Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
26OCAK1997PA2AR
Yüz Güldürücü Sonuçlar
Prof. Dr. TURlL%N SAYLAN Cüzzamla Savaş Dernegi G. Başk.
O
cü ajınıı son haftası cüz-
nn (lepn) hsaftası ve yıne
O;JSL ayınn sotı pazar günü
(K Ocas l«997) Dünya
Ctkzam Giinü'dür. Bu ta-
merde. cüzzam sonınu
buljıan ya da CLZ^amla lgil i ealışmalara
destek saglamak seyen ükeler, kamuoyu-
nu bilgilendirmek. ilgilodırmek ve para
sağlamak ıçin çejrJi etkclikler yaparlar.
Sağlık Bakaıujı adııa \'e desteğiyle
CüzzamlaSavaşDtrneği>eVafcfi olarak ül-
kemızde son 20>Jdır czzam hastalığını
yok etmek ve var >lan histalanmıza tıbbi
ve sosyal destek sıglarruk amacıyla hem
tstanbul L-epra Haaanesı nde hem de Ulu-
sal Lepra (cüzzırı) deıetım izlencesini
(programuu) uygua\araı çalıştık ve ama-
cıtruz olan bır ncicaya va-dık-Cüzzam. te-
davisiz kalmış br ıastadın, ancak çok ya-
kmmdaki direncı iü$ük ;ocıık yaştaki in-
sanlara geçebileı,erkenr
anı konduğunda
hiçbır iz bırakmacan iyieşen bir hastahk-
tır. Oluşabılmesı ıçin yoksul ortamlar, bes-
lenme yetersizligi.kötü sağlık ve ev koşul-
lan da birlıkte oltalıdır.
Cüzzamın erket belinleri. deride sıca-
ğı, soğuğu. ağmı duyrmyan açık renk ya
da pembe leke ve halkalar, yüz ve gövde-
de kırmızı kabank sert şişlikler, burunda
sürekli tıkanma kanama. ellerde pençeleş-
me ve duyu kusuru oluşumudur. Tanı geç
konursa, tedaviyle etkeni yok edildiği hal-
de, zaman içinde el, ayak \e yûzde oluşan
duyu kusuru ve sakatlıklar geri döndürüle-
meyeceği için hastanın görüntüsü nedeniy-
le dışlanması önlenemez.Cüzzam hastalı-
ğı, ekonomik kalkınma gösteren ve sağlık
koşullarını düzelten ülketerde tedavi önce-
sinde kendiliğinden azalıp yok olmuştur.
Hastalık geri kalmış, kontrolsüz üreyen,
göçler, savaşlarla yoksul bir yaşam süren
ülkelerde, tûm çalaşmalara karşın sorun ol-
mayı sürdürmektedir. Güney Asya, Afrika
ve Güney Amerika ülkeleri bu sorunu hâ-
lâ kökünden çözememişlerdir.
Anadolumuzda, denizlerdeki adalarda,
önce Roma, sonra Selçuklu ve Osmanlı dö-
nemlerinde pek çok cüzzam lı hastanın bu-
lunduğu, bunlann çoğunlukla dilenerek ya-
şamlannı sürdürdükleri bilinmektedİT.
Türkiye Cumhuriyeti kurulup, sağlık ka-
yıtlan tutulmaya başlandığından beri top-
lam 11 bin kadâr cüzzamlı hasta kayda alın-
mıştır. Bunlann birçoğu yaşlılık nedeniyle
ölmüşler, 20 yıl öncesinde sayı 4 bin kadar
kalmıştır. 1976yılında Türkiye'dekibuhas-
talann tümüne ulaşmak, gerekirse hastane-
ye yatırarak yeni modern tedavilerini uygu-
lamak. ameliyat, ayakkabı ve sosyal destek
gereksinimlerini sağlamak amacıyla bir
grup gönüllü tarafindan Cüzzamla Savaş
Demeği ve ardmdan da Cüzzamla Savaş
Vakfı kurulmuş. Bakırköy Ruh Sağlığı
Hastanesi'nin 28. pavyonlan adını taşıyan
3 baraka, Sağlık Bakanlığı, tstanbul Tıp
Fakültesi ve Cüzzamla Savaş Demeği ara-
sında yapılan üçlü protokolla ve derneğin
büyük katkısıyla 3 yeni bina eklenerek
1981de "tstanbul Lepra HastanesT ola-
rak hizmete girmiştir.
