Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 MART 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET
KULTUR 13
Berliner Ensemble oyunculan, Brecht geleneğinin yok olup gitmesinden yakınıyor
'Brecht ıınutturulnıak isteniyor'DUYGU PURGUN
Brecht'in epik tiyatro anlayışını yaşa-
ma geçirdiği, devrimci yeniliklerini ger-
çekleştirdiği Berliner EnsembJe, bu yıl
99. doğum yılı olan bu önemli tiyatro
adamının anısına İstanbuJ'da gerçekleş-
tirilen etkinliklerin odak noktası haline
geldi.
' tstanbul'da Bertin' kültûr etkinlikle-
ri dizisinde 'Bertolt Brecht' alt baslığıy-
la sunulan programda Berliner Ensemb-
le oyunculanndan Cannen-Maja Anto-
ni ve Hans Peter Reinecke'in 'Aşk ve
Devrim' başlıklı tiyatro ve mûzik göste-
risi de vardı. Berliner Ensemble'ın mü-
zikyönetmeni KarJHeinzNehringin pi-
yanosu eşhğinde Kurt \VeiD, Paul Dessau
ve Hans Eisler'ın bestelerini yorumia-
yan sanatçılar, Istanbul. lzmir ve Anka-
ra'da Brecht'in şiirlerini seslendirdiler.
20 yılı aşkın süredir Berliner Ensemb-
le'da oyuncu olarak görev yapan Antoni
ve Reinecke ile Berliner Ensemble'ın
1989'da Berlin Duvan'nın yıkılmasıyla
birlikte geçirdiği değişim ve Brecht'in
Almanya'daki konumu üzerine konus-
tuk.
Doğu ve Batı Almanya'nın birleşme-
sinin ardından, aralannda Peter Zadek,
Heiner Müiler gibi tiyatro adamlannın
yönetime geldiği Berliner Ensemble'da
Brecht'in varislerinin tiyatro yönetimiy-
le yaşadığı anlaşmazlık, finansal zorluk-
lar ve neredeyse her gün değişen sanat
yönetmenleriyle ilgili sorunlar bugün
hâlâ sürûyor. Antoni ve Reinecke ise
Brecht'in Almanya'da artık ilgi görme-
diğini söyleyerek bu durumun idari ve
mali sorunlardan da önemli olduğunu
vurguluyorlar.
- Berliner Ensemble polirik tiyatro
kimliğini bugün de taşryor mu?
ANTONI / REİNECKE - Tiyatronun
polıtik kimliği Heiner Müller'in ölü-
müyle sona erdi. Evet, bugün Brecht hâ-
lâ güncel, şiirlerini. öykülerini halk se-
viyor, ama gelecek yıl, yani Brecht'in
100. doğum yılı kutlamalanndan sonra,
Brecht en yüksek zırveye çıkanlıp son-
ra da tamamen unutulacak. Çünkü Ber-
liner Ensemble'da şef dramaturgumuz
erliner Ensemble'ın
poiitik kimliğinin
Heiner Miiller'in
- ölümiiyle sona erdiğini
belirten oyııncular. Brecht'c
Almanya dışında herkesin daha
çok sahip çıktıgını
vıırguluyorlar. Gelecek yıl.
Brecht'in 100. doğum yılı
kutlamalanndan sonra. i'ınlii
tiyatro adamının en yüksek
zirveye çıkanlıp sonra da
tamamen unutıılacağını belirten
sanatçılar, Brecht sahnelemek
istediklerinde para
bıılamamaktan yakımyorkır:
"Para Batıclan geliyor. Brecht
tiyatrosıınıı yapmak için oııun
dünya görü^üne yakın durnıak
.şart. Bu göriişü
benimsemeyenler. bize
v
eski
\ ük' diyorlar. Öyieyse Brecht'i
de bır viik olarak uörüvorlar."
bile artık "Brecht'siz de olur" diyor
- Berliner Ensembie'uı ödenekli tiyat-
ro ounaktan çıkmasu sözleşmeü oyuncu-
laria çalışması tiyatroyu nasıl etkiliyor?
ANTONI - Bu durumun bizim için
çok büyük bir etkisi olmadı, ama bizden
'tstanbul'da
Berlin'kültür
etkmlikleri
dizisinde
'Bertolt Brecht'
altbaşhğıyla
sunulan
programda
Berliner
Ensemble
oyunculanndan
Carmen-Maja
Antoni ve Hans
Peter
Reinecke'in
'Aşk ve DevrinT
başhklı tiyatro
vemüzik
gösteriside
vardı. Berliner
Ensemble'ın
mûzik
yönetmeni Karl
Heinz
Nehring'in
piyanosu
eşh'ğüıde Kurt
WeiH,Paul
Dessau ve Hans
Eisler'ın
bestelerini
yorumlayan
sanatçılar.
İstanbuL lzmir
ve Ankara'da
Brecht'in
şiirlerini
seslendirdiler.
sonra çok şey degişecek. Ben aynı za-
manda oyunculuk dersleri veriyorum ve'
gün geçtikçe oyuncu olmak isteyen kim-
senin kalmadığmı görüyorum. Tiyatro
önemini yitirmeye başlıyor. Tabii bunda
medyanın etkisi çok büyük. Çünkü hiç
eğitim görmeden fllm oyuncusu bile ola-
biliyorsunuz.
- Berliner Ensembie'ı 'Brecht müze-
si' olarak tanımlayanlar da var_
ANTONİ - Buiıu 20 yıldır söylüyor-
lar. Aslında müze bile değil. Müzede de-
ğerli şeyler bulunur, oysa bizim elimiz-
de değerli hiçbir şey kalmadı. Geçnuşi
bile yasayamıyoruz artık. Bu yüzden
Brecht'i Türkiye'ye getirdik zaten!
-Abnanya dışında pek çok ülkede ftır-
ne yaptuuz. Brecht'e ilgi nasıl?
ANTONI/REBVECKE-Türkiye'de-
ki gibi çok büyük ilgi var. Özellikle Türk
seyircilerin ilgisine çok teşekkür ediyo-
ruz. Brecht'e Almanya dışında herkes
daha çok sahip çıkıyor. Almanya'da pek
kimsenin umurunda değil herhalde. Ga-
liba bunun nedeni Brecht'in poiitik yak-
lasımıyla baglantılı. Şu anda iktidarda
olanlar onu unutturmak istiyorlar. Çün-
kü poiitik durumlar üzerine yazdığı me-
tinlerşimdi de geçerli. tşsızliİc, sağın iler-
lemesi, milliyetçilik...
- Peki Bertiner Ensemble bundan son-
ra nasıl bir çizgide ilerleyecek?
ANTONİ / RECVECKE - Biz de çok
merak ediyoruz ne olacağını. Eski Doğu
Almanya'da sansür vardı. Şimdi de baş-
ka türlü bir sansür var. Brecht sahneie-
mek istediğimizde para bulamıyoruz.
Bağımlılığın biçimi değişti. Bunu bir ör-
nekle açıklayalım: Almanya birleştikten
sonra Batı'dan birçok tiyatro öğrencisı
geldi. Brecht'in tiyatrosunu ögrenmek
istiyorlardı. Diksiyon dersinde Brecht'in
'KomünizmeÖvgü' şiirini okumalan ge-
rekiyordu. Batı'dan gelen öğrencilerbu
şiiri okumayı reddettiler. Ana dersin
Brecht olduğu bir okulda bu öğrencile-
rin kabul edilmemesi gerek. Buna ben-
zerçok yeni unsurlar geldi tiyatroya. A-
ma elimizden gelen bır şey yok, çünkü
para Batı'dan geliyor. Brecht tiyatrosu-
nu yapmak için onun dünya görüşüne
yakın durmak şart. Bu görüsü benimse-
meyenler bize 'eski yök' diyorlar. Öy-
leyse Brecht'i de bir yük olarak görüyor-
lar..
'Brecht, Devlet Tiyatrosu oyunculannın umurunda değil!'
Kültür Servisi - "Sınırsız:
Istanbul-Beriin KiiltürBuluş-
malarT başhklı etkinlikler
kapsamında, önceki gün
AKM Oda Tiyatrosu'nda.
*Brecht kimin umurunda?"
başhklı birpanel düzenlendı.
Berliner Ensemble üyesi dra-
maturglar Barbel Jaksch ve
HolgerTeschke,Doç. Kerem
Karaboğa, Yücel Erten ve
Vılmaz Onay'ın katıldıklan
paneli Prof. Zehra tpşiroğlu
yönettı.
Zehra Ipşiroğlu'nun, He-
iner Müller'ın "Brecht'i şab-
lonlaşürmadan düşüncelerin-
den yararlanabilir miyiz. na-
sıl" sorusuyla başlattığı pa-
nelde ilk olarak Yücel Erten
söz aldı.
Erten. öncelıkle panelin
başlığı üzerinde durdu:
"Brecht kimin umurunda?''
Salonda göz gezdırdikten
sonra; "Gördüğüm kadany-
la Brecht Devlet Tîyatrolan
sanatçılaruun umurunda de-
ğil. Ama benim umurumda.
Bu kimsenin umurunda mı_
Onu bilemjvonım!" dedi.
Erten, Türkiye'de 1979 yı-
hnda "Brecht Öldü mii?"
başlıklı bir söyleşi düzenlen-
diğini, ancak ardından "Ar-
turo Ui'nin Önlenebilir Yük-
seüşi" adlı oyunun, izleyici ta-
rafından olağanüstü dirimle
karşılanarak büyük başan ka-
zandığını hatırlattığı konuş-
masında; "Böylelikle Brecht
ölmediğinikanrtladıveçokiyi
yasadı bu ülkede'' dedi. Er-
ten, aynca "Cloballeştiği sö>-
lenen dünyjda, sosyaüst dü-
zenin bozulduğu ve sosyalist
doktrinin modasının geçtiği
düşüncesiyle, Brecht'in de
modasının şeçtiği inancı ya-
rattlmak tsterifyor. Ancak bu
'post sosyalist' dünya yeni
binyıla bir ûtop\anın gerçek-
leşmiş hali olarak girmiyor.
Berliner Ensemble üyesi dramaturglar Barbel Jaksch ve HolgerTeschke, Doç. Kerem Karaboğa, Yücel Erten ve Yılmaz
Onay'uı kaüldıklan paneti Prof. Zehra İpşiroğlu yönetti.
Bu vü/den illüzvonJara karşı
savaş açmış Brechfin bir di-
rim kavnağı olarak kalacağı-
nı düsünüyorum" şeklinde
konuşta
Panelin ikinci konuşmacı-
sı Yılmaz Onay ise Brecht'in
yöntemi üzerine yaptıgı ko-
nuşmada, "Brecht yalnızca
AJmanlann değil, dünyanın
mata olmuş bir sanatçı» ÇeBs-
kiiere verdiği önem ve isleyiş
tara onu büyük yapan.Bu çe-
lişkiier artarak sürüyor" de-
di. Onay'a göre Brecht'i ba-
zılannın gözünde suçlu kılan
en büyük neden, soyut görü-
şünü eserlerinde yansıtmakla
kalmayıp sanatçı ikiyüzlülü-
ğünü gözler önüne sermesi.
Onay aynca Brecht'in temel-
de her şeyin değil, yalnızca
mevcut düzenin sonunun gel-
diğine inandıgı için suçlandı-
ğını, oysa Beckett'in insanlı-
ğının sonunu haber vermesi-
ne karşın yüceltildiğini söyle-
di. Brecht'in genç kusaklar
tarafından sahip çıkılması ge-
rektiğini belirten İpşiroğlu,
sözü daha sonra Kerem Kara-
boğa'ya verdı. Genç tiyatro-
cu. Brecht'e ulaşmak konu-
sunda en çok Türkçe kaynak
bulmakta zorlandıklannı be-
lirterek başladığı konuşma-
sında, Mimesis dergisinde
yaptıklan çeviri çalışmalan-
nm Brecht'i anlamak konu-
sunda kendilerine çok yardım
ettiğinı söyleyerek Mitos -
Boyut'un Brecht'in tüm eser-
lerinin çevirisi girişimini
olumlu bulduklannı da açık-
ladı.
1949 yılında Brecht tara-
fından kurulan Berliner En-
semble'ın bugünkü drama-
turglanndan Barbel Jaksch,
"tçinde bulunduğumuz yüz-
yıl üzerine düşünce üretmiş
insanlan reddetmek cürüm-
dur" sözleriyle konuşması-
na başladı.
Brecht'in Marksizmmin
hümanizmasından aynlama-
yacağı görüşündekı Jaksch.
bugünün izleyıcisinın kafa-
sında sis yaratabilecek üslup
sorunJanna fazlaca önem ve-
rilmemesini vurgulayarak
"Brecht'i münzevi, içine ka-
panık bir bütün olarak gör-
roeyelim. Her parcasuu bıra-
kalım ayn ayTi zenginlessin,
bırakuı seyirciler kendileri ke-
yifabmlar. Brecht yeni tiyat-
ro anlayışlanyla yaşatılsın.
Metin kendi kalitesini yaşa-
suı" dedi.
Berliner Ensemble'dan pa-
nele katılan diğer dramaturg
Holger Teschke ise Brecht'in
eserlerinin özyaşamıyla pa-
ralellik içinde olduğunu an-
lattığı konuşmasından sonra,
mirasçılannın Brecht'in eser-
lerinin oynanmasına getirdik-
leri kısıtlamalarla ilgili ola-
rak şunları söyledi: "Brecht
ölümünden önce Arche-
Suhrkamp yaymeviyle anla-
şarak, oy unlannın hangi reji-
sör ve oyuncu tarafindan sah-
nelenmesi konusunda bu ya-
yınevine yetki vermiş. Ölü-
münden sonra bu yetki ço-
cukJanna da geçmiş. Brecht
bir dahiydi, ancak bu çocuk-
lannın da dahi olmasını ge-
rektirmiyor. Unutuunamab-
dır ki yücegönüllü/ük de bir
dahilik göstergesidir."
Konuşmacılara gelen bir
başka soruysa. Brecht'in ku-
ramlannın oldukça tutarsız
ve karmaşık olduğu yönün-
deydi. Alman dramaturglar
bu konuda şunlan söyledilen
"Brecht'in kuramsal yönleri-
ni çok fazla ciddiyc ahnayın.
Bırakın kuramlarla bUim
adarnlan ugrassınlar. Çünkü
Brecht bu kuramlan. o dö-
nemde Almanya'da tiyatro
alanında dddiye ahnmakiçin
kuram sahibi olunması gerek-
tigini büdiğinden yaznuşn."
Berliner Ensemble tartısıldı
'Poiitik tiyatro
ilgi görmüyor'KüJtûr Senisi - Bertolt
Brecht'in kurucusu olduğu
Berliner Ensemble tiyatrosu-
nun geçmişi ve 1989 yıhn-
dan sonra yaşadığı değişim,
önceki gün Berliner Ensemb-
le dramaturglannın da katıl-
dığı bir panelde tartısıldı.
'tstanbul'da Berün' kültür
etkinliklen kapsamında dü-
zenlenen, Yrlmaz Onay'ın
yönettiğı panele tiyatro sa-
natçısı Zeîiha Berksoy, dra-
maturg Holger Teschke ile
Barbel Jaksch katıldı.
Brecht'in, Amerika'daki sür-
gün yıllanndan sonra Doğu
Almanya'ya geb'p ann'-kapi-
talist DDR kültürünün sim-
gesi haline gelen Berliner
Ensembie'ı kurarken kimse-
nin ona kucak açmadığrru be-
lirten Holger Tesckhe, tiyat-
ronun, kurulduğu günden be-
ri her dönetnde sorunlar ya-
şadığma dikkat çekri.
1989'da Berlin Duvan'nın
yıkılmasır.dan sonra, Doğu
ve Batı Almanya'dan gelen
beş tiyatro adamının (Peter
PaBtzch. FritzMarguart, He-
taer Müûer, Peter Zadek ve
Matthias Langboff) yöneti-
me geldığıni anlatan Barbel
Jaksch, bu durumun tiyatro
çevresi ve basın tarafından
eleştirildiğini belirtti.
1989'dan sonra, Brecht dö-
neminde olduğu gibi belirli
bir yazann tiyatronun odak
noktası haline getirildiğini,
Berliner Ensemble'ın öde-
nekli tyatro olmaktan çıkıp
finansal bağımsızlık kazan-
dığını ve konuk oyuncularla
çahşmaya başladığını anla-
tan Jaksch, tiyatronun bütün
bu yeniliklere hazırhksız ya-
kalandığı için yaşamdan ve
seyırcıden uzaklaştıgtm be-
lirtti. Jaksch, tiyatronun bu-
günkü sorunlannın başmda
finansal sıkıntılar ve
Brecht'in varisleriyle yaşa-
nan anlaşmazlıklann geldi-
ğini söyledi.
1967'de Berliner Ensemb-
le'da konuk oyuncu olarak
bulunan Zeliha Berksoy da
Berliner Ensemble'ın poiitik
bir tiyatro olduğunu ve bu ni-
teliğinden hiçbir dönemde
ödün vermedığini söyledi.
Tiyatronun hem iktidaria
hem de kendi ıç dinamığiyle
her an hesaplaşma içinde ol-
duğunu belirten Berksoy, 20.
yüzyılın 'gerilinı' teması üze-
rine oturan drama anlayışının
Brecht'in diyalektik kura-
mıyla yakından ilgili olduğu-
nua dikkat çekti. "İnsanlar
beni okumaktan vazgectigi
zaman mutlu bir insan olaca-
ğnn. Çünkü o zaman insanb-
ğm sorunlan çözülmüş ola-
cak" sözünü anımsatan
Berksoy, insanlığın sorunla-
nnın bitmek bir yana gün
geçtikçe çoğaldığmı, bu yüz-
den de Brecht'in hâlâ güncel
olduğunu belirtti. Berliner
Ensemble'ın 'Brecht müze-
si' olarak görüldüğünü belir-
ten Holger Tesckhe ise poii-
tik tiyatro geleneğinin artık
ilgi görmediğine dikkat çek-
tı.
Kısa metrajblar salonları dolduruyor
CLTMHUR CAMBAZOĞLU
ANKAR4 - 9. Ankara Uluslara-
rası Film Fîstivali'nde dördüncü
gün, en faza dikkat çeken bölüm
olan 'Llusa Uzun film Yartşma-
sı'nda, katıan 13 filmden Yavuz
Ozkan'ın 'HrErkeğin Anatomis'.
MuammerÖzer'in 'Hoüyw9odKa-
çaJdan', KalirSözen'in'KitşÇiçe-
ği' yarışıyor bugün. 'Bir Kadının
Anatomisi'nJe birçok konuyu aynı
anda verme-e çalışan, ancak kufgu
açısından brtakım kopukluklara
engel olam^an Yavuz Özkan, ye-
ni filmı 'BirCrkeğin Anatomisi'nde
aynı sorunlc karşı karşıya. Bugün
Türkiye'ninx>ğazına kadar battığı
Sosyal ve pwJtik pisliğın içinde ya-
şayan bir avıkalı anlatırken işin içi-
ie fazlasıylî kentsoylu bir insanın
jonınlannı tokmaya çabalaması,
istüne üstlöt didaktik bir dil kul-
lanması bu yeni filmin bütünlüğü-
nü de zedeliyor.
On yıl kadar film şetlerinden
uzak kalan Muammer Özer ise si-
nemaya tutkun bir kenar mahalle
çocuğunun sıcacık öyküsüyle dö-
nüyor. HaKl Ergün, Bülent Kaya-
ba$, Füsun Demirel. Serra Yü-
maz'ın başlıca rolleri yüklendiğı
'Hoflywood Kacaklan'nda yaşama
fıgüran olarak katılan insanlann
düşleri, günlük rutin içindeki takın-
tJan, var olma çabalan Mazhım Çi-
men'in yine konuyla ıyi örtüşmüş
müziğiyle veriüyor. Daha önce
'Şahmaran'daoynamış Mehmetile
'So^ık Geceter'in 'Kasket Zeki'si
Rahim'in oyununa dikkat.
İlk uzun metrajlı çalışması 'So-
ğukGeceler'le Altın Koza kazanan
Kadir Sözen bu kez Avrupa'da var
olma savaşı veren bir işçınin öykü-
süyle karşımızda. 'Kış Çiçeği'ni
'Soğuk Geceler'de olduğu gibi
MenderesSamancdarsürükl üyor...
Bu yıl Ankara'da kısa metraja da
sinemaseverin büyük ilgisi var; gös-
terimler hep dolu salonlarda ger-
çekleşirken 'l lusal Kısa Füm Yanş-
ması'jürisi
u
cajılandjrma"dalında
birinciyi saptadı bile. Bahadır To-
sun 'SuurUr' adlı yapıtıyla 47 fıl-
min katıldığı 'LluslararasıCanlan-
dırma Fihnleri Yanşması'nda Tür-
kiye'yi temsil edecek. Jürinin özel
ödül verdiği Çınar Madırga'nın
'ÇıtÇıt'adlı fılmı de aynı yanşma-
da yer alacak.
Bugünün kısa metrajlı programı
çok yoğun. Dün "Ulusal Kısa Fihn
Yanşması'nın deneysel filmlerini
izleyen jüri, bugün aynı bölümün
dramatik fılmlerini AJman Kültür
Merkea'nde değerlendırecek. Yak-
laşık altı saat sürecek bu gösteriyi
sinemaseverlerde ücretsiz ızleyebi-
lecek.
Kısa metrajcılar için ilginç bir
köşe daha başhyor Türk-Amerikan
Derneği'nde. 'ühısal Belgesel Fflm
Yanşması'nın fılmlerine aynlan 6.5
saatlik programda 'Çirkin Kral'
(Musa Çözen). 'Bir Toplum Orgü-
tü Dûşü - Bir ModeT (Rıfat Aras).
'Kestaneden Tekneyıe' (Mustafa
Bülbül), 'SisBKn-' (Cenk Erlevent),
•TepedekiIşık'(R. Demirtaş), "Pm-
wow' (Okan Ünsür). 'Faytonlar'
(Handan Öztürk), 'Teveüut 1340'
(Didem Yılmaz), 'Bir Mavi Yolcu-
luğun İzinden: Gökçeada' (A. Sü-
reyya Övez), 'EDerimizKanat Ola-
cak Uçup Gideceğiz' (Kâzım Öz),
'Etrus' (Hüseyın Karabey), 'Alon
Elma' (Tülin Eraslan) yapıtlan var.
89 dakika uzunluğundaki 'İsmail
Beşikçi/36 Kitap-13 Cezaevi'(Ah-
met Soner) adlı film ise aynı salon-
da yann göstenlecek.
Yanşma dışı 'LTusal Kısa Finn-
ler'ın de Türk-Jngfliz KültürDerne-
ği'nde 10.00'dan başlayarak izlene-
bileceğini ekleyip festivalin uzun
metrajlı yabancı fılmlerine geçe-
lim. Listeye göz atıldığında öyle
fazla medyatik film görülmese de
program hayli güçlü. JacquesBrec-
ker'ın yanm yüzyıl önce yönettiği
'AntoineveAntoinette', tspanyol us-
talardan Picasso'nun 'Tuû Teyze'si
son dönemde Pedro Ahnodovar'la
anılmaya başlayan tspanyol sine-
masının farklı yüzünü keşfennek is-
teyenlere seslenecek. 'Mutiuluk
Kuşu' (Yön: Pflar Milo) ve Truffa-
ut'nun 'Kadınlan Seven Adam'ı
arasında seçim yapmak zor.
Yeni Italyan şineması bölümün-
deki üç film 'Öfkevie ve Sevgiyle'
(Alfredo Angeli). 'Gelecek Knyü
Oyküleri' (Francesco Maselli) ve
'Pianese Nunzio, Mayısta 14 Yaşın-
da'dan (Antonio Capuano) sonun-
cusu gerek konusu gerek de oyun-
culuk performansı açısından geçen
yılın en fazla tartışılan yapımlann-
dan biriydi. 1991 'de ilk uzun met-
rajhsı 'Vıto ve Diğerleri'yle Vene-
dik'tenEleştirmenlerÖdüiü'yledö-
nen Capuano, Napoli'de devlet için-
de devlet haline gelmiş Camorra
düzenine karşı çıkan bir papazın
önce halkın gözünde nasıl kahra-
manlaştığını, ardından kilise ortamı
içinde Nunzio adlı bir çocuğa duy-
duğu "yr3funsevp"nin başına neler
açtığını gerçekten çok ince bir dil-
le veriyor filmde. Bir yanda tüm
canlılığı ve çıplaklığıyla Napoli, di-
ğer yanda bir papazın ıçedönük
dünyası arasında gidip gelen anla-
tımda Italyan sinemasmın son on
yıldayetiştirdiği en önemli isimler-
den Fabrizk» Bentivogbo'nun payı
büyük.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Sabahattin Ali:
Ölümcünün Öldüpemediği
1923'ten sonra ilk yapıtlarını veren edebiyat
adamlanna Cumhuriyetin, ancak dünya göriişü ko-
şcrtunda özgürlük tanıdığını biliyoruz.
Yanı yöresi yasalarla kuşatılmış olan bu özgürlük
anlayışı egemen gücün/güçlerin izin verdiği sınırda
biter.
Sonrası?..
Sonrası kuşatılmaya boyun eğmeyenlerin sınır
tanımazlığı.
Günümüz gençlerinin de elinden düşürmediği
Nâzım Hikmet'i kendisine tanıdığı özgürlük yarat-
tı o koşullarda.
Sait Faik, özgür bireyin simgesi gibiydi.
1907 doğumlu Sabahattin Ali'nin ilk öykülerini
yayımladığı yıllar bu kuşak sorgulamaya başlamış-
tı.
Osmanhdan kalma üretim ilişkilerini, devletin ya-
ratmaya çabaladığı yeni sınrfı sorguluyordu. Iktida-
ra egemen olan bürokrasiyi, "Gözlerimi kapanm-
Vazifemi yapanm" kafasını sorguluyordu.
"Aydınlık" dergisi kapatılmışsa "Resimli Ay".
"Resimli Ay" kapatılmışsa "Resimli Perşembe".
"Resimli Ay"üa genç Nâzım, yirmi üç yaşın Sa-
bahattin AJİ'sinden gelen "Bir Orman Hikâyesi"ni
şöyle tanıtıyor okurlarına.
"Benim kanaatımca bu yazı bizde örneğine az te-
sadüf edilen cinsten bir eserdir. Köylü ruhiyatının
bütün muhafazakâr ve ileri taraflannın, iptidai ser-
maye terakümü yapan sermayedariığın inkişafyo-
lunda köylülüğü nasıl dağıttığını ve en nihayet, ta-
biatm deniz kadarmuazzam birunsunı olan orma-
nın muğlak, ihtiraslı hayatını, kımıldanışlannı zeki bir
aydınlık içinde görüyoruz."
Atını doludizgin süren bır öykü adamı Sabahat-
tin Ali.
Dünya görüşüne karşrt olanlann da severek oku-
duğu.
Birincil özelliği gözlem gücü. İnsanlan bulunduk-
lan toplumsal koşullardan soyutlamamak.
Ikincisi, kişilerinin ruhsal kimliklerini yansıtma ça-
bası.
Çağdaş Türk Edebiyatı'nda şöyle anlatmaya ça-
lışmıştım bu özelliğini:
"60'/ aşkın öyküsünde köylü kentli kadınlar, mah-
puslar, çocuklar, bürokratlar kendi niteliklerinin ya-
nı sıra, sınrflı toplumun insanı olmaktan gelen nite-
likleri birlikte yaşartar. Issız, kendi durumuna bıra-
kılmış Anadolu'nun yalnız insanlan idare lambala-
nnın soluk ışıklan altında hüzünlü bakışlanyla insan-
lığımızı arar gibidirler. Sorma aşamasına bile gele-
memiş olan bu insanlan (birkaç öykü dışında) ger-
çeği zorlamadan verir Sabahattin Ali."
1930 sonrası öykünün de şiir gibi "izinsiz muha-
lefet" yıllarldır edebiyatımızda. Sabahattin Ali gel-
miştir, Sait Faikgelmiştir. Halikarnas Bahkçısı gel-
miştir.
Peyami Safa ki, diyalektik materyalizme boşve-
rip idealist felsefenin öncülüğüne soyunduğu yılla-
nndadır, şu satırları yazmaktan alamaz kendini:
"Bizden sonrakiedebiyat gençliği Sabahattin Ali
ve Sait Faikgibi iki yaman hikâyecipeydahladı. Hiç
şüphe yok ki, bu iki isim yeni Türk hikâyeciliğinin
baş sedirinde oturuyor." (Cumhuriyet 9 Mayıs
1939).
• • •
1948'de öldürülmeseydi bilemeyiz kaç yıl çalışa-
caktı Sabahattin Ali'nin yaratı tezgâhlan.
Bıraktıklarına bakalım.
Dört öykü kitabı, üç roman ve günümüz gençle-
rinin seslendirdiği dizeler:
"Yollar gide gide biter
Kurşun ata ata biter
Ceza yata yata biter
AJdırma gönül aldırma"
90'ıncı yaşında ölümcünün silah çekme gücü var
mı Sabahattin Ali'ye.
Beteika'da bir Türk ressaım• BRUKSEL (AA) - Türk ressamı Izel Hendek,
Belçika'nın Gand kentinde, 'Felaketin Sessiz
Seyircileri' başlıklı bir resim sergisi açtı.
Gand Türkiye Kadınlar Birliği'nin öncülüğünde
düzenlenen ve Türkiye Büyükelçiliği Kültür Ataşesi
Prof. Tolga Yarman tarafindan açılışı yapılan sergide,
Belçikalı sanat tarihçisi Doç. Mark Poriau, Izel
Hendek'in resimlerini değerlendirdi.
Poriau. sanatçının eserlerinde, sorumluluğu ve
toplumun sorunlannı yansıttığını kaydetti.
Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nden 1967'de
mezun olan tzel Hendelc, Türkiye'deki ilk sergisini
1971 'de tstanbul'da, yurtdışmda ilk sergisini ise 1974
yılında Frankfurt'ta açtı. Almanya'nın Hamburg
kentinde yaşayan Hendek, Tûrkiye'de ve Avrupa'da
çeşitli sergilerle eserlerini sunmaya devam ediyor
Ceylnın Atuf Kansu Şiir Ödüki
Oya Uysal'm
•ANKAR\ (AA) - Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü'nü
bu yıl, 'Uçuruma Düşen Nehir' adlı dosyası ile Oya
Uysal kazandı. Seçici kurul, 43 yapıt üzerinde yaptığ]
değerlendinme sonucunda ödülü. oyçokluğu ile Oya
Uysal'm yapıtına verdi. Ceyhun Atuf Kansu Şiir
Ödülü'nü kazanan Oya Uysal, 1952 yılında
Jstanbul'da doğdu. Sanatçı, 1972'de 'Ikiîi Düşünceler',
1974'te 'Büyük Düşlerin Türküsü', 1976'da 'Savaş
Çocuklan', 1994'te 'Filim Sende Ayışığı' ve 'Yıldız
Kokuyordu Gökyüzü' adlı yapıtlannı yayımladı.
Esat Karabuhıfun sergisi
TOBAV'da
•ANKARA (AA)-Sanatçı Esat Karabulut'un
görüntülü medya eleştirisi yaptığı "Medya Kırosu'
başlıklı kolaj sergisi, 19 martta TOBAV'da açılıyor.
Ankara'da ilk kez izienime sunulacak olan sergide,
sanatçının ilginç çalışmalan yer alıyor. Sanatseverlere
değişik bir seçenek sunan Karabulut, sergi için
"Günümüzde sanatın pahalı olduğundan
yakınılıyor.Oysa ki elimizdeki basılı malzemelerle bile
sanat üretilebilir'" yorumunu yapıyor. Oyun yazarlığı
ve yönetmenliği de yapan sanatçı, halen sahne ve
mekân tasanmcısı olarak görev yapıyor. Karabulut'un
yapıtlan, 19 nisan tarihine kadar TOBAV Sanat
Galerisi'nde görülebılir.
Kapikatüpcülerden Mizah Gecesf
• ANKARA (ANKA)-Karikatür ustalan, geleneksel
'Mizah Gecesi'nde Istanbul'da bir araya gelecek.
Özellikle, kişilerin bırbirlerine en fazla şaka yaptığı 1
Nisan günü düzenlenen geceye, 'Ciddiyetini yanında
getirmeyen karikatüristler' katılabilecek.
Karikatürcüler Derneği'nin düzenledifi 'Mizah
Gecesi' bu yıl da karikatür ve güldürü ustalan ile
karikatürseverleri bir araya getirecek. Politikacılann
da kahlacağı belirtilen 'Mizah Gecesi' gülmece dolu
bir programJa karikatürseverleri ağırlayacak.