27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 KASIM 1997 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Banş Pirhasan birçok ülkeden oyuncularla oluşan bir sirk filmi yaptığını belirtiyor 'Filmin sonucu içime sindi'CUMHUR CANBAZOĞLU Sezona hayli ıddialı giren Ye- şilçam. Mektup, Nihavend Mu- cize, Masumiyet ve Hamam'dan sonra Kuşatma Altında Aşk (Ersin Pertan), Ağır Roman (Mustafa Altıoklar) ve Usta Be- ni Öldürsene'yle (Barış Pirha- san) Hollyvvood'un dev yapım- lanna kafa tutmaya hazırlaruyor. Banş Pirhasan ın "Ista Beni CH- dürsene'"si aslında Yeşilçam fil- mi etiketiyle pek örtüşmüyor. Yönetmeni, birkaç oyuncusu ve Foça'da çekilmiş bir sahnesi dı- şında Banş Pirhasan'ın ikinci uzunmetrajlı filmi Usta Beni Öl- dürsene tam bir çokuluslu ya- pım. Biige Karasu'nun öyküsün- den beyazperdeye aktardığı filmde öykünün yalruz özüne sa- dık kalarak işin içine büyük bir sirkın ilginç dünyasını, savaşın üıkütücü varhğını kattığını anla- tıyor Pirhasan... - Teknik birkaç noktayla baş- lavalım, filmin İngilizce çekilme- si ve evrensel bir konusu olması yerti pazar için sorun doğurabt- firmi? BARJŞ PtRHASAN - İngilte- re'deki sinema okulunu bitirme tezi olduğu için ilk taslağı İngi- lizce yazdıktan sonra senaryoyu Türkçeye çevirseydün pek bir- şeye benzemeyecekti. Bu, tngi- lizcemin Türkçem kadar iyi ol- duğu anlamına gelmiyor ama di- li sezebildiğimi söylüyorum. Evrensel konu riskli tabii ama bunun kötü bir puan olduğunu zannetmiyorum. - Oyküye ne kadar sadık kal- dınız? Hiç sadık kalmadım ama öy- künün çekirdeğini korudum. Öyküde iki kişı var, bizde 22. O milyon dolara mal olan, çokuluslu yapım 'Usta Beni Öldürsene'den 'fevkalade memnun' yönetmen Banş Pirhasan. Seyredenleri etkileyecek, bir aşk hikâyesi olan filme, Bilge Karasu'nun öyküsünün özüne sadık kalarak, büyük bir sirkin ilginç dünyasını ve ürkütücü savaşı kattıgını söylüyor. anlamda da hiç sadtk kalmadım. Bire bir sadık kalmak, bazen bü- yük ihanet olabılir edebiyat ya- pıtına. Oyuncular çok başanlı - Oyuncu listesi nasıl saptan- dı? Oyuncu listesini Almanya'da yaptık, bağlantılan oradan kur- duk. Prodüktörlerin de oyuncu seçiminde sözü oluyor mutlaka. Bu nedenle herkesi memnun edecek ısımlerbulmalıydık. Ör- neğin Denizkızı için önce Ben- nu Gerede"yi düşünmüştüm, ol- madı. Usta ve çırak için anadili İngilizce olan iki oyuncu anyor- duk. Ustaya Malcolm McDo- weü'ı düşündük. son on günde herşe> değişti.dahaöncedenko- nuşruğumuz Karoly'i (Karoly Eperjes) seçtik başrole. Bizden de tabii başrol için isim düşün- müştüm ama olmadı, adını ve neden olmadığını söylemek iste- miyorum. Bir sirk filmi yaptık ve birçok ülkeden oyuncular gel- di, iyi bir şey bu. Hepsi de çok başanlıydı. Kimseyi gücendir- mek istemediğim için böyle ko- nuşuyorum sanılmasın ama me- sela bizim montajcılar rahat ra- hat bana gücenebilirler, bugün yine tngiliz montajcıyla çalışı- nm, çünkü adam çok iyi. Teknik ekipteki Almanlar, In- gilizler müthiş profesyoneldiler, ne konuda kavga edileceğini ya da dayanışma içinde olunacağı- nı, setin politikasını çok iyi bili- yorlar. Ancak Macar ekiple ça- lışmak zordu, sosyalist dönemin aheste giden düzenine alışmış- lar, bütün zamanlar bizimmiş gi- bi hareket ediyorlardı. Canımızı çıkardılar. - Filnı kaça mal oldu ve popü- leröğeleri fazia olmavan konu bu parayı nasıl döndürebifir sizce? Yaklaşık iki milyon dolar har- candı. Prodüktörler şimdi daha büyük riske girip fılmin tanıtı- mına bol para harcayacaklar. Al- man prodüktörün de önümüzde- ki yıl dünya dağıtımı için biriy- le anlaşması gerekiyor. Bir yıl içinde anlaşamazsa işimiz zorla- şır. Biraz da filmin birkaç festi- valde ilgi çekmesine bağlı bu iş- ler. Berlin'e başvurduk, cevap bekJiyoruz. Diğer festivallere de gidecek ama ben özellikle Brük- sel'deki, Portekiz'deki gibi fan- tastik film festivallerini istiyo- rum. Filmden çıkan sonuç içime sindi, fevkalade memnunum böyle bir iş yapmaktan. Filmin seyredenleri etkileyecek gücü olduğuna inanıyorum, kendini seyrettirecek bir aşk hikâyesi. Bunun dışında pazar öğeleri faz- la mı bilemiyorum. Yıllanmı ziyan etmedim - Mûziği Simple Minds yapa- cakü, adlannı jenerikte göreme- dik.- Simple Minds" ın albüm çalışmalan vardı ve çıkacak al- bümün If I Had Wings diye bir parçasını zaten Usta Beni Oldür- sene üzerine yaptılar. Ancak uy- madı filme, konuştuk, anlayışla karşıladılar. -Yertisinemadakison gefişme- leri nasıl değeriendiriyorsunuz ? Antalya Altın Portakafa ka- tıldım, yeni bir sayfa açıldığını hissettim sinemada. Herkesin duyarlılığını olabildiğince diri tutacağı bir an, yapımcılann ya da yapımcılığı düşünenlerin enerjik ve saldırgan olmalan ge- rekiyor. Çünkü iş yapacak du- rum varartık. - Eşkıya'nın ateşi yaktığı bir piyasada popüler temalann dışı- na taşmayı deneyecekyönetmen- lerin şansı olacak mı? Karmaşık bir konu bu, her za- man popüler filmler tutulacaktır ama kendi sinemamı düşünür- ken bazı dırenme noktalan bul- dum. Benim tutumum, kitle kül- türünün katlanarak çoğalmasına engel olamaz ama her şeyi de yüzde yüz karanlık görmüyo- rum. Umutluyum, mesela Yeşim l staoğhı'nun ne yapacağun me- rakJa bekliyorum, Kutiuğ Ata- man, Zeki Demirkubuz, Ferzan Ozpetek'le ortak hedefleri pay- laşıyoruz. Dayanışmadan, ku- şaktan fılan bahsetmiyorum a- ma bu insanlar iyi iş çıkartacak teknik ekiplerle çok önemli yer- lere gidebilir. - Küçük Balıklar Üzerine Bir Masal adlı ilk uzun metrajlı de- nemenizk bu fQm arasmda bü- yük fark var. Nasıl değeriendiri- yorsunuz nlnştıgını? noktayı? Ben o kadar şaşırmadım ama çok radikal değişim oldu sine- ma yapış yordamımda. Değişimi aynntılanyla anlatmak zor. Ne- reye gideceğimi bilmiyordum a- ma çok büyük değişimden geçe- ceğimden emindim, o yüzden gittim sinema okuluna. Burada kahp bir film, bir tane daha çe- kerek vanlabilecek yeri seçme- dim. Vardığım nokta kendi açımdan bu yıllan ziyan etmedi- ğimi gösteriyor. Bu işin zanaatı- nı iyice öğrenmek istedım açık- çası. 5. Uluslararası tstanbul Bienali bitti, geriye anılar ve tartışmalar kaldı Yaşamla sanatarasmda biryerde AHUANTMEN lstanbul'a 4O'ı aşkın ülke- den 87 sanatçı getiren, Darp- hane. Aya lrini, Yerebatan gi- bi tarihi mekânlara çağdaş yansımalar taşıyan, tren ıstas- yonlannda, havaalanlannda. meydanlarda karşımıza çıkan 5. Uluslararası tstanbul Biena- li, dört haftalık kısa süresini tü- ketti. Geriye tortulan kaldı: Kimi izleyici için yıllar sonra bubienal, Laura Vtckerson'ın "Kadife''sinden paylaştıklan gül yapraklanyla özdeşleşe- cek. Bazılanmız. Türk Lira- sı'na her baktığımızda HaBI Alündere'nin elleriyle yüzünü kapatmış Atatürk portresini düşünmeden edemeyeceğiz. Maria Wirkala'nın rengârenk ışıklar saçan Kız Kulesi"nin imgesi kalacak kimi bellekler- de. Oleg Kulik'in Darpha- ne'deki köpek odasına konuk olanlar, 'kendi türünden' ol- mayanlan daha çok düşüne- cekler belki. Bülent Şangar'ın bizi bize gösteren fotoğraflan- na birebir uyan davranış kalıp- lanmızı farkedip, ürkeceğiz bazılanmız. Genetikbilimi yol aldıkça, Dororhy Cross'un ge- netikçilerin elinde ölen albino piton yılanı aklunıza gelir mi? Plastiİc cerrahi geçiren her in- sanda biraz Orlan görmemiz olası... derken, "Yaşam,Güzel- Ek,Çevirfler/Aktanmlar ve Di- ğer Güçlükler Cstüne" temel- lenen bu bienalde. yeni bir yüzydın eşiğinde sanatçılann yaşamın her alanına uzanan bir sorgulama sürecine girdikleri- ne tanık olduk. lspanyol küratör Rosa Mar- tinez'in, kentten epeyce etki- lenmiş olmasının ipuçlannı ta- şıyan 5. Uluslararası Istanbul Bienali, her şeyi bir anda söy- lemeye çalışıyormuş izlenimi uyandıran kapsamlı başlığıyla birbirinden farklı eğilimleri sergileyen birçok sanatçının yapıtlan aracıhğıyla iletışime, iletişimsizliğe, doğaya tekno- lojiye, kimliğe cinselliğe, ama galiba hepsinin ötesinde kısa- ca 'yaşam'a göndermelerde bulundu. Kentin çok çeşitli mekânla- ruıda, olmadık biçimlerde kar- şımıza çıkardığı çağdaş sanatı yaşamın adeta bir uzantısı ola- rak sunan 5. Uluslararası Istan- bul Bienali, yaşamın nerede bitıp, sanatın nerede başladı- ğına dair sorulanmızı duyan bir billur küreye dönüştürdü ts- tanbul'u. Oldukça genç, oldukça 'ya- şayan' bir bienaldi; uluslarara- sı çağdaş sanat ortamında (ki- misi çok kısa) bir süredir göz- OtegKulik HaiflAHmdere Maria Wrkala 'ienal birbirinden farklı eğilimleri sergileyen birçok sanatçının yapıtlan aracıhğıyla, iletişime, iletişimsizliğe, doğaya teknolojiye, kimliğe, cinselliğe, ama gaîiba hepsinin ötesinde kısaca 'yaşam'a göndermelerde bulundu. Laura VTckerson de olan Dorothy Cross, Oleg Kulik. Pipilotti Rist, Mariko Mori, \Ioshekwa Langa, Tra- cej Emin, FelL\ Gonzales-Tor- res, Cai Guo-Quiang, Liza Ma\T Post, Sam Tajlor VVöod gibı isimleri bir ara> a gerirerek zamanın yansımalannı ortaya koydu. Sanat dünyasımn yaşlı- lığında anımsayıp yere göğe koyamadığı ünlü sanatçı Loui- seBourgeoisise, 5. Uluslarara- sı Istanbul Bıenali'nin en bü- yük 'koz'uydu. Ekktronik tuval Ünlü Fransız sanatçı Orlan ise, yalnızca video enstalasyo- nuyîa değil konferansıyla da galiba bu bienalin en çok ilgi çeken sanatçılanndan biri ol- du. •Onaylanımş' güzellik an- layışlannı sorgularken geçirdi- ği birbirinden dehşet verici ameliyatlan biroyun gibi izle- yiciye sunan Orlan, 20. yüzyıl- da 'güzel'in değışen anlamlan- nı düşündürdü. Çağımızda 'güzel'in anlamı ve kapsamı değişmişti elbette, ama sözge- limi Olafur Eliasson ya da La- ura Vickerson gibi sanatçılar, klasik anlamda 'güzd' olanı ortaya koyma uğraşı içindeydi yine de. TV ekranlannın yaşamdan adeta daha gerçek olma iddiası içinde olduğu günümüzde. çağdaş sanattan bir kesit sunan sergide video enstalasyonlann ağırlıkta olmasına belki de şaş- mamak gerek. Geçen bienale katılan video sanatının babası Nam June Paik, tuvalin yerini 'elektronik tuval'in alacağını iddia etmişti, yıllar önce. Genç sanatçılar, elektronik tuvali se- viyorlar gerçekten de. Oysa bu tuvallerin içeriğı, bienalde de gördüğümüz gibi, kullandığı teknoloji denli yenilikçi olamı- yor. Italyan sanatçı GraziaTode- ri'nin bienal afışinde de yer alan ve izleyicinin bekJentile- riyle ve hatta algılama biçim- lenyle oynayan videosu "ter- ra", Isviçreli sanatçı Pipilotti Rist'in ilginç ve komik video enstalasyonu "Dhn'lan Füme Çekmek", Nikos NaMİdis'in bienal kavramlannı soyut bir biçimde ele aldığı videosu ve Semiha Berksov 'un sanki elinı uzatıp izleyiciyi videonun içi- ne çektiği, Kutiuğ Ataman'ın yedi buçuk saatlik belgeseli vi- deo sanatının olanaklannı ir- deleme çabası içinde görünü- yerdu. Yaşayan üretim Bienale katılan Türk sanat- çılannın seçiminde yine tartış- malar yaşanmıştı, sonuçta 300'ü aşkın dosya arasından Rosa Martinez'in seçtiği, ço- ğunluğunu da gençlerin oluş- turduğu sanatçılar temsil etti Türkiye'yi. Bu bienalde parla- yan o genç sanatçılardan özel- likle Halil AlOndere ile Bülent Şangar. bugüne dek çeşitli ser- gilerde yapıtlannı sergilemiş- lerdı ama galiba 'farkedilmele- ri' bienalle oldu! 5. Uluslararası Istanbul Bi- enali'nin kuşkusuz en olumlu yanı, uluslararası sanat orta- mında şu an olup bitmekte ola- nı, yeni geliştneleri, yönelim- leri ve yeni isimleri Istanbul'da izleme olanağı sunması oldu. Belki yurtdışındaki Türk sa- natçılannın, izledığüniz sanat- çılann Türkiye'de sergiler aç- masının kapılan biraz daha aralandı. Öte yandan. bu gibi etkin- liklerin 'müzesizlik' nedeniyle gereğince değerlendirilmeme- sı sorunu yaşandı yine; biena- lin müzeye alternatif olmadığı, burada izlediğimiz yapıtlann zaten 'müze yapıtian' olmadı- ğı, bienalin yalnızca uluslara- rası çapta yaşayan bir üretimi sergilediği unutuldu bazı tar- tışmalarda. Bu yaşayan üretim, zaten sorgulandığı ve yeni dü- şünceler üreterek tartışmalar açtığı sürece amacına ulaşıyor. Oscar'a Eşkıya1 gidiyor Akademi, Yeşilçam'ı önemsemedi Kültür Servısi - "Hamam''la "Eşkr^" ara- sındaki Oscar kavgasının galibi Eşkıya oldu! Amerikan Film Akademisi, cuma günü SE- SAM'a gönderdiği faksta devletin seçtiği aday adayının Yabancı Film Oscan'na aday adayı kabul ettigini belirtti. Kültür Bakanlığı "EşkV ya"yı kendi adayı olarak seçip diplomatik kur- yeyle ABD'ye göndenrken, "Hainam''ın Türk yapımcısı Cengiz Ergun ıse başvuru için son gün olan yann, elden u Hamam"ın İngilizce altyazılı kopyasını Amerikan Sinema Akade- mısi'ne ulaştıraeaktı. Ancak son gelişmeyle, skandala dönüşen olayda top, Türkiye'ye aül- dı. Türkiye'de de devlet 'EşJaya'yı seçtiğinden bu durumda 'Hamam'ın adayhğı otomatikman düştü. Faksı alan SESAM yöneticileri Akademi'ye telefon edip, karann gerekçesini sordu. Akade- mi yöneticileri de tartışmanın içinden çıkılmaz birhal aldığını, dolayısıyla bu kez devletin seç- tiği filmin Yabancı Film Oscan'na aday adayı kabul edileceğini, 'Hamam'ın kopyasının bo- şu boşuna pazartesi günü gönderilmemesini belirtti. Ancak, son kez devlet tarafindan seçil- miş bir fıtaıi kabul ettiklerini, bundanböyle ke- sinlikle sivil sinema örgütlerinin seçimini dik- kate alacaklannı \nrguladi. Yönetmeliğe göre her ülke Oscar'a bir aday film gösterebildiğinden Akademi yalnız bir başvuru formu gönderiyor ülkelere. Bunlann da adresi genellikle ulusal sinema enstitüleri oluyor. Türkiye'de böyle bir kuruluş bulunma- dığından Akademi başvuru formunu Kültür Bakanlığı'na yolluyor. Bu yıl da aynı yöntem uygulanmış ve bakanlık kendi adayı "Eşla- ya"nın adını yaap formu Akademi'ye iletmış. Ancak sivil sinema örgütleri kendi seçtikleri "Hamam" yerine bakanlığuı keyfı seçtiği "Ej- laya'B yı Oscar'a aday adayı gösterdiği konusun- da Akademi'yi uyannca, bir katılma formu da faksla SESAM'a gönderilmiş ve SESAM "Ha- mamT "ı aday gösteren formu Akademi'ye ilet- miş. Washington muhabirimiz Fuat Koziuk- hı'nun görüş aldığı Akademi'nin birkaç üyesi- ne göre böyle bir ilginç çekişmede "Ha- mam''ın şansı "Eşkıya'ya göre daha fazlaydı. Admı vermek istemeyen üyeler, totaliter re- jimlerle yönetilen ülkelerden gelen fılmlerde devletin ne denli etkili olduğunu bilmelerine rağmen hoşgörüyle da\Tandıklannı, ancak Tür- kiye gibi demokrasi iddiasındaki bir ülkede devletin seçtiği filme sıcak bakamayacaklan- nı belirtmişlerdi. Seçim adil değil "Eskrya" ile "Hamam" arasındaki Oscar çe- kişmesi, sivil sinema örgütlerinin seçtiği "Ha- mam" filminin adayhğını 4 ekim tarihli bir ya- zıyla Kültür Bakanlığı'na bildirmesiyle başla- mıştı. Bakanhk, "HamamT> ın adayhğını kabul etmeyerek sivil sinema örgütlerinden iki aday daha seçmelerini istemiş, son sözü kendileri- nin oluşturacağı bir kurulun söyleyeceğini be- lirtmişti. Bakanlığuı saptadığı sinema adamla- nndan oluşan kurul da "Eşkıya", "Mektup", "Hamam" arasından "Eşlaya"yı Türkiye adı- na Oscar'a aday göstermişti. Bu seçimde ba- kanlığın kurulundaki üyelerin bir bölümü top- lantıya katılmadan Ankara dışından faksla adaylannı iletmişlerdi. Aynca bu üç filmin dı- şındaki filmlerin Oscar adaylığında, hangi öl- çüte göre elendiğı de anlaşılamamıştı. 'Dört Nikah Bir Cenaze'nin devamı çekiliyor • Julia Roberts ve Hugh Grant, 'Dört Nikah Bir Cenaze' isimli filmin devamı nı çevirmek için bir araya geldiler. • Nastassia KİnSkİ, yeni filminde Jason Patric ve Ben Stiller ile başrolü paylaşıyor. 'Friends and Neighbours' isimli film, yönetmen Neil LaBute'un ikinci sinema çalışması. • Superman filminin eylül ayında bitecek olan çekimleri senaryodaki birtakım sorunlar nedeniyle önümüzdeki bahara ertelendi. Film, ancak 1999 yılında gösterime girecek. • woody Allenş u sıralar 30. filminin çekimleri ile ilgileniyor. Filmde, Kenneth Branagh, Judy Davis, Joe Mantegna, Winona Ryder, Leonardo DiCaprio ve Melanie Griffith rol alıyorlar. Film, 1999 yılının Ocak ayında ilk olarak Fransa'da gösterime girecek. • isabella Ferrari, Giancarlo Giannini ve Margherita Buy çekimleri ltalya'da gerçekleş- tirilen Fransız yapımı bir filmde başrolleri paylaşıyorlar. Yönetmen- liğini Nae Caranfil'in üstlendiği 'Dolce Farniente' isimli film, Stendhal'ın ltalya yolculuğundan kesitler sunuyor. Filmde Stendhal'ı Francois Cluzet, âşık olduğu Italyan kadını ise Isabella Ferrari canlandınyor. • Davld Chlpperfleld, Berlin'in 2. Dünya Savaşı'nda hasar gören müzelerini restore edecek. Müzeler başkanı Werner Kopp, aralık ayında gerçekleş- tirecekleri toplantıda bu işi üstlenmesi için Ingiliz mimar Chipperfield'ı öneTeceğini açıkladı. • Alaln ResnaiS'nin yeni filmi 'On connait la chanson' müzikle dolu bir çalışma. Şarkılarda filmin başrol oyunculanndan Sabine Azema için Dalida, Pierre Arditi için ise Aznavour'un sesi kullanılmış. • John water 'Serial Mom'dan sonra şimdi de New York'un sanat yaşammı anlatan bir film çekmek için setlere döndü. Başrol oyuncusu Edvvard Furlong, filmde Baltimor işçi sınınnın idolleştirdıği bir fotoğrafçıyı canlandınyor. • Kaddafi, kendi yaşammı anlatan bir filmin yapımcılığını üstlendi. Libya'da henüz bir sinema endüstrisi oluşmadığı için Mısırlı yönetmen Nader Galal tarafindan çekilen filmin adı 'The Strings of Desire'. Filmde Kaddafi'yi Mohi tsmail canlandınyor. • İtalya'yı bu yıl Oscar yanşında temsil edecek film belli oldu: İl testimone dello sposo'. Yönetmeni iğini Pupi Avati'nin yaptığı filmde başrolleri Diego Abatantuono ve Ines Sastre paylaşıyoriar. Avati, filmi romantik bir komedi olarak değerlendiriyor. • Federico Fellini'nin 70'li >nllardan ölümüne dek tuttuğu günlügü yakmda yayımlanabilir. Ancak Fellini Vakfı, günlüğü günışığına çıkarmak istese de yönetmenin mirasçılan bu konuda fazla hevesli değil. • Angela Lansbury Cinayet Dosyası' serisinin ardmdan Amerikan televizyonu için 'Mrs. Polifax' isimli yeni bir dizi çeviriyor. C1A için çalışan yaşlı ve dul bir kadının maceralannı anlatan dizinin 13 bölümü tamamlanmış durumda. Senaryo yazan ise Dorothy Gilman. • Andrel KonçalOVSki, yazar. filozof ve pedagog Henry David Thoreau'nun yaşamını anlatan bir film çekmeye hazu-lanıyor. 60 yaşındaki Rus yönetmenin başrol için düşünduğü isimler ise Robin Williams ve Tom Hanks. Sinema örgütlerinden Kültür Bakanı 'na tepki Kültür Servisi - 6 sinema örgütü başkanı, Kültür Bakanı İstemihan Talay'a gönderdikleri mektupta, Türk sinema sektörü ile bakanlık arasındaki ilişkilerin geçmişten günümüze kadar oluşan teamüller çerçevesinde yürürken, şimdi bu teamüllerin ciddiye almmadığını vurgulayıp muhatap olduklan müsteşar yardımcısı ile verimli bir işbirliği kuramadıklanndan yakındılar. Fl-YAP Başkanı Sabahattin Çetin, SE- SAM Başkanı Kadri Yurdatap, Sinema Vakfı Başkanı Abf Yılmaz Banbeki, ÇA-SOD Başkanı Nur Sûrer, SO- DER Başkanı Göksel Arsoy- FÎLM- YÖN Başkanı Ertem Göreç imzalı mektupta, bu yakınmaya örnek olarak sinema ve müzik sanatını destekleme fonu komisyonunun, sektörün dışında ve sektörle bağlantı kunıhrıadan oluşturulması, denetim kurulunun sektörün dışında, bir nevi atamayla oluşturulması, Oscar yönetmeliğinin emir hükmüne rağmen, sektörün dışında oluşturulan bir kurulca seçim yapılması, sektörü ilgilendiren ve sinemamızın geleceğini belirleyecek çeşitli konularda, sektör haberdar edilmeden çeşitli kararlar alınması gösterildi. Mektupta, Kültür Bakanlığı'nın Türkiye'nin dış dünyaya tanıtımmda vazgeçilmez bir rolü olan sinemamıza gereken önemi vermesi istendi ve bunun da ancak sektörle eşit bir ilişki kurularak gerçekleşebileceği anımsatıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle