Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 16 ŞUBAT 1997 PAZAR
12 DİZÎYAZI
"lleiı siyasete fe rişvıtt ıtot ıdllBiıl"
Ahmet Refık Altınay'dan aktaran Alpay Kabacalı 7
Şeyhülislam Feyzullah ;
Efendi'nin cesedi Tunca'ıun
bulanık sulanna atıldı
îstanbul'da, Batı sanatı adınayapılan binalar çatır çatıryıkılmaya, yıllardan beriyağma veganimetten
yoksukkalanlar tarafından kuru tahtalar bile kapışılmaya başlandı. Hocaların Batı uygarlığına karşı
düşmanlıklarından padişah bile korkmuş, hatt-ı hümayûnunda, Hıristiyanlardan söz ederken "din ve devlet
düşmanı" sözünü kullanmıştı. Ancak bufeci hareketin "gülmelerine yol açacağını" da kavramıştı.
/
V. Vlehmed'in tahttan
indırilmesınden (1687) sonra
artalık büsbütün kanştı.
Şeyhülıslamhk makamına
getirilenler arasında Çatakalı
AO Efendi gibı önemli kişiler yetişti.
Ancak Şeyhülislam Feyzullah Efendi,
tutkusu ve görevinı kötüye
kullanmalanyla. hem kendisinin
felaketine hem de II. Mustafa'nın
tahttan uzaklaştınlmasına yol açtı.
Evlat ve akrabasını kayırmakta eşsiz
olan Feyzullah Efendi'nin zamanında
ulema penşan durumdaydı. Ilmi ve
becerisiyle sivrilmek isteyenler borç
içinde yaşarlardı. Çoğu ulema ekmek
peynir parası bulamıyordu. fstanbul ile
Mekke kadılıklan, tümüyle Hoca
Efendi'nin evlatlanyla çevTesine
aynlmıştı. Nüfuz ve saltanatı akla
gelmeyecek ölçüdeydi. Önce. her
hareketinde bağimsızdı. Kendisine
göstenlen saygı. o zamana kadar hiçbir
sadrazama gösterilmemişti.
Padişah, Edirne'deydi.
Bir mevacib (kapı kullannın üç ayda
bir verilen ulufeleri, maaşlan)
sorunundan dolayı ayaklanma başladı.
gittikçc büyüdü. Halk bezgindi.
Ulema. haklan yıllardan beri
çiğnendıği halde. ayaklanmaya
katılmaktan korkuyorlardı.
Bütün yönetim. güç Feyzullah Efendi
adamlannin elindeydi. Böyle bir
ayaklanmanın çarçabuk bastınlacağına
kuşku yoktu.
Ancak Hoca Efendi'nin adamlan,
dirençli kimselerdeğillerdi. Bu
nedenle isyan büyüdü. Ulemaya
gittikçe cesaret geldi.
O cuma, İstanbul'da namaz kılınmadı.
Ulema Yeniçerilerle el ele verdiler.
Öbek öbek Atmeydanrna doldular.
Önce padişaha seslenen bir yazı
yazdılar Şeyhülislamın veçevTesinin
öldürülmesini istiyorlardı. Bu yazı
Edime'ye gönderildi. Ancak
Şeyhülislamın eline geçti. Feyzullah
Efendi padişaha göstermeden yakıp
ortadan kaldırdı.
II. Mustafa. Istanbul ayaklanmasını
habcr aldığı zaman Sadrazam Rami
Mehmed Paşa'yı (*) çağırmış.
azarlıyordu. Ama sadrazam hiç aldınş
etmeden şu cevabı verdi:
- Şevketlû efendim. bana mühr-i
serifinizi teslim buyurduğunuz zaman,
sakın Şeyhülislam Efendi'nfn sözünün
dışında hareket eyleme deyu tembih
buyurduğunuzdan. bu olayda da
kendisine görüşüp danışmaya,
fermanınız üzre gerek gördüm.
Sonunda II. Mustafa, feci bır biçimde
felaketi hazırlayan Şeyhülislamı
memleketi Erzurum'a sürmeye karar
verdı.
Ayaklanma yatışmamıştı. Istanbul'dan
ilerleyen ordunun çoğunjuğu
hocalardan oluşuyordu. Önde okul
çocukJan, başlannda mushaflar,
"Amin!" çağırarak ilerliyorlardı.
Sultan Mustafa, Edirne'de karşı
koymak için hazırlanıyordu.
Asıl güç ise Istanbul'dan gelen
ordudaydı.
Içlerinden bazılan, II. Ahmed'in
şehzadesi Sultan tbrahim'i tahta
çıkarmak istiyordu. Ama hocalar UL
Ahmed'i uygun gördüler.
Edirne'den gelen kuvvet, tstanbul'dan
gelen kuvvetle birleşti.
Bu sırada Şeyhülislam Feyzullah
Efendi hapisteydi. Erzurum'a
gönderilmesi kesinleşince, Vama
yoluyla gitmesi uygun göriildü. Ancak.
askerin heyecanı göz önüne alındı;
Hoca Efendi, Ağakapısf nda
hapsedildı.
O sırada Istanbul ordusu da Edirne'ye
geldi. tsyanı yönetenler, Şeyhülislam
Kalpazan hatipleı; kadın
göbeğineyazanşeyhler
III. Ahmed döneminde (1704-1730) de fazla bir
şey değişmedi. Ancak bu kez Batı'yla ilişkiler
başlarruştı.
Sadrazam (Şehit) AJi Paşa(**) öldüğünde,
kitaplannı vakfetmiş olduğu anlaşıldı.
Şeyhülislam İsmail Efendi'den soruldu. Sonuçta
şu fetvayı verdi:
"Zeyd (kişi), sahip olduğu Umi kitaplar vakfolsun
deyip mütevelliye teslim ettikten sonra ölse,
felsefe, niicum (\ üdtz ilmi) \e yalanlaria dolu
şiirler ve tarihe ilişkin kitaplan vakfa girmez. O
gibi kitaplann vakfedilmesi kurala uygun
değUdir."
Kadızadelerin düşünüşü hâlâ yürürlükteydi.
Bilimi aşağılayan, bilimsel kitaplann
vakfedilmesini bile uygun görmeyen hocalar
arasında kalpazan hatipler, kadınlann göbeğine
yazan şeyhler de vardı.
Divan-ı Hümayûn belgelerinden:
"İstanbul şehrinde Üskübiü Camisi hatibi olup bu
yıl hacca gitmekte olan Seyyid Tahir adlı kimse
hâlâ İstanbul'da tutulan kalpazanlann
arkadaşlanndan olup yanında kestiği kalp
altmlardan iki bin tane götürürken" haber
alındığından, tutuklanması için buyruklar
verildiği görülürdü.
Kadınlann göbeğıni yazan Şeyh İsmail de,
"kendi halinde olmayıp içki içtiği ve
Müslümanlann kanlanna saldırdığı ve
kadınlann göbeğin yazub" uygunsuzluk ettiği
için Bozcaada'ya sürülmüştü.
Hocalardan (günahtır diye) ipek giymediği halde
her türlü iğrenç hallere tutkun olaniar da vardı.
Bunlardan birine:
- Behey efendi. Hepiniz gizlice nefsinizin lezzet
alması için kabahatlar işler, görünûşte de bu gibi
şeylerden kaçınırsınız.
Bunun ash nedir, diye sorulmuş. '"
O da şu cevabı vermiş:
- Beyim, sen pek ahmak imişsin. însan bir
haramı işledigi zaman ya mal elde etmeli ya da
nefsine zevk, lezzet sağlamalıdır ki, günahkârlığı
boşuna olmasın.
Yoksa altın ve gümüş kap kullanmak, ipek
giymek, tûtûn içmek, ezgi dinlemek gibi şeylerde
ne tat vardır? Aİallı odur ki, bu gibi şeyleri terk
edip belki görünüşte inkâr ve yasaklama yolunda
bağnazlık gösterip ahmak halkı iyi haüne
inandıra. Sırlan bilenler ile gizlice dünya
işleriyle, kişisel lezzetle uğraşmaya engel yok.
Böylece cahillerin kötü sanılanndan kurtulmuş
olur.
Efendi ile evladının öldürülmesine
fetva aldılar. Ağakapısı'na saldırdılar.
Feyzullah Efendi ile ailesini ortadan
kaldırmak için tam üç gün uğraştılar.
Şeyhülislamı bır hamal beygirine
bindirip bitpazanna getırdiler, orada
boynunu vurdular. Sonra, bir sürü halk,
ayağına bir ip taktılar. En önde bir
papaz, cenazeyi Hıristiyanlara
sürüklettiler. Papazlar önde dua
okuyor, efdalü'l-mütebahhirîn'in
(bilgisi deniz gibi geniş olanlann en
önde geleni) cesedi yerlerde -•;;•••
sürükleniyordu.
Feyzullah Efendi'nin ölüsünü
ordugâhın önünden geçirdiler, biraz
sonra da Tunca'nın bulanık sulanna
fırlatıp attılar.
Batı uygarlığı düşmanlığı
padişahı bile korkuttu
Hocalann bu gibi düşünüşlerini
veziriazamlardan birçogu hoş
görmezdi. Nevşehirli İbrahim Paşa
(***) da bunlardandı. ŞeyhülisJamlann
seçkin kimselerden seçilmesi de,
yüzyıllardan beri ulema sınıfi ve halk
arasındaki düşünüş ve anlayışı. daha
doğrusu Batı düşmanlığım
kaldıramadı. Nitekim, Şeyhülislam bir
yandan Türkiye'de matbaacılığın
uygulanmasına fetva verirken bir
yandan da fbrahim Paşa'nın uygarlık
ve sanat adına ortaya koyduğu eserler,
hocalann Batı uygarlığma düşmanlığı
yüzünden harap edildi.
îstanbul, günlerce isyan ateşleri içinde
yandı. Sadrazamla akrabasının
cesetleri sokaklarda süründü. (Kabakçı
Mustafa ayaklanması).
İstanbul Kadısı, (Lale Devri'nde)
Sâdabâd'da yapılan köşklerin yıkılması
için karar verdi. Padişah bu karara razı
• olmamak istedı; - *•««•••
u
YakılmasiDİjTza-ihüma\ûm«nî "
yoktur. Bu kadar din ve de\ let düşmanı
olan Hırisûvanlann gülmelerine yol
açacak bir konu olmakia, ancak yıkılıp
tahrip edihnesine nıhsat ve iznim
olmuştur"dedi.
O gün İstanbul'da, Batı sanatı adına
yapılan binalar çatır çatır yıkılmaya.
yıllardan beri yağma ve ganimetten
yoksuk kalanlar tarafından kuru
tahtalar bile kapışılmaya başlandı.
Hocalann Batı uygarlığına karşı
düşmanlıklanndan padişah bile
korkmuş. hatt-ı hümayûnunda,
Hıristiyanlardan söz ederken "din ve
devlet düşmanı" sözünü kullanmıştı
Ancak bu feci hareketin "gülmelerine
yol açacağmı" da kavramıştı.
m. Selim'in sonu da böyle oldu.
Kabakçı isyanı, İstanbul'u günlerce
altüst etti (1730). Bu isyanda en
önemli etken, yıne hocalardı. Hatta,
III. Selim'in sözde şehzadelere
saldıracağı ileri sürülmüş, Aygır İmam
şehzadeleri korumakla
görevlendirilmişti.
Aygır İmam, III. Selim'in imamıydı.
Şimdi eşkıya tarafından saraya delege
atanıyor ve bu görevi de kabul
edıyordu. Padişah, onu nezaketle
başından def etti.
Öte yanda Şeyhülislam Ataullah Efendi
ile Kabakçı, eşkıyaya reislik
ediyorlardı. Şeyhülislam, eşkıyadan
uygun cevap alır almaz tahttan
uzaklaştırma fetvasını verdi. Ardından,
bütün ayaktakımını saraya hücum
ettirdi.
III. Selim, ona güvenmiş, ilmıni takdir
etmişti. Ancak, şeyhülislamlar içinde
katiller bulundugunu, bir kısmının
bağhlıklanmn mevkilerini elde edene,
arpalıklannı arttırana kadar
sürebileceğini düşünmemişti.
Gerçekten de, bu tarihi gerçeği
düşünmeyen padişahlann
şeyhülislamlannda gördükleri ilme ve
çekime kapılarak ülkeye pek çok
fenalıklar getirdikleri görüldü.
Böylece hoca nüfuzu, yalnız devlet
yönetimini salt kişisel çıkarlar
yüzünden çöküntüye uğratmakla
kalmadı, milletin uyanıklığını da
körletti.
(*) 1703'te altı ay sadrazamlık yaptı.
(**) Sadrazamlık dönemi: 1713-1716.
(***) "Lale Devri"nin ünlü sadrazamı
ve III. Ahmed'in damadı.
Sadrazamlığı: 1718-1730.
BİTTİ
DÜZELTME İLANI
12/2/1997 tarihli gazetemizde Yıldız Teknik Oniver-
sitesi'ne ait ilanın 3. maddesi sehven 9. madde ile
"Teknik Eğitim Fakültesi Mezunu ve askerliğini
yapmış olmak" şeklinde aynı yayımlanmış olup. 3.
maddenin doğru şekli aşağıdaki gibidir: "Kadro Mi-
mar veya Şehir Plancı Kökenli Şehir Planlama Dalın-
da yüksek lısans yapmış CAD ve GİS Bilgisayar pro-
gramlannda uzman olanlara aynlmıştır." Düzeltilerek
duvurulur. Basın: 6014
ANKARA 2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ'NDEN HÜKÜM ÖZETİ
Esas No: 1994/1122 / Karar No: 1995/1006 / Hâkim: Hıkmet Uyar 17402 / Kâtip: Feride Alev / Suç: Basm yoluyla hakaret / Suç tarihi: 13.6.1994
Karar tarihi: 30.10.1995/Davacı: K.H.
Katılan: Oğuzhan Asiltürk Malatya Milletvekili Ankara Sanıklar: 1 - Zekeriya Beyaz Mustafa oğlu, 1938 doğumlu Gaziantep Şahinbey Savcılı Mah.
Nüf. Kay. olup halen Ortadoğu dergisı yazan 2- Tahir Kutsi Makal: Mehmet oğlu, 1937 doğumlu Denizlı Acıpayam Oğuz köyü Nüf. Kay. olup halen Or-
tadoğu gazetesı sorumlu müdürii. Davacı Oğuzhan Asiltürk'ün şikâyeti üzenne sanıklarZekeriya Beyaz ve Tahir Kutsi haklannda mahkememizde yapılan
açık yargılama sonunda: Her iki sanığın hareketlerine uyan TCK'nin 482/1-4., 273, ve 647 sayılı kanunun 4. maddeleri gereğınce haklannda verilen üç
ay on beş gün hapıs cezası paraya çevrilmek suretıyle ve aynca \enlen para cezası ile toplamı yapılarak neticeten ıkı mılyon sekizyülelli sekizbınüçyü-
zotuzüç lira ağır para cezası ile mahkûmıyetlenne, Karar kesinleştıgmde karar özetinın TCK'nin 487. maddesi uyannca Mılliyet, Cumhuriyet ve Sabah
gazetelerinde yayımlanmasına, Aynca karar özetmin basın kanununun 18. maddesi uyannca Ortadoğu gazetesinde yayımlanmasına karar verildi. 8.1.1997
Basın: 5959
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Hırsöar Teslim Olun!.. (1)
Yıllar var. bu başlıkla bir yazı yazmayı düşünüyordum.s
Buna nereden mi esinlendim? Bir duyuma göre, Ismet,
Paşa, tek parti döneminde hırsızlıklardan, çetelerden bu- *
nalmış, "Hâkimiyet-i Milliye" gazetesine bu başlıkla bir
yazı yazmıştı. Günlerce böyle bir yazıyı aradım, bilebile-;
ceklere sordum. l-ıh, bulamadım! )
Umudumu artık yitirmiştim. Bir olay gözümü açt. 20 \
Aralık 1996 Cuma günü Ankara Adliyesi Konferans Sa-
lonu'nda, Atatürk ün adalet bakanlarından Mahmut E-'
sat Bozkurt'un ölümünün 53. yılı dolayısıyla bir anma
toplantısı duzenlenmişti. Konuyla, özellikle Mahmut Esat,
Bozkurt'un devrimcı çabalanyla yakından ilgıliydim. Bir
gün önce, 19 aralık perşembe günü "Ankara Notlan "nda,
"Cumhunyet Kamyonlan" başlıklı yazım yayımlanmıştı. i
Toplantıyı Ankara Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Rama-,
zan AsJan yönetjyor, Ankara Barosu savunmanlanndan
Atilla Elmas ile Önder Sav, konuşmacı olarak katılıyor-'
lardı. Önder Sav, konuşması sırasında Mahmut Esat Boz-
kurt'un, döneminin bir bakanının yolsuzluğunu açıklayan:
"Hırsızlar Teslim Olun!" başlıklı bir yazıyı yayımlamaktan
çekinmediğini anlatıyordu. Toplantıdan sonra, Önder.
Sav'a teşekkür ettim. Bir olayın ıpucunu yakalamıştım.
Sıra yazıyı bulmaya gelmişti.
Mahmut Esat Bozkurt'un kızlanndan Ay Bozkurfu te-'
lefonda tanımıştım. Mahmut Esat Bey'le ilgıli söyleşileri- *
mız olurdu Ay Bozkurt'la. Bir daha sesıni duymaz oldum.
Bir rastlantı sonucu, yine tetefonla arayan Gün Tekand
(Bozkurt) ufkumu açacak, yenı bilgıler edinmemi sağla-
yacaktı. Gün Tekand, bir yanlışımı da düzeltmek ıstemiş-.
ti. "Cumhuriyet Kamyonlan" yazısında, Mahmut Esat
Bey'i anlatrken, O'nun Isviçve'de tüze (hukuk) doktora-
sı yaparken, Yunanlılar Izmır'e gırince, öğreniminı yanda
bırakıpbirkaçakgemiyleEge'yeçıktığını, Kuşadası'nda- •
ki hemşerilenyle buluşup, Kuvayi Milliye çeteleriyle bir-,
likte savaşa katılıp çarpıştiğını" yazmıştım. Gün Tekand,
- Sayın Ekmekçı, babam doktorasını yanda bırakma- •
dı, tamamladı yurda öyle döndû! dedi. ;
Sonra, Gün Tekand, araştırmacı Hakkı UyarMa -yine;
telefonda- tanıştırdı. Hakkı Uyar, Ege Üniversitesi'nde,'
Atatürk llkelen ve Inkılap Tarihi Enstitüsü'nde görevtiydi.
Ondan, "Hırsızlar Teslim Olun!" başlıklı yazının nerede,
ne zaman yayımlandığını öğrenecektim. Yazı, 13 Aralık.
1930 günlü, "Halk Dostu" gazetesinde çıkmıştı. Yazıyı -
bulmak güç olmadı, TBMM Kitaplık Müdürlüğü'ne yeni •
atanan Afi Rıza Cihan, şıpınışı yazıyı buldurttu. Mahmut
Esat Bozkurt'un ıstedığım öbüryazılannı da. Denn bir so- •
luk aldım! ;
"Hırsızlar Teslim Otunuz!.." başlıklı yazı şöyle başlıyor-:
du:
"llim âlemindeki otoritesine ne denirse densin; herkes-
çe tanınmış bir Fransız yazıcısı vardır: Gustav Lebon
(1841-1931).
Bu muharrir, 'Arap medenıyeti tarihi'n/n 'Araplann va-
risleri' faslında, 'TürkJer hıçbır Avrupa kavminden aşağı
kabiliyette insanlar degıllerdir. Türkten maksadım, öz
Türklerdir. Fakat bütün Şark'ta olduğu gibi bu milleti de
yakıp kavuran müstevii (salgın) bır hastalık vardır: Bah-
şiş!' der.
Burada bahşişten murat rüşvettir. Devlet maJını çal-
maktır. Devlet, millet zaranna hırsızlıktır.
'Gustav Lebon' bu zengin görüşlerini yazalı otuz se-
neden fazla oluyor. Türk milleti yine o asil ve yûksek ırk-
tır.
Fakat Fransızmuharririn bahşişe aithükmü acaba bu-
gün dahı isabetinden çok kaybetti mi?.."
"HalkDostu" gazetesinde, üç sütun üstüne "Halk Dos-
tu" imzasıyla çıkan yazısının sonunda Mahmut Esat Bey, t
, şöyle diyoj:
zıyet ve usulleri çok farklıdır. Bugûnküler daha maharet-
lıdirier. Daha cesurdurlar. Şebekelen daha genıştır. Da- s
ha tehlikelidirler.
Mesela meşrutıyette -istibdatta olduğu gibi- ricalden
(mevkisahiplerinden)hırsızlarvardı. Bunlarmilletin endar
ve sıkıntılı zamanlannda hükümet kuvvetiyle vagon al- •
mak, memleketin ihtiyaçlanndan ihtikaretmek suretiyle
zengin olurlardı.
Hariçte ve dahilde bugünku idarenin yûksek şerefıni, i
kuvvetinikullanarakceplerini doldurmaya çalısanlar, bun-
laraönayak olaniarvardır. Bunlar çete halindedirler. Baş-
larrnda Hamidiye tezkereli Türkler vardıri..
Türk milleti bunlan dize getirinceye kadar uğraşacak- >
tır. Bunlar neler yaparlar, nasıl hareket ederier, korkma-'
dan milletin şerefiy/e nasıl oynarlar? Yann anlatmakta
devam edeceğız. Şımdilik şunu tereddütsüz kaydetme-
liyız ki inkılâp (devrim) bunlan da er geç teslim alacaktır.
Ceza günü uzak değildir. 'Gustav Lebon'un Türk mil-
leti hakkında yûksek görüşleri arasındaki o 'bahşiş' kay-
dı da sılınecektir."
Mahmut Esat Bozkurt'un yazısında eleştırdıği, teslim
olmasını ıstedıği bakanın adını ben de açıklamayacağım.
Ancak, o bakanın adı "hırsız" olarak, yıllar yılı Türkiye'de
söylenegelmişti.Mahmut Esat Bey, Mustafa Kemal'in ya-
verlerinden birinin bir yolsuzluğa kanştığını öğrenir, bunu
Mustafa Kemal'e de bildinr. Mustafa Kemal, ınanmak ıs-
temez. Sonra olayı, yakından yakalayınca, yaverin apo-
letlerini eliyle söker, onu Köşk'ten uzaklaştınr.
Mahmut Esat Bey'in yazdıkları bugün de geçerlidir. ,
Hırsızlar, çeteler cirit atmaktadır. Bunlar, yakalannı sıyır-'
mış görünseter de, halkın bunlan bilmedığini mi sanıyor-
lar? Bunlar, iplıkleri pazara çıkmış bırer budaladan baş-
ka bir şey değildirier! ,
••• !
Ankara'da şeriata karşı kadın yürüyüşü çok görkem-
iiydi. Gelecek günlerde yobazlar elinde dinin ne duruma
geldiğini sergileyecegim.
BULMACA SEDAT YAŞAYA1S
SOLMNSAĞA:
1/ "Değersiz, önem-
siz" anlammda argo
sözcük. 2/ Boyut-
lar... Sonunageldi-
ğı sözcüğe "vurul- 3
muş. tutulmuş, uğ-
ramış" anlamı ka-
tan sözcük. 3/ Kü-
çük gemi... Eskı
bır ağırlık ölçüsü
birimi. 4/ Hayvan-
lara vurulan dam-
ga... Şiirin satırla- 8
nndan her biri. 5/ g
Dünyamn en yük-
sek tepesi. 61 "Fiiller" an-
larmnda eskı sözcük... Kat
kat çakıl ve kumdan oluş-
muş yer kıvnmı. 7/ Içine su
konulan kulplu ve emziklı 3
kap... Yapma. etme. 8/Ger- 4
çek... Türk halk müziğinde
makam. 9/ Rusya'da
1917'den beri yayımlanan "
günlük gazete.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Zırh >a da silah... Oy-
lumlu. 2/Peşin parayla bel-
li bır süre için bır şeye alıcı olma işi... Salgı oluşturan or-
gan. 3/ Saniyede bir jullük iş yapan bir motorun güç biri-
mi... Bir köşeden karşı köşeye dogru kesilmış, katlarunış ya
da konulmuş olan. 4/ Satrançta bir taş... Giyecekleri tanıt-
mak amacıyla mankenlenn yaptığı gösteri. 5/Aynlık. 6/Ya-
hudi mancında, çölde yaşadığına ve bütün günahlann nede-
ni olduğuna manılan şeytan... "Kırmızı bir — oluypr so-
luğum ' Yüzümün yanmasından anlıyorum" (Cemal Süre-
ya). II Hayvanların boynuna asılan çıngırak... İstenı'len
nitelıkleri taşıyan. 8/Evinbölümü... Macanstan'da üretilen
ünlü bir şarap. 9/ Sovyetler Birliğı zamanında Gulag kamp-
lanndaki tutuklulara verilen ad... Güzel ötüşlü bir kuş.