05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 ŞUBAT 1997 CUMARTESİ • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 17 TURKIYt istarou! Edirre Y 7 Sınop 7 Samsun K 6 Adana Y 15 PB K 3 Çanekkale PB 8 Trabzon Kocaeli Y 6 Gıresun K 3 Izmır PB 9 Ankara K Manaa Aydın PB 7 Konya PB 2 Denızlı PB 12 Eskişehir PB 1 PB 5 Sıvas K 2 Zonaıldak K 5 Antalya PB 13 Kars Mersın Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Y Y Y Y Y K K 14 8 12 9 9 -1 3 K 0 Marmara'nın doğusu, Karadenız, Iç Anado- lu'nun doğusu, Doğu ve Güneydoğu Ana- dolu bölgelerı yağışlı geçecek. Yağışlar Do- ğu Akdenız ile Güney- doğu Anadolu bökje- lennde yağmur, öteki yerlerde kaıia karışık yağmur ve kar şeklin- de olacak. Hava sı- caklığı batıda artacak, doğuda azalacak. AVRUPA Londra Paris Roma Berlin Amsterdam Madrid Sofya Brüksel B B B PB B PB PB B 14 15 17 7 11 19 8 12 Atina Milano Oslo Helsinki Stockholm Belgrad Viyana Bonn HB PB K K K PB PB PB 12 16 3 2 2 13 13 10 Budapeşte PB 10 Münih PB 8 Tafcran Kahıre ASYA Moskova K Aşkabat Almatı Taşkent Bakü Bişkek Tiflis Kahire PB PB PB Y PB K Y 13 12 14 7 13 3 17 Şam 13 OA : ı Parçaiı bulutlu Bulutlu k Çok bulutlu > Yağmuriu Karlı Sdukar , Gok gürüttülü G U N C E L CÜNEYTARCAYÜREK • Bjftarafı 1. Sayfada hayret verici gelen açıklamayı Genelkurmay Ikinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir yapıyor. Yenı BM Genel Sekreteri "Ordunun Türkiye'de 'denge unsuru1 olmasını" överken; Orgeneral Bir, "Denokrasinin teminatı biziz" diyor. Cümlenin üzerinde bir dakika duralım. "Oysa" diye oaşlayalım söze: Dünyadaki demokratik ülke- lerin hangısinde, demokrasınin "teminatı" olarak askerler gösteriliyor? Çünkü oralarda; demokrasinin gerçek güvence- si öncelikle parlamento. Fakat, ülkemizde demokrasiye sağlam. etkili gü- venceolmaknerede; bizim parlamento, parlamen- terler. hatta kimi siyasal partilerimiz nerede? Parlamentonun "itiban" giderek alt düzeylere ka- yıyor. Doğal sonuç: Demokrasiye güvence görevini TSK üstleniyor. Daha dün: birbirine "menfaat dokusu" ile bağlı i- ki parti; kolay yoldan büyük servetler edinen "bir a//e"yi Yüce Divan'a göndermiyor. Şaibe Hanım, "Uludağ'ın tepesindeki kaharka- dar beyaz"mış! Bireyleri kandıracağını sandığı bir başka söylemi Ankara'dan Istanbul'ataşıyor. DYP grubundan işa- damlarına dek hemen her ortamda "anasından doğduğu gün kadar saf ve temiz olduğunu" yine- leyip duruyor. Tabii, Şaibe Hanım'ın bu yutturmacasına sade- ce DYP örgütündeki -gerekli sözcüğü kutlanmıyo- rum- merkezden buyruk alan kimi "saflar" inanıyor. Yeni Şafak gibileri, ABD'de Çevik Bir'e "Sin- can'da tanklann ne aradığının" sorulduğunu yazı- yorlar. Ancak General Bir'in şaka yollu, "Demokra- siye balans ayan yaptık" yanıtı sanki söylenmemiş gibi o sütunlarda yok! Şaibe'den beklenen Demokrasinin güvencesı bir diğer parti, ANAP. Genel başkanlarının bir gün önceki söylediği ile bir gün sonraki sözleri birbirini tutmuyor. Partisinin kadın örgütlerini Ankara'daki "şeriatçı devlet ve hukuk düzenıne karşı yürüyüşe" katıl- maktan alıkoyan Mesut Yılmaz, önce "Şeriata kar- şı yürünmez, saygı duyulur" diyor. Bakıyor ki tepki sert. Bir gün sonra "şehatla, şeriata dayalı devlet düzeninin 'ayrı şeyler' olduğunu" terennüm ediyor. Biz, laik demokratik cumhuriyeti: Oy-boy karga- şası içinde bocalayan; biri iktidara tutsak, öteki cumhuriyetin temel kurallarında ne yapacağını bir türlü saptayamayan partilerle savunacağız, yaşa- tacağız. öyle mi? Hadi canım sende! Hani "Umut şu dağın ardın- cte".4İ¥e.Jair söz vardtr.- Kimilert, Şaibe Hanım so- • ruşturmalardan kurtulunca bu hükümetin yerini akıl- cı, sağduyulu, laik rejimi koruyup kollayan bir yeni hükümete bırakacağını sanıyor ve.. "gelecek gün- lere umutla bakmamızı" öneriyordu. Şaibe Hanım, RP desteğiyle bağımsız yargıdan kurtulacağınaodenligüveniyordukL.Oylamadan önce ve hemen sonra "bu hükümetin icraatına" devam edeceğini kürsülerden haykırıyor. RP, Şaibe'nin öldürücü noktası nedir, biliyor. Bir yandan "Şaibe Hanım bızi arkadan bıçaklayıp iha- net etmez" diye demeçler veriyorlar. Öte yandan ayağını denk atsın diye "Şaibe Hanım'la ilgili 'baş- ka dosyaların' va/7/cJ/n/"yayıyorlar. Siyasal oylamayı sanki yargının "nihai beraat ka- ran" imiş gibi benimseyenler, Şaibe Hanım'ın şa- ibeli servetini içlerine sindirip onu savunmayı ahlak sanan gafiller varken biz; bu türden o türden parti- leri demokrasinin güvencesi mi sayacağız? Şeriatı yaymaya çalışan, laikliğe veryansın eden bir ülkenin elçisini "misafirsanan" bir partiye karşı geçerli olan VVashington'da Orgeneral Bir'in şu söz- leri: "Iran, laiklik karşıtı Islam devrimini Orta Asya'ya ve bölgedeki diğer devletlere ihraç etmek isteyen birülkedir. PKK, Iran üzerinden Türkiye'ye karşı te- rörist faaliyetlehndeki en büyük sorundur." Bu sözler gerçeğin ta kendisi. Çünkü: Takke- li'nin, kuyruğundaki Şaibe'nin görmezden geldiği bu gerçekler, devlet arşivlerinde yatıyor. Gül Abdullah ise RP'nin "Saf; 'yı kandırmakla gö- revliyüzü" olarak VVashington'a Türkiye'de bile yu- tulmayan "yalan masallar" anlatıyor. Camegie En- dowement'de demiş ki: "Seçmene verdiğimiz söz- lehn önemi yok. Şu anda ne yapıyorsanız önemli olan budur. Türk usulü politika budur." Irdelemeyı dinleyen yönetime etkili önemli bir Amerikalının tepkisi şu: "Olacak şey değil. Yalan söyleyebileceğini açık- ça söylüyor." Eklenecek tek sözcük yok! BagherFnin gidişi de olay oldu ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - Tutuklanan eski Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız'ın düzenlediği Kudüs Gecesi'ndeki "şeriat çağnsı" ıçerikli konuşmala- n nedeniyle protesto edilen Iran'ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Rıza Baghe- ri'nm Türkiye'den aynlma- sı da olay oldu. tran Büyü- kelçiliği'nde 18 şubatta dü- zenlenen Ulusal Gün kutla- malannda "Türk hükümeti kalmam için yalvardı" diye- rek koalisyonun RP kanadı- nın, Türkıye'nin laik rejimi- ni hedef alan Iran konusun- daki ulusal çıkarlara aykın bulunan yakİaşımını da de- şifre eden Bagheri'nin ayn- lışı, son gerilim ûzerine hız- landınldı. Bagheri'nin daha önceki görev yeri olan Kuveyt'tuı de kovulduğuna dikkat çe- kildi. tran Büyükelçiliği ilisldııizi kesin' FUAT KOZLUKLU VVASHINGTON - Türk Ameri- kan Konseyi'nin yıllık toplantılan için ABD'ye gelen devletin üst dü- zey yöneticileri arasında, Iran soru- nuna yaklaşımda ve sorunu tanım- lamadaki görüş aynlığının hayli de- rin olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Hükümeti yönetenler "Haberi- miz yok" derken Iran Büyükelçisi Bagheri'nin Türkiye'yi terk ettiğini herkes Genelkurmay'dan öğrendi. Bu durum, Washington'da gerek Türk gerekse ABD'li diplomatlarca 'manidar' karşılandı. RP'li Devlet Bakanı Abdullah GüL "İran için terörist iilkedeneme- yeceğüıi" dile getirirken DYP'li Sa- vunma Bakanı Turhan Tayan ve Ge- nelkurmay Ikinci Başkanı Orgene- ral Çevik Bir, Tahran'ın Türkiye'ye karşı düşmanca tutumlar sergiledi- ğini, teröre destek vererek Islam re- jimini ihraç etmeye çalıştığını da vurguladı. Clinton yönetimı de Abdullah Gül'e. Türk-Amerikan ilişkilerinde yaşanan gerginliğin aşılabilmesinin önkoşulunun Iran ile ilişkilerin ke- silmesine endekslendiğini dile getir- dı. Gül'ün. görüştüğü ABD'li yetki- lilerin "Iran terörist bir ülke vesizin güvenliğini/i de tehdit ediyor" uya- nlannı tebessüm ederek dinlediği ve "Iran komşumuzdur. Terörist iil- ke olduğunu düşünmüyoruz" karşı- lığını verdiği belirlendi. Bu arada ABD'lilerin. Abdullah Gül'e, hükü- metin devam edip etmeyeceği soru- sunu yönelttikleri, bakanın da "Or- tağımızla bazı konularda görüş ayn- lıklanmız var, ama bu, biriikte çah- şamayacağımız niteüktcdcğil" yanı- tını verdiği kaydedildi. "ABD'nin Türkiye'den önemli müttefikinin olamayacağını'" söyleyen ve geçmış- te "bü>ük şeytan" dedikleri Ameri- ka'ya. iktidara gelince iltifatlar sıra- layan RP'li Devlet Bakanı, tüm ça- balanna karşın lideri Necmettin Er- bakan'a Beyaz Saray randevusu ko- parmada başan sağlayamadı. Erba- kan'ın ABD'yi ziyaret ermek istedi- ğini söyleyen Gül'e, Beyaz Saray'ın kurmayları olumlu yanıt vermedi- ler. Iran gerginliği yaşayan bakanlar ile Genelkurmay Ikinci Başkanı'nın kaldıklan otelde karşılaşmamaya çaba gösterdikleri ve hatta konuş- maktan kaçındıklan da gözlendi. Gül, Tayan ve Bir, görüşlerini ve tepkilerini birbirlerine gazeteciler aracılıgıyla açıkladılar. Refahlı Ba- kan Gül, Orgeneral Bir ile Tayan'ın yaptıklan konuşmalan hatırlatıp tepkisini soran gazetecilere tebes- süm ederek duymadığını söyledi. Gül'ün kaldığı otelin lobisinde ba- sın mensuplanyla yaptığı ayak üstü sohbet özetle şöyle: - Iran'ın terönst ülke olduğunu, teröre destek verdiğini herkes söy- lüyor... Gül: "Boykotlaria zorla neticeye ulaşılmaz. tUşkileri iyi tutarak da so- nuca ulaşılabilir." - Çevik Paşa, "Iran terörist ülke" dedi... Gül: "YaL O öyle söyleyebilir, a- ma ben değil.'" - tran'ın PKK'yi himayesinin iliş- Idlerdebirengel olduğunu kabul et- miyor musunuz0 Gül: "Biz komşuluk iHşkileri çer- çevesinde PKK kamplannı kaldırt- mava çalışı>oruz. \\nea bu konuyu ABD'de konuşmak istemiyoruz." - Irak topraklannda da PKK'nin kamplan var. Sınır ötesi operasyon düzenlenmek istendiğinde silahlı kuvvetler şüphesiz siyasi otoriteye haber veriyor. Orgeneral Çevik Bir, tran'ın terörist ülke olduğunu söy- lüyor. Yann kalkıp "Iran'dan gelip eylem yapı>r or ve geri dönüvorlar, sı- nır ötesi harekât gerekiyor" diye başvurursa ne olacak? Gül: "Türkiye'de seçimle işbaşı- na gelmişbir hükümetvardır. Bütün kunımlar bellidir. Anayasal görevler bellidir. Dolavısıyla normal şartlar ne gerektirivorsa onlarvapdır. Irak'a giderken de öbür tarafa giderken de bu ohır." Bakan Abdullah Gül'ün ardından gazeteciler Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan ile de görüştüler. K.a- binenin. "Iran terorizme destek ve- ren ve İslam rejimi ihraç etmeye ça- hşan bir ülkedir" diyen DYP'li üye- si Tayan, özetle sorulan şöyle ya- nıtladı: "İran ve\a teröre destek veren başka bir ülkey le ilgili serzenişlerimi. eleştirilerimi açıklamak için ABD'de bulunmaya gerek yok." Abdullah Gül dün öğle saatlerin- de Başkan BillClinton'ın ulusal gü- venlık danışmanı Sandy Berger ile görüşrü. Yiımı dakika olarak plan- lanan görüşme bir saat sürdü. Gül, Berger ile görüşmesinin ardından Iran sorununu kastederek "Komşu- lanmızla iyi geçinmeye mecbur oldu- ğumuzu Uettim. Bu diyalogdan >a- rarlanıhrsa iyi olur" dedi. Gül aynca, ABD'dekı Musevi ce- maatirı önde gelen temsilcilen ile de buluştu. Daha sonra VVashington da- ki Islam Merkezi'ne giden Gül, bu- rada namaz kıldı. Önceki gece ise kendilerini Müslüman Türk Öğren- ciler olarak tanıtan 50'yi aşkın genç ile kaldığı otelin bir salonunda iki saati aşkın bir süre sohbet etti. Gül. bu toplantıya katılmak için Vv'as- hıngton Büyükelçisi Nüzhet Kan- demirtarafından onuruna verilen re- sepsiyondan kısa sürede aynldı. Orgeneral Çevik Bir ise Abdullah Gül'ün aksine Iran'ın terörist ülke olduğu yönündeki açıklamalannı sürdürdü. "Türkiye'nin yüzde 80'i laiktir" diyen Bir, tran'ın Sincan'da yaşanan olaylarla ilişkisinin bulun- duğunu düşündüklerini kaydetti. Erbakan'dan Çath itirafî Haber Merkezi - Fransız Le Monde gazete- sinin aboneleri için özel yayımladığı "Le Mon- de du Renseignement" adh bültenin 30 Ocak 1997 tarihli sayısında başta pek çok ülke tara- fından terörist ılan edilen Müslüman Kardeş- ler örgütü temsilcileriyle Başbakan Necmettin Erbakan'ın tstanbul'da gizli bir toplantı yaptı- ğı öne sürüldü. tn(.Ge9en, ay gerçekleştirilen toplantımn Ajçap7 ça tutanaklannı ele geçirdigjnj. iddia eden bül- tende haber. "Erbakan. politikasııun bflinmeyen yönlerini açıkladı" başlığıyla vayımlandı. Ha- bere göre. örgüt üyeleri, Erbakan'ı muhalefet döneminde verdiği sözleri, iktidara geldiğınde tutmadığı gerekçesiyle eleştirdi. Toplantıda konuşan Erbakaru 3 kasımda Su- surluk'ta meydana gelen kazanın Başbakan Yardımcısı ve Dışişlen Bakanı Tansu ÇiVer U- rafından beslenen bir yeraltı organizasyonunu ortaya çıkarttığını belirterek "Kaza, Abdullah Çath'yı o güne kadar konıyan tçişleri Bakanı Mehmet Ağar'm istifasına sebep olmuştur.Çat- lu uyuşturucu kaçakcısu shasi ölümlerin orga- nizatörü, aşın sağın gangjteri ve CIA'nın da iş- birlikçisidir" dedi. Orgüt üyelerine, ordunun kendisine karşı olan düşmanlığına karşı çalış- malar yaptığını belirten Erbakan, ordu men- suplannın maaşlannı arttırdığını söyleyerek. "Bunun için ordunun maaşını artürmakla kal- mayıp, bunu dolara bağladım" diye konuştu. Toplantıda ordudan atılan 50'ye yakın radi- kal islamcı ile ilgili açıklamalarda bulunan Er- bakan. şunlan söyledi: "Genelkurmay Başka- nı ismail Hakkı Karadayı, RP'yeyakm 50 aske- , ^riftrdudan atü. Onun önünde duramazdım. O yüzden de çok dikkatli adım atmam gerekiyor- du. Kendisi çok yakında aynlacakveyerine 1'in- ci Ordu Komutanı Hüseyin Kıvrakoğlu gele- cek." PKK problemini çözmek için Suriye ve Tür- kiye sınınmn kaldınlması çağnsında dahi bu- lunduğunu belirten Erbakan, başbakan olduk- tan sonra Libya gezisinin ardından Suriye'ye de gıtmek ıstediğini, ancak bu gezinin Genelkur- may ve MlT tarafindan engellendiğini kaydet- ti. Derginin haberine göre. ocak ayı başında ya- pılan toplantıya, Müslüman Kardeşler Örgü- tü'nün Suriyeli Amin Yakan, Mısırlı Mustafa Meşhur. Ürdünlü Isac Farhan ve Ali Sadrertin El Binoni adh üyeleri ile Refah Partili Devlet Bakanı Abdullah Gül katıldı. 'Katliamı EVİNGÖKTAŞ ANKARA - Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ülkücü Abdullah Çat- h'nın liderliğinde 8 Ekim 1978 tarihinde Bahçeliev- ler'de gerçekleştirilen ve Serdar Alten. Osman Nu- ri Uzunlar, L^ifjÇajn^J^ar Üh Gevenci, Fanık Ercan, F.fraim Ezgi ile Hürcan Gürses adlı Türkiye tşçi Partisi üyesi 7 üniversite öğrencisinin öldürülme- siyle sonuçlanan katlı- amın sanıklannı 18 yıl bo- yunca yakalamayanlar hakkında sonışturma baş- lattı. Adalet Bakanlığı, hakkında 7 ayn idam ka- ran bulunan firari sanık- lardan Kadri Kürşat Pöy- raz'ı Fransa'dan istedi. Yargıtay Ceza Genel Ku- rulu, Bahçelievler katli- amının Abdullah Çat- MIYE'P" II kaynaklan ise Bagheri'nin büyükelçilikpersoneli ilede vedalaşmadığını. bu neden- le bir süre sonra geri dönebi- leceğini kaydettiler. Iran İslam Cumhuriye- ti'nin Türkiye Büyöikelçisi Bagheri ve Istanbul Başkon- solosu Muhammed Rıza Raşidin Tahran'a döndük- leri bildirildı. Şubat ayının başında düzenlenen Kudüs Gecesi'nde ve daha sonra Dışişleri Bakanlığı'nınpro- testosunun ardından gazete- cilere yaptığı açıldamalany- la büyük tepki toplayan Bagheri ve Raşid'in gidiş yolu kesin olarak belirlene- medi. Iranlı diplomatlann, ön- ceki gün. İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan doğrudan ya da karayoluyla Erzu- rum'a geçtikten sonra uçak- la Tahran'a gitmiş olabile- cekleri kaydedildi. lı'nın emir kumandasıyla gerçekleştirildiğini hük- me bağladı. Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mehmet Koçak. 3 Aralık 1996 günü yapılan duruş- mada, makrul avukatlan- nın ıstemi üzerine. dava- pm fjjrarda bulunan sanık- lan hakkında verilen gı- yabi rutuklama karannı yerine getirmeyenler. var- sa bunlann yakalanması- nı engelle\enler ile bulun- dukları yeri saklayanlar hakkında Ankara Cumhu- riyet Başsavcılığf na suç duyurusunda bulunmuş- tu. Yargıtay Ceza Genel Kurulu. Bahçelievler kat- liamının, o dönemde Ülkü Ocaklan 2. Başkanı olan Abdullah Çatlı'nın emir ve kumandasıyla yapıldı- ğı karanna vardı. Genel kurul. mahkûmiyeti ke- sinleşen firari sanıklar Duran Demirkaya ve Ömer Özcan'ın Bahçeli- evler katliamı sırasında gözcülük yaptıklannı, di- ğer firari sanıklar Haluk KırcL Ahmet Ercüment Gedlkli ve Kadri Kürşat Poyraz'ın ise katliamı biz- zat gerçekleştirdiklerini hükme bağladı. Ceza ge- nel kurulu, firari sanık Mahmut Korkmaz hak- kında verilen 36 yıl ağır hapıs cezası ile ilgili hük- mü inceleyerek yerel mahkemenin karannı bozdu. Yerel mahkeme. dairenin karanna uyarak sanığı 7 kez idam cezası- namahkûm etti. Mısır'dan tepki G U N D E M MUSTAFA BALBAY H Baştarafı 1. Sayfada formlarına getiriyordu. 1978'de Çin Komünist Partisi'nin 13. kongresin- de alınan kararlarta başlayan reformun "ekono- mik" yüzüne baktığımızda, "başarılı" dememek elde değil. Rakamlar ortada: - 78'den bu yana yıllık kalkınma hızı yüzde 9-12 arasında değişiyor... - Ekonomi 15 yılda dört kat büyüdü... - Hedef 2002 yılında dört kat dahıa büyütmek... - Bugünkü ivme devam ederse, 2010 yılında Çin, ekonomisi en büyük ülke olacak... Gezi boyunca genel gözlemlerimi günlüğüme dökerken, "değişen Çin'in" şöyle formüle edile- bileceğini düşünmüştüm: Ezeli başkan: Mao... Lider: Deng... Düzen; Sosyalizm... Rehber: Kapitalizm... ilk bakışta ters bir görünüm. ÇKP'den bir yetki- li durumu şöyle anlatmıştı: "Kapitalist sistem, bizim deneyimlerimizden ya- rahandı. Sosyal devlet kavramı, sosyalist ülkele- rin doğuşuyla güncellik kazandı. Bunu deneyen kapitalist ülkelere sosyalist mi deniyordu? Hayır. O zaman bizim kapitalizmin deneyimlerinden ya- rarlanmamızı dayadırgamamalarıgerek..." Sovyetler Birliği'nin dağılmasını da şöyle yorum- lamışlardı: "Gorbaçov çok konuştu yapamadı. Biz az ko- nuşuyoruz, yapıyoruz..." Çin Komünist Partisi'nin 1980'li yıllardaki işlev- lerinden biri de şu olmuş: - Patron yetiştirmek... Özellikle gelişime açık doğu illerinde fabrikaları ÇKP adına yönetenlere şunu söylemişler: - Yoldaş, fabrika sana emanet... Kânndan da za- ranndan da sen sorumlusun... Anlattıklan kadarıyla başlangıçta bu durumu ya- dırgamışlar, ama kısa sürede alışmışlar. Urumçi'de Komünist Partisi üyesi "iyi bir patron' 'un odasın- dayız... Duvarlarda plaketler, şiltler... Fabrikayı kâra geçirdiği için parti vermiş... Çin'in nüfusu 1 milyar200milyon. Bir başka de- yimle, yeryüzündeki her beş kişiden biri Çinli... Çin Komünist Partisi'nin üye sayısı 60 milyon dolayında. Reformlardan sonra 2.5 milyon üye de- ğişime karşı çıktığı için partiden atıldı. Marx'a selam söyleyin... Değişimin öncüsü olarak kabul edilen Deng'in son yıllardakiJek yasal görevi şuydu: Çin Briç DSRteği Onur Başkanı... Devlet katında hiçbir görevinin olmamasına kar- şın, etkinliği devam ediyordu. Deng'in ölümünden sonra, şu anda birinci adam görünümündeki Ciang Zemin 71 yaşında. Zaten Çinliler üst yönetimi gençleştireceği zaman, 90 yaş kuşağı görevi 70 kuşağına devreder... Zemin'in daha önceki görevi Şanghay Belediye Başkanlığı'ydı. Çin'de Şanghay Belediye Başka- nı olmak, daha sonra Pekin'de en tepedeki kol- tuklardan birine oturmaya aday olmak anlamını taşıyor... Şanghay ÇKP'nin doğduğu yer. Partınin ilk kongresi 1921 Temmuzu'nda Şanghay'da Vang- zi Caddesi 106 nolu binada yapılmıştı. O günler- de kenti işgal altında tutan Fransızlar kongre ye- rini öğrenmiş. Bunu lark eden parti üyeleri, evi terk edip birteknede buluşmuş. Kongre burada devam etmiş. Bina 1961'de müze halinegetirilmiş. Birinci ka- tı, ÇKP'nin kuruluş anılarıyla dolu. Kongrenin ya- pıldığı oda, işgalcilerin zulümleri, ÇKP'nin ilk ey- lemleri... Ikinci katta ise "değişim" var... Hemen girişi Deng'in ışıklı portresi süslüyor. Yakasında 1978'deki ÇKP'nin 13. kongresinin orak-çekiçli amblemi var. Salonlan da birinci katta işgalci gös- terilen ülkelerin reform sonrası Çin'de yaptığı ya- tırımlar süslüyor. Asıl adı, Kan Tsao-Kao olan Deng'in Çin'de kurduğu dengeler, belki bugünden sonra daha de- rinlemesine tartışılacak. Geleneksel bir deyimdir. Ölenin ardından kötü söylenmez: - Güle güle Deng, Manc'a selam söyleyin... Nee... Marx kim mi? Hani var ya... 'Erbakan teröre cesaret veriyor' SERKAN DEMİRTAŞ ANKARA - Mısır, terörist bir örgüt ola- rak nitelendirdiği Müslüman Kardeşler'in bazı liderlerinin Başbakan Necmettin Er- bakan tarafindan kabul edilmesinden ra- hatsızlık duyduğunu belirterek. "butürgö- rüşmelerin teröristleri cesaretlendireceği'" uyansında bulundu. Örgütün üst düzey yet- kililerinin Türkiye'ye geliş gidişlerini art- tırdığı belirtilirken. Erbakan'ın tstanbul'da geçen ay kabul ettiği savunulan hevette y- er alan Mustafa Meşhur'un, RP'nin iktidar olmasının getirdiği olanaklardan yararla- narak bazı iş bağlantılan kurmuş olabile- ceği iddia edildi. Erbakan'ın. Müslüman Kardeşler örgütü üyeleriyle tstanbul'da gö- rüştüğüne ilişkin haberleri yalanlamadığı- na da işaret edildi. Mısırlı diplomatik kaynaklar, Başbakan Erbakan'ın, Mısırlı terörist örgüt Müslü- man Kardeşler'in üst düzey yetkilileriyle geçen ay başında tstanbul'da biraraya gel- diği haberlenne tepki gösterdiler. Cumhu- riyet'in sorulannı yanıtlayan Mısırlı bir diplomatik kaynak. Erbakan'ın terörist ör- güt yetkilileriyle lstanbul'da bir görüşme yaptıgına ilişkin haberleri doğrularken "Bu tür görüşmeler terörist örgüte cesaret veriyor" dedi. Kaynak, Mısır'ınkonuyla il- gili rahatsızlık ve uyansının 11 Temmuz 1996'da Ankara'ya gelen Mısır Cumhur- başkanı Hüsnü Mübarek tarafindan Erba- kan'a iletildiğini anımsatarak "Biz bu tür toplantılara çok büyük önem vermiyoruz. Ancak bu görüşmelerin, bir çesjt destek ve cesaretlendirme olduğunu düşünüyoruz" dedi. Türkiye'de tslami gruplar olduğunu, siyasi partiler olduğunu belirten kaynak, şu görüşleri dile getirdi: "Ancak bunlar, bizde olduğu gibi şiddet olaylaruia kanşnuyorlar. İnsanlara zarar verip öldürmüyorlar. Turistleri vıınnuyor- lar. Türkiye'de uyguladıklan banşçı yollar onlan koalisyonun bir parçası haline getir- di. Biz bunun duyaıiı bir yaklaşım olduğu- nu düşünüyoruz." Erbakan, başbakanlığının ilk ayı dolma- dan. 29 Temmuz 1996'da da Müslüman Kardeşler örgütünün üst düzey yetkilile- rinden Seyf-ul tslam el-Benna'yı RP Genel Merkezi'nde kabul etmişti. Erbakan'ın İs- tanbul 'da kabul ettiği heyette yer aldığı sa- vunulan Mısırlı Mustafa Meşhur'un. RP'nin geçen yıl yapılan büyük kongresi- ne de katıldığı ve özellikle RP'nin iktida- ra gelmesinin ardından Türkiye'ye gelişle- rini sıklaştırdığına dikkat çekildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle