Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 18ŞUBAT1997SALI
12 KULTUR
PORTAL DİKMEN GÜRÜN
Shakespeare'i günümüze taşımak
yun, salt bir tiyatro metni olarak ele alındığında, Başar Sabuncu'nun hareket
noktası Shakespeare eserlerinden yola çıkarak "20. yüzyıl barbarlığma dair bir
•nasal" oluşturmanın ötesinde Shakespeare kahramanlan arasındaki ortak
paydalan yakalayarak onlan düzenin içinde, düzene karşı tüm çelişkileriyle
irdelemektir de. Çünkü, iktidar tutkusu, yaşam, ölüm gibi temalann altını bu
yelişkiler ve bu çelişkilerle hesaplaşma süreci çizecektir.
MJ\
btanbul Şehir Tiyatrola-
n'ıda ovnanmakta olan
fc
Br Ata.KraIuğım" üzenn-
de inemle durulması gere-
ket birçalışma. Shakespe-
are ın on ıkı oyunundan alın-
tılarla ve beş sonesinden
oluşturulmuş şarkılann ek-
lemlenmesıyle Başar Sa-
buıcu tarafından kurgula-
nar pyun, iktidar tutkusu-ya-
şan-ölüm temalannı "ko-
laj* sinırlannın dışına ta-
şan farklı bir boyutta ışliyor.
"Br Ata, KraUığmTı çar-
pıcı kılan da öncelikle kur-
gulamada bu boyutun ya-
kalanmış olması, ya da bir
bakıma yapıtın kendi dılinı
olujtunnası. Oyun, salt bir
tiyttro metni oiarak ele alın-
diğında, Ba^ar Sabuncu'nun
hareket noktası Shakespe-
are eserlennden yola çıka-
rak "20. yüzyd barbarlığma
dair bir masaT oluşturma-
nırı ötesinde Shakespeare
kahramanlan arasındaki or-
tak paydalan yakalayarak BaşarSabuncu tarafindan kurgulanan 'BirAta, Krallığın' iktidartutkusu-yaşam-ölünı temalannı 'kolaj' sırnıriannın dışınataşan farklı birboyuttaişSyor.
onlan düzenin içinde, düzene karşı tüm çe- dekı düşünsel bütünlüğü dığer sahnelere daki dikey çizgiyı belirlıyor. /Claudius/BnıtusveCadılar'ınaynıçem-
lişkilenyle irdelemektir de. Çünkü, iktidar taşırken "dfl" ortak bir buluşma noktası "Bir Ata, KraUığım'" salt çes.ıtlı oyun- ber içinde buluşmalan diyalog örgüsü in-
ir Ata, Kralhğım'da vanlan nokta Shakespeare metinlerinden bölümleri
yeniden yorumlamak değil. o metinlerin düşünsel çizgide günümüze akışını
sağlamaktır. Bunu yaparken, Başar Sabuncu 'gerçekliğin bir başka boyutunu
yakalamış', düzen ve karmaşa arasındaki çelişkiyi sahne üstüne taşırken klasik
ölçütleri zorlayan bir reji ile 'Shakespeare'in çıplak söylemine ulaşmayı
amaçlamıştır.
nı / çtbanbr içindevse baş-
tan ayağa? / Heie bu çıban-
larpatiayrverirse bir de/ kral
dediğin, azgın bir çıban ba-
şı ohıverroezniir ya da Ca-
dılar ile Richard'ın şarkısı
salt Richard'ın değil, tüm
gözü dönmüş iktidar tutsak-
lannın yaşamdan, insanlık-
tan ne denli uzaklaştıklan-
nı belirler. Cadılar ve Soy-
tan bırlıkte ya da ayn, çar-
pıklıklarla hesaplaşmayı zo-
runlukılmazlarmıoyunbo-
yunca? Dizelerin zaman ve
mekân içinde bu şekilde
yoğrulması "BirAta,Knü-
bğpm"ın yapısında önemli
satırbaşlan oluşturuyor.
Günümüze akışı
sağlayabiimek
tutkusu, yaşam, ölüm gibi temalann altı-
nı bu çelişkiler ve bu çelişkilerle hesap-
laşma süreci çizecektir. Metinlerle. böv-
lesi bir hesaplaşma "Bir Ata, Kralhğun''ı
oluşturan bölümlerin seçimınde ıki temel
noktayı öne çıkartıyor. Her sahne kendi ıçın-
oluşturuyor. Sözcüklerin sahneye aktan-
mında bunlara yüklenen anlam, çarpıcı
sahneleme biçımiyle örtüşüyor. Özellikle
ikinci bölümde bu örtüşme daha da netle-
şiyor. Dilin kendi dinamiğı ile sahne di-
namiği arasındaki ilışki çelışkı, yorum-
lardan seçilmiş sahnelerin eklemlenme-
siyle değil. oyun kahramanlannm kendi ze-
minlerinden diğer zeminlere sıçramala-
nyladakotanlmışbirçalışma. Lear/Mac-
beth / Cassius ve Claudius'un ya da bir
başka sahnede Hamkt/Macbeth/Rkhard
celendiğınde temel sorunlann. sorgula-
malann, göstergelerin altını çizmektedir.
Odysseus'un düzen üstüne sözlerini Cla-
udius'un ağzindan dınlemek, Hamlet'i du-
daklanndan dökülebilecek şu sözlerle iz-
lemek "Ya çıban çıkarmışsa kral? Her ya-
Ölümün pençesinde bir yaşam
'Irkçılığa Karşı Savaş' yılında önemli bir sergi: Yaşamı Nazi vahşetiyle son bulmuş
Charlotte Salomon'un olağanüstü yapıtı 'Yaşam mı; Yoksa Tiyatro mu?' Istanbul'da
AHUANTMEN
Charlotte Salomon. 26 yaşın-
dayken, kamındaki çoçukla bir-
likte Auschwitz'de "dogrudan gaz
odasına gönderilen kadınlardan"
bin. Onunla aynı trene binmiş mil-
yonlarca insandan yalnızca bir ta-
nesi. Insanhk tanhinin yüzkarası
olan tarihsel bir kesitin, fotoğraf-
larla günümüze yansıyan korkunç
görüntülerinde rastladığımız yüz-
lerden bir yûz. Yaşam mıydı yaşa-
nan? Yoksa tiyatro mu° Inanmak-
ta hâlâ güçlük çekmiyor muyuz?
"Yaşam mı; YoksaTîyatn) mu?".
Charlotte Salomon'un 1940-42
yıllan arasında. Berlin'den kaça-
rak sığındığı Fransız Rhiyera-
sı'ndaki büyükbabasının evinde
yarattığı - bilindıği kadanyla tek
- yapıtına verdiği isim. 769 adet re-
sim ve öykücükten oluşan ve bir
'müzikli oyun' olarak tasaıianan ya-
pitta, Berlin'de Nazi baskısı altın-
da yaşadığı kaygılı dönemi gözler
önüne sererken, oldukça ürperti-
ci aile sırlanyla dolu kişısel geç-
mişini de anlatıyor Charlotte Sa-
lomon. Ve kadınlann. valnızca
kendi kışisel deneyimlerini akta-
rarak tarih oluşturabildiklerini ka-
nıtlıyor.
Bu resımli destan, yaşam ve
ölüm arasında gelgitli yaşamayı
öğrenmiş genç bir kadının tüm bir
yaşamının yaratisı. Salomon'un
ailesindeki bütün kadınlar, intihar
ederek ölmüş... Ne tuhaf ki, bu
gerçeğin ağirbilinciyle yazılmış.
ölümü anlatan satirlarda. resim-
lerde yaşam \ar! "Yaşamısevebü-
mek için belki de önce tersini, ölü-
mü yaşamak. kucaklamak ve an-
lamakgerek." C harlotte Salomon,
Berlin'de Nazi baskısını daha his-
setmeden. babası toplama kampı-
na göndenlmeden de 'biüyor' gi-
bidir ölümü. "Yaşam mı; Yoksa
tTiyatro mu?", sonunu görebılen
bir kadının yaşamı kavrayışının,
ölüme meydan okuyuşunun eseri
sayılabilir. Salomon'un, büyük bir
sanatçı olmamasına karşın bugün
hâlâ "yaşıyor" olması da bundan
kaynaklanıyor.
Hep aynı son
1917 yılında Berlin'de doğan
Charlotte Salomon, ismini bir baş-
ka Charlotte'tan, genç yaşta boğu-
larak ölen teyzesinden almış. Bir
giriş, gelişme ve sonuç bölümün-
den oluşan "Yaşam mı; Yoksa Ti-
yatro mu?", ailenin hıçbir zaman
etkisinden kurtulamadığı bu kor-
kunç olayla başlar. Salomon, aile-
sindeki kadınlarla arasında zincır-
leme bir bağ kurmuştur; yapıtı.
kendi doğumundan bile öncesine
uzanır.
Tey zesi Charlotte'un ölümü. ai-
lenin yaşadığı uğursuzluklann bir
baslangıcıdır. Charlotte, sekiz ya-
şına geldiğinde annesi intihar eder.
K.üçük kıza, annesinin "grip ol-
duğu'", sonra öldüğü soylenir. Dok-
torolan babası, ünlü şarkıcı Paula
Ljodberg ile e\lenır, Charlotte ger-
NA. T azi döneminde
Alrttanya'da bir kadın
olarak yaşamanın
ağır yükünü, kişisel
geçmişinin
süzgecinden
geçirerek anlatan
Charlotte
Salomon'un "Yaşam
mı; Yoksa Tiyatro
mu?" başlıklı yapıtı,
bugünden itibaren
Milli Reasürans
Sanat Galerisi'nde
sergileniyor. 'Müzikli
bir oyun' olarak
tasarlanan ve resimli
öykülerden oluşan bu
yapıt, tıpkı Anne
Frank'ın günlükleri
gibi, bir döneme
tanıklık ediyor. Milli
Reasürans Sanat
Galerisi, bugün saat
17.30'da
yönetmenliğini Dr.
Christine Fischer-
Defoy'un üstlendiği,
Charlotte
Salomon'un
yaşamını konu alan
"Paula Paulinka"
adlı filmi de
gösteriyor.
Charlotte da? Yaşamı Ausch-
witz'de, savunmasızca sona erdi-
ği için bunu hiçbirzaman bıleme-
yeceğiz.
Charlotte Salomon 1928 yıhnda mürebbiyesivte birlikte.
Charlotte Salomon günlüğünû okurken- Büyükbabası Chariotte'a her şe\ i anlatıyor.
çeklerden habersiz yaşamını sür-
dürür. "Yaşam mı; Yoksa Tiyatro
mu?", oldukça naıf resımlerden
ve safbırmasumiyeti yansıtan öy-
kücüklerden oluşuyor. Sanki Sa-
lomon. küçüklüğünde yaşadığı bu
ilk şokun etkısiyle içindeki ürkmüş
çocuğu korumuş, yıllar sonra sa-
natla dışavurduğu duygulannı o
çocuğun gözlerinden yansıtmış-
tır.
Ailesiyle ilgili gerçeklen öğren-
mesine neden olan da yine bir in-
tihar tesebbüsüdür. Savaş ortamı.
ıkı kızının ölümünü bir türlü ka-
bullenemeyen büyükannesinin ya-
ralannı kanatmış, o da çareyi in-
tihardaaramıştır. Sonunda bü>"ûk-
babası, Chariotte'a her şeyi anla-
tır. işte Salomon. böylesı acı, ölüm
ve hiç bitmemecesine yasla örülü
bir ortamda. bu gerçekleri öğrenir
ögrenmez kâğıda kaleme sanlmış-
tır. Sırlarla çevrilı yaşamını. san-
kı kendi kendısi için aydınlatmak
işıne ginşmiştir... Mary Lowent-
halFdstiner'ın 1994 yılında yayım-
lanan "Bir Yaşamı Çizmek: Nazi
Döneminde Charlotte Salomon"
adlı kıtabından bir bölüm:
"Chariotte, teyzesinin, büyük
teyzesinin. annesinin kuzeninin ve
annesinin intihar ettiğini öğrendi-
ğinde 23 >aşında bir goçmendi. Ai-
le,Charû>tte'un annesinin 1926 >>
lındaki intiharı ile büyükannesi-
nin 1939 yıhndaki intihar teşebbü-
sü arasındageçen süre içindeChar-
iotte'a hiçbir şe\ söv lemedi. Onun
da aynı şeye kalkışmasından kor-
kuluyordu. Gerçekleri öğrendiği
andan itibaren, sessiz bir geçmişe
ses vermek, Charlotte'da bir sa-
vunma mekanizması halinegekH"
K.im bilir, intihar eder miydi
'Yttzde yûz Yahudi kanı'
Evet. Charlotte Salomon'un
bambaşka bir yaşamı olabilirdi.
"Yaşam mı; Yoksa Tiyatro mu?",
gerçekte kendisi olan Charlotte
Kann adını verdiği genç kadının ü-
yatrosu' olduğu kadar, Charlotte
Salomon'un kendi yaşamını - bu
kez tüm gerçekleriyle - yeniden
kurgulama çabasıdır. 1935 yılın-
da Berlin'de Devlet Güzel Sanat-
larOkulu'na kaydını yaptıran (okul
raporuna. 'Yüzde yüz Yahudi ka-
m taşryor' notunu iliştirmeyi de
unutmamışlardı) Salomon, sanat-
çı olmayı aklına koymuş, ama ko-
şullar nedeniyle eğitimini sûrdü-
remeden Fransa'ya kaçmak zo-
runda kalmıştı. Zamanının kısıtlı
olduğunu da hissediyordu kuşku-
suz: "Yaşam mı; Yoksa Tiyatro
mu?", o aceleyi, o 'zamana karşı
yanş'ı yansıtır.
Bununla birlikte, hiçbir aynntı
gözden kaçmaz. Salomon, yırtık
sayfalarla dolu bir deftere benze-
yen yaşamını yeniden gözden ge-
çirirken, yeni bir sayfa açmış ve ya-
şamının acı taraflannın yanı sıra
güzelliklerini de tüm aynntılany-
la aktarabilmiştir. Ü vey annesi Pa-
ula'nın ses öğretmcni Alfred VVblf-
sohn ile yaşadığı ilk aşkını müthiş
bir sevecenlikle anlatır. Wolfsohn,
Charlotte'un yaptığı bir resmi be-
ğendiğinde yaşadığı mutluluğu,
resminden yansır. Büjoikannesini
ölümden kurtardığı günü şöyle an-
latır- "Charlotte transa girerek,
büyükaıınesine ölüm deneyiminin
yanı sıra yaşam deneyünini aktar-
maya çalişır: Güneş,dağlar, çiçek-
ler— Buyiikanne onu algılar. güne-
şi görür, çiçeklere bakar. Charlot-
te, vargücüyle büyükanneyi neşe-
lendirmeye çalişır. Büyükannenin
başucuna oturup. Beethoven'ın
Dokuzuncu Senfonisi'nden koro
böiümünü söylemeye başiar_"( An-
cak büyükanne. sonra \ eniden in-
tihara kalkışır ve bu kez ölür)
Irkçılığa karşı savaş~.
tstanbul Milli Reasürans Sanat
Galerisi'nde bugünden itibaren ız-
lenebilecek Charlotte Salomon
sergisinin. Avrupa Birliği'nin "Irk-
çıhğa Karşı Savaş" yılı ilan ettiği
1997'de gerçekleşmesi, çok an-
lamlı. Charlotte Salomon, yalnız-
ca Yahudi değil, 'Yahudi bir ka-
dın'dı. Bu özelliğiyle de Nazıle-
rin nefretıni üzerine çeken, birin-
cil derecede 'yokedilmesigereken
bircan'dı. Üstelik karnında, 'hem
de hiç doğmadan yok cdilmesi ge-
reken' bir can daha taşıyordu...
Yok oldu ama, ölmeden önce bir
dostuna bıraktığı "Yaşam mı; Yok-
sa Tiyatro mu?" sayesinde yok
edemediler onu.
6 marta dek süren Charlotte Sa-
lomon sergisini kesinlikle kaçır-
mamak gerek.
Dönemin önemli Shakes-
peare eleştırmcnlerinden bi-
n olan Terry Eagteton'a gö-
re "Biroyunbağb buhındu-
ğu metni ne 'yansıtır' ne 'dı-
şavurur". nede 'yeniden üre-
tir'. onu benzersiz ve indir-
genemezbirbütünlüğedönüstürerek üre-
tir'... Sahnelemebiçimisadecemetne ara-
cılık etmcz', tam tersine, sahnekmenin
görenek ve pratikleri, metinsel gereçleri
onlarm kendi içsel mantıklanna göre işier;"
(1) Yine aynı şekilde James Kavanagh'a
göre bir Shakespeare metni üstünde çalı-
şırken amaç 'dognı' olanm ortaya kon-
ması değil, karmaşık göster-
gelerle yüklü bir düşünsel yak-
laşımın 'gerçek'lerini yaka-
lamaktır (2) Bu açıdan bak-
tığımızda "Bir Ata, Kralb-
ğmı"da da vanlan nokta Sha-
kespeare metinlerinden bö-
lümlen yeniden yorumlamak
değil. o metinlenn düşünsel
çizgide günümüze akıştnı sağ-
lamaktır. Bunu yaparken, Ba-
şar Sabuncu 'gerçekliğin bir
başka boyutunu yakalamış'
ve düzen ve karmaşa arasın-
daki çelişkiyi sahne üstüne
taşırken klasik ölçütleri zor-
layan bir reji ile 'Shakespe-
are'in çıplak söylemine ulas-
mayı amaçlamıştır.'
"BHr AtaKrafcğm" biroyu-
nun kotanlmasmdaekip çalış-
masının ne denli önemli oldu-
ğunu bir kez daha ortaya ko-
yuyor. Selim Atakan'ın öz-
gün müziğinde Shakespeare
dönemini çağnştıran tarihsel-
likle modern bir yorumun ör-
tüştüğü göriilüyor. Yer yer sert
mesajlar içeriyor, yer yer li-
rik. Her koşulda hareket ve
müziğin birlikteliği gözlem-
leniyor. Müziğin birebiroyu-
nun içinde oluşu onu bütü-
nün aynlmaz bir parçası ola-
rak belirliyor.
Mesajlar dikkat
çekiyor
Aynı şekilde NuruBahTun-
cer'in çağımıza, günümüze
göndermeler yapan sahne ta-
sanmı biryandan işlevselliğiy-
le, öte yandan içerdıği mesaj-
larla dikkat çekiyor. Hurda
araba günümüzdeki bir baş-
ka tür savaşı, vahşeti, çökün-
tüyü sımgeliyor sanki. tlhan
Ören ışıktasanmının biroyun-
da sahne resmine ne denli kat-
kıda bulunabileceğini kanıt-
hyor.
Türkan Kafedar'ın gıysi-
leri bu "barbarhkmasalı" ile
uyum içinde. Sdçuk Borak'ın
sahne üstündeki hareketli re-
simlere katkısı yadsınamaz.
Ve oyuncular, bu yoğun met-
ni bir dinamızmle, coşkuyla,
hiç düşmeyen bir tempoyla
sahneye taşıyan, bir kompo-
zisyondan diğerine geçen kâh
duygu yüklü kâh şiddet içe-
ren bölümleri birbiri içinde
eriten sanatçılar... AslıOngö-
ren, Candan Sabuncu. Şeb-
nem Köstem, Murat DaL Arif
Akkava. Hüseyin Köroğru,Sa-
lih Sankaya. Haldun Ergü-
venç, Ayhan Kavas, Ersin
Umulu. Ersin Sanver. Burak
Dsı\ udoğlu.Kemal Kocatürk,
Ertuğrul Postoğlu_.
'Çağdaşmuz Shakespeare'
bu başanlı yapımda Orhan
Burian, Sabahattin Eyuboğ-
lu, Talat Halman. Berna Mo-
ran, İrfan Şahinbaş, Mina Ur-
gan, Can V ücel ve Başar Sa-
buncu'nun çevırilennde bir
kez daha yüz yüze getiriyor
bizleri içinde yaşadığımızger-
çeklerle.
(1) Terry Eagleton 'Eleşti-
ri ve tdeolojl' Çev. Esen Ta-
nm, Sertah Öztopbaş. tletişim
Yayınlan. 1985
(2) James H. Kavanagh
'Shakespeare in Ideology'.
'Alternative Shakespeares'
Edıt: Joftn Drakakis. Roulled-
ge 1992.
YAZIODASI
SELİM İLERİ
Cahit Sıtkı ve Anılar
Kitap Tırtılı'nda "Cahit Sıtkı Tarancı: Gizli Estet"\
yayımladıktan sonra Sn. Reşid iskenderoğlu Ca-
hit Sıtkı Tarancı ile Anılar kitabmı gönderdi. Kendi-
sine çok teşekkür edenm. Bir kitap da Sn. Ruhi Ne-
dimoğlu'ndan: BirKültür Yumağı Diyarbakır'dan.
Her iki çalışmayı da haz alarak okudum.
Reşid İskenderoğlu kitabının sunuş yazısında:
"Şair Cahit Sıtkı Tarancı, çocukluk ve gençlik yıl-
lan arkadaşım ve teyzezademdir," diyor.
Sonra bir dolu anı sökün ediyor. 1930'lann, 40'lc-
nn Istanbul'unda genç bir şairin nasıl yetiştiğini,
neterden hoşlandığını, kendisini besJeyecek kaynak-
lara açılıp gıdişini bu anılar aracılığıyla saptayabili-
yorsunuz.
Cahit Sıtkı'nın Peyami Safa'yı önde gelen bir
romancımız saydığını bihyordum. Ama Peyami Sa-
ta'nın günün birinde Nâzım Hikmet dolayısıyla Ca-
hit Srtkı'yladanldığını, bu dargınlığını ölüm aynlığın-
da bile sona erdirmediğini bilmiyordum. Anılar ki-
tabından öğrendim:
"Cahit ümanist ve insanlan seven bir mizaca sa-
hipti. Şairin bu şiir ve felsefesinı Peyami Safa, aşı-
n milliyetçi anlayışı ile yanlış değertendirdi. Cahit
Srtkı'nın vefatı nedeniyle ona devlet törenıyle res-
mi bircenaze merasimi hazıriandığı sırada maale-
sef Peyami Safa bir 'komüniste' devlet merasimi
yapılmaz diye bir makale yazmış ve törene katıl-
mak isteyen dönemin başbakanı, bu yazı üzerine
törene iştirakten vazgeçerek devlet bakanını gön-
dermiştir."
Hem acı, hem gülünç, hem düşündürücü.
Anılar Reşat Nuri'den, Hüseyin Rahmi'den,
Necip Fazıl'dan Yahya Kemal'den söz aça aça
"Josefin Baker"e uzanıyor. O günlerin Istanbul'una
ünlü şantöz konserler vermeye gelmiş. Konserler
Moulain Rouge'da, Cahit Sıtkı da gidiyor; "alkollü
kafanın verdiği bir sıcaklık ve samimıyetle " şantö-
ze yaklaşıyor, Fransızca şıır okuyor.
Ünlü şantöz şöyle diyecektir: "Siz şair misiniz
küçüğüm?" Üstelik "Otuz Beş Yaş" şairini yanak-
lanndan öpecektir.
Geçmiş günlerin Istanbul'unda bu anılar. Adeta
başka bir dünyadan bize sesleniyoriar.
Bakın: "Gazinonun kapısı açıldı. Içeriye beş altı
kişi bir arada girdiler. En öndekj uzun boylu ve göz-
lüklü zat, gazinoda gözleri ile birini ararken Ca-
hit'le karşılaşınca iki elini havada birieştirerek, şa-
ire bir tebhk işareti verdi. Cahit, mutat tevazu ve
nezaketiyle ve tebessümle selamlayarak teşekkür
etti. Ozat tatmin olmamış olacak ki masamıza ka-
dargelerek Cahit'e hitaben:
Üstat, bu gece radyoda bir şiirin okundu. Rad-
yo-evlılerı fethettın. Bunu besteleyeceğim, dedi."
Gelen Mesut Cemil'dır. Radyoda okunmuş, her-
kesi büyülemiş şiir ise unutulmaz "Gün Eksilmesin
Penceremden...."
Radyolarda bugün de şiırler okunuyor. Gelgele-
lim şu coşkuyu yaşamanın, yaşatmanın olanaksız-
lığını hepimiz biliyoruz. O günlerin Istanbul'unda,
ve elbette Türkiye'sınde şiir, edebiyat, sanat değer-
ler yelpazesinde birinci sıradadır. Günümüzdeki gi-
bi değersizlikler yelpazesinın başına oturtulmamış-
tır henüz.
Reşid İskenderoğlu, Cahit Sıtkı'nın Beşiktaşlı
sevgilisini de anlatmış. Bu kırık aşk hikâyesinı içle-
nerek okuyorsunuz.
Sanat, edebiyat adamlanmızın yaşamlanna iliş-
kin ne kadar az bilgı devşirebiliyoruz! Yaşamöykü-
sü kitaplarının edebiyatımızda bir türlü serpıleme-
mesi belki de bu bilgi eksikliğınden.
Ruhi Nedimoğlu'nun Cahit Sıtkı anılannda bir
mektup yer alıyor. Şair bu mektubu babasına yaz-
mış:
"Babacığım, hayatta muvaffakiyet yalnız aç kal-
mamakta değildir. Asıl muvaffakiyet göçüp gittik-
ten sonra, ardında bir eser bırakmaktadır, bu ese-
n meydana getirmek için saadeti memnu telakki
etmeli. Benim de çizilmiş birmefkûrem vardır. Ben
de her şeyden evvel yaşamış olduğuma delil ol-
mak için bir eser meydana getireceğim."
Yıllarca önceydi. Taksim'den Teşvikiye dolmuşu-
na binmiştim. Radyoda Cahit Sıtkı'nın bir mektu-
bu okunuyordu. Yine babasına yazmıştı. Hemen he-
men aynı şeyleri söylüyordu. Belki de alıntıladığım
mektuptu.
Büyük bir heyecan duymuş, Teşvikiye'ye kadar
dolmuştakilerle bir arada olmayı göze alamamış,
Harbıye'de arabadan inmiş, koşar adım yürümüş-
tüm. Cahit Sıtkı'nın ülküsü elbette benim de ül-
kümdü. Dedim ya, çok uzun yıllar önceydi...
Ülküsü "ardında bir eser" bırakmak olan insan,
ne zaman ne oldu da azaldıkça azaldı ülkemizde...
Ne oldu da bugünün sıyasal ortamındaki iğrenç
görünüm özenilecek bir yaşama biçimıne bürünü-
verdi...
Hersabah Cahit Sıtkı'yı yeniden okusak... Belki,
kimbilir...
ABIDIN DINO
R E S I M S E R G I S İ
Ş U B A T - 6 M A R T 1 9 9 7
Y A P I K R E D I
SANAT GALERİSİ
Kıbns Şehltleri Caddesl 1443. Sokak 46 Alsancak 35220 Izmlr
Telefon- (0232) 4S3 56 28
BERGİ, YAPI KREDİ KÛI_TOH SANAT YAYIP4CILIK A 9 TARAF1NDAJ4 DÛ2ENLENMİŞTİR
YAPI KREDi