Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 KASIM 1997 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Banş Pirhasan birçok ülkeden oyuncularla oluşan bir sirk filmi yaptığını belirtiyor
'Filmin sonucu içime sindi'CUMHUR CANBAZOĞLU
Sezona hayli ıddialı giren Ye-
şilçam. Mektup, Nihavend Mu-
cize, Masumiyet ve Hamam'dan
sonra Kuşatma Altında Aşk
(Ersin Pertan), Ağır Roman
(Mustafa Altıoklar) ve Usta Be-
ni Öldürsene'yle (Barış Pirha-
san) Hollyvvood'un dev yapım-
lanna kafa tutmaya hazırlaruyor.
Banş Pirhasan ın "Ista Beni CH-
dürsene'"si aslında Yeşilçam fil-
mi etiketiyle pek örtüşmüyor.
Yönetmeni, birkaç oyuncusu ve
Foça'da çekilmiş bir sahnesi dı-
şında Banş Pirhasan'ın ikinci
uzunmetrajlı filmi Usta Beni Öl-
dürsene tam bir çokuluslu ya-
pım.
Biige Karasu'nun öyküsün-
den beyazperdeye aktardığı
filmde öykünün yalruz özüne sa-
dık kalarak işin içine büyük bir
sirkın ilginç dünyasını, savaşın
üıkütücü varhğını kattığını anla-
tıyor Pirhasan...
- Teknik birkaç noktayla baş-
lavalım, filmin İngilizce çekilme-
si ve evrensel bir konusu olması
yerti pazar için sorun doğurabt-
firmi?
BARJŞ PtRHASAN - İngilte-
re'deki sinema okulunu bitirme
tezi olduğu için ilk taslağı İngi-
lizce yazdıktan sonra senaryoyu
Türkçeye çevirseydün pek bir-
şeye benzemeyecekti. Bu, tngi-
lizcemin Türkçem kadar iyi ol-
duğu anlamına gelmiyor ama di-
li sezebildiğimi söylüyorum.
Evrensel konu riskli tabii ama
bunun kötü bir puan olduğunu
zannetmiyorum.
- Oyküye ne kadar sadık kal-
dınız?
Hiç sadık kalmadım ama öy-
künün çekirdeğini korudum.
Öyküde iki kişı var, bizde 22. O
milyon dolara mal olan, çokuluslu yapım 'Usta
Beni Öldürsene'den 'fevkalade memnun' yönetmen
Banş Pirhasan. Seyredenleri etkileyecek, bir aşk
hikâyesi olan filme, Bilge Karasu'nun öyküsünün
özüne sadık kalarak, büyük bir sirkin ilginç
dünyasını ve ürkütücü savaşı kattıgını söylüyor.
anlamda da hiç sadtk kalmadım.
Bire bir sadık kalmak, bazen bü-
yük ihanet olabılir edebiyat ya-
pıtına.
Oyuncular çok başanlı
- Oyuncu listesi nasıl saptan-
dı?
Oyuncu listesini Almanya'da
yaptık, bağlantılan oradan kur-
duk. Prodüktörlerin de oyuncu
seçiminde sözü oluyor mutlaka.
Bu nedenle herkesi memnun
edecek ısımlerbulmalıydık. Ör-
neğin Denizkızı için önce Ben-
nu Gerede"yi düşünmüştüm, ol-
madı. Usta ve çırak için anadili
İngilizce olan iki oyuncu anyor-
duk. Ustaya Malcolm McDo-
weü'ı düşündük. son on günde
herşe> değişti.dahaöncedenko-
nuşruğumuz Karoly'i (Karoly
Eperjes) seçtik başrole. Bizden
de tabii başrol için isim düşün-
müştüm ama olmadı, adını ve
neden olmadığını söylemek iste-
miyorum. Bir sirk filmi yaptık
ve birçok ülkeden oyuncular gel-
di, iyi bir şey bu. Hepsi de çok
başanlıydı. Kimseyi gücendir-
mek istemediğim için böyle ko-
nuşuyorum sanılmasın ama me-
sela bizim montajcılar rahat ra-
hat bana gücenebilirler, bugün
yine tngiliz montajcıyla çalışı-
nm, çünkü adam çok iyi.
Teknik ekipteki Almanlar, In-
gilizler müthiş profesyoneldiler,
ne konuda kavga edileceğini ya
da dayanışma içinde olunacağı-
nı, setin politikasını çok iyi bili-
yorlar. Ancak Macar ekiple ça-
lışmak zordu, sosyalist dönemin
aheste giden düzenine alışmış-
lar, bütün zamanlar bizimmiş gi-
bi hareket ediyorlardı. Canımızı
çıkardılar.
- Filnı kaça mal oldu ve popü-
leröğeleri fazia olmavan konu bu
parayı nasıl döndürebifir sizce?
Yaklaşık iki milyon dolar har-
candı. Prodüktörler şimdi daha
büyük riske girip fılmin tanıtı-
mına bol para harcayacaklar. Al-
man prodüktörün de önümüzde-
ki yıl dünya dağıtımı için biriy-
le anlaşması gerekiyor. Bir yıl
içinde anlaşamazsa işimiz zorla-
şır. Biraz da filmin birkaç festi-
valde ilgi çekmesine bağlı bu iş-
ler. Berlin'e başvurduk, cevap
bekJiyoruz. Diğer festivallere de
gidecek ama ben özellikle Brük-
sel'deki, Portekiz'deki gibi fan-
tastik film festivallerini istiyo-
rum. Filmden çıkan sonuç içime
sindi, fevkalade memnunum
böyle bir iş yapmaktan. Filmin
seyredenleri etkileyecek gücü
olduğuna inanıyorum, kendini
seyrettirecek bir aşk hikâyesi.
Bunun dışında pazar öğeleri faz-
la mı bilemiyorum.
Yıllanmı ziyan etmedim
- Mûziği Simple Minds yapa-
cakü, adlannı jenerikte göreme-
dik.- Simple Minds" ın albüm
çalışmalan vardı ve çıkacak al-
bümün If I Had Wings diye bir
parçasını zaten Usta Beni Oldür-
sene üzerine yaptılar. Ancak uy-
madı filme, konuştuk, anlayışla
karşıladılar.
-Yertisinemadakison gefişme-
leri nasıl değeriendiriyorsunuz ?
Antalya Altın Portakafa ka-
tıldım, yeni bir sayfa açıldığını
hissettim sinemada. Herkesin
duyarlılığını olabildiğince diri
tutacağı bir an, yapımcılann ya
da yapımcılığı düşünenlerin
enerjik ve saldırgan olmalan ge-
rekiyor. Çünkü iş yapacak du-
rum varartık.
- Eşkıya'nın ateşi yaktığı bir
piyasada popüler temalann dışı-
na taşmayı deneyecekyönetmen-
lerin şansı olacak mı?
Karmaşık bir konu bu, her za-
man popüler filmler tutulacaktır
ama kendi sinemamı düşünür-
ken bazı dırenme noktalan bul-
dum. Benim tutumum, kitle kül-
türünün katlanarak çoğalmasına
engel olamaz ama her şeyi de
yüzde yüz karanlık görmüyo-
rum. Umutluyum, mesela Yeşim
l staoğhı'nun ne yapacağun me-
rakJa bekliyorum, Kutiuğ Ata-
man, Zeki Demirkubuz, Ferzan
Ozpetek'le ortak hedefleri pay-
laşıyoruz. Dayanışmadan, ku-
şaktan fılan bahsetmiyorum a-
ma bu insanlar iyi iş çıkartacak
teknik ekiplerle çok önemli yer-
lere gidebilir.
- Küçük Balıklar Üzerine Bir
Masal adlı ilk uzun metrajlı de-
nemenizk bu fQm arasmda bü-
yük fark var. Nasıl değeriendiri-
yorsunuz nlnştıgını? noktayı?
Ben o kadar şaşırmadım ama
çok radikal değişim oldu sine-
ma yapış yordamımda. Değişimi
aynntılanyla anlatmak zor. Ne-
reye gideceğimi bilmiyordum a-
ma çok büyük değişimden geçe-
ceğimden emindim, o yüzden
gittim sinema okuluna. Burada
kahp bir film, bir tane daha çe-
kerek vanlabilecek yeri seçme-
dim. Vardığım nokta kendi
açımdan bu yıllan ziyan etmedi-
ğimi gösteriyor. Bu işin zanaatı-
nı iyice öğrenmek istedım açık-
çası.
5. Uluslararası tstanbul Bienali bitti, geriye anılar ve tartışmalar kaldı
Yaşamla sanatarasmda biryerde
AHUANTMEN
lstanbul'a 4O'ı aşkın ülke-
den 87 sanatçı getiren, Darp-
hane. Aya lrini, Yerebatan gi-
bi tarihi mekânlara çağdaş
yansımalar taşıyan, tren ıstas-
yonlannda, havaalanlannda.
meydanlarda karşımıza çıkan
5. Uluslararası tstanbul Biena-
li, dört haftalık kısa süresini tü-
ketti. Geriye tortulan kaldı:
Kimi izleyici için yıllar sonra
bubienal, Laura Vtckerson'ın
"Kadife''sinden paylaştıklan
gül yapraklanyla özdeşleşe-
cek. Bazılanmız. Türk Lira-
sı'na her baktığımızda HaBI
Alündere'nin elleriyle yüzünü
kapatmış Atatürk portresini
düşünmeden edemeyeceğiz.
Maria Wirkala'nın rengârenk
ışıklar saçan Kız Kulesi"nin
imgesi kalacak kimi bellekler-
de. Oleg Kulik'in Darpha-
ne'deki köpek odasına konuk
olanlar, 'kendi türünden' ol-
mayanlan daha çok düşüne-
cekler belki. Bülent Şangar'ın
bizi bize gösteren fotoğraflan-
na birebir uyan davranış kalıp-
lanmızı farkedip, ürkeceğiz
bazılanmız. Genetikbilimi yol
aldıkça, Dororhy Cross'un ge-
netikçilerin elinde ölen albino
piton yılanı aklunıza gelir mi?
Plastiİc cerrahi geçiren her in-
sanda biraz Orlan görmemiz
olası... derken, "Yaşam,Güzel-
Ek,Çevirfler/Aktanmlar ve Di-
ğer Güçlükler Cstüne" temel-
lenen bu bienalde. yeni bir
yüzydın eşiğinde sanatçılann
yaşamın her alanına uzanan bir
sorgulama sürecine girdikleri-
ne tanık olduk.
lspanyol küratör Rosa Mar-
tinez'in, kentten epeyce etki-
lenmiş olmasının ipuçlannı ta-
şıyan 5. Uluslararası Istanbul
Bienali, her şeyi bir anda söy-
lemeye çalışıyormuş izlenimi
uyandıran kapsamlı başlığıyla
birbirinden farklı eğilimleri
sergileyen birçok sanatçının
yapıtlan aracıhğıyla iletışime,
iletişimsizliğe, doğaya tekno-
lojiye, kimliğe cinselliğe, ama
galiba hepsinin ötesinde kısa-
ca 'yaşam'a göndermelerde
bulundu.
Kentin çok çeşitli mekânla-
ruıda, olmadık biçimlerde kar-
şımıza çıkardığı çağdaş sanatı
yaşamın adeta bir uzantısı ola-
rak sunan 5. Uluslararası Istan-
bul Bienali, yaşamın nerede
bitıp, sanatın nerede başladı-
ğına dair sorulanmızı duyan
bir billur küreye dönüştürdü ts-
tanbul'u.
Oldukça genç, oldukça 'ya-
şayan' bir bienaldi; uluslarara-
sı çağdaş sanat ortamında (ki-
misi çok kısa) bir süredir göz-
OtegKulik HaiflAHmdere
Maria Wrkala
'ienal
birbirinden
farklı eğilimleri
sergileyen
birçok
sanatçının
yapıtlan
aracıhğıyla,
iletişime,
iletişimsizliğe,
doğaya
teknolojiye,
kimliğe,
cinselliğe, ama
gaîiba hepsinin
ötesinde kısaca
'yaşam'a
göndermelerde
bulundu. Laura VTckerson
de olan Dorothy Cross, Oleg
Kulik. Pipilotti Rist, Mariko
Mori, \Ioshekwa Langa, Tra-
cej Emin, FelL\ Gonzales-Tor-
res, Cai Guo-Quiang, Liza
Ma\T
Post, Sam Tajlor VVöod
gibı isimleri bir ara> a gerirerek
zamanın yansımalannı ortaya
koydu. Sanat dünyasımn yaşlı-
lığında anımsayıp yere göğe
koyamadığı ünlü sanatçı Loui-
seBourgeoisise, 5. Uluslarara-
sı Istanbul Bıenali'nin en bü-
yük 'koz'uydu.
Ekktronik tuval
Ünlü Fransız sanatçı Orlan
ise, yalnızca video enstalasyo-
nuyîa değil konferansıyla da
galiba bu bienalin en çok ilgi
çeken sanatçılanndan biri ol-
du. •Onaylanımş' güzellik an-
layışlannı sorgularken geçirdi-
ği birbirinden dehşet verici
ameliyatlan biroyun gibi izle-
yiciye sunan Orlan, 20. yüzyıl-
da 'güzel'in değışen anlamlan-
nı düşündürdü. Çağımızda
'güzel'in anlamı ve kapsamı
değişmişti elbette, ama sözge-
limi Olafur Eliasson ya da La-
ura Vickerson gibi sanatçılar,
klasik anlamda 'güzd' olanı
ortaya koyma uğraşı içindeydi
yine de.
TV ekranlannın yaşamdan
adeta daha gerçek olma iddiası
içinde olduğu günümüzde.
çağdaş sanattan bir kesit sunan
sergide video enstalasyonlann
ağırlıkta olmasına belki de şaş-
mamak gerek. Geçen bienale
katılan video sanatının babası
Nam June Paik, tuvalin yerini
'elektronik tuval'in alacağını
iddia etmişti, yıllar önce. Genç
sanatçılar, elektronik tuvali se-
viyorlar gerçekten de. Oysa bu
tuvallerin içeriğı, bienalde de
gördüğümüz gibi, kullandığı
teknoloji denli yenilikçi olamı-
yor.
Italyan sanatçı GraziaTode-
ri'nin bienal afışinde de yer
alan ve izleyicinin bekJentile-
riyle ve hatta algılama biçim-
lenyle oynayan videosu "ter-
ra", Isviçreli sanatçı Pipilotti
Rist'in ilginç ve komik video
enstalasyonu "Dhn'lan Füme
Çekmek", Nikos NaMİdis'in
bienal kavramlannı soyut bir
biçimde ele aldığı videosu ve
Semiha Berksov 'un sanki elinı
uzatıp izleyiciyi videonun içi-
ne çektiği, Kutiuğ Ataman'ın
yedi buçuk saatlik belgeseli vi-
deo sanatının olanaklannı ir-
deleme çabası içinde görünü-
yerdu.
Yaşayan üretim
Bienale katılan Türk sanat-
çılannın seçiminde yine tartış-
malar yaşanmıştı, sonuçta
300'ü aşkın dosya arasından
Rosa Martinez'in seçtiği, ço-
ğunluğunu da gençlerin oluş-
turduğu sanatçılar temsil etti
Türkiye'yi. Bu bienalde parla-
yan o genç sanatçılardan özel-
likle Halil AlOndere ile Bülent
Şangar. bugüne dek çeşitli ser-
gilerde yapıtlannı sergilemiş-
lerdı ama galiba 'farkedilmele-
ri' bienalle oldu!
5. Uluslararası Istanbul Bi-
enali'nin kuşkusuz en olumlu
yanı, uluslararası sanat orta-
mında şu an olup bitmekte ola-
nı, yeni geliştneleri, yönelim-
leri ve yeni isimleri Istanbul'da
izleme olanağı sunması oldu.
Belki yurtdışındaki Türk sa-
natçılannın, izledığüniz sanat-
çılann Türkiye'de sergiler aç-
masının kapılan biraz daha
aralandı.
Öte yandan. bu gibi etkin-
liklerin 'müzesizlik' nedeniyle
gereğince değerlendirilmeme-
sı sorunu yaşandı yine; biena-
lin müzeye alternatif olmadığı,
burada izlediğimiz yapıtlann
zaten 'müze yapıtian' olmadı-
ğı, bienalin yalnızca uluslara-
rası çapta yaşayan bir üretimi
sergilediği unutuldu bazı tar-
tışmalarda. Bu yaşayan üretim,
zaten sorgulandığı ve yeni dü-
şünceler üreterek tartışmalar
açtığı sürece amacına ulaşıyor.
Oscar'a Eşkıya1
gidiyor
Akademi,
Yeşilçam'ı
önemsemedi
Kültür Servısi - "Hamam''la "Eşkr^" ara-
sındaki Oscar kavgasının galibi Eşkıya oldu!
Amerikan Film Akademisi, cuma günü SE-
SAM'a gönderdiği faksta devletin seçtiği aday
adayının Yabancı Film Oscan'na aday adayı
kabul ettigini belirtti. Kültür Bakanlığı "EşkV
ya"yı kendi adayı olarak seçip diplomatik kur-
yeyle ABD'ye göndenrken, "Hainam''ın Türk
yapımcısı Cengiz Ergun ıse başvuru için son
gün olan yann, elden u
Hamam"ın İngilizce
altyazılı kopyasını Amerikan Sinema Akade-
mısi'ne ulaştıraeaktı. Ancak son gelişmeyle,
skandala dönüşen olayda top, Türkiye'ye aül-
dı. Türkiye'de de devlet 'EşJaya'yı seçtiğinden
bu durumda 'Hamam'ın adayhğı otomatikman
düştü.
Faksı alan SESAM yöneticileri Akademi'ye
telefon edip, karann gerekçesini sordu. Akade-
mi yöneticileri de tartışmanın içinden çıkılmaz
birhal aldığını, dolayısıyla bu kez devletin seç-
tiği filmin Yabancı Film Oscan'na aday adayı
kabul edileceğini, 'Hamam'ın kopyasının bo-
şu boşuna pazartesi günü gönderilmemesini
belirtti. Ancak, son kez devlet tarafindan seçil-
miş bir fıtaıi kabul ettiklerini, bundanböyle ke-
sinlikle sivil sinema örgütlerinin seçimini dik-
kate alacaklannı \nrguladi.
Yönetmeliğe göre her ülke Oscar'a bir aday
film gösterebildiğinden Akademi yalnız bir
başvuru formu gönderiyor ülkelere. Bunlann
da adresi genellikle ulusal sinema enstitüleri
oluyor. Türkiye'de böyle bir kuruluş bulunma-
dığından Akademi başvuru formunu Kültür
Bakanlığı'na yolluyor. Bu yıl da aynı yöntem
uygulanmış ve bakanlık kendi adayı "Eşla-
ya"nın adını yaap formu Akademi'ye iletmış.
Ancak sivil sinema örgütleri kendi seçtikleri
"Hamam" yerine bakanlığuı keyfı seçtiği "Ej-
laya'B
yı Oscar'a aday adayı gösterdiği konusun-
da Akademi'yi uyannca, bir katılma formu da
faksla SESAM'a gönderilmiş ve SESAM "Ha-
mamT
"ı aday gösteren formu Akademi'ye ilet-
miş. Washington muhabirimiz Fuat Koziuk-
hı'nun görüş aldığı Akademi'nin birkaç üyesi-
ne göre böyle bir ilginç çekişmede "Ha-
mam''ın şansı "Eşkıya'ya göre daha fazlaydı.
Admı vermek istemeyen üyeler, totaliter re-
jimlerle yönetilen ülkelerden gelen fılmlerde
devletin ne denli etkili olduğunu bilmelerine
rağmen hoşgörüyle da\Tandıklannı, ancak Tür-
kiye gibi demokrasi iddiasındaki bir ülkede
devletin seçtiği filme sıcak bakamayacaklan-
nı belirtmişlerdi.
Seçim adil değil
"Eskrya" ile "Hamam" arasındaki Oscar çe-
kişmesi, sivil sinema örgütlerinin seçtiği "Ha-
mam" filminin adayhğını 4 ekim tarihli bir ya-
zıyla Kültür Bakanlığı'na bildirmesiyle başla-
mıştı. Bakanhk, "HamamT>
ın adayhğını kabul
etmeyerek sivil sinema örgütlerinden iki aday
daha seçmelerini istemiş, son sözü kendileri-
nin oluşturacağı bir kurulun söyleyeceğini be-
lirtmişti. Bakanlığuı saptadığı sinema adamla-
nndan oluşan kurul da "Eşkıya", "Mektup",
"Hamam" arasından "Eşlaya"yı Türkiye adı-
na Oscar'a aday göstermişti. Bu seçimde ba-
kanlığın kurulundaki üyelerin bir bölümü top-
lantıya katılmadan Ankara dışından faksla
adaylannı iletmişlerdi. Aynca bu üç filmin dı-
şındaki filmlerin Oscar adaylığında, hangi öl-
çüte göre elendiğı de anlaşılamamıştı.
'Dört Nikah Bir Cenaze'nin
devamı çekiliyor
• Julia
Roberts
ve Hugh
Grant, 'Dört
Nikah Bir
Cenaze'
isimli filmin
devamı nı
çevirmek
için bir
araya geldiler.
• Nastassia
KİnSkİ, yeni filminde
Jason Patric ve Ben
Stiller ile başrolü
paylaşıyor. 'Friends and
Neighbours' isimli
film, yönetmen Neil
LaBute'un ikinci
sinema çalışması.
• Superman
filminin eylül ayında
bitecek olan çekimleri
senaryodaki birtakım
sorunlar nedeniyle
önümüzdeki bahara
ertelendi. Film, ancak
1999 yılında gösterime
girecek.
• woody Allenş u
sıralar 30. filminin
çekimleri ile ilgileniyor.
Filmde, Kenneth
Branagh, Judy Davis,
Joe Mantegna, Winona
Ryder, Leonardo
DiCaprio ve Melanie
Griffith rol alıyorlar.
Film, 1999 yılının Ocak
ayında ilk olarak
Fransa'da gösterime
girecek.
• isabella Ferrari,
Giancarlo Giannini ve
Margherita Buy
çekimleri ltalya'da
gerçekleş-
tirilen Fransız
yapımı bir
filmde
başrolleri
paylaşıyorlar.
Yönetmen-
liğini Nae
Caranfil'in
üstlendiği
'Dolce
Farniente' isimli film,
Stendhal'ın ltalya
yolculuğundan kesitler
sunuyor. Filmde
Stendhal'ı Francois
Cluzet, âşık olduğu
Italyan kadını ise
Isabella Ferrari
canlandınyor.
• Davld
Chlpperfleld,
Berlin'in 2. Dünya
Savaşı'nda hasar gören
müzelerini restore
edecek. Müzeler
başkanı Werner Kopp,
aralık ayında gerçekleş-
tirecekleri toplantıda bu
işi üstlenmesi için
Ingiliz mimar
Chipperfield'ı
öneTeceğini açıkladı.
• Alaln
ResnaiS'nin yeni
filmi 'On connait la
chanson' müzikle dolu
bir çalışma. Şarkılarda
filmin başrol
oyunculanndan Sabine
Azema için
Dalida, Pierre
Arditi için ise
Aznavour'un
sesi
kullanılmış.
• John
water
'Serial
Mom'dan
sonra şimdi de New
York'un sanat yaşammı
anlatan bir film çekmek
için setlere döndü.
Başrol oyuncusu
Edvvard Furlong, filmde
Baltimor işçi sınınnın
idolleştirdıği bir
fotoğrafçıyı
canlandınyor.
• Kaddafi, kendi
yaşammı anlatan bir
filmin yapımcılığını
üstlendi. Libya'da henüz
bir sinema endüstrisi
oluşmadığı için Mısırlı
yönetmen Nader Galal
tarafindan çekilen
filmin adı 'The Strings
of Desire'. Filmde
Kaddafi'yi Mohi tsmail
canlandınyor.
• İtalya'yı bu yıl
Oscar yanşında temsil
edecek film belli oldu:
İl testimone dello
sposo'. Yönetmeni iğini
Pupi Avati'nin yaptığı
filmde başrolleri Diego
Abatantuono ve Ines
Sastre paylaşıyoriar.
Avati, filmi romantik
bir komedi olarak
değerlendiriyor.
• Federico
Fellini'nin 70'li
>nllardan ölümüne dek
tuttuğu günlügü
yakmda yayımlanabilir.
Ancak Fellini Vakfı,
günlüğü günışığına
çıkarmak istese de
yönetmenin mirasçılan
bu konuda fazla hevesli
değil.
• Angela
Lansbury Cinayet
Dosyası' serisinin
ardmdan
Amerikan
televizyonu
için 'Mrs.
Polifax' isimli
yeni bir dizi
çeviriyor. C1A
için çalışan
yaşlı ve dul
bir kadının
maceralannı
anlatan dizinin 13
bölümü tamamlanmış
durumda. Senaryo
yazan ise Dorothy
Gilman.
• Andrel
KonçalOVSki, yazar.
filozof ve pedagog
Henry David
Thoreau'nun yaşamını
anlatan bir film
çekmeye hazu-lanıyor.
60 yaşındaki Rus
yönetmenin başrol için
düşünduğü isimler ise
Robin Williams ve Tom
Hanks.
Sinema örgütlerinden
Kültür Bakanı 'na tepki
Kültür Servisi - 6 sinema
örgütü başkanı, Kültür
Bakanı İstemihan
Talay'a gönderdikleri
mektupta, Türk sinema
sektörü ile bakanlık
arasındaki ilişkilerin
geçmişten günümüze
kadar oluşan teamüller
çerçevesinde yürürken,
şimdi bu teamüllerin
ciddiye almmadığını
vurgulayıp muhatap
olduklan müsteşar
yardımcısı ile verimli bir
işbirliği
kuramadıklanndan
yakındılar.
Fl-YAP Başkanı
Sabahattin Çetin, SE-
SAM Başkanı Kadri
Yurdatap, Sinema Vakfı
Başkanı Abf Yılmaz
Banbeki, ÇA-SOD
Başkanı Nur Sûrer, SO-
DER Başkanı Göksel
Arsoy- FÎLM- YÖN
Başkanı Ertem Göreç
imzalı mektupta, bu
yakınmaya örnek olarak
sinema ve müzik
sanatını destekleme fonu
komisyonunun, sektörün
dışında ve sektörle
bağlantı kunıhrıadan
oluşturulması, denetim
kurulunun sektörün
dışında, bir nevi
atamayla oluşturulması,
Oscar yönetmeliğinin
emir hükmüne rağmen,
sektörün dışında
oluşturulan bir kurulca
seçim yapılması, sektörü
ilgilendiren ve
sinemamızın geleceğini
belirleyecek çeşitli
konularda, sektör
haberdar edilmeden
çeşitli kararlar alınması
gösterildi.
Mektupta, Kültür
Bakanlığı'nın
Türkiye'nin dış dünyaya
tanıtımmda vazgeçilmez
bir rolü olan sinemamıza
gereken önemi vermesi
istendi ve bunun da
ancak sektörle eşit bir
ilişki kurularak
gerçekleşebileceği
anımsatıldı.