23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmeıu: Orhan Erinç • Genel Yayın Koordinatörii: Hikmet Çetinkaya • Yazıışlen Müdüıien- lbrahim Yıldız - Dinç Tayanç # Sorurrüu Müdür Fikret llkiz • Haber Merkea Müdürü. Hakan Kara •Göıse) Yönetmen: FikretEser Dış Haberier Şinasi Damşoğhı # tstıhbarat Cengiz YUdınm 9 Ekonomı. Mehmet Saraç • Kültür Handan Şenköken 9 Spor Abdülkadir Vûcelııuo • Makaielen Sami Karaören • Duzeitme Abduttah Yazıa#Fc*ograf: ErdoğsnKâieogJu •Bügı-Belge: Edibe Buğra • Yım Haberlen: Mehmet Faraç YsymKımılu: Öh»nSelçuk(Başkan\ Orhan Erinç. Oktay Kurtböke. HikmetÇetinkay». Şükran Sooer, Ergun Bato, Dinç Tayanç, tbndam YUdız, Orhan Bursalı, Mnsttfa Balbay, Hakan Kara. AnkaraTemsücısı.MustafaBalbay AtatürkBulvanNo: 125,Kat4,Bakanlüdar-AnkaraTel 4195020(7hat). Faks: 4195027 • tzmir Temsilcısı: Serdar Kızık, H. Zıya Blv. 1352 S.2'3Tel:4411220. Faks:4419U7» Adana Temsilcısı:ÇetinYiğenoğiu, InönüCd. 119 S.No.l Kat:l, Tel: 363 12 11, Faks: 363 12 15 Mûessese Mûdurt Üstön Akmcn • Koonünatör Ahmet Korulsan # Muhasebc BOotf Veno-^ldare Hüseyta Cirer • tşlame Önder Çefik • B.lgı- lşlem Nail Inal # Bılgısayar Sıstem: Mârövrt ÇUer«Saüş:FaziktKın» MEDYA C: • Yöoetım Kurulu Başkanı - Genel Müdür Gülbin Erduran 9 Koordmatör Reha Işıtman # Genel Müdür Yarcbmcıa: Mine Akdağ Tel 514 07 53 - 513 95 80-513 84«Wl,Faks.513S463 YayımUyan ve Basan: Yenı Gün Haber Ajansı, Basın ve Yayıncılık A-Ş TüAocagıCad 39.41 Cagaloğlu 34334 lst. PK 246 Istanbul Tel (0*212) 512 05 05 (20hat) FakS (0*212)513 85 95 8ARALIK1997 Imsak: 5.36 Gûneş: 7.09 Öğle: 12.03 tkindi: 14.22 Akşam: 16.43 Yatsı: 18.10 Kennedy'nin 5 yıl süren aşkı • W\SHINGTON (AA) - Bir suikast sonucu yaşamını yıtiren eski ABD Başkanı John F. Kennedy'nin eşi Jackie'nin, yine bir suikast sonucu ölen kayınbıraderi Robert F. Kennedy ile beş yıl süren bir aşk ilişkısi yaşadığı bildirildi. Jackie ile Robert arasındaki aşkm, John F. Kennedy'nin Kasım 1964'te öldürülmesinden sonra başladığı belirtıldi. Jackie ile Kennedy'nin Adalet Bakanı olan kardeşı arasındaki ilişki hakkındaki iddialar, yazar David Heyman'ın yakında piyasaya çıkacak bir kitabında anlatılıyor Kellerin umudu Kleopatra'nın ilacında • LONDRA(AFP)- Antik Mısır'ın efsanevi kraliçesi Kleopatra'nın sevgilisi Julius Sezar için hazırladığı ilaç günümüzde kellere umut oldu. Ingiltere'de yayımlanan Sunday Times gazetesinin haberine göre. günümüz bilim adamlan Kleopatra'nın fare salgılan ve közde pişirilmiş at dişi gibi malzemeleri kanştırarak hazırladığı ilacın gerçekten de yeniden saç çıkmasını sağladığına inanıyorlar. Sigara ile 72 yıllıK gezinti • İSTANBUL (AA)- Özellıkle 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlannın Önlenmesine Dair Kanun'un içerdiği çeşitli hükümler sonucu "üvey evlat" durumuna düşen sigaranın, Türkiye'nin 72 yıllık tarihıne damgasmı vurduğunu biliyor muydunuz?... Cumhuriyet tarihiyle neredeyse yaşıt olan Tekel, 72 yıl boyunca tüketicınin beğenisine, kariyerine, cinsiyetine ve kimi zaman da sosyo- ekonomık koşullanna göre sigara ûretti. Sigara üretimine 1925 yılmda "Beşinci" ilebaşlayan Tekel. 1959 yılmda ılk fîltreli sigara olan Samsun'un üretimine başladı. 17 yıl geciken • NEVŞEHİR (Cumhuriyet) - Nevşehir'de 2832 hektarlık alanı sulu tanma kazandıracak olan Doyduk sulama barajının yapım çalışmalannın, bugün Ankara'da DSİ Genel Müdürlüğü tarafindan ihale edileceği bildirildi. 'Devrimci Cumhuriyet İçin Eğitim Kurultayı'nda konuşan Prof. Işıklı ezberci sistemi eleştirdi 6 Papağan gîbi kuşaLdar yetiştiritiyor'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara Üniversitesi (AÜ) Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) öğretim üye- si Prof. Dr. Alpaslan Işıkh. ezberci ne- siller yetiştiren eğitim sisteminin bi- lim dili olarak Ingilizce, tapınma di- li olarak da Arapçayı öngördüğüne dikkat çekerek "Böyiece papağan gi- bi nealleryetiştirüiyor'' dedi. Araştır- macı- yazar RrdevsGümüşoğlu. 1945 sonrasmda başlayan ders kitaplann- daki cinsiyet aynmcılığmı eleştirirken kadınlann sürekli olarak mesleksiz. tüketici ve ev işçisi olarak gösteril- diğine işaret etti. tşci Partisi'nce eski Milli Eğitim Ba- kanı Hasan Âli Yücel'in anısına dü- zenlenen, "DevrimciCumhuriyet İçin Eğitim KurultayTnda "KiireseUeş- menin Türkeğitim sisteminde yarat- tığı yabancılaşma, yozlaşma ve bu- nun ders kitaplanndaki yansımalarT irdelendi. Türk-lş Konferans Salonu'ndaki kurultayda söz alan Prof. DT. Alpas- lan Işıklı, küreselleşmenin emperya- lizmin günümüz koşullarındaki uzan- hsından başka bir şey olmadığını vur- guladı. "Dünya küresel bir köy haK- ne getirilmek istenivor. Özelleştirme politiklanıun odağmda da eğitim ve sağhk gettyor" diyen Işıklı, hasta ve öğrenciyi müşten olarak gören siste- min, eğitim emekçilerini yoksulluk sı- nın altında yaşamaya zorladığını kay- detti. 1995 yılmda Eğitim Enternas- yonu'nun küreselleşmenin en çok za- rar verdiği eğitim emekçilerinin du- • 1945 sonrasında başlayan ders kitaplanndaki cinsiyet aynmcılığını eleştiren Firdevs Gümüşoğlu, kadınlann sürekli olarak mesleksiz, tüketici ve ev işçisi olarak gösterildiğine işaret etti. rumunu ortaya koyan raporuna deği- nen Işıklı. şöyle konuştu: "Dünyada 50 milyon öğretmenin vüzde 70'i yoksufluk sınınnda yaşryor. Sınıf mevcuüan ve kitapsız, sırasız öğrenciler hızla çoğalryor. Afrika'da IMF'ıün yapısal uyum polhikalan soncunda öğretmen geüri yüzde 35 oranında düşüyor. Arjantin'de 1980 sonrasında eğitim emekçilerinin geü- rinin yansı eriyor. Türkiye'de de öf- retmenler ya nıesleğini terkediyor ya da ikinci bir işin peşindekoşuyor. Bü- tün bunlann temelinde de\ letin eği- tim alanındançekilmesive kaynakla- nn özel eğitim kurumlanna peşkeş çekilmesi yatmaktadır." Cinsiyet ayrımı Araştırmacı-yazar Firdevs Gümü- şoğlu ders kitaplanndaki cins aynm- cıhğına dikkat ceken konuşmasını dia gösterisiyle destekledi. Gümü- şoğlu, 1945 sonrasında ders kitapla- nnda görülen "kadını ev işçisi,çorap, yama diken sadık köle olarak göste- ren" resimlere işaret etti. Cumhuri- yetin ilk yıllannda kadınlann yurttaş- lık bilinci ile eğitilirken 199O'lı yıl- larda bağımlı bir hizmetkâr mantı- ğıyla ele alınmasını eleştiren Gümü- şoğlu, şunlan söyledi: "1945'lere kadarki ders kitaplann- da kadm mutfakta değil, ükulda, fab- rikada, tarlada, pazaryerindeçahşır- ken gazete satarken deney yaparken anlabldı. Kadınlara biçilen gelenek- set roller reddedildi. Ancak bu tarih- ten sonra başı dik eğjtimli kadmı gö- remez olduk. Ders kitaplannda, ka- dınlar bilgisiz, mesleksiz, tüketici ve sürekli ev işçisi olarak görüldü. Buna koşut olarak da ayduılanmacu laik, halkçu bağunsızlıkçı politikalar da soyudandL" Eleştirmen-yazar Öner Yağcı ise "Devrimci Kuşaldar Yetiş- tirmede Türkçeve EdebiyatEğitimi- nin Rolü" başlıklı konuşmasında, Türkçedeki erozyona dikkat çekti. Milli Eğitim Bakanlığı'nda yıllardır kadrolaşan şeriatçılann dinci insan yetiştirmeye çalıştığına işaret eden Yağcı, "tmam-hatip Sseteri, Kuran kurslanveyabancı dilk eğitimyapan okullaria, eğitim sistemimiz yarun yüzyüdır bagımsızhkçı yörüngesin- den çüayor" dedi. Din eğitiminin bireylerin kendi ter- cihine bırakılmasını isteyen Yağcı, yabancı dille eğitimden de vazgeçil- mesi gerektiğini savundu. Yağcı, din eğitimiyle "kul",yabancı dil egıtiıniy- le de "tüketen kuşaklann" yaratıl- dığını vurguladı. Prof. Acar Baltaş'tan velilere uyarı 6 Öğrenciye plaıılı çahşmayı öğretin' İstanbul Haber Servisi- Prof E>r. Acar Baltaş, çocuklann okul başansında anne babalann dayat- macı olmaktan kaçınması gerek- tiğini belirterek. "Çocuklannıza belli da\ranışlan kazandınrken onlann yanuida olduğunuzu his- settirin; ortak doğrulan birleşti- rip.bir sinerji yaratarak sonınla- n çözün" önerisinde bulundu. MEF Okullan'ncadüzenlenen "Ana-Baba 0 1 0 1 ^ " ^ ^ bu haf- takı toplantısında konuşan Prof. Dr. Acar Baltaş, "Okul Başansı- nı Etküeyen Faktörkr" konulu bir seminer verdi. Ûğrenmenin başanlı olabilmesi için çocuğun ders çalışma ortamında fıziksel ve duygusal stresin normal düzeye indirilmesı gerektiğini vTugulayan Baltaş, "Çocuğunuzun televiz- yon, bilgisayar ve müzikten ann- dınlmışbir ortamdadersçahşma- sını sağlayın" önensınde bulundu. Çocuklann yeni bağımhlıkla- n olan televizyon ve bilgisayan bir andayasaklamamn yanhş ola- cağını belirten Baltaş, "Bunun en iyi yolu, çocuğunuzu karşuu- za alniak değil, onun yanuida ol- duğunuzu hissettirerek televiz- yon, bilgisayar ve müziğin ders çalışmaya engel olduğuna onu ik- na ettirecek gazete, dergi ve kj- taplarokumayayönlendinmeniz- dir" diye konuştu. Anne-babalann, çocuklanna dayatarak yaptırdığı her şeyin ço- cuğa ve kendilerine bir bedel öde- teceğini kaydeden Baltaş, "Çocu- ğunuzla iletişimde. onun yanhşia- nnı göstermek marifet değildir. Ondagördüğünüz doğruiaria ken- di büdiğiniz doğrulan birieştire- rek. ortak akılla bir sinerji yara- tarak sonınu çözmek marifettir. Bu yaklasun eşler, anne-baba ve çocuklarlasorunlançözmede ba- şanyı getirir" dedi. Prof. Acar Baltaş, yaşamın her alanında olduğu gibi aile içi iliş- kilerde de iki tarafın konuşa ko- nuşa sorunu çözemediklerinı, ak- sine sorunu çözümsüz hale ge- tirdiklerini belirterek "tkitarafda sorunu yenidentanımlayarak çöz- meyi denemelknr" görüşünü sa- \oindu. Çocuklann okulda başanlı ola- bilmesi için küçük yaştan ba?la- yarak anne babalarca programlı çalışmaya yönlendirilmesinin öne- mini vurgulayan Baltaş, çocukla- nn başanlı olacaklanna kendile- rini inandınnalannı sağlayacak yöntemin, onlara "kaderlerini kontrol eden insan rolünün" be- nimsetilmesi olduğunu söyledi. Çekingen Andie Andk MacDovveS, HoUyvvood starlan arasuıda çekingen ve içe kapanık ldşüiğl fle dikkat çekiyor. 39 yaşradald MacDmveD, eşi ve üç çocuğu ile Montana'nm 365 haneii bir köyündeld çiftliğinde yaşıyor ve Hoilywood'a film çevirmek için gittiği zamanlarda bir otelde kairyor. Sinemay a geçmeden öncc başanh bir model olan Andie MacDovvell. filmlerini seçerken senaryonun > r anı sıra rejisörfin de çok önem taşjdığını belirtiyor ve çok sık fumyapmak istemediğini söylüyor. MacDoweD, ka/andığı para ile yannm yapmaktansa, bu paray ı bir süre fîhn çevirmeden yaşamakiçin kuOamyor. Tedavi ve eğitim kompleksi Çocuk diyaliz köyü kuruluyor tstanbul Haber Servisi - Çocuk Böbrek Vakfi Başkan Yardımcısı Ahmet Nayır, kro- nik böbrek yetersizliği hastası çocuklann eğitimleri için Çatalca'nın Kestanelik Kö- yü'nde yatılı bir "Çocuk Diyaliz Köyü" ku- racaklannı bildirdi. Nayır'ın verdiği bilgiye göre 10 milyon dolar bütçeye sahip köyün iç donanımı için ihtiyaç duyulan 5 milyon do- lan, Avrupa Birliği'nin hibe fonundan sağ- lanacak. Ahmet Nayır, kronik böbrek yetersizliği nedeniyle devamlı diyaliz tedavisi görmele- ri gereken çocuklann, tedavisinin büyük güç- lükler içerdiğini ve çok pahalı olduğuna dik- kat çekti. Haftanın 3 günü 4-5 saat süren di- yaliz seanslan için hastaneye gelmek zorun- da kalan çocuklann, iyi bir eğitim alamadık- lannı, normal hayatlannda çeşitli sorunlarla karşılaştıklannı vurgulayan Nayır, bu neden- le bir tedavi ve eğitim kompleksi kurma ka- ran aldıklannı belirtti. Nayır, "Çocuklarnas- tahldan nedeniylevaşıtlanyia iletişim kurama- maktadır. Rehabilitasyon sırasında kendileri- ne meslek de kazandınlacak. Hastahklanyla yaşamayi ve ayakta kalmayı öğrendikten son- ra hayata aolacak olan çocuklar daha üret- ken, mutiu ve bağımsız otocakür" dedi. 2000 yılına kadar tamamlamayı düşün- dükleri köyün temelinin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramrnda atılaca- ğını belirten Nayır,"yeterli paranın toplan- ması amacıyla, 27 Kasım'da başlatnğınuz tuğla kampany'asuia özellikle okullar büyük destekveriyor. İsteyenherkes,5dolarabir tuğ- la sann alabUir" diye konuştu. Arın Namal'ın hastalık üzerine yazdığı yeni kitabı çıktı AIDS, Tann'nın bir cezası değîl İstanbulHaberServisi-Dr. AnnNa- mal, vücudunda AIDS hastalığının etkeni olan virüsü taşıyan ancak he- nüz hastalanmamış çok sayıda insan olduğunu belirtti. Dünya Sağhk Ör- gütü'nün (WH0) verilerine göre dün- yada 10 milyon insanın vücudunda AIDS virüsünün bulunduğunu vur- gulayan Namal, 2000 yılında bu ra- kamın 40-50 mılyona ulaşacağının belirtildiğini kaydetti. Türkiye'de AIDS ve HIV virüsü hakkında ilk kitabı yazan ÎÜ Cerrah- paşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi ABD Okutmanı Arın Namal 'm geçen günlerde de "AIDS Yazrfan" adında yeni bir kitabı piyasaya çıktı. HIV virüsü taşıyan hastalann mek- tuplannın da yer aldığı kitapta çeşitli bilim adamlannın AIDS üzerine ya- zılan bulunuyor. Kitabında AIDS'in dünyayı ne denli etkileyeceğinin pek çok kişi tarafindan tam olarak kavra- namadığırun altını çızen Namal, "AIDS olgusu bir aysberg gibL Göze carpan yalnızca hastalığa yakalanan insanlar. Oysa bu virüsü taşıyıp henüz hastalan- mayan çok sayıda insan var" diye be- lirtti. Namal, kimi Afrika ülkelerinde özellikle genç ve çalışır konumdaki in- sanlannyüzde 70'inin salgmdan etki- lendiğini vurgulayarak gelecek on yıl içinde Afrika'da milyonlarca insanın öleceğini kaydetti. Afrika'da yaşana- cak bu AIDS kıyımının ekonomiyi de etkileyecegine dikkat çeken Namal, bu kıtadan büyük nıiktarda sağlanan bakır, kobalt, altm, gümüş, kahve ve çay gibi maddelerin kaynaklannın da zarara uğramış olacağını vurguladı. AIDS'in salt doktorlan değil, eko- nomistleri de ilgilendirdiğıni söyleyen Namal, Almanya'da AIDS hastalan için tedavi gelirinin 300 bin marka yaklaştığını bildirdi. Kitabında "AIDS, Tann'nınyasak dnselliğe verdiği bir ceza mı" sorusu- nu da gündeme getıren Namal, bu ko- nuya şu yorumu getiriyor: "Hayır. Gerçekçibir bakışaçısıyla bakıkhğın- dabu doğnı değO.Sormakgereküo za- man: 'Tekeşli yaşayan insanlar, be- bekler, sürekli kan verilerek yaşamla- n sağlanabilen hemofıli hastalan ne- den yakalanıyorlarbu hastalığa?' AIDS virüsü künseye ahlak anlayışın nedir: davranışbicinün, düşüncen,cinsel ter- cihin nedir diye sormuyor. Tann'nm emirierine uygun yaşamavarüan öl- dür emrini veren bir virüs de degil. Tıpkı diğer virüs türleri gibi kendisry- le temasa gelindiğinde bulaşan nor- mal bir virüs bu. l stetik bu sav, sadist bir Tann resmi çizmiş olmuyor mu T" Namal, AIDS'in bir "eşcmsd" has- talığı olmadıgmm da altını çizerek "AIDS insanhk tarihinin sonudur" görüşünün de tamamen yanlış oldu- ğunu vurguladı. Canakkaledeokullartatil edildi Soğuk ve yağışh hava yurdu olumsıız etkîliyor e-posta : tan (a prizma.net. tr Haber Merkezi - Soğuk ve yağışlı ha\"a tüm yurtta etkili ohnaya devam ediyor. Ça- nakkale'de, önceki geceden beri aralıksız devam eden sağanak yağmur yüzünden okullar bir gün süreyle tatil edildi. Izmir'de dün akşam kısa süreli esen şiddetli rüzgâr, Mersiıüi semtinde bir ağacın, Borsa'da ise bir reklam panosunun devrilmesine yol aç- tı. Istanbul'da ise iki gündür aralıklarla de- vam eden yağış yine birçok işyeri ve evin sular altında kalmasma neden oldu. Çanakkale'de, önceki geceden beri ara- lıksız devam eden sağanak yağmur, yaşa- mı olumsuz etküiyor. Yağışlarnedeniyle Va- li Yardımcısı Mehmet Seyman başkanlı- ğında kriz masası laıruldu. Yağmur nede- niyle birçok ev ve işyerini su basarken Ça- nakkale-tzmir karayolunun Yurtlar mev- kii de sel nedeniyle zaman zaman ulaşıma kapandı. Çanakkale-Bursa karayolunun Umurbey mevkiinde yolcu otobüsleri, bir metreye kadar yükselen su nedeniyle mah- surkaldı. Çanakkale çevresindeki köyler- de bİTçokköpTÜnün sel yüzünden yıkılma- sı nedeniyle ulaşımının kesildiği öğrenil- di. Birçok mahalle sel tehlikesine dolayı- sıyla boşaltılırken yurttaşlar çeşitli okul- lara yerleştirildi. Zaman zaman saatte 80 kilometre hızla esen şiddetli poyraz nedeniyle dün Çanak- kale- Eceabat ve Gelibolu-Lapseki araba va- puru ile Çanakkale-Gökçeada feribot sefer- leri yapılamadı. Izmir'de de dün akşam esen şiddetli rüz- gâr kentti olumsuz etkiledi. Mersinli Fatih Caddesi, Güneş Oteli önündeki bir ağaç, rüz- gânn etkisiyle caddeye devrildi. Ağacın dev- rilmesiyle trafığe kapananan yolun açıl- ması için belediye ekiplerinden yardım is- tendi. Borsa'da, Gazi Bulvan ile Birinci Kordon'un birleştiği kavşakta dikili demir profilden yapılmış büyük boyutlardaki bir reklam panosu da şiddetli rüzgânn etki- siyle yola devrildi. Devrilen pano, Gazi Bulvan'nın Birinci Kordon'a açılan bir yö- nünün kapanmasına yol açtı. SÖYLEŞİ ATTİLÂİLHAN 'Mazlumların Küreselleşmesi'l Eski IzmirMapusanesi'nın 2 Feranesi'nde, soğuk _bir mart gecesı; elektnkler söndü sönecek; 'Torna- a' Ömer, demır kapının yanında durmuş, hatıralannı an- latıyor. Nasıl sırası geldiyse, söz sanatçıya, aydına inti- kal etti; daha o zaman, Türk Sosyalist Solu'nda, ay- dınlarla işçilerin, yekdiğerine, oldum bittim 'eleştirel' baktğını bilmıyonjm; Ömer de, -Süleyman Nuri'nin yap- tığı gibi- çoğunu adlı adınca sıralayıp, verdi veriştirdi; sö- zünü bağlarken de dedi ki:"-...zaten sosyalist sınıf na- zariyâtı, münevverleri içtmai bir sınıf bile telâkki etmemiştirl" Henüz bir bacak bok olmama ragmen, kendimi 'mü- nevver' saydığımdan mı nedir; doğrusu bu lâf dokun- muştu bana; yıllar sonra, Buhr/Kosjng Sözlüğü'ne ba- kıp da şunlan okuyunca Tornacı' Ömer 1 !, eski taş ma- pusanedeki o soğuk mart gecesinı, hatırlamaz mıyım? "...bilim adamlan, doktoriar, öğretmenler, sanatçı- lar, mühendisler vb. meslekleri gereği zihinsel fa- aliyette bukmanlann okişturduğu, toplumsal katman! Aydıntar, her sosyo/ekonomik kuruluşta, çeşitli sı- nıflann üyelerinden oluştuğu ve mevcut üretim sis- temi içinde bağımsız bir rol oynamadığı için, bir s»- nrt değil, toplumsal bir katmandır." (Felsefe Sözlü- ğü s.27, KonukYay. 1976) İyi de, sanayi sonrası toplumunda (bilgi toplumu), bi- limterin üretıme 'dolaysız' katılması yüzünden, işçinin -üretimde düpedüz 'bağımsız' birrol oynayabileçek- 'ay- dın' kıvamınagelmesi, meseleyi kökünden değiştirir mi, değiştirmez mi? 'Sistem', 'Liberal Sol Cephe' düme- niyle, aydını ışçıden ayınp, kendini güvenceye alacağı- nı zannederken; bu defa, ışçinın aydın düzeyineyüksel- mesi, onu tehdit ediyor. Yâni, neresinden bakılırsa ba- kılsın, diyalektiğin amansız karşıtlığından kurtulmak mümkün değil! işçiler için böyle de, 'çeşitli sınıflardan oluşmuş'ay- dınlar için de böyle değil mi? Bilgiye ulaşabilenler ve ulaşamayanlar Bilgi toplumunda, üretim, neticede, 'informatik'eyas- lanacak; başka türlü söylersek, kim hangi düzeyde en yoğun bilgi sahibiyse, üretimi o denetleyecek; yal- nız üretimi micanım, elbettedağıtımı vetüketimi de! Ba- zı şaşkınlar sanıyoıiar ki, İnter/Net türünden uluslara- rası bikji ağı -ya da ağları- sayesinde, evinde bilgisayar olan herkes, istediği her türlü bilgiye şıp diye ulaşacak- tır. Yağma yok! 'Sistem', daha öğretim/eğitim kade- meterinde, 'aydnlar' için inanılmaz bir 'ayıklama' me- kanizması oluşturmayı başanyor herkesın gittiği öğ- retim kurumlanyla, ancak 'seçtonter'in grttıkleri öğretim kurumlan, 'ayıklama'nın ilk aşaması: halk çocuğu mu- sun, devtet okuluna mı gidiyorsun, senin ulaşabilece- ğin bilgi de sınıriı ve kısıtlı olacaktır; edindığin bilgiden yararlanabılme gücün ve yeteneğin de, sınıriı ve kısıtlı olacaktır. Öteki öyle mi ya, öteki yâni daha başından 'özel' okullara gidip, 'özel' öğretmenlerden ders alan; 'özel' -çoğu vakıf- üniversitelerinde, 'özel' im- kânlardan yararlanarak yetişen? O daha hayata adı- mını atmadan, 'Sistem'in kumanda kademelerine 'aday'dır; ona göre eğitilir ve yetiştirilir; omuzlanna so- rumlulukyüktendiği zaman da, -artık üretimde uzman- laşmış daolsalar- işçilerin, 'Sistem 1 için 'tehlikeli' sa- yılabilecek 'bilgilereTilaşabilmesini, şayan-ı hayret birbaşanyla önler. Bılgı Çağı'nın. diyalektiğıdebu: bil- giye ulaşabHenlerle, ulaşamayanlann çatısması! Hayır, bilim/kurgu 'eöebiyatı' değil, şu söyledıklerim, hanidir ABD ve onu örnek alan 'küreselleşmiş' ülke- lerde, uygulanmaya başladı: yetenekli ve ufku geniş bir çocuk, eğer 'aşağıdan' geliyorsa; ya 'vakıflar', 'burslar1 , 'teşvikler' vs. aracılığıyla, 'Sistem'e uygun, 'Sistem' için yetıştinlecektir; ya da, böyle yetiştirilmiş otanlara kar- şı, içinde yetiştıkleri halk çoğunluğunun -yâni millefn- haklannı savunmak için, cedlerinin sanayi devrimi'nden bu yana sürdürdükleri mücadeleyi, sürdürecektir. Bu- nun lâmı cimi yok! Birinci şık gerçekleşirse ne olur, bunu ülkemızde bi- le görüyoruz: gençliğinin bir döneminde, halkı için elini atesesokmaya haâr görünenler, yaşlılığının belirli bir dö- neminden itibaren, işçileri kaba ve cahil bulup, liberal burjuvazi ile 'cepheleşmeyi' önerebiliyorlar; 'liberal' burjuvazi ise, zaten 'komprador 1 olduğu için, çok- tan 'küreselleştirilmiş'; 'Sistem'in tasariadığı plana göre, Irak kuzeyinde 'Kürdistan'la federasyon da dü- şünebiliyor; Boğazlar'da, uluslararası kontrol de! 'Misak-ı Milli' diye tarihi bir gerçek varmış, uğruna nice halk çocuğu ölmüş, -adam sen de- onu 'ırga- lamıyor". Peki, ya ikinci şık? Aynı tarihi sorumluluğu taşımakL I ster 'aşağıdan', halk kalabalığının en yoksul ke- I siminden gelsin; ister 'yukardan', seçkin entelle- rin güzide topluluğundan; günümüzün aydını, -bu artık elbette 'işçi' anlamına da geliyor- en az 1919/1920 yıllanndaki Türkiye'li aydmlar kadar, ta- rih önünde sorumludur Ya, zamanın Imâlat-ı Harbiye amelesi gibi, ülkesinin tam bağımsızlığı ve özgüriüğü için ter dökecektir; ya da, Anzavur Ahmed 'Paşa'nın Kuva-yı Inzibatiyesi'nde, Kemal Paşa'ya ve Kuva-yı Milliye'ye karşı silâh çeke- cektiıi Ya Yunus Nadi Bey gibi, matbaasını sırtlayıp, dağ tepe aşırarak irade-i milliyenin emrine verecek; Falih Rrf- kı Bey gibi, Dersaadet'de Ankara'yı savunmayı sür- dürdüğü için, derdest edilecektir; ya da Alemdar'cı Re- fii Cevad, Peyam-ı Sabah'çı Ali Kemal gibi, bir eli yağda bir eli balda, 'satılmışlığın' sefasını sürecektir ama, acaba ne zamana kadar? Türkiye'de Sosyalist Sol, tarihinde ilk defa, bûtün ipoteklerden annmış görünüyor; ülkesinin koşuila- n içinde, haHanın çtkariarmı doğnı hesaptayarak; ulu- sal demokratik devrimin 'müktesabatım', hem sa- vunacak, hem son neticelerine ulaştrmaya çalışa- caktın yâni, Üç Misâk-ı Milli'yi (Toprak bütünlüğü, öğretim bırliği, emek berabediğı) sahiden elde tutabil- mek için, üretimin gerçek güçleriyle el eie verecek- tir. Peki ya, sosyalizmin 'entemasyonalliği' derse- niz; cevap kolay, ona hayır diyen kim? Yalnız, sos- yalizmin entemasyonalliği, 'mazlumlann küresel- leşmesi'dir, 'zalimterin' değil! http-J/ www. prizma.net Mİ A İLHAN http://wvwv.eda.tr/-biigiyay/yazar/aHharuhtim
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle