Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 MART 1997 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
Demokrasi ve Ekonomi
Prof. Dr. ERDOĞAN SORAL
G
östermelik demokrasmin
azgelişmiş bir ülkeye
ekonomık kalkınmanın
kapılannı açması bekle-
nemezdı. Çünkü. ekono-
mide "ataküığın'' aynca-
lıklı bır ven vardı. Kuramda akılcılık, ik-
tisadi adamın (homo economicus) davra-
nışlannda yansırdı. Üreten \e tüketen bu
iktisadi adam, üretimden tûketime uza-
nan zıncirin her halkasında aldıği sayısız
kararlarda çıkannı en üst noktada yaka-
lamaya çalışırdı. Bu çabanın arkasındaki
güdü, tüketımde gelirin, ilretimde serma-
yenın akıkı kullanımıyla ulaşılan kıvam
noktalannda faydayı ve kân en üst düze-
ye çıkarmaktı... Bu duyarlılık. sosyal bi-
lımlerevreninde sadece "iktisat ilminde"
vardı. Toplumsal açıdan bunun anlamı.
işsızin ış bulması. açın karnını doyurma-
sı, insanın sevgi dolu bir yuvada, çocuk-
lanyla birlikte mutlu ve yannlarından
umutlu yaşaması demektır. Ne yazık kı
ülkemiz böyle bir aşamaya ulaşamadı.
Cumhuriyetle başlatılan "AydınJaıuna"
sürecinden gıderek uzaklaştı. Aydınlan-
manın simgesi olan "akılcılık'' demokra-
simize yansımadı. Çünkü sıyasal partı-
ler. çoğulcu demokrasiyı, halkımıza oldu-
gundan farklı bir kimlikle tanıttılar. Bu-
nu bilinçli olarak yaptılar. Utanmadılar.
Bu bağlamda iktisadi adam, dünyaya gö-
nencın kapılannı açan adam olmaktan çı-
kıyor. belinde cennetin anahtarlannı taşı-
yan ve her kapıyı açan bir "tarikatşeyhi"
oluyordu. Oysa şeyh hazretleri, gönenç
kapısını topluma değil kendısine aralı-
yordu.
Göstermelik demokrasinin uzantısın-
da. ekonomide ikı önemlı gelişme göz-
lendi. Rusya'da "serbest rekabet piyasa-
sının" kapılannı açan Gaidar'ın yerini
Türkiye'de "Dergâh'"öğreniminden geç-
miş üç ürdii silahşörden, ikincisi alıyordu.
Yâşlı takvimin yapraklan 1980'li yıllan
gösteriyordu. Talih oyunlannı seven, ve
12 Eylülcülerin yükselttiği bu fırsatçı ki-
şi, ekonomiyi kumar masasına yatırmış
ve ülkeyi "Sayısal Loto" mantığıyla yö-
netmeye başlamıştı. Geliştirdiği modelin
özunde "üretmeden tüketmek" ve "bir
koyup.bin kazanmak" gibi ekonomi ya-
zınına geçecek ılginç öğeler yer almıştı.
Başkasının ürettığini tüketmenin tarihte
bilinen iki yöntemı vardı. Birincisi, kıhç-
la ve zorla ürüne el koymak. ikincisi ba-
nşla ve yalvanşla şundan bundan borç al-
maktı. Borçlanmak ıçin sermayenin ede-
rini (faiz) arttırmak gerekirdi. Tılsım,
ödenecek faizde düğümlenmişti. Faizler
artarken. toprağın kirası, işçinin ücreti,
girişimcinin kân doğaldır ki yerinde say-
mıyordu. Fakat artışlar aynı oranlarda ol-
muyordu.
Genellikk emekçilenn gelirleri enflas-
yon oranında artmadığından, toplumun
büyük kesimleri yoksullaşıyordu. Buna
karşın rantıyeler, servetlerine servet ka-
tıyorlardı. Her yıl milyarlarla dolann
yurtdışına çıkanldıgını ve kapitalist dün-
yanın en güvenilir bankalanna yatmldı-
ğmı dağdaki çoban bile biliyordu. Faiz-
ler artmaya devam ediyordu. Kantann to-
puzu şırazeden çıkıyordu. Sıcak para Tür-
kiye'ye oluk gıbi akıyordu. Ülkenin dev
gibı sorunlanna "ödemeler bilançosu"
gözlüğünden bakan ve dövız darboğazı
aşıldığında Türkiye'nin köşeyi dönece-
ğini sanan bu alaturka iktisadi adam, eko-
nominin yerleşık taşlannı kaldınm taşla-
n gıbi söküp bırbiri ardına havaya atıyor-
du.
# Dış Tıcaret ve lCambiyo Rejimi'ni
değiştirdiler. Mal ve hizmet dolaşımına
sınırsız özgürlük getirdiler.
# Dışsatımcıya (ihracatçıya) tanıdık-
lan ayncalıklarla, ülkemizde *hayali ih-
racat"ın kapılannı açtılar.
# Paranın ve onun üzerine yazılmış
değerli kâğıtlann dolaşımına sınırsız öz-
gürlük tanıdılar. Türkiye"yi parasal libe-
ralizme açtılar ve devleti boğazına kadar
borç batağına soktular.
# Havadan elde edilen servetlen ver-
gılendirmek yerine yükü emekçilenn sır-
tına vurdular. Çöp bidonlannda yiyecek
arayan insan manzaralan ve hüzünlü tra-
gedyalar yarattılar.
Mal ve hizmet ticaretinin bileşimi de-
ğişmiş, ticari metalann türleri çeşitlen-
mişti. Sıradan mallann arasına. uyuşturu-
cu ve silah ticaretinin girdiğı söyleniyor-
du. Türkiye'ye sıcak paranın yanı sıra
uyuşturucu ticaretinden büyük paralann
geldiği anlaşılıyordu. Kara parayı akla-
manın alaturka yöntemlerini geliştirdiler.
Türkiye'ye, havullarla aklanacak para
kuryelerle sokuluyor. özel bankalarda.
aracı fınans kurumlannda ve turistik te-
sislerde aklanıp piyasalara sunuluyordu.
Sanayi mallannın üretimi hedeflenen
ölçülerde artmadığı için dışsatım, nok-
san tüketimden arta kalan mallann sati-
şıyla sınırlı kalıyordu. Dışalım (ithalat)
dışsatımı katlıyordu. Yüksek faiz. birim
maliyetlerin artmasma, maliyet arrışı ise
dışsatımın azalmasına neden oluyordu.
Siyaset sahnesinde önemli değişimler
olmuştu. Oç silahşörden ikincisi, "Yerde-
ğiştirmekte esenKkvardır''' diyerek bir üst
kattaki koltuğa oturmuştu. Bu kez trafik
ters yönde işlemiş. ikincinin yerine silah-
şörden birincisi ve en deneyimlisi geç-
mişti. Ondan boşalan koltukta şimdi gû-
zel sanşın diye nitelenen kadın oturuyor-
du. Deneyimli sılahşörün en gözde öğren-
cisıydi. Otuz yıldır "Şeriat" tamtamlan
çalan üçüncü silahşör, ellenni oğuşturu-
yordu. Gün, artık onun için doğuyordu.
Adil düzen diyor, bir başka söz etmiyor-
du. Adil düzende kâr payı, faizin yerini
alacaktı. Kendi deyimiyle"riiııtiyecflere''
amansız bir savaş açılacaktı. Açlık ve se-
falet ortadan kalkacaktı. SöyledikJerine
kendisi de inanmıyordu. "OBir Radikal-
dH!)" Hacı ile Baa dönemi başlamıştı..
Koalisyon protokolünde "faiz" üzerine
birpazarlık yapılmarruştı. Düşük faiz, son
tahJilde içeriden ve dışandan borç bulma-
nın yolunu kesebilirdi. Hacı'ya göre bu
bir sonın değildi. Onun için daldaki de-
ğil eldeki kuş önemliydi. Bir yıl sonra
başbakanhk bekleyen sanşın kadın için
ise bunun tersi geçerliydi.
Hacı cephesinde durum netleşmişti. Bu
koalisyonun en çok bir yıllık ömrü olabi-
lirdi. Bu bir yılda görüntüyü kurtarmak
kendileri ıçin çok, ama pek çok önemhy-
di. Takkeyi önlerine koyup düşündüler.
# Dünya pıyasalanndan ülkeye giren
sıcak paraya özel bankalann ödedikleri
faizle, paranın satışından elde ettikleri fa-
iz arasında önemli eşik farkı vardı. Yok-
sa bankalar her yıl onca parayı nasıl ka-
zanırlardı? Faizleri düşürmek kısa dö-
nemde para piyasasını farklı bir platform-
da dengelemek demekti. Bu geçici başa-
n yannı değil, bugünü kurtanrdı. Hacılar
bizden sonrası tufan diyorlar, rantları ge-
ri almaktan vazgeçiyorlardı.
# Döviz kurlanna yeşil ışık yakılmış,
bir taşla iki kuş vurulmuştu. Dışsatım ar-
tar, dışalım daralır diye düşünülmüştü.
Kısa dönem için bu da bir dogruydu. Ban-
kalar için pozisyon açıklan yeniden gün-
deme gelebilir ve bunlar birer dretnot gi-
bi batabilirlerdi. Hoca'ya göre bu, banka-
lann sorunuydu.
# Hazine'nin borçlanması ve borçla-
nn itfası öyle kısa dönemde çözümlene-
cek bir sorun değildi. Hazıne'nınborçlan-
masında bononun yerini devlet bankala-
nrunka\naklanveemis\onalabılirdi Bu
da yılı kurtarmanın bir başka yoluydu.
Enflasyon ne olurdu? Geçen yıldan biraz
fazla ya da biraz az olurdu. Takkeliler
böyle düşünüyordu. Yanlış mı? O şimdi-
lik belli değil. Merkez Bankası'nın ana-
litik bilançolannın birincil hesaplannda,
altı aylık dönemler için gözlenen deği-
şimler, bunu henüz doğrulamıyordu.
Rusya'daki Tcboubais'nin yerini Tür-
kiye'de sanşın bir kadın alıyordu. Kadı-
nın ihtirası minnacık akluıı aşıyordu.
"Devleti kfiçülteceğini \ineliyor, son so$-
yalist devleti haritadan süeaeğini" söylü-
yordu. Rusya'da olduğu gibi devletin
(toplumun) mallannı haraç mezat sata-
rak, iç ve dış borçlan ödemeyi tasarlıyor-
du. Bunun için 24 Kasım 1994 tarihli ve
4046 sayıh "Özelleştirme..." yasası 27
Kasım 1994 tarihinde yürürlüğe giriyor-
du.
# Yasanın birinci maddesinde devlete
ait farklı statülerdekı kuruluşlann mües-
sese. bağlı ortaklık, işlerme, işletme bi-
rimleri ile varlıkJannın ve iştiraklerinde-
ki kamu paylannın tümünün haraç mezat
satüması öngörülüyordu.(*)
Bugüne kadar yapılan satışlann çoğu
gerçek değerinin altında yapıldığı ıçin
Anayasa Mahkemesi'nden dönüyordu.
Devletin mallanna sahip çıkan yürekli in-
sanlann, dürüst ve onurlu yargıçlann sa-
yısı Ankara'da. Berlin'de olduğundan az
değildi. Türkiye hızla bir yol aynmına
gelmişti. İki almaşıktan biri seçilecekti.
• Birincisi. göstermelik demokrasıyi
korumak adma, devleti Susurluk kamyo-
nunun simgelediği kişilere teslim etmek.
Hanım Efendı ile Hoca Efendi"nin istem-
leri doğrultusunda yeniden yapılandır-
maktır.
- tkincisi, devlete sahip çıkmaktır. Bu
görev TBMM'de Türk ulusu adma istenç
belirten sayla>lara düsen kutsal bir gö-
rev'dir. Onlann yapacaklan, Susurluk
olayını yargılamak değildir. Bu görev ba-
ğımsızlığı tam olarak sağlanmış, özerk
yargı organlannda çalışan savcılann ve
yargıçlann görevidir. Yargının tam ba-
ğunsızlığı zaman yitirmeden sağlanma-
lıdır. TBMM'ye düşen, bu ldrlenmeyiya-
ratan toplumsalve ekonomik örgütlenme
biçimini (si\asal rejimi) mutlaka degiştir-
mek ve gerçek demokrasiv i > erleştirmek-
tir. Milli Güvenlik Kurulu'nun a\ birliğiy-
le aldıği ve hükümetten gerçekleştirmesi-
ni bekiediği kararlar bu yoldadır. Bekliyo-
rnz. Göreceğiz.
(*) Özelleştirme. Batı'nın gelişmiş ül-
kelerinde, toplumun belli bir kesimine
rant aktarmak için halkı soymak biçimin-
de algılanmamıştır. Yüksek faizlerle dev-
leti borçlandırdıktan sonra, bu borçlan
ona ait taşırur ve taşmmazlan satarak öde-
mek toplumun geniş katmanlannı iki kez
soymakla eş-anlamlıydı. Böyle bir soygu-
na "demokrasiler"de değil, olsa olsa "oli-
garşiler"de rastlanabilir.
Tüketici Hakları
Av. UGUR YETİMOGLU Istanbul Tüketici Sorunlan tl Hakem Heyeti Üyesi
1
5 Mart 1962 gününde ABD Başkanı J. F. hakkj, tüketıcinin ekonomik çıkannın konınması
Kennedv tarafından kongreye sunulan hakkı, tüketıcinin zarannın tazmın edılmesı hakkı,
"Tüketıcinin Yararını Korumak İçin tüketicinin bilgi alması ve eğitilmesi hakkj vetüke-
Programlann Güçlendirilmesi" adlı baş- tıcinin temsil edilme hakkı olarak ifade edilen bu
kanlık mesajında, tüketici haklannın ka- beş temel hak, AvrupaTüketici Haklan Bildirgesi'ni
bul edilmesi, bütün dünyada "Tüketici oluşturmaktadır.
1995 yıhnda. Türkiye'nin AB'ye girmesi ve güm-
rük birliği sürecinde Avrupalılann öngördükleri ko-
şullan yerine getirmek düşüncesı ile çıkanlan 4077
sayıh Tüketicilerin Konınması Hakkındaki Kanun,
5 Mart 1962 gününde ABD Başkanı J. F.
Kennedv tarafından kongreye sunulan
"Tüketicinin Yararını Korumak İçin
Programlann Güçlendirümesi" adlı baş-
kanlık mesajında, tüketici haklannın ka-
bul edilmesi, bütün dünyada "Tüketici
Haklan Günü" olarak kutlamlmaktadır.
Kennedy'nin mesajında ılan ettiği evTensel nite-
liği olan temel tüketici haklan. daha sonra çıkan-
lan yasalarla devlet güvencesine alınmış ve 1975 yı-
lında AT Bakanlar Konse>i tarafından onaylanan
"Tüketiciyi Koruma Birinci Planı"nda da yer al-
mıştır.
Tüketicinin sağlığı ve güvenliğinin konınması
bazı eksikliklerine rağmen, ülkemizde temel tüke-
tici haklannın konınması bakımından önemli bir
kazanımdır.
Ancak yasanın uygulanabilmesi için devtetin üze-
rine düşen görevlerini yerine getirdiğini söylemek
mümkün değildir.
4077 sayıh yasa ile "tüketiciler ve satıcılar ara-
sındaçıkan uyuşmazlıklara çözüm bulmak amacıy-
la" il ve ilçelerde kurulan Tüketici Sorunlan Hakem
Heyetleri bugüne kadar beklenilen sonucu sağlaya-
madılar.
Aynı yasanın 23. maddesinde kurulması öngörü-
len Tüketici Mahkemeleri İçin Adalet Bakanhğı ta-
rafından. bugüne kadar hiçbir çalışma başlatılmış
değildir. Yine yasanın 20. maddesinde, tüketicile-
rin eğitilmesi ıçin her derecedeki okullann ders
programlanna gereldi ılavelenn yapılması görevi
verilen MEB ve tüketicinin eğitilmesi ve aydmla-
tılması için radyo, TV programlan yapılması göre-
vi verilen Tüketici Konseyi vç Sstrtafji ve Ticaret
Bakalığı görevlerini gereği gibi yerine getireme-
mişlerdir. Yani anayasanın 172. maddesinde yer al-
dığı şekli ile devlet, tüketiciyi koruyucu ve aydın-
latıcı tedbirleri alamamıştır.
Her gün biraz daha yok edilen hukuk, katledılcn
demokrasi. ı>i işlemeyen yargı, bireyin hak arama
özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü önündeki en-
geller, yaygın olmayan tüketici bilinci ve yetersiz tü-
ketici örgütleri, ülkemizde tüketici haklannın yaşa-
ma geçememesinin nedenleridır.
Isterse tüketiciyi koruyan yüzlerce yasa olsun,
tüketici bu haklannı bilmıyor ve kullanmıyorsa,
haklannı kullanma özgürlüğü fiilen yoksa, hak ara-
ma yollan fiilen tıkanmışsa. tüketiciyi koruyan ya-
salann ve tüketici haklannın .hayata geçiriknesi
olanagı yoktur. ,.)< • • '"' ' " "
CUMHURIYETTEN
OKURLARA
ORHAN ERtNÇ
Aklımın Ermediği İşler
llkokul günlerinde her Cumhuriyet Bayramı, Göz-
tepe'deki Taşmektep'in bahçesinde toplanır, öğret-
menlerimizin öncülüğünde Göztepe Muhtarlığı ile
CHP Ocak Örgütü'nün bulunduğu alana giderdik.
Alan dediğim Alemdarlann, şimdi yerinde beton si-
teler yükselen ahşap konağının önündeki eskiden
bahçıvan, aşçı gıbi köşk görevlilerinin kaldığı ahşap
bölümün çevresiydi. Oradaki törenlerde Türkiye
Cumhuriyeti'nin de özellikle laiklik, devrimcilik, ba-
ğımsızlık, halkçılık gibi ideolojileri olduğu yinelenirdi.
Bugünlere geldik. Karşımıza "Devletin ideolojisi
olmaz" görüşünü savunan meslektaşlanmız çıktı.
Saygı duyulacak bir görüş ya da ideoloji. Ama aynı
meslektaşlanmızın. bu görüşlerine karşın salt ve ko-
yu din ideolojisini devletin ideolojisi olarak dayatmak
isteyen Refah Partisı'ne arka çıkmalan, aklımın erme-
diği işlerin başında geliyor.
Gazeteciliğe başladığımızgunlerde Istanbul Haber
Servisleri'nde belirii alanlar vardı. "Deniz, Tekel, Ik-
tisat" tan da bir muhabir sorumluydu. Altın fiyatlan-
nı her gün liste halinde yayımlamanızın bir zaran yok-
tu, amakazara "Altın fiyatlan arttı "diye bir haber ya-
parsanız, "halkı heyecana vermek" gibi bir suçtan,
soluğu tutukevınde alırdınız. Ömeğin "Dün limanımı-
za yanaşan Italyan bandırah şileple bin ton çivi gel-
di" cümlesi ile başlayan haber, manşette en az çift
sütun olurdu. Aradan geçen sürede iktisat dallanıp
budaklandı. Ekonomi servisleri. gazetelerin spordan
sonra en kalabalık servisi oldular. Uzmanlar da bu
servislenn vazgeçilmez öğeleri arasına katıldılar. Yi-
ne eski günlerden kalmış olmaktan kaynaklanıyor ol-
sa gerek, hükümetlerin enflasyon anlayışına akiım er-
miyor. Bir yandan "Enflasyon yüzde 30'a düşürüle-
cek" diyorlar, bir yandan da "Geçen yılın yeniden de-
ğeriendirme orantyüzde 72.8 oldu. Ödeyeceğin ver-
giyi ve peşin vergiyi bu oranda arttırdım" diye açık-
lama yapıyorlar. Enflasyon yüzde 30 olacaksa, mü-
kellef niye hizmetıne yüzde 72.8 oranında zam yap-
mak zorundabırakılıyor. Hazine'nin, vergi gelirine el-
bette ihtiyacı var. Ama vergi alınamayanlann payını
dakaydageçmişmükellefeyükleyipgeliriarttınrken,
enflasyon oranını bir sonraki yıla taşıyan devlet, enf-
lasyonu bilerek ve isteyerek körüklemiş olmuyor mu?
Futbolu fiilen 1957, hukuken 1959 yılındabıraktım.
Türkiye'de en geçerti yöntemin "hababam yöntemi"
olduğunu bilırim. Bir takımdaki 11 kişi aynı gün, ay-
nı havaya girerse hepsi birer canavar kesilebilir. Ama
bu, yılda ya bir gün ya da iki gün olur. Yaz maçlann-
da Karagümrük'ün Fenerbahçe'yi yendiğini, Hilal'in
de berabere kaldığını hatırlanm. Ama bunlar geçici-
dir ve kalıcı olmayan sonuçlardır. Bu nedenle Rıdvan
Dilmen'in Fenerbahçe, Fatih Terim'in Galatasaray,
Rasim Kara'nın Beşiktaş. Yılmaz Vural'ın da Trab-
zonspor'un başına getirilmeleriyle başlatılan şampi-
yonluk kampanyalanna da aklım ermiyor.
Her biri futbolculuk yaşamlannda başanlı olmuş bu
teknik adamlar, kendileri çıkip oynamıyorlar ki. Son
maçlara bakarsak birbirlerine karşı aldıklan galibıyet-
• Arkası 17. Sayfada ,• ' -,:<- •• •.. <•<• —
2 0 0 0 ' e 3 K A L A . . .
T ü r k i y e ' d e ;
Toplam işletmelerin
% 98' i KOBİ.
Toplam istihdamın
% 50' sini KOBl'lersağhyor.
Toplam üretimin
% 40' ını KOBİ'ler gerçekleştiriyor.
Toplam ihracatın
% 8' ini KOBİ'ler yapıyor.
Toplam kredilerin sadece
% 4 unüKOBİ'lerkullanıyor.
T ü r k i y e ' d e ;
K.üçük ve orta boy işletmelerin yani
KOBl'lerin gelişmesi için finansman
sorununun çözülmesi gerekir.
Finansman sorunu çözülmeden üretimi,
ihracatı, istihdamı arttırmak imkansız...
BU MODELİN ADI
2000'Lİ YILLARA; • -r-
DAMGASINI VURACAK
BİR BANKA
AMA
FİNANSMAN MODELİNİ
BULANLAR VAR... .
Cencl Mudörluk Şaıres/et Bulvan Tuzcuoğlj Ijhanı, No 48-2 Montro izmır Teî 232 ı 445 24 60 Fax 1^1 445 86 9? - Ytldız Posta
V E S 1R L A R 1
G Ü C Ü ;
• 500'ü aşan sanayici ortak.
• Güçlü özkaynak yapısı.
• Profesyonel yönetim, yetişmiş insan
kaynağı.
• Yüksek teknoloji.
• 2 milyar doları aşan dış ticaret hacmi
ve 100.000 çalışanı ile EGS Ailesi...
M i s y o n u ;
İyi günde de, ekonominin krizli
dönemlerinde de kredisiyle, döviziyle,
hizmetiyle müşterilerinin yanında olmak.
KOBİ'lere destek veren bankacılık yapmak.
Ihracat ve ihracata yönelik yatırım yapan
tüm sektörleri desteklemek.
Birikimlere ekonominin koşulları içinde
en güvenli geliri sağlamak.
Kaynaklarını ticari, kurumsal ve bireysel
bankacılık alanlarında üretime katkı
sağlayacak şekilde kullanmak.
M o d e 1 i ;
Tüm finansman sorunlanna çözüm getiren
bir pazarlama anlayışı. Ticari bankacılıktan,
bireysel bankacılığa, sermaye piyasası
işlemlerinden sigorta, leasing, factoringe
kadar tüm ihtiyaçları tek elden çözebilen
bir organizasyon.
BİR FİNANS K L İ N İ Ğ İ . . .
DedemanTıcaret Merkez» N o Sl'l Esentçpç Utanbul Tet '212)275
"Birlikten doğan güç"