23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
"15 ŞUHAT1997 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER 11 .Albıight, önümüzdeki iki yılın Kıbns sorununun çözümü açısından büyük önem taşıdığını belirtti ABDKıbns• 1997 Kıbns'ta çözüm yılı olacak şeklinde açıklcmalarda bulunan Washington yönetimı, soraut bir adım atılamaması üzerine çareyi süreyi uzatmakta buldu. ABDDışişleri Bakanı Albright "1997-1998 yıllar Kıbns için çok önemli fırsatlarla dolu bir dönem olacak" dedi. Dış Haberier Servisi - ABD Dı- şışleri Bakanı Madeline Albright, önümüzdeki iki yılın Kıbns soru- nunun çözümü açısından büyük önem taşıdığını bildirdı. ABD'nin yeni Dışişleri Baka- nı Albright, Reuter ajansına ver- dıği demeçte, 1997-1998 yıllan- nın Kıbns ıçin fırsatlarla dolu bir dönem olacağmı vurguladı ve "Zamanı leyhimize kullanmalı- yız" dedı. 23 ocak tanhınde War- ren Christopher'dan boşalan dı- şişlen bakanlığı kolnıguna oturan Albnght, o günden bu yana kong- rede yaptığı konuşmalarda sık sık Kıbns sorununun kendisi için ön- celik taşıdığını vurgulamıştı. Netanyahu'ya F-16 güvencesi • İsrail Başbakanıyla görüşen Clinton, tsrail'ıngüvenliğini göz önünde tutarak Suudi Arabtstan'dan F-16 talebi geldiği taktirde bu isteği sıkı biçimde inceleyeceklerini söyledi. VVASH1NGTON (AA) - ABD Başkanı Bill Clinton, ABD'nin Israil'in güvenliği- ni ve askeri üstünlüğünü zayıflatmak gibi bir nıyeti olmadığmı. Suudı Arabistan'a F- 16 savaş uçaklan satışı gündeme gelirse bunun göz önünde tutulacağını söyledi. Washıngton'da tsrail Başbakanı Benya- min Netanyahu ile görüştükten sonra ba- sın toplantısı düzenleyen Clinton, Riyad yönetiminın ABD'den F-16 uçaklan satın almak için resmen başvurmadığını belir- terek "Bu tür istekleri inceeteyip sık doku- yacaklannı'' kaydetti. Clinton, ABD ıle Suudı Arabistan ara- sında savunma ışbirliği alanındaki işbirli- ginin Israil'in güvenlığıne katkıda bulun- duğunu söyledi. Netanyahu, öncekı gün ABD'ye gelir- ken yaptığı açıklamada, ABD'nin Riyad'a 100 kadar F-16 savaş uçağı satmaya niyet- li olduğunu iddia etmiş ve bunun Ortado- ğu'daki askeri stratejik dengeyi bozacagı- nı ileri sürmüştü. Clinton, İsrail ile Sunye arasında 1 yıl- dır askıda bulunan banş görüşmelerinin yeniden başlayabileceğıni görmekten memnun olduğunu bildırdi. Washington'da îsrail Başbakanı Benya- min Netanyahu ile görüştükten sonra ba- sın toplantısı düzenleyen Clinton, bu gö- rüşmenin kendisinde Sunye-lsrail diyalo- gunun yeniden başlayabileceği izlenimini uyandırdığını belirtti. Clinton "Görüşme- lerin yeniden başladıgını görmek tsterim" dedi. Clinton, iki ülkenın banş yapmak iste- diğine inandığını ve ABD'nin bu konuda yardımcı olacağmı kaydetti. Suriye ve Israillı askeri yetkılilerin Was- hington yakmlannda başlattıkJan görüş- meler sonuç vermemiş ve görüşmelere ge- çen yılın şubat ayında ara verilmişti. Îsrail ile işbirliğine Refah frerri ŞERKAN DEMİRTAŞ ANKARA -israil ileyapı- lan askeri ve savunma ışbırli- gi anlaşmalannı iptal edeme- yen RP, iki ülkenin Güneydo- ğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında yapmalan öngö- rülen tanm projelerini don- durdu. Genelkurmay Başka- nı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın 24-27 şubat günlennde yapacağı zıyarete büyük önem veren tsraillı yetkılıler, Dışişleri Bakanı David Levy'nin 10 martta Turkiye'ye yapacağı gezıde Başbakan Necmettin Erba- kan ile görüşmesi durumun- da «Ankara Tel-Aviv ilişkik- rinin doğru yolda oiduğu- nun" ortaya çıkacağını bildir- diler. Filistin Cumhurbaşkanı Yaser Arafatın da aynı tarih- lerde Türkıye'de olacağı be- lırtilerek u Bu bir denge ziya- reti" yorumu yapıldı. Iktidara gelmeden önce İs- rail ıle yapılan askeri işbirli- ği anlaşmasını yırtıp atacağı- nı söyleyen, ancak ıkinci bir savunma sanayıi işbirliği an- laşmasma dahı engel olama- yan RP yönetimı, iki ülkenin GAP kapsamında yapmalan öngörülen tanm projelerini dondurdu. Cumhuriyet'e bılgi veren tsraılli biryetkili, iki ülke ara- smdaki ılişkilerin "istenilen düzeyde" olmamasına karşın memnuniyet vencı olduğunu belırterek RP'nin iktidara gelmesinin ardından tanm projelerinın işletilemediğini • kaydetti. Israil'in, GAP çalış- malanna katılmaya ve Türki- ye ıle işbirliği yapmaya istek- li olduğu belirtildi. Israil'in özellikle "azsuylaçokürün" elde edılmesi konusunda üs- tün bir teknolojı geliştirdıği- ni kaydeden Türkiye, aynı teknolojinin GAP'ta da kulla- nılmasına sıcak bakmıştı. Israilli yetkili, Dışişleri Ba- kanı Levy'nin 10 martta ya- pacağı gezinin önemine dik- kat çekerek "Eleaimacakesas konu Türkiye-tsrail ikili ilişki- leri. Ve bu ilişkinin geliştirB- mesi. Biz, Türkhe ile ilişkile- rimizde soru işareti olmasını jstemhonız. RP'nin iktidara gelmeden önce söylediklerini herkes biliyor. Önceleri biraz kaygılıydık ancak eskiye oranla şimdiki soru işarede- rimiz çok azakh" diye konuş- tu. Levy'nin Ankara temasla- n sırasında Başbakan Erba- kan ıle görüşme olanağının sağlanmasını beklediklerini anlatan yetkili. u Başbakan, Dışişleri Bakanı ile görüşürse, bu iki ülke flişkilerinin doğru yolda gittiğinin bir göstergesi olacak" görüşünü kaydetti. Protokol kurallanna göre Dı- şişleri Bakanı'nın ziyaret et- tıği ülkede, Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından da kabul edilmesi gerekiyor. Karadayı'nın, tsrail'in da- veti üzerine gerçekleştirdiği ziyaret sırasında, F-4'lerin modernizasyonu ve Türkiye- lsrail Askeri Eğitim ve Sa- vunma Sanayii tşbirlıği an- laşmalan kapsamında da te- maslarda bulunacağı kayde- dildi. Albright "Kıbns da gerginli- ğin artmasuıdan dolayı kuşkusuz bepimiz kaygı duyuyoruz ve duru- mun daha da kötüye gitınemesi için gerekeni yapmak istiyoruz" dedi. Dışişleri Bakanı Madeline Albright "Kıbns'ın (Rum yöneti- mi)Avrupa Biriiğine üye oima ar- zusu ve 98 yılında yapüacak se- çimler göz önüne alındığında 1997-1998 yıllannın adaaçısından büyük önem taşıyan bir dönem otacağına inanıyorum" dedi. Sorunun çözümü için henüz "kağıt üzerinde bir strateji oluş- turmadığınr ıfade eden Albnght "Ancak önümüzdeki bu iki yıhn gerginlikleri gidermek ve zama- nın lehimize işlemesini sağlamak açısından çokönemli olduğunu bi- Kyorum" dedı. Adada geçen yazdan bu yana meydana gelen şiddet olaylan gerginliğin iyıce tırmanmasına neden olurken Kıbns sorununu çözme ginşimlen de yeniden hız kazanıyor. Bırleşmış MılletlerGenel Sek- reten Kofi Annan. öncekı gün yaptığı açıklamada. uluslararası örgütün "Liderier arasında yüz yüze diyalogu mümkün kılacak ortakzemini oluşturmayı umduk- 181™!" belintı ve bu amaçla gin- şımlerinı sürdüreceklerinı kaydet- ti. Kabns Rum kesimınde 1998 yılı başlannda seçim yapılacağı- nı anımsatan Annan. "Cst düzey görüşmeler bu yıl içinde, hatta ey- lül ayından önce gerçekleşirse çok ivi olur. Yoksa adayı seçim telaşı sarmış olacak" HflVfltfl fJÖHlJK ^^^ vılının acılan-vesevinçlerîfotoğraflarda kaldı. Dün- l i U J / i f l U M(/»»M^ yaBasmındaEnhiFotoğrafvanşmasındabirinciseçi- len Fransız fotomuhabiri Kerim Daher'üı bu fotoğrafi, İsrail'in Güney Lübnan'a düzen- lediği füze saldınlanndan birinde yıkılan bir cvdcn çıkanlan Lübnanlıyı gösteriyor. 18 Nisan 19% tarihinde Nebatiye'ye düzenlenen saJdında ağır hasar gören evin yıkınülan arasından çıkanlan Lübnanh, soluk soluğa yeniden hayata dönmeye çalışıyor. ^ 1 •A IJru&uav 'da nptrnl si7intısı Petro1 taşıyan %JI UgUUy UU JJVUUl Sl^ltlllSl ğ, ^a^,,. g a z e t e manşetlerinde sıklıkla yer alıyor. Uruguay'da Panama bandıralı tankerden sızan petrol çevreyi tehdit ediyor. Kıyjdan 20 mil uzaklıktaki bulunan San Jorge adındaki tankerden sızan pet- rol, Maldonado'daki Jose Ignacio kumsalının içlerine doğru ilerledi. Sızıntının, deniz as- lanlarının dünyadaki en büyük yaşam alanı olan Isla de Lobos'u tehdit ettiği belirtiliyor. Doğu Akdenîz^e çevre alarmıDış Haberier Servisi - Dünyanın zengin canlı çe- şıthliği nedeniyle bir an önce koruma altına alınma- sı gereken en önemli 17 noktası arasında Doğu Ak- deniz de bulunuyor Uluslararası Koruma Grubu tarafından hazırlanan ve dünyanın canlı çeşıtlililiği bakımından zengin 17 bölgesini gösteren haritada Doğu Akdenız'e de yerverildi. Haritanın tanıtıldığı basın toplantısında, dünya liderlerine dünyadaki canlı çeşitliliğınin korunma- sı yolunda daha çok çaba harcamalan çağnsı yapıl- BP'yi eleştirenlere ölüm tehdidi dı. Grup tarafından yapılan açıklamada, dünyadaki canlı çeşidinin yansının yüzde 2'lik yüzeyinde ya- şadığını belirtilırken hazırlanan haritanın doğal zen- gınlığın korunmasına faydalı olacağmı belirtildi. Haritaya göre canlı çeşitlerinin yansı tropikal ıkli- mın hüküm sürdüğü bölgelerde yaşıyor. Bu canlı- lar arasında sadece bu bölgede yaşayan degişik bit- ki ve omurgasız canlılar da bulunuyor. Grup sözcü- sü RusseJ Mhtermeier. dünyadaki çevre kuruluşla- nnın yanı sıra Dünya Bankası gıbi diğer kuruluşla- nn da bu bölgelerin korunması için destek vermesi gerektığini ıfade etti. MittErnıe- ier "Her ülkenin biyolojik çeşit- lüiği kendi geleceği için önemli- dir ve ulusal planlamalan yapı- urken en önemli unsunı olarâk görülmeBdir" dedı. Grup tarafından hazırlanan haritada canlı çeşitlıliği açısın- BRÜKSEL (AFP) - British Petroleum (BP) şirketinin Kuzey Kolombiya'daki etkinlikleri aleyhine kampanya yürüten altı kişinin sürekJi ölüm tehditleri aldıklan bıldirildi. Avnıpa Parlamentosu'ndaki kanıt toplama kurulunun başındaki Ingiliz tşçi Partisi Mılletvekilı Richard Hımitt, adlannın açıklanmasını ıstemeyen altı kişınin banda alınan ifadelerinin, BP'nin Kolombiya'nın Casanare bölgesinde kanştığı insan haklan ıhlallerine ilişkin olarak toplanan kanıtlann en sonunculannı oluşturduğunu söyledi. Hovvıtt, son ifadelenn, BP'nin bölgede yarattığı korku havasının kanırı olduğunu belirtti. Tanıklardan biri, milislerin gece yansı evini basarak kendısini ölümle tehdit ettiklerinı anlattı. İnsan haklan ıhlallerine kanştığı savlannı kesinlikle reddeden BP ıse Kolombiya hükümetinin bu savlan araştırmasını ıstemıştı. 1995 yılında Kolombiya hükümeti için hazırlanan ama basılmayan bir rapor, BP'yi, grevcilerin ve göstericılenn video filmlerini orduya vermekle, dayak, cinayet ve kayıp olaylanna kanşmakla suçluyordu. Raporda, BP'nin çevreye büyük Bogota'da gelecek haziran ayında açılacak Birleşmış Milletler Yüksek Mülteciler Komıserliği (UNHCR) bürosunun, BP'nm etkinliklerini izlemekle görevlendirilmesini de istiyor. dan zengin 17 bölge şöyle sıra- lanıyor. Örta ve Güney Amerika: Ve- nezüela'da Tropikal Andes Or- manlan, Kolombiya, Ekvador, Peru, Bolivya, Brezilya'daki Cerrado Ormanlan, Panama"da Danen Ormanlan, Kolombiya ve Ekvator'da Choco Ormanla- n, Antil Adalan. Meksıka ve Or- ta Amerika'da Meso-Amerikan Ormanlan. Afrika: Batı Afnka'daki Gine Ormanlan, Güney Amerika'da Cape ve Batı Cape'deki alanlar, Madakaskar Adası. Asya: Endonezya'da Sunda Bölgesı, Malezya, Bruneı, En- donezya'da Doğu Sunda Bölge- si, Filipinler, Hindistan'nın Ba- tı Ghats, Sri Lanka. Avustralya: Yeni Kaledonya, Polinezya, Ha- waii ve Fiji'nin de arasındaki Mikronezya Adalan. I KORELER KRİZİ LZUN SÜRECEK Pekin zaman kazanmaya çahşıyor Dış Haberier Servisi - Çin, baş- kent Pekın'deki Güney Kore B0- yükelçiliği'ne sığman Kuzey Ko- re Işçi Partisi Sekreteri Hwang Cang-Yop'un neden olduğu bu- nalımı çözebilmek ıçın zaman ka- zanmaya çalışıyor. Arada kalan Çin, her iki ülkeyi de kırmaktan çekiniyor. Dışişleri Bakanı Kian Kiçen, Güney Kore Dışişlen Bakanı Yu Çong-Ha ile dün yaptığı görüş- meden sonra olaylann çok çabuk geliştiğini ve bir çözüm buhnak için zamana gerek olduğunu be- lirtti. Güney Kore hükümeti, Cang- Yop'un güven içinde Güney Ko- • Kuzey Kore ile siyasi, Güney Kore ile ekonomik işbirliği içindeki Pekin, Seul Büyükelçüiği'ne sığman Kuzey Koreli yetkiliyi ne yapacağmı düşünüyor. re'ye gelmesinin sağlanmasını is- terken Çin, Kuzey Kore'nin, Cang- Yop'un kaçınldığına yöne- lik savlannın araştınlacağını be- lirtiyor. Kuzey Kore ise Cang- Yop'un ıade edilmesini istiyor. Bu talepler karşısında kararsız kalan Çin, her iki ülkeyle de ıliş- kilerini bozmak istemediğı ıçin oyalama taktiği kullanıyor. Pekin, sosyalistmüttefiği Kuzey Kore ile yeni tican ortağı ve yatınm kay- nağı Güney Kore'nin arasında bir seçim yapmak zorunluluğuyla karşı karşıya kaldı. Pekin'deki Ba- tılı diplomatlar. Çın'in, Hwang Cang-Yop'un Güney Kore'ye git- me isteğine saygı göstermekten başka seçeneğı olmadığı görüşün- de birleşiyor. Çin Dışişleri Bakanı Kian Ki- çen, banşı tehlikeye düşürmemek için taraflann sorunu soğukkanlı ve sakin bir biçimde ele almalan gerektiğini belirtti. Güney Kore Dışişlen Bakanı Yu Çong-Ha ise Çin ile Güney Kore arasındaki gö- rüşmeierin süreceğinı söyledi. ORUŞ/ Prof. Dr. EROL MANİSALI AvrupaBirliği'nin(AB), 1997'ninorta- sında yapacağı hükümetler arası top- lantıda ele alınacak temel konulardan birtanesi, AB'nin, genışleme süreci ile ilgii politikaların gözden geçirilmesi ve • yeni degeriendirmelerin yapılmasıdır. > Türkiye bu toplantıda "AB'nin oyalama tuıağına" düşmemeli ve Turkiye'ye iliş- kir AB politika ve uygulamamalannda "somut yanıtlar" istemelidir. '• AB, şu andaki pozisyonu itibariyle, r Ttrkiye'ye karşı izlediği politika hedef- lerne, 6 Mart 1995 Belgesi ile fazlasıy- la ulaşmışdurumdadır. Bu belge ileTür- ki^e'yi kendine bağlamış, dışlamamış ve kendi güdümü altına almıştır. Türk psan tamamen AB'ye açılmış, Türkiye AB'nin dış ekonomik politikasını uygu- lanakla yükümlü hale gelmiştir. Türk iş- gicü, serbest dolaşıma sokulmamış, mırjinal mali yardımlan bile AB, tek yan- lı îloke edebilecek konuma gelmiştir. Tirkiye, hiçbir AB karar mekanizması içnde yer almazken adeta bir tam üye- niı, altına girdiği yükümlülükler altına t e ; yanlı olarak sokulmuştur. Türkiye-AB îlişkilerinde 'Oyalama Tuzağına' Düşmeyelim Bu durum, AB için ıdeal bir yapılan- madır ve Türkiye AB güdümü altına gir- miştir. Ancak 6 Mart Belgesi imzalanır- ken gözü kapalı olarak alkış tutan bazı çevreler, yavaş yavaş gerçeği görmeye ve tek yanlı yükümlülükleri fiilen üzerin- de hissetmeye başlamışlardır. Iş çevre- lerinde, siyasal partilerde, TBMM'de ve diğer bazı "etkıli çevrelerde" tepkiler or- taya çıkmaya başladı. AB bu tepkileri bertaraf edebilmek ve Ankara'da "Bu işe baş koyan ve gümrük birliğini iç po- litika malzemesi olarak kullanan" bazı kişi ve çevrelerı Türk kamuoyunda ra- hatlatmak ve Türkiye'yı "genışleme sü- recinde dışlamış görünmemek" için 1997 ortasındaki hükümetler arası top- lantıda, "havuç gösterme" ve oyalama politikasına girebilir. Örneğin, Bulgaris- tan'dan Polonya'ya kadar birçok ülke- yi genişleme takvimi içinde spesifik ola- rak kapsam içine alır ve Türkiye için de: "AB Türkiye'yi tam üye yapmıyonjm demiyor, önümüzdeki yıllarda ve ileri- deki toplantılarda Türkiye'nin, genişle- me süreci içindeki pozisyonu belirtile- cektir" gibi belirsiz ve oyalamaya yöne- lik bir ifadeyi kullanabilir. Böyle bir açıklama ise Ankara'daki bazı çevrelerin, yeniden: "görüyor mu- sunuz: AB'ye Türidyeyann tam üye ola- cak" biçimde açıklamalar yapmalanna ve 1995'deki gercekle ilgisi olmayan açıklamalannın sürmesine ortam hazır- lar. Zaten medyamız da çoğunlukla mutfakla değil, vitrinle ilgilendiği için "kendi dilek ve duygulannı da" işin içi- ne katarak bu gerçek dışı açıklamalan, gerçekler olarak Türk kamuoyuna pa- zarlarlar. Bu tuzağa, kesinlikle düşmememiz gerekir. AB, Türkiye'yi genişleme süre- ci içinde gerçekten düşünüyorsa "orta vadeli bir takvim içinde, somut olarak ve yıl belırterek Türkiye ile tam üyelik görüşmeleri şu yıl başlayacaktır" biçi- minde, bir ifade kullanmak zorundadır. Böyle bir ifade kullanmazlar ve Türki- ye'nin genişleme süreci içindeki duru- mu ilerde belirtilecektir derier ise.bu ifa- de , oyalama taktiğinden başka hiçbir anlam ifade etmez. 1997 ortasındaki toplantıda AB için 3 seçenek bulunmaktadır 1) Türkiye'yi, ileride de tam üye yapa- mayacağını açıklamayacağını açıkla- mak, 2) Türkiye'nin genişleme süreci için- deki yerini ileride belirleyeceğini söyle- mek ve belirsiz bir süreç başlatmak, 3) Genişleme süreci içinde Turkiye'ye, görüşmelerin başlaması için belirli bir tarih söylemek, takvim beüriemek. AB birinci seçeneği kullanamaz. Bu durumda, Türkiye'yi dışlamış ve karşı- sına almış olur. Türkıye'de büyük tepki- ler doğar. Türkiye AB'den uzaklaşabilir. AB üçüncü seçeneği de kullanamaz, çünkü AB, Türkiye'nin tam üyelik defte- rini kapatmıştır ve 6 Mart 1995 Belgesi ile istediği bütün sonuçları elde etmiş- tir. Bu belge ile Türkiye'yi kendi güdü- mü altına almıştır. O halde AB için geri kalan tek seçe- nek ikinci yoldur. Türkiye'yi tam üye yapmayacağını açıklamadan, Türkiye'yi dışlamış görünmeden "oyalama taktiği" gütmektır. Işte işin en tehlikeli yanı bu- dur. Çünkü Türkiye'de, Ankara'daki ba- zı çevreler de dahil olmak üzere, AB'nin böyle bir oyalama taktiğini, Türk kamu- oyuna: "Gördûnüzmü, AB bizi dışlamı- yor, hiç merak etmeyin, ileride bizi tam üye yapacaklar" diye pazarlamaya ha- zır, iç politika malzemesi yapacak çev- reler vardır. Bu tuzağa düşmemek için Ankara'nın ve diğer aklı başında çevrelerin Brük- sel'den somut ve tarihi belirlenmiş ya- nıt istemesi gerekir. AB, muğlak bir oyalama taktiği ile, Ege ve Kıbns konularında Türkiye'yi ge- riletme ve ekonomik konularda elini sağlam tutma hedefini güdecektir. Bu- nun ilk belirtileri 1997'nin ilk aylannda ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu tuzağa düşmemenin tek yolu, AB'yi somut yanıtlar vermeye zorlamak- tır. Türkiye artık 1995'te yaptığı hatalan tekrarlamamalıdır. Yapılan hataların sı- kıntılan, 1996'da çekilmeye başlamıştır. Bu sıkıntıların artmaması ve yann, Tür- kiye-AB ilişkilerinin tam bir çıkmazın içi- ne girmemesi için AB'nin Turkiye'ye iliş- kin tutumunda "açık yanıtlann alınması sağlanarak" maskelerin ındirilmesi ge- rekir. Türkiye bunu yapamazsa, Susurluk olayındaki karanlıklar, Türkiye-AB ilişki- lerinde de sürdürülmüş olur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle