Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DEĞİŞEN DÜNYADANHUSEYIN BAŞ
Kyoto'da sorunlann çözümüzor
/
gnacio Ramonet. Kyoto zirvesı
öncesinde, atmosfere yayılan sera
etkilı gazlann çevTeye verdiği
onanlması imkânsız doğal yıkımlan
sergilediği yazısına attığı başlıkla, bu
yaşamsal önemdeki sorunla ilgili beklentileri
özetliyor: "Gezegenin acısuii dindû-mek." Ancak
bu son derecede karmaşık ve çok yönlü sorunun
bugünden yanna üslesinden gelmek kolay değil.
Oysa artık, sera etkili gazlann "insan
aktrvitderinden kaynaklandığı'' konusunda
sürdürûlen tartışmalar, bilimsel araştırmalann da
desteğiyle hızını kaybetti. Işi yokuşa sürmek,
1992 Rio zirvesindeki gibi angaje olunan
kararlann uygulanmasını savsaklamak, gezegenin
geleceğıni tehlikeye atmakla eşanlamh. Kuzey ve
Güney devletleri, uzun yıllardan bu yana giderek
küreselleşen ultraliberal Yenı Dünya Düzeni'nin
acımasız rekabet ortamında doğayı sistematik bir
biçimde talan eden bütünüyle sakat bir kalkmma
modelinin sürdürûlmesini dayatmaktadır. Vahşi
kapitalizm, özünde yer alan "ne pahasına olursa
obun daha fazla kâr" hırsıyla doğal kaynaklan
kryasıya talan etmekte, gezegeni üzerinde
yaşayan tûm canlılar ve doğasıyla tehlikeye
atmakta sakınca görmemektedir. Bilimsel verilere
gerekli duyarlık gösterilmemekte, tehlikenin artık
kapıda olduğu fark edilmek istenmemektedir.
Olayın ekonomik ve politik ağırhğı ise dün
olduğu gibi bugün ve kuşkusuz yann da konuyla
ilgili ciddi ve kalıcı önlemlerin önünde en büyük
ve aşılması en güç engel olarak varlığını
sûrdürecektir. Nitekim, Rio zirvesınde "çevrenin
koUanmasr yönûnde alınan kararlara, ekonomik
çıkarlar endişesiyle, başta iklimleri ve doğal
çevreyi perişan eden sera etkili gazlann
yansından sorumlu Birleşik Devletler olmak
iizere Kuzey'in çok sayıda sanayi ülkesi ve
Gûney'in, zengin ülkelerin artan ihtiyaçlannı
karşılamak için bir avuç dolar uğruna ülkelerinin
doğal kaynaklannı kıyasıya talan eden devletleri
de yan çizmişlerdir. tklimin ısınmasına yol açan
sera etkili gazlann atmosfere yayılması ve
giderek artan bir biçimde yoğunlaşması,
kuşkusuz öncelikle sanayi ülkelerinden
kaynaldanmaktadır. Örneğin Fransa gibi bir ileri
sanayi ülkesinde sera etkili gazlann yüzde 24'ü
sanayiden, yüzde 35'i ulaşımdan, yüzde 22.5'i
hizmetlerden ve konutlardan, yüzde 16'sı enerji
ve değişim üretimlerinden kaynaklanıyor.
Tanrran payı ise yüzde 2. Sorunun sadece
nerelerden kaynaklandığına bakmak. ahnması
gereken önlemlerin, paranın ve gücün hüküm
sürdüğü, çıkar lobilerinin at oynattığı bir dünyada
aşılması neredeyse olanaksız engellerle karşı
karşıya bulunulduğunu ortaya koymaktadır.
Sanayi, ulaşım ve hizmet ve konutlann yaşamsal
önemdeki ihtiyaçlannı bir çırpıda ortadan
kaldırmak, kuşkusuz, düşünülemez. Ancak
gezegenin doğası ve canlılanyla ölümüne seyirci
kalmak da aynı ölçüde olanaksız. Ama bu konuda
yapılması gereken yine de çok şey var. Enerji
tasarrufu, karbondioksit emisyonunu önleyecek
enerji seçenekleri tüm kesimler için mevcut.
Örneğin Avnıpa Birliği, sera etkisinin önde gelen
sorumlusu karbonik gazın (CO2) 2005 yılında
yüzde 7.5,2010 yılında ise yüzde 15
azaltılacağını açıklamıştır. Fransız hükümeti sera
etkili gazlarla savaş için ulusal bir planın
uygulanmaya konulmasının hazırlığındadır. Söz
konusu plan. enerjide ekonomi ve temiz enerji
seçenekleri sağlayacak çok sayıda önnlemi
içennektedır. Olayın başsonımlusu Birleşik
Devletler ve doğa talanından çıkar sağlayan
Gûney'in kimi ülkelerine gelince, onlar, bu
konuda, aniaşılır nedenlerle, ciddi adımlar
atmaya istekli görünmüyor. Ülkemizin ise adı
yok. Sera etkili gazlann atmosferde giderek artan
bir biçimde yoğunlaşması, kaçmılmaz
yansımalanyla insanlığı büyük doğal felaketlerin
eşiğine getirmiştir. Uzmanlar, iklim ısınmasının
neden olacağı doğal felaketlerden en çok yoksul
ülkelerin zarar göreceğini, daha kuzey bölgelerde
yer alan ülkelerin ise "kazançb" çıkacaklannı
öne sürüyor. Çölleşmiş, denizleri yükselerek
karalan istila etmiş. ekilebilir topraklan kaybolup
gitmiş, suyu, havası zehirlenmiş. doğası talan
edilerek canına okunmuş bir dünyada, "kazançh
çtkmak" ne anlama geliyorsa...
Kyoto, umanz Rio olmaz.
HÜSEYtNBAŞ
Gezegenin acısını dindirmek-w- y yoto. gezegenin sera
m^r etkili gaz yayılmasının
t C artışına bağlı olarak
m ^L ısınması karşısında
j L . ^ L . alınacak önlemleri
tartışmak üzere. 1-12 Aralık tarihleri
arasında 150 ülkenin temsilcılerinı
konuk ediyor. Daha düne kadar, Dünya
Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF)
ve Ekonomik Işbirlıği ve Kalkınma
Örgütü (OECD) gibi büyük ekonomik
kuruluşlan ve ultraliberalizmin
şakşakçılan tarafından Cçüncü
Dünya'nın başansızlığına 'karşı-
örnek', ızlenmesi gereken bir model
olarak sunulan eski Hong-Kong.
Singapur. Tayvan, Güney Kore ve Yeni
Malez>a. Endonezya. Tayland ve
Filipinler gibi 'kaplanJar', son derece
de vahım bir dizi borsasal karmaşayla
karşı karşıya kalmışlardır. Hong Kong
Borsası"nın çöküşüyle. başta Wall
Street olmak üzere. beş kıtanın finans
piyasalan, üzerinde dünya uluslararası
para sistemının çöküşü hayaletinın
dolaşmasına yol açan bir karmaşa ıçine
grrmiştir. Ucuz emek, düşük para. aşın
ihracat. uluslararası spekülatıf
yatınmcılan çekmeye yönelik yüksek
faiz ve tüm bunlan çerçe\eleyen
otonter rejimler, artık örnek oluşturma
özelliklerini yıtirmiş. dahası tehlıkeli
olmaya başlamıştır. Borsa tayfunundan
en çok zarar gören ülkelerden bazılan -
Endonezya ve Malezya- üstüne üstlük
olağanüstü boyutlarda ekolojik
felaketere de uğramışlardır.
Denetimden çıkan binlerce devasa
yangın; Suumatra. Borneo. Java ve
Sulavezi adalannda 800.000 hektar
ormanı yok etmiştir. Bir kıtanın yansı
kadar büyüklükte, muazzam zehırli
dumanlar, bir dızi kazaya neden olmuş
(bir aırbus düşmesi 234 kişinin. bir
gemi kazası ise 29 kişinin ölümüne yol
açmıştır), Kuala Lumpur gibi bir kent
kurumla kaplanarak yan karanlığa
bürünmüştür. Bu ıki felaket -borsa ve
çevTe-. kuşkusuz, birbirleriyle
baglantıhdır. Zıra, yangmın bir
bölümüyle
4
E1 Nino' diye adlandınlan
dönemsel iklim olgusundan
kaynaklanmasına karşın, felaketın asıl
nedenini on yıldan bu yana sürdürûlen
spekülatif ve ölümüne hipervenmlilik
modelı uzenne temellendinlen kitlesel
orman kıyımı oluşturmaktadır.
Kalkınma ve gelişme adına Kuzey ve
Güney devletlerinde, böylece, doğal
çevrenin sistematik yıkımı
KHmazielıtschem
nachen
stârken
sitıon
Alıııaıı bakana dev çantalı ııyarı Çevredkr, Japonya'mn Kyoto kentinde gerçekleştirikn Dünya Çevre Sorunlan Konfeı ai •>• ııa
kablan Almarrva Çevre Bakanı Angela Merkel'i,çevre konusunda daha duyaıiı ounası için uyar-
dılar. Dünya Yaban Hayaüru Koruma Vakfu isteklerini, bakana yolladığı dev boyuüardaki evrak çantasuun içine koydu. Vakfin bakandan istekleri arasındaki
en çarpıa madde, dünya çevresinde sıcaklığuı artmasında en büyük etken olan CO2 gazuun atmosfere yayılmasuun önlenmesi oldu. Vakıf, bu gazı içeren ve
üreten kaynaklann 2010 yıüna kadar yüzde 25 oranında kısıdanmasıru istiyor.
sürdürülmekte; toprak. su ve hava talan
edilmektedir. Gemi azıya alan
kentleşme, tropıkal bölgelerdeki
ormansızlaştırma, denızlerin ve
nehirlerin kırletilmesi, iklimin ısınması,
ozon tabakasının zayıflaması ve asit
yağmurlan. insanlığın geleceğini
tehlikeye atmaktadır. Çölleşmeden her
yıl, altı mil>on hektar ekilebilir toprak
kaybolmaktadır. Dünyanın hemen her
yerinde aşın işletme, ekilebilir
topraklann yüzölçümünü artan bir
ritımle kemırmektedir. Ekolojik denge
kuzey ülkelerinin sanayi kirlenmesi,
Gûney'in yoksulluğu ile
(ormansızlaştırma, nadas alanlannın
yok olması) bozulmaktadır. Anlamsız
ekonomik ve politik mantıklar,
insanlan açlıktan ölüme mahkûm
etmekte. 800 milyon msan az
beslenmenin pençesinde
kıvranmaktadır. 2010 yılında yer
kürenin orman örtüsü, 1990'a oranla,
yüzde 40'tan fazla azalacak. 2040'ta,
sera etkili gaz birikiminin gezegenin
ortalama sıcaklığını 1 ya da 2 derece
arttıracak, bu ise okyanuslann
seviyesinin 0.2 ila, 1.5 metre
yükselmesine yol açacaktır. Bu kesin
değil. Ama, eğer bilimsel kesınlik
beklenirse. o zaman harekete geçmek
için çok geç olacaktrr. Okyanuslann
yükselişı şimdiden onanlması imkânsız
zararlara neden olmaktadır. Her yıl 10-
17 milyon hektar arası toprak yok
olmaktadır. Bu, dört tsviçre, demektir.
Ormansızlaştırma, elde kalan biricik
biyolojık mirası ortadan
kaldırmaktadır: Nemli tropikal
Bilinçlenmede bilimin büyükpayı var
7
995'te iklimdeki değişimlerle ilgili
hükümetler arası grubun (GIEC)
yayımladığı raporda. tümceyi odaklamak
kolay değildi. Oysa bu yapılmadan, sera
etkili gazlarla ilgili bir anlaşma arayışı
Kyoto programında yer almayacaktt. Söz konusu
tümce sadece şu basit gerçeğin altını çiziyordu:
Saptanan belirtilerin bilançosu, insan aktivitelerinin
gezegenin ikliminde ayırt edilebilir bir ekisi
olduğunu ortaya koymaktadır. On yıl süren
araştırmalar sonunda Birleşmiş Milletler tarafından
görevlendirilen iklim uzmanlan bu ortak yargıda
uzlaşmış bulunuyor. Bu küçük tümce -ashnda
raporun tümü- hükümetleri insan aktivitelerinin
gezegenin ısınmasına yol açacağı, denizlerin
seviyesinin yükselmesinin süreceği, giderek artan
sayıda iklimsel felaketlerin yaşanacağına ve
harekete geçmenin tam zamanı olduğuna ikna
etmiştir. Bu bilinçlenmede bilimin büyük payı
olmuştur. Her şey iklim uzmanlannın önde gelen
isimlerinden Kaliforniya Oşinografı Enstitüsü
Scrippis'e bağlı olarak çahşan ve karbondioksit ya
da karbonik gaz (CO2) üzennde araştırma yapan
grubun başkanı Charies KeeHng'm buluşuyla
başlamıştj. Keeling. Hawaii adalannda yer alan
Mauna Loa'da, atmosferdeki CO2 oranının ölçümü
konusunda araştırmalar yürürüyordu. 1988'de,
ölçümler çok sayıda uzmanın kuşkulandığmı
kanıtlamıştı: Atmosferdeki karbondioksit
yoğunlaşması 1850"den bu yana net bir biçimde
artmıştı. Bu gelişme fosil yakıtlann kullanımındaki
büyük artışla, karbondioksitin önemli miktarlarda
emisyonuna yol açan sanayi devrimiyle çakışıyordu.
Bugün atmosferdeki CO2 oranı, milyon hacminde
360 partiyle (ppmu), sanayi öncesi döneme göre
daha yüksekti (280 ppmu). Günümüzden bir yüzyıl
sonra ise bu değerin bir katı yükseleceği
öngörülmektedir.
Hemen aynı dönemde başka araştırmacılar da
gezegenin sıcaklığının yanm derece arttığını ve
deniz seviyesinin ise yüz yılda 10 iia 25 santimetre
yükseldiği sonucuna varmışlardı. Ve o andan
itibaren şu soru sorulmaya başlanmışn:
Atmosferdeki bu ısınmada CO2 ya da tanmsal
aktivitelerden kaynaldanan metan ya da nitritoksit
gibi başka gazlann yoğunlaşması arasında sebep-
sonuç ilişkisi var mıydı? Yeryüzünü ve denizi ısıtan
güneş ışınlannm bir bölümüyle metan, su buhan,
karbondioksit gibi atmosferde var olan ve sera etkili
gazlar denilen parçacıklar tarafından engellendiği
bilinmektedir. Bu olay yeryüzünün yaşamaya
elverişli dummda olmasının en büyük yardımcısıdır.
Eğer aksi halde güneş ışınlan uzaya doğrudan
yansımış olsaydı, yerkürenin ortalama sıcaklığı
sıfınn altında 18 derece olurdu. Ama buna karsıhk,
çok bûyük miktarlarda sera etkili gazm, bazı
bölgeler için yıkıcı sonuçlar vermesi olasıhğı vanh.
Bitkilerin beslenmelerini sağlayan karbondioksit ise
yeryüzünde doğal olarak üretilmektedir. Aynca
petrol ve kömürün yanması, orman ve savan
yangınlan da önemli oranda karbondioksiti açığa
çıkarmakta. atmosfere yaymaktadır. Insansai
kaynakh CO2 emisyonu ile iklimsel ısınma
arasındaki ilişkimn varlığı ile ilgili kuşkular.
araşürmacılan harekete geçirmekte gecikmeyecekti.
Ancak sorun bütünüyle netlik kazanmış değildir.
Bilim adamlannın konuyla ilgili görüşlerinde bazı
çelişkiler vardır. Güçlük, kuraklık ve buzullaşma
dönemlerine yol açan ısmmanın doğal iklimsel
degişimlerden mi yoksa insan aktivitelerinden mi
kaynaklandığının sağlıklı bir biçimde saptanması
noktasındadır. Sorunu çözmek için bilim adamlan
bilgisayarlann da yardımıyla giderek daha da
karmaşık iklimsel simülasyonlar sürdürüyorlar.
Ünlü Nature dergisi tarafından yayımlanan bazı
çahşmalar, konunun güçlüğünü ortaya koymaktadır.
1995 Mayısı'nda iklim değişimleri üzerine çahşan
John Mitchefl ve Hadley merkezindeki (îngiltere)
meslektaşlan, insan kaynaklı karbondioksitin
gezegeni ısıtnğını doğrulamışlardır. Ama aynı elrip,
volkanik patlamalann ve bazı sanayi aöklannın
açığa çıkardığı kükürtlü aeresollerin 'soğntucu'
etkisini de ortaya koy-muştur. Işin daha da karmaşık
bir duruma gelmesi için Keeling'in bunu izleyen
aylardaki buluşunu beklemek gerekecekti: Keeling,
1979'dan 1988'e uzanan dokuz yıllık dönemde,
sıcaklıktaki doğal değişimlerin insan aktrvitelerine
atfedilen artışlan geçtiğini saptamıştı. Buluştan
tedirgin olan ekıp, bunun olası yansımalardan,
otomobil ve fosil yakıtlarm kullanılmasından
kaynaklanan emisyonlann kısıtlanmasına karşı
çıkan basta gruplan ve lobilerin yaralanmasına yol
açmamak için buluşla ilgili verileri açıklamakta
hayli tereddüt ettiler. Ancak bu, atmosferin
ısınmasında insandan kaynaklanan sera etkili
gazlann payının olmadığı anlamma gelmiyordu.
Sadece ısınmada, doğal etkenlerin de payı olduğu
savlanıyordu. Nitekim, bunu izleyen yılda,
Livermore Lawrence Ulusal Laboratuvan'nda
(Kaliforniya) Benjamm Santer'in yönetimindeki
araştırmalar, insanın gezegenin ısınmasındaki
etkisini en ikna edici bir biçimde ortaya koymuştur
Ehsan Masood
(Le Monde)
ormanlar, türlerin yüzde 70'ini
banndırmaktadır. Bu türlerden 6000'i
her yıl gezegenden vitip gitmektedir.
Uluslararası Doğa Koruma Birliği"ne
göre (UICN) varolan tüm türlerin
yüzde 20'si on yıl içinde yok olacaktır.
En çok zarara uğrayan tropika!
ormanlardır. Böylece, Endonezya'da.
Sumatra Adası'nın nemli ormanlannın
yüzde 80'i, 70 yıllanndan bu yana yok
olmuştur. Borneo'da ağaç kesimi on altı
yıldan bu yana beş katı artmıştır.
Yıkımın kaynağında ağaçtan yakacak
olarak yararlanan ve hızla artan nüfus
vardır. Ama asıl neden, ormanlann
zengin ülkelere yönelik olarak talan
edihnesidir. Ddimle ilgili olarak 1995
yılında düzenlenen Berlin Konferansı,
pazann, çevreye yönelik global
tehlikeye karşı koyabilecek durumda
olmadığını karar altına almıştır. Bio
çeşitliliğini, sürekli gelişme içinde
yaşama çeşitliliğini korumak bir
zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır:
Gelişmemn sürekli olmasının koşulu,
bir öncekilerin gelecek nesillere en az
kendilerinin sahip olduklan nitelikte bir
çevTeyi miras bırakmasıdır. Batı
ülkeleri, özellikle de Birleşik Devletler,
karbonik gaz yayan sanayi ülkelerinin
yansından sorumludur. Bu nedenle de
1992'de Rio'da yapılan yeryüzü
zirvesınde üstlendiği angajmanlannı
yerine getirmek zorundadır. Ama bu
konuda hıçbir angajmanını yerine
getirmemiştir. Avnıpa Birliği, 2010
yılına kadar havaya yayılan gazı yüzde
15 oranında azaltacağını açıklarken
Clinton yönetimi, 1990'dakı düzeye
2012 yılında dönülebileceğini
belirtmiş, dahası, 2008 'den itibaren de
•pazarhk edilebilir kirletme izni'
oluşturulmasım önermiştir. Güney
hükümetlen ise ekosistemın
bozuhnasının, insanlığın tümü için
tehlıke oluşturduğunu reddetmektedir.
Ortak bir çaba olmadan gezegenin
acısını dindirmeyi başaramayız. tster
kuzeyde, ister güneyde olsun,
yüzyıllardır sürdürülerek dünyanın
mutsuzluğuna yol açan kalkınma
modeline son vermeliyiz.
İGNACIO RAMONET
Le Monde Dipk>matiquc, Kasun 1997
Uyuşturucu sanıklarının
sorgulaması başladı
Istanbul Emniyet
Müdürhlğü Narkotik Şube
Müdürtüğü'nce
Hollanda'va götürüfanek
üzere bir 11K ve
kamyonette ele gecirilen 1
ton 200 küograın
uyuşturucuyla ilgili olarak
gözaltına alınan 10 kişi dün
îstanbul DGM'ye çıkankİL
Sabah saatlerinde Îstanbul
DGM'>e getirilen Ömer
Lütfii Topal'ın eski ortağı
Hasan Erkuş. Muhterem
Kabak. \edat Yılmaz,
Mehmet Seviş. Yusuf
Değinneııci,_Nuri Kunuz,
Muammer Üstündağ,
Hayati Venke, Petru
Mazaroi ve Rİdvan
Ozcihan önce doktor
tarafından muayene
edildiler. 10 kisi daha sonra
sorgulanmak üzere
savcıhğa çıkanldılar.
(HATİCETUNCER)
Yılmaz'a soru yağmuru
CHP'li Sağlar
atamalan
sorguluyor
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)-Susurluk komisyo-
nuüyesi CHP Içel MilleUe-
kili Fıkri Sağlar, Başbakan
MesutYılmaz'a, Içişleri Ba-
kanlığı ve Gümrük Müste-
şarlığı'ndaki bazı atamala-
nn gerekçelennı sordu.
Sağlar, Yılmaz'ın yanıt-
laması istemiyle TBMM
Başkanhğı 'na sunduğu soru
önergesınde, Susurluk kaza-
sında ortaya çıkan çetenin
faalıyetlennın sürdüğünü
kaydettı. 16 Man katliamın-
da ciddi şekilde rol oynadı-
ğı rnahkeme kayıtlanna yan-
sıyan terörle mücadeleden
sonımlu eski Îstanbul Em-
niyet Müdür Yardımcısı Re-
şat Alta>"m Niğde Emniyet
Müdür Vekilliği göre\inden
Tokat Emniyet Müdürlü-
ğü'ne atanmasının gerekçe-
lerinin açıklanmasını isteyen
Sağlar, Altay'ın. Susurluk
kazasmda ölen katliam sanı-
ğı Abdullah ÇatiYyla tele-
fon görüşmelerinin saptan-
dıgına dikkat çekti.
Sa|lar, Çath'nın "Meb-
metOzbay" sahte kimliğiy-
le ortağı olduğu Baysa şirke-
tine ihale veren BOTAŞ Ge-
nel Müdür Yardımcısı Kaya
Ozel hakkında soruşturma
açılıp açılmadığını sorarken
Ersever cinayetinde adı ge-
çen Sinop Gümrük Müdürü
Ali Balkan Metel'in tstan-
bul'a atanmasınuı gerekçe-
lennin açıklanmasını istedi.
Sağlar. Topal cınayeti so-
ruşrurması sırasında görevi
ihmal ettiği gerekçesiyle
idari yargı tarafından ceza-
landınlan eski Îstanbul Em-
niyet Müdürü Kemal YazKi-
oğlu"nun, kntikbır kent olan
Ordu'ya vali olarak atanma-
••ının gerekçelerini sordu.
Yazıcıoğlu'nun kendısini
"Türkeş'in manevi oğlu"
olarak nitelediğini kaydeden
Sağlar, Yazıcıoğlu ile Tür-
keş arasındaki bir görüşme-
de eski MHP liderinin "Bu
bilgi ve beigeleri sakın deşif-
re etroe. BundaA iUkücü c*-.
mia zarar görür" dedığı id-
dıalannı da gündeme getir-
dı. Sağlar, Topal cinayeti
zanlısı özel rim görevlilerini
tstanbul'dan Ankara'ya geti-
ren dönemin Emniyet Genel
Müdür Yardımcısı Halil
Tuğ'un görevden alındıktan
sonra kaçakçılık. terör ve or-
ganize suçlarla ilgili birim-
lerden sorumlu Emniyet Ge-
nel Müdür Yardımcılığı gö-
revine getirilmesine işaret
etti. Sağlar, eski tnterpol Da-
ıre Başkanı YusufVehbi Dal-
da'nın görevden alınma ge-
rekçelenni de sordu.
Sertel ödüfleri
bugün verflîyor
İstanbul Haber Servisi -
Sertel Gazetecilik Vakfı ta-
rafından verilen "SertelDe-
mokrasi Ödüfleri" sahiple-
rini buluyor. Bu yıl demok-
rasiye katkılanndan dolayı
gazeteci Işık Yurtçu ile ba-
sın yoluyla demokrasi mü-
cadelesi yaptığı için ödüle
layık görülen Cumhuriyet
gazetesine venknişti.
Ödül töreni bugün Tank
Zafer Tunaya Kültür Mer-
kezi'nde yapılacak. Ödül
töreni sonrası "Türkhe'de
demokrasi niçin gerçekle-
şenuyor" başlıklı bir panel
düzenlenecek. Gazetemiz
yazan Oral Çahşlar'm yö-
netecegi panele. Prof. Dr.
Nermin Abadan Unat, Or-
han Koloğlu ve Ataol Beh-
ramoğlu konuşmacı olarak
katılacak.
Özgür Ülke gazetesinin
bombalanmasının 3. yılı
Özgür Ülke gazetesinin
bombalanmasının 3.
yılında, gazetenin
Kadırga'daki binasuun
önünde toplanan basın
mensuplan ve
demokratik kitJe örgütü
üyeleri dönemin
başbakanı Tansu Çiller ve
Emniyet Genel Müdürü
Mehmet Ağar'ı alkışlarla
protesto etti. Bombalama
sonucu harabeve dönen
binaya. gazeteyi hedef
gösteren Çiller imzalı
belgeyi asan gazeteciler,
olayda hayannı kaybeden
Ersin Yıldız'ın fotoğrafina
karanfıl bıraktı. Gazete
çalışanlan adına \apılan
açıklamada, çetelerin dün
olduğu gibi bugün de
devlet taranndan
korunduğu belirtildi.
Basın şehitleri için yapılan
saygı duruşunun
ardından topluluk,
"Özgür basın
susrurulamaz"
sloganlannı atarak
dağıldı. (Fotoğraf:
ALPER TURGUT)