06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 ARALIK 1997 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Tüm Öğretim Üyeleri Derneği Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Kaptan Kaptangil'den suçlama 'Gürüz yasaya aykım atama yapü' YUSUFZİYAAY Tüm Öğretim Üyeleri Derne- ği Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Kaptan Kaptangii, Cumhurbaşkanı yerine YOK Başkanı Prof. Dr. KemaJ Gü- rüz'ün, "ANAP'tan miUetvekili adayi olma hesaplan nedeniyle" Abant tzzet Baysal Üniversıte- si'ne (AİBÜ) "yasaya aykırT olarak rektör vekili atadığını öne sürdü. Kaptangii, Gürüz'ün AİBÜ rektörlüğiine vekâleten atadığı Prof. Dr. Nihat Bilgen'in. eski Milli Egitim Bakanı Avni Ak- yol'a MEB'de müsteşarlık yaptı- ğı dönemde, bakanlıkta "irtica- ya veşil ışık yakbğuu" iddia etti. VÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürûz, iddialan reddederek ve- kâleten atamalarda YÖK'ün yet- kili olduğunu savundu. Prof. Dr. Bilgen de kendisinin "dini inançlann devlet görevine yansı- rılmasına karşı olduğunu" vur- gulayarak "BenCelal Bayardû- şüncesinin devamından yana- yım, meydanı yobazlara bırak- madun, bırakmam" dedi. AİBÜ Öğretim Üyeleri Der- neği Başkanı da olan Prof. Dr. Kaptan Kaptangii, AÎBÜ'ye, ku- ruluşundan bu yana siyasilerin müdahale etmek istediklerini be- luterek 16 Eylül 1997 tarihinde Rektör Prof. Dr. Kemal Güçlü- ol'un emekliye aynlmasıyla bu durumun bozulduğunu savundu. Kaptangii, Güçlüol'un emekli- liğinin ardından YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün "AİBÜ yöneti- mine el atarak rektörlüğün, mev- cut yönetimin dışından biri olan" Prof. Dr. Nihat Bilgen'i "yasal olmayan yollardan" rektörlüğe getirdiğini öne sürdü. 2547 sayı- lı YÖK Yasası'mn 13. maddesi- ne göre YÖK Başkanı 'nın rektör atama yetkisi olmadığını savu- nan Kaptangii, şunlan söyledi: "Sayın Gürûz, üıüversitemizi kendi denetimi ve yönetimine al- mıştır. Eski rektöriin emekliJiği- nin üzerinden üç ay geçmesine karşın rektör seçimi yaptırma- maktadır. Sayın Gürüz, ANAP'tan milletvekiB olmak amacıyta ANAP teskilatı ile ya- kın ilişki içindedir. Bolu MiUetve- kili, ANAP Genel Başkan Yar- dımcısı ve eski Milü Eğhim Ba- kanı Avni Akyol'un üniversite- mizde etkinlik kurmak istemesi, üniversitemizdeki bu yönetim boşluğundan yararianmasııu sağlamıstır." Kaptangii, Bilgen'in, Milli Eğitim Bakanlığı'ndaki bürok- ratlığı döneminde "dinci hare- ketûı bakanlık içinde yerleşme- sinde önemli çabalan olduğunu" ıddia ederek "Sayın Bilgen, ba- kanlık içinde irtkaya veşilışıkya- kanlann başuıda getaniştir. Şim- diki rektör vekilliği döneminde de üniversitemizde türbanb ve kara çarşaflı öğrencilerin sayısj- nın artnıasına göz vummaktadır. Kendi düşüncesinde bir kadro- laştna yaratmak için rektöriük seçim takvimini geciktirmekte- dir"dedi. YÖK Başkanı Prof. Dr. Ke- mal Gürüz, iddialan reddederek Bilgen'in vekâleten atandığını ve seçim takviminin altı ay için- de belirlenebileceğini söyiedi. YÖK'ün üniversiteler arasında bir eşgüdüm orgaru olması nede- niyle rektör vekili atayabilece- ğinı belirten Gürüz, rektörü Cumhurbaşkanfnın atadığını, ancak tartışılan durumun vekâ- leten atama olduğunu savundu. Prof. Dr. Nihat Bilgen ise ken- disiyle ilgili iddialan reddede- rek "Avni Bey'in benim atan- mamrian haberi büe yokru. Ben, Milli Eğitinı Bakanlığı'ndaki bû- rokratiığım süresince iktidara geten tüm partilerleçaüştım. Hiç- birpartiy le ilişkim olmadı" dedi. Universitenin tüm bölümle- rinde türbanlı öğrencilerin bu- lunduğunu savunan Bilgen, "Türbanla ügili ünfversiteler farklı uygulama yapmamalı, devlet çapında karar verilnıeli" görüşünü dıle getirdı. Prof. Bil- gen, seçim takvimi belirleme sü- resinin altı ay olduğunu ve ya- kında açıklanacağmı söyledi. Nüfus sayımı tüm 'planlan' yok etti• İstanbul'un nüfusuna yönelik tahminlerdeki 'birkaç milyonluk' yanılgılar, kabul edilebilir ölçülerin çok üzerinde. Bu nedenle, böylesi yanlış tahminlere dayalı planlama kararlannın hemen durdurulması ve 'kentin yeniden planlanması' gerekiyor... OKTAYEKtVCİ Istanbul Valisi Kutlu Aktaş'ın nüfus sayımı sonuçlanyla ilgili "resmi olmayan" açıklamasına göre İstanbul'un nüfusu 9 milyo- nun biraz üzerinde. Vali Aktaş'ın "tahmini" ıse 11 miryon kişiymiş veyaklaşık *2milyon''yanılmış... Aslında yanılan sadece Vali de- ğil, belki çok daha önemlisi, fstan- bul'u "planlamaya" çalışanlar. Çünkü özellikle uzmanlar, kent plancılan ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Planlama Mü- dürlüğü'ndeki nâzım plan ekibi de bugünkü İstanbul nüfusunu "10 mihonun üzerinde" kabul ediyorlardı... 21. yüzyıla adım atılmak üze- reyken, insanlan evlerine hapse- derek nüfus sayımı yapmak ne ka- dar ^^ağd^t" bir durumsa, aslın- da bir kenti yönetenlerin ve plan- layanlann da nüfus tahminlerinde "birkac mflyonhık" biryanılgı içi- ne girmeleri en az o kadar büyük bir talihsizlik. Düşününüz ki ya- İstanbul'daki kaçak yapılaşma salgınını göçe bağlayan yöneticiler. nüfus sayımı sonuçlannı görünce bakalım nasd bir bahane bulacaklar? nılgı rakamının kendisi, yani bir ya da iki milyon gibi rakamlar, as- lında başlı başına bir "metropol nüfusu". Hele Türkiye'de nüfusu henüz milyona bile varmayan kentlerin "büyükşehir" yapıldığı dikkate alınırsa, vali ve plancıla- nn tahminlerindekı yanılgı düze- yı "birkaç büyükşehir" anlamırm geliyor. Bu düzeydeki bir yanılgı ise gözlefnterin ve çalışmalann "biümseltikten ne deıüi uzak" ol- duğunu göstermekle kalmıyor, ts- tanbul'un "geleceğine" yönelik alınan lcararlann da "geçerli ohıp olmadığT tartışmasını gündeme getıriyor... Bu kararlar arasında, kuşkusuz en önemlisi "kenti 2000'lere ha- nrlama" iddiasını taşıyan nâzım plan'dır. Özellikle İstanbul gibi doğal, -inrihsel ve ooğrafyaya bağlı ne* < denlerden tjtürii "yeni yerleşnıe aianıçoksmırb" olan metropoller- de, planlamanın en önemli ve "ya- şamsal" dayanağı, doğru bir nüfus tahmini ve buna bağlı gelişme ka- rarlandır. Güneyinde ve kuzeyin- de Marmara ve Karadeniz'in bu- lunduğu bu "skışık" coğrafyanın önemli bir kesiminde su havzala- n. ormanlar ve SİT alanlanyla kaplı olduğu bir metropolitan böi- ge içinde değil birkaç milyon, bir- kaç yüz bin kişilik yanılgı bile -J**«rtinyaşanilayTiaklannıtehdk eden" birplanlamaya davetyeçi" karabilir...*"* Nitekim, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nın 1995 yılı ekim ayında yürürlüğe soktuğu 1/50.000 ölçekli nâzım planda, örneğin su havzalanndaki imar koşullan "yeni İSKİ yönetmeUği- ne" bırakılırken, Mimarlar Oda- sı'nın açtığı davada bu yönerme- liğin "sadece havzalara 7 milyon kişinin yeriesmesini'" öngördüğü, bilirkişi raporlannda açıklanmış- tı. Şimdi kentin nüfusu eğer ger- çekten 9 milyon kadarsa, beledi- ye bu "planlama"(!) karanyla toplam nüfusun neredeyse "yüz- de 75'ini" içme suyu havzalanna yönlendiriyor demektir. Bu da el- bette İstanbul'un sonu anlamma gelir... Benzer şekilde yine 9 miryon- luk bir nüflıs, son yıllarda hemen herkesin dilinden düşmeyen ve bizlenn de "yetkflDerin söylemle- rine güvenerek" kabul ettiğimiz "yılda 400.000 kişiııiıı^jçtegdme- si" tahminlerinde de büyük yanıl- gı olduğunu ortaya çıkanyor. 1990 sayımının resmi sonucu 7 milyon 300 bin kişi olduğuna gö- re, Istanburun nüfusu son 7 yılda en çok "2 milyon" artmış demek- tir. Bu da göçle artan nüfusun "söytendiğinden çok az" olduğu- nu açıklıyor. Kentteki "kaçak vapdaşnu" salgınını ve hatta "özgürtüğünü" önlemeye çalışmak yerine, "Ne yapalım. yılda 400.000 kişi geliyor vebu nüfusun bannma sonınuya- sal yoldan çözüJemiyor_" şeklin- deki gerekçelere sığınan tüm ye- rel yöneticilenn, politikacılann ve "uzmanlann" da aslında gerçeği yansıtmayan değerlendirmelerle "suçiannı giztedikleri" böylece anlaşılmış oluyor... Şimdi artık yapılması gereken, sayımın resmi ve "doğru" sonu- cunu alır almaz, öncelikle şu nâ- zım planı yeniden masaya yaür- mak ve kentin gelecegini gerçek dışı tahminlere terk etmemek. Sonra da "göç söyleminde" doğ- ru rakamlara dayanmak ve güzel İstanbul 'u bu söylemin yağma- sından kurtarmaya çalışmak... GÖKÇEBAĞKÖYO İLKOKULU Selmanpakoğlu valiliği devrim yasalan konusunda uyardı. Komutandan layafet uyansı GÜLÇİN İLCİ BURDUR-Burdur58.Er Eğitim Topçu Tugayı Komu- tanı Tuğgeneral AB Rıza Sel- manpakoğlu, kız öğrencile- rin türbanla derslere girdiği Burdur lmam Hatip Lise- si'nin yöneticilerini Atatürk ilke ve devrimleri doğrultu- sunda anayasaya uygun kılık kıyafet giyilmesi konusunda uyardı. Burdur Valiliği ve Milli Eğitim Müdürlüğü'ne de bir yazıyla devrim yasa- lannın korunması gerektıği- ni anımsatan Selmanpakoğ- lu, Burdur İHEde milli gü- venlik dersine giren subay öğretmeni de geri çekti. Kız öğrencilerin derslere türbanla gırdiklen Burdur iHL'nin yöneticilerine Ata- türk ilke ve devrimleri doğ- rultusunda yasalara uygun kılık kıyafet uyansı yapan Alı Rıza Selmanpakoğlu. yazılı uyansında. TC Ana- yasası'nın "Inkılap Kanun- lannın Korunması" başlığı- nı taşıyan 174. maddesini anımsatrı. 13 Arahk 1934 tarihlı. 2879 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe gi- ren kanunun ıkincı madde- sinde, "Türkiye'de kanuna tevfıkan teşekkül etmiş ve edecekolan izcilik ve sporcu- luk gibi topluluklar. cemiyet ve kulüp gibi heyetler ve mekteplere mahsus kıyafet, alâmetvelevazıni taşımakis- tedikleri zaman yalnız ni- zamname vcya talimatnamc ile muayyen tiplere uygun kı- yafet, alâmet ve levazun taşı- yabilirler" deniliyor. Milli Eğitim Bakanh- ğı'nca, yasaya dayanılarak hazırlanan yönetmeliğe göre ise ilkokul. ortaokul ve lise- lerde hizmetli, öğretmen, öğrenci kıyafetleri ayn ayn tammlanmış. Yönetmelik İHL'lerde yalnızca Kuran derslerinde başlann kapatıl- mastnı, okulda başlann ta- mamen açık olmasını öngö- rüyor. Kılık kıyafet uyarısını gündeme getiren Yeni Asya ve Akıt gazeteleri, "tHL'ye paşa müdahalesi" ve "Ko- mutandan başörtüsü bask»- sı" başlıklanyla Selmanpa- koğlu'nu hedef gösterdiler. Burdurda Atatürk büstü par- çalanan Gökçebağ Köyü II- kokulu'ndan başlayarak, Atatürk büstü olmayan okul- lara büst yaptırmasıyla tanı- nan Tuğgeneral Selmanpa- koğlu'nu yıpratmaya yöne- lik yayın yapan şeriatçı gaze- teler tugay komutanının ya- zılı uyansını "asker-shilida- re hiyerarşisine aykın'' ola- rak nitelediler. Akit gazete- sinin 7 Kasım 1997 tarihli nüshasında yer alan haber- de. "Tuğgeneral, btırada hi- yerarşik düzeni hiçe saymış- nr. Direkt olarak yazıyı İmam Hatip Lisesi'ne yaza- rak, adcta emirvermistir. Bu yannın valiUğe yanlması ge- rekir. DirektIHL'yeyazılma- sı, "yönetımde askerlenn sö- zü geçiyor' tarnşmasuu alev- lendirir değerlendirmesi ya- pıldı" denildi. RP'li Günbey, vermediği bursun hesabmı Bakan Gemici'den sordu EğMme 4 trilyonluk yardımANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - RP'li Sadt Günbey, bakanlığı dö- neminde Basbakanhk Sosyal Yar- dımlaşma ve Dayanışma Fonu'ndan ögrencilere ödenmesıni engellediği 3 aylık bursa ne olduğunu yeni ba- kan Hasan Gemici'den sordu. Ge- mici, Günbey'e bursu kendisinin kestiğmi anımsahrken, 1997-1998 öğretim yılında öğrencilere toplam 4 triryon 350 milyar 15 milyon lira eğitim yardımı yapıldığmı bıldirdi. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esir- geme Kurumu'ndan (SHÇEK)so- rumlu eski bakan RP'li Günbey, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonu'nun 13 Eylül 1996 ta- rihli toplantısında, 1996-1997 öğre- tim yılı temmuz, ağustos ve eylül aylannda öğrencilere burs ödemesi yapılmaması yönünde karar aldı. Günbey, daha sonra Bakan Gemi- ci 'nin yazılı olarak yanıtlaması iste- miyle verdiği soru önergesinde, kendi döneminde fondan 170 bine yakın dar gelirli ailenin üniversite- lerde okuyan çocuklanna ayda 4 milyon lira burs verildiğini anımsa- taric, "Oğrendiğime göre, temmuz, ağustos, eylül ve ekim aylanna ait burslar öğrencilere ödenmemiştir. Bu kaynagı nerede kullanacaksı- nız?" dedi. Gemıcı ise yanıtında, 1996-1997 öğretim yılında burs mıktannın 6 milyon liraya. özürlü öğrenciler içm de 8 milyon liraya çıkartıldığını behrtti. Günbey'e, 3 aylık burs ödemesi- nin kendi karanyla yapılmadığını anımsatan Gemici, "Halen burs baş- vunılannm değeriendirilmesi de- vam etmekte olup 1997 Aralık ayın- da burs ödemeierine baslanacakor. Ödemeler 1997 Ekim ayından ge- çeriiolacaktır" yanıtını verdi. Gemi- cı, Günbey'ın dar gelirli ailelerin ilk ve orta dereceli okullarda okuyan çocuklanna bakanlığı döneminde 1 triryon liralık eğitim yardımı yapn- ğı yönündekı açıkiamasuu da ya- lanladı. RP döneminde çocuklara yalnız- ca 653 miryar 671 milyon liralık yar- dun yapıldığını belirten Gemici, öğ- rencilerin kitap, kırtasiye, giyim ve benzeri gereksinimlerinin karşılan- ması amacıyla 1997-1998 öğretim yılmda da fondan 2.5 trilyon lira kaynak aktaracaklannı bildirdi. Öğrenci yardımından başka, RP döneminde yoksul ailelere ödenen 1.5 trilyon liralık yakacak yardımı da bu yıl 2.5 trilyon liraya çıkartıl- dı. Kuthır davasındagelişme yok The Marmara Oteli'nin pastanesine konulan bombanın patlanıası sonucu, yazanmız Onat Kutiar ve arkeolog Yasemin Cebenoyan'm öldürülmesiyle ilgili davada, olay tarihinde pastanenin girişinde güvenlik kamerası bulunmadığı bildirUdL The Marmara Oteli tarafından tstanbul IKiM'ye gönderilen yazıda, güvenlik kameralannın olay tarihinden sonra yerleştirildiği ifade edildi. İstanbul 3 No"lu DGM'de görüien davanın dün yapüan orunımuna, tutuklu sanıklar Abdullah Yunus, Abdüicelil Kaçmaz, Hamit Şen, Ömer Filizer ile Abdullah Çolak ve avukatlan katıldı. Oturumda, The Marmara Oteli'nin pastanesinin girişindeki güvenlik kameralannın görüntülerinin istenildigi yazıya yanıt geldiği ifade edildi. Otelden gönderilen yaada, olay tarihinde pastanenin girişinde kamera buiunmadığı kaydedildi. Oturumda söz alan avukatlar ise tahliye talebinde bulundular. Sanıklann tutulduluk hailerinin devamına karar veren mahkeme heyeti, beklenilen yazılara yanıt gelmesi için duruşmayı erteledL (HÜLYA TOPCU) MEB'in atamaları üüsürüyor ANKARA (Cumburiyet Bürosu) - Milli Eğitim Ba- kanı Hiknret Uhıgbay'ın taş- ra teşkilatuıa yönelik atama- lan sürüyor. Bakan, önceki gün de Kınkkale, tstanbul, Ankara ve Tekirdağ'da top- lam 13 bürokratın görevine son verdi. Bakanlıktaki kadro ope- rasyonuna göre Kınkkale Milli Eğitim Müdür Yardım- cısı Şahin Aksoy görevden alınarak yerine Mehmet AH Karadağ vekâleten atandı. Keskın llçe Milli Eğitim Müdürü RamazanAydm gö- revden alınarak yerine Hay- dar Sağn getırildi. Boş bulu- nan Keskin llçe Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürlü- ğü'ne YıfanazÖztûrk, Kınk- kale Karakeçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne tsa Ünver, İs- tanbul Eminönü llçe Şube Müdürlüğü'ne Ulkü Gûrel, Ankara Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı'na ilköğretim müfettişi Onur Kaya atandı. Kadıköy llçe Şube Müdürü Mficet Akbulırt görevden alınarak yerine Ersan Yeö- şen getirildi. Tekirdağ Milli Eğitim Müdürü Hasan Tu- ran görevden alınarak yeri- ne emekli öğretmen Sedat Kaplan. şube müdürü Mu- rat Ergül görevden alınarak yerine Fehmi tşter getirildi. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Atatürk'ü Sevmek Türkiye'de birileri düğmelere dokunuyor, hemen bazı düzenlemeler gerçekleşiyor. Birileri gözden düşüyor, birilerinin önüne ikbal yollan açılryor. Son günlerin 'yükselen' ismi, İstanbul Büyükşe- hir Belediye Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdo- ğan. Mutlaka kendi hazıriıklan da vardır. ama gö- rebildiğım kadanyla birileri Sayın Erdoğan'ı daha yüksekbiryerlerehazırlıyor. Nediyelim. hayırlısıol- sun... Son günlerde birkaç televizyon kanalında canlı yayınaçıktı. Sadece NTV'de, Sayın Nuri Çolakoğ- lu ile yaptığı canlı soyleşinin bir bölümünü izleme ve dinleme fırsatını buldum. "Dersini çok iyi çalış- tığı" belliydi. Tüm kadrosunu toplayıp gelmişti. Ve bu kadro içinde inanılmayacak kadar iyi isimler de vardı. Soyleşinin tümünü izleyemediğim için, aynntılı bir değeriendirme yapmam mümkün değil. Fakat rastlantı bu ya; dinlediğim bölümde, çok ilginç bir noktaya değinildi. Konu Atatürk sevgisi idi. Recep Erdoğan haklı olarak "Sevgi gönüllerde- dir"diyordu. Kendisineyöneltilen, "Atatürk'ü sevi- yor musunuz'' sorusunun anlamsız bir soru oldu- ğunu söytüyordu. Işte Sayın Erdoğan burada yanı- tıyor ve işi 'mugalataya' döküyor. Orada şunu sormak gerekirdi: "Bu soruyu neden size soruyortar da, neden Refah Partililere soruyor- lardabaşkalannasormuyoriar?"AshndaÇo\akoğ- lu bunu sorardı, ama sanınm konumundan ötürü bu soruyu dile getirmedi. "Yaratılanıseverim, Yaratan dan ötürü"deyişinin arkasına sığınan Sayın Erdoğan, Atatürk'ü Ulusal Savaş sırasındaki hizmetlerinden ötürü sevdiğini dile getirdi. Ama hepsi o kadar. "Atatürk'ü sevmek lafla olmaz. Ûnemliolan, ona layık olmak için çalışmak" gibisinden doğru anla- yışlann da sergilendiği bir 'demagojiyle 'konu bağ- landı. İçinde insan sevgisi olmayanlann, Atatürk'ü sev- meleri elbette mümkün değildir. Ama bence işin can alıcı noktası, neden Recep Tayyip gibilere, "Ata- türk'ü seviyor musunuz" sorusunun sorulduğu. Bu soru Recep Tayyip gibilere soruluyor, çünkü onlann temsil ettiği siyasal ideoloji, Türkiye'de Ata- türk'ün aydınlık yolundan bir 'sapma' olarakgörü- lüyor. "Laik devlet, yıkılacak elbet" gibi sloganlan dile getiren insanlann adresi Refah Partisi. "Kahrolsun laik diktatörlük" sloganının faturası da elbette Refah'a çıkıyor. "Islami hareket engellenemez" sloganı da enin- de sonunda Refah Partisi'nin hanesine yazılıyor. Önümüz Ramazan. Bakın göreceksiniz, oruçtut- mayanlar üzerinde ne gibi baskılar uygulayacaklar. Sokaktaki insan gidişattan memnun değil, ken- disine bir çıkış yolu anyor. Zaten Refah Partisi'nin oylan da bu nedenle yüz- de 20'lere yükselmişti. Fakat sokaktaki aynı insan, çağdaşyaşamının kalıplanndan da uzaklaşmamak istiyor. Belki bilinçli olarak, belki de bilinçsiz olarak, Atatürk'ün aydınlık yolunu yitirmemek istiyor. Ve bunun için aklı başında gördükleri Refahlıla- ra soruyorlar. "SizAtatürk'ü seviyormusunuz?" di- yorlar. Zira bu halk Atatürk'ü seviyor. Zira sokakta- ki bu insanlar, Atatürk'e neleri borçlu olduklannı ve ne derece de borçlu olduklannı iyi biliyoıiar. Zaten Refah da aynı olguyu saptadığından, (en azından resmi ağızlardan) Atatürk'ü eleştirme politikalann- dan vazgeçmişti. Fakat kendi aralanndakı radikal- leri frenleyemediklerinden, foyalan meydana çıktı. O akşamki toplantıda, kısmen Sayın Erdoğan da dile getirdi. Refahlılar, "Herkes kendi inancı doğ- rultusunda yaşasın" dıyoriar. Pek güzel. Zaten de- mokrat olmak da bunu gerektirir. Ama sorun şura- da ki; bunlardan bazılan, "Benim inancım doğrul- tusunda yaşayabilmem için, etrafımdakilerin de benim inancım doğrultusunda yaşaması gerek"d\- yorlar. "Eğer çevre koşullan benim inancım doğ- rultusunda olmazsa, ben Müslümanlığımı yaşaya- mıyorum" diyorlar. Bundan bir süre önce, Mesaj TV'de bir tartışma programına katılmıştım. Dinci kanadın önde gelen isimlerinden biri, mini etek söz konusu olduğunda, "Kardeşim, ben rahatsız oluyorum, tahrik oluyo- rum" diye şiddetle karşı çıkmıştı. Bu zatın ak sakalına ve yaşına başına bakarak "Maaşa//a/)"demiştim. Ama anlamazdan geldi. Aslında Mustafa Kemal'in bunlann sevgisine el- bette ihtiyacı yok. Ama Atatürk'e duyduklan kini ve nefreti saklayarak toplumu aldatma'anna da izin vermemek gerek. Ancak bir noktada Tayyip Erdoğan'la tamamen hemfikirim. Atatürk'ü sevmek lafla ve şuna buna sa- taşmakla olmaz. Çalışmak, çok çalışmak gerekir. Ve hele kendini Atatürkçü olarak tanımlayanlann, herkesten çok çalışması gerekir. Atatürk'ü sevmek ve Atatürkçü olmak bir aynca- lık değildir ve başkalannı hor görme hakkı vermez. Tam tersine ona 'layık olmak' ve 'eserine sahip çık- mak' sorumluluğunu yükler. Bunun çaresi de çok çalışmaktır. BİLİMİN MERCEĞİNDE ASTROLOJİ Babil, Mısır, Yunan, Roma, Çin, Aztek, Arap ve Rönesans astrolojileri. Kepler ve astrolojinin çöküşü. Büyü ve astrolojinin psikolojisi. Günümüzde astroloji. Astrologların burç sistemi şarlatanlık. Gerçek burçlar. Astrolojinin bilimsel eleştirisi. C • Ege Uygarlığı'nın kökenine ilişkin yeni görüşler • Kuran'ın bilgi anlayışı • Dinamik sıstemler ve kaos • Sümer atasozleri • Ganp' felsefesı • Intemet'te sinema • Postmodemizmin zm'alama dzgürlüğü Çizgibilim Eki Madam Curie -2 Tel-Faks: <0212) 213 80 29-30 E-porta: [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle