Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
&ARALIK 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
Bolivyalı tiyatro topluluğu Teatro Del Ogro, Hadi Çaman Yeditepe Oyunculan Tiyatrosu'nda
Kaybolan Amazon halknun tarihi
fNURDAN CtHANŞÜMÜL
: Bolivyah tiyatro topluluğu Teat-
JTO Del Ogro, bugün ve yann
•19.00-21.00 saatlerinde Hadi Ça-
man Yeditepe Oyunculan Tiyatro-
su'nda "El Cuento Del Karai"
KTtaraTnin Hikâyesi) isimli oyun-
'lannı sahneleyecek.
, Teatro Del Ogro, geçen beşyûz
yıl boyunca, yeryûzünden yok
blan pek çok AJnerikan yerlisi gi-
bi yitip giden bir grup olan Ama-
zon göçebelerinin mitolojik tari-
hini anlatıyor. Tiyatronun basit
oğeleri olarak adlandınlan ağaç-
%an masklar, canlı müzik ve aktör-
•lenn ritüel atmosferi içinde canla-
dırdıklan ve zaman zaman kome-
|di öğelerinin de yer aldıgı "El Cu-
ento Del Karai"de (Karai'nin Hi-
kâyesi) "Guarasug We" (Kötünün
'Olmadığı Diyar) ınsanlannın Av-
;VupaIılann Amerika'ya göçüyle
;nası] yok olduklan anlatılıyor. Fi-
lore Zulli'nin yazdığı ve yönettigi
toyunda Benıardo Taruire ve Car-
•b Robertson rol alıyor.
/Tiyatro, iletişim aracunız'
; - Ovunlannızı nerelerde sahne-
liyorsunuz ve bu size neler kaüyor?
' FIORE ZLLLI - Bolivya da ti-
^yatroyudışan taşıyoruz. SokakJar-
da, okullarda, üıuversitelerde, has-
tanelerde, hapishanelerde oyunla-
:nmızı sahneliyoruz. Daha da
'önemlisi köylerde. ormanlarda;
ihiç kimsenin gitmediği yerlerde
'oyunlanmızı sahneliyoruz. Ekim
•ayında da bir tur gerçekleştirdik.
Birjiple ağaçlann arasuıda bir kö-
•ye gittik, burada hıç kimse tspan-
l
yolca konuşmuyordu. Yaptığımız
ışeyleri onlara da göstermek isti-
:yorduk ama tiyatronun ne oldugu-
nu bile bilmiyorlardı. Onlara dans
ettiğimizi, şarkı söylediğimizi an-
lattık. Onlar da bızim oynamamı-
za izin verdiler. Oyunumuzu sah-
neledikten sonra aramızdaki ilişki
de tamamen değişti, çünkü tiyatro
ortak bir dildir.
-Sizin için tiyatro nedir?
ZULLJ - Bizim yaptıgımız ti-
yatro tek bir dildedeğil. Birçokdil
kullanıyoruz. Tiyatro farklı diller-
le iletişim kurma aracıdır. Maske-
ler, şarkı söyleme, dans gibi bırçok
şeyi kullanabilır ve böylece de ev-
rensel birdil yaratabilirsiniz. Top-
luluktaki insanlar farklı renklerde,
hepimiz farklı kültürlerden geli-
yoruz. Bu bizim ıçin önemli çün-
kü tiyatro günümüzde farklı bakış
açılannın bir araya gelmesiyle
oluşmalıdır. Seyahat etmek de bi-
_ eatro Del Ogro, geçen beş yüz yıl boyunca, yeryûzünden yok olan pek
çok Amerikan yerlisi gibi yitip giden bir grup olan Amazon göçebelerinin
mitolojik tarihini anlatıyor. Ağaçtan masklar ve canlı müzik eşliğinde
aktörlerin ritüel atmosferi içinde canlandırdıklan oyunda insanlarımn
Avrupalılann Amerika'ya göçüyle nasıl yok olduklan aktanlıyor.
zım içın önemli, çünkü böylece ın-
sanlarla olan iletişim gücümüzü
kontrol etme imkânı buluyoruz.
Sokaklarda ya da ormanlarda gös-
tenlenmızı sahnelediğimizde ken-
dimizi daha güçlü hissediyoruz.
Sıradan tiyatro izleyicileri. sürek-
li tiyatroya giden insanlar bızı ız-
lediğinde farklı olduğumuzu gö-
rüyorlar. Grup enerjısıni görüyor-
lar. Bu bizim çalışma tarzımız.
Oyun bizim için amaç değil. Oyu-
nu bir şeyler söylemek ve iletişim
kurmak için bir araç olarak kulla-
nıyor ve günlük yasamda görün-
meyeni görünürhale getirmeye ça-
lışıyoruz. Gösterilerimizi bir araç
olarak kullaruyoruz. Bir ormana
ya da çöle gittiğimizde doğadan
birçok şey öğreniyoruz. Doğaçla-
ma oynuyoruz, çünkü bu sayede
yeni şeyleri biraraya getirmeyi öğ-
reniyoruz. Farklı kültürlervehalk-
lardan tiyatro ile ilgili yeni şeyler
öğreniyoruz. Yasadıgımızdünyay-
la ilgili gerçekleri yakalamaya ça-
lışıyoruz. Doğa yok oluyor, insan-
lar yok oluyor ve ölü bir topluma
sürükleniyoruz. Küçük bir toplu-
luğuz. yaptıgımız da okyanusta bir
damla su. Ama bunu yapmalıyız.
insanlar yaşamak istiyorlar. Bizim
için tiyatro vazgeçilmez bir ileti-
şim aracı.
- Oyunu sahnelemeye nasd ka-
rar verdiııiz?
PamukbankFotoğraf
Galerisiaçüıyor
Kültür Servisi- Pamukbank Fotoğ-
raf Galerisi 16 Aralık tarihinden iti-
baren Teşvikiye'de sanatseverlerin zı-
yaretine açılıyor. Yerli ve yabancı fo-
toğraf ustalannm seçkin yaprflannm
sergileneceği galeri, fotograf sanatı-
nı Türkiye'de ciddi bir sunum ortamı-
na kavuşturmak, sanatseverlere dün-
yadaki yayınlan izleme imkânı ver-
mek ve sanat eleştirmenleri içifl ya-
pıcı bir ortam oluşturmak amacını ta-
şıyor.
Başdanışmanlığını Paul McMil-
len'ın yaptıgı 'Pamukbank Fotoğraf
Galerisi'nin ılk sergısi ise işıkYıIla-
n'başhğım taşıyor. Sergıde, fotoğra-
fın ilk günlerindeki hareket araştır-
malanyla Eadvveard Muvbridge'den
Sebastiao Salgado'nun ortaçağda çe-
kilmiş ızlenimi veren çağdaş maden-
ci fotoğraflanna, Imogen Cunning-
ham'ın duyarlı kadın figürlerinden
Bill Brandt'ın heykelsi gücüne, araş-
tırmacı bir gözle bakılıyor. Sergiye
katılan sanatçılar ıse şöyle: Henri
Cartier-Bresson, David Bailey, Edo-
uart Boubat Imogen Cunningham,
Rl>bert Doısneau, Frantisek Drtıkol,
Raiph Gıbson. Horst P. Horst, Geor-
ge Hoyningen- Huene, Mary Ellen
Mark, Steven Meisd, Duane Mıchals,
Arnold Nevvmaa, Sebastiao Salgado,
Bruce VVeber. Eve Arnold, Herb Rıfls,
Andre Kertesz, Roger Mayne, Lee
Miller, VVilliam Claston, Bill Brant,
Manucl Alvarez Bravo, John Tomp-
son. Eadvveard Muybridge.
Pamukbank Fotoğraf Galerisi'nin
'Işıkh Yülar' adlı ilk sergisini, Ara
Güler'in klasik yapıtlanndan oluşan
bir sergi izleyecek. Koleksiyoncula-
ra da hitap etmeyi amaçlayan Pamuk-
bank Fotoğraf Galerisi, ülkemizde bi-
linçli fotoğraf koleksiyonculuğunu
yaygmJaştırma misyonunu da üstlen-
meyi planlıyor.
ZULLJ-Yok olan kültürler ilgi-
mi çekiyor. Bu konuda yazılmış
metinleri ve kitaplan okudum.
Sonra bir oyun yazmaya, her şeyi
evrensel bir dil olan tiyatro aracı-
lığıyla anlatmaya karar verdim.
Ancak oyunu yazdıktan sonra sah-
nelemek için oyuncular aramaya
başladım. Bu oldukça zordu, çün-
kü herhangi bir oyuncuyla çalış-
.mak istemiyordum. Bolivya'dabu-
lunduğum üç yıl içinde burada bır-
çok insanla tanıştım. Geçen şubat
ayından bu yana bu toplulukla bır-
likteyim.
- Oyun haldonda bflgi uerir mi-
smiz?
ZULLI-
u
Guarasug We" Ama-
zonlarda yaşamış ve 17. yüzyılın
ortalannda yok olmus etnik bir
topluluk. Uzun yıllarboyunca ken-
di dini inanışlannı koruyan bu top-
luluk Avrupalılann Amerika'ya
gelmesiyle yok olmuş. Avrupalılar
gelmeden önce Karai olarak ken-
di samanlanru adlandınrken bunu
daha sonra beyaz adam anlamın-
da kullanmaya başlamışlar. Beyaz
adamlann güçlü ve iyi olduklan-
na inanan insanlar bir süre sonra
öyle olmadığını görmüsler. Oyu-
nun başlangıç noktası bu. Bu etnik
topluluk hakkında bir şeyler öğ-
renmek isteyen beyaz bir adam
bölgeye gidiyor. Bu bölgede yaşa-
yan ve bu topululuk hakkındabir-"
çok şey bilen yaşlı birkadın var an-
cak beyaz olduğu için bu adamla
konuşmak istemiyor ve ondan git-
mesini istiyor. Adam, beyaz oldu-
ğundan utanarak geri döner. Gece
uykuya daldığında ise bir düş gö-
rür. Düşünde Shaman gelir. "Ben
Karai'yiıru sana benim insanlan-
ırun ö> küsünü anlatacağım, çünkü
biliyorum ki senin ruhunun ten
rengi yok"
1
der ve insanın ilk olu-
şumundan Avrupalılann gelmesi-
ne dek tüm öyküyü anlatır. Oyunu
Ispanyolca sahneliyoruz ancak bu
önemli değil çünkü insanlarla be-
den aracılığıyla iletişim kuruyo-
ruz. Seyirciuin hayalgücü oyunun
akışını belirliyor.
BUA^AMADA
ŞÜKR4N KURDAKUL
Demokrasi Savaşımında
Kadınlarımız
"Sokakte işitti her gelin
Seferbehik haberierinin
Gecede ayak seslerini."
Ahmet Muhip Dıranas'ın okuduğumuz dizelerin-
deki seferberiik gelinlerinden biri de anamdı benim.
Kadınhğını, yıllar yılı, vartığının gizinde saklamayı
öğrenmiş binlerce yaşıtı gibi bekleme ustalarmdan bi-
ri.
Yalnızlığı çocuklanyla birirkte büyüyen...
Darülmuallimat'a (Kız Ögretmen Okulu) girebilen-
ler gizli öncüleridir o seferberlik kuşağının.
Düşünebilmede, giyimde, kuşamda, dünyayı algı-
lamada.
II. Meşartiyet, okul kapılannı açarak varlıklannın
önemini ögretti kadınlanmıza. Cumhuriyet, bilimsel
bilgiyi.
63 yıl öncetabandan gelsin yukandan verilsin, ka-
dınlann seçme ve seçilme hakkına kavuşmalan, bu
değişim sürecinin simgelerinden biri olarak düşünül-
melidir.
Meşartiyet dönemi şeriatçılannın ellerinden geldi-
ğince önlemeye çalıştıklannı biliyoruz bu değişimi.
31 Mart ve öteki silahlı ayaklanmalarta.
Emperyalizmin desteğine karşın yenik düştükleri-
ni de biliyoruz. Cumhuriyet, kadınlann seçme ve se-
çilme hakkını insan olma hakkının gereği saymakla
demokratikteşme savaşımının biryükümlülüğünü da-
ha yerine getiımiştir.
Biliyonjz kadınlığa da sınıfsal niteliği göz ardı et-
meden bakmak gerektiğini. Ama ister burjuva olsun
ister emekçi, hukuksal anlamda kadının seçme ve
seçilme hakkı, demokrasinin gereklerinden biri de-
ğil midir?
Batjlılaşma soaınuna değindiğim bir yazımda şöy-
le demiştim:
"Halide Edip'lerden Sabiha Sertel'lere, Behice
Boran'/ara geçiş sürecinin belırgin korkusu yalnız,
kadınlann 'garp kadınlan' gibi yaşamak istemelenn-
den kaynaklanmıyordu kuşkusuz.
Insanlanmız ya Batılılar gibi düşünürierse.
Lamartine'/n, Hugo'nunyanısıraManı'ı, EngelsV
okuma bilind kazanıriarsa.
II. Meşnıtiyet'in tutucusu, kadının başındaki örtü-
yû çıkarmasından korkuyordu.
'Koşullu hümyetçi' Cumhuriyet dönemi tutucula-
n, kafalannın içinden kontfu kadınlanmızın.
Batı, ama bizim istediğimiz Batı...
özgüriükama, bizim verdiğımiz kadar..."
Kendilerini özgüriük savaşımına adayan kadınla-
nmız da biliyordu bu gerçeği. Bu nedenle bilimsel bil-
giden aldıklannı topluma verdiler.
Demokrasi, ama yaşamın bütün kesimlerinde ta-
bana söz ve karar sahibi olma olanağını veren de-
mokrasi.
Düşüncenin önüne yasak koymayan...
1946'da genç bir öğretim üyesi olan Behice Bo-
ran şöyle yazıyordu:
"Vatandaşın seçme ve seçilme hakkı, demokrasi-
nin ilk ve temej şartıdtr, ama bu hak kşndi başına bir
şey ifade etmez. Söz, fikir,yayın, topfanma, teşkilat-
lanma, hak ve hüm'yetleriyle ve teşekküllerin, şahıs-
lann ve mülklerinin masuniyeti şartıyla sıkı sıkıya bağ-
lıdır. Demokratik hak ve hümyetlerden hiçbiri tek ba-
şına yürijyemez. Hepsi bir bütün teşkıl eder. Daha-
s; da var. Demokrasi bütün bir cemiyet sistemi ve
ona uygun zihniyet ve görüş demek olduğuna göre,
siyasi alanda bu esas hak ve hürriyetlerin belirme-
siyle de demokrasi davası çözümlenmiş olmaz. Ce-
miyetin bütün müesseseleri, iktisat sistemi ve fe-
şekkülleri demokratik esaslara göre olmakzorunda-
dır." (Söz, Haziran 1946)
63 yıl sonra kadınlann örgütJendiği dernekler, seç-
me ve seçilme haklanna sahip çıkmanın sevincini
kuöuyorlar.
Bu eytemleri, başta yaşama, düşünme ve yarat-
ma haklanmızı güvence altına alacak olan demokra-
siye ulaşma savaşımının bir parçası olarak dü-
şünüyomm.
Ankaru DT'nin yeni oyunu 'Kontrbas' Oda Tıyatrosu 'nda başladı
Kısır döngüden çıkabilmek...
1BAHAR TANR1SEVER
J ANKARA - Hani bazılan, yüreklerinin
\derinlerinde bir acı duyarlar. Nedenini bi-
jlirler ama kendilerine bile itiraf edemezler.
'Sınırlannın farkındadırlar, boş bir çabayla,
îtımaklannı etlerine kanaurcasına geçire-
trek aşmaya çalışırlar; yapamazlar. Rastlan-
,-tuar, belki de bir inat uğruna kendilerine uy-
4gun olmayan ama bir daha asla dönemeye-
?cekleri o yolu seçmek zorunda kalmışlar-
;dır. En kötüsü de bunu bilmelen ve kabul
{ettikleri bu kaderi değiştirecek cesareti bu-
yamamalarıdır...
| Yaşadıklan doyumsuzluğu sakJayanlar,
Jsesini duymamak için direndikleri yürek-
*lerinin en derinlerine gömenler ise belki de
•yaşamlannın sonuna kadar gerçek istekle-
|rinin bu olmadığını fark etmeyeceklerdir...
r Ankara Devlet Tiyatrolan 'nın yeni oyu-
fnu "Kontrbas", "Toplumun içinde birey
folarak ayncalık taşıyor muyuz", "Kimliği-
' miz bizi nasılyönlendiriyor" sorulanna ya-
Inıt ararken mutlulugu irdeliyor. "Kontr-
;bas"ı Patrick Süskind'den Hale Kuntay
sTürkçeye çevirdi, Metin Bdgin yönetti.
|Oyunun, sahne ve giysi tasanmı Ğül Em-
f re, ışık tasanmı da Zeynd Işık ve Hakan
jÖzdemir'e ait.
! fa
Kontrbas", dilediğince yaşayamayan
'ancak bunu nasıl değiştireceğini de bilme-
jyen bir müzisyenin tek kişilik dünyası çev-
ıresinde sınır tanımaz duygulannın yaratü-
]ğı bunalımı ve kısırdöngüyü anlatyor. "Bir
'dakjka" diye başlayan oyunda, kontrbasçı,
fkendine ördüğü İcozadan dışan çıkmaya ça-
jhşıyor, bir şeyler söylemek istiyor ama söy-
jleyemiyor. Çok iyi bir virtüöz değil ama
içok kötü de değil. Yalnızca küçük bir ha-
«yali var: Galada, başbakanm önünde veri-
<len bir konserde, âşık olduğu soprano Sa-
'ra'ya orkestranın en arkasuıdan bağırmak...
•Kontrbasçı şöyle der:
;• "Önemli değil yann kovulmam. Kariye-
;rine katkıda bulunduğum için beni her za-
. man hatırlayacaktır. Belki çok daha büyük
;birola>
T
olur, başbakanın koruması beni vu-
' rur kazayia. Kovulmak, biz hh erarşi için-
'Kontrbas'ta Okay Kavnzlu oyTiuyor.
de yer alan enstrümancılara yönelik değil-
dir. Genel müdürler kovulur yahıızca, biz
kovulmayız ki!"
Ancak, oyun devam ettikçe, gerçekte
böyle bir sopranonun olmadığı, özel yasa-
mında iletişimsizlik yaşayan kontrbasçının
onu hayalinde yarattığı anlaşılır.
Oyunun yönetmeni Metin Belgin, mü-
zisyen için "O ne bir kahraman ne de çığ-
lığını du\ madan geçebfleceğimiz bir insan.
EHyaiog kurma özkmL kontrbasa tutsakb-
ğı. bitmeyen >alnızlığı. çaresLdiğj. karanlık
öfkelerine karşın, sevginin bembeyaz safb-
ğuıa gereksinim duymasını. içimizden biri
olduğunu ammsaüjor" diyor.
Tek kişilik oyun "Kontrbas"ın oyuncu-
su ve yönetmen yardımcısı Olcay Kavuzlu.
soloya yeteneksiz olan bir müzisyenin ya-
şamını kontrbasıyla özdeştirerek toplum,
devlet yapısı ve hiyerarşiye karşı duyduğu
isyanı anlattıklannı belirtiyor. Toplumun
çarklannı gören, yeteneklerinın ölçülerini
bilen kontrbasçının, sıkışmışlıgı aşmayı is-
tediğini kaydeden Kavuzlu, "Kısıtntağını
bilmek ona çok aa vcriyor. Bir sanatcının
smırsız sonsuzluk içindeakışması kadar lo-
sır bir döngü olamaz. Ama yeteneklerinin
kısıtlılıgını fark ettiği için ne bu çarkm için-
de yer almak istiyor ne de dışında kalabili-
yor. Nasıl yaşadığını, nasıl bir jaşarru olaca-
ğmı bikme>en bir sanatçı topluma, devlete,
hiyerarşiye, müziğe. yaşanüsma, bireysel,
toplumsal. cinsel olarak her şeye başkaldı-
nyor ve dedikosunu yapıyor sejircilerle"
değerlendirmesini yapıyor.
Olcay Kavuzlu, maddi olarak da büyük
olumsuzluklar içinde bulunan müzisyenin
yalnızca kendine ait bir yaşamı ve sevece-
gi bir kadının olmasını istedigini belirtir-
ken. çaresizlik nedeniyle hiyerarşiye bo-
yun eğdiğini anlatıyor:
"Bazen sempati duyuvor, bazen "Deli mi
bu?' diye bakıyorsunuz. ama çok da hak
veriyorsunuz. Hiçbir ilişldsi yok, cinsel ha-
yan yok. Orkestranın topiumdan hiçbir far-
\a yok. Toplumda da en küçük isi yapanlar
küçümsenir. Ancak toplumda bir çöpçü
'Ben bu işi yapmıyorum' dejip gidebiBr. A-
ma kontrbasçı bunu yapamıyor. O, bunu
öğrenmiş, bunu biliyor ve bundan başka bir
şey yapamaz.Ancak bulunduğu durumdan
da memnun değiL Her şeve isyan edrvor. Se-
yircL bir haykırma amnda, ne yapıyonız,
bu gerçekten benim hayatim, diye düşün-
mek zorunda kalıyor."
Kontrbasçı, oyunun sonunda seyircilere
sesleniyor
"Babama beslediğim nefretten rnemur
değil, sanatçı oldum. Annomc beslediğim
nefretten de enstrümanlann en çirkin, en
kocaman, solova en etverişsiz olanını seç-
tim. Ama kim hayatta istedigini yapabili-
yor? Işinizi severek mi vapıyorsunuz. dü-
şündünüz mü bunu daha önce? Ben kendi-
mi küçümseyebilirim, ben belki arülannu-
eksilerimi söylebüirim. ama siz bana alaya
bakamazsuuz. Çünkü, ne oltırsa olsun ben
sanatçı diye adlandınlan bir grubun üşesi-
yim."
Ve kontrbasçı her gece olduğu gibi ''Bu-
günorkestradaSara'ya bağıracağım'' diye-
rek sahneden çıkar...
Schumactier'ln sergisi Ankara Resim Heykel Müzesl'nde
Doğaçlamaya dayalı
'açıkyürekli' resimler
Yapı Kredi Cumartesi
Konserleri başlıyor
Kültür Servisi-Alman sanatının ya-
şayan en önemli temsilcilerinden bin
olarak nıtelendınlen Emil Schtımac-
her'in resim sergisi Ankara Resim
Heykel Müzesi'nde 31 Aralık tarihine
dek izlenebilecek.
Yapımcılığını Necmi Sönmez'in üst-
lendiği sergi, Federal Almanya Cum-
huriyeti'nin Ankara'daki Büyükelçisi
Hans-Joachim Vergau'nun himayesin-
de gercekleştiriliyor. Sanart Vakfi, ÎFA
ve Ankara Goethe Institut tarafından
desteklenen serginin oluşmasmda, ay-
nca Federal Almanya Cumhuriyeti
Ankara Büyükelçiliği'nın de katkılan
bulunuyor.
1912 yılmda doğan Emil Schumac-
her, öğrencilık yıllannda gerçekleştir-
diği "gerçekçi-dtjav'urumcu''çalışma-
larının ardından, II. Dünya Sava-
şı'ndan sonra geliştinüği resim anlayı-
şıyla özgün soyut bir söylem tarzı oluş-
turdu. 1945 sonrasuıda Almanya 'da te-
mellenen tnformel sanat akımı içinde
yer alan resimleriyle Schumacher,
özellikle 1960ve 1970'liyıllardaulus-
lararası alanda dikkati üzerine çeken
bir üslup geliştirdi. Sanatcının Anka-
ra sergisi, ülkemizde ilk kez izleyici-
lere sunuJuyor. Sergi ağu-lıklı olarak
sanatcının olgunluk dönemi ürünleri
arasında özel bir yeri olan 1980'li yü-
lara ait guajlannı kapsıyor. Schumac-
her sergide yer alan çalışmalannda,
karşıtlıklara dayalı soyut resim diline
yeni motifler kazandırarak farklı bir
resim dünyasının kapılannı aralıyor.
Bir yanda sanatcının kompozisyonla-
n üzerindeki hâİcimiyetini, öte yanda
resimlerinde kullamlan form ve renk
zenginliklerini dile getiren bu resim
dünyasının en önemli özelliklerinden
biri ise açık yürekli olması ile tanım-
lanıyor. Kâğıt üzerine sık sık farklı
malzemeleri ekleyerek bunlan kendi-
ne özgü bir bütünsellikle yorumlayan
Schumacher böylece çalışmalannda
oldukça zengin tasanm fantezilerini
gündeme getirmeyi amaçhyor.
Soyut çizgiselliğe dayalı formlann
yanı sıra gerçekçi nesnelere gönder-
me yapan ve doğaçlamaya dayalı re-
simsel araştırmalar da sergide yer ah-
yor.
Kültür Servisi - Yapı
Kredi Kültür Sanat Yayın-
cılık tarafından düzenle-
nen 'Cumartesi Konser-
leri', 20 Aralık Cumartesi
günü başhyor. Yapı Kredi
Kültür Sanat Yayıncı-
lık'ın, Atatürk Kültür
Merkezi işbirliği ile Fran-
sız, Italyan, Ingiliz, Alman
ve Avusturya Kültür Mer-
kezlerinin katılımıyla ger-
çekleştireceği 'Cumarte-
si Konserleri', her ay iki
konser olmak üzere hazi-
ran ayına kadar sürecek.
Etkinliklerde piyano,
keman, viyolonsel, gitar,
şan resitalleri ve oda mü-
ziği dallannda, yanşma-
larda ödül kazanmış ve
kendi alanında kariyer
yapmış sanatçı ve toplu-
îuklar yer alacak.
Cumartesi Konserle-
ri'nin ilkinde yer alan sa-
natçılardanbiri, Filarmoni
Orkestrası ile gerçekleştir-
diği Jean Cras'ın 'Viyo-
lonsel ve Orkestra Efsa-
nesi' ile Charles Cros
Akademi Ödülü'nü kaza-
nan ünlü viyolensel sanat-
çısı Henry Demarquette.
Ona eşlik edecek olan pi-
yanist ise Brahms'ın 1
numaralı konçertosu yoru-
muyla 1992 yılında Ülus-
lararası Pretoria Yanşma-
sı'nda birincilik kazanan
François Frederic Guy.
Sanatçılar programlannda
Beethoven, Eric Tanguy
ve Brahms'ın yapıtlannı
seslendirecekler. Cumar-
tesi Konserleri 'nin biletle-
ri Atatürk Kültür Merkezi
gişelerinden sağlanabile-
cek.
Emil
Schumacher'in
sergisi
ağutkb
oiarak
olgunluk
dönemi
ürünleri
arasında özel
bir yeri olan
1980'li yıllara
ait guajlannı
kapsıyor.
Ankara Fflm Festivali'nin
tapihtePi değişti
• Kültür Servisi - Oscar adayı ve Oscar alan
Amerikan fılmlerinin gösterimi, 1998'de yapılacak
olan 10. Ankara Uluslararası Film Festivali'nin
tarihinin değiştirilmesine yol açtı.
Daha önce 13-22 Mart tarihlerinde düzenleneceği
açıklanan festivalin tarihleri 1-10 Mayıs'a alındı.
Değişiklik sinema salonlannda bu tarihlerde
Oscar adayı ve Oscar alan filmlerin gösterilmesi
nedeniyle yapıldı.
Festivalin biletli gösterileri Büyülü Fener,
Kavaklıdere ve Kızılırmak sinemalannda, ücretsiz
gösteriler ise Ahnan ve Fransız Kültür
Merkezleri'nde, Türk-lngiliz Kültür Derneği ve
Türk-Amerikan Derneği'nde yapılacak.