27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16KASIM1997PAZAR PAZAR KONUGU Yunan asıllı Alman vatandaşı Avrupa Parlamenteri Janis Sakellanu ile Avrupa Birliği'ni ve tam üyeliği konuştuk 'Tansu ÇillerAvrupalılan aldatü'Siz Avrupa Parlamentosu 'nun Yunan asıllı Alman bir milletvekili olarak Türkiye'nin 1995'teki gümrük biriiği anlaşmasına nasıl bak- mıştımz ve o sırada Başbakan olan Tansu Çiller 'le ilgili düşünceleriniz ne ohnuştu? - Size kendiminkilerin yanı sıra Avrupa Parla- mentosu'nun öbür üyelerinin Bayan ÇiBer'le ilgi- li izlenimlerini anlatmak istiyorum. 1995 'te Avru- pa Parlamentosu olarak Türk hükümetiyle çok sı- kı ve hareketli temaslanmız olmuştu. Avrupa Par- lamentosu'nun, Türkiye'yle gümrük biriiği anlaş- ması imzalaması öncesi büyük zorluklan aşmak zorunda kalmıştık. Türkiye'de çok ciddi bir insan haklan ve demokratikleşme konusu vardı. Aynca Kıbns sorunu ve Kürt meselesi de gündemin en üst sıralannda yer alıyordu. Sanıyorum o dönemde- ki kadar hiçbir zaman Avrupa Parlamentosu'nun o kadar çok sayıda üyesi Türkiye'ye meslektaşlany- la görüşmeye gelmemişlerdir. Her iki taraf için de çok önemli bir konu olan bu sorunu çözmek için yollar anyorduk. Bütün bunlan size, Avrupa Par- lamentosu'nun Türkiye'yle gümrük biriiği anlaş- ması imzalamasının ne kadar ciddi bir karar oldu- funu izah edebilmek için anlatrım. Biz, "Türki- ye'yle teknik, ekonomik değil, siyasi bir ilişki istiyo- ruz" dedik. Tabii ki siyasi ilişki içine insan hakla- n. demokratikleşme gibı konular giriyor. , 1995'te Tansu Çiller başbakandı. Bize hüküme- tinin insan haklan ve demokratikleşme konulann- da verdiği taahhütleri eksiksiz yenne getireceğine söz vermişti. Zaman çok dardı. Aralık 1995'te bir karar almak zorundaydık. Derken Bayan Çiller hepimize tek tek bir mektup yazarak Avrupalı par- lamenterlerle yaptığı anlaşmaların gereklerine uyulması için zaman olmadığını bildirdi. Türkiye tarafindan ner şey tamamlanmamış olsa bile bizim gümrük biriiği anlaşmasına itiraz etmememizi is- tiyordu. Aynca 1995 Aralık seçimlerinin ardından bütün taahhütlerin yerine getirileceği konusunda da kesin söz veriyordu. Üstelik bızden RP Genel Baş- kanı Necmeöta Erbakan'ın köktendinci bir hükü- met kurmasını önlemek için de destek istiyordu. Mektupta şöyle diyordu: "Türldye'de köktendinci bir rejim yerİeşecek olursa bunun sonımluluğu ta- mamryla Avrupa Parlamentosu'na ait olacakür." Bu mektubu okuyunca çok zorlandık. Avrupa Parlamentosu içinde konuyla ilgili uzun tartışma- lar yaptık. En azından kendi grubum olan Sosya- list Grup için bunu söyleyebilirim. Öbür milletve- kili arkadaşlanm, benim daha önceki tutumumdan çark ederek Türkiye'yle gümrük biriiği anlaşması imzalanmasını onaylama eğilimine girdiğimi gö- rünce çok şaşırdılar. ^ ^ • • ^ Daha önce Türkiye'den bu konuda hiç kimseyle temas etmemiş miydiniz? -Etmiştim tabii. Ömeğin TÜSİAD'la, o zaman- ki TÜSfAD Başkanı olan dostum Halis KomiH'yle uzun uzun konuşmuşrum. Halis Komili ve TÜSİ- AD üyeleri bana, gürnrük biriiği anlaşmasının Tür- kiye için çok önemli olduğunu anlatmışlardı. Üs- telik elimizde Türkiye'nin başbakanı Tansu Çil- ler'in, 1995 seçimlerinden sonra Türkiye'de Erba- kan başkanlığında köktendinci bir hükümet kurul- masını engellemek için bizden yardım ısteyen çağ- nsı vardı. Fakat tabii ki seçimlerde sonuçta karan verecek olan Türk halkıydı. Bunun sonucunu bek- lemek de bizim için zor oldu doğrusu. Gördük ki Türk halkı seçimlerde son derece doğru bir seçim yapmış ve RP ile Erbakan'a sadece yüzde 21 oy ve- rerek köktendinci bir hükümeti reddettiğini beyan etmişti. Böylece A\Tupa Parlamentosu üyeleri olarak büyük memnunluk duyduk. Birbirimize, "lyi ki Türkiye'nin, anlaşmanın imzalanmasından sonra taahhütlerini yerine getirme sözünü kabul ettik. Bakın Türk shaseti başarüı oldu" dıyorduk. ^ ^ • ^ ^ Peki, daha sonraki gelişmeleri görünce hissiyatınız ne oldu? - Seçimlerden birkaç ay sonra Tansu Çiller'in yardımı ve desteğiyle Erbakan'ın Türkiye'de baş- bakan olduğunu gördüğümüzde duyduğumuz düş kınklığı ve kaygıyı size anlatamam. Bu Avrupa Parlamentosu'yla Türkiye arasındaki ilişkilerde te- melsel bir kopma anlamına geliyordu. Bence bu- gün, Mesut Yılmaz hükümetinin derhal yapması gereken iş, Türkiye'nin Avrupa Parlamentosu nez- dindeki güvcnilirlik ve inanılırlığını geri getirme- ye çalışmak olmalıdır. Bu hükümetin ne gibi ön- lemler alacağı değil, verdiği sözleri tutması bizim için çok önemli olacaktır. • • ^ ^ ^ Gümrük biriiği anlaşmasının imzalan- ması karşıhğında Türkiye 'nin Güney Kıbnsyöne- timinin AB üyeliğine itiraz etmemesi koşulu var- du Siz bu konuya açıkhk getirir misiniz? • Size, olan yasal prosedürü adım adım anlata- yım. 6 Mart 1995'te AB Bakanlar Konseyi Türki- ye'yle gümrük biriiği anlaşmasını imzaladı. Bu ka- rar oybirliğiyle altnmıştı. Bu demektir ki Yunanis- tan da Türkiye'yle gümrük biriiği anlaşması imza- lanması için olurnlu oy vermişti. Ama biliyorsunuz, bu anlaşmanın Avrupa Parlamentosu'nun onayın- dan geçmesi gerekiyordu. A\Tupa Parlamento- su'nun onayma sunulmadan önce bizim Türk mes- lektaşlanmızla ve hükümetiyle çok verimli. yapı- cı temaslanmız oldu. Ama şunun altını iyice çiz- mek istiyorum: A\-rupa Parlamentosu Türkiye'ye ye'deki birtakım geliş- melerle ilgili kaygılarını dile getiriyordu. Bu kay- gılar da dört maddede toplanıyordu. Bunlan dün gibi hatırlıyorum, çünkü bu maddeleri ha- zırlayan bendim. ^™™™ Bu maddeleri sayabilir misiniz? Sevgili kardeşimiz ve büyüğümüz PİRAYE BİGAT CERRAHOĞLU'nun cenaze törenine katılan, çelenk gönderen, hayır kurumlanna bağışta bulunan, telgrafla, telefonla veya bizzat eve gelerek acımızı paylaşan akrabalara, dostlara, arkadaşlara içten şükranlanmızı sunanz. AİLESt hiçbir koşul koymuş de- Ç77AT77Ç Jannis Sakellanu Yunan asıllı, Alman vatandaşı bir Avrupa parlamenteri. ğıldı. Sadece Türki- y Geçtjğimiz hafta sonunda, Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunlan aşmanın yollan, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği konulannda odaklaşan bir sivil toplum kuruluşu toplantısı için İstanbul'daydı. Sakellariu'yla bu toplantı sonrasında bir araya geldik. Bize Türkiye'nin AB'yle gümrük biriiği anlaşmasını imzalamasının hemen öncesinde, Başbakan olan Tansu Çiller'in Avrupa'ya insan haklan ve demokratikleşme konusunda çeşitli sözler verdiğini söyledi; "Ama Tansu Çiller bu sözleri tutmayarak Avrupalılan aldattı" dedi. Yunanistan'ın son aylarda Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili tutumunu değiştirdiğine ve Türkiye'nin Avrupa'yla bütünleşmesi gerektiğini savunmaya başladığına işaret eden Sakellariu, Ankara'ya tam üyelik desteği konusunda sözler veren başta Almanya, AB'nin öbür üyelerini "ikiyüzlü" davranmakla suçladı. - Birinci nokta insan haklan, ikinci konu ül- kenin demokratikleşme- si, üçüncüsü Kıbns so- rununa bir çözüm bu- lunması için harekete geçilmesi, dördüncü ko- nu ise Kürt sorununa ba- nşçı bir çözümün bulun- masiydı. Bu arada Tür- kiye'de her şeyin başa- nlmasını, bütün zorluk- lann üstesinden gelin- mesini değil, sadece olumlu bazı adımlar atı1- masını görmek istiyor- duk. Türk hükümetine de hiçbir koşul öne sür- meden bu konulan nasıl gördüğünü sorduk. Türk hükümeti ise ne Kıbns, ne de Kürt sorunlan ko- nusunda hiçbir söz veri- lemeyeceğini, ancak in- san haklan konusunda ve ülkenin demokratik- leşmesi için her türlüön- lemı alacağını bildirdi. Bize bütün bunlan da liste halinde gönderdi- ler, anayasada ne gibi değişiklikleryapmak is- tediklerini somutbiçim- de açıkladılar. Buna gö- re Türk hükümeti ana- yasanın çeşitli maddele- rinde 27 kadar değişik- lik öngörüyordu. ^ " • ^ ^ * Bunun tarihi- ni hatıriıyor musunuz? - Hem de çok net ola- rak 5 Mayıs 1995'ti. Avrupa Parlamentosu'nun Sosyalist Grup Başkanı Green, Yeşiller Grubu Baş- kanı Lalumiere ve Radikal Grup Başkanı Roth, Başbakan Yardımcısı HikmetÇetin'le görüşmeler yapmıştı. • İ ^ ^ H B Sanıyorum DYP milletvekili Ayvaz Gök- demir tam o sırada Green ve Roth için "hayat ka- dınlan " ifadesini kuUanmıstu.. • - Evet, olay o zıyaret sırasında olmuştu. O ziya- retten sonra başbakan olan Tansu Çiller, Bayan Pa- uline Green'e bir mektup yazarak "Sfcrin hayat ka- dını olmadığınızı herkes biliyor" demişti. Gündemin en önemli konusu anayasal değişik- likler ve Terörle Mücadele Yasası'nın 8. maddesi- nin lağvedilmesiydi. Türkmilletvekillerininbuan- lattıklannı dinledikten sonra onlara şu vanıtı ver- dik: "Bütün bunlar mükenuneLT Ama ne yazık ki Türk hükümetinin Avrupa Par- lamentosu değil, Türkiye ve Türk halkı için yap- mak istedikleri hiçbir biçimde gerçekleşmedi. Ör- neğin en önemli anayasa değişiklıkleri TBMM'de reddedildi. Ama bu arada bazı ikincil önemi olan anayasa değişildikleri de TBMM'den geçti. ^ • ^ ^ ^ Bunlar hangileriydi? - Devlet memurlannın siyasi partilere girme ya da milletvekilliğine adaylıklannı koyma gibi. Öte yandan Terörle Mücadele Yasası'nın seki- zinci maddesini kaldıracaklan yerde sadece hapis cezasının süresini değiştirmekle yetindiler. Bunun- la pek çok kişi hapisten çıkabildi. Ama sekizinci madde hâlâ yasada duruyor. Bu madde yerli yerin- de durduğu için de hâlâ bunun kapsamına giren in- sanlar hapse atılabiliyorlar. Bu da hiçbir şekılde he- defe ulaşılamadığını gösteriyor. Özetle anlatmak gerekirse... A\Tupa Parlamentosu, Erbakan'ın hükümet kur- masını engellemek için bizden yardım isteyen Tan- su Çiller tarafindan açıkça aldaülmıştır. Tansu Çil- ler kendi seçmenini de aldatmış ve o seçmenin ver- diği oylann desteğiyle Erbakan'ı hükümete taşı- mıştır. Benim kişisel olarak Erbakan'la alıp veremedi- ğim hiçbir şey yok. Onu tanımıyorum bile. Erba- kan, kişisel olarak tanımadığım birkaç Türk poli- tikacısından birisi. Avrupa Parlamentosu'nun da Erbakan'la hiçbir meselesi yok. Bizler, Erbakan'ı ve partisini bizim Türk milletvekili meslektaşlan- mız aracılığıyla biliyoruz. Belki Erbakan'la doğ- rudan görüşmeler yapmakta yarar olabilirdi. Bile- miyorum. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU JANNİS SAKELURIU 1939, Atina doğumlu. Yükseköğrenimini Münih Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümünde tamamladı. Aynı üniversitede ekonomi masteri yaptı. Bir süre elektrik mühendisi olarak özel şirketlerde çalıştı. Münih yakınlanndaki Bundesvvehr Üniversitesi'nde bilim direktörlügü yaptı. 1970'te Alman Sosyal Demokrat Partisi'ne girdi. Partinin çeşitli kademelerinde çalıştıktan sonra 1984'te Avrupa Parlamentosu üyeliğine seçildi. Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup'un Dışişleri, Güvenlik ve Savunma Siyasi Komitesi Sözcüsü ve Koordinatörü. Aynı zamanda da Avrupa Parlamentosu'nun Ortadoğu ülkeleriyle ilişkileri yürüten delegasyonunun üyesi. Şunu bir kez daha yinelemek istiyorum: Biz, Av- rupa Parlamentosu olarak Tansu Çiller diye değil, Türkiye Çumhuriyeti'nin Başbakanı olduğu için ona güvendik. Birinci gelen, kişinin o ülkenin baş- bakanı olmasıdır. lsim ise ikinci derecede önemli- dir. Biz, Avrupa Parlamentosu olarak Türkiye Gum- huriyeti'nin Başbakanı'na güvendik, ama o bizi aldattı. Bu sorun Avrupa Parlamentosu ile Türki- ye arasında uzun süreli kalıcı olabilir. •^^i"^ Mesut Yılmaz hükümetinin kuruluşunu nasıl karşıladınız? - Başbakanımn ve dışişleri bakanının kişilikle- rini bildiğim bu yeni hükümetin Türkiye'yle Av- rupa Parlamentosu arasındaki güveni yeniden oluş- turabileceği konusunda çok umutluyum. Bu biraz da benim kişisel görüşüm. Bence Türkiye'nin Av- rupa Biriiği'nde çok önemli bir rolü olmalı. Gele- cekte, "Bizi düş kınklığına uğrattL 20 yıl süreyle Türk hükümetiyle konuşma>acağız" diyemeyiz. Türkiye'nin Avrupa Biriiği ve Avrupa'nın bir par- çası oluşunda benim de çıkanm var. Ama iki tara- fin da bu doğrultuda çaba harcaması gerekir. ^^^^ m Peki, Yunanistan Dışişleri Bakanı The- odoros Pangalos 'un Türkiye ile ilgili tutarsız, bir Türkiye'yi savunan, bir Türkiye'yi yerin dibine batıran açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsu- nuz? - Öncelikle benim, Avrupa Parlamentosu'nun bir Alman parlamenteri olduğumu yinelemek isti- yorum. • ^ ^ • ^ Alman vatandaşı olmanıza karşın Yu- nan asılhsınız... - Doğru, Yunan asıllıyım. Ne yazık ki Sayın Pan- galos'un her açıklamasını izleyebilecek ne zama- nım ne de olanağım var. Son birkaç aydır Panga- los'un Türkiye'yle ilgili pek çok açıklaması oldu- ğunu biliyorum. Bazılan gayet olumlu, bazılan da dehşetli sorun yaratıcı nitelikteydi. ^^m^ SizcePangalos neden boyle davranıyor? - Pangalos parlak bir politikacı. Keşke onun gi- bilerin sayısı daha çok olsaydı. Pangalos gayet fev- ri ve son derece açık yürekli bir insan. Aklma geleni anında söylüyor. Benim görüşü- me göre bir hükümetin bir üyesinin bir konuda ne düşündüğü önemli değil. Hükümetin kendisinin o konuda karar alması ve konuyla nasıl ilgileneceği- ni belirlemesi önemli- dir. Eğer bir bakan bir konuda bir şey söylü- yorsa o sözler o baka- nın kendisini bağlar. Daha sonra ise hükü- met kendi tavnnı belir- ler. Şu noktaya önemle dikkat çekmek istiyo- rum: Yunanistan'ın Türkiye'ye olan tutu- munda önemli derece- de olumlu gelişmeler var. Bunu son birkaç aydır açık biçimde gö- rebiliyoruz. L'manm Türk hükümeti de bu- nu anlıyordur. Bu an- laşıldığı anda her iki tarafın, birlikte yolla- rında yürüyecekleri fırsatı yakalayabilme- lenni diliyorum. Tür- kiye ile Yunanistan arasındaki banş süre- ci yüz yıllık bir poli- tika olacaktır. Günlük politikalardan uzak tutulmalıdır. Bu yüz yıllık politikanın kon- jonktürel durumlar ya da konjonktürel tep- kilerin etkisi altında tutulmaması gerekir. Burada Pangalos "un tutumunu konuşmak istediğinizi anlıyo- rum. Ama size Sayın Ecevit'in bazı açıkla- malannı da ömek ola- rak gösterebilirim. Bu açıklamalar da iki ta- raf arasındaki ilişkiler üzerinde olumlu bir etki yapmıyor. i ^ ™ ^ " Bülent Ecevit'in hangi açık- lamalarını kastedi- yorsunuz? - Örneğin, A\Tupa Biriiği Güney Kıb- ns'la tam üyelik gö- rüşmelerine başlarsa Türkiye'nin KK- TÇ'yle imzalayacaği anlaşma ya da Türkiye'nin atacağı adımlar konu- sundaki açıklamalan... Bunun, iki ülke arasındaki zaten duyarlı olan ilişkiler üzerinde olumlu etki yaptığını düşünmüyorum. ^ ^ " ^ " Gümrük biriiği anlaşması ve Güney Kıbns 'ın AB 'ye tam üyelik başvurusunun ele alın- dığı döneme denk düşen günlerde A B, KKTC 'den ihraç edilen tüm ürünlerin önce Güney Kıbns 'ın denetiminden geçmesi koşulunu getirdL Bir an- lamda KKTC'yeekonomik ambargo anlamınage- len bu karar ne amaçla alınmıştı? - Bu. AB'nin bir kuralıdır. Gümrük biriiği anlaş- masıyla hiçbir ilgisi yok. Avrupa Biriiği için. res- men tanınan, yasal ve seçilmiş hükümeti bulunan bir Kıbns devleti (Güney Kıbns) var. Yıne Avru- pa Biriiği için işgal altındaki bir Kıbns bölgesi var. Bu da adanın kuzeyi. Tabii ki adanın bir bölgesin- den ihraç edilen ürünler yasal devletin kontrolun- dan geçecektir. Aynı durum Almanya ikiye bölün- müş olduğu sırada da geçerliydi. O sırada adı AT olan AB ülkelerinin çoğu Doğu Almanya ya da Al- manya Demokratik Cumhuriyeti'ni devlet olarak tanıyordu. Ama yine Avrupa'ya göre orası Alman- ya'nın işgal altındaki bölgesiydi. Dolayısıyla da Avrupa'ya gidecek olan Doğu Alman ürünleri Ba- tı'nın denetiminden geçiriliyordu. • ^ ^ ^ ^ Ama Güney Kıbns AB 'ye tam üyeliğe kabul edilmiş değiL. - Evet, ama bir ortaklık anlaşması var. Tıpkı Türkiye'nin statüsünde... Ama Türkiye'ninki biraz daha ileri bir statü. ^ ^ ^ ^ Siz başlangıçta Türkiye'nin AB'yle gümrük biriiği anlaşmasına karşı çıkıyordunuz, Sonra da bunun gerçekleşmesi için elinizden ge- len çabayı harcayıp bütün milletvekiüerini ikna yolunu seçtiniz. Bu duygu değişikliği nasıl oldu? - Başlangıçta Türkiye'deki msan haklan ve an- ti-demokratik yasalar beni düşündürüyordu. Ama Aralık 1995'e gelindiğinde son karar aşamasına gelinmişti. 'Evet' ya da 'hayır' karan almak zorun- daydık. "Evet, ama şunu yaparsanız oUır-" demek mümkün değildi. Beni daha çok TÜSİAD gibi gruplann argümanlan ikna etti. Türkiye'den bazı sendika gruplan da beni ziyaret ederek bilgilendir- diler. Bunun üzerine "Türkiye'ye bu krcdiyi ver- memiz gerekiyor'' inancına vardım. O sırada bu anlaşma Türkiye'ye kredi verme anlamına geli- yordu. Böylece Avrupa Parlamentosu'ndaki Sos- yalist Grup'u gümrük birliğinin imzalanmasma ik- na ettim. Zaten parlamento içinde Sosyalist Grup çoğunluğa sahip. Bu karan aldığımda kendi par- tim olan Alman Sosyal Demokrat Partisi'yle ters düştüm. Benim bu karanm Yunanistan'da da düş kınklığı yaratmıştı. Oysa Yunanlılar burada çok hatalıydı. Yunanistan Türkiye'yi AB bünyesine çekmek için uğraşmalıydı. - Çünkü Türkiye'nin Avrupa'yla bütünleşmesi Yunanistan'ın çıkannadır. Neyse ki son aylarda Yunanistan'ın tutumu benim gösterdiğim yöne doğru döndü. Hatırlatıyorum, Alman Hıristiyan Demokratlann "Türkiye'nin Avrupa'da yeri yok- rur" açıklamalanna karşı Yunanlılar da "Türkiye Avnıpa'nın bir parçasıdır" çıkışını yapmışlardı. ^ • ^ • ^ Yunanistan 'dan o sözleri söyleyen yine Pangalos 'tu... - Sonunda Yunanlılann doğru yöne yöneldikle- rini görmek beni memnun ediyor. Ama gümrük biriiği anlaşmasına olumlu oy verdiğim için o dö- nemde Yunan gazeteleri aleyhimde çok yazılar ya- yımlamışlardı. mm ^^m Bir dönem Almanya'nın, Türkiye'nin AB üyeliğini engellemek için Yunanistan 'ın itiraz- larını öne sürdüğü görüşleri ağırlık kazanmışU. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? - Bence sadece Almanya değil. AB'nin öbür 14 üyesinin hepsi Yunanistan'ı bahane olarak öne sür- müştü. Amaçlan. kendi duygu ve düşüncelerini Türklere anlatmak zorunda kalmadan kolay bir çö- zümle işi halletmekti. i ^ ^ " " " Ama birgerçek var. O da Türkiye 'yle il- gili ne zaman bir karar oylanacak olsa Yunanis- tan 'ın vetosuyla karşılasıyordu... - Evet, doğru. Ama Yunanistan olmasa bu veto- yu Almanya. Fransa ya da başka herhangi bir üye ülke getirecekti zaten. Şimdi Yunanistan ilk kez ze- kicebirpolitikaizliyor. Çünkü Türkiye'nin AB'yle bütünleşmesinin kendi çıkanna olduğunu algıladı. ^^ m ^ m Türkiye'nin AB üyeliği yaklaşmış gibi konuşuyorsunuz— - Hayır, öyle değil. Buna daha zaman var. Ama Türkiye AB'ye tam üye olduğu takdirde Yunanis- tan'ın Türkiye'yle hiçbir sorunu olmayacakür. Hatta tam üyelik gerçekleştıkten sonra eminim Türkiye ve Yunanistan her zaman aynı doğrultuda oy kullanacaktır. Birkaç gün önce Fransa Cumhur- başkanı Jacques Chirac, Türkiye'ye özel statü ve- rilmesini önerdi... yorlar? Yanisizce Türkiye 'ye lütuftu mı bulunu- - Ben Türkiye'ye özel statü verilmesine karşı- yım. Ben Türkiye'ye. üye adaylığı için özel değil, normal statü verilmesinı istiyorum. Ona da tıpkı a- day olan öbür 11 ülke gibi davranılmalı. AB'nin Türkiye'ye izlediği siyaset hiçbir zaman dürüst olmamıştır. Alman Başbakanı Kohl bu şu- batta kendi Hıristiyan Demokrat grubuna, Türki- ye'ye özel bir statü verilebileceğini, ama hiçbir za- man tam üyeliğe alınamayacağını, çünkü Türki- ye'nin Müslüman bir ülke olduğunu söyledi. ^^^ mm 1963'te ortaklık anlaşması imzalandı- ğında da Türkiye Müslüman bir ülkeydL. - Bir Alman Hıristiyan Demokrat yetkiliyle Al- manya'da bir konferansta birlikteydik. Bana Tür- kiye'nin topraklannın sadece yüzde 3'ünün Avru- pa'da olduğunu, aynca Türkiye'nin Müslüman bir ülke olması dolayısıyla Avnıpa kapılannın kendi- sine kapalı tutulacağını söylediğinde yanıtım şu oldu: "lyi de 1963'te Türkiye ortaklık anlaşmasını ünzaladığında A\ nıpa'dakı topraklan yüzde 20'y- di de şimdi mi yüzde 3'e indi? 1963'te Türkiye Ka- tolikti de bugün mü Müslüman oldu? Türkiye'de bu gelişmelerin olduğunu bilmiyordum. Dediğiniz gibiyse haklısınız" dedım. Bir süre önce başbaka- nınız Mesut Yılmaz Almanya'daydı. Başbakan Kohl ile Dışişleri Bakanı Kinket ona Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğini desteklediklerini söylediler. Özür dılenm ama bu sözler ne ciddidir ne de dü- rüst. Bu yalanlan Türkiye adma protesto ediyo- rum. Bu tür sözler ne Avrupalılara, ne de Türkle- re yardımcı olur. ^ • • • ^ Peki sizin, Türkiye 'nin tam üyeliğiyle il- gili samimi düşünceniz nedir? - Türkiye'nin AB "ye ait olduğuna, AB'ye girme- si gerektiğine. bu arada da temel bazı kriterleri ye- rine getirmek için çaba harcamasının zorunlu ol- duğuna inanıyorum. AB Türkiye'yi üyeliğe alma- lı ve Türkiye'ye yükümlülüklerini yerine getirme- lıdir. Ben AB'nin öne sürdüğü din kriterini kabul et- miyorum. Biz dinci bir topluluk değiliz. Adımız Hıristiyan Avrupa Biriiği değil. Şu anda AB vatandaşı olan, Avrupa'da yaşayan 20 milyon Müslüman var. demirtaş ceyhun osmaıılıiarda aydın kavraııu Sis Çanı Yayıncıük Kuçukparmakkipı Sk Halım Işhanı. 10. Kat: 3 80060 Beyoğlu - lstanbul Tel (0212(249 47 74 ECumhuriYet kitap kulübü CAĞALOĞLU Sergi Salonu KASIM AY! ETKİNLİKLER! İMZA GÜNU 18 Kasım Salı Saat:15.00-18.00 ATAOL BEHRAMOĞLU Kitaplannı, kasetlerini ve yeni çıkan CD'sini imzalıyor. Adres: Türkocağı Cad. No:39/41 Cağaloğlu GENEL KURUL DUYURUSU ORTUN GIDA SANAYİ VE TİC. A.Ş., idare meclisi pay sahiplerini, aşağıdaki gündemi görüş- mek üzere, 15.12.1997 Pazartesi günü, saat 14.00'de Alisamiyen Sok. Muhaddisoğlu Han No: 2 K:1 GAYRETTEPE / İSTANBUL adresteki şirket merkezinde, yapılacak yıllık olağan genel ku- rul toplantısına davet etmektedir. TTK 362'inci maddesinde belirtilen hususlar, şirket merkezin- de, pay sahiplerinin emrine amadedir. GÜNDEM: 1 - Açılış ve toplantı divanı seçimi, 2- Toplantı tırtanağının imzalanması hususunda divana yetki verilmesi, 3- Yönetim kurulu faaliyet raporu ile murakıp raporunun okunması ve müzakeresi, 4- Bilanço ve kâr/zarar hesaplannın okunması, müzakeresi ve tasdiki. 5- Yönetim kurulu üyeleri ve murakıbın ibra edilmeleri, 6- Yönetim kurulu üyeleri ile murakıbın ücret ve huzur hakkının tespiti, 7- Yeni yönetim kurulu üyesi Murat Kâmil Furtun'un üyeliğinin tasvibi ile murakıbın seçilmesi ve görev sürelerinin tespiti, 8- Karşılıksız kalan sermayenin tamamlanması hakkında müzakere ve karar, 9- Türk Ticaret Kanunu'nun 334 ve 335. maddeleri gereğince, yönetim kurulu üyelerine yetki verilmesi hakkında müzakere ve karar, 10-Kapanış. VEKALETNAME ÖRNEĞI Hissedan bulunduğumuz ORTUN GIDA SANAYİ VE TİCARET A.Ş.'nin 15.12.1997 Pazartesi günü yapılacak Genel Kurulu'nda beni temsıl etmeye ve gündemdeki maddelerin karara bağlan- ması için oy kullanmaya vekil tayin et- tim. Vekâlet veren: Sermaye miktarı: 30.000.000.000.- TL. hisseadedi: Oy miktan:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle