Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 MART 1997 ÇARŞAMBA
HABERLER
Milli Güvenlik ve 28 Şubat 1997'de yapılan MGK toplantısı üzerine düşünceler - 3
118. maddekoallsyoıı
yüzündendeğûştirilcli(Em.) Tümg. M. SUAT EREN
Esh MGK Gen. Sek. Yard. ve Mıllı
Güvenlik Sıyasetı Başkam
1980 öncesi koalisyon hükümetlerınde
bulunan partilerden bazılannın; o günler-
de ülkenın ıçinde bulunduğu anarşı ve te-
rör olaylan karşısmda. MGK'ce alınması
öngörülen tedbir ve önerilerin; ya taraf ol-
ması veya örtülü destek vermeleri nedeni
ile bu tedbir ve önerilenn görüşülmesinin
engellenmesı yoluyla bunlann Bakanlar
Kurulu'nda ele alınmasına mâni olunma-
sı; 1982 Anayasası'na böyle bir ilave ya-
pilmasını gereldı kılmıştır.
Esasen 118'ınci maddenin ıkinci kıs-
mındakı ifade dıkkatle incelendiğinde, içe-
riğinın o günlerde ülkenin karşılaştığı teh-
didi tarif ettiğı anlaşılır. Llkenın gelecek-
te yine böyle tehdıtlerle karşılaşması ha-
linde MGİC'ce alınacak karar ve önerile-
rin "-.öncelikle Bakanlar Kurulu'nda dik-
kate ahnır" eklemesı yapılmak suretv ile
bır anayasal yaptınm sağlanmış olmakta-
dır.
b. MGK Karariannın muhatabı ve ya-
püacak işiemler:
MGK'nin ~_sayüı karan ve (varsa) ek-
leri" MGK Genel Sekreterhği'nce doğru-
dan Bakanlar Kurulu'na, hükümete gön-
derilir.
Kurul karariannın muhatabı hükümet-
tir. Kurul karannda öngörülen hususlann
ve tedbirlerin değerlendinlmesi ve sonuç-
landınlması hükümetin takdir ve sorum-
luluğundadır. MGK'den Bakanlar Kuru-
lu'na gönderilen karar ve eklerinın tabı tu-
tulacağı üç ışlem olabilir:
* Yalnız Başbakanlık genelgesı ile uy-
gulamaya konulabilecek olanlar,
* Bakanlar Kurulu karannı gerektıren-
ler,
* TBMM'den yasa çıkanlmasına gerek-
tırenler.
Bakanlar Kurulu'na bildirilen kurul ka-
ran ve eklenne yapılacak bu işlemlerin ta-
bi olacağı prosedür, takdir edilir ki zama-
nı gerektırir. Bunlarla ılgili bir miadın ko-
nulması söz konusu değildır. Böyle bir
usul yoktur. Bunlardan Başbakanlık ge-
nelgesi ile hemen uygulamaya sokulacak
olartlar, biraz daha zamanabağlı Bakanlar
Kurulu karannı gerektirenler ve yasa çıka-
nlması için daha uzun zamana ihtiyacı
olan tedbirler bulunabilir. Ancak kurulun
karan ve eklennin Bakanlar Kurulu'nda
kısmen veya tamamen savsaklanacağı ve
işleme alınmayacağı düsünülmemelidir.
Çünkü o karar ve eklerinın MGK'de görü-
şülmesi sırasmda hükümeti temsilen baş-
bakan ve konulann ağırlıkla ılgilendirdi-
ğı diğer kurul üyesi bakanlar (varsa konu-
su itibanyla kurula davet edilen diğer ba-
kanlar da) yapılan müzakerelerin ve altnan
kararlann içındedir.
Milli Güvenlik Kurulu'nda yapılan mü-
zakereler sonunda ya görüş bırligi sağlan-
mış veya ikna olunrnamış olabilir. Görüş
birliği sağlanmış ise o konu ve tedbirlerin
uygulanması ıçin hükümetçe çaba sarf edi-
hr. Devlet adamı ciddiyetı ve sorumlulu-
ğu bunu gerektirir. Milli Güvenlik Kuru-
lu'nda ikna olunmamışsa, karara orada
"muhalefet şerhi" verilir. Karar, Bakanlar
Kurulu'na geldığinde ona işlem yapıhp
yapılmayacağı Bakanlar Kurulu'nda ka-
rarlaştınlır. Yoksa MGK'de oybırliği ile
alınan karar ve eklen tedbirlen. Bakanlar
Kurulu'nda savsaklamak ve gereğıni yeri-
ne getırmemek, ancak "sonımsuzluk" \e
"maksadıdavranış" olarak ızah edilebılir.
MGK'den Bakanlar Kurulu'na bildiri-
len karar ve eklerinde öngörülen tedbirle-
rin uygulanmaya konulup konulmadığı ve-
ya ne işlem yapıldığmın takibi, 2945 sayı-
lı yasaya göre MGK Genel Sekreterli-
ği'nin görevieri arasındadır. Bunu da cum-
hurbaşkanı, başbakan ve MGK adına ya-
par.
Kurul kararları ve eklennin uygulama
durumlan, makul süreler sonunda
MGK'nin gündemine tekrar getirilerek
nelerin yapıldığı, nelerin neden yapılama-
dığı gözden geçirilir ve bu suretle kararla-
nn ve eklerinın akıbeti takip edilmiş olur.
MGK'nin yapısuıa ve
çaüşmalanna yöneük ekştiriler
Yapılan bu incelemede de görüldüğü
üzere hemen her ülke, milli güvenliğini
sağlayacak bir organizasyona sahiptir. An-
cak tekrar edelim ki bu organizasyonun
yapısı; o devletin coğrafyasına, jeopolitik
konumuna sosyal yapısma, anayasal dü-
zenine ve gelişmışlik derecesine bâğlıdır.'
MGK'nin anayasal bir kuruluş olması,
MCK önceliği
1 980 öncesinde
1 koalisyonda yer alan
bazt partilerin MGK'ce
alınması öngörülen
tedbir ve önerilerin; ya
taraf olması veya örtülü
destek vermeleri nedeni
ile bu tedbir ve önerilerin
görüşülmesinin
engellenmesini önlemek
amacıyla 1982
Anayasası'na,"MGK'ce
alınacak karar ve
öneriler ...Öncelikle
Bakanlar Kurulu'nda
dikkate alınır" eki
yapılmasını gerekli
kılmıştır.
Muhatap hükümet
Kurul karariannın
muhatabı
hükümettir. Kurul
karannda öngörülen
hususların ve tedbirlerin
değerlendinlmesi ve
sonuçlandınlması
hükümetin takdir ve
sorumiuluğundadır.
kurulun ve çalışmalannın daha ciddiye
alınması içindir. Yalnız yasaya dayalı bir
kurul olması halinde. siyasi iktidann ter-
cihleri ile ya çalışamaz duruma veya an-
tidemokratik bir yapıya dönüşebilir. MGK
bugünkü yapısıyla ve çalışmalanyla ülke
için yararlı hizmetler görmektedir. Zaman
zaman malum kişi ve çevrelerce
MGK'nin, hükümetin \e TBMM'nınde
üzerinde olduğu ve MGK kararlanndan
hemen HiçbirisirHn. hükümetçe ve TB-
MM'ce reddedilmediği söylenerek kanıt-
lanmak istenmekte veya MGK'nin mili-
tarist bir yapısı olduğu, dolayasıyla ku-
rulda alınan kararlann askerin dayatması
olduğu ileri sürülmektedir. Bu son iddi-
anın aslında kurula katılan siyasi iktidar
mensuplannı (başbakan ve bakanlar) ve
hatta cumhurbaşkanını rencide etmek için
maksatlı olarak ortaya atıldığını söylemek
gerekir. Kurulun hükümet kanadını teşkil
eden başbakan ve bakanlann kişiliklerini
ve dev let adamlığını bir yerde tartışma ko-
nusu yapmak maksatlı değilse. fevkalade
yanlıştır. Kurulda her konu çok geniş bir
inceleme ve araştırma sonucu ele alınır;
tartışılır ve ülke yaranna sonuçlandınlır.
Esasen kurul kararlann hükümetçe ve TB-
MM'ce benımsenmesı de bunun kanıtıdır.
İleri sürülen diğer bıreleştiride. MGK'nin
güvenlikle ilgisi olmayan konulannda bu
kurulda görülmesidir.
Kurulda ele alınan her konunun "ülke-
nin milligüvenliğr' ile doğrudan veya do-
laylı olarak mutlaka ilgisi vardır. "Milli
güvenfik". 2945 sayılı yasanın 2'nci mad-
de a fıkrasında şöylece tarif edilmiştir:
"Milli güvenlik; devletin anayasal düzeni-
nin, milli vartıginın. bütünlüğünün, mil-
letlerarası alanda si\asi. sosyal kültürel ve
ekonomik dahil bütün menfaatlannın ve
ahdi hukukunun her tüıiü dış ve iç tehdit-
lere karşı korunması ve kolİanmasıdır."
Yine bu yasanın 2'nci madde b fıkrasın-
da ise "Milli güvenlik siyaseti"nin tarifi
yapılmaktadır. "Devletin milli güvenlik si-
yaseti; milli güvenliğin sağlanması ve mil-
İi hedeflere ulaşüması anıacı ile Milli Gü-
venlik Kurulu'nun belirlediği görüşler da-
hilinde, Bakanlar Kurulu tarafından tes-
pit edilen iç, dış ve savunma hareket tarz-
lanna ait esaslan kapsayan siyaseti (poB-
tikayı) ifade eder."
Bu tarıfler dikkatle incelenip tahlili ya-
pıldığında görülecektir ki MGK'de ele alı-
nan her konu bu tarifleri içine ya doğru-
dan veya dolaylı olarak girmektedir.
Bu itibarla konuyu saptırmak ve sulan-
dırmak isteyenlerin maksatlı yayın ve söy-
lemlenne bu gözle bakmak doğru olur.
Son tartışmalar sırasında basının küçük
bir kısmında yer alan bir iddiada, "MGK
Genel Sekreteri'nin ikinci başbakan" ola-
rak manşetten verilmesıdır. Bu ıddianın ı
gerçekle ilgisi olmadığı art niyeti yansıt-'
tığı, demokratik bilinç ve kültür düzeyin-
deki seviyesizliği ortaya koyduğu açıktır.
Yapılan bu açıklamalar ışığında
MGK'nin 28 Şubat 1997 tarihinde yaptı-
ğı toplantı sonunda hükümete bildırdiği
karara gelince: Basında yer alan bılgilere
göre kurulun toplantısında konular görü-
şülmüş ve Bakanlar Kurulu'na bildirilerek
"_ sayıh milli güvenlik karan" metni gö-
rüşbirliği sağlanarak hazırlanmış, ancak
karara bağlanan konulann gerektirdiği ek
tedbirler taslağına son şeklinin verilmesi
için vakit geç olduğundan, MGK Genel
Sekreteri taraftndan kurul üyeleri ile tek
tek görüşülmesi kararlaştınlmıştır. Nite-
kim bu husus. basında da yer aldığı gibi
MGK Genel Sekreten tarafından yerine
getirilerek "_sayüı MGK karan ve ekle-
ri"nin imzalan tamamlanmış ve Bakanlar
Kurulu'na bildirilmiş olduğu anlaşılmak-
tadır.
Diğer bir konu da medvada, 28 şubat
MGK "Basın Büdirisrne bakarak bu bil-
diri hükümete venlen bir "muhtıra''dır
şeklinde olan görüşlerdir.
Bu görüşün sahipleri MGK'nin yapısı-
nı ve çalışma usul ve esaslannı bilmiş ol-
salar böyle bir düşünceye sahip olmazlar-
dı. Kurulun yansı hükümet kanadı. yansı
da hükümete yani sivil otoriteye bağh olan
TSK komuta kademesidir. Kurulun için-
de bulunan hükümete, kurul tarafından
muhtıra verilmesinin ve iddianın da iyi
niyetle bağdaştınlması herhalde düşünü-
lemez.
Şunu da ifade etmek gerekir ki benzeri
konular, bundan önceki hükümetler dö-
neminde de zaman zaman MGK'de ele
alınmış ve benzeri "MGK basın bOdirile-
ri" yayımlanmışrır. Bu defa öncekilere gö-
re daha geniş yankj bulması ve değişik
görüşlerin ileri sürülmesi; laiklik karşıtı
eylem ve davraruşlann, beyanatlann, da-
vetlerin, toplantılann toplumda birikim
yapması ve hükümette de Refah Parti-
si'nin bulunmasıdır. Çünkü medyanın ve
toplumun önemli bir kesiminde laiklik
karşıtı bu oluşumlann müsebbibi Refah
Partisi olarak görüldüğünden MGK'nin
28 şubat bildirisi bu nedenle daha büyük
önem kazanmıştır.
BİTTİ
'İşkence
sistematik
olarak
sürüyor'
ANKAR4 (Cumhuriyet
Bürusu) - İnsan Haklan
Demeğı (İHD)Genel
Başkanı Akın Birdal.
şubat ayı raporunu
açıklarken, Türkiye'de
insan haklan ihlallerinin
sistematik olarak
sürdüğünü söyledı.
Birdal. düzenlediği basın
toplantısında,
Türkiye'deki
demokratikleşme
düzeyinin, Avrupa
Birhgi'ne üye Hıristıyan
demokrat liderlerin
"AvTupa'nuı bir uygarhk
projesi olduğu ve bu
projede Türkive'nin yer
alamayacağma" ilişkin
açıklamalannı haklı
çıkanr düzeyde olduğunu
savundu. Siyasetçilerin ıç
ve dış gelişmelerdeki
duruma göre kavramlara
sığınarak iktidar sa^şı
yürüttüklerini kaydeden
Birdal. Başbakan
Yardımcısı Tansu ÇiDer'in
"İşkence ya bitecek, ya
bitecek" açıklamasını da
eleştırdi. Birdal, "ÇiDer
gerek basbakanlığı
gerekse dışişleri bakanlığı
dönemindt insan
haklannın mleşeceği
konusunda ne sövlemişse
tersini yapnuştu-" dedi.
Çiller'ın işkence
olaylanndan valileri ve
emniyet müdürlerini
sorumlu tutacağına ilişkin
sözlerine Birdal.
"Öncelikle adil \argjlama
için hukuksal düzenleme
\apılması gerekiyor. Bu
hukuksal düzenleme
yapılraadan \ ali ve
emniyet müdürlerine
sorumluluk >üklemek
Sayın Çiller'in olaya nasü
yakiaştığının açık
göstergesidir" diye
konuştu. Akm Birdal,
şubat ayında cezaevindeki
düşünce suçlulannın
sayısının 147'den 157'ye
çıktığını bildırdi.
w
Insan haklaıi haııılesi kandırtnaca
9
Türkiye'nin insan haklanyla ilgili hukuk kuşatması altmda olduğunu ileri süren
Prof. Dr. Bakır Çağlar, demokratikleşme çabalarını inandmcı bulmuyor
NECATt AYGES
tZMİR-Hukukçular. Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in de-
mokratikleşmeyle ilgili açıklamalannı
inandmcı bulmadı.
Türkiye'yi uzun yıllar Avrupa tnsan
Haklan Mahkemesi'nde (AİHM) savunan,
ancak bir süre önce bu görevinden aynlan
Prof. Dr. Bakır Çağlar, "tnsan haklan ata-
ğma benzer gjrimşimter bir taktik felsefesi
olmuştur. Bu felsefeler zaman kazanma
amacuu taşıyor. Ama şimdi zaman kalma-
dı" dedi.
Hukukçular, Dışişleri Bakanı ve Başba-
kan Yardımcısı Tansu Çiller'in insan hak-
lanyla ilgili açıkJamalannı inandmcı bul-
madıklanmbelirttiler. Prof. Dr. Bakır Çağ-
lar. Türkiye'nin insan haklanyla ilgili hu-
kuk kuşatması altında olduğunu belirtti.
Strasbourg tnsan Haklan Komisyonu ve
Mahkemesi, Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisi ve Avrupa Birliği Parlamento-
su'nun Türkiye'yi izlediğini belirten Çağ-
lar, bu konudakj kaygılannı şöyle dile ge-
tirdi:
Çağlar'a göre, Tansu Çiller'in insan haklamla ilgili vaatleri inandıncı değiL
"Strasbourg'da 1995 yüında Türkiye
aleyhine 214 dava açünuşü. 1996 yılında bu
sayı 562'ye yükseldi. Bu davalann konula-
n: Kayıp kisiler. işkence, insanlık dışı aşa-
ğılaücı muamele, terörle mücadeledetahrip
edilen köy veya evler, keyfi öldürme vasağı-
nın ihlaiL Türkiye btına karşı bir önlem ai-
mak zorunda. Dışişleri BakanTnın. 'insan
haklan hamlesi" bunlara karşı bir önlem
olarak görûlebilir. A\ rupa Konseyi kurucu
statüsü, taraf devletieri hukukun üstünlü-
ğünü tanıma ve insan haklannı koruma yü-
kümlülüğünü getiriyor. Bu yükümlülük ye-
rine getirilnıeöt statünün 8. maddesi şunu
örgörüyor: thlalci devletin konsey üyeliği-
ne son verilebilir. Bu mekarüznıa, albaylar
cuntasında 1969 yılında Yunanistan'a kar-
şı çauşünldL Şu anda Avrupa Konseyi Par-
lamenterler Meclfei raportörleri Türkiye'de
insan haklan konusunda soruşturma yapı-
yoriar. Bu rapor olumsuz çıkarsa Türkiye,
Yunanistan tecrübesini yaşar"
Prof. Dr. Bakır Çağlar, Avrupa Birli-
ği'nın insan haklan konusunda duyarlı ol-
duğunu. Türkiye'nin Avrupa aile fotoğra-
fmda yer alabilmesi için insan haklan so-
rununu. asker-sivil-politikacı ilişkilerini ve
adalet mekanizmasının işleyişini gözden
geçirmesi gerektiğine dikkat çekti. Çağlar,
şunlan söyledi:
"Bunlar gerçekleşmediği takdirde Tür-
kiye bir Doğu ülkesi olacaktır. Dışişleri Ba-
kanı'nın insan haklan atağı Türkiye'nin
Avrupa'nın aile fotoğrafindan silinmesini
engelleme girişimidir. Bugüne dek benzer
girimşimler bir taktik felsefe olmuştur. Bu-
günkü iktidar partilerinin ideolojik tercih-
lerinebaknğunda bundan umutludeğOim.
1
'
SJFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planet.com.tr
Fatma Girik'in "Söz Fa-
to'da" programı için çektiği
cinsel taciz fılmi, yeni tartışma-
ları da beraberinde getirdi.
Gizli kamera, insan haklarına
aykın biryöntem. Çünkü, insa-
nın kendi iradesi ve bilgisi dı-
şında belki de hiçbir zaman
kamu önünde açıklamak iste-
meyeceği veya yapamayaca-
ğı şeylerin belgelenmesi ve o-
nun bilgisi ve iradesi dışında
yayımlanması, en temel insan
haklannın ihlali sayılır.
Bu, işin mesleki ve ahlaki ya-
nı. Doktor K.A.'nın belgelerie
saptanan cinsel taciz eylemi-
nin her gün gazete manşetle-
rine tırmandınlması ise bir baş-
ka soruyu gündeme getiriyor:
Gazeteler ve TV'ler bunu ne-
den yapıyorlar? Bellı ki, bu tür
konular cinsel tabularla yüklü
toplumun ilgısini çekiyor. Na-
mus gerekçeleriyie kan döken
kültür, başkalarının cinsel ma-
ceralarına da olağanüstü ilgi
gösteriyor. Yani, bu tür haber-
lerin müşterisi çok. Cinset ta-
ciz olayları, ratingi yüksek
Fato Yayımlıyor...
olaylar olarak görüldüğü için
gazetelerin manşetlerine yük-
seliyor.
Mahalle kahvesindeki TV
karşısmda, sigarasını tüttüren
namus merakhsı Türk erkegi,
mutlaka ağzı sulanarak "Keş-
ke ben onun yerinde olsay-
dım" diye düşünerek bu prog-
ramı izliyordur.
Hatta şunlan eklemeyi de ih-
maletmiyordur: "O kadın iste-
mese bu iş böyle olmazdı.
Mutlaka o kadın adama umut
vermiştir." Genel kavrayış bu-
dur. Sonuçta yine günah kadı-
nınsırtınayikılır. Erkekegemen
bir toplumda, erkeklerin ka-
dınlan sürekli tecavüz edilme-
ye hazır nesneler olarak gör-
mesi, günümüz insanlığının
önemli sorunlarından birisidir.
Hatta, bu anlayış geleneksel
kültürle birteşerekfelsefi birte-
mele de kavuşturulur. Hav-
va'nın Allah'ın emrine karşı ge-
lerek yasak meyveyi yemesı,
ilk suçun kadına ait olduğu an-
layışının başlangıç noktası ola-
rak kabul görür.
Bir erkek doktorun cinsel ta-
ciz sahnesiyle gündeme geti-
rilmesinin, siyasi islamcıların
ekmeğine yağ süreceğini id-
dia edenler de var. Islamcılar,
erkek doktortann kadınlan mu-
ayene etmesini istemiyorlar.
"Bu tür ömekleri büyüterek
toplum önüne getirmek, Is-
lamcılann tezlerine güç katı-
yor. Gazetelerin işi abartması
bu nedenle çok sakıncalı" di-
yoriar. Böyle düşünenlerin ne
kadar haklı olduğu tartışmalı.
Cinsel konulan bir tabu ha-
line getinmenin üstesinden na-
sıl gelebiliriz, asıl bu konuda
kafayı yormalıyız. Cinselliği,
erkeğin kadından faydalan-
ması olarak anlayan ve kökle-
rini geleneklerde bulan anlayı-
şı nasıl aşarız? Cinsellık, aslın-
da kadınla erkek arasında
paylaşılan bir zenginlik. Eğer
soruna erkek egemen bir
mantıkla yaklaşılmazsa cinsel-
liğe kadının da erkeğin de haz
aldığı bir ilişki olarak bakılırsa,
bu felaket sahnelerinden kur-
tulmamız mümkün olur. Neya-
zık ki, toplumsal olarak böyle
bir anlayışın çok ötesindeyiz.
Kadın, yalnız eski metinler-
de değil, erkeklerin kafasında
dayararlanılacak cinsel birob-
jedir. Erkek, cinselliği, kadını
elde etmek olarak görür. Şim-
di denebilir ki, "Gelişmiş Batı
toplumlannda da kadın hâlâ
cinsel bir metadır." Evet doğ-
ru, ancak Batılı kadın, ekono-
mik bağımsızlık yolunda epey-
ce mesafe aldığı için erkeğe
bağımlılığı çok daha azdır. Bu
yüzden erkek egemen ahlak
ölçüleri de büyük ölçüde geri-
de kalmıştır. Namus kavramı,
bizdeki kadar büyük toplum-
sal baskılara ve felaketlere yol
açmaz.
Gazetecıler, yaptıklan yayına
yalnızca bir rating olarak bak-
maktan kurtulmak zorundadır-
lar. Çünkü, bütün toplumun
ruh halini etkileyecek yayın si-
lahı doğru kullanılmaz ise bü-
yük felaketlere neden olabilir.
Fatma Girik'in cinsel taciz
programı tartışmasını izlerken
işin mesleki ve ahlaki yanının
da önemli olduğu gözden ka-
çınlmamalı.
Büyük gazetelerin, Türki-
ye'nin önündeki çok önemli
sorunlar dururken bunun yeri-
ne iki üç gündür en önemli ha-
ber olarak bu konuyu ön pla-
na çıkarmaları, habercilik öl-
çüleri açısından bakıldığında
bile çok yanlış. Hele koca ko-
ca gazetelerin bütün birinci
sayfalarının bu konuyla kap-
lanmasını anlamak mümkün
değil.
Cinsel geriliği kışkırtmak, ne
yazık ki basının temel zaafla-
nndan birisi. Kısa vadeli oku-
yucu kazanma telaşı, gündemi
anlamsız tartışmalara çekiyor,
erkek egemen sistemin değir-
menine su taşıyor.
GLOBALPOLTTtKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
İngiltere'de Genel
Seçimler 1 Mayıs'ta
Muhafazakâr Parti seçim tarihini ilan etti. Ancak
seçimleri işçi Partisi'nin kazanması bekleniyor. Se-
çim sonuçlannın ise iç ve dış politikada dikkate de-
ğer bir değişiklik yaratması beklenmiyor.
Margeret Thatcher'in büyük bir farkla kazandığı
1979 seçimleri öncesinde bile, seçim sonuçlan bu
netlikte, önceden belli gibi görünmüyordu. İşçi Par-
tisi'nin az da olsa seçimleri kazanma olasılığı vardı.
Bugün hiçbir yorumcu, gözlemci veya köşe yazan
muhafazakâriann seçimleri kazanabileceğini düşü-
nemiyor. Basınayansıyan haberlere bakılırsa Muha-
fazakâr Parti'nin merkezinde bile benzer bir hava
var. Burada tek umut John Major'un çetin ve uzun
bir mücadele vererek İşçi Partisi'nin açık farkla ka-
zanmasını engellemesi. Bu yüzden John Major se-
çim tarihini, kampanya süresinin 6 hafta gibi tarih-
sel olarak rekor sayılabilecek bir uzunlukta olması-
na olanak verecek bir şekilde saptadı. Mali kaynak
ve seçim deneyimi avantajlannı sonuna kadar kul-
lanmaya kararlı muhafazakâr Parti. Seçim, liderlerin
kişiliklerine bağlı olarak sürecek ve ilk defa, liderter
arasında. ABD'de olduğu gibi bir televizyon tartış-
ması yapılacak.
İngiltere'de seçim sonuçlanna ilişkin, daha şimdi-
den Muhafazakâr Parti aleyhine bir konsensüs oluş-
muş olması ilginç, ancak şaşırtıcı değil. Bu konsen-
süsün nedenlerini ve çapını en iyi şekilde galiba, In-
giltere kiliselerinin ortaklaşayayımladıklan ve pazar-
tesi günü basına yansıyan rapor gösteriyor. Bu ra-
por "muhafazakâıian, piyasayı tann yerine " koymak-
la, "toplumsal sorumluluklara arkalannı dönmekle"
suçluyor. Ancak rapor İşçi Partisi'ne de açık destek
vermiyor çünkü kiliselere göre "bugün hiçbir parti,
yoksulluk çeken kesimlerin içinde bulunduğu duru-
mu değiştirmek için somut bir şey önermiyor". Kili-
selerin raporu, İşçi Partisi'ni toplumsal "dışlanmışlı-
ğı ortadan kaldırmayı, programındaki öncelikler sı-
rasında sonlara doğru ittiği için" eleştiriyor.
Aslında şu anda İngiltere'de ekonomik koşullar
göreli olarak iyi. Işsizlikte birgerileme var borsa yük-
sek ve değerii steriine rağmen bir dış açık krizi yok.
Bu yüzden John Major seçim propagandasını "re-
fah ve ekonomik istikrar" üzerine kurmak istiyor. An-
caktoplumda hali vakti yerinde olanlann bile, durum-
dan hoşnut olmadığı bir gerçek. Orta sınıflar, genel
olarak toplumsal eşitsızliklerin artmasından, yoksul-
luktan, sağlık hizmetlerinin bozulmasından, eğitim
sisteminin 18 yıllık muhafazakâr hükümetler döne-
minde "Portekiz'den bile daha geri" bir hale gelmiş
olmasından ve artan suç oranlanndan şikâyetçiler.
Son kamuoyu yoklamasına göre bu kesimin büyük
bir kısmı İşçi Partisi'ne oy vermeyi düşünüyor. işçi
Partisi'nin geleneksel vasıflı işçi oyunun da partiye
geri döndüğü görülüyor. Nihayet, işsizlik azalması-
na rağmen elektronik ve telekomünikasyon gibi ye-
ni teknolojiye dayalt sanayilerde işsizlik, küreselleş-
menin basıncı ile artmaya devam ediyor. Bir zaman-
lar, Thatcher hükümetınin toplumsal desteğinin bel-
kemiğini oluşturan bu sektör, işçi sınıfının yaşamın-
dan en hoşnutsuz olan kesimlerini banndınyor ve se-
çimlerde işçi Partisi'ne oy vermeye hazırlanıyor.
Bir diğer ilginç gelişme de bürokrasinin tavnna itiş-
kin; Thatcher döneminde özelleştirmeyi ve "kette
vergisı"r\'\ desteklemek için, antinükleer kampanya-
ya ve madencilere karşı hükümetin yanında, adeta
koç başı işlevi görerek mücadele vermiş olan bu ke-
simin muhafazakârları terk ederek artık İşçi Partisi'ni
destekledıği söylenıyor. Ingiliz devletinin bu son de-
recede güçlü kurumunu Türkiye kamuoyu, sanınm
"Yes Minister" veya "Yes Prime Minister" isimli ko-
medi dizilerinde tanıyor. Bu bürokrasi ve başı olan
bakanlık müsteşarlan adeta devletin ve iktidann ger-
çek sahibi ve bekçisi olarak davranırlar. Hükümetler
değiştığinde, en üst birkaç kritik müsteşar dışında
bu kesimde bir değişiklik olmaz. Hepsi belli özel
okullardan mezun kadrolardan oluşan bu kesim, ido-
loji ve siyasi eğilmi açısından tartışma götürmez bir
şekilde muhafazakâr ve emperyalistir. Ancak, göz-
lemciler. bu kesimin şimdi bir İşçi Partisi hükümeti-
ni dört gözle beklediğıni bildiriyorlar. Daha şimdiden
İşçi Partisi ile bakanlık müsteşarlan arasında sıkı iliş-
kiler oluşmaya başlamış. Hazıne Müsteşan Terry
Burns'u değiştırmeyeceğini açıklayan İşçi Partisi
Başkanı'nın en yakın danışmanlanndan biri eski dip-
lomat ve müsteşar Jonathan Povvell. Bu üst düzey
bürokratlann sendikasının genel sekreteri Elizabetn
Symons ise İşçi Partisi'ni temsilen Lordlar Kamara-
sı'na ginyor.
Nihayet geçen seçimlerde İşçi Partisi'nin kaybet-
mesinde büyük rol oynayan The Sun isimli gazete,
salı sabahı büyük bir manşet atarak şimdi İşçi Par-
tisi'ni desteklediğinı açıkladı. The Sun Ingiltere'nin en
çok satan gazetesi ve esasen yoksul kesimler tara-
fından okunuyor. The Sun, Rupert Murdoch'un kü-
resel medya imparatorluğunun bir parçası. Tüm bun-
lar göz önüne alındığında, Financial Times başma-
kalesinin seçimlere ilişkin, "Seçmen birşeyin deği-
şeceğine inanmıyor" sözlerine hak vermemek elde
değil. Bunun demokrasi açısından nasıl bir garabet
oluşturduğunu ise aynca düşünmeye değer.
ergin(§ ergin.demon.co.uk
81 emekli asker
CHP'ye üye oldu
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - CHP grubunda
düzenlenen törenle 81
emekli üst düzey ordu men-
subu partiye katılırken Ge-
nel Başkan Deniz Ba\kaU
"Artık iktidar değiL rejim
mücadelesi verivoruz. Siya-
set çok büyük bir reform ge-
çiriyor. Emekli askerleri de
parti ordusunun muvazzafi
olmaya çağmnıyonız, her-
kes buraya yurttaş olarak
geliyor" dedi. Baykal bu
sözlenyle "Ordudan ayn-
lanlar RP'de muvazzaf
olur" diyen Başbakan Nec-
mettin Erbakan'a yanıt ve-
rirken partiye katılanlardan
emekli Tümgeneral Hamdi
Kızguvkaya,"Yakınmayı bı-
rakıp, Atatürk'ün partisin-
de mücadeleve katüdık. Un-
vanlanmızı hiznıetettiğimiz
yerlcrde bırakarak, vatan-
daş sıfatıyla buradayız"
açıklamasını yaptı.
CHP lideriDemz Baykal.
partisınin grup toplantısında
yaptığı konuşmada, önce-
likle 18 Mart 1915'te ger-
çekleştirilen Çanakkale za-
ferinın yıldönümü ile ilgili
değerlendirme yaptı. Bu za-
ferin dünya tarihini etkile-
•dığıni, mazlum uluslara u-
mut ışığı yaktığım vurgula-
yan Baykal, "Mustafa Ke-
mal oradadoğmuştur" dedi.
Baykal'ın konuşmasın-
dan sonra emekli Tümgene-
ral Hamdı Kızgınkaya ile
emekli Tuğgeneral Dündar
Konya. 57 albay ve 8 yarba-
yın da aralannda bulunduğu
81 'i emekli asker olmak
üzeretoplam 120kişininka-
tılım töreni yapıldı. Katılan-
lar adına konuşan emekli
Tümgeneral Hamdi Kızgın-
kaya. laik-demokratik cum-
huriyet ve aydmlık Türki-
ye'nin geleceği için kenet-
lenmenin zamanı geldiğini,
hatta geçtığini söyledi. Ay-
dınlann seyirci kalmaya
hakkı bulunmadığını vurgu-
ladı.