Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 KASIM 1997 PAZAR
HABERLER
'Susupluk
devletin
yapısıdır'
• İstanbul Haber Servisi -
Kocaeli Barosu'nca
düzenlenen "Yolsuzluk ve
çete olaylannda yargıya
işierlik kazandınlması"
konulu panelde konuşan
İstanbul Barosu Başkanı
avukat Yücel Sayman
Susurluk olayının, devletin
örgütlenme biçiminin bir.
sonueu olduğunu söyledi.
Devletin. "hukuk, devletin
emnnde" ılkesine dayalı
yapılanmayı tercih ettigini
belirten Sayman. devletin
örgütlenme bıçımınin
sorguianması gerektiğini
savundu.
Gazeteci Ünal
toprağa verildi
H İstanbul Haber Servisi -
Geçırdiği rahatsızlık
sonueu perşembe günü
vefat eden Türkiye gazetesi
yazarlanndan Vecihi Ünal
(69) dün Erenköy Galip
Paşa Camisi'nde kılınan
öğle namazının ardından
Karacaahmet
Mezarlığı'nda toprağa
verildi.
Terminal binası
puhsatsız
• İstanbul Haber Servisi -
Başbakan Mesut Yılmaz
tarafından 15 gün önce
temeli atılan Atatürk
Havalımanı Yenı Dış Hatlar
Terminali ve Katlı Otopark
inşaatının nıhsatsız olduğu
belirlendi. Tepe - Akfen -
Vie üçlü konsorsiyum
tarafından yapılmakta olan
inşaat için Bakırköy
Belediyesi'ne ruhsat için
başvuru yapılmadı.
Huzur
operasyonları
• İstanbul Haber Servisi -
tstanbul polısı. Emniyet
Müdüriı Hasan Özdemir'in
başlattığı huzur
operasyonlannı önceki
gece de sürdürdü.
Özdemir'in yönettiği ve
emniyet müdürlüğüne bağlı
tüm şube ve ılçe
ekiplennin kaaldığı
"Önleme 34 Huzur A"
opesasyonunda-«ğlence
yerleri. işyerleri, oteller ve
ana caddelerde
denetlemeler yapan polis
toplam 603 kişiyi gözaltına
aldı. 2 nıhsatsız tabancanın
yakalandığı operasyonda, 4
adet uyuşturucu hap ile 445
şişe kaçak içki bulundu.
12yaşında
yeniden doğmak
• İstanbul Haber Servisi -
Eminönü Belediyesi ve
Emınönü Hizmet Vakfı
Başkanı Ahmet
Çetinsaya'nm desteği ile
takılan protez bacaklar,
Ahmet Tükel adlı 12
yaşındakı çocuğun hayatını
aydınlattı. Bitlis'ten kalkıp
İstanbul'a göçen 7 çocuklu
yoksul bir ailenin çocuğu
olan Ahmet. ne diğer 4
kardeşi gibi çalışıp eve
ekmek getirebilmiş ne de
okuma hayalleri
gerçekleşmiş. Fakat şimdi
Ahmet yürüyor,
arkadaşlanyla oynuyor.
Düzettme:
• l4Kasım 1997 Cuma
günkü gazetemizde
yayımlanan "Başsavcı
Savaş'ın sözlü açıklaması"
başlıklı yazıda "Zekeriya
Beyaz" adı. yanlışlıkla
Zekeriya Temizel olarak
yayımlanmıştır. Dûzeltir,
özür dilenz.
Yanıt anahtarı
TÜRKÇE
1)A2)C3)D4)C5)D6)B
7) E8) B9) B 10) D 11) B
12) E 13) B 14) A 15) D 16)
C17)E18)B19)B20)C
COGRAFYA
1)B2)C3)B4)A5)D6)E
7) B 8) B 9) D
KİMYA
1)C2)B3)C4)B5)E6)A
7) E 8) A 9) D
BİYOLOJİ
1)B2)C3)D4)B5)E6)
E 7) C 8) A 9) A
TARİH
1)A2)E3)E4)C5)A6)B
7)E8)E9)D10)C 11) E
12) B
FİZİK
1)D2)C3)C4)A5)D6)B
7) E8)B9) E 10) B 11) A
12) D
PSİKOLOJİ
1)E2)D3)A4)B5)E6)C
7) D 8) B 9) B
MATEMATİK
1)B2)E3)E4)C5)E6)C
7) B8) E9)C 10) E 11) E
12) C 13) B 14) A 15) A 16)
C17)B18)D19)E20)E
Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Milli Eğitim Bakanlığı 1998 bütçesi kabul edildi
TBMM'de 8 yd tamşddıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Mi1-
lı Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay, 8 yıl-
lık kesintisiz temel eğitime yönelik eleş-
tirileri "İnancıtkaretevesiyasetebulaştır-
mayın" diye yanıtlarken DYP'li eski ba-
kan Mehmet Sağlam döneminde de bın-
lerce usulsüz atama yapıldığını açıkladı.
Milli Eğitim Bakanlığı. YÖK ve üniver-
sitelerin 1998 mali yılı bütçe tasanlan
Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edil-
di.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda
Milli Eğitim Bakanlığı 1998 bütçesi gö-
rüşmelerinde Milli Eğitim Bakanı Hik-
met Uluğbay, kendisine yöneltilen soru-
lan yanıtladı. Uluğbay. komisyonun RP'li
üyesi Sait Açba'nın "8 yıllık kesintisiz te-
mel eğitim, bilimi dışlayan bir politikanın
ûrünü. Bunun arkasuıda bilim değil, ide-
oloji ve Milli Güvenlik Kurulu var. Anti-
demokratik bir kurum olan MGK'nin da-
yatmalan sonucunda 8 yıllık kesintisiz te-
mel eğitime geçildi" eleştınlerine şöyle
yanıt verdi:
"8 yülık kesintisiz temel eğitime biiyük
bir kamuoyu desteğhle geçildi. 15. Milli
Eğitim ŞOurası'nda da 2 artı 8 artı 1 ka-
bul edildi. 8 yıl hiç Idmsenin dinden mah-
rum kalmasına neden olmadı. Camiler,
mukaddes yerler. Ancak son dönemde
azınlıklann propaganda yerine dönüştü.
İnancı. dine ve siyasete bulaştırmayın.
Azınlık propagandalanna karşın 6. sınıfa
kaydolma oranı yüzde 213 artn. Tophım
böylece herkese yanınnı verdL"
REFAHYOL döneminde binlerce usul-
süz atama yapıldığını açıklayan Uluğbay.
eski bakan Sağlam'ın görevi devredece-
ği gün de 745 öğretmenin görev yerini de-
ğiştirdiğini bildirdi. Sağlam'ın 2 bin 203
adayı da kura dışı atadığını kaydeden U-
luğbay. "Oğretmenin vkdanım ve sistemi
yaralayan buniardır" dedi. Uluğbay, ba-
kana dogrudan nakil yetkisi veren Devlet
Memurlan Yasası'nın 76. maddesini ama-
cı dışında kullanan Sağlam' ın 1997' in ilk
6 ayında 1174 öğretmenin yenni değiştir-
diğini açıkladı. Öğrencilere kaba kuvvet
kullanan öğretmenlere karşı yasal işlem
yapılacağını belirten Uluğbay. "Oğrenci-
yc vurulan tokadı, kendi suranma yurul-
muş tokat gibi addediyorum" dedi. Öğret-
men açıklannm giderilmesi için "vekilöğ-
retmenlik" uygulamasına da geçecekleri-
nı kaydeden Uluğbay, okullara da özürlü
çocuklar için rampa yapılacağını bildirdi.
Yükseköğretım Kurulu (YÖK) Başka-
nı Prof. Dr. KemalGürüz, 5 fakülteye ve-
rilecek torba bütçenin diğer üniversiteler-
de de uyguianmasını isteyerek, "Üniver-
siteler, kendi harcamalarmı kendileri be-
lirlemeli, öğretim harçlaruıın ne olacagı-
na kendileri karar venneK" dedi. RP Kı-
nkkale Milletvekıli Mikail Korkmaz,
"anasürü kadar temiz" imam-hatip lise-
lerinın ortaokul bölümünün kapatılması-
nın faşizanca bir yaklaşım olduğunu öne
sürdü.
ANAP'h Refik Aras. RP'li üyelerin
"ünrversitelerdeki türban yasağı" konu-
sundaki eleştirilerine yanıt verdi.
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi, 1 kat-
rilyon 243 trilyon J08 milyar lira olarak
kabul edilirken YÖK ve üniversitelerin
bütçesi 6 trilyon 625 milyon lira daha art-
tınldı. Bu artışla YÖK ve üniversitelerin
bütçesi 392 trilyon 126 milyar 899 rnilyon
liraya ulaştı. Abant Izzet Baysal Üniver-
sitesi'ne de 2 fakülte inşaatında kullanıl-
mak üzere 240 milvar lira daha eklendi.
Mütallim kava. Şii lider Selahattin Özgündüz'ün adamlannın saldınsına uğradı. Zeynebiye Catnisi imanu Şii tider Ozgündüz,
RP MiUetvekili Mehmet AJi Şahin Ue birükte (sağda). (Fotoğraflar: MEHMET DEM'tRKÂYA)
Halkak'da 'kurtanlmış bölge^İstanbul HaberServisi - Hal-
kalı'da bulunan Zeynebiye Ca-
misi'nin imamı vebölgedeki^i-
ilerin dini lideri Selahattin Öz-
gündüz, kendisi gibi düşünme-
yenlere yaşam hakkı tanımıyor.
Iğdır lli Tuzlucalılar Kültür ve
Dayanışma Derneği kuruculan-
nı bölücülük ile suçlayan Öz-
gündüz'ün, adamlanna döv-
dürttüğü ve özel bir hastanede
tedavi gören derneğin kurucu
üyelerinden Mütallim Kaya. 4
gündür mahalleye gıremedikle-
rini ve çocuklannın hayatlannın
tehlikede olduğunu söyledi.
Mütallim'in kardeşi Aydnı Ka-
ya ise imam Selahattin Özgün-
düz'ün lran'da eğitim gördüğü-
nü ve oradaki molla rejimini uy-
gulamak istediğini iddia ederek,
"Biz Hizbullah'a asker vereme-
yiz" dedi.
Azeri kökenlı Şıilerin yoğun
olarak yaşadıklan Halkalı Ay-
taç mahallesindekı dini örgütlü-
lük ürkütücü gelişmelere yol aç-
mak üzere. Zeynebiye Cami-
si'nin imamı Selahattin Özgün-
düz'ün sözünden çıkanlar, onun
dedığini yapmayanlar "afbroz"
ediliyor, din düşmanı olarak
gösteriliyor. Çarşamba günü 3-
4 kişinin saldınsına uğrayan ve
şu anda özel bir hastanede teda-
vi gören Mütallim Kaya'mn id-
dialan şöyle:
"Çarşamba günü akşam te-
lefon etmek için dışanya çıknm.
Selahattin Ozgündüz yolumu
kesti. Yanında 3-4 kişi daha var-
t, 'Be'n'Slna fler- "
riekten aynlacaksın'demedim
mi? Neden dernekten istifa et-
miyorsun' dedL Ben dernek ac-
mak suç mudur dedim. Bunun
üzerine Ozgündüz, "Dövün bu-
nu. ıslah olsun' dedi ve yamnda-
ki adamlan bana demirsopalar-
la ve zincirlerle saldırdılar. Poli-
seşikâyetci oldum. Ama bizim ve
çocuklanmızın can güvenliği
yok. Halkalı bölgesine giremiyo-
ruz. Ozgündüz kendi sözünden
kesinükle çıkılmasmı istemiyor.
Onu dinlemeyenkr de din düs- *
manı Uan cdilivor."
Iğdır lli Tuzlucalılar Kültür
ve Dayanışma Derneği Başkanı
Mikail Akdoğan, kurucu üyele-
rine yapılan bu saldınnın ilk ol-
madığını belirterek, 6 Ekim'de
de kendisine saldınldığını söy-
ledi. 10 Kasım'da da dernekle-
rinin 150-200 kişilik bir grup ta-
rafından basıldığını anlatan Ak-
doğan, "Fikirlerimiz uyuşmu-
yor diye bütün bu saMınlar ya-
pılıyor. Ozgündüz, 'Benim iz-
nim olmadan kimse demek aça-
maz. Cami derneği var. Bir baş-
ka derneğe ne gerek var' (üyor"
dedi.
Özgündüz'ün, dini etkınliğı-
nin zayıflamasından korktuğu
için bu tür baskılar uyguladığı-
nı savunan Akdoğan daha son-
ra şunlan söyledf:
"Mahalleye ve evimize gide-
miyonız. Evlerimiz taşlanıyor.
Çocuklanmız okula dahi 0de-
miyor. 4 gündür. Ozgündüz,
İran'da eğitim gördü. Oradaki
molla rejimi gibi yaşamakve ya-
şatmak istiyor. Ama burası Tür-
kiy c. Bizde Tü rk vatandaşıyızve
birtakım anayasal haklanmız
van" Pazartesi günü dernekle-
rinin yaklaşık 200 kişilik bir
grup tarafından basıldjğını öne
süren Akdoğan, Doğan marka
aracının saldırganlar tarafından
tahrip edildiğini ve şu anda Hal-
kalı Polis Karakolu'nun bahçe-
sinde bulunduğunu açıkladı.
AİHM eski savunmanı Prof. Aslan Cündüzden tepki
'Once işkence iddialan araştırılsın'
ALİER
Türkiye'nin Avnıpa Insan Haklan
Mahkemesi'ndeki (AİHM) eski avukaü Prof.
Dr. Aslan Giindüz. AİHM kararlan geregi
devletin ödedıği tazminat miktannın işkence
yapan görevlilerden alınması önerisini
eleştirdi. "Türkiye'de kötü muamelc yapanlar
aleyhine dava açılmasu onlann Strasbourg'da
mahkûm edilmelerinden sonraya
biraküacaksa bu kendi sistemimizin iflasuıı
Ban etmek otmaz mı" diye soran
Prof.Gündüz, gerçekçi ve sonuç alıcı
çözümün savcı ve mahkemelerm işkence
iddialannm üstüne ciddi şekilde gitmeleri
olduğunu söyledi. AlHM'ninkişilerideğil
devletleri yargıladığmı anımsatan M.Ü.
Uluslararası Hukuk Profesörü ve Insan
Haklan Merkezi Müdürü Aslan Gündüz,
AİHM'nin karanndan sonra kötü muameleyi
yapan kişinin belirlenebilmesi için
Türkiye'de yeni bir davanın açılması
gerekeceğine dikkat çekti. Prof. Gündüz
şöyle devam etti: u
İnsan Haklan Üst
Koordinasyon KurulıTnun karan cazip,
ilginç, ancak uygulama veteneği yoktur. Öneri
bir anlamda işkencecinin tt'/alandınlmasını,
ortalama 5yıl süren AİHM'nin karan
sonrasma bırakmak anlamına geUyor. Aynca
işkence yapanın ortaya çıkanlmasını
AİHM'ye btrakmak bizim >argı sistemizin
iflasının onayı değil mi?'"
Eğitim
4yülık
ihale
açmazı
EBRU TOKTAR
ANK.4RA - Milli Eğitim Bakanlı-
ğı, 1995 yılında Sony fırmasının ka-
zandığı Film Radyo Televizyonla
(FRD) Eğitim Başkanlığı'ndaki araç-
gereçlerin yeni teknolojiyle donatıl-
masına ilişkin ihaleyı 2.5 yıl sonra
ıptal etti. 7.5 milyon dolarlık ihalede.
ödemelerin önce mark üzennden ya-
pılmasmı ısteyen Sony firması, dola-
nn yükselmesi üzerine 3 milyon
marklık zaran olduğunu savundu.
Projeyi finanse eden Dünya Banka-
sı, Sony firmasının dolar üzerinden
ödeme yapılması önerisini reddede-
rek ihaleyi ıptal etti. 1993'teki ilk
ihalenin de Değerlendirme Komis-
yonu'nun çekilmesi nedeniyle yapı-
lamadığı öğrenildi.
Milli Eğitimi Gelıştirme Projesi
kapsanıında yapılan "FRD Eğitim
B^kanlıgı'ndaki teknik donanımm
günün gelişen koşulknna göre yeni-
lenmesi" ihalesinden 4 yıldır sonuç
almamıyor. Yılan hikâyesine dönen
ihaleye ilk kez 1993 yılında çıkıldı.
Önerilerin alınmasının ardından İha-
le Değerlendirme Komisyonu, "bu
konuda gereken bilgiye" sahip olma-
dığı gerekçesıyle ihaleden çekildi.
1995 yılında ikinci kez çıkılan ihale-
yi Sony firması kazandı. FRD'nin
109 kalemden oluşan prodüksiyon
ekibinın yenılenmesıne ilişkin ihale-
de, projeyi finanse eden Dünya Ban-
kası, Sony fırmasının ödemelenn
"mark" üzerinden yapılması isteği-
nı kabul etti. thale anlaşmasının ya-
pıldığı 1997 yılında dolann marktan
daha hızlı yükselmesi üzerine karar
değiştirerek, ödemelerin dolar üze-
rinden yapılmasını isteyen Sony fir-
ması. talebini Dünya Bankası'na ilet-
ti. Kur farlu nedeniyle 3 milyon
marklık zaran olduğunu savunan
Sony firması, FRD'yi ihalenin yapıl-
dığı tanhteki teknolojiyle de yenile-
mek istedi. Sony fırmasının önerile-
ri Dünya Bankası'nca kabul edilme-
yerek, ihale iptal edildi.
Ocak ayında yapılması planlanan
yeni ihalede, teklif şartnamesi hazır-
İanarak, Dünya Bankası'na sunuldu.
Şartnamenın Dünya Bankası'nca
onaylanmasının ardından çıkılacak
ihalenin başanyla sonuçlanması bek-
Ieniyor.
Milli Eğitim Bakanlığı'ndan üst
düzey bir yetkili, teknolojinin çok ça-
buk değiştiğine dikkat çekerek,
"Amacunız, FRD'yi en son teknolo-
jiyle yenilemek ve MilH Eğitim Ba-
kanhğt'nızararauğratmamak" dedi.
Fl£ NOKTASI / ORAL ÇALIŞLAR oral.calıslar(a raksnet.com
Başbakan Mesut Yılmaz'ın
ağzından olduğu gibi aktanyo-
rum: "Çok önemli ipuçlan elde
edildiama sonuç almak için da-
ha fazla üzerine gidilemiyor. As-
keri istihbarattan bilgı gelmiyor.
MİT ise 10 kere, 20 kere süz-
geçten geçirdikten sonra bilgi
veriyor. O da işe yaramıyor."
Türkiye, siyasilerimizin iddi-
asına göre çok partili sistem ta-
rafından yönetilen çağdaş bir
demokrasiye sahip. Böyle bir
demokrasıde Başbakan, "Çe-
teler devletin içine yuvalanmış.
Çok kanşık organizasyonlar var.
Siz olaylann sadece yüzde 57-
ni biliyorsunuz. Ben olaylann
yüzde 20'sine vakıfım. Geriye
kalan yüzde 80'ini siz tahmin
edin. Ben tahmin etmek bile is-
temiyonjm" diyebiliyor.
"Askeri istihbarattan bilgigel-
miyor." Böyle söylüyor hükü-
metin başındaki en yetkili kişi.
Neden ve nasıl gelmiyor? Baş-
bakan bu bilgıleri alamazsa kim
alacak? Ortada bir gariphk yok
mu? Normal işleyen demokra-
tik bir ülkede başbakan, genel-
Başbakan'ın Dile Getirdiği Gerçekler
kurmay başkanını çağırır ve
kendisine talimat vererek, "dev-
letin içine yuvalanmış çeteler"
konusundaki bütün bilgı ve bel-
geleri ister. Eğerbilgilergelmez-
se idari soruşturma açtınr. Kuv-
vet komutanlannı görevden alır.
Bilgi vermeyenleri mahkeme
önüne çıkanr.
MİT, bir ülkenin başbakanına
nasıl bilgi vermez? Böyle bir ül-
ke olabilir mi? Diktatörlük yöne-
timlerinde bile hükümet böyle
bir duruma düşmez. MİT Baş-
bakanlığa bağlı bir kurum. Baş-
bakan kimi kime şikâyet ediyor?
Böyle bir devlet, böyle bir hükü-
met olabilir mi?Türkiye'nin cid-
di bir yonetim krizi yaşadığı or-
tada. Ülkenin Başbakanı diyor
ki; "Büyük ihtimalle Yeşil öldü-
rülmüş olabilir. Cem ErseverV
nasıl ortadan kaldırdıysalar, Ye-
şil"ı de aynı şekilde kaldırmış
olabilirler." Bu kadar çaresiz bir
hukümet olabilir mi? Mesut Yıl-
maz'ın kendisi aylar önce Su-
suriuk'u değerlendirirken "Bin-
lerce faili meçhul cinayet işten-
di. Bunlan bulup ortaya çıkar-
mak devletin görevi. Bütün bu
cinayetlerin hesabını devlet ver-
mekzorunda. Bunlar ortaya çı-
kanlmadıkça ben dahil hiç kim-
senin can güvenliği olamaz."
Mesut Yılmaz, bu sözleri söy-
lediğinde muhalefetteydı, şimdi
hükümette, ama görüldüğü ka-
darıyla iktidarda değil. Her gün
zam yapmak. bu ülkeyi yönet-
mek anlamına gelmiyor. Bu ül-
keyi yönetmek için silahlı güç-
ler dahil, bütün güvenlik ve is-
tihbarat kurumlanna hâkim ol-
mak gerekiyor.
Mesut Yılmaz, çaresizlık için-
de olduğunu söyleyerek umut-
suz bir tablo çiziyor. Yılmaz'ın
şikâyet etmek yerine harekete
geçmesi daha iyi olur. Toplu-
mun ezici çoğunluğu devletin
içine battığı pislikten bir an ön-
ce temizlenmesini istiyor. Halk,
çetelerin "vatan için" diyerek
devlet adına cinayet işlemesini
kabul etmiyor. Siyasileri de ay-
nı tavır içinde görmek istiyor.
Mesut Yılmaz'ın çaresizliğini
ifade ettiği satırlann içinde, as-
lında çözüm de görülüyor. "As-
keri istihbarattan bilgi gelmi-
yor"sa, gelmesini sağlarsın olur
biter. Çağınrsın askeri yetkilileri
ve gereken bilgileri hükümete
iletmelerini istersin. Bunun için
bıraz cesaret ve kararlılık yeter
de artar bile. Kendisinin bile ya-
şamının tehlikede olduğu bir
durumda artık neden korkuyor
ki?
MtT'ten şikâyet etmek değil,
MİT'İ hizaya sokmak da Başba-
kan'ın görevi. Ya MİT kendisine
bilgi verirya da MİT baştan aşa-
ğı değiştirilir. Türkiye, böyle bir
siyasi irade bekliyor. Böyle bir
siyasi irade göstermeden, bun-
ca pislik zaten nasıl temizlene-
bilir ki?
Türkiye'nin ciddi bir yönetim
krizi içine düşmesinin bir so-
rumlusu da, ufku dar, cesareti
sınııiı siyasiler. Yılmaz'ın içinde
bulunduğu acı gerçeği itiraf et-
mesi, bir yönüyle bir çıkış yolu
da olabilir. Eğer böyle bir durum
varsa -ki var olduğu ortada- o
zaman bu durumu değiştirmek
de öncelikle onun görevi. Yıl-
maz, bilgi ve belge vermeyen
kaynaklann ve güçlerin üzenne
gitsin, bakın nasıl büyük bir des-
tek görecek.
Korkunun ecele faydasının
olmadığı ortada. Burnunu kırdı-
lar, ölümle tehdit ettiler. Kork-
maya ve üzerine gitmemeye
devam ederse, tehlikenin orta-
dan kalkamayacağı da çok bel-
li.
O zaman, haydi Mesut Yıl-
maz, şikâyet ettiğin durumu de-
ğiştirmek üzere harekete geç.
Tarihte büyük başanlar, değişim
ihtiyacını gören ve bu ihtiyaç için
tehlikeyi göze alarak ortaya atı-
lan insanlann eseri oldu. Birkaç
adım at, desteği arkanda bula-
caksın. Sorunu açıklıkla ortaya
koyduğuna göre, çözümünü de
gönmen gerek.
MÎKRO
DINÇ TAYANÇ
Başımız Sağ Olsun (!)
Düşünüyorum da, şu bizim insanoğlu sanki "ami-
toz" çoğalmayla ürüyor! Doğal ölümlerin, savaşla-
nn ve kazaların dengeyi sağlayamamalanna çok-
tan razıyım; ama "kullar" tutup bir de Azrail'in işi-
ne burun sokmuyoriar mı, îfrtt kesiliyorum (!)
Neymiş efendim "organ bağışı umarsızlan yaşa-
ma döndürür"müş de, "biz doğayı büyüklerimiz-
den miras değil, çocuklanmızdan ödünç almış "mı-
şız!
Hele üstüne üstlük bunlan "kampanya" biçimi-
ne dönüştürmüyortar mı...
Size ne yahu bunlardan; siz size bakın! Kendini-
ze bakamıyorsanız; SüErYılEcÇil'in bitmez tüken-
mez hıriaşmalanna mı bakarsınız, yoksa Ege'nin i-
ki yakasındaki bir bardak su fırtınalanna mı bakar-
sınız, yoksa HülGül'ün nesebi bilinmez gebelikle-
rine mi bakarsınız, yoksa futbol maçlannı yayınla-
yacak özel (!) tekellerin sidik yanşlarına mı neye
bakarsanız bakın!
Madem öyle; ben de "karşı kampanya" açıyo-
njm!
Nasıl mı?
Ey ümmet-i Musa, ümmet-i Isa, ümmet-i Mu-
hammet ve de ümmet-i kitapsızlar; organ bağışla-
manın Yaradan'ın verdiği ömrün insan eliyle uza-
tılması olduğuna iman edin ve de bu "zındıklan"
çarmıha mı gerersiniz, aforoz mu edersiniz, diri di-
ri yakar ya da derilerini mi yüzersiniz ne ederseniz
edin!
Yoksa bunlar ölmüş oğullannı, kızlannı, ana-ba-
balannı ve kanndaşlannı Tann'nın yarattığı bütün-
lükleriyle mezarlara gömüp böceklere yem ede-
ceklerine; yok gözüydü, yok yüreğiydi, yok böbrek-
leriydi, yok karaciğeriydi, yok bilmem neresıydi di-
ye parça parça edecek ve kendi gibi münafikların
Azrail'e teslim olmasını önleyerek günahlanna gü-
nah katacaklardır!
Haydin Haçlı Seferi'ne, haydin Cihad'a!
Bırakın ölenler gömülsün, ölüme umarsız olan-
lar yeni yaşama umut ve sevinçleri kazanamasın-
lar; yoksa bunlar üreyip üreyip laik ve bilimsel bir
dünya yaratacak ve de sizi karayobaz sınıfına so-
kup din ticaretiyle dönen tekerinize çomak soka-
caklardır!
"Bu karşı kampanya tutarsa insanlar ölür" mü
buyuruyorsunuz? Bana ne yahu insanlığın ne ola-
cağından; ben, bana bakanm!
Ben ne mi olurum?
Size ne yahu benim ne olacağımdan; kimbilir,
belki de şeriatın baştacı edilip pir olarak yolumu bu-
lurumü!
Ve ey uluslararası seımayenin efendileri, ey pet-
ro dolariann kullan, ey sermaye efendileri ve petro
dolar kullannın paralanyla tepelerimize çıkartılan
azad edilmiş köleler; doğayı babalannızın mirası gi-
bi har vurup harman savurun ve yok "erozyon "du,
"betonlaşma"yd\, yok "tanm ve hayvancılığın öl-
mesi"ydi, yok "yoksul kentleşme"yd\ diye ortaya
çıkan bu "aynk of/an"nın doğalanna ot tıkayın!
Yoksa bunlar; ormanlann odun edilmesini ve top-
rağın erozyonla çölleşmesini engelleyip buralan bir
güzel ekip biçecek ve hayvan yetiştireceklerdir. O
zaman yeni talan ve rantlardan yoksun kalacağını-
zı göremiyor musunuz?
Yoksa bunlar; nükleer santrallar yoluyla en güzel
denizlerin ya da tatlı sulann kirienmesini önleyip bu-
ralan turizm cennetleri ya da dinlenme alanlan gi-
bi kamu yaranna açık alanlar olarak koruyacaklar-
dır. O zaman uluslararası enerji tekellerinden gele-
cek avantalannızın kesileceğini anlayamıyor musu-
nuz?
Yoksa bunlar; sera etkisini gidertecek, ozon de-
liğini kapattıracak önlemler ısteyecek ve yepyeni,
çevre dostu araç ve gereçlere yöneleceklerdir. O
zaman petrol çarkının kınlacağını ve de ucuz ener-
jinin yayılmasıyla atıklarını nereye sokacağını
şaşıracaksanayilerinizin, egemenliklerinizi başınıza
geçireceğini kavrayamıyor musunuz?
Haydin, Yeni Dünya Düzeni dayatmacasına; hay-
din İkinci Cumhuriyet şarlatanlığına!
"Bu karşı kampanya tutarsa insanlıkyok olur" mu
buyuruyorsunuz?
Bana ne yahu insanlığın ne olacağından; ben, ba-
na bakanm?
Ben ne mi olurum?
Size ne yahu benim ne olacağımdan; kimbilir
belki de ülkenin birinde "devlet başı" olurum!!!
Ana fikir: Halk öldürülürse. Hak da ölür!
Ana fikrin ana fikri: Biz "halk'ız, yeniden doğanz
ölümlerde...
DYP lideri Uzunköprüde
Çiller: Millet adalet
ve demokrasi istiyor
NAZıMİ METtN
UZUNKÖPRÜ - DYP
Genel Başkanı Tansu Çil-
ler, milletin çağdaşlığı.
tam demokrasiyi. adaletı
istediğini belirterek "O-
nun için buradayım. Güç
almaya, güç vermeye gsY-
dim.' Sakın ola umudunu-
zuyitirmeyin' demeyegel-
dün" dedi.
Çiller, Uzunköprü'de
Cumhuriyet Meydanı' nda
partisince düzenlenen
" Demokrasi MitingTnde
konuştu. Vatandaşlann.
yağmura aldırmadan mey-
danlan doldurduğunu an-
latan Tansu Çiller, "MiDe-
tim bir kokuyu anyor. Her
şeyden önce hakkı aransın
istiyor. Çiftçim,"Bacını gel
hakkımı ara' diyor. Onun
için buradayım. Millet ar-
ök büıyx>r ki eğer iktidarın
kinde olmazsa ona hizmet
geunez" diye konuştu.
Gerçek Atatürkçülük
mücadelesi yaptıklannı
savunan Çiller, şöyle de-
vam etti:
"Atatürk, milietin irade-
sinin üstünlüğüne inandı.
Bugün aradığımız bir şey
var. Atatürk1
ün hedefî var.
Çağdaş dünya var. Ata-
türk, 'Cumhuriyet' dedi.
Bugün bizim mücadele-
miz, bu Cumhuriyefe ina-
nanlann mücadelesklir.
Millete inananlann müca-
delesklir. Ama kimi cum-
huriyetçiler var müdaha-
leci; kimi cumhuriyetçiler
var demokrat—*'