Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Imtiyaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmem Orhan Erinç
9 Genel Yayın Koordinatörü: Hikmet
Çetinkava # Yazuşlen Müdürlen tbrahim
Yıldız - Dinç Tavanç 0 Sorumlu Müdür
Fikret tlkiz • "Haber Merkezı Mudürü
Hakan Kara •Görsel Yönetmen: Fikret Eser
Dış Haberier Şinasi Dançoğlu • Lstıhbarat: Cengjz
Yüdınm 9 Ekonomı Mehmet Saraç 9 Kültür
Handan Şenköken 9 Spor AMüIkadir Yücdman
9 Makaleler Sami Karaören 9 Duzeitme Abduflah
Y azKi 9 rotograf. Erdoğan Köseoğlu 9Bılgj-Bclge
Edibe Buğra 9 Yufl Haberlen: Mehmet Faraç
YaymKurulu tHnuıSeiçıık(Başkan),
Orhan Erinç, Oktay Kortböke,
Hikmet Çetinkava. Şûkran Sooer,
Ergon Bakı Dinç Tıyanç, tbrahim
Yıldız, Orhan Borulı, MusUfa
BaJbay, Hakan Kara.
Ankara Temsılcısi: Mustafa Balbay Atatürk Bulvan No:
125,Kat4,Bakanlıklar-AnkaraTel-4195020(7hat), Faks.
4195027 • Izmır Temsılcısı. Serdar Kızık, H. Ziva
Blv. 1352 S.2/3Tel-4411220, Faks-4419117 ©Adana
Temsücisi ÇeönYiğeooğhı, înönüCA119S NcrlKafcl,
Tel:363 12 11,Faks:363 12 15
Mûessese Müdurü Üstün Akmen •
Koordınator Ahmet Korulsan #
Mıteehr Böent YenerAldan: Hüseyin
Girer • Işleme Önder Çelik • Bıl'gı-
tşletn Nail tnal • Bılgisayaı Sıstem
Mürivet ÇUer • Sabş. Fazi!« Kon
MEDYA C: • Yönetün Kunılu
Başkanı - Genel Müdür Gûlbin
Erduran # Koordınator Reha
Işıtman # Genel Mûdür Vardımcısı
Mine Akdağ Te] 514 07 53 -
5139580-513846(^61.Faks 5138463
\i>ımlavan ve Basao: Yenı Gün Haber Ajansı. Basm \e Yavmcılık A.Ş
Tirkocafc Cad 19 41 Cagaloğlu 34334 lsl PK 246 lstanbul fel (0 212) 512 05 05 (20 haj; Faks (0 212)513 85 95
5KASIM1997 tmsak: 5.05 Gûneş: 6.32 Öğle: 11.55 Ikindi: 14.37 Akşam: 17.03 Yatsı: 18.26
Bergama
köylülerine ödiil
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Türk Tabipleri Birliği
(TTB) eski
başkanlanndan, Prof. Dr.
Nusret Fışek'in anısına
verilen ödüller. Hacettepe
Üniversitesi'nde dün
düzenlenen törenle
sahiplerine dağıtıldı.
"Prof. Dr. Nusret Fişek
Halk Sağlığı Hızmet
Ödülü"'ne, çevre
kirlenmesine karşı
tutumlan ile Bergama
köylüleri ve halkın sağlık
hizmetlerinden etkin ve
yetertnce yararlanmasınm
sağlanması ıçin
gösterdiği çabalardan
dolayı Dr. Sadık Yağcı
layık görüldü.
Alî Eski'in
cenazesi
• İstanbu) Haber Servisi
- Uzun süredir tedavi
_ gördüğü hastanede dûn
gece vefat eden
Tûrkiye'nin ilk hava
durumu sunucusu Ali
Esin, yarın toprağa
verilecek. Türkiye
Gazeteciler
Cemiyeti'nden (TGC)
yapılan yazılı
açıklamada. Esin'in
cenazesinin yann öğle
vakti Yeşilyurt Merkez
Camii'nde kılınacak
namazın ardından Kozlu
Mezarlığı'nda
defhedileceği bildirildi.
Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel,
Esin'in vefatı dolayısıyla
eşine, taziyelerini bildiren
bir telgraf gönderdi.
Tren seferinde
aksama
• İstanbul Haber Servisi
-Bakırköy'de dün
elektrik trafosunda
meydana gelen anza
sonucu, Halkalı-Sirkeci
seferini yapan banliyö
trenleri bir saat süreyle
çahşmadı. Boğaziçi
Elektrik Bakırköy Bölge
Müdürlüğü yetkilileri,
anza nedeniyle, bazı
bölgelere halen elektrik
verilemediğini, anzanın
giderilmesi ıçin
çalışmalann
sürdürüldüğünü bildirdi.
TRT arşivi
satılıyop
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
TRT. televızyon
yayınlannın başladıgı
1968 yılına kadaruzanan.
tanhe tanıklık eden
görüntülerin yer aldığı
arşivini satışa çıkanyor.
TRT, arşivindeki başka
hiçbir yerde bulunmayan
görüntülerin yanı sıra,
belgeseller, müzik ve
drama programlan,
diziler ve yerli filmleri de
satışa sunacak. Arşivde
yeralan programlan
kategorilerine göre
ayırdıklannı ve satişın
yöntemine ilişkin
yönetmelik çıkardıklanm
belirten TRT Genel
• Müdürii Yücel Yener, bu
malzemeler ile istedikleri
ücretlerin listesini
önümüzdeki ay ilan
edeceklerini bildirdi
1. Ulusal Kültür Kongresi'nde medyanın toplum üzerindeki etkileri tartışıldı
'Medyanm gücü abartdıyor'
• Prof. Dr. Oğuz Adanır, medyanın, toplumsal ve
kültürel yaşam üzerinde güdümleyici, yönlendirici
etkisinin yok denecek kadar az olduğunu belirterek
"4. güç" olarak lanse edilen medyanın "yalnızca
politikacılan etkilediğini" öne sürdü.
tZMÎR (Cumhuriyet Ege Bü-
rosu)- 1. Ulusal Kültür Kongre-
si'nde, medyanın kültürel kimli-
ge etkisini tartışan konuşmacılar,
medyanın güdümleme gücünün
abartıldığını söylediler. Türkiye'de
en çok "fletişiın eksüdiğTnin du-
yulduğunu, medyanın ise u
kitle
iletişim aracı" olarak tanımlan-
masının yanlışhğını vurgulayan
konuşmacılar, iletişimin "yüzyü-
ze" olması gerektiğini bildirdiler.
Dokuz Eylül Üniversitesi Gü-
zel Sanatlar Fakültesi Öğretim
Üyesi Prof. Dr. OğuzAdanır, med-
yanın, istisnai durumlar dışında
toplumsal ve kültürel yaşam üze-
rinde güdümleyici, yönlendirici
etkisinin yok denecek kadar az ol-
duğuna dikkat çekerek "Dünyada
adına kitie iletişim araçlan deni-
len şey, günümüzde özellikle poli-
tikacüann gündeük yaşamlannı
etkilemektedir. Çiinkü gündelik
yaşamlannı neredeyse bu dolayh
baskı unsurunagöreayarlayan po-
litikacı sayısı hiç de azdeğDdir" de-
di. Medyanın güdümleyici anlam-
daki gücünü medyanın kendisi-
nin abarttığını savunan Adanır,
"Dördüncü güç olarak lanse edi-
len medya, toplum tarafindan hak
cttiği yere oturtulmaktadır. Rey-
tingjerden çıkan bir sonuç varsa o
da hiçbirkanakn birdiğerindenda-
ha etkin ve etkili olmadığı gerçe-
ğidir" diye konuştu.
Bügı Universitesi'nden Prof. Dr.
CevatÇapan, büyük kentlerde in-
sanlann birbirlerini anlamadıkla-
rını belirterek "Kitie iletişim araç-
lannmgerçekten Betişnn araa olup
ohnadıklan tarHşdmahdır" dedı.
Amenka'da hem toplumsal hem
kültürel hayatın. çoğunluğu baş-
kalan tarafından yönlendinlen in-
sanlann yaşadığı hayat olduğunu
savunan Çapan, bizimtoplumumu-
zun da Amerika'daki gibi yalnız
bir toplum olmaya doğru yönel-
diğini söyledi.
Yazar Demirtaş Ceyhun, Os-
manlı döneminde yalnızca Istan-
bul'da 1839'dan 1900 yılına kadar
yabancı dille eğitim yapan 67 okul
açıldığını belirterek "Kapitaliz-
min emperyaliznıe dönüşmesi dfl
saldınsı ile oldu. Diğer toplumla-
ra kendi dflkrini öğrettiler. Şimdi
globalleşme ile insanlık. ABD'nin
kültür sakünsı ile karşı karşıya"
dedı. Kongrenin. kültür varlıkla-
nnın korunmasının taraşıldığı bö-
lümünde ise iletişimci yazar Hıf-
TXTopuz,dünyanın kültürel ve do-
ğal varlıklannın korunması dü-
şüncesini ilk UNESCO'nun orta-
ya attığını söyledi.
'Demokrasi küMrü eksik'
Gazetemiz yazarlanndan Prof.
Dr. Emre Kongar, Türkiye'de ko-
rumacılık alanında yaşanan so-
runlann "demokrasi kültiirünün
eksikiiğİDden" kaynaklandığını
vurgulayarak bu eksiklikten, hal-
kın cahilliğinden ve yağmacılık-
tan politikacılann sorumlu oldu-
ğunu söyledi. Türkiye'de politi-
kacılann "doğal ve kültürel varhk-
lan" peşkeş çekerek politika yap-
tıklannı ve kariyer sağladıklan-
nı, bunu da "halkm istediğini" öne
sürdüklerini kaydeden Kongar,
"Kamunun ormanı yağmalandı-
ğı zaman orman olma özeUiğini
kaybediyor. Yağmanın asıl kor-
kunç tarafi bu. Bu yağmanın me-
kanizmasu demokrasiyi yozlaştı-
ran politikacılann yanhşhklann-
da yaüyor. Çözüm, kısa vadede
meslek odalanmn dcnctimi. uzun
vadede ise demokrasi kültürii eği-
timidir" diye konuştu.
ÇEKÜL Vakfl Başkanı Prof. Dr.
Metin Sözen, tarihın hiçbir döne-
minde dünya coğrafyasının günü-
müzdeki kadar altüst edilmediği-
ni vurguladı. Gazetemiz yazarla-
nndan Oktay Ekincide koruma so-
runlannın çözümüne ilişkin, "Mes-
lek kuruluşlannın koruma kurul-
lanndaki denetimi artnnbnah: ko-
ruma kurulu kararlan denetim
veaçıktıkkin yayunlanmah; kurul-
hrm yapdanmasıdemokratik hak
getirihneb" önerilerini sundu.
Milli Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay: Türkiye'de kadınlann yüzde 28'i okur-yazar değil
Anne ve babalar da eğitîlecek
MSL Fen Edebiyat Fakültesi'nde şeriatçı öğrenciler, Atatürkçü Düşünce Ku-
lübünün hazuiacfağı panoyu indirdi. (Fotoğraf: BERTAN AGANOĞLU)
Şeriatçılar İlhan Selçuk'un yazısını indirdi
Üniversitelerdegergutük
İstanbul Haber Servisi- MimarSinan
Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi'nde
bir grup şeriatçı öğrenci, Atatürkçü Dü-
şünce Kulübü'nün hazırladığı ve gaze-
temiz yazan İlhan Selçuk'un 29 Ekim
tarihli yazısının bulunduğu afişı indir-
di.
15-20 kişilik şeriatçı grup, afışi indir-
dikten sonra kız öğrencileri "Hesap so-
racağH" diyerek tehdit etti. Daha son-
ra fakültenin kantininde "dhat" nama-
zı kılan ve İBDA-C işareti yapan şeri-
atçı öğrenciler. "Muhammeddi'in or-
dusu kâfırlerin korkusu", "İslami hare-
ket engeUenemez" şeklinde slogan at-
tıktan sonra fakülteyı terk ettiler.
Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Ede-
biyat Fakültesi'nde ülkücü öğrenciler-
den Kürşat Tiirkoglu'nun kendilerine
silah gösterdiğini belirten sol görüşlü
öğrenciler. bu olay ile faşistlerin duvar-
lara "Ya sev y% terk et" başhklı afişler
asması nedeniyle okulun kantininde bir
forum düzenledi. Akademik. demokra-
tik, parasız eğitim ıstediklerini anlatan
sol görüşlü öğrenciler, afişlerde kendi-
lerinin "insan eti jiyen, maceraperestve
böiücü'' olarak nitelendirildiğini belirt-
tiler. Fonımun hemen ardından 20 kişi-
lik ülkücü gnıbun kantinin kapısına gel-
mesi üzerine. sol görüşlü öğrenciler ma-
sa ve sandalyelerle barikat oluşturdu.
Tekbir getiren ve bozkurt işareti yapan
ülkücülere, sol görüşlü ögrenciler "Rah-
metiininitkriyıldıramazbizleri'" sloga-
nıyla yanıt verdı. Bırbirlerine şişe ve kül
tablası atan gruplararasındaki gerginlik
fakülte Dekanı Prof. Dr. BehiçÇağal'ın
araya girmesiyle çatışmaya dönüşme-
den sona erdi.
Temsili yargılama
YTU'nün Yıldız'da bulunan merkez
yerleşkesinde toplanan 50 kadar sol gö-
rüşlü öğrenci. Mimarlık Fakültesi önün-
de temsili bir mahkeme kurdu. Susurluk
kazasının baş aktörlen Abdullah Çatfa,
Sedat Bucak. Mehmet Ağar, Hüseyin
Kocadağ,u
Yeşi|" kodadlı MahmutYıi-
dınm ve tbrahim Şahin'isanık sandal-
yesine oturtan öğrenciler, önce bu kişi-
ler hakkında hazırladıklan iddianame-
yi okudular. Sanıklar savunmalannda
kendilerine yöneltilen suçlamalan kabul
ettiler. Mahkeme başkanı karannı "Öğ-
rencflere 96 yıl, Eşber Yağmurdereli içe-
ri atılsın, kirli savaş sürdürülsün, üni-
versiteler özelkştinlsin" diye açıkladı.
Temsili mahkemenin ardından bir
açıklama yapan öğrenciler "çeteleri"
protesto etmek için 6 Kasım'da Beyazıt'ta
olacaklannı belirttiler.
• Milli Eğitim Bakanlığı kadmlann eğitim
düzeyini yükseltmek için harekete geçti. Kız
teknik öğretim okullannda başlatılacak
"anne-baba-çocuk eğitimi" adlı programla
çocuk ölümlerinin de azaltılması
hedefleniyor.
• Bakan Uluğbay tarafından yayımlanan
"Ana-Baba Eğitimi" başlıklı genelgede,
eğitimin toplumsal kalkınmayı ve bireysel
gelişmeyi sağlayan rolüne dikkat çekildi.
lattıklannı bildirdi. Kadın-
lann yüzde 28'inin okuma
yazma bilmediğine işaret
eden Uluğbay, erkekJerin
de ancak 10.7'sinin lise me-
zunu olduğuna dikkat çek-
ti. Eğitim düzeyi yüksek an-
nelerin sağlıklı çocuk dün-
yaya getireceğini ve bilinç-
li kuşaklar yetiştireceğini
belirten Uluğbay, "Böylece
bebek ölümlerinin azahH-
ması ve bebeklerin yaşatü-
EBRU TOKTAR
ANKARA-Millı Eğitim
Bakanı Hikmet Uluğbay,
Türkiye'de nüfusun yansı-
ru oluşturan kadınlann yüz-
de 28'inin okur-yazar ol-
madığına dikkat çekerek
yeni nesillerin geleceğinin
bilinçli annelerce çizilme-
si için genelge yayımladı.
Uluğbay, annelerin eğitim
düzeyinin yükseltilmesiy-
le bebek ölümlerinin de aza-
lacağını belirterek kız tek-
nik öğretim okullannda "an-
ne-baba-çocukeğitimi'' ad-
lı bir program başlattıklan-
nı bildirdi.
Uluğbay tarafından ya-
yımlanan "Ana-Baba Eğiti-
mi" başlıklı genelgede. eği-
timin toplumsal kalkınma-
yı ve bireysel gelişmeyi sağ-
layan rolüne dikkat çekildi.
Toplumun gelişmişlik düze-
yinin, eğitilmiş fertlerin sa-
yısı ile doğru orantılı oldu-
ğuna işaret eden Uluğbay,
"DevtetmtEmdgörevivatan-
daşlann eğitim ihtiyacını
karşılamaktır. Genelde ör-
gün eğitim olarak algılanan
bu eğhün, giderek arüş gös-
teren yaygm eğitim düzeyi-
ni de içennektedir. Yaşam
boyu eğitim, güncel bir ko-
nu olarak ortaya çıkmakta,
tüm geüşmiş, ülketerde ise
uzaktan eğitim modeli et-
kin bir şekUde kullanılma-
ya başlanmaktadır" dedi.
Kadına öncelik
Uluğbay, kadın eğitiminin
ise öncelikli konu olması
nedeniyle "ana-baba" eği-
timi adlı bir program baş-
ması konusunda önemli bir
adım ablmış olacaktar" de-
di.
Uluğbay, kız teknik okul-
lan bünyesinde yetişkinle-
re yönelik olarak açılan eği-
tim proeramında, "aileler-
de sağlıklı Oişkiler, aik birey-
lerinin sağhğı
T
' gibi konula-
nn işleneceğini kaydetti.
Eğitim programlannın sa-
atlik, günlük, haftalık ola-
rak uygulanabileceğini be-
lirten Uluğbay, okullarda
verilecek eğitimin gezici
kurslar ve ev ziyaretleri şek-
linde de gerçekleştirilebi-
leceğini kaydetti.
Uluğbay, 8 yıllık kesinti-
siz eğitime geçilmesine kar-
şın birçok okul tabelasında
ortaokul ve ilkokul adlan-
nın kullanıldığına ilişkin
duyumlar aldıklannı belir-
terek "Tabelalar bir an ön-
ce ilköğretim okuluna çev-
rilsin" talımatı verdi.
Otobiyografisi ses getirdi
Rossellini'nin
içten 'yalanlan'
Çeviri Servisi - Filmleriyle ve Lancome modeli olarak
belleklenmizde yer eden Isabella RosseOini, yeni
yayımlanan otobiyografisiyle de adından söz
ettirmeyi başardı. Focus dergisi ile bu konuda bir
söyleşi yapan Rossellini. film oyunculuğu, çıplaklık
ve medyayla ilgili sorulan yanıtladı. Rossellini,
otobiyografısine ilginç bir şekilde "yalan
söyKiyorum" diye başlasa da ünlü yıldızın anılannda
son derece içten olduğu ve geçmişini en ince
aynntısına kadar kâğıda dökmeyı başardığı
belirtiliyor. Bilgisayar kullanmayı sevmediğini ve
kitabı elle yazıp ardından teybe okuduğunu anlatan
Rossellini, kendisiyle ilgili hiçbir gazete kupürünü
okumadığını, paparazzilerden kaçtığını. ancak onlan
da kınamadığını söylüyor. Rossellini, Diana
konusunda da
suçun
muhabirlerden
çok medyanın
işleyiş çarkında
aranması
gerektiğini
vurguluyor.
Mnesi Ingrid
Bergman'ın
yüzününtüm
hatlannı
taşıdığına inanan
Rossellini, onun
kadar iyi bir
oyuncu olmak
istediğini de her
firsatta tekrar
ediyor.
Çıplaklık
konusunda
oldukça mesafeli
olan Rossellini,
Blue VeJvet (Mavi
Kadife)
filmindeki çıplak
sahnelerin pornografık bulunmasma ise hâlâ çok
öfkelı. Filmlerinde ve verdiği pozlarda çıplaklığından
utanan çok az oyuncudan biri olarak yapılan bu
yakıştırmalardan son derece rahatsız olduğunu dile
getiriyor. Fılmdeki sahnenin bir tecavüz sahnesi
olduğunu anımsatan Rossellini, yönetmeni David
Lynch'in de ısran ile buradaki şiddet vurgusunu. o
çaresız çıplaklık ile yansıtmaktan başka bir alternatif
bulunmadığını açıklıyor. Rossellini kitabında bu olayı
aktanrken kendisinin de küçük yaşta tecavüze
uğradığını itiraf etmekten çekinmiyor. Söyleşi
sırasında tüm ısrarlara karşın bu tecavüz olayının
aynntılanna girmekten kaçınan Rossellini. kitabında
bunu dile getimnesinin nedeninı ise "arok bu
duyguyıı içinden söküp atma isteği" olarak niteliyor.
Rossellini aynca kitabında erkeklere, sekse ve aşka
yaklaşımındaki katılığı ile de dikkat çekiyor.
Oyuncuhığu ve modeüiğjnde çıp-
laklıktan kaçınan IsabeUa Ros-
seüini,kitabındaküçükyaştate-
cavüze uğradığını itiraf ediyor.
SÖYLEŞİ ATTİLÂ İLHAN
Yeşilçam'ın Görkemli 'Lümpenliği'!..
Çevre Bakanı Aykut Washingtonda itiraf etti
'Pislik içinde yaşıyoruz'
FUAT KOZLUKLU
e-posta : tan (a prizma.net tr
\VASHEVGTON - Washington 'da bulu-
nan Çevre Bakanı tmren Aykut, Türki-
ye'de çevre sonınlannın "'dehşet verici"
boyutlarda bulunduğunu söyledi. Çevre
Bakanı olarak kendisini, "eli kolu bağb
bir kaled" gibi hissettiğini kaydeden Ay-
kut, "Adeta pislik içinde y?t-
şıyoruz'' dedi.
Kanada'daki temaslan-
nın ardmdan Dünya Banka-
sı yetkilileriyle görüşmek
üzere Washington*a geçen
lmren Aykut, gazetecilere
bilgi verirken, Türkiye'deki
2 bin 900 belediyeden sade-
ce 141'inde kanalizasyon
bulunduğunu, bunlardan da
sadece 30'unun antma tesi-
sine sahip olduğunu belirt-
tı. Çevre Bakanı Aykut, "Ka-
nallanmız, nehiriere, çayla-
ra, göllere ve denizlere akıyor. Dehşet veri-
ci bir dunım" diye konuştu. Çevre Baka-
nı olarak Gökova Santralı'na karşı oldu-
ğunu vurgulayan Aykut, "Gökova Sarrtra-
lı dünyanın en güzel koyunda bir çevre ci-
nayetidir" dedi.
Ankara ve tstanbul'daki çöplüklerin bi-
Çevre Bakanı Aykut
le insan sağlığına zararlı olduğuna dikka-
ti çeken lmren Aykut, Küçük Menderes,
Büyük Menderes, Gediz, Sakarya ve Er-
gene gibi Türkiye'nin en önemli tanm
alanlanru sulayan nehirlerin "sinısiyah'' ak-
tığını kaydetti. Aykut şöyle konuştu: "•Sim-
siyah akan bir Ergene düşünün. Bütün
tekstil aüklan Ergene'ye geliyor ve Meriç
ile birleşerek Saros Körfe-
zi'ne ulaşıyor. Tektemiz kör-
fezi de bir iki yıl içinde kir-
letmiş olacağız. Adeta bir pis-
lik içinde yaşıyoruz ve buna
bir çözüm bulunması lazun.
Esasen bu sorun görülmüş
ve bir Çevre Bakanlığı ku-
rulmuş. Ancak ne yazık ki
kendimL eli kolu bağh bir ka-
leci gibi hissediyorum."
Türkiye'nin aşın kirlilik
yüzünden göllerini de kay-
betmekte olduğuna işaret
eden Aykut, daha önce 28
çeşit balık bulunan Eğridir Gölü'nde ar-
tık sadece bir tür balık kaldıgıru söyledi.
Çevre Bakanı lmren Aykut, bundan 4-
5 yıl önce bazı belediyeler tarafından ya-
pılan çöp tesislerinde, yanlış ve eski tek-
nolojilerin kullanıldığını da sözlerine
ekledi.
oğu -belki de hepsi- öyleyapardı: filmleri ses-
siz çekiyorlar! Rivâyete bakılırsa, sessiz çekip
sonradan seslendirmeyi akıl edip, ilk uygulayan
Faruk Kenç olmuş, günahı söyleyenin boynuna!
Oyunculuk sanatı, Yeşilçam sinemasında bu yüz-
den, jest ve mimikler yaparak, hareketli resim çek-
tirmekten ibarettir; rol ezbeıienmez, diyaloğu çe-
kim esnasında bir asistan, avaz avaz 'sufle eder';
söyleyeceğinizsözü onun ağzından kapacaksınız;
bazılan -hadi adlannı saklı tutayım- rasgele du-
daklannı kıpırdatmakla yetinirdi: dublajda, rol ge-
reği söylemesi gerekenleri o 'ağıza' yerleştirebilir-
sen yerleştir.
Dublaja gelince!.. Önceleri ünlü Darülbedâyi
Türkçesine dayanan 'seslendirmenin', zamanla
nasıl acayip bir soytanlığa dönüştüğünü, bilmeye-
nimiz yoktun evlere şenlik bir 'dublaj' ses tonu, ga-
ripbir 'dub/^/'Türkçesi meydana çtkrnıştı: "-...n'ola-
maz! n'ayır!.." vs...
Bir 'sesli film' sınavından geçseler?..
Acar Film Stüdyosu'nda, Şâdan Bey (Kamil)
bir gün bana, alıştığımızdan daha irice, epey-
ce farklı bir kamera göstermişti; sesli çekebilen bir
kameraymış, Atlas Film döneminden kalma: ça-
lıştığı zaman çıt çıkarmıyordu. Şakası da yapılırdı:
o kamerayla çalışırsanız, Yeşilçam oyuncusu, yö-
netmen 'kamera' dedikten sonra da, oyuna baş-
lamıyordu: emektar ve çilekeş Arifleks kamerala-
nn, çalışırken çıkardığı an vızıltısını duymadığından,
çekim başlamadı sanıyor.
Inanmamıştım, sonralan 'bizzat' şâhit oldum:
Aydın Arakon / Şâdan Kamil ekibinin çektiği.
*Ver Elini Istanbul'un stüdyo sahnelerinde. o ka-
merayla çalışıldı; yapılan şaka, gerçekti, oyuncu-
lan aynca uyarmak gerekiyordu. O gün bugün ken-
di kendime soranm: Yeşilçam'ın adına destan-
lar düzülen ünlü yıldızlan, ciddi bir sesli film sı-
navından geçirilselerdi, acaba nasıl dökülürier-
di?
Kırsaldan kopup, ototamircisi olmuş Vümpenin,
o tavnnı bilmez misiniz: motoru kurcalarken, bazı
'aksamı' "...ağbiy, 'gâvur' bunlan koymuş ama,
bi boka yaramaz" deyip atar. Yeşilçam mantı-
ğı, aynı 'lümpen' düzeyde işliyordu: yoksa yazmış
mıydım, yapımcı ve yönetmen Nevzat Pesen'e
'Devlerin Öfkesi' senaryosunu, uluslararası senar-
yo standardına uygun olarak yazıp götürmüştüm;
pembe yanaklarını al bastı:u
-...ne bu be?" dedi,
"...böyle senaryo mu olurmuş?". Şimdi 'merak-
lısı için not': bu senaryo çekimden önce, bir Ye-
şilçam senaristine 'düzelttirilip' altşılmış düzene so-
kulmuştur; başka bir deyişle, 'gâvurun koyduğu /se
yaramaz aksam' atılmıştır. Bu akıbet, Yeşilçam'da
film olurken kazaya uğramış, on küsur senaryom-
dan, yalnız 'Devlerin Öfkesi'nin başına gelmiş
degildir. Bir başka prodüktör çok beğendiğini söy-
lediği senaryoda 'ufak bir değişiklikyapmayı' uy-
gun görmüştü: "bütün gece sahnelerinigündüzçe-
kecekti."
Zaman zaman bana, "O senaryolannızı, neden
adınızla imzalamadınız?" diye sorartar da!..
ikisi de sokak sineması' ama...
Bendeniz, Italyan Sineması'nın Neo/Realizm ön-
cesinden seyircisiyim: Karşıyaka çocukluğu-
mun sinemalannda, Vıttorio de Sica'nın 'esas oğ-
lanı' oynadığı (galiba Manon LescauhY) filmler
oynardı; Alessandro Balasetti'nin. Cecil B. De
Mulli özentisi figüranı bol, mizanseni büyük tarihi
Roma filmleri; tenor Gigli, bariton Gobbi'nin mü-
zikalleri ("Cantere Con Me", vs.) Mussolini, si-
nemanın gücüne inanmasa, Cine Citta'yı inşaet-
tirir miydi? Muazzam bir stüdyo kompleksi, iğne-
den ipliğe, ne ararsan var; fakat o filmlerde her şey
o kadar eğreti, o kadar 'karton' görünürdü ki, fa-
şizm sonrası Italyan Sineması kendini sokağa dar
atıyor; Rossellini, Lattuada, de Sica, Germi, Za-
vattini, hatta Vısconti ("Terra Trema") Yeni/Ger-
çekçiliğin ilk filmlerini 'dışarda' çekmişlerdir; bir-
çoğunda oyuncu yerine halkı oynatarak! Aklımda
yanlış kalmadıysa, ünlü 'Bisiklet Hırsızı'nın baba
ve oğulu, sıradan insanlardı. Netice: sokağa çı-
kan, sahici insanlarla sahici mekânda çalışan
Italyanlar, yalnız bir 'ekol' yaratmakla kalma-
dı; dünya sinema antolojisine şaheseıier ekle-
di.
Yeşilçam 'sokağa' o 'lümpen' yap/satçı kafa-
sıyla çıkmıştır: hepi topu iki buçuk stüdyo, iki uy-
duruk plato var; dekorlar, anasının nikâhına patlı-
yor; o zaman gelsin muzayekaya düşmüş eski
zenginlerin yalı ve konakları; ya da Kasımpaşa
Zeyrek, Karagümrük yöresinin ahşap evleri!.. O
zaman soru şu: Yeşilçam Sineması, tam anlamıy-
la 'sokak' sinemasıdır da, acaba neden, Italyan
Neo/Realizm'inin çok, ama çok aşağısında bir
düzeyde kalmıştır? Ucuzcu, kolaycı, çürükçü, üs-
telik birikimsiz, tek kelimeyle 'esnaf't\r da ondan
mı? O yılların Türkiye gerçeğine en yaklaştığı sa-
nılan filmler bile düpedüz kopya değilse, taklittir:
stüdyo, plato, dekortantanasından 'sokağa'çıkan
Itatyanlar, ne müthiş bir insan malzemesine sahip-
miş, sonradan ögrendik; aynca ondan hiç aşağı kal-
mayan, bir bilgi ve görgü bırikimine! Yeşilçam ya-
pımcılannın çoğu, günümüzün pop/müzik kaset-
çiliğinin yapımcılarından farksızdır: "bu işten hem
koiay para kazanılıyor, hem de çevrenizden güzel
kızlar eksik olmuyor" diye gelmişlerdi, evet! Sad-
ri (Alışık) anlatmıştır: büyük 'fabrikatör'ün ziyafet
sofrası çekilecek; prodüksiyonun, masaya koya-
bildiği, bakkaldan alınma kutu sardalye ile konser-
ve yaprak sarması; gerisi tabak çanak!
Sinema 'ciddi' bir iştir, önemli bir 'Pazar', geniş
bir 'faa//yefsa/7as/':Avrupa'da, hele Amenka'da en
büyük 'patronlan' Yahudi işadamlan; Türkiye'de pek
çok iş sahasında cirit atıp, at oynatan Yahudi işa-
damlan, acaba neden Yeşilçam'a girmediler? Ne-
yi sezmişlerdi: altyapısının olmadığını mı, 'çürük-
çülüğünü' mü, 'devamlı olamayacağını' mı?
Hep merak ederim.
http:// www. prizma.net. tr/ A İLHAN
http://www.eda.tr/-bilgryay/yazar/ailhan.htlm