Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 KASIM 1997 PAZAR
12 KULTUR
Sadri Alışık Tiyatrosu, Selim İleri'nin 'Allahaısmarladık Cumhuriyet' adlı oyununu sahneliyor
'Seni ıstıraplarmıızia laırduk'
GÜL ERÇETtN
Halide Edip, Afıfe Jale, Latife
ve Fikriyehanımlar... Yakm tari-
himızin unutulmuş, solgun ka-
dınlan. Kuvayı Milliye yıllan ile
Cumhunyet'in kuruluş yıllann-
da yaşamış olan bu dört kahra-
man kadın. Küçük Sahne Sadri
Alışık Tiyatrosu'nun 'Allahaıs-
marladık Cumhurivef adlı oyu-
nunda bir araya gelerek bireysel
dramlannı anlatıyor izleyicilere.
Selim İleri'nin yazdıgı. Aliye
Uzunatağan" ın yönettiği o>r
un 20
Kasım'dan itibaren ızleyıciyle
buluşacak. Özgün metinde Terzi
Galip'in atölyesinde kesişen
olaylar dizisi Uzunatağan'm yo-
rumunda daha belirsız, soyut bır
mekâna taşınıyor. Halide Edıp'i
Çolpan İlhan'ın, Latife Hanım'ı
Aytaç Oztuna'nın, Afife Jale ve
Fiknye Hanım'ı da Nurseli
İdiz'm canlandırdığı oyunda Ter-
zi Galip'ı canlandıran Köksal
Engür, dört kadının yaşamında
rol oynayan önemlı erkekleri de
sahneye taşıyarak oyuna aksiyon
kazandınyor.
O>Tinun yazan Selim İleri ise
1990'larda başladığı metnin so-
nunu uzun süre getiremediğıni,
yapıtı ancak kahramanlanyla bir-
likte geçırdiği uzun zaman dili-
minin ardından tamamlayabildi-
ğinı belirtiyor. " 1990'larda baş-
layıp bir türlü gerisini getireme-
diğim bir metindi. Sonra kontı
daha ilk anda puslara sannmış
olarak gelmişti. Halide Edip, Afi-
fe, Fikriye, özellikleAyaspaşa/yal-
nızbk yıllanyla Latife Hanım...
Sonra bir de herkesi, her şeyi kur-
calayan, kendisinin deşilrnesine
pek olanak tanımayan Terzi Ga-
Hp..."
Bütün kişilerini, sönmüş vıl-
dızlann bize hâlâ gelen ışıklan
gibi gören Selim tleri, sonunda
1995 Mayısı'nda yaşamlanna
ilişkin p>ek çok sayfayı okuduğu
bu kadmlan ve bir tek bu oyun-
da yaşamaya yazgılı Terzi Ga-
lip'i bir oturuşta yazmış.
toğrafKADERTUĞLA)
'umhuriyet'in bireysel kültürüne katkıda bulunmuş, bunun için mücadele etmiş
Halide Edip, Latife Hanım, Afife Jale ve Fikriye Hanım, Selim İleri'nin
'Allahaısmarladık Cumhuriyet'inde buluşuyorlar. Aliye Uzunatağan'm yönettiği
oyun, bir sann dünyasında ansızın uyanan dört kadını ve onlann büyük devrimin
gölgesinde kalmış ıstıraplannı tiyatro sahnesine taşıyor.
Aliye Uzunatağan'm yorumu-
nun metindeki güleryüzlülükten
bilinçli bır şekılde uzak kalmış
olduğuna değinen İleri. bu yoru-
mu da oldukça anlamlı buluyor.
Bu dört kadının bireysel ıstırap-
larını bır yapıtta buluşrurma
amacını da şöyle açıklıyor.
"Kahramanların hepsi cum-
huriyerimizin bireysel kültürü-
ne katkıda bulunmuş kadın-
lar.C umhurivctin yeni kuşaği
olarak büyük devrimin gölge-
sinde kalmış olan ıstırapları
görmezden gelemeyiz,"
Yönetmen Aliye Uzunatağan
da metni sahnelerken öncelikle
tarih kitaplanndan tanıdığımız
bu kadınlartn ınsani yönlerini. bi-
reysel kaygılannı ön plana çıkar-
mak istiyor. Araştırmalannda en
büyük kaynaklan ise dönemi
yansıtan edebı yapıtlar ve artık
ezbere bildiği Halide Edip ro-
manlan. "Biz Cumhuriyeti ve
milli mücadeleyıllarmı hep tarih-
leri ezberleyerek öğrendik. Ço-
cuklanmıza da hâlâ hangi savaş-
larda nereleri kazanıp nereleri
kaybertiğimizi anlanyonızyalnız-
ca. Aruk btınlann ötesine geçip
kahramanların bireysel mücade-
leleriniişlenıeli>iz'
>
'dıyen Uzuna-
tağan, dönemi bu bakış açısıyla
inceledikten sonra bu yıllann
zenginliğini daha iyi anladığını
ve bu döneme hayranhğının art-
tığını belirtiyor.
Kurguyu anlar üzerine kuru-
yor Uzunatağan. Aksiyon anlan
yaratarak bunlan birbirine ekli-
yor. Bu olaylar zinciri sırastnda
da izleyicıyı hiç boş oturtmuyor
koltuğunda. Izleyicinin yaratıcı-
lığını açık tutmaya özen göstere-
rek onlann da düşünmesini,
anımsamasını, bılmediklerini
öğrenmesini istiyor. Selim İle-
ri'nin metninden sahneye taşıdı-
ğı en önemli nitelik ise oyunun
dramatik ve epik tiyatroyu bir
araya getiren yapısı.
Bu kahramanlann dördünün
kendi dönemlerinde bir terzi
atölyesinde rjir araya gelemeye-
ceğini düşünen Uzunatağan yo-
rumunda "Aiife bugün uyansay-
dı bir tiyatro baskınını nasıl anla-
ürdı? Halide Edip bugün uyan-
saydı evliliklerini,ideallerini, mü-
caddesini nasıl anlabrdı? Latife
Hanım bugün uyansaydı yalnız-
hğını nasıl anlatirdı?" sorulann-
dan yola çıkıyor."Bir sanıdünya-
sında, ansızın uyanan dört kadı-
nın yaşadıği, onlara ait olan ve
herrürhı mitolojiden en azzarar-
la kurtulmuş şey lerden söz etme-
yeçaltşök" dıyor. Öte yandan ge-
ri planda da Milli Mücadele yıl-
lannı işlemeyi ihmal etmiyor.
Oncfl kadınlar
Oyunun dekorlannı üstlenen
Duygu SağıroğJu da bu mücade-
le yıllannm deposu, cumhuriye-
tin ılk yıllannın sandukası nite-
liğinde bir dekor kazandınyor
oyuna. Çolpan Ilhan ise dönemi
birebir yansıtmasına dikkat etti-
ği kostümleri üstleniyor.
Yeni açılan Küçük Sahne Sad-
ri Alışık Sahnesi'nde özellikle
yerli bir oyuna öncelik verdikle-
rini belirten Uzunatağan, Cum-
huriyetin 74. yılında toplumun
bir adım önünde gıden bu kadın-
lan soldurmadan bir daha sahne-
ye getirmeyi amaçladıklannı
söylüyor. 9 yaşında sahneye çı-
kan Aliye Uzunatağan, 35. sanat
yılını kutluyor bu yıl. Şimdi "bu
mesleği ne kadar biuyorum' diye
sorguluyor sanatçı.
Yönetmenliğin ardından yine
Küçük Sahne'de tek kişilik bir
oyunda rol alacak olan sanatçı,
Türk tiyatrosunun 60'lı yıllarla
70'li yıllararasında geçirdiği ye-
nilikçi ve verimli dönemi özlü-
yor.
Bugün de oyunculuk açısın-
dan oldukça ıyı bir konumda ol-
duğunu belırttiği Türk tiyatrosu-
nun bazı olumsuzluklann da et-
kisiyle durağan bir dönem yaşa-
dığına dadeğiniyor.
Binbirgece Masalları 'ndan uyaHanan^AnlatŞehrazat'adlı müzikal Yayla Sanat Merkezi 'nde
Şehrazat, aşkı anlattnaya başlıyor
NURDAN CİHANŞÜMÜL
Binbirgece Masallan'ndan Mehmet
ve Atilla Birkiye'nin sahneye uyarladı-
ğı 'Anlat Şehrazat' isımli müzikal salı
gününden itibaren Yayla Sanat Merke-
zi "nde lstanbul seyircisinin karşısına çı-
kıyor. Müzikalde. Candan Erçetin, MeJ-
tem Cumbul. Kadriye Kenter, Müşfik
Kenter. Levent Güner, Tunca Aydoğan
ve KevorkTavityan rol alıyor. Sanat > o-
netmenlığini Malcom K. Kay'ın üstlen-
dıği müzikalin koreografisini Marina
Gökçe, dekor tasanmını Nunıllah Tun-
cer. kostüm tasanmını ise Hakan Dün-
darüstlenmiş.
Interbank'ın sponsorluğunda hazır-
lanan 'Anlat Şehrazat'müzikalininesin
kaynağı ise Şah Ömer-unNemanve şa-
şırtıcı güzellikteki iki Oğlu Şarkan ve
Dav-ül Mekan'ın öyküsü. Çok uzun
olan bu aşk öyküsünün yalnızca Şar-
kan'la Kayseri kralmın kızı Abriza
Ece'nin aşkının anlatıldığı bölümü mü-
zikale uyarlanmış. Bizans kralının kızı
Safiye'nin Ömer-un Neman'a satılma-
sıyla başlayan müzikalde olaylar Ana-
dolu'ya geçiş ve burada Abriza Ece ile
Şarkan'ın karşılaşmasıyla gelişiyor.
Şehrazat'ın yine anlatıcı olarak düşü-
nüldüğü müzikalde Şehrazat'ın yaşadı-
ğı dönem ile anlatılan öykünün geçtiğı
dönem birlikte ele alınıyor.
Rus koreograf ve dansçılar
Müzikal. Yayla Sanat Merkezi'nde
sahnelendikten sonra CRR'de ve ocak
ayında da birçadırda sahnelenecek. Da-
ha sonra ise Türkiye turnesini gerçek-
leştirecek. Müzikalin yönetmeni Meh-
met Birkıye uzun zamandır bir müzikal
hazırlamak istedikJenni belirtiyor: "Ya-
şam tesadüflerle dolu, insan bazı şeyle-
ri kafasuıda genel içerik olarak tutuyor,
bunlann gerçeğe dönüşmesi ise yaşam-
daki rastlanülarla ilgili. İnsan batıda bir
müzikal seyrettiğinde, bir de böyle bir
şey denemek istiyor. Atilla o zamanlar
Binbirgece MasaUarTnın editöriüğünü
yapıyordu. Masallann müzikal için iyi
olduğunu söyledi. Sonra ise çalışmalara
başladık."
'Anlat Şehrazat'ta rol alan dansçılar
Rus. Mehmet Birkiye müzikalde neden
özellikle Rus dansçılann yer aldığım
ise şöyle açıklıyor: "Bizim dansçılan-
mızm hepsi operaya bağh, calışma saat-
lerimize uymalan mümkün değikli.
KonservBtuvar öğrencileri ise okullan
nedeniyle ne çahşmalara rahatlıkla ka-
blabilirlerdl, ne de turneye çıkabilûier-
dL Koreografimız Rus olduğu için onun
yardunlarrvla Rusya'dan dansçılar gel-
dL"
'Delice bir cesaret isteyen' bu müzikal
çalışması. kendısı için büyük bir dene-
yim: "Bu büyük yolculukta iyi ve kötü
birçok insanla karşılaşüm, bunlan unut-
mam mümkün değil. Örneğin birlikte
çalıştığımız koro, performansıyla, ses
kalhesry le dünya standartlanna yakın.
Candan Erçetin, Meltem CumbuL, Ser-
dar Yalçuı, Müşfik Kenter ve Kadrhe
Kenter gibi insanlaria çahşmak büyük
şans. Bütün mesele yaptığuuz işin seyir-
ciye ulaşıp ulaşmayacağı. Zaten bütün
korkular da buradan kaynaklanıyor.
Gösteri sanatlannda her şey ortaktır.
Burada eğer bir başandan sözedilecek-
se bu, hepimizin basansıdır."
Mehmet Birkiye müzikalin gösten
sanatlan içınde oldukça pahalı bir yeri
olduğunu belirtiyor: " TürkKe bu tür
gösteri sanatlanna büyük paralar yan-
racak durumda değil henüz. Eğer mo-
dern teknoloji kullanmak istiyorsanız
bu müzikalin maliyeti 2 milyon dolar."
Erotizni ağırhkh aşk öykflleri
Binbirgece Masallan'nı sahneye
uyarlayan ve lirikleri yazan Atilla Bir-
kiye müzikalin oluşum sürecini şöyle
anlatıyor: "Binbirgece Masalları ilk kez
1992 yılında Alim Şerif Onaran'uı çevi-
risiyte Afa YayınlarTnda çıkü. Ben de bu
dizinin editöriüğünü yapdm. Bu çok
Mehmet Birkiye,
Atilla Birkiye ve
Serdar \ aİçin.
'Anlat Şehrazat'ın
Türkiye'de çeviri
müzikallerin
dışında 'BanJı
anlamda yapılan
ilk mü/ikal'
olduğunu
belirtiyoriar.
Binbir Gece
Masallan'ndan
yalnızca bir
bölümünü içercn
müzikal, oryantal
mü/jkten caza,
rock'tan pop'a ve
balad'a kadar iki
saat aralıksız
müzik uzerine
kurulu.
önemli ve etkile>ici yapıtta büyülü olay-
lann edebi bir şckildc anlabhşı beni çok
etkiledi. Müzikale uyariadığunız masai
çok uzun olduğu için \almzca bir bölü-
münü aldık. Erotizmin egemen olduğu
aşk hikayelerinden oluşuvor. Biz Şar-
kan'la Abriza Ece'nin aşkını ele aldık.
Araplann İstanbul'a seferini içeriyor,
Aslında Harun Reşit öyküyle çakışıyor
ve Şarkan elimizdeki öyküye göre Ha-
run Reşit'in abisine denk düşüyor. Öy-
küye göre yeni doğan ikizlerden erkek
olanı Harun Reşit Bunu da masalın ta-
mamını okuduğunu/da öğreniyorsu-
nuz .
Atilla Birkiye 'Anlat Şehrazat'ın Tür-
kiye'de çeviri müzikallerin dışında 'Ba-
tüı anlamda yapılan ilk müzikal' oldu-
ğunu vurguluyor: **DramatikyapıMeh-
met'in fikirieriyle oluştu. Senaryodan
temalan çıkardı, ben de temalar üzeri-
ne şarkılan yazdım. Mehmet, ben ve
Serdar arasında çok güzel ortak bir ça-
lışma oldu. Bu ortak çahşma sayesinde
lirikierin başansından söz edilebiür."
Müzikte sınıriar olmamah
Müzikalin besteleri Serdar Yalçın'a
ait. Yalçın, müzikte sınırlann olmama-
sı gerektiğini savunuyor: "Müzikalde
oryantal müzikten caza, rock'tan pop'a
ve balad'a kadar her şey var. Bütün so-
run bunlann nasıl bir bütünlük oluştu-
racağıydı. 'Anlat Şehrazat' iki saat ara-
hksız müzik üzerine kurulu. Kişinin ay-
runcıhk yerine senteze yönelmesi gere-
kir. İnsan sınıriannı ne kadar geniş tu-
tarsa o kadar gelişir. Müzikte sınıriar
olabilecegine de inanmryorum "
Bugüne dek birçok çeviri müzikal yö-
neten Serdar Yalçın. Türkiye'de daha
önce bu tarzda müzikal yapılmadığını
düşünüyor: "Egemen Bostancı'nın sah-
neye koyduklan, müzikli oyunlardı.
'Lüküs Hayaf ise bir operet Keşanlı
Ali Destanı'nda ise konuşma üzerine
müzikleryer alıyor. Bunlar hoşyapıtlar,
ancak müzikal değil. Bu yüzden de çe-
viri müzikaller dışında 'Anlat Şehra-
zat'm ilk olacağını düşünüyorum, çün-
kü "Anlat Şehrazat'ta iki saat süreyle
müzik hiç kesilmiyor ve herşey müzik
aracıhğıyla anJaülıyor."
Yolculuk, özgürlüktürKültür Senisi - Büyük yolcu-
luk EvliyaÇelebi'nin Seyahatna-
mesi'yle başhyor. Nasır-ı Hus-
rev'in Sefernamesi. İbn Battu-
ta'nın anekdotlan, Seydi Ali Re-
is'in gezı notlan, Montaigne'ın
yolculuk günlüğüve NecdetSa-
kaoğlu'nun geçmiş zaman yol-
culuklanyla sürüyor. MichdDe-
lon'un Aydınlanma'nın Gezinti-
si'nde >"üzyıla, gezintiyi bir en-
telektüel özgürlük ya da manevi
bir bağımsızlık olarak kabul et-
rırenlere Diderotile Rousseau'ya
dek uçsuz bucaksız bır yolculuk
bu.
Eduard Mörike'nin Turuncu
Kupa Arabası'nda 1787'de Mo-
zart Prag'a gıdiyor. Fransa kral-
lanmn ıhtişamlıgezileriniJean-
Louis Arnaud anlatıyor. Resrru
Yolculukta. Av rupa'ya en yakın
Doğu ülkesi Türkiye'de, İstan-
bul 'da seyyahlann ne gördüğünü
Emre Yalçuı aktanyor. Pe>ami
Safa Paris" i. Selahattin Batiı Ve-
nedık'i, Falih Rıfla Atay Mosko-
va'yı yazıvor. Nâzım Hikmet de
Moskova-Bakû yolunu 'Onız Yıl
Sonra" şiiriyie. Trende bir ya-
bancıyla baş başa geçirilen gece-
leri 'uzun bir kanlık. kocahk ha-
yaünın bütün safhalannı" da Re-
şat Nuri Güntekin Hasan Âli
Yücel, bir tngiliz otomobil fab-
nkasında. Faik Sabri Duran da
İstanbul'dan Londra'ya bir şilep-
le yolculuğa çıkanyor bizi.
Waher Benjanıin'e göre, yol-
culuklarda okunanlar, tren yol-
culuğuyla, tren ıstasyonlannda
durmak kadar ilişkiii. Pascal
Bruckner - Alain Finkielkraut
kışkırtıyor; 'çekip gitmek alış-
kanhğa karşı kendi sürecini ya-
ratmakür' dıye. Uğur Kökden.
'Yaşam, Bir Yolculuk!' derken
heryolculuğun, getirdiğı gCTçek-
lerle birlikte ütopyalanru da ya-
nında ta^ıdığını anımsatıyor.
Ahmet Elhan'ın yol pencere-
leri Enis Batur'un metnıyle yer
alırken, Michel Serres Tenten'ın
Tibet macerasını aktanyor. Gez-
gın Hüha Koç'a göre 'Kötü Kız-
lar Cennete, İyi KızJar Her Yere
Giden' SunguÇapan ise yazısın-
da çağdaş Türk seyyahı Hasan
Safkan'ı anıyor Philnppe Jac-
cottet ve Michel Toumier'nin ge-
zi yazılanndan sonra Enis Ba-
tur'un 'tki Ayraç .4rası İspanya
Günlüğü'yle sona enyor Yapı
Kredı Yayınlan'nın yayımladığı
üç aylık kültür dergisı 'Sanat
Dünvamız'ın son savısı. Hopper, C. Kompartımaru, 1938, tuval üstüne yağhboya.
KÖŞEBENT
ENİS BATUR
Dar Gelen Futbol
Futbolla ilgili ciddi bir-iki önerim olmuştu birkaç
yıl önce, elbette ciddiye alınmadı: "Saha dışı'ndan
gazel okursanız, sesiniz iyi mi diye bakmaz kim-
se. En önem verdiğim öneri, kanımca saçmasa-
pan bir gerekçeye sığınarak "oyunun gerçeğine
dahil" sayılan hakem hatalannı azaltacak bir çö-
züm yolu üzerine olanıydı: Teknolojinin verilerin-
den yarartanacak bir masa hakemi niye olmasın-
dı? Gerektiğinde orta hakemin danışabileceği bir
nokta: Oyuncusu, seyircisi saçını başını daha az
yolardı.
İki ciddi önerim daha vac futbol konusunda. ll-
ki, tıpkı basketbolda olduğu gibi, maç sırasında
her iki ekibin teknik adamlanna, "mola hakkı" ta-
nımak. Bunu, nasıl olsa ilkel yöntemlerle, tella) gi-
bi bağırarak yapıyorlar, taktik değişikliklerini neden
daha uygar biçimlerle oyuna yansıtmaları istenmi-
yor, anlamakta güçlük çekiyorum.
Ikincisi, maç sırasında futbolcu değişikliğine ko-
nulan katı sınırlann, gene basketboldaki gıbı gev-
şetilmesi gerekir diye düşünüyorum: Teknik direk-
tör, hızlı olması kaydıyla, dilediği kadar oyuncu
değiştirebilmeli, aynı oyuncuyu istediği an oyun-
dan alıp yeniden koyabilmeli.
Bu sonuncu önerimin bir başka katkısı daha ola-
caktır: Futbolcular 40, 45 yaşına kadar spor ha-
yatlannı sürdürebilir, yalnızca fizik kapasitelerinin
elverdiği kadar değil, teknik becerilerıni kullanabil-
dikleri ölçüde sahada kalabilirler. Bana kahrsa,
Rıdvan hâlâ yanm saat oynayabilir, Prekazi hâlâ
frikik atmak için oyuna girebilir!
Uçmaya başladığım düşünülecek, biliyorum,
benim niyetim de biraz bu, kaldı ki. Her hafta, "ha-
kem görseydi" pozisyonları hakkında saatlerce
konuşuluyor nasıl olsa, uçmaktan ne zarar gele-
cek.
Futbolun, bir yüzyılı aşkın süredir, kurallarla pek
az oynaşarak sürdürülmesi gerçekte tuhafıma gı-
diyor. Bütün büyük değişimler, yüzyıl içinde, se-
yircinin tarafında gerçekleştirilmiştir. Önce otura-
rak, sonra dev stadyumlarda, sonra naklen yayın,
olaganüstü teknik gelişmeler seyircinin odasına
sokulmuştur.
Geçen süre içinde, oyunculann fizik özellikleri-
nin ne kadar değiştiğini, düpedüz "atlet komple"
kesildiklerini düşünün. Kurallarda, o da son dö-
nemde, ancak ufak tefek iyileştirmeler yapılabil-
miştir oysa. Çok köklü değişiklikler devreye soku-
labilir, en azından çeşitlemeler yapılabilirdi.
Futbol dünyası anlaşılan tutucu ınsanlann güdü-
münde. Ayakla taç atılması konusu bile askıya
alındı yanılmıyorsam.
Neden el kullanılamıyor? Adı üstünde futbol,
denilecek. Neden kafa kullanılıyor öyleyse?
Yaz aylannda tuhaf maçlar düzenlenmeli ben-
ce: El kullanılarak, kafa kullanılmadan, çift top ve
çift hakemle futbol oynanmalı.
Kros futbolu icat edilmeli. Bu, gerçi sahalanmız-
da kendiliğinden uygulanıyor ama, çok daha çe-
tin koşulları kastediyorum ben.
Türkiye'de, futbol konusunda özel bır değişim
gerekiyor aynca: rHabercilerin ve yorumculann ala-
bildiğine basmakalıplaşmış dili. Üslûp diyemiyo-
rum, bundan artık üslûp diye söz edilemez gibi ge-
liyor bana.
Hâlâ "siyahi futbolcu" tamlamasından kurtula-
madık örneğin. "Duran toplara iyi vuran"lardan
"ayağını iyi (ya da raketgibi) kullanan "lardan açık-
çası gına geldi. Şimdi, birde "Fenerbahçe'de Bo-
liç şoku" ve "Galatasaray'da Hagi sevinci" çıktı.
Biri bir şey "buldu" mu, neden herkes üzerine at-
Iryor belli değil.
Futbol dünyası bunca dil kısıriığı çekerse, se-
yircinin kısır kalabalığı da değişmez.
Ben diyorum ki, yeşil saha bile kırmızıya boya-
nabilir.
Türkiye Yaynalar Biriigi,
Uhıstararası Yaymcılar Birtiği üyesi
• Kültür Senisi - Türkiye Yaymcılar Birlığı,
merkezi Isviçre'de olan ve 60 ülkeden üyeleri
bulunan Uluslararası Yaymcılar Birliği'ne üye oldu.
Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Atıl Ant, yaptığı
açıklamada. üyelik başvurusunun Uluslararası
Yayıncılar Birliği'nin Yönetim Kurulu ve
Uluslararası Komite ortak toplantılannda oybirliği
ile kabul edildiğini söyledi.
Ant. Uluslararası Yaymcılar Birliği Genel Sekreteri
Koutchoumov'un üyeliğe kabul yazısında "Bu
kararda birliğinizın copyright anlaşmalannın
gereklerine uyulması için gösterdiği çaba ve
özellikle (yayınlama özgürlüğü) konusunda
göstermiş olduğunuz kararlı ve cesur tavnmz etkili
oldu" ifadesinin yer aldığını belirtti. Atıl Ant,
Türkiye Yayıncılar Birliği'nin • • •
Uluslararası Yayıncılar Birliği'ne üyeliğinin,
özellikle 'yaymlama özgürlüğü ve korsan yayın' gibi
konularda, Türk yayıncılannm ve yazarlanniH
uluslararası bir desteğe sahip bulunması
yönünde önemli bir gelişme olduğunu söyledi. '
FeHini Ödülü, Abbas Kiarostami'ran
• Kültür Servisi-BMEğitım, Bılımve Kültür Örgütü
(UNESCO) Başkanı Fedenco Mayor, Fellini Sinema
Ödülü'nü önceki akşam Paris'te düzenlenen törenle
Iranlı sanatçı Abbas Kıarostamı'ye verdi. Fransa'da çok
yakında vizyona girecek 'KirazınTadf ısimli filrn
daha önce de Cannes Film Festivali'nde ödül almıştı.
Mayor, törende yaptığı konuşmada. Iranlı sinema
sanatçısı Kiarostami'nin özgürlük, banş ve hoşgörü
adına sinema sanatına yaptığı katkılardan dolayı bu
ödüle layık görüldüğünü söyledi. Kiarostami de ödülün
desteğe ihtiyacı olan tran sinemasına verilmış
olmasından duyduğu mutluluğu dıle getirdi.
Senaryosunu Jean-CIaude Carriere, prodüktörlüğünü
Daniel Toscan du Plantier'in yaptığı filmde Süleyman
Cisse ve Jacques Deray rol alıyor.
Renoip'ın tablosu 'Yıkanan' satıldı
• Kültür Servisi - Ünlü Fransız ressam Pierre-Auguste
Renoir'ın 'Yıkanan' isünli tablosu, New York'taki
Sotheby's Müzayede Salonu'nda yaklaşık 21 milyon
dolara satıldı. Renoir'ın en beğenilen, 1888 tarihli
tablosuna 10 milyon dolar tahminı fiyat biçildiği
belirtiliyor. Aynı tablo, Londra'da 1980 yılında 1.3
milyon dolara alıcı bulmuştu.
Hitît Güneşi' Sahne Foksta
• Kültür Servisi - Akademi Tiyatro Bölümü,
Turgay Nar'ın 'Hitit Güneşi' isimli oyununu Sahne
Foks'ta sahneliyor. Ahmet Levendoğlu Atölyesi'nin,
Işıl Kasapoğlu öğrencilerinın de katılımıyla
sahneleyeceği 'Hitit Güneşi' Akademi lstanbul
Tiyatro Bölümü'nün, bu yılki üçüncü oyunu.