Aynı tarihlerde "UhısalCüzzam Kontrol
Programı" oluşturulmuş ve Istanbul Tıp
Fakültesi Lepra Merkezi' nin eşgüdümcülü-
ğünde (koordinatörlüğünde) Sağlık Bakan-
lığı adına tarama çalışmalan başlatılmış-
tır.20 yılın sonunda gelinen nokta şudur:
1976'larda 4000 civannda olan yaşayan ve
bilinen lepralı hastalann tümüne ulaşılmış,
ölmüş olanlan. yanlış tanı konulanlan, çift
kayıt yapılanlan saptanmış. her hastaya ye-
ni ilaçlarla modern lepra tedavisi uygulan-
mış ve yakın çevreleri laranarak tanı kon-
mamış yeni hastalar araştınlmış. saptanan-
lar da kayda ve tedaviye alınmıştır. Eski ve
yeni hastalar 2 yıl tedavi edilmiş, 5 yıl de-
netim altında tutulmuşlardır.
Hastalara aynca koyun, keçi, inek, anko-
vanı, ev onanmı. iş kurma vb. bulunduğu
yöreye uygun ekonomik destek verme ve
çocuklanna, eşlenn, aile planlamasına gir-
meleri koşuluyla, ilk, orta ve yükseköğre-
nim bursu sağlama çalışmalarına ağırlık
verilmiştir. Bu çalışmalar yoğun şekilde
sürmektedir. Halen anne ve veya babası
cüzzamlı olan 450 civannda çocuğumuz
burs programından yararlanmaktadır.
Türkiye'de halen yaşayan, cüzzam teda-
visi bitmiş 2500 civannda hastamız vardır.
Bunlann çoğunun normal insanlardaki gi-
bi yaşlılık ve hastahklan ile sakatlık ve yok-
sulluk sorunlan dernek ve vakfımızın
önemli uğraşını oluşturmakta, bu nedenle
maddi destek gereksinimimiz azalacağına
artmaktadır.
Istanbul Lepra Hastanesi. Araştırma ve
UygulamaMerkezi; dispanseri, yataklı ser-
visi, ameliyathanesi. göz ve fızik tedavi
üniteleri, sosyal hizmetler ve burs birimle-
ri ve ayakkabı atölyesiyle hem Türkiye'nin
her yerinden gelen hastalara en iyi hizme-
ti hem de tıp fakülteleri ve hemşirelik yük-
sek okulu öğrencıleriyle dermatoloji uz-
manlık öğrencilerine eğitim vermekte-
dir.20 yıllık çalışmanm değerlendirilmesi
yakında yayımlanacak bir kitapla belgele-
necek ve 27-30 Nisan 1997 tarihlerinde Is-
tanbulda düzenlenen bir uluslararası semi-
nerde "2000yüına gjrerken lepra savaşımı-
nın neresindeyiz" konusu işlenecektir.
Türkiye'de son 20 yılda cüzzamla sava-
şımda alınan bu verimli ve olumlu sonuç-
lann değerlendirmesini yapmamız gerekir-
se, bunu birkaç ana başlıkta özetleyebiliriz.
Öncelikle cüzzamla ilgili çalışmalarda or-
taya çıkan çekirdek gönüllü ekip kalıcı ol-
muş, amaca ve çözüme yönelik tüm zorluk-
lan yenme kararhhğını ve sabnm göster-
miştir. Çalışmayı üstlenenler, kendilerini
bilimsel yönde geliştirip konuya hâkim ol-
muşlar. olay "baa iyiyürekK insanlann za-
vallı hastalara acımas)" ya da "öbür dün-
yalannı hazırlamalan''gibi çok yüzeysel ve
bilim dışı duygu sömürüsüne kaydınlma-
mış, halen birçok ülkede din misyonerleri-
nin hizmet verdiği tıp dışı bir konumday-
ken Türkiyemizde sağlık hizmetlerinın bir
parçası olmuş, sağlık eğitiminin programı-
na girebilmiştir.
Bu örnek bize, hangi sorun ve konu olur-
sa olsun. çözüme ulaşma kararlılığıyla,
usanmadan ve profesyonelce kendilerini
yetiştirmeyi göze alan gerçek gönüllülerce
ele alındığında, koşullar ne denlı zor olur-
sa olsun, yüz güldürücü sonuçlar almabi-
leceğini göstermektedir.
ARADABIR
SADtYE AKVY Emekli Yazın Ögretmeni
Öygii, Sövşiiye
Döniişmesin
Nedir bu yaşadığınız ^argaşa ortamı? Yasalan
yapanlar, bunlara uytrazlarsa; yüksek yargı organ-
lannın kararlanna saygılı olmazlarsa bu ülkenin du-
rumu ne olur? Yurttaş nasıl bır bunalım içine girer
de ne türlü bir tepkiyle karşılanna çıkar, hiç düşün-
müyortar mı?
Gazete ve TV gibi yayın organlannda her gün ar-
tan eleştiriler; terniz 'oplum özlemiyle sokaklarda
günden güne çoğalai ve iş başındakilere yönelen
tepki yürüyüşleri, soTjmluları hiç uyarmıyor mu?
Bu aymazlıklannın sonu nereye varacak, nasıl bir
patlama ortaya çıkaoak hiç düşünmüyorlar mı?
Türk halkının sabnyla oynamak ateşle oynamak gi-
bidir. Bunu, unutmarıalangerekir...
Bir çıkmaza giren ekonomiyi düze çıkarmak için
"özelleştirme" adı altnda başlatılan oyun usa (ak-
la) sığmaz bir aldatmacadan başka gerçekleşme-
si olanaksız bir iş. Yurdurnuzun topraklan olan Ha-
zine arazileri, limanla', toplumsal kurumlar (sosyal
tesisler) ihale yöntemylesatışa sunulmak üzere ya-
bancı ülkelerde geniş kataloglarla tanıtımı yapıla-
rak onlann alması özendiriliyor!..
Bu furyanın ilk örnekleri Telekom, Aktaş kurum-
larına ilişkin işlem yüksek yargı organlarınca geçer-
siz sayıldığı halde hükümetin yeni özelleştirme gi-
rişimlerine kalkışması, Etibank'ın özelleştirilmesini
de TV ekranından övunircesine göstererek duyur-
ması çok düşündürücü.bret alınacak bir olay!..
Bu arada art arda çıkan iki haber, tüm öğretmen-
lerin üzüntü ve tepkilerioe yol açtı: Biri, (19/1/1997
günlü gazetemizde) REFAHYOL'un satışa sundu-
ğu tesisler arasında Iznır Seferihisar'daki Milli Eği-
tim Bakanlığı Dinlenme Tesisi ile Datça'daki Milli
Eğitim Bakanlığı Dinlerne Tesisi'nin de bulundu-
ğu haberi. Ikincisi de(2C 1/1997 günlü gazetemiz-
de), Koşuyolu'ndaki Adie Sultan Kasn Kültür Mer-
kezi ve Öğretmenevi ile Öğretmenler Hastanesi-
'nin bulunduğu arazıye Jsküdar Belediyesi'nin el
koyarak, orada yeni düsnlemeler yaparak öğret-
menlerden almaya kalkşması haberi!..
Oysa REFAHYOL ortaklığının başındakilerin iki—
si de profesör olduklarra göre öğretmenlik niteliği
taşıyan kişilerdir. Bunaorşın öğretmen meslek-
taşlanna yönelik bu davînışlan nasıl açıklanabilir?..
Yılda yalnızca bir gür 24 Kasım'da övgüler dü-
zerek, törenler düzenleerek avutmaya kalktıklan,
böylece kandıracaklar't sandıklan öğretmenlere
yönelen bu tür girişimle' toplumumuzda özdeksel
(maddi), tinsel (manevi bakımdan en çok ezilmiş
olan öğretmenlere karsyeni bir haksızlıktır.
Uzun bir süreden ber hep hor görülen o öğret-
menler ki, bugün iş başnda bulunanların hepsi bir
zamanlar onlann eğitirrnden geçmiş, çeşitli basa-
makları onlann sevece yardım ve gözetimleriyle
aşarak yine o öğretme
r
erin yetiştirdiklerinin oyla-
nylaşimdi buluoduklan
r
illetvekilliği, bakanlık, baş-
bakanlık koltuklarına uişmışlardır. Kendilerini ye-
tiştirmiş o insanlann dinsnmeyerlerini ellerinden al-
maya kalkmak, hangi ııygu ve düşünceyle açık-
lanabilir?..
Türk geleneğindeki sygı, değerbilirtik.. vb. gü-
zel kavramları öğretmee çaba harcamış o insan-
lar aylık, yıllık ödentilerce de bulunarak yararlana-
bildikleri bu kunjmlann atılmasını değil, bunlara ye-
nilerinin eklenmesini tsklemekteydiler. Verdikleri
emeklerin boşa gittiğir görmek, bir günlük övgü-
lerin sövgüye dönüşrrei gibidir onlar için! Görev-
leri boyunca yasalara «/gıyı öğretmeye çalıştıkla-
rı kişilerden bu yanlış cjumun düzeltilmesini iste-
mekte. beklemektedirlf
ANMA
Muammer
AKSOY
Uğur
MUMCU
Birliktt\nma Haftası
BSDURtLt
LLPAKSIZ
KUVA'A MlLLtYECİLER
fKlNLtGl
Kıaşmacılar:
Cean MUMCU
M\sîa BALBAY
BcınOKGUN
ses verintülerle anılar
Yer: Ata Kültfir Salonı
Gün: 27.1.1997 saat \4»
Birlikle analırm
Uyarma ve Kınama Cezasının Yargısal Denetimi
ERAY KARINCA ç
D
evlet Memurlan Yasası (657 sayılı)
kapsamında bulunan bınlerce memur,
hak arama eylemlerine katılmak gibi
çeşitli nedenlerle disıplin soruşturma-
lan geçirmekte ve yaptınmlarla kar-
şılaşmaktadır. lç hukuktaki düzenle-
melere göre bu yapnnmlardan uyarma ve kınama ce-
zalanna karşı dava yolu kapalıdır. 657 sayılı yasanın
135. maddesi uyannca, disıplin amirleri tarafindan
verilen uyarma ve kınama cezalanna karşı itiraz, \'ar-
sa bır üst disıplin aminne. yoksa disiplin kurullanna
karşı yapılabilecek; aylıktan kesme, kademe ılerleme-
sinin durdurulması ve devlet memurluğundan çıkar-
ma cezalanna karşı idari yargı yoluna baş\r
urulabile-
cektir. Anayasamn 125. maddesindeki, "Idareninher
türlü evlem veişlemlerine karşı >argı yolu açıkbr" bi-
çimindeki düzenlemeye karşm. 129. maddesinin ikın-
cı fıkrasmdaki *l yarma ve kuıama cezalanyla ilgili
olanlar hariç, disiplin kararlan yargı denetimi dışın-
dabıraküamaz''tünicesi657 sayılı yasanın 135. mad-
desine dayanak oluşturmaktadır.
Buna göre iç hukuk yollan kullanılarak uyarma ve
kınama cezalan için. davaaçmaolanagı yanında ana-
yasaya uygunluk denetimi yaptınlması olanağı da
yoktur. Oysa anayasanın 129. maddesi özenle ince-
lendığinde, bu cezalann dava kapsamı dışmda bıra-
kılmasına olanak tanıdığı, bunu bır zorunluluk ola-
rak dayatmadığı görülecektir. Nıtekim 399 sayılı Ka-
nun Hükmünde Karamame ve 2547 sayılı Yüksek
Öğretim Yasası'nda uyarma ve kınama cezalanna
karşı dava açma yasağı yoktur. Yani anayasa değişik-
liği gerekmeden de 657 sayılı yasanın 135. madde-
sinde yapılacak bir düzenlemeyle bu cezalann idari
yargvya götürülebilmesi olanaklıdır.
Bu iyımser yaklaşım. günümüz gerçelderine uygun
düşmediğine göre çözümü uluslararası hukukta ara-
mak daha ussal olacaktır. Ankara Bölge tdare Mah-
kemesi'nin. uyarma cezasını. Avrupa Insan Haklan
Sözleşmesi kapsamında değerlendirerek "yürütme-
>i durdurma" isteminin kabulüne ilişkin 18 Eylül
1996 günlü Cumhuriyet'ın 3. sayfasında yer alan ka-
ran bu yolda olumlu bir adımdır. Içeriğe girmeden
önce sözleşmeyi özlü olarak anımsayahm.
Öncelikle sözleşme, bireyi uluslararası hukukta
hak sahibi yapmıştır. Bireysel başvuru sözleşmenın
be! kemığidir. Ancak yakinılan devlet bireysel baş-
vuru hakkını açıkbirbildirimle kabul etmelidir. (Söz-
leşme madde 25). Sözleşmede asıl olan insan hakla-
nnm iç hukuk tarafindan korunmasıdır. Uluslararası
koruma ikincildir. Önce iç hukuk yollan tüketilme-
lidir. Aynca, sözleşmeci devtetler. öteki sözleşmeci
devletlerin, sözleşmenin uygulanma alanındaki her-
kes açısından sözleşmeye saygılı olup olmadıklannı
denetlemekle yükümlüdürler. Sözleşmenin yargısal
mekanizması, Bakanlar Komıtesı, İnsan Haklan Ko-
misyonu ve İnsan Haklan Divanf ndan oluşmaktadır.
Hemen belirtelim ki iç hukuktaki kısıtlamalar ya-
nında konumuz açısından sözleşmenin 6. maddesi
de umut verici değıldır. Adıl yargılanma başlıgı al-
tındaki 6. madde: herkesin bağımsız ve yansız bir
mahkeme önünde yargılanma hakkını içerir. Ancak
adil yargılanma hakkı ceza davalan ve özel hukuka
ilişkin davalarla sınırlı tunılmuştur. idari davalar ve
disiplin hukuku bu maddenin dışındadır. Komisyon
ve divan, "otonom kavTanüar" doktrinı uyannca,
maddedeki "medeni hak" ve "suç jsnadı"deyimleri-
ni, nesnel ölçütü temel alarak geniş biçimde yorum-
lamıştır.
Böylece biçimsel olarak kamu hukuku düzeyinde
yer alan pek çok çekışme, içeriği bakımmdan özel hu-
kuka ilişkin kabul edilerek madde kapsamına sokup
incelenebilmiştir. Çünkü sözleşme organlannın ka-
rar ve yorumlan durağan olmayıp somut olaya eöre
biçimlenmeltev'e dahâ çok sözleşmede yer alanhalc
ve özgürlükleri konıyan bir nıtum sergilemektedir.
Ömeğin Divan"ın bir karannda, ulusal hukukun ka-
musal saydığı bir işlemin sonuçlan. hakkın ıçeriğıy-
le biriikte ele alınıp kamusal ya da özel nitelikten
hangisinin ağır bastığı araştınlarak sonuca vanlmış-
tır. Divan "Belçika Hekimler Odas" ve Ingilterede
cezaevleri disiplin kurulu görevmi yürüten "Cezaev-
leri Müfettiş Komhesi"nı birer mahkeme saymakta-
dır.
tç hukuktaki davaaçmayasağımn sözleşmeyle ko-
runan hak ya da özgürlüklerden birinin olağan kul-
lanımını etkiiemesi dunımunda yapılan yorum konu-
muz açısından çok önemlidir. Sözleşme organlan bu
durumda eylemin hukuksal nıteliğini; özlüğe ilişkin
oluşu, öngörülen yaptınmın niteliği ve ağırlık dere-
cesinı göz önüne alarak değerlendirmektedir. Mah-
keme önünde hak arama yolunun hukuksal ya da ey-
lemsel olarak engellenmesi. kullanımını olanakstz
kılacak ölçüde koşullara bağlanması, sınırlanması,
6. maddenin çiğnenmesı olarak anlaşılmakta ve sı-
nırlamalann amaca uygun, amaçla orantılı olup ol-
madığınabakılmaktadır. (*) Söz konusu sözleşmey-
le korunan hak ve özgürlüklerin başlıcalan şunlardır:
- Yaşama Hakkı (2. madde) - Işkence Yasağı (3.
madde) - Kişi Özgürlüğü (5. madde) - Adıl Yargılan-
ma (6. madde) - Suç ve Cezalann Yasallığı (7. mad-
de) - Özel Yaşama, Konut ve Haberleşme Özgürlü-
ğüne Saygı (8. madde) - Düşünce. Vicdan ve Din Öz-
gürlüğü (9 ve 10. madde) - Toplantı ve Demek (Sen-
dika) Özgürtüğü (11. madde) - Evlenme ve Aile Kur-
ma Hakkı (12. madde) - Hak Arama Özgürlüğü (13.
madde).Bunlann yanında ek sözleşmelerle de başka-
ca hak ve özgürlükler de güvence altma alınmıştır.
Öyleyse belirtılen bu hak ve özgürlükler açısından
mahkeme önünde "hak arama iragüıiüğü"nün kısıt-
lanması durumu. 6. madde kapsamında değerlendı-
rilecektir.Sözleşmenin 6. maddesi; herkesin bağım-
sız ve yansızbir mahkeTnedeyargılanma hakkınasa-
hipolı
ATATÜRKÇLDÜŞÜNCE DERNEĞİ
BURîUR ŞUBESİ
TAPULU DEVRE MULK
ULUSLARARASI TATİL DEĞİŞİMİ
SH0WPA 6UVENCESI
GERÇEKLEŞEN PARİS RÜYASI
Sanat, kültür ve eğlencenin; alışveriş ve ticarı
bağlantılann merkezi Pans'te bır daire sahibi olmak, hiç de
rüya değil! Shovvpa güvencesiyle ve Fransa-Türkiye hukuk
anlaşması garantısınde satşa sunuian Resıdence de La
Tour Devre Mülk Tatil Evlen bavulunuzu alıp hemen
yerleşeceğinız şekılde hazıriandı.
Siz sadece Shovvpa'yı arayın ve benzersız satış koşullannı
inceleyin. Nesiüer boyunca ister kendıniz ve sevdikleriniz
için kullanacağınız ister kiralayıp gelir elde edebileceğiniz;
dilerseniz uluslararası değışim sistemiyle dünyanın dört bir
yanında tatil yapabıleceginiz Residence de La Tour'da
hemen bir ev sahibi olun.
TÜRKİYE'DE İLK KEZ VE ULUSLARARASÎ HUKUK GARANTİSİNDE
1
.
RESÎDENCE DE LA TOUR DEVRE MÜLK EVLERÎ,
ULUSLARARASI DEÖİŞÎM SİSTEMt
INTERVAL INTERNATIONAL
ÜYESİDÎR.
SHOWPA
(0212) 275 55 55
SHQWPA BİR SHOVV TV KURULUŞUDUR.
internet:
http//www.medyatext.com/showpa
E-Mail. showpa@medyatexl.com
Büyükdere Caddesı No' 78/80
Akabe T ıcaret Merkezi
80280 Gaytettepe / istanbul
plpıc n
lemektedır. tdarenin her eylem ve
ışlemi, bundan zarar gorenler-
ce dava konusu edilebilmelı-
dir. Uyarma ya da kınama ile
cezalandınlan birmemurun bu
cezalar için yargı yolunun ka-
patılması durumunda sözleş-
menin sağladığı yargısal me-
kanizmadan yararlanabilme
olanağı vardır. Aynı bıçımde
yargıçlara verilen disiplin ce-
zalan için de sözleşmede ön-
görülen yargısal mekanizma
işleyecektir. İç hukukun, söz-
leşmeye uydurulmazorunluhi-
ğu da anımsandığında, uyarma
ve kınama cezalannın idari
yargı denetimi kapsamında tu-
tulması, anayasanın 125. mad-
desinin kesin hükmü ile 14
Mart 1954 tarihinde 6366 sa-
yılı yasayla onaylanarak ıç hu-
kukun bir parçası olan Avrupa
Insan Haklan Sözleşmesi hü-
kümlerikarşısında olanaklıdır.
Ne kadar hafif olsa da, kışi-
ye haksız olduğuna ınandığı
bir cezayı, salt 657 sayılı yasa
kapsamındakaldığı için "Sine-
ve çek! Bağımsız yargı yerinde
hakkınısavunamazsın" deme-
nın mantıkla bağdaşır yanı
yoktur. Eşitliğe aykındır. Kal-
dı ki yargı önüne götürüleme-
yenbiryaptınmkötüyekullan-
maya da her zaman elvenşlidır.
Bu sakıncalanna karşm katı.
kuralcı bir yaklaşımla, Devlet
Memurlan Yasası'mn 135.
maddesinin. uyarma ve kına-
ma cezalannı yargı denetimi
dışmda bıraktığmı kabul et-
mek, yönetime, bu yaptınmla-
n, memurun başında "Demok-
lesin Vahcı" gibi tutma yetkısi
vermek demektir. Disiplin
amirlerinin ve disiplin kunıl-
lannm genellikle hukukçu ol-
mayan kişilerden oluşması da
çoğu zaman eylemle yaptınm
arasındaki dengenin sağlan-
masında ciddi kuşkular uyan-
dırmakta. haksız uygulamalar
yapıldığı sanısmı doğurmakta-
dır.Ülkemiz ekonomik. sıyasal
ve toplumsal darboğazlardan
geçmektedir.
Bu sıkıntılann aşılması da-
ha fazla demokrasi ile olanak-
lıdır. Kapalı. baskıcı ortamla-
nn ülkeyi karanlığa, devleti
mafyaya teslim ettiğı. düşünü-
lemeyecek boyutta kirlenme-
lere yol açtığı ortadadır. Bu bu-
nalımh ortamın karanhğında,
her meslekte ve uğraşıda oldu-
ğu gibi; cesur. aydınlık düşün-
celi. demokrasinin, hak ve öz-
gürlüklerin öneminin bilincin-
de olan geniş bakış açısına sa-
hip hukukçulann yorum ve ka-
rarlan ışıklı birer pencere oluş-
turacaktır. Bu açıdan binlerce
memuru ilgilendiren uyarma
ve kınama cezalannın yargısal
denetimme olanak sağİanması
moral açıdan da önemli bır
adım olacaktır.
(*) Bkz: Feyyaz Gölcüklü -
Şeref Gözübüyük: Avrupa İn-
san Haklan Sözleşmesi ve LJy-
gulaması (Komisyon ve Divan
Içtıhatlan), Ankara. 1996, s.
215 v.d.
PENCERE
Halk Ne İstiyor?.
Uğur dün ülkenin her yanında anıldı.
Hiçbiryazara nasip olmamış bir anmaydı bu; Uğur
artık bir bayrak!.. Yaşadığımız olayın anlamını toplan-
tılarda dile getirilen tümceler vurguluyor.
"Uğur burada katiller nerede?.."
"Çeteler Meclis'te!.."
"Çefe/eri Çiller koruyor."
"Şeriata geçit yok!.."
Hesap sorulsun!.."
Cumhuriyet'in dünkü başlığı 'günûn anlam ve öne-
mini' özetliyor.
"Türkiye'nin dört bir yanındaki anma törenlerin-
deyurttaşlar Uğur Mumcu 'yu temiz siyaset özlemiy-
le özdeşleştirdi. Yüzbinler çetelere, faili meçhullere
öfkesini haykırdı."
Halk Uğur'un kimliğinde çetelere karşı savaşım
veren biryürekli gazeteciyi görüyor, temiz toplum ve
can güvenliği istiyor, katillerin cezalandınlmasını di-
liyor. 21 'inci yüzyılın eşiğindeki Türkiye'de halkın bu
alçakgönüllü isteği gerçekleşebilecek mi?..
Ortaçağda bile halkın isteği eşkıyaya karşı devlet-
ten güvence istemek değil miydi?..
•
Ancak halk adına konuştuklarını söyleyen kimileri
de bir başka davanın avukatlığına hevesleniyorlar;
dinciler, televizyon ekranlanna çıktıkça, söz birliği et-
mişler gibi yineliyorlar:
"Halk Müslümanlığını yaşamak istiyor."
Sanki Türkiye'de Müslümanlık yasaklanmış da din-
ciler bu özgüriüğün sağİanması uğruna ortaya atıl-
mışlaıi. Oysa ramazanda basın, televizyon ve rad-
yolarda alabildiğine dinsel yayın yapılıyor, toplumda
yemek içmek bile iftar ile sahura göre ayarlandı; ül-
kemizde isteyen beş değil on vakit namaz kılabilir,
bir ay değil, bir yıl oruç tutabilir; tapınma özgüriüğü-
nü kullanmakta kişinin olanaklan sonsuz...
Peki, dincinin derdi ne?..
Kişinin Müslümanlığını yaşaması. dinciye yetmi-
yor; yobaza göre devlet de Müslüman olacak!.. Din-
ci tüm hukukun şeriata göre düzenlenmesini amaç-
lamıştır.
Olabilirmi?..
Anadolu'da bir kadın imam nikâhını istese bile ai-
le hukukunun şeriata göre düzenlenmesine "Evet"
der mi?.. Kadın evlilik hukukunda şeriatı benimsedi-
ğinde. kocası "Boş o/" dediği vakit sokaktadır.
Halk bunu mu istiyor?..
Yokcanım...
Diyelim ki şeriata göre aile hukuku erkeğin işine ge-
lir, hem dörde kadar cevaz var, hem kafan bozuldu
mu "Boş ol" deyip kanyı kapının önüne koyuyorsun;
ama böyle 'muamelat' kızın işine gelir mi?.. Hem
hangi baba kızını şeriata göre elin herifine teslim
eder?..
Halk adına ileri geri konuşmak, dincilerin siyase-
tinde kurnazlığın daniskasını oluşturuyor.
•
Halk en başta can güvenliği ister, aş ister, iş ister,
başını sokacak bir konut ister, çocuğuna eğitim is-
ter, kendine ve ailesine sağlık güvencesi ister, Ana-
dolu halkının çoğunluğu, ne Iran'daki ne de Suudi
Arabistan'daki gibi bir yaşam ister.
Doğu'nun en ünlü şairierinden Hafız-ı Şirazi'nin
'Kalenderi' farjkatından olduğu söylenir. Türkçecfe
'kalender' sözcüğü 'göstehşe boş veren alçakgönül-
lü kişi' anlamına gelir ki Hafız da böyle bir yaşam sür-
müş...
Bir beytinde diyor ki Hafız:
"Eğer Müslümanlık Hafız'ın Müslümanlığı ise vay.
Bugünün ardında bir yann var ise vay!.."
Insanın yücesi alçakgönüllüdür, bizim dinciler gi-
bi Müslümanlığıyla babalanan kişi hamervahtır.
Anadolu halkı hamervah olamaz.
MURAT
seni çok çok özledik. Muhakkak ara.
Annen: R. DT.
Baban: N. DT.
Örgütümüzün
kuruculanndan değerli insan, ^ğjfe
onurlu dost Wi *
ALİ
FERIDUN
CEYLAN'ı
aramızdan aynhşının
3. yıhnda saygıyla anıyoruz.
TÜRKİYE KENT
KOOPERATİFLERİ MERKEZ
BÎRLİĞİ
TÜRKKENT
LNUTMADIK
O mükemmel bir kafa
Mükemmel bir yürek
Yumruklanyla erkek
Gözleriyle çocuktu
Hudutsuz ve ödünsüz bir
hayattı O
Yoldaştı O.
ÖDÜNSÜZ MİLLÎ DEMOKRATÎK
DEVRİMCl KALPAKSIZ KUVAYI
MİLLİYECİ
ALİ FERİDUN
CEYLAN'ı
UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ...
Nof. 26 Ocak 1997, Saat: 14.00'te
mezan başmda anılacaktır.
MUĞLA MERKEZ YAPI
KOOPERATtFLERİ BtRLİĞİ