Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26OCAK1997PA2AR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Michael Ondaatje'nin romanmdan beyazperdeye uyarlanan 'The English Patient' baharda sinemalarda
Şiiri görsel kılaıı fQmKiiltir Servisi - Kanadalı yazar Mk-
hae) Oıdaarje'nin Booker ödüllü şiirsel
romanndan beyazperdeye uyarlanan
"TheEaglisb Patient", baharda Türkiye
sinemaannda gösterime ginyor. Yönet-
menhğni Anthony Mingella'nın üstlen-
diği filn, yedı dalda aday gösterildiği
Altın Küre'lerden ikısını kazandı, Os-
car'm tfa en güçlü adaylanndan biri ola-
rak dtkxat çekiyor. Amerikalı izleyici-
nin göriünde taht kuran. Avrupalılann
isehâlâmeraklabekledı|ı •'TheEnglish
Patient*, konu sıkıntısı çektikçe edebı-
yattan beslenen sınema ıçin zengin bir
esin kaynağı oluşturdu.
Can Yayınlan arasında yakında Türk-
çesini ooıma olanağı bulacağımız kita-
bın (Sri Lanka dogumla îngiltere'de eğı-
tim görnüş. Kanada vatandaşı) yazan
Michae Ondaarje. "Sonderecegörkem-
ti bir ifade aracı olmasına karşın, sinema.
dilin kuJanımında edebiyattan daha aJ-
çakgönûllü kanımca. Yazar. kitabıyla
okuru duygusal bir boyut taşunak için
ne çok çaba harcar! Fihnde ise her şey or-
tadadır, bakmak yeterlidir... Ben bir se-
naryo yazabileceğünj hiç sanmıvonım*'
diyor.
Bir aşk kataloğu sunuyor
Senaryo. "Film başansiz oiursa, tüm
sorumiıiuk bana ait" diyen yönetmen
Anthony Mıngella'ya aiL Ufak tefek de-
ğişiklikJerle birlikte genelde kitaba sadık
kalan yönetmen, Ondaatje'nin sıradışı
birkurgu, şiirsel bıranlatımla okuru ger-
çek, ama gizemli bir dünyanın puslu at-
mosferinde gezdiren öykü -daha doğru-
su öyküler yumağına - görsel bir alter-
natif sunuyor.
Bütünüyle atmosferik bir kitaptan, ay-
nı atmosferi yaratmaya çalışan filme ge-
ciyoruz: 1944 yılında ltalya'da, Toska-
na'nın büyülü doğasının adeta birparça-
sı haline gelen terk edilmiş bir manastır-
dayız... Her biri savaştan kendi payına
düşeni almış, acılarla yogrulmuş dört kı-
şi tanıyoruz: Birisi, yanarak tamnmaz
hale gelmiş, kitaba adını veren 'Ingjliz
hasta' (Ralph Fiennes): onun yaşama
küsmüş, kendini yanmış hastasının bakı-
rruna adayan hemşiresi Hana (JuBette Bi-
noche); işkence sonucu başparmaklan
kesilen, savaş sırasında casusluk yapan
hırsız Caravaggio (WîHem Dafoe); kor-
kunun anlamını unutan Sıkh asker, bom-
ba irnhacısı Kip. Ve aralannda bir haya-
let gibi gezinen, 'bugün'ün, 'yann'ın an-
lamını unutmuş, 'dön'üdeunutmaya ça-
lışan savaş yorgunu bu insanlan uzak bir
• Anthony Mingella'nın beyazperdeye uyarladığı 'The
English Patient', yedi dalda aday gösterildiği Altın
Küre'lerden ikisini kazandı. Oscar'ın da en güçlü
adaylanndan biri olarak dikkat çekiyor. Can Yayınlan
arasında yakında Türkçesini okuma olanağını bulacağımız
kitaba genelde sadık kalan yönetmen, Ondaatje'nin
sıradışı bir kurgu, şiirsel bir anlatımla okuru gerçek, ama
gizemli bir dünyanın puslu atmosferinde gezdiren öyküler
yumağına görsel bir alternatif sunuyor. Film, Ralph
Fiennes, Kristin Scott Thomas ve Juliet Binoche gibi
oyunculan bir araya getiriyor.
geçmişe taşıyan. lngiliz hastanın gün be
gün sayıkladığı kadın, KatharineClifton
(Kristin Scott Thomas).
Kitap. bu farklı birkaç insanı ilgınç bir
olaylar örgüsü içinde bir araya getiriyor.
Döşeğinde ölümü bekleyen yanmışk
İn-
giliz hasta', Afrikaçöllerini avucunun içi
gibi bilen bir coğrafyacı aslında. çölde
yaptığı araştırmalar sırasında arkadiaşla-
nndan birinin kansıyla yasak bir ilişki-
ye giriyor, yaşamı malîvoluyor, savaş
onu başka maceralara sürüklüvor ve sa-
yıklamalar halinde hemşiresi Hana'ya
anlattığı öyküler aracılığıylayavaşyavaş
gerçek kimliğıne ulaşıyor okur ve izle-
yicı: tngiliz olup olmadığı, casusluk ya-
pıp yapmadığı, savaşta kimden yana ol-
duğu...
Yönetmen Mingella kıtabı okuduğun-
da öylesine etkilenmiş ki okuduğunu
görmek. başka bir deyişle. "görsel kıl-
mak" istemiş: "Insanlann farklı davra-
nış biçiınleri,davranışlanndaki ay nntılar
her zaman ügimi çekmişrir... İnsanlann
bir araya geMik)erinde takındıklan ta-
vırlar... Ve işte bu durumu beyazperdeye
taşımama olanak tanıyan bir kitap geç-
tnişri elime. Büyük bir tarih kesiti içinde
alabileceğim bir öykü olduğu gibi. bir-
kaç kişi arasmdaki ilişkilerde odaklandt-
ğı için kiiçiik aynntılardan >ola çıkarak
büyük bir espasa doğru yol alabilirdim_
Kitap aynca okura bir aşk kataloğu su-
nuyordu: İnsanın ülkesine duyduğu aşk,
bir hemşirenin hastasuıa duyduğu aşk,
saf, masum romantik aşk. çöle duyulan
aşk ve hepsinin merkezinde bulunan vok
edici, yıkıcı bir büyük aşk_"
Amenka, Ingiltere. Avustralya, ttalya,
Fransa, Almanya ve Tunus'tan 200 kişi-
lik dev bir kadroyla, 20 milyon dolarlık
birbütçeyle gerçekleştirilen ikibuçuk sa-
atlik film, "Schindler'in Listesi" ve "Şi-
ke" gibi fîlmlerde ızlediğimiz Ralph Fi-
ennes, "Dört Düğün BirCenare"de mut-
suz âşık rolündeki Kristin Scott Thomas
ve Fransız sinemasının ünlü yıldızı Julı-
ette Binoche gibi oyunculan bir araya
getiriyor. Hollyvvood "da 'İngiliz baş ak-
tör'ün yeri her zaman ayndır: Laurence
Olivier ve Cary Grant'tan sonra ne Se-
an Connery'nin ne Michael Caine'in ne
Richard Burton'ın ne Kenneth Bra-
nagh'ın ne de Hugh Grant'ın oiurama-
dığı tahta Ralph Fiennes oturmuş gibi
görünüvor.
Beyazperdedeki başansı
Fılmdekı önemli karakterlerden Kat-
harine Clıfton'ı canlandıran Knstin S-
cott Thomas'ı yapımcılar önce reddet-
miş. Genelde ufak bütçelı filmlerde.
marjinal rollerde oynayan ve pek tanın-
mayan Kristin Scott Thomas. "Bugüne
dek canlandırdığım tüm filmlerde, bir SH
nırtanmışlık içindeydim. Saçını asla aç-
mayan. hep topuzlu gezen bir kadın gibiy-
dim. Bu rolle bırakıyonım topuz yapma-
yt saçlanmı savunıyorum_" dıyor.
Edebıyat uyarlamalan, sınemanın ıl-
ginç bırdalı olmayı sürdürüyor. Beyaz-
perdeye aktanlan kitaplar sayesinde. bu-
günün genelde kitap okumayan çocukla-
n, "Akıl ve Duygu", "Emma', "Hamlet",
"OtheHo" gibi klasiklen ızliyor, sözge-
limi Jane Austen'ın hiç de sıkıcı bir ya-
zar olmadığını keşfediyorlar... Sinema-
cılar, kendi yazamadıklan öykülerin pe-
şine düşüyorlar, başansı kanıtlanmış ya-
zarlann kitaplannı kapışıyorlar kütüp-
hanelerde... Ama ıvi kitaplardan çekilen
filmler, genelde hiçbir zaman o kitaplar
ölçüsünde iyı olmuyor.Durum böyle
olunca, ancak kötü kitaplardan iyı film-
ler çjktığı gibi genel bir kanı oluşmuş
durumda. Sinemalann karanlık salonla-
nnda. Michael Crichton, \Villiam Faulk-
ner'dan daha 'büyük' bir yazar!
Michael Ondaatje'nin kitabı ise, tngı-
lızler'in seçkin edebıyat ödüllerinden
Booker'ı kazanmış, başanlı bir roman.
Bakalım karanlıkta da aynı basanyı ya-
kalayacak mı?
Modernmeddahlıkwçağdaş TürktiyatmsuEMRE KOYUNCUOĞLU
Istanbul Belediyesi Şehir Ti-
yatrolan, Tiyatro Araştırma La-
boratuvan (TAL) "Anadolu Insa-
mnın Kültürel Kimüginde O\Tin"
başlıklı projesmın ikancı buluş-
masını "Meddah" üzerine bir ça-
lışmaya yönelik yaptı. Fatih Re-
şat Nuri Güntekin Tiyatrosu'nda
gerçekleşen ilk "Meddah"buluş-
masına proje sorumlusu Haşmet
Ze\bek,TAL Başkanı Beklan AJ-
gan ve Şehir Tiyatrolan Genel
Sanat Yönetmeni Kenan Işık yö-
netiminde, gösterileriyle Nejat
Uygur, Müjdat Gezen, Uğur Yü-
cel, Leyla Tekül ve teorik yakla-
şımlan ve açıklamalanyla Nur-
han Karadağ, Özdemir Nutku,
Ayşen Lytkokatıldı. Bu buluşma-
ran ertesi günü tüm ilgili genç sa-
natçı ve kuramcılara açık "atölye
çahşması" da Şehir Tiyatrolan
TAL stüdyosunda gerçekleşti.
Modern meddahlar
"Meddah" buluşmasının ilk
günü bir basın toplantısıyla baş-
ladı. İlk olarak Şehir Tiyatrolan
Genel Sanat Yönetmeni Kenan
Işık. bu tür buluşmalardaki temel
amacın geleneksel Türk tiyatro-
sunun, çağdaş Türk tıyatrosuna
katkılannı belirlemek olması ge-
rektigini söyledi. Projenin başka-
nı Haşmet Zeybek ise uygulama-
nın ve kiiramsal çalışmalann bir
arada gitmesinin çok önemli ol-
duguna \e böylelikle sağlıklı so-
nuçlar alınabileceğine dikkat
çekti.
Basm toplantısının en ilginç
yanı, basın ve yayın kurumlannm
katılımının beklenenin oldukça
üstünde olmasıydı. Ancak bu
olumlu gözüken durumun hemen
yanında dikkati çeken bir başka
unsur da kültür muhabirlerinin
konuyla ilgili yetersizliğiydi. Ge-
nelde basın ve yayın kurumlann-
da "kültür vesanatmuhabiri" ko-
numu pek dikkate ahnmıyor ve
ne yazık ki bu konularda. özellik-
le tiyatro alanında donanımh ve
yetişmiş insanlar olmasına rağ-
men, bu insanlar bu özellikleri
nedeniyle tercih edilmiyorlar.
(Söz, meclisten dışan!) Ve böy-
lelikle basın toplantılannda soru-
lan sorular konuya oldukça uzak
oluyor, bilgi aktanlamıyor, top-
lantırun anlamı kalmıyor. Ya da
Müjdat Gezen'in gösterisinde bir
ara inceden dokundurmak için
ha>Tetle sorduğu "Basm soru mu
soracak" gibi ironik yaklaşımla-
ra malzeme oluyor.
Basın toplantısının hemen ar-
dından "modern meddahların"
gösterilerine başlandı. Müjdat
Gezen, hayatından anektodlarla
gösterilerin biranlamda açıhşını
yaptı ve konu ile ilgili soru sor-
iyatro Araştırma Laboraruvan (TAL) "Anadolu Insanının Kültürel Kimliğinde Oyun" başlıklı
projesinin ikinci buluşmasını "Meddah" üzerine bir çalışmaya yönelik yaptı.
Bu çalışmada çağdaş meddahlıkla ilgili bazı somut gerçekler ortaya çıktı:
Günümüzde uygulamada "meddahlık" anlayışının kendisini değil, parçalannı görebiliyoruz,
Her sanatçı kendi 'oyunculuk' üslubu içersinde 'meddah' öğelerini kullanıyor. Meddahlığın klasik
çizgilerini korumak mümkün değil. Çağdaş anlamda ise, özünü bildikten sonra onu sanatçı
neye dönüştürüyorsa 'meddahlık' hep var olacaktır.
mak isteyenlere zaman tanıdı. Sa-
natçıya gelen sorulardan biri, "Si-
zin titiz bir insan olduğunuz söy-
Ienir,öy1emi"ydi. Gezen, sorula-
n bir anlamda şova dönüştürerek
"meddahunsı'' bir tavırla cevap-
ladı.
Ardından Nejat Uygur sahne-
ye çıktı. Uygur, oyunculuğu için-
de meddah özelliklerini nası) kul-
landığına yönelik uygulamalı bir
açıklama yaptı. Bunlardan en be-
lirgin turumunu, sahnelenmeye
hazır oyunu içinde kendine do-
ğaçlama alanlan yaratması ve bu-
nu her gece oyunu seyretmeye ge-
len izleyicıye göre değiştirerek
sunması olarak özetleyebilinz.
Lğur Yücel ise öncelikle med-
dahlığın oyunculukla kanştınl-
maması gerektiğini, her oyoıncu-
nun meddah olamayacağını ve
kendisinin de eğitımli biroyuncu
olduğunu, ama tam olarak med-
dah özelliklerini taşıyıp taşımadı-
ğını bılemediğini söyledi. "Azın-
hkta Kaldık" adlı meddah özel-
liklerini içinde banndıran "one
man show"undan bazı bölümleri
bir gösten bütüniüğü içinde izle-
yenlere sundu. Yücel'de ise özel-
likle taklıt ettiğı kışilerin ve du-
rumlann ince detaylan. taklit
anında bedenini, mimiklerini ve
sesini kuilanma biçımi "med-
dah" özellikleri taşıyor. Leyla Te-
kül. bir kadın olarak en sona bı-
rakılmış olmasına biraz içerledi-
ğini söyleyerek gösterisine başla-
du
Klasik meddahı bilinmeli
Aslında birkadın olarak "med-
dahhkla" ilgili sorunu zaten böy-
le bir sanata soyunmakla başl lyor
bence. Meddahlann. tarih içinde-
ki konumlanna bakıldığında şöy-
le bir özellikle karşılaşıyoruz:
Meddahlar seslendikien toplum
tarafından saygı duyulan, hürmet
gören. sözü dinlenen, ayncalıklı
İcişilıkler. Tabii böylelikle kadın
meddahla ilgili hemen şöyle bir
sorun ortaya çıkıyor:
Dil problemi. Erkek egemen
bir toplumda bir kadın. kendi dü-
şünce biçimini, bakış açısını ve
yaşam şeklini yansıtan kendine
has dilini kullanarak o topluma
nasıl seslenır? Seslenemeyeceği
için erkek dilini kullanmak zo-
runda kalacaktır. Bu da bence "iz-
leyenin özünü yakalanıakla ilgili"
baştan aktıntıya karşı kürek çek-
mektir. Eğer kadın meddah ken-
di diliyle meddahlık yaparsa. (ki
bunu bulmak da epey bir iş) bel-
kı az, ama doğru izleyicıyle kar-
şı karşıya kalır. .
Bu gösteri lerden sonra ve erte-
si gün atölye çalışmalannda
"Meddahlık''üzerine yapılan yo-
rum ve açıklamalarda bu sanatın
temel özellikleri ve bunlann gü-
nümüz tiyatrosunda ne şekilde
kullanılabileceği üzerindedurul-
du. Özdemir Nutku, meddahın
yalnızca sohbet eden ve taklit e-
den olmadığını. kendisine ait bir
dısiplını olduğunu, üzerinde otur-
duğu sandalyenin dört ayağının.
meddahın dört temel özelliği olan
dünya görüşü. bilinç. kararhlık ve
sebatı sembolize ettığını söyledi.
Meddahın diğer özellıklerinden
bazılan ise toplum tarafından
doğru dürüst ve paraya önem ver-
meyen bir insan olarak bilinme-
si. Nutku'ya göre yalnızca sohbet
eden meddah değil ve herkes
meddahlık yapamaz. "Meddah
aynı zamanda oyuncudur. Sopa-
sınu mendilini, mimi, sesini, otur-
duğu yerden kalkmadan bir ola-
ym ve hikâyelerin anlatımını ken-
di üslubuy la gerçekleştirir. Zoriu-
ğu da buradadır." Nutku, can alı-
cı bir soruyu da sormadan açık-
lamalannı sonaerdirmedi: "Peki,
bugünün izleyicisi bunu izler mi?
Bence izler. Çağdaş bir sanat ya-
kalamak isttyorsak, önce özü bil-
mek lazım. Klasik meddahın ne
oidugunu biunek lazun."
Belii bir dûnya görüşü
Nurhan Karadağ ise meddahın
söyleyeceğı bir sözü olması ge-
rektiğini. onun bir haya görüşü
taşıdığını, birlikte olma kavramı-
nın meddahlıkta büyük önem ta-
şıdığını, toplumun yönlendiricısi
konumunda olduğunu, belli bir
kültürün paylaşımının gereklili-
ğınden bahsetti. Karadağ, med-
dahın hem sanatında yetkin ol-
ması gerektiğini hem de sanatının
içeriğinın bir dünya görüşü taşı-
ması gerektiğini savr
undu.
Tüm bu tartışma ve göstenler-
den sonra aslında çağdaş med-
dahlıkla ilgili bazı somut gerçek-
ler ortaya çıkmış oldu. Bunlardan
biri, günümüzde uygulamada
"meddahlık" anlayışının kendi-
sini değil. parçalannı görebiliyo-
ruz. Her sanatçı kendi "oyuncu-
luk" üslubu içerisinde "meddah"
öğelerini kullanıyor. Sanatçı, gü-
nümüzde oldukça karmaşık bir
kültürün ınsanına seslenmek du-
rumunda. Homojen bir topluluk
bulmak oldukça zor (şehirlerden
bahsediyorum). Homojen toplu-
luklan. sanatçı gezginlik duru-
munda bulabilir. Örneğin futbol
maçı seyredilen bir kahvede. fut-
bol üzerine ortak bir kültür oluş-
turabilir. Ya da lise öğrencileriy-
le. okulda dersler üzerine... An-
cak izleyen sanatçıyı görmeye ge-
lıyorsa. bu neredeyse mümkün
değil. Gezginlik ve yerleşıklık
"meddahlık'
1
ın tarzı ile ilgili dü-
şünülmesi gereken bir durum.
Aynı zamanda da yerleşik bir me-
kânda bilinçli olarak özel bir in-
san kitlesine yönelik "meddah-
Uk" da söz konusu olabilir. Kor-
kunç bir iletişim ağının içinde ya-
şadığımız günümüzde tabii bu da
farklı bir sanatsal seçim olacak-
tır. Ancak o zaman sanatçı karşı-
smda hep özel bir izleyicisi oldu-
ğunu kabul etmet zorundayız. O
yüzden de günümüzde meddah-
lık. klasik çizgilen korunarak
mümkün değildir Çağdaş anlam-
da ise Özdemir Nutku'nun söyle-
diği gibi özünü bildikten sonra
onu sanatçı neye dönüştürüyor-
sa. "meddahlık" hep var olacak-
tır. eğer ortaya çıkan bir sanat ya-
pıtıysa ve Nurhan Karadağ'ın ak-
tardığı gibi belli bir dünya görii-
şü. politik bir içeriği söz konu-
suysa...
'Böcekler' gişe
rekoru kınyor
Robin \V ilhams
• Kim NO-
Vak 13 şubat-
ta 47.'si ger-
çekleşecek
olan Berlin
Film Festiva-
li'nin bu yılki
onur konuğu.
Sanatçı festi-
valde yaşam
boyu başansı
nedeniyle Al-
tın Ayı'yla
ödüllendırile-
cek. B.H.
Levy'nin Ala-
in Deloniu filmi "lejouret
la nuıt', Forman'ın 'Larry
Flint'i ve Baz Luhr-
mann'ın 'Romeo ve Julıet-
te"ı ödüleyakın filmler ara-
sında göstenliyor. Festival
jurisine Jack Lang başkan-
Iık edecek.
• Annie Cirardot geç-
tığımız yıl en iyı yardımcı
kadın oyuncu dalında Ce-
sar ödülünü alırken yaptığı
dokunaklı konuşmayla.
Champs-Elysees tiyatrosu-
nu dolduran Fransız sine-
masının ünlü oyunculannı
ve televizyondan törenı iz-
leyenleri gözyaşlanna boğ-
muştu. Girardot bu yıl 8 şu-
bat gecesı 22.'sı düzenlecek
Cesar ödül törenıne baş-
kanlık yapacak. Aynı gece.
güzel yıldız Sharon Stone
da yıllann oyuncusu Jean-
ne Moreau'nun elınden
onur ödülünu alacak.
• MİCrOCOSmOS Fran-
sız Claude Nundsany ve
Marie Perennou'nun bö-
cekler üzerine çektikleri
belgesel niteliğindekı film.
geçen ay içinde beklenme-
dık bir başan göstererek
yalnızca Paris'te 84439 iz-
îeyiciye ulaşırken.tüm dün-
y adaki gösterimınden de 3
milyon frank
hasılat yaptı.
Bu rakamın
yarısı yalnızca
bir haftalık
Almanya gös-
tenminde top-
landı. 'Micro-
cosmos' Fran-
sa'da geçtiği-
miz yılın en
ağır toplan
'Kurtuluş Gü-
nü' ve 'Göre-
vimiz Tehli-
ke'den sonra en çok hasılat
yapan üçüncü film duru-
munda.
• Danny Boyle >apım-
cılığa soyunuyor. 'Trains-
potting'filminin yönetme-
ni Boyle, aynı filmde rol
alan Kevin Allen'ın yöne-
teceğı Tvvin Tavvn'ın ya-
pımcılığını üstlenecek.
Film, basın patronlarına
karşı bir çalışma olarak
bir iş kazası sonucu ça-
lışanına ödeme yapma-
yan patronu eleştirivor.
Billy Crystal 69 Os-
car Odülleri'ni beşinci
kez sunacak. Oscar
ödülleri 24 marrta Los
Angeles Dorothy
Chandler Salonu'nda
sahiplerini bulacak.
Tom Cruise, yönetmen
olmaya hazırlanıyor.
John Logan onun için
kâşıf Al>ar Nunez Ca-
beza de Vaca'nın biyografı-
sini senaryolaştınyor.
Filmde Vaca'nın İ527'de
Orta Amerika'ya yaptığı
başansız keşif gezisini ko-
nu alıyor.
• Cerard Depardieu
yeni filminde Monte Cris-
to Kontu'nu canlandıracak.
Dumas'nın 1844'te yazdı-
ğı bu ölümsüz kahraman
Fransız TV'sinde 1998'de
yayımlanmaya başlanacak.
• Robin
Mfllliams
çekimlerine
önümüzdeki
ay başlana-
cak yeni fil-
minde ls-
panya'nın
efsanevi ro-
man kahra-
manı Don
Kişot'un
uşağı Panza'yı
canlandıracak.
Don Kışot'u ise
ünlü lngiliz gül-
dürü sanatçısı
John Cleese oy-
nayacak. İspan-
yol film yapım-
cılan, Miguelde
Cervantes'in
ünlü klasiğının
Anglo-Ameri-
kan yorumunun
bir felaket ola-
cağını düşünü-
yor. Böyle bir
ışe kalkışmanın yapıtın ori-
jinalinden çok şeyi kaybet-
tireceğı söylenıyor.
• Notre Dame'ın
Kamburtl kitap olarak ya-
yımlandıktan ve filmi de çe-
kildikten sonra bu kez sergi-
lenmeye başlandı. Paris'teki
Maison de Victor Hugo sa-
lonu Dısney stüdyolan ile ış-
birliği halinde Notre Da-
me'ın Kamburu üzenne bir
sergi düzenliyor. Sergide
Quasimodo, Esmeralda ve
Notre Dame Kılısesi ile ügi-
lı maketler sunuluyor.
Microcosmos
• ENa Kazan Amerikan
Film Enstıtüsü ve Los An-
geles Film Eleştirmenleri
Derneği tarafından isten-
meyen adajn ilan edıldi.
• Rıhümlar Üstünde', 'Arzu
Tramvayı', *\«a Zapata",
'America, Ameriea' gibi
fılmlere attığı
imza ile yaşa-
yan en önemli
yönetmenler-
den biri olarak
gösterilen 87
yaşındaki Ka-
zan'a 'Yaşam
Boyu Onur
Ödülü' verıl-
memesi ge-
rektığtnı s'öy-
leyen dernek-
ler, gerekçe
olarak Ka-
zan'ın Mc Carthy döne-
mindeki faaliyetlerini gös-
terdiler.
• prens Charles BH-
tish Council'ın Özbekis-
tan'ın başkenti Taşkenfte-
ki şubesini açtı. Işadamla-
nna Ingılizce öğrermek
üzere çeşitli kurslardüzen-
leyecek olan şubenin yö-
netmenliğinı ı "• > ^-r
süre
Annie Girardot
için Dorothy Bond üstleni-
yor. Bond'dan sonra Taş-
kent British Councıl'ın dı-
rektörlüpnü 1987-91 yıl-
lan arasında Türkiye'de gö-
rev yapmış olan Michael
Moore üstlenecek.
• Timothy walker
15-27 şubat tarihlerı ara-
sında bir dizi konser ver-
mek üzere Türkiye'ye geli-
yor. Gitarist, öğietmen ve
besteci olan sanatçı Eski-
şehir, Bolu,
Izmır, Antal-
ya, Adana,
Mersın ve İs-
tanbul'da
konserlerve-
recek. Wal-
ker'a, viyo-
lin sanatçısı
Orhan Ahıs-
kaiı eşlık
Tîmortn VValker edecek
Ibpahîm Yıldız Şiir Ödülü
• Kültür Servisi - Ibrahim Yıldız adına her yıl
geleneksel olarak düzenlenen şiir ödülüne katılım
koşullan beliriendi. Ödüle 1 ocak 1996- 13 şubat 1997
tarihleri arasında çıkan şiir kitaplan ya da yay ına hazır
dosya aday olabilir. Seçici kurulunu Vedat Günyol,
Cahit Külebi, Mehmet Başaran, Sami Karaören. N.
Yaşar Bilen, Ahmet Özer ve Tahsin Şentürk'ün
olusturduğu yanşmaya son katılma tarihi 28 şubat
olarak beliriendi. Ödüle aday olacak şairlenn adı. açık
adresi ve kısa yaşamöyküsü ile birlikte kitaplannı
yayına hazır dosya olarak Halil Nihat Yıldız PK. 10
Karabük adresine göndermeleri gerekiyor. Yanşmaya
katılacak yