25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DEĞİŞEN DÜNYADANHUSEYIN BAŞ Kyoto'da sorunlann çözümüzor / gnacio Ramonet. Kyoto zirvesı öncesinde, atmosfere yayılan sera etkilı gazlann çevTeye verdiği onanlması imkânsız doğal yıkımlan sergilediği yazısına attığı başlıkla, bu yaşamsal önemdeki sorunla ilgili beklentileri özetliyor: "Gezegenin acısuii dindû-mek." Ancak bu son derecede karmaşık ve çok yönlü sorunun bugünden yanna üslesinden gelmek kolay değil. Oysa artık, sera etkili gazlann "insan aktrvitderinden kaynaklandığı'' konusunda sürdürûlen tartışmalar, bilimsel araştırmalann da desteğiyle hızını kaybetti. Işi yokuşa sürmek, 1992 Rio zirvesindeki gibi angaje olunan kararlann uygulanmasını savsaklamak, gezegenin geleceğıni tehlikeye atmakla eşanlamh. Kuzey ve Güney devletleri, uzun yıllardan bu yana giderek küreselleşen ultraliberal Yenı Dünya Düzeni'nin acımasız rekabet ortamında doğayı sistematik bir biçimde talan eden bütünüyle sakat bir kalkmma modelinin sürdürûlmesini dayatmaktadır. Vahşi kapitalizm, özünde yer alan "ne pahasına olursa obun daha fazla kâr" hırsıyla doğal kaynaklan kryasıya talan etmekte, gezegeni üzerinde yaşayan tûm canlılar ve doğasıyla tehlikeye atmakta sakınca görmemektedir. Bilimsel verilere gerekli duyarlık gösterilmemekte, tehlikenin artık kapıda olduğu fark edilmek istenmemektedir. Olayın ekonomik ve politik ağırhğı ise dün olduğu gibi bugün ve kuşkusuz yann da konuyla ilgili ciddi ve kalıcı önlemlerin önünde en büyük ve aşılması en güç engel olarak varlığını sûrdürecektir. Nitekim, Rio zirvesınde "çevrenin koUanmasr yönûnde alınan kararlara, ekonomik çıkarlar endişesiyle, başta iklimleri ve doğal çevreyi perişan eden sera etkili gazlann yansından sorumlu Birleşik Devletler olmak iizere Kuzey'in çok sayıda sanayi ülkesi ve Gûney'in, zengin ülkelerin artan ihtiyaçlannı karşılamak için bir avuç dolar uğruna ülkelerinin doğal kaynaklannı kıyasıya talan eden devletleri de yan çizmişlerdir. tklimin ısınmasına yol açan sera etkili gazlann atmosfere yayılması ve giderek artan bir biçimde yoğunlaşması, kuşkusuz öncelikle sanayi ülkelerinden kaynaldanmaktadır. Örneğin Fransa gibi bir ileri sanayi ülkesinde sera etkili gazlann yüzde 24'ü sanayiden, yüzde 35'i ulaşımdan, yüzde 22.5'i hizmetlerden ve konutlardan, yüzde 16'sı enerji ve değişim üretimlerinden kaynaklanıyor. Tanrran payı ise yüzde 2. Sorunun sadece nerelerden kaynaklandığına bakmak. ahnması gereken önlemlerin, paranın ve gücün hüküm sürdüğü, çıkar lobilerinin at oynattığı bir dünyada aşılması neredeyse olanaksız engellerle karşı karşıya bulunulduğunu ortaya koymaktadır. Sanayi, ulaşım ve hizmet ve konutlann yaşamsal önemdeki ihtiyaçlannı bir çırpıda ortadan kaldırmak, kuşkusuz, düşünülemez. Ancak gezegenin doğası ve canlılanyla ölümüne seyirci kalmak da aynı ölçüde olanaksız. Ama bu konuda yapılması gereken yine de çok şey var. Enerji tasarrufu, karbondioksit emisyonunu önleyecek enerji seçenekleri tüm kesimler için mevcut. Örneğin Avnıpa Birliği, sera etkisinin önde gelen sorumlusu karbonik gazın (CO2) 2005 yılında yüzde 7.5,2010 yılında ise yüzde 15 azaltılacağını açıklamıştır. Fransız hükümeti sera etkili gazlarla savaş için ulusal bir planın uygulanmaya konulmasının hazırlığındadır. Söz konusu plan. enerjide ekonomi ve temiz enerji seçenekleri sağlayacak çok sayıda önnlemi içennektedır. Olayın başsonımlusu Birleşik Devletler ve doğa talanından çıkar sağlayan Gûney'in kimi ülkelerine gelince, onlar, bu konuda, aniaşılır nedenlerle, ciddi adımlar atmaya istekli görünmüyor. Ülkemizin ise adı yok. Sera etkili gazlann atmosferde giderek artan bir biçimde yoğunlaşması, kaçmılmaz yansımalanyla insanlığı büyük doğal felaketlerin eşiğine getirmiştir. Uzmanlar, iklim ısınmasının neden olacağı doğal felaketlerden en çok yoksul ülkelerin zarar göreceğini, daha kuzey bölgelerde yer alan ülkelerin ise "kazançb" çıkacaklannı öne sürüyor. Çölleşmiş, denizleri yükselerek karalan istila etmiş. ekilebilir topraklan kaybolup gitmiş, suyu, havası zehirlenmiş. doğası talan edilerek canına okunmuş bir dünyada, "kazançh çtkmak" ne anlama geliyorsa... Kyoto, umanz Rio olmaz. HÜSEYtNBAŞ Gezegenin acısını dindirmek-w- y yoto. gezegenin sera m^r etkili gaz yayılmasının t C artışına bağlı olarak m ^L ısınması karşısında j L . ^ L . alınacak önlemleri tartışmak üzere. 1-12 Aralık tarihleri arasında 150 ülkenin temsilcılerinı konuk ediyor. Daha düne kadar, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Ekonomik Işbirlıği ve Kalkınma Örgütü (OECD) gibi büyük ekonomik kuruluşlan ve ultraliberalizmin şakşakçılan tarafından Cçüncü Dünya'nın başansızlığına 'karşı- örnek', ızlenmesi gereken bir model olarak sunulan eski Hong-Kong. Singapur. Tayvan, Güney Kore ve Yeni Malez>a. Endonezya. Tayland ve Filipinler gibi 'kaplanJar', son derece de vahım bir dizi borsasal karmaşayla karşı karşıya kalmışlardır. Hong Kong Borsası"nın çöküşüyle. başta Wall Street olmak üzere. beş kıtanın finans piyasalan, üzerinde dünya uluslararası para sistemının çöküşü hayaletinın dolaşmasına yol açan bir karmaşa ıçine grrmiştir. Ucuz emek, düşük para. aşın ihracat. uluslararası spekülatıf yatınmcılan çekmeye yönelik yüksek faiz ve tüm bunlan çerçe\eleyen otonter rejimler, artık örnek oluşturma özelliklerini yıtirmiş. dahası tehlıkeli olmaya başlamıştır. Borsa tayfunundan en çok zarar gören ülkelerden bazılan - Endonezya ve Malezya- üstüne üstlük olağanüstü boyutlarda ekolojik felaketere de uğramışlardır. Denetimden çıkan binlerce devasa yangın; Suumatra. Borneo. Java ve Sulavezi adalannda 800.000 hektar ormanı yok etmiştir. Bir kıtanın yansı kadar büyüklükte, muazzam zehırli dumanlar, bir dızi kazaya neden olmuş (bir aırbus düşmesi 234 kişinin. bir gemi kazası ise 29 kişinin ölümüne yol açmıştır), Kuala Lumpur gibi bir kent kurumla kaplanarak yan karanlığa bürünmüştür. Bu ıki felaket -borsa ve çevTe-. kuşkusuz, birbirleriyle baglantıhdır. Zıra, yangmın bir bölümüyle 4 E1 Nino' diye adlandınlan dönemsel iklim olgusundan kaynaklanmasına karşın, felaketın asıl nedenini on yıldan bu yana sürdürûlen spekülatif ve ölümüne hipervenmlilik modelı uzenne temellendinlen kitlesel orman kıyımı oluşturmaktadır. Kalkınma ve gelişme adına Kuzey ve Güney devletlerinde, böylece, doğal çevrenin sistematik yıkımı KHmazielıtschem nachen stârken sitıon Alıııaıı bakana dev çantalı ııyarı Çevredkr, Japonya'mn Kyoto kentinde gerçekleştirikn Dünya Çevre Sorunlan Konfeı ai •>• ııa kablan Almarrva Çevre Bakanı Angela Merkel'i,çevre konusunda daha duyaıiı ounası için uyar- dılar. Dünya Yaban Hayaüru Koruma Vakfu isteklerini, bakana yolladığı dev boyuüardaki evrak çantasuun içine koydu. Vakfin bakandan istekleri arasındaki en çarpıa madde, dünya çevresinde sıcaklığuı artmasında en büyük etken olan CO2 gazuun atmosfere yayılmasuun önlenmesi oldu. Vakıf, bu gazı içeren ve üreten kaynaklann 2010 yıüna kadar yüzde 25 oranında kısıdanmasıru istiyor. sürdürülmekte; toprak. su ve hava talan edilmektedir. Gemi azıya alan kentleşme, tropıkal bölgelerdeki ormansızlaştırma, denızlerin ve nehirlerin kırletilmesi, iklimin ısınması, ozon tabakasının zayıflaması ve asit yağmurlan. insanlığın geleceğini tehlikeye atmaktadır. Çölleşmeden her yıl, altı mil>on hektar ekilebilir toprak kaybolmaktadır. Dünyanın hemen her yerinde aşın işletme, ekilebilir topraklann yüzölçümünü artan bir ritımle kemırmektedir. Ekolojik denge kuzey ülkelerinin sanayi kirlenmesi, Gûney'in yoksulluğu ile (ormansızlaştırma, nadas alanlannın yok olması) bozulmaktadır. Anlamsız ekonomik ve politik mantıklar, insanlan açlıktan ölüme mahkûm etmekte. 800 milyon msan az beslenmenin pençesinde kıvranmaktadır. 2010 yılında yer kürenin orman örtüsü, 1990'a oranla, yüzde 40'tan fazla azalacak. 2040'ta, sera etkili gaz birikiminin gezegenin ortalama sıcaklığını 1 ya da 2 derece arttıracak, bu ise okyanuslann seviyesinin 0.2 ila, 1.5 metre yükselmesine yol açacaktır. Bu kesin değil. Ama, eğer bilimsel kesınlik beklenirse. o zaman harekete geçmek için çok geç olacaktrr. Okyanuslann yükselişı şimdiden onanlması imkânsız zararlara neden olmaktadır. Her yıl 10- 17 milyon hektar arası toprak yok olmaktadır. Bu, dört tsviçre, demektir. Ormansızlaştırma, elde kalan biricik biyolojık mirası ortadan kaldırmaktadır: Nemli tropikal Bilinçlenmede bilimin büyükpayı var 7 995'te iklimdeki değişimlerle ilgili hükümetler arası grubun (GIEC) yayımladığı raporda. tümceyi odaklamak kolay değildi. Oysa bu yapılmadan, sera etkili gazlarla ilgili bir anlaşma arayışı Kyoto programında yer almayacaktt. Söz konusu tümce sadece şu basit gerçeğin altını çiziyordu: Saptanan belirtilerin bilançosu, insan aktivitelerinin gezegenin ikliminde ayırt edilebilir bir ekisi olduğunu ortaya koymaktadır. On yıl süren araştırmalar sonunda Birleşmiş Milletler tarafından görevlendirilen iklim uzmanlan bu ortak yargıda uzlaşmış bulunuyor. Bu küçük tümce -ashnda raporun tümü- hükümetleri insan aktivitelerinin gezegenin ısınmasına yol açacağı, denizlerin seviyesinin yükselmesinin süreceği, giderek artan sayıda iklimsel felaketlerin yaşanacağına ve harekete geçmenin tam zamanı olduğuna ikna etmiştir. Bu bilinçlenmede bilimin büyük payı olmuştur. Her şey iklim uzmanlannın önde gelen isimlerinden Kaliforniya Oşinografı Enstitüsü Scrippis'e bağlı olarak çahşan ve karbondioksit ya da karbonik gaz (CO2) üzennde araştırma yapan grubun başkanı Charies KeeHng'm buluşuyla başlamıştj. Keeling. Hawaii adalannda yer alan Mauna Loa'da, atmosferdeki CO2 oranının ölçümü konusunda araştırmalar yürürüyordu. 1988'de, ölçümler çok sayıda uzmanın kuşkulandığmı kanıtlamıştı: Atmosferdeki karbondioksit yoğunlaşması 1850"den bu yana net bir biçimde artmıştı. Bu gelişme fosil yakıtlann kullanımındaki büyük artışla, karbondioksitin önemli miktarlarda emisyonuna yol açan sanayi devrimiyle çakışıyordu. Bugün atmosferdeki CO2 oranı, milyon hacminde 360 partiyle (ppmu), sanayi öncesi döneme göre daha yüksekti (280 ppmu). Günümüzden bir yüzyıl sonra ise bu değerin bir katı yükseleceği öngörülmektedir. Hemen aynı dönemde başka araştırmacılar da gezegenin sıcaklığının yanm derece arttığını ve deniz seviyesinin ise yüz yılda 10 iia 25 santimetre yükseldiği sonucuna varmışlardı. Ve o andan itibaren şu soru sorulmaya başlanmışn: Atmosferdeki bu ısınmada CO2 ya da tanmsal aktivitelerden kaynaldanan metan ya da nitritoksit gibi başka gazlann yoğunlaşması arasında sebep- sonuç ilişkisi var mıydı? Yeryüzünü ve denizi ısıtan güneş ışınlannm bir bölümüyle metan, su buhan, karbondioksit gibi atmosferde var olan ve sera etkili gazlar denilen parçacıklar tarafından engellendiği bilinmektedir. Bu olay yeryüzünün yaşamaya elverişli dummda olmasının en büyük yardımcısıdır. Eğer aksi halde güneş ışınlan uzaya doğrudan yansımış olsaydı, yerkürenin ortalama sıcaklığı sıfınn altında 18 derece olurdu. Ama buna karsıhk, çok bûyük miktarlarda sera etkili gazm, bazı bölgeler için yıkıcı sonuçlar vermesi olasıhğı vanh. Bitkilerin beslenmelerini sağlayan karbondioksit ise yeryüzünde doğal olarak üretilmektedir. Aynca petrol ve kömürün yanması, orman ve savan yangınlan da önemli oranda karbondioksiti açığa çıkarmakta. atmosfere yaymaktadır. Insansai kaynakh CO2 emisyonu ile iklimsel ısınma arasındaki ilişkimn varlığı ile ilgili kuşkular. araşürmacılan harekete geçirmekte gecikmeyecekti. Ancak sorun bütünüyle netlik kazanmış değildir. Bilim adamlannın konuyla ilgili görüşlerinde bazı çelişkiler vardır. Güçlük, kuraklık ve buzullaşma dönemlerine yol açan ısmmanın doğal iklimsel degişimlerden mi yoksa insan aktivitelerinden mi kaynaklandığının sağlıklı bir biçimde saptanması noktasındadır. Sorunu çözmek için bilim adamlan bilgisayarlann da yardımıyla giderek daha da karmaşık iklimsel simülasyonlar sürdürüyorlar. Ünlü Nature dergisi tarafından yayımlanan bazı çahşmalar, konunun güçlüğünü ortaya koymaktadır. 1995 Mayısı'nda iklim değişimleri üzerine çahşan John Mitchefl ve Hadley merkezindeki (îngiltere) meslektaşlan, insan kaynaklı karbondioksitin gezegeni ısıtnğını doğrulamışlardır. Ama aynı elrip, volkanik patlamalann ve bazı sanayi aöklannın açığa çıkardığı kükürtlü aeresollerin 'soğntucu' etkisini de ortaya koy-muştur. Işin daha da karmaşık bir duruma gelmesi için Keeling'in bunu izleyen aylardaki buluşunu beklemek gerekecekti: Keeling, 1979'dan 1988'e uzanan dokuz yıllık dönemde, sıcaklıktaki doğal değişimlerin insan aktrvitelerine atfedilen artışlan geçtiğini saptamıştı. Buluştan tedirgin olan ekıp, bunun olası yansımalardan, otomobil ve fosil yakıtlarm kullanılmasından kaynaklanan emisyonlann kısıtlanmasına karşı çıkan basta gruplan ve lobilerin yaralanmasına yol açmamak için buluşla ilgili verileri açıklamakta hayli tereddüt ettiler. Ancak bu, atmosferin ısınmasında insandan kaynaklanan sera etkili gazlann payının olmadığı anlamma gelmiyordu. Sadece ısınmada, doğal etkenlerin de payı olduğu savlanıyordu. Nitekim, bunu izleyen yılda, Livermore Lawrence Ulusal Laboratuvan'nda (Kaliforniya) Benjamm Santer'in yönetimindeki araştırmalar, insanın gezegenin ısınmasındaki etkisini en ikna edici bir biçimde ortaya koymuştur Ehsan Masood (Le Monde) ormanlar, türlerin yüzde 70'ini banndırmaktadır. Bu türlerden 6000'i her yıl gezegenden vitip gitmektedir. Uluslararası Doğa Koruma Birliği"ne göre (UICN) varolan tüm türlerin yüzde 20'si on yıl içinde yok olacaktır. En çok zarara uğrayan tropika! ormanlardır. Böylece, Endonezya'da. Sumatra Adası'nın nemli ormanlannın yüzde 80'i, 70 yıllanndan bu yana yok olmuştur. Borneo'da ağaç kesimi on altı yıldan bu yana beş katı artmıştır. Yıkımın kaynağında ağaçtan yakacak olarak yararlanan ve hızla artan nüfus vardır. Ama asıl neden, ormanlann zengin ülkelere yönelik olarak talan edihnesidir. Ddimle ilgili olarak 1995 yılında düzenlenen Berlin Konferansı, pazann, çevreye yönelik global tehlikeye karşı koyabilecek durumda olmadığını karar altına almıştır. Bio çeşitliliğini, sürekli gelişme içinde yaşama çeşitliliğini korumak bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır: Gelişmemn sürekli olmasının koşulu, bir öncekilerin gelecek nesillere en az kendilerinin sahip olduklan nitelikte bir çevTeyi miras bırakmasıdır. Batı ülkeleri, özellikle de Birleşik Devletler, karbonik gaz yayan sanayi ülkelerinin yansından sorumludur. Bu nedenle de 1992'de Rio'da yapılan yeryüzü zirvesınde üstlendiği angajmanlannı yerine getirmek zorundadır. Ama bu konuda hıçbir angajmanını yerine getirmemiştir. Avnıpa Birliği, 2010 yılına kadar havaya yayılan gazı yüzde 15 oranında azaltacağını açıklarken Clinton yönetimi, 1990'dakı düzeye 2012 yılında dönülebileceğini belirtmiş, dahası, 2008 'den itibaren de •pazarhk edilebilir kirletme izni' oluşturulmasım önermiştir. Güney hükümetlen ise ekosistemın bozuhnasının, insanlığın tümü için tehlıke oluşturduğunu reddetmektedir. Ortak bir çaba olmadan gezegenin acısını dindirmeyi başaramayız. tster kuzeyde, ister güneyde olsun, yüzyıllardır sürdürülerek dünyanın mutsuzluğuna yol açan kalkınma modeline son vermeliyiz. İGNACIO RAMONET Le Monde Dipk>matiquc, Kasun 1997 Uyuşturucu sanıklarının sorgulaması başladı Istanbul Emniyet Müdürhlğü Narkotik Şube Müdürtüğü'nce Hollanda'va götürüfanek üzere bir 11K ve kamyonette ele gecirilen 1 ton 200 küograın uyuşturucuyla ilgili olarak gözaltına alınan 10 kişi dün îstanbul DGM'ye çıkankİL Sabah saatlerinde Îstanbul DGM'>e getirilen Ömer Lütfii Topal'ın eski ortağı Hasan Erkuş. Muhterem Kabak. \edat Yılmaz, Mehmet Seviş. Yusuf Değinneııci,_Nuri Kunuz, Muammer Üstündağ, Hayati Venke, Petru Mazaroi ve Rİdvan Ozcihan önce doktor tarafından muayene edildiler. 10 kisi daha sonra sorgulanmak üzere savcıhğa çıkanldılar. (HATİCETUNCER) Yılmaz'a soru yağmuru CHP'li Sağlar atamalan sorguluyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-Susurluk komisyo- nuüyesi CHP Içel MilleUe- kili Fıkri Sağlar, Başbakan MesutYılmaz'a, Içişleri Ba- kanlığı ve Gümrük Müste- şarlığı'ndaki bazı atamala- nn gerekçelennı sordu. Sağlar, Yılmaz'ın yanıt- laması istemiyle TBMM Başkanhğı 'na sunduğu soru önergesınde, Susurluk kaza- sında ortaya çıkan çetenin faalıyetlennın sürdüğünü kaydettı. 16 Man katliamın- da ciddi şekilde rol oynadı- ğı rnahkeme kayıtlanna yan- sıyan terörle mücadeleden sonımlu eski Îstanbul Em- niyet Müdür Yardımcısı Re- şat Alta>"m Niğde Emniyet Müdür Vekilliği göre\inden Tokat Emniyet Müdürlü- ğü'ne atanmasının gerekçe- lerinin açıklanmasını isteyen Sağlar, Altay'ın. Susurluk kazasmda ölen katliam sanı- ğı Abdullah ÇatiYyla tele- fon görüşmelerinin saptan- dıgına dikkat çekti. Sa|lar, Çath'nın "Meb- metOzbay" sahte kimliğiy- le ortağı olduğu Baysa şirke- tine ihale veren BOTAŞ Ge- nel Müdür Yardımcısı Kaya Ozel hakkında soruşturma açılıp açılmadığını sorarken Ersever cinayetinde adı ge- çen Sinop Gümrük Müdürü Ali Balkan Metel'in tstan- bul'a atanmasınuı gerekçe- lennin açıklanmasını istedi. Sağlar. Topal cınayeti so- ruşrurması sırasında görevi ihmal ettiği gerekçesiyle idari yargı tarafından ceza- landınlan eski Îstanbul Em- niyet Müdürü Kemal YazKi- oğlu"nun, kntikbır kent olan Ordu'ya vali olarak atanma- ••ının gerekçelerini sordu. Yazıcıoğlu'nun kendısini "Türkeş'in manevi oğlu" olarak nitelediğini kaydeden Sağlar, Yazıcıoğlu ile Tür- keş arasındaki bir görüşme- de eski MHP liderinin "Bu bilgi ve beigeleri sakın deşif- re etroe. BundaA iUkücü c*-. mia zarar görür" dedığı id- dıalannı da gündeme getir- dı. Sağlar, Topal cinayeti zanlısı özel rim görevlilerini tstanbul'dan Ankara'ya geti- ren dönemin Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Halil Tuğ'un görevden alındıktan sonra kaçakçılık. terör ve or- ganize suçlarla ilgili birim- lerden sorumlu Emniyet Ge- nel Müdür Yardımcılığı gö- revine getirilmesine işaret etti. Sağlar, eski tnterpol Da- ıre Başkanı YusufVehbi Dal- da'nın görevden alınma ge- rekçelenni de sordu. Sertel ödüfleri bugün verflîyor İstanbul Haber Servisi - Sertel Gazetecilik Vakfı ta- rafından verilen "SertelDe- mokrasi Ödüfleri" sahiple- rini buluyor. Bu yıl demok- rasiye katkılanndan dolayı gazeteci Işık Yurtçu ile ba- sın yoluyla demokrasi mü- cadelesi yaptığı için ödüle layık görülen Cumhuriyet gazetesine venknişti. Ödül töreni bugün Tank Zafer Tunaya Kültür Mer- kezi'nde yapılacak. Ödül töreni sonrası "Türkhe'de demokrasi niçin gerçekle- şenuyor" başlıklı bir panel düzenlenecek. Gazetemiz yazan Oral Çahşlar'm yö- netecegi panele. Prof. Dr. Nermin Abadan Unat, Or- han Koloğlu ve Ataol Beh- ramoğlu konuşmacı olarak katılacak. Özgür Ülke gazetesinin bombalanmasının 3. yılı Özgür Ülke gazetesinin bombalanmasının 3. yılında, gazetenin Kadırga'daki binasuun önünde toplanan basın mensuplan ve demokratik kitJe örgütü üyeleri dönemin başbakanı Tansu Çiller ve Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ı alkışlarla protesto etti. Bombalama sonucu harabeve dönen binaya. gazeteyi hedef gösteren Çiller imzalı belgeyi asan gazeteciler, olayda hayannı kaybeden Ersin Yıldız'ın fotoğrafina karanfıl bıraktı. Gazete çalışanlan adına \apılan açıklamada, çetelerin dün olduğu gibi bugün de devlet taranndan korunduğu belirtildi. Basın şehitleri için yapılan saygı duruşunun ardından topluluk, "Özgür basın susrurulamaz" sloganlannı atarak dağıldı. (Fotoğraf: ALPER TURGUT)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle