25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 MART 1997 ÇARŞAMBA HABERLER Milli Güvenlik ve 28 Şubat 1997'de yapılan MGK toplantısı üzerine düşünceler - 3 118. maddekoallsyoıı yüzündendeğûştirilcli(Em.) Tümg. M. SUAT EREN Esh MGK Gen. Sek. Yard. ve Mıllı Güvenlik Sıyasetı Başkam 1980 öncesi koalisyon hükümetlerınde bulunan partilerden bazılannın; o günler- de ülkenın ıçinde bulunduğu anarşı ve te- rör olaylan karşısmda. MGK'ce alınması öngörülen tedbir ve önerilerin; ya taraf ol- ması veya örtülü destek vermeleri nedeni ile bu tedbir ve önerilenn görüşülmesinin engellenmesı yoluyla bunlann Bakanlar Kurulu'nda ele alınmasına mâni olunma- sı; 1982 Anayasası'na böyle bir ilave ya- pilmasını gereldı kılmıştır. Esasen 118'ınci maddenin ıkinci kıs- mındakı ifade dıkkatle incelendiğinde, içe- riğinın o günlerde ülkenin karşılaştığı teh- didi tarif ettiğı anlaşılır. Llkenın gelecek- te yine böyle tehdıtlerle karşılaşması ha- linde MGİC'ce alınacak karar ve önerile- rin "-.öncelikle Bakanlar Kurulu'nda dik- kate ahnır" eklemesı yapılmak suretv ile bır anayasal yaptınm sağlanmış olmakta- dır. b. MGK Karariannın muhatabı ve ya- püacak işiemler: MGK'nin ~_sayüı karan ve (varsa) ek- leri" MGK Genel Sekreterhği'nce doğru- dan Bakanlar Kurulu'na, hükümete gön- derilir. Kurul karariannın muhatabı hükümet- tir. Kurul karannda öngörülen hususlann ve tedbirlerin değerlendinlmesi ve sonuç- landınlması hükümetin takdir ve sorum- luluğundadır. MGK'den Bakanlar Kuru- lu'na gönderilen karar ve eklerinın tabı tu- tulacağı üç ışlem olabilir: * Yalnız Başbakanlık genelgesı ile uy- gulamaya konulabilecek olanlar, * Bakanlar Kurulu karannı gerektıren- ler, * TBMM'den yasa çıkanlmasına gerek- tırenler. Bakanlar Kurulu'na bildirilen kurul ka- ran ve eklenne yapılacak bu işlemlerin ta- bi olacağı prosedür, takdir edilir ki zama- nı gerektırir. Bunlarla ılgili bir miadın ko- nulması söz konusu değildır. Böyle bir usul yoktur. Bunlardan Başbakanlık ge- nelgesi ile hemen uygulamaya sokulacak olartlar, biraz daha zamanabağlı Bakanlar Kurulu karannı gerektirenler ve yasa çıka- nlması için daha uzun zamana ihtiyacı olan tedbirler bulunabilir. Ancak kurulun karan ve eklennin Bakanlar Kurulu'nda kısmen veya tamamen savsaklanacağı ve işleme alınmayacağı düsünülmemelidir. Çünkü o karar ve eklerinın MGK'de görü- şülmesi sırasmda hükümeti temsilen baş- bakan ve konulann ağırlıkla ılgilendirdi- ğı diğer kurul üyesi bakanlar (varsa konu- su itibanyla kurula davet edilen diğer ba- kanlar da) yapılan müzakerelerin ve altnan kararlann içındedir. Milli Güvenlik Kurulu'nda yapılan mü- zakereler sonunda ya görüş bırligi sağlan- mış veya ikna olunrnamış olabilir. Görüş birliği sağlanmış ise o konu ve tedbirlerin uygulanması ıçin hükümetçe çaba sarf edi- hr. Devlet adamı ciddiyetı ve sorumlulu- ğu bunu gerektirir. Milli Güvenlik Kuru- lu'nda ikna olunmamışsa, karara orada "muhalefet şerhi" verilir. Karar, Bakanlar Kurulu'na geldığinde ona işlem yapıhp yapılmayacağı Bakanlar Kurulu'nda ka- rarlaştınlır. Yoksa MGK'de oybırliği ile alınan karar ve eklen tedbirlen. Bakanlar Kurulu'nda savsaklamak ve gereğıni yeri- ne getırmemek, ancak "sonımsuzluk" \e "maksadıdavranış" olarak ızah edilebılir. MGK'den Bakanlar Kurulu'na bildiri- len karar ve eklerinde öngörülen tedbirle- rin uygulanmaya konulup konulmadığı ve- ya ne işlem yapıldığmın takibi, 2945 sayı- lı yasaya göre MGK Genel Sekreterli- ği'nin görevieri arasındadır. Bunu da cum- hurbaşkanı, başbakan ve MGK adına ya- par. Kurul kararları ve eklennin uygulama durumlan, makul süreler sonunda MGK'nin gündemine tekrar getirilerek nelerin yapıldığı, nelerin neden yapılama- dığı gözden geçirilir ve bu suretle kararla- nn ve eklerinın akıbeti takip edilmiş olur. MGK'nin yapısuıa ve çaüşmalanna yöneük ekştiriler Yapılan bu incelemede de görüldüğü üzere hemen her ülke, milli güvenliğini sağlayacak bir organizasyona sahiptir. An- cak tekrar edelim ki bu organizasyonun yapısı; o devletin coğrafyasına, jeopolitik konumuna sosyal yapısma, anayasal dü- zenine ve gelişmışlik derecesine bâğlıdır.' MGK'nin anayasal bir kuruluş olması, MCK önceliği 1 980 öncesinde 1 koalisyonda yer alan bazt partilerin MGK'ce alınması öngörülen tedbir ve önerilerin; ya taraf olması veya örtülü destek vermeleri nedeni ile bu tedbir ve önerilerin görüşülmesinin engellenmesini önlemek amacıyla 1982 Anayasası'na,"MGK'ce alınacak karar ve öneriler ...Öncelikle Bakanlar Kurulu'nda dikkate alınır" eki yapılmasını gerekli kılmıştır. Muhatap hükümet Kurul karariannın muhatabı hükümettir. Kurul karannda öngörülen hususların ve tedbirlerin değerlendinlmesi ve sonuçlandınlması hükümetin takdir ve sorumiuluğundadır. kurulun ve çalışmalannın daha ciddiye alınması içindir. Yalnız yasaya dayalı bir kurul olması halinde. siyasi iktidann ter- cihleri ile ya çalışamaz duruma veya an- tidemokratik bir yapıya dönüşebilir. MGK bugünkü yapısıyla ve çalışmalanyla ülke için yararlı hizmetler görmektedir. Zaman zaman malum kişi ve çevrelerce MGK'nin, hükümetin \e TBMM'nınde üzerinde olduğu ve MGK kararlanndan hemen HiçbirisirHn. hükümetçe ve TB- MM'ce reddedilmediği söylenerek kanıt- lanmak istenmekte veya MGK'nin mili- tarist bir yapısı olduğu, dolayasıyla ku- rulda alınan kararlann askerin dayatması olduğu ileri sürülmektedir. Bu son iddi- anın aslında kurula katılan siyasi iktidar mensuplannı (başbakan ve bakanlar) ve hatta cumhurbaşkanını rencide etmek için maksatlı olarak ortaya atıldığını söylemek gerekir. Kurulun hükümet kanadını teşkil eden başbakan ve bakanlann kişiliklerini ve dev let adamlığını bir yerde tartışma ko- nusu yapmak maksatlı değilse. fevkalade yanlıştır. Kurulda her konu çok geniş bir inceleme ve araştırma sonucu ele alınır; tartışılır ve ülke yaranna sonuçlandınlır. Esasen kurul kararlann hükümetçe ve TB- MM'ce benımsenmesı de bunun kanıtıdır. İleri sürülen diğer bıreleştiride. MGK'nin güvenlikle ilgisi olmayan konulannda bu kurulda görülmesidir. Kurulda ele alınan her konunun "ülke- nin milligüvenliğr' ile doğrudan veya do- laylı olarak mutlaka ilgisi vardır. "Milli güvenfik". 2945 sayılı yasanın 2'nci mad- de a fıkrasında şöylece tarif edilmiştir: "Milli güvenlik; devletin anayasal düzeni- nin, milli vartıginın. bütünlüğünün, mil- letlerarası alanda si\asi. sosyal kültürel ve ekonomik dahil bütün menfaatlannın ve ahdi hukukunun her tüıiü dış ve iç tehdit- lere karşı korunması ve kolİanmasıdır." Yine bu yasanın 2'nci madde b fıkrasın- da ise "Milli güvenlik siyaseti"nin tarifi yapılmaktadır. "Devletin milli güvenlik si- yaseti; milli güvenliğin sağlanması ve mil- İi hedeflere ulaşüması anıacı ile Milli Gü- venlik Kurulu'nun belirlediği görüşler da- hilinde, Bakanlar Kurulu tarafından tes- pit edilen iç, dış ve savunma hareket tarz- lanna ait esaslan kapsayan siyaseti (poB- tikayı) ifade eder." Bu tarıfler dikkatle incelenip tahlili ya- pıldığında görülecektir ki MGK'de ele alı- nan her konu bu tarifleri içine ya doğru- dan veya dolaylı olarak girmektedir. Bu itibarla konuyu saptırmak ve sulan- dırmak isteyenlerin maksatlı yayın ve söy- lemlenne bu gözle bakmak doğru olur. Son tartışmalar sırasında basının küçük bir kısmında yer alan bir iddiada, "MGK Genel Sekreteri'nin ikinci başbakan" ola- rak manşetten verilmesıdır. Bu ıddianın ı gerçekle ilgisi olmadığı art niyeti yansıt-' tığı, demokratik bilinç ve kültür düzeyin- deki seviyesizliği ortaya koyduğu açıktır. Yapılan bu açıklamalar ışığında MGK'nin 28 Şubat 1997 tarihinde yaptı- ğı toplantı sonunda hükümete bildırdiği karara gelince: Basında yer alan bılgilere göre kurulun toplantısında konular görü- şülmüş ve Bakanlar Kurulu'na bildirilerek "_ sayıh milli güvenlik karan" metni gö- rüşbirliği sağlanarak hazırlanmış, ancak karara bağlanan konulann gerektirdiği ek tedbirler taslağına son şeklinin verilmesi için vakit geç olduğundan, MGK Genel Sekreteri taraftndan kurul üyeleri ile tek tek görüşülmesi kararlaştınlmıştır. Nite- kim bu husus. basında da yer aldığı gibi MGK Genel Sekreten tarafından yerine getirilerek "_sayüı MGK karan ve ekle- ri"nin imzalan tamamlanmış ve Bakanlar Kurulu'na bildirilmiş olduğu anlaşılmak- tadır. Diğer bir konu da medvada, 28 şubat MGK "Basın Büdirisrne bakarak bu bil- diri hükümete venlen bir "muhtıra''dır şeklinde olan görüşlerdir. Bu görüşün sahipleri MGK'nin yapısı- nı ve çalışma usul ve esaslannı bilmiş ol- salar böyle bir düşünceye sahip olmazlar- dı. Kurulun yansı hükümet kanadı. yansı da hükümete yani sivil otoriteye bağh olan TSK komuta kademesidir. Kurulun için- de bulunan hükümete, kurul tarafından muhtıra verilmesinin ve iddianın da iyi niyetle bağdaştınlması herhalde düşünü- lemez. Şunu da ifade etmek gerekir ki benzeri konular, bundan önceki hükümetler dö- neminde de zaman zaman MGK'de ele alınmış ve benzeri "MGK basın bOdirile- ri" yayımlanmışrır. Bu defa öncekilere gö- re daha geniş yankj bulması ve değişik görüşlerin ileri sürülmesi; laiklik karşıtı eylem ve davraruşlann, beyanatlann, da- vetlerin, toplantılann toplumda birikim yapması ve hükümette de Refah Parti- si'nin bulunmasıdır. Çünkü medyanın ve toplumun önemli bir kesiminde laiklik karşıtı bu oluşumlann müsebbibi Refah Partisi olarak görüldüğünden MGK'nin 28 şubat bildirisi bu nedenle daha büyük önem kazanmıştır. BİTTİ 'İşkence sistematik olarak sürüyor' ANKAR4 (Cumhuriyet Bürusu) - İnsan Haklan Demeğı (İHD)Genel Başkanı Akın Birdal. şubat ayı raporunu açıklarken, Türkiye'de insan haklan ihlallerinin sistematik olarak sürdüğünü söyledı. Birdal. düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'deki demokratikleşme düzeyinin, Avrupa Birhgi'ne üye Hıristıyan demokrat liderlerin "AvTupa'nuı bir uygarhk projesi olduğu ve bu projede Türkive'nin yer alamayacağma" ilişkin açıklamalannı haklı çıkanr düzeyde olduğunu savundu. Siyasetçilerin ıç ve dış gelişmelerdeki duruma göre kavramlara sığınarak iktidar sa^şı yürüttüklerini kaydeden Birdal. Başbakan Yardımcısı Tansu ÇiDer'in "İşkence ya bitecek, ya bitecek" açıklamasını da eleştırdi. Birdal, "ÇiDer gerek basbakanlığı gerekse dışişleri bakanlığı dönemindt insan haklannın mleşeceği konusunda ne sövlemişse tersini yapnuştu-" dedi. Çiller'ın işkence olaylanndan valileri ve emniyet müdürlerini sorumlu tutacağına ilişkin sözlerine Birdal. "Öncelikle adil \argjlama için hukuksal düzenleme \apılması gerekiyor. Bu hukuksal düzenleme yapılraadan \ ali ve emniyet müdürlerine sorumluluk >üklemek Sayın Çiller'in olaya nasü yakiaştığının açık göstergesidir" diye konuştu. Akm Birdal, şubat ayında cezaevindeki düşünce suçlulannın sayısının 147'den 157'ye çıktığını bildırdi. w Insan haklaıi haııılesi kandırtnaca 9 Türkiye'nin insan haklanyla ilgili hukuk kuşatması altmda olduğunu ileri süren Prof. Dr. Bakır Çağlar, demokratikleşme çabalarını inandmcı bulmuyor NECATt AYGES tZMİR-Hukukçular. Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in de- mokratikleşmeyle ilgili açıklamalannı inandmcı bulmadı. Türkiye'yi uzun yıllar Avrupa tnsan Haklan Mahkemesi'nde (AİHM) savunan, ancak bir süre önce bu görevinden aynlan Prof. Dr. Bakır Çağlar, "tnsan haklan ata- ğma benzer gjrimşimter bir taktik felsefesi olmuştur. Bu felsefeler zaman kazanma amacuu taşıyor. Ama şimdi zaman kalma- dı" dedi. Hukukçular, Dışişleri Bakanı ve Başba- kan Yardımcısı Tansu Çiller'in insan hak- lanyla ilgili açıkJamalannı inandmcı bul- madıklanmbelirttiler. Prof. Dr. Bakır Çağ- lar. Türkiye'nin insan haklanyla ilgili hu- kuk kuşatması altında olduğunu belirtti. Strasbourg tnsan Haklan Komisyonu ve Mahkemesi, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ve Avrupa Birliği Parlamento- su'nun Türkiye'yi izlediğini belirten Çağ- lar, bu konudakj kaygılannı şöyle dile ge- tirdi: Çağlar'a göre, Tansu Çiller'in insan haklamla ilgili vaatleri inandıncı değiL "Strasbourg'da 1995 yüında Türkiye aleyhine 214 dava açünuşü. 1996 yılında bu sayı 562'ye yükseldi. Bu davalann konula- n: Kayıp kisiler. işkence, insanlık dışı aşa- ğılaücı muamele, terörle mücadeledetahrip edilen köy veya evler, keyfi öldürme vasağı- nın ihlaiL Türkiye btına karşı bir önlem ai- mak zorunda. Dışişleri BakanTnın. 'insan haklan hamlesi" bunlara karşı bir önlem olarak görûlebilir. A\ rupa Konseyi kurucu statüsü, taraf devletieri hukukun üstünlü- ğünü tanıma ve insan haklannı koruma yü- kümlülüğünü getiriyor. Bu yükümlülük ye- rine getirilnıeöt statünün 8. maddesi şunu örgörüyor: thlalci devletin konsey üyeliği- ne son verilebilir. Bu mekarüznıa, albaylar cuntasında 1969 yılında Yunanistan'a kar- şı çauşünldL Şu anda Avrupa Konseyi Par- lamenterler Meclfei raportörleri Türkiye'de insan haklan konusunda soruşturma yapı- yoriar. Bu rapor olumsuz çıkarsa Türkiye, Yunanistan tecrübesini yaşar" Prof. Dr. Bakır Çağlar, Avrupa Birli- ği'nın insan haklan konusunda duyarlı ol- duğunu. Türkiye'nin Avrupa aile fotoğra- fmda yer alabilmesi için insan haklan so- rununu. asker-sivil-politikacı ilişkilerini ve adalet mekanizmasının işleyişini gözden geçirmesi gerektiğine dikkat çekti. Çağlar, şunlan söyledi: "Bunlar gerçekleşmediği takdirde Tür- kiye bir Doğu ülkesi olacaktır. Dışişleri Ba- kanı'nın insan haklan atağı Türkiye'nin Avrupa'nın aile fotoğrafindan silinmesini engelleme girişimidir. Bugüne dek benzer girimşimler bir taktik felsefe olmuştur. Bu- günkü iktidar partilerinin ideolojik tercih- lerinebaknğunda bundan umutludeğOim. 1 ' SJFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planet.com.tr Fatma Girik'in "Söz Fa- to'da" programı için çektiği cinsel taciz fılmi, yeni tartışma- ları da beraberinde getirdi. Gizli kamera, insan haklarına aykın biryöntem. Çünkü, insa- nın kendi iradesi ve bilgisi dı- şında belki de hiçbir zaman kamu önünde açıklamak iste- meyeceği veya yapamayaca- ğı şeylerin belgelenmesi ve o- nun bilgisi ve iradesi dışında yayımlanması, en temel insan haklannın ihlali sayılır. Bu, işin mesleki ve ahlaki ya- nı. Doktor K.A.'nın belgelerie saptanan cinsel taciz eylemi- nin her gün gazete manşetle- rine tırmandınlması ise bir baş- ka soruyu gündeme getiriyor: Gazeteler ve TV'ler bunu ne- den yapıyorlar? Bellı ki, bu tür konular cinsel tabularla yüklü toplumun ilgısini çekiyor. Na- mus gerekçeleriyie kan döken kültür, başkalarının cinsel ma- ceralarına da olağanüstü ilgi gösteriyor. Yani, bu tür haber- lerin müşterisi çok. Cinset ta- ciz olayları, ratingi yüksek Fato Yayımlıyor... olaylar olarak görüldüğü için gazetelerin manşetlerine yük- seliyor. Mahalle kahvesindeki TV karşısmda, sigarasını tüttüren namus merakhsı Türk erkegi, mutlaka ağzı sulanarak "Keş- ke ben onun yerinde olsay- dım" diye düşünerek bu prog- ramı izliyordur. Hatta şunlan eklemeyi de ih- maletmiyordur: "O kadın iste- mese bu iş böyle olmazdı. Mutlaka o kadın adama umut vermiştir." Genel kavrayış bu- dur. Sonuçta yine günah kadı- nınsırtınayikılır. Erkekegemen bir toplumda, erkeklerin ka- dınlan sürekli tecavüz edilme- ye hazır nesneler olarak gör- mesi, günümüz insanlığının önemli sorunlarından birisidir. Hatta, bu anlayış geleneksel kültürle birteşerekfelsefi birte- mele de kavuşturulur. Hav- va'nın Allah'ın emrine karşı ge- lerek yasak meyveyi yemesı, ilk suçun kadına ait olduğu an- layışının başlangıç noktası ola- rak kabul görür. Bir erkek doktorun cinsel ta- ciz sahnesiyle gündeme geti- rilmesinin, siyasi islamcıların ekmeğine yağ süreceğini id- dia edenler de var. Islamcılar, erkek doktortann kadınlan mu- ayene etmesini istemiyorlar. "Bu tür ömekleri büyüterek toplum önüne getirmek, Is- lamcılann tezlerine güç katı- yor. Gazetelerin işi abartması bu nedenle çok sakıncalı" di- yoriar. Böyle düşünenlerin ne kadar haklı olduğu tartışmalı. Cinsel konulan bir tabu ha- line getinmenin üstesinden na- sıl gelebiliriz, asıl bu konuda kafayı yormalıyız. Cinselliği, erkeğin kadından faydalan- ması olarak anlayan ve kökle- rini geleneklerde bulan anlayı- şı nasıl aşarız? Cinsellık, aslın- da kadınla erkek arasında paylaşılan bir zenginlik. Eğer soruna erkek egemen bir mantıkla yaklaşılmazsa cinsel- liğe kadının da erkeğin de haz aldığı bir ilişki olarak bakılırsa, bu felaket sahnelerinden kur- tulmamız mümkün olur. Neya- zık ki, toplumsal olarak böyle bir anlayışın çok ötesindeyiz. Kadın, yalnız eski metinler- de değil, erkeklerin kafasında dayararlanılacak cinsel birob- jedir. Erkek, cinselliği, kadını elde etmek olarak görür. Şim- di denebilir ki, "Gelişmiş Batı toplumlannda da kadın hâlâ cinsel bir metadır." Evet doğ- ru, ancak Batılı kadın, ekono- mik bağımsızlık yolunda epey- ce mesafe aldığı için erkeğe bağımlılığı çok daha azdır. Bu yüzden erkek egemen ahlak ölçüleri de büyük ölçüde geri- de kalmıştır. Namus kavramı, bizdeki kadar büyük toplum- sal baskılara ve felaketlere yol açmaz. Gazetecıler, yaptıklan yayına yalnızca bir rating olarak bak- maktan kurtulmak zorundadır- lar. Çünkü, bütün toplumun ruh halini etkileyecek yayın si- lahı doğru kullanılmaz ise bü- yük felaketlere neden olabilir. Fatma Girik'in cinsel taciz programı tartışmasını izlerken işin mesleki ve ahlaki yanının da önemli olduğu gözden ka- çınlmamalı. Büyük gazetelerin, Türki- ye'nin önündeki çok önemli sorunlar dururken bunun yeri- ne iki üç gündür en önemli ha- ber olarak bu konuyu ön pla- na çıkarmaları, habercilik öl- çüleri açısından bakıldığında bile çok yanlış. Hele koca ko- ca gazetelerin bütün birinci sayfalarının bu konuyla kap- lanmasını anlamak mümkün değil. Cinsel geriliği kışkırtmak, ne yazık ki basının temel zaafla- nndan birisi. Kısa vadeli oku- yucu kazanma telaşı, gündemi anlamsız tartışmalara çekiyor, erkek egemen sistemin değir- menine su taşıyor. GLOBALPOLTTtKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU İngiltere'de Genel Seçimler 1 Mayıs'ta Muhafazakâr Parti seçim tarihini ilan etti. Ancak seçimleri işçi Partisi'nin kazanması bekleniyor. Se- çim sonuçlannın ise iç ve dış politikada dikkate de- ğer bir değişiklik yaratması beklenmiyor. Margeret Thatcher'in büyük bir farkla kazandığı 1979 seçimleri öncesinde bile, seçim sonuçlan bu netlikte, önceden belli gibi görünmüyordu. İşçi Par- tisi'nin az da olsa seçimleri kazanma olasılığı vardı. Bugün hiçbir yorumcu, gözlemci veya köşe yazan muhafazakâriann seçimleri kazanabileceğini düşü- nemiyor. Basınayansıyan haberlere bakılırsa Muha- fazakâr Parti'nin merkezinde bile benzer bir hava var. Burada tek umut John Major'un çetin ve uzun bir mücadele vererek İşçi Partisi'nin açık farkla ka- zanmasını engellemesi. Bu yüzden John Major se- çim tarihini, kampanya süresinin 6 hafta gibi tarih- sel olarak rekor sayılabilecek bir uzunlukta olması- na olanak verecek bir şekilde saptadı. Mali kaynak ve seçim deneyimi avantajlannı sonuna kadar kul- lanmaya kararlı muhafazakâr Parti. Seçim, liderlerin kişiliklerine bağlı olarak sürecek ve ilk defa, liderter arasında. ABD'de olduğu gibi bir televizyon tartış- ması yapılacak. İngiltere'de seçim sonuçlanna ilişkin, daha şimdi- den Muhafazakâr Parti aleyhine bir konsensüs oluş- muş olması ilginç, ancak şaşırtıcı değil. Bu konsen- süsün nedenlerini ve çapını en iyi şekilde galiba, In- giltere kiliselerinin ortaklaşayayımladıklan ve pazar- tesi günü basına yansıyan rapor gösteriyor. Bu ra- por "muhafazakâıian, piyasayı tann yerine " koymak- la, "toplumsal sorumluluklara arkalannı dönmekle" suçluyor. Ancak rapor İşçi Partisi'ne de açık destek vermiyor çünkü kiliselere göre "bugün hiçbir parti, yoksulluk çeken kesimlerin içinde bulunduğu duru- mu değiştirmek için somut bir şey önermiyor". Kili- selerin raporu, İşçi Partisi'ni toplumsal "dışlanmışlı- ğı ortadan kaldırmayı, programındaki öncelikler sı- rasında sonlara doğru ittiği için" eleştiriyor. Aslında şu anda İngiltere'de ekonomik koşullar göreli olarak iyi. Işsizlikte birgerileme var borsa yük- sek ve değerii steriine rağmen bir dış açık krizi yok. Bu yüzden John Major seçim propagandasını "re- fah ve ekonomik istikrar" üzerine kurmak istiyor. An- caktoplumda hali vakti yerinde olanlann bile, durum- dan hoşnut olmadığı bir gerçek. Orta sınıflar, genel olarak toplumsal eşitsızliklerin artmasından, yoksul- luktan, sağlık hizmetlerinin bozulmasından, eğitim sisteminin 18 yıllık muhafazakâr hükümetler döne- minde "Portekiz'den bile daha geri" bir hale gelmiş olmasından ve artan suç oranlanndan şikâyetçiler. Son kamuoyu yoklamasına göre bu kesimin büyük bir kısmı İşçi Partisi'ne oy vermeyi düşünüyor. işçi Partisi'nin geleneksel vasıflı işçi oyunun da partiye geri döndüğü görülüyor. Nihayet, işsizlik azalması- na rağmen elektronik ve telekomünikasyon gibi ye- ni teknolojiye dayalt sanayilerde işsizlik, küreselleş- menin basıncı ile artmaya devam ediyor. Bir zaman- lar, Thatcher hükümetınin toplumsal desteğinin bel- kemiğini oluşturan bu sektör, işçi sınıfının yaşamın- dan en hoşnutsuz olan kesimlerini banndınyor ve se- çimlerde işçi Partisi'ne oy vermeye hazırlanıyor. Bir diğer ilginç gelişme de bürokrasinin tavnna itiş- kin; Thatcher döneminde özelleştirmeyi ve "kette vergisı"r\'\ desteklemek için, antinükleer kampanya- ya ve madencilere karşı hükümetin yanında, adeta koç başı işlevi görerek mücadele vermiş olan bu ke- simin muhafazakârları terk ederek artık İşçi Partisi'ni destekledıği söylenıyor. Ingiliz devletinin bu son de- recede güçlü kurumunu Türkiye kamuoyu, sanınm "Yes Minister" veya "Yes Prime Minister" isimli ko- medi dizilerinde tanıyor. Bu bürokrasi ve başı olan bakanlık müsteşarlan adeta devletin ve iktidann ger- çek sahibi ve bekçisi olarak davranırlar. Hükümetler değiştığinde, en üst birkaç kritik müsteşar dışında bu kesimde bir değişiklik olmaz. Hepsi belli özel okullardan mezun kadrolardan oluşan bu kesim, ido- loji ve siyasi eğilmi açısından tartışma götürmez bir şekilde muhafazakâr ve emperyalistir. Ancak, göz- lemciler. bu kesimin şimdi bir İşçi Partisi hükümeti- ni dört gözle beklediğıni bildiriyorlar. Daha şimdiden İşçi Partisi ile bakanlık müsteşarlan arasında sıkı iliş- kiler oluşmaya başlamış. Hazıne Müsteşan Terry Burns'u değiştırmeyeceğini açıklayan İşçi Partisi Başkanı'nın en yakın danışmanlanndan biri eski dip- lomat ve müsteşar Jonathan Povvell. Bu üst düzey bürokratlann sendikasının genel sekreteri Elizabetn Symons ise İşçi Partisi'ni temsilen Lordlar Kamara- sı'na ginyor. Nihayet geçen seçimlerde İşçi Partisi'nin kaybet- mesinde büyük rol oynayan The Sun isimli gazete, salı sabahı büyük bir manşet atarak şimdi İşçi Par- tisi'ni desteklediğinı açıkladı. The Sun Ingiltere'nin en çok satan gazetesi ve esasen yoksul kesimler tara- fından okunuyor. The Sun, Rupert Murdoch'un kü- resel medya imparatorluğunun bir parçası. Tüm bun- lar göz önüne alındığında, Financial Times başma- kalesinin seçimlere ilişkin, "Seçmen birşeyin deği- şeceğine inanmıyor" sözlerine hak vermemek elde değil. Bunun demokrasi açısından nasıl bir garabet oluşturduğunu ise aynca düşünmeye değer. ergin(§ ergin.demon.co.uk 81 emekli asker CHP'ye üye oldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP grubunda düzenlenen törenle 81 emekli üst düzey ordu men- subu partiye katılırken Ge- nel Başkan Deniz Ba\kaU "Artık iktidar değiL rejim mücadelesi verivoruz. Siya- set çok büyük bir reform ge- çiriyor. Emekli askerleri de parti ordusunun muvazzafi olmaya çağmnıyonız, her- kes buraya yurttaş olarak geliyor" dedi. Baykal bu sözlenyle "Ordudan ayn- lanlar RP'de muvazzaf olur" diyen Başbakan Nec- mettin Erbakan'a yanıt ve- rirken partiye katılanlardan emekli Tümgeneral Hamdi Kızguvkaya,"Yakınmayı bı- rakıp, Atatürk'ün partisin- de mücadeleve katüdık. Un- vanlanmızı hiznıetettiğimiz yerlcrde bırakarak, vatan- daş sıfatıyla buradayız" açıklamasını yaptı. CHP lideriDemz Baykal. partisınin grup toplantısında yaptığı konuşmada, önce- likle 18 Mart 1915'te ger- çekleştirilen Çanakkale za- ferinın yıldönümü ile ilgili değerlendirme yaptı. Bu za- ferin dünya tarihini etkile- •dığıni, mazlum uluslara u- mut ışığı yaktığım vurgula- yan Baykal, "Mustafa Ke- mal oradadoğmuştur" dedi. Baykal'ın konuşmasın- dan sonra emekli Tümgene- ral Hamdı Kızgınkaya ile emekli Tuğgeneral Dündar Konya. 57 albay ve 8 yarba- yın da aralannda bulunduğu 81 'i emekli asker olmak üzeretoplam 120kişininka- tılım töreni yapıldı. Katılan- lar adına konuşan emekli Tümgeneral Hamdi Kızgın- kaya. laik-demokratik cum- huriyet ve aydmlık Türki- ye'nin geleceği için kenet- lenmenin zamanı geldiğini, hatta geçtığini söyledi. Ay- dınlann seyirci kalmaya hakkı bulunmadığını vurgu- ladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle