
nulann tartışmaya açıldığı
oyunlan da. trajik durumun
ağırbastığı ya da ideallerin yü-
celtildiği oyunlan da vardır.
Bütün yapıtlannm değişmeyen
ortak gerçeği ise oyunlannda
olaylann, durumlann bilimsel
bir yaklaşımla değerlendiril-
miş ve incelikle işlenmişohna-
sıdır. Oyunlannda yansıyan,
Orhan Asena'nın akılcı olduğu
kadar inançlı ve duyarlı kişili-
ği olmuştur, diyebiliriz.
Orhan Asena'nın oyunlann-
da öykünün belkemiğini olay-
lar oluşturmuş olsa da ilgimiz
oyun kişilennin, eylemlerin-
den önce ve sonra neler düşün-
düklerine, hangı iç hesaplaş-
malar içinde olduklanna çekil-
miştir. Örneğin, 'Korku' adlı
oyununda kahramanlann da
Orhan Asena
korkabileceklen. bu korkunun
çok insani bir gerçek olduğu
sergilenirken seyirci yalnızca
özel bir durum içinde kalarak
korkmuş. ideallerinden kuşku
duymuş olan kahramanın ger-
çeğini tanımış olmakla kal-
maz. genelde kahramanlığın
ne anlama geldiği korkmanın
ne mene bir duygu olduğu üze-
rinde kafasını yormak zorunda
kalır. 'Hürrem Sultan' adlı
oyununda Kanuni Sultan Sü-
leyman, yalnızca kararlan ile
koca bir imparatorluğu ayakta
tutmuş olan tarihi bir kişilik
olarak değil. yüreği evlat sev-
gisi ile yurduna karşı görev
duygusu arasında parçalanmış
olan, acı çeken, pişmanlık du-
yan bir msan olarak dikkatimı-
zi çeker ve bizi ülke yöneti-
minden sorumlu kişinin siya-
sal ve etik kaygılan konusun-
da düşündürür.
Orhan Asena'nın 'Şili Üçle-
mesi'ni oluşturan 'Şili'de Av',
Oaygı gecesının
dördüncüsü, bu akşam
saat 20.00'de Orhan
Asena için
gerçekleştiriliyor.
TOBAV ile ÎDE
Eğitim ve -
Organizasyon'un
düzenledikleri etkinlik
Taksim Sahnesi'nde.
Senaryosunu Hülya
Nutku'nun yazdığı
gecenin gösteri düzeni
Ozgür Erkekli
tarafından hazırlandı.
Zeynep Erkekli, Nur
Subaşı, Özgür Erkekli,
Merih Atalay ve Tunç
Günbay'ın rol
alacaklan gecenin
konuşmacısı Güngör
Dilmen.
'Bir Başkana Ağrt', 'Ölü Ken-
tin Nabzı' adlı oyunlannda,
1973'te Şili'yi kana boyayan
askeri darbe, Başkan ADen-
de'nın öldürülüşü ve Pinochet
yönetimirun baskılan yansıtı-
lırken genelde yöneticinin g'ö-
revleri ve sonımluluğu ile ay-
dın kişinin görevleri irdelen-
miş olur. Bu oyunlarda yazar,
tarihi bir gerçeği ele alarak ve
özel bir durumdan yola çıkarak
seyirciyi genelde insan ve gö-
revleri. insan ve sorumlulukla-
n üzerinde tartışmaya açan bir
düzenleme yapmıştır.
Orhan Asena'nın tarih oyun-
lannın iki belirgin özelliği,
oyun kahramanlan olan ünlü
tarihi kişilerin ruhsal özellikle-
ri ve ahlaki değerleri üzerinde
durulmuş, tarihi olaylann tarih
bilinci içinde değerlendirilmiş
olmasıdır. Dostluk, dayanışma,
hoşgörü, hakseverlik, sorum-
luluk gibi değerlerin toplumun
yapı taşlan olarak kabul edil-
miş olması, Orhan Asena tiyat-
rosunun etik karakterini oluş-
turmuştur.
Umutlarla düş kınklıklan-
nın, gözüpeklikle korkulann,
tutkularla suçluluk duygusu-
nun yan yana yaşatıldığı kar-
maşık ruh durumlan ise yaza-
nn oyun kişilerini zengin bir iç
yapıyla dojiattığını, onlan ya-
şayan BfiTer olarak gördüğünü
ve bir hekim gibi incelediğini
gösterir.
Tarih olaylan arasındaki
bağlantılar üzerinde durulmuş
olması, yazann bu olaylan bi-
limsel bir bakışla değerlendir-
diğinin kanıtıdır.
Bu oyunlarda seyirci, bir
yandan geçmişte yer almış
olan olay ve durumlann trajik
anlamını algılarken, tarihin ışı-
ğı altında günümüzde yaşanan
olaylann nedenleri ve muhte-
mel sonuçlan üzerinde bir kez
daha düşünmüş olur. Bu ba-
kımdan Orhan Asena'nın
oyunlan, Aristoteies'in "Tra-
gedya tarihten daha febefkür"
sözünü doğrular nitelıktedir.
Oyun yazarlığımız altmışlı
ve yetmişli yıllarda ivme ka-
zandı. Devlet Tiyatrolan'nda
1954-55 mevsiminde sahnele-
nen 'Tannlar ve İnsanlar (Gıl-
gamış)' adlı o>ıınu ile Orhan
Asena bu ivmeyi ateşleyen ya-
zarlanmızdan biri ve önde ge-
leni olmuştur.
Bu oyunu izleyen "Korku,
Hürrem Sultan, Kocaoğlan,
Tohum ve Toprak. Fadik Kız,
Simavnalı Şeyh Bedrettin, At-
çalı Kel Mehmet, Ya Dev let Ba-
şaYa Kuzgun Leşe, Ayla Oğret-
men", henüz sahnelenmemiş
olan 'Nâzun Hikmet Dosyası'
adlı üçlemesi gibi oyunlan ve
adlannı sayamadığım rjek çok
başka yapıtlan ile Orhan Ase-
na, tiyatromuzdaki önemli ye-
rini hep konımuştur ve koru-
maktadır. Onu, tiyatro tarihi-
miz içinde yerini yapmış, şim-
diden yazmımızın ölümsüzleri
arasına kanşmış bir yazanmız
olarak selamlıyorum.
'Uç ürünlerin' üç aylık şiir dergisi Ludingirra yayın yaşamına başladı
ruhıın peşinde şîir
Üç ajbk şm dcıştsı
ludingirra
ıpsya:
ce 'Ayhan"Esas Danıî. Mu'kun TernenJn' Ece
Aytıan ,' ifk'm S'n Ece Aybai Sûzlui.
Mehmet Rlbt / 8itdtrg*sı "Ycn SeM"
Necmiye Alpay / OUZYSH^U da Kc s£ •
f-b er Oogan Hetan • Fce Ayhar-'r.
5jm--:A O-ı ve Sağfaffl Othan Koçak,.'
>iı,' Itt Arfon, Mtuık: lllıcn Usmooboi
fa&n Usmanbaî Ketâ&ın Scstc'avs!:.-
Hufci AkJunç / kırxi Y<^i Şiriv* U/oğ.:>aa
Kına' Harjnun Deniikn Ohan Kiryât^lu
.' £c« Ayho, Sırin, Açıkisyc Konur Ertop
Kültür Servisi- "Özgün ruhun. uç
ürünlerin peşinde! Düzleştirici aklın
karşısında bir akıl! Şiirin dışsai öl-
çütlere göre kurumlaştırılmasına
karşı..." Üç aylık şiir dergisi 'Ludin-
girra', Bahar '97 birinci sayısıyla şiir
dünyasına merhaba dedi. Derginin
mutfağındaki isimler Orhan Kâhya-
oğlu, Necmiye Alpay, Mehmet Rifat
ve Ayhan Kurt. "Zor bir dergi dü-
şü" diyorlar Ludingirra'yı okur karşı-
sına çıkanrken. "Düşümüzde başka
neler var? Açık bir çevre olmak. Sa-
ğır olmayan bir çevre. Belki de en
büyük zorluk burada". tlk sayısında
kapsamlı bir 'Ece Ayhan Dosyası' ile
okuriann karşısına çıkan Ludingirra,
önümüzdeki sayılarda da çeşitli şiir içi
sorunlan ve önemli şairleri dosya ha-
linde gündeme getirecek.
35. sayısıyla yayın hayatı sonaeren
Sombahar'ın şiirtavnnı yeni birboyut-
ta geliştirmek amacında olan Ludingir-
ra yeni şair ve yazarlara kapılanru açık
tutuyor. Metne yönelik olan, metinden
hareket eden inceleme, eleştiri. çözüm-
leme, kuram yazılan ve denemelerle
içeriğini zenginleştirmeyi hedefliyor.
Ludingirra Bahar '97 sayısında ağır-
lıklı yer tutan 'Ece Ayhan Dosyası',
Ece Ayhan'ın hiçbir yerde yayımlan-
mamış eski bir şiiri ve kendisiyle ya-
pılan 'Esas Duruş, Mülkün Temeli-
dır" başlıklı söyleşiyle başhyor. Ece
Ayhan şiiri üzerine deneme ve incele-
me kaleme alan yazarlar; Mehmet Ri-
fat, Necmiye Alpay, Doğan Hızlan,
Orhan Koçak, İlhan Usmanbaş,
Hulki Aktunç, Orhan Kâhyaoğlu,
Konur Ertop, Haydar Ergülen ve
Ahmet Soysal.
Şürimizin çeşitli kuşaklardan tem-
silcileri olan şairler. Melih Cevdet
Anday, Tarık Günersel, Hulki Ak-
tunç, Gülseli Inal, Orhan Kâhyaoğ-
lu, Yücel Kayıran, Ayhan Kurt ve
Ender Emiroğlu, Ludingirra'daşiirle-
riyle buluşuyorlar. Dünya şiirine de
sayfalannı açan dergide aynca şiir çe-
virisi üzerine sorunlan irdeleyen
'Dükkân 1' adlı yazısıyla Işın-Bengi
Öner, 'Bir Aşk ve Kadın' Şairi: Ce-
lal Sahir' adlı yazısıyla Eray Can-
berk yer alıyor. LudingiiTa'nın son yaf
zısında ise Mehmet Rifat, şairlerin po-
etikalannı ele aldığı 'Gösterge Avcıla-
n'na Oktay Rifat ve Behçet Necati-
gil'i konukediyor. Ludingirra'nın Yaz
'97 sayısı haziran başında okuriann
karşısında olacak.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
"Slvil Toplum
Örgütleri" Derken
Bu köşede bir kez daha yazmıştım. Gençlikleri
Abdülhamit ve II. Meşrutiyet Dönemi'nde geçen
Avrupa görmüş kimi aydınlar, öğrendiklerini Pa-
ris'te, Londra'da bırakarak döndüler ülkeye.
Giyimleri kuşamlan "alafranga "ydı, davranış bi-
çimleri Osmanlı.
Dönemin egemenlerine karşıydılar ama, buy-
ruklanna giımekte sakınca görmüyoriardı.
Perepalas ya da Tokatlıyan buluşmalanndaki
dost söyleşilerinde "baştakileri" çekiştirme cesa-
reti ve özgürtüğü yetiyordu onlara.
Darürrununda ders verir, gazetede yazar, Mec-
lis'te parmak kaldınrken devletlinin dümen suyun-
da.
Rakı meclisinde nükte ustası, eleştirme ustası,
muhalif.
Çoklan da ölümlerinden sonra yayımlanmasını
istedikleri, amlannda olağan bir durummuş gibi an-
latır bu ikili kimlık gerçeğini.
Bir kez daha okumakta fayda var..
"Paris'te dinsizliğim arttı. 1904 senesi Paris'te
kilise ve din düşmanlığının azdığı ve sosyalist ce-
reyanın sert bir riızgâr gibi estiği seneydi. Miting-
lere ve nümayişlere karışıyordum. Sokakta 'Inter-
nationalV dinilerken kalbim geniş bir insanlık sev-
gisiyle doluyordu ve gözlerim yaşanyordu."
"Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi ve Edebi Ha-
tıralanm" (Sayfa 102,1. Bas./1973) kitabından al-
dığım satıriann kahramanı Yahya Kemal'dir.
Dize kurma becerileriyle çağdaş şürimizin öncü-
lerinden. Kuşağının çoğu şiir, öykü, roman erbabı
gibi uzlaşım ustalığı ile her dönemin adamı.
En önemli özelliği:
Sivil.
Boşverelim gençliğindeki sosyalizm hayranlığı-
na ama Sciences Politique'de eğitim görmüş ay-
dın kimliğiyle Kurtuluş Savaşı sonrası demokrasi-
yi arama sürecinde ne kazandırmış bu ülkeye Yah-
ya Kemal ve onun gibiler.
Günümüzdeki benzerleri ne kazandınyor!..
•••
Vaktiyle Yusuf Akçura, asker-sivil aynmı yap-
madan okumuş orta tabakanın "proleterieşeceği-
ni" yazmıştı. Özellikle okumuş sivil kesim, yoksul-
laşma sürecinin neresinde olduğunu algılıyor bu-
gün.
Demokratik haklan elde etme savaşımında ara-
lanndaki mutlu seçkinlerin uzaklığını, "nemelazım-
cılığını", giderek hangi rengi benimsediğini de al-
gılıyor.
Durum açık: Geçmişte olduğu gibi kimlik "daha
yerinde deyimle sınıf" değiştirme tutkunu okumuş-
larla karşılaşıyoruz bugün de.
Birinci özellikleri sivil olmalandır da aynı dünya
görüşü koşutunda mı hareket ederler?
Yoksullaşmanın son aşamasındakiler sendika
peşinde.
Köşe dönme heveslisi mutlu seçkinler "holding"
sermayedarlannın peşinde.
Sınrf gerçoğini görmezden geldik mi ne getirir
sivil toplum örgötü, ne yazar demokratikleşme sa-
vaşımı...
PB\I, Şehir Tıyatrolan'nı kınadı
Kültür Servisi- PEN Yazarlar Derneği, Muhsine
Helimoğlu Yavuz'un 'Diyarbakır Efsaneleri' adlı
kitabının 'Silvanlı Kadınlar' adıyla kendisine bilgi
verilmeden ve izin alınmadan sahneye uyarlanmasını
kişilik ve telif haklanna saldın niteliğinde gördü ve
kınadı. PEN Genel Sekreteri Alpay Kabacalı
tarafından Şehir Tiyatrolan Müdürlüğü'ne gönderiien
yazıda, hem üyeleri Muhsine Helimoğlu Yavuz'un,
hem Genel Sanat Yönetmeni'nin görüşlerinin alındığı,
sonunda Genel Sanat Yönetmeni Kenan Işık
imzasıyla, yazara 'eserin uyarlandığını, belirten' bir
davetiye gönderilmiş oldıığunun saptandığı belirtilerek
'Bu tutumu kınıyor ve gerekenlerin yapılmasını
bekliyoruz' denildi.
Antalya'da bahar etkinlikteri
ANTALYA (A.4>- Antalya Büyükşehir Belediyesi
Kültür Sanat ve Çevre Koruma Dairesi, 'Bahar
Etkinlikleri' adı altında, il merkezi ve ilçelerde kültür-
sanat etkinliklen başlatıyor. Etkinlikler 24 mart - 7
haziran tarihlen arasında gerçekleştirilecek. 25 - 30
mart arasında kutlanan 'Dünya Tiyatrolar Günü'
dolayısıyla, gecekondu semtlerinde, ilçelerde ve çeşitli
pazar yerlerinde vatandaşlann bilinçlendirilmesi
amacıyla fotoğraf sergileri ve tiyatro oyunlan
sahnelenecek. Kültür Sanat ve Çevre Koruma Dairesi
Başkanı Süheyla Uysal, büyjkşehir belediyesi olarak
kültür pakeri projelerini hayata geçirmeyi
amaçladıklannı, projenin uygulanması için Kültür
Müdürü Müfıt Kayacan başkanlığında 8-19 kişilik
kültür, sanat ve çevre ekibi oluşturduklannı belirtti.
Ekip, gecekondu semtlerine, ilçelere ve çeşitli pazar
yerlerine giderek burada sabah saatlerinde çocuklara
yönelik banş konulu bir tiyatro oyunu sahneleyecek.
Levent Kırca'mn telif savaşı
BERLİN (AA) - Levent Kırca 'Olacak O Kadar" adlı
programının Berlin'de TD-1 adlı özel Türk
televizyonunda izinsiz yayımlanması üzerine telif
mücadelesine girişti. Programın Atalay Özçakır'ın
sahibi olduğu kanalda yayımlandığının ihbar edilmesi
üzerine Levent Kırca'mn avukatı Çetin Özen, Berlin'e
gitti. Özen, Berlin Brendenburg Eyaleti Medya Üst
kurulu ile kurduğu temaslar sonrasında adı geçen
televizyon şirketinin Lnterstar, Kanal D, TGRT, Kanal
7 ve öteki özel şirketlerle yaptığı sözleşmelerde imza
sirkülerinin ve firrnanın antetli kâğıtlannın sahte
olabileceğini belirtti. Özen, TD-1 televizyonu sahibi
Özçakır ile görüşürken de "Olacak O Kadar"
programının ancak yapımcıdan izin ve telif hakkı
alınarak yayımlanabileceğini ve imzalanrmş olarak
gösterilen sözleşmelerden tnterstar'a ait olanlann
geçerliliğinin bulunmadığını söyledi.
Çarşrdan çocuklara bayram
armağanı
Kültür Servisi - Bilkent Senfoni Orkestrası şef Vitali
Katayev yönetiminde "Çarşı Mağazalan 6. Çocuk
Şenliği" için 6 nisan pazar günü Lütfü Kırdar Kongre
Merkezi Anadolu Salonu'nda bir konser verecek.
Çocuklara müzik sevgisıni aşılamak amacıyla
hazırlanan konserde A. Lyadov'dan "Sihirli Göl",
Çaykovski'den "Fındıkkıran", Prokofıyev'den "Peter
ve Kurt" gibi yapıtlar seslendirilecek. Konser sırasında
orkestra ile birlikte görev alacak olan bir anlatıcı da
çocuklara klasik müzik ve çalınan parçalarla ilgili bilgi
verecek. Miki Mouse ve Vak Vak Amca gibi çizgi film
kahramanlan da konsere gelen çocuklan çeşitli
süprizlerle karşılayacak. Konserin 300 bin TL
değerindeki biletleri Çarşı mağazalanndan temin
edilebilir.