Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAFA CUMHURİYET 15 ŞUBAT 1997 CUMARTESİ
12 DIZIYAZI
ŞeyhülislamHocazade'nin
ölüsübirçöplüğe atıldıMüthiş bir saldın Hocazade'yi yere serdi.
Bursa Kadısı onu hem jurnal etmiş, hem de
feci bir biçimde öldürülmesini sağlamıştı.
Cesedi, çıplak ve perişan bir durumda,
yerlerde sürüklendikten sonra şehir dışındaki
süprüntülüğe atıldı. Yüzüne bir tülbent bile
örtülemedi. Ertesi gün cenaze namazı
: kılınırken, cenazede Müslümandan çok
Hıristiyan vardı. Bunlar, Hocazade
Bursa'dayken, yaptırdıkları kiliseleri yıktırdığı
için, cenazesini seyre gelmişlerdi.
evhüiislamlar gelip geçti.
tstanbulcla kanşıklıklar eksik
olmadı. Hocazade Mesut
Efendi, bu makamı elde etmek
ıçin bin tiirlü fınldaklar
çevırdi. 'Çınar Vakasr, Istanbul'u
altibt ettı.(*) Ayaklanma, halkı
günicrce heşecan içinde yaşattı.
Başkaldıranlar içinde Yeniçeri kılığına
girnıiş hocalar da vardı.
Ayaıdanma, feci sonuçlandı. Bırçok
insan Sulıanahmet Meydanrndaki
çınara asılırkcn Memikzade'nın
müftilığı (şeyhülıslamlığı) ilan olundu.
jAma ağalar bunu kabul etmediler.
İEşkıya kılığına giren hocalar,
İYenıçerileri kışkırtıyorlar,
JHocazade'nın bu makama gelmesini
Üstijorlardr.
- Memıkzade Efendi'yi istemeziz. Anı
;(onu) müfti ideceklerine bir Yeniçeri
^aşçısı müfti olmak daha uygundur.
:Bö>lece Hocazade'nin şeyhülislam
olmasım sağladılar. Bu nedenle de
düşmanlan. Mesut Efendi'nin o
makama gelişine 'Müfti-i fitne'yi tarih
düşürdüler.
Bir zaman sonra Hocazade. Turhan
Sultan'la birlıkte devleti yönetmeye
başladı. Boynuyarah Mehmed Paşa'yı
(**) da o salık verip sadrazamlığa
getirdı. Yeniçeri ağasını idam ettirdi.
Kendısine çok yaran dokunan Istanbul
kaymakamını görevden aldırdı. Hırsı
ve yanlış hareketleriyle herkesi
kendisinden sbğuttu. Çınar Vakası'nda
Yenıçerileri kjşkırtrıgı da biliniyordu;
bu lekeden kurtulması olanaksızdı.
Boynuyaralı Mehmed Paşa bile onu
dinlememeye başladı. Turhan Sultan'a
haber yolladı:
r Bu âdemi yanlış sevk itmişiz. Başka
âdem tedariki gerekti.
Hocazade, dostu Haydar Ağazade'ye
koştu:
• Bu bunağı başka çare olmadıgı için
sevk eyledik. Şimdi ayağımızı almaya
çalışıyor. Bozcaada elden gitti, şimden
şonra kâfirler Istanbul'a gelir.
Yapılacak şudur ki Yeniçeri Ocağı'nı
harekete geçirip Sultan Süleyman'ı
tahta çıkarahm. Sen vezirol. âlemi
düzene sokmaya çalışalım.
Boynuyaralı. bunu haber aldı, Turhan
Sultan'a adam gönderdi.
Hocazade danışma için saraya davet
edildi. Hemen yakalandı, bir kayığa
bindirildi. Diyarbekir'e sürgün
ediliyordu. Bursa'ya geldi. Yollar
eşkıya ile kaplıydı. Kendini korumak
için levent yazmak istedi. Bu hareketi
saraya fena şekilde anlatıldı. Bursa
Kadısı, Hocazade'ye düşmandı, bu
yüzden onu jurnal etmişti. Saraydan
kesin emir çıktı:
"Padişah fermanına uymayarak
asker toplamakla uğraştığı için
katloluna..."
Bir gece Hocazade'nin evi kuşatıldı.
Müftü Efendi, mehtap seyrediyordu.
Şaşırdı:
- Bu herifler kimlerdir? Gice ile bunda
ne ararlar? Tiz hane sahibi gelsün!
Kılıcını kuşanıp gelenlere meydan
okudu. Ama müthiş bir saldın
Hocazade'yi yere serdi. Bursa Kadısı
onu hem jurnal etmiş, hem de feci bir
biçimde öldürülmesini sağlamıştı.
Cesedi, çıplak ve perişan bir durumda,
yerlerde sürüklendikten sonra şehir
dışındaki süprüntülüğe atıldı. Y'üzüne
bir tülbent bile örtülemedi. Ertesi gün
cenaze namazı kılınırken. cenazede
Müslümandan çok Hıristiyan vardı.
Bunlar, Hocazade Bursa'dayken,
yaptırdıklan kiliseleri yıktırdığı için,
cenazesini seyre gelmişlerdi.
Kadızadeliler, "Çakşır ve
don giymek dahi bid'attir"
diyorlardı...
Köprülii Mehmed Paşa sadrazam
olduğu sıralar (1656) Kadızadeliler
yobazlıklannı daha da ileri götürdüler.
Sadrazamlığa gelişinin ilk haftasında
bir cuma günü, Sultan Mehmed (Fatih)
Camisi'nde namaz kılınıyordu.
Müzezzinler mahfilde tatlı sesle naat
okumaya başladılar. Kadızadelilerden
biri ayağa kalktı, müezzinleri
susturmak istedi. Ortalık birbirine
kanştı. Az kalsın camide müthiş bir
kıyım olacaktı. ICadızadeliler bu
olaydan sonra büsbütün gemi azıya
aldılar, sofilere düşmanlıklannı
gıttikçe arttırdılar.
Sonunda tstanbul'daki ve tstanbul
dışındaki tekkeleri, hankâhlan
yıkmaya, taşlanm topraklannı denize
"Bitlı slytute ıı rifvttt tlıt
Ahmet Refik Altınay'dan aktaran Alpay Kabacalı 6
Koca Köprülü, birkaç saat içinde, devleti
yıllardan beri uğraştıran sorunu çözüverdi.
Hatta Kadızadeliler hakkında sürgün cezası
öngörerek iyilikseverlik bile etti. O gün
ayaklanmayı yatıştırmak için Sultan Mehmed
Camisi'ne adam göndermeye bile gerek
görmedi. "01 saat" Üstuvanî, Türk Ahmed,
Divane Mustafa gibi ileri gelen Kadızadeli
şeyhlerini yakalattı, hepsini de Kıbrıs'a
sürerek halkı yobaz düşüncelere kurban
olmaktan kurtardı.
dökmeye karar verdiler. Hemen
silahlandılar, Sultan Mehmed
Camisi'nde toplanmak için sözleştiler:
- Ümmeti Muhammed'den olan yann,
harp aletiyle camide hazır olsunlar.
Din hizmetine katılsınlar. diye halka
haber saldılar.
Kadızadeliler o gün büyük bir silahlı
kalabalıkla tekkeleri basacaklar.
hepsini yıkacaklar, rastladıklan "saçh
ve taçh dervişan fukarasına tecdid-i
ünan" ettireceklerdi (iman
yenileteceklerdi). Kabul etmeyenlen
tepeleyecekler, sonra "cumhur Oe"
padişahın huzuruna gelecekler, bütün
bid'atlann (Hz. Peygamber'den sonra
ortaya çikan şeylerin) kaldınlmasına
ferman alacaklardı. Camilerdeki
minarelerden birer tanesinı bırakıp
öbürlerini yıkacaklardı.
Hocalan anlamayanlar, hiç olmazsa
hoş bir sesle okunan Kuran'ı dinlemek
için camiye geliyorlardı. tbadet, yanık
bir sesle okunan ilahilerle bir kat daha
gönül yumuşatıyor ve çekici oluyordu.
Şimdi bu da ortadan kalkacaktı.
Kendileri "elhan"dan (ezgiden)
hoşlanmıyorlardı ama, yapmadıklan
rezalet yoktu.
Kadızadelilerin en ileri gelenlerinden
biri, "bıyıklannı üraş, ve inanışınca her
halini Peygamber'in sünnetine
uydurmak" davasındaydı. Tütün
içmek, ipekli giymek, bıyığını
kırkmamak ve benzerleri, onlarca
büyük suç sayılırdı.
Kadızadelilerden Türk Ahmed'e biri
sormuş:
- lyi bid'atlan da, bütün kötûlükleri de
kaldırsanız gerek. Bu çakşır ve don
giymek de bid'attir. Anlan dahi
kaldınr mısız?
- Beli (evet), demiş. Anı da men ideriz.
Futa ve peştemal kullansınlar.
Herif tekrar sormuş:
- Kaşık kullanmak da bid'attir Anı ne
işlersiz?
- Anı da kaldınnz. Taamı (yemeği)
elleriyle yisünler. Zehir değil a
yidükleri taam. Ellerine bulaşmakla ne
lazım gelür?
Adam sonunda dayanamamış:
- tmdi efendiler, halkı âlemi soyup
kötü çıplak çöl Arabı kıyafetine
koymak istersiz!
Toplulukta bulunanlar gûlmeye
başlamışlar. Sonra içlerinden biri söze
kanşmış;
- Ya sultanım, kaşıklar yasak oldukta,
bir alay kaşıkçı fukarası ne işlesünler?
IVMehmed
zamanmda
SuÜanahmet'te
uygulandı
Recm (zina yapan kadının toprağa
gömülüp taşlanarak öldürülmesi)
ilk kez IV. Mehmed döneminde
(1648-1687) uygulandı. H. 1091'de
(M. 1680) Aksaray'da kavaf
AbduDah Çetebi'nin kansı bir
Yahudi ile yakalandı. Ancak olayı
görüp de tanıklık eden kimseler
bulunması gerekiyordu ki, bu da
güçtü. Böyle olmakla birlikte,
kadınm recmine karar verildi.
Padişah da bunun uygulanmasını
görmek istedi. Sultanahmet
Meydanı'na bakan Fazlı Paşa
Sarayı'na geldi. Halk, meydana
akın akın yığıldı. Kadmla Yahudi
hapısten çıkanldı. Kadını orada
özel kazılan çukura gömdüler.
"Cem olan nâsın (toplanan
insanlann) her biri bir taş atub
recm ile helak evlediler" Yahudi
korkusundan Müslüman olmuş,
ancak yine de kafasını kılıçtan
kurtaramamıştı.
- Misvak ve tesbih yapıp geçinsünler,
demiş Türk Ahmed.
- Misvak ve tesbih zanaatını
Aksaray'da Taraklı Türklerine
işledirsiz. Harameyn (Mekke ve
Medine) fukarasına da geçinecek bir
zanaat bulun, diye o zarif zat
Kadızadelilerin düşünüşüyle bir güzel
alay etmiş.
Kadızadelilerden ulemanın birçoğu da
bıkmıştı. Köprülü Mehmed Paşa.
Sultan Mehmed Camisi'nde
toplandıklannı haber alınca, hiç tavnnı
bozmadı. Önce şeyh efendilere haber
yolladı:
- Fesada yol açan bu gibi işlerden uzak
dursunlar. dedi.
Dinlemediler. Sonra ileri gelen
ulemayı topladı. Kadızadelilerin
hareketleri ve yolu hakkında
görüşlerini sordu. Cezalandınlmalan
gereğini onlara da onaylattı. Konuyu
padişaha sundu, öldüriilmeleri için
buyruk aldı.
Koca Köprülü, birkaç saat içinde,
devleti yıllardan beri uğraştıran sorunu
çözüverdi.
Hatta Kadızadeliler hakkında sürgün
cezası öngörerek iyilikseverlik bile etti.
O gün ayaklanmayı yatıştırmak için
Sultan Mehmed Camisi'ne adam
göndermeye bile gerek görmedi.
"Ol saat'' Üstuvanî, Türk Ahmed,
Divane Mustafa gibi ileri gelen
Kadızadeli şeyhlerini yakalattı,
hepsini de Kıbns'a sürerek halkı
yobaz düşüncelere kurban olmaktan
kurtardı.
Köprülü, düzenbaz
şeyhi boğdurdu
Köprülü devrinin en sözü geçer şeyhi,
Şeyh Salim'di "Ruhlarıçağırma,
onlan kullanma ve sihir yapma"
iddiasındaydı. Çevresinde bir sürü
hileciler ve kalpazanlar vardı. Asıl
amaç, din görünümü altında ahmak
kişileri dolandınmak, para yapmak,
zevk ve eğlencenin yolunu bulmaktı.
İleri gelen kişiler, şeyhin çevresinde
toplanırdı. Bazan bunlann yanına
yalandan külahlı ve dolamalı baltacılar
girerler, Şeyh Efendi'nin elini öperler,
"Valide Sultan Hazretlerinden olmak
üzere ağır boyama sanlu bir hiiküm
tezkeresi" sunarlar. kabulünü rica
ederlerdi.
Şeyh Efendi. paraya gözünün ucuyla
bakar, ama hiç dokunmazdı. Yalnız
tezkereyi "naz fi istiğna (tokgözlülük)"
ile okur, Valde Sultan'a cevap yazardı.
Parayı hemen dervişleri kaldınrlardı.
Şeyhin böyle Valde Sultan ağzından
tezkereler yazarak kendisini halka pek
nüfuzlu gösterdiğine sık sık rastlanırdı.
Bu durumu görenler, "Şeyh Efendi'nin
ne büyük şanı vardır ki, bu kadar
iltifata erişti deyu" mallannı satarak
şeyhin gözüne girmeye çalışırlardı.
Şeyh Salim, peygamberin yakınlannın
soyundan geldiğini öne sürerdi.
Çevresini alan Türkler ise, kendi
soylanndan çok Arap büyüklerini
ulularlar, ulusal duygudan yoksun,
dinin inceliklerini anlamaktan âciz.
bilmedikleri bir dilin sihirli çekimine
kapılmış, Şeyh Efendi'ye avuç avuç
para verirlerdi. Saray üeri gelerderi de
şeyhin dolabina tutulmuşlardı. Şeyh,
"ipek mukataasından ve başka gelir
kaynaklanndan ve vakıflardan günlük
bin akçe kadar görv\ sağlamıştı.'*
Köprülü Mehmed Paşa bütün görevleri
yoklattığı sırada Şeyh Salim de
Köprülü'nün yanına geldi. Beratlannı
ortaya döktü. Sadrazam, aldınşsızca
bakarak:
- tstanbul gümrüğünden iki yüz akçe
bağlayın. Şeyhin geçimine yeter, dedi.
Şeyh Salim hiddetlendi:
- Padişah ihsanıdır, nıçün kat idersüz?
Köprülü tatlılıkla davranmak istedi:
- Sabritsen gerektir. Ve hem hazinenin
sıkıntısı vardır. Şimdilik bu miktar ile
yetinin. Inşallah bolluk zamanında
yine ikram edilir.
"Amma edepsiz .Arap çekinme ve
utanma perdesini yırtıp'* yerinden
firladı:
- Biz size gör ne işleriz! diye
söylenerek çıktı.
Köprülü öfkeyle gülüp hiç sesini
çıkarmadı, hemen asesbaşıya söyledi,
şeyhi çarçabuk yakalattı. Bir temiz
"tokatlattı.'' Gene o saat. "Dine aykın
sözleri ve durumlan ortaya çıktı" diye
padişaha haber yolladı. Hemen o gece
şeyhi boğdurup denize attırdı.
(*) 'Vaka-i Vakvakiye'olarakda
tarihlere geçen olay (1656), sikkenin
ayarımn bozulması ve askerlerden bir
kesimin maaş alamaması yüzünden
çıkmıştı.
(**) 'Boynueğri' santyla da anılan
Mehmed Paşa, 1656 'da altı ay kadar
sadrazamhkta bulundu.
Sürecek
POLİTİKA VE ÖTESt
MEHMED KEMAL
Çelebi Bir Korsan...
Elinde bir kitap, saçları salkım saçak demirden
heykelin önünden haftada 3-4 kez geçerim. Bu hey-
kelin llhan Koman adında bir heykeltıraş tarafın-
dan yapıldığını bilirim de bir kerecik olsun inip ya-
kından bakmadım. Heykeli öyle kanıksamışımdır. ll-
han Koman, birçok yakın arkadaşımın arkadaşıdır.
Örneğin Can Yücel, ÖmerUluç... Hakkında birya-
zı yazdığımı da sanıyorum (belki de yazmadım).
ısveç'te yıllardır bir teknede yalnız yaşayan bir
heykeltıraş olduğunu herkes gibi ben de duymu-
şumdur.
Geçende gazeteye Fatma Semiha Uçuk geldi.
Bana ilginç bir kitap verdi. Kitap bir derlemeydi. ll-
han Koman için yazılmış yazıları, anılan, anlatılan-
lan, izlenimleri, şiirieri, mektuplan içeriyordu. Fotoğ-
raflar vardı sonunda. Bir resim vardı ki ilk kez bura-
da yayımlanıyordu. Ben de ilk kez göriiyordum.
Dört kiştydiler: Yusuf Erşahin, Nazım Hikmet, Lüt-
fü Özkök, llhan Koman. 1958 yılında bir Fransız lo-
kantasında çekilmişti.
Yakınları takılırlardı: "Bir Osmanlı çocuğu paşa
olur heykeltıraş olmaz" diye.
Çeteciliğin günümüzde moda olduğu bir dönem-
de bir çete öyküsü de biz anlatalım: Avukat Nadir
Bey'den aktanlan bir öykü şöyle:
lttihat ve Terakki'nin önemli kişilerinden Hacı Adil
Bey, Trakya'daki çeteciliği önlemek için en geniş
yetkilerle Edirne'ye vali atanıyor. Astığı astık, kesti-
ği kestik bir Vali Paşa'dır. Tapu dairesindeki karma-
şık bir yolsuzluğun düzeltilmesi içtn öncülük eder.
Vali Paşa'ya gidip ricacı oluriar.
Gelenleri nazik ve kibarca karşılar; Hademeye
kahve ısmarlar. Kahveler gelir, sohbet de başlar.
Vali Paşa nedense sözünün bir yerinde "Ben ada-
mı önce asanm, sonra da Babıâli'ye yazanm" der.
llhan Koman'ın dedesi Şeref Bey oturduğu kol-
tuktan kalkıp elindekı kahve fıncanını valinin masa-
sına bırakır. Sonra yumruğunu sıkar, valiye doğru
uzatarak:
"Sen Ivan'ı, Dimitri'yi asarsın, sıkı mı, beni asa-
sın" der, çıkıp gider.
Ortalık sus pus olur.
Herkes ne yapacağını şaşınr.
Hacı Adil Bey, iki eliyle önce kaşlarını sıvazlar,
sonra sakalını, yüzünü sıvazlamaya başlar.
Gazetesinde de cesurdur:
"Sen nereye gidiyorsun telgrafçı Talat" diye yaz-
dıöı anlatılır. Talat Paşa'dan bile korkusu yoktur.
îsmet Paşa ile dargındır.
Sisli birsonbahargünündeYörük Ali Plajı'ndals-
met Paşa ile karşılaşır. Kucaklaşır. Barışır.
Meclis'te Lozan Antlaşması'nı eleştirirken,
"Paşa Paşa, bu milletin çocuklan sen/ bağışla-
maz. Rumeli'yi iki paraya sattınız" der.
llhan Koman da ilginç kişilerdendir.
"Kafam kızdı mı açılınm denize. Evden çıkınca ev
aramaktansa gittim bir eski tekne aldım. Şimdi ora-
da otururum. Bak ben Isveç'te göçmenim. Bura-
ya 1958'degeldim" der.
Edirne'yle ilgisi eskıdir. Doğduğu konak Edir-
ne'dedir, hâlâ bütün görkemiyle durur. Oktay Ekin-
ci'ye bu kıtabı gosterdığimde derhal konağı söyle-
di, buldu. Oktay Rifat'ın dizesi: .
Çelebi bir korsandı o ' _" ~ i
Fora ediyor bütün yelkenlerini -.
Ne güzel yanıp sönüyor
Işıklar, ışıklar, ışıklar.
BULMACA SEDAT YAŞAYAH
SOLÛVNSAĞA:
1/Türkhalkmüzi-
ğmdeki ayaklar-
danbiri.2/Kanşık
renkli... Türk mü-
ziğinde bir ma- 3
kam. 3/ Güzel ko-
kulu çiçekler açan
bir agaççık... Gü-
ney Afhka Cum-
huriyeti'nın plaka
işaretı. 4/ Manga-
nez elementınin
sımgesı... Sıtma
mıkrobunu aşıla-
yan sıvrisınek. 5/
Çabuk davranan, çevik...
Bir cetvel rürü. 6/ Pamuk-
tan dokunmuş basma... Ta-
nım. 7/ Kaynağı mıtolojik
çağlara dayanan kirişli bir
çalgı... Devlet dairelennin 4
gereksınımlennı karşıla-
yan kuruluşumuzun kısa
yazılışı. 8/Balık avlamak-
ta ya da yük taşımakta kul-
lanılan büyük kayık. 9/
Belli bir amacı olmayan,
dayanıksız söz ya da ko-
nuşma... Matematikte kullanılan sabit bir sayı.
YUKAREÖAN AŞAĞIYA:
1/Beyaz üstüne koyu benekli postuyla tanınan köpek cin-
sı. 2/Arpa, buğday ve benzerlerinın kalburdan geçırilmiş bö-
lümü... Bir nota. 3/Demıryolu... Öldürme, yok etme. 4/Be-
zeme ışlerınde kullanılan bir cıns cıla... Dolaylı olarak an-
latma. 5/Namazçağnsı... 1944'te Bandırmayakınlanndaba-
tan Türk yolcu gemisı. 6/Bır savaş uçağı tipı... Nikelin sim-
gesı. II Konut.. "- - - senin, senın bu teceddüt, bu inkılâp"
(Tevfık Fikret). 8/ Bir ilimiz... Parola. 9/ Kekelemek ya da
söyleyiş hatast yapmaktan çekinerek konuşmaktan korkma.
T.C.
BEYOGLU 2. SULH HUKUK
HÂKÎMLİĞİ'NDEN
1996'840
Mahkememizin 23.1.1997 tanh ve 1996/840 esas,
1997/18 karar sayılı ilamıyla Trabzon, Maçka, Ormaniçi
köyü. cılt 039 sayfa 63 kütük 53'te Süleyman ile
Zülfüye'den olma 27.8.1982 doğumlu Nur Büyükyılmaz
ile 1.10.1984 doğumlu Onur Büyükyılmaz'a aynı yerde
kayıtlı bulunan 16.8.1966 doğumlu Fatma Büyükyıl-
maz'ın MK'nin 357. maddesi gereğince vası olarak tayi-
nine karar verilmiştir. Ilan olunur. 12.2.1997
Basuı: 5759
T.C.
EATİH1. SlİLH HUKUK
HÂKİMLtĞrNDEN
1996/1072
Mahkememizin 1996/1072 esas ve 1997/40 karar 29.1.
1997 tarihh kararı ile Erzincan Kemaliye, Yukanumutlu
köyü, cilt: 098/01, sayfa: 35, kütük: 12'de nüfusa kayıtlı
bulunan Turan ve Nuray oğlu 1.1.1978 doğ. Hasan
Tarakçı'nın hastalığı sebebiyle kısıtlanmasına.
Aynı yerde nüfusa kayıtlı bulunan annesi Hüseyin ve
Gûlüzarkızı 1.3.1955 doğ. Nuray Tarakçı'nın M.K. 369/2
mad. gereğince velayeti altına konulmasına karar verilmiş
olup, karar ılan olunur. 6.2.1997
Basın: 5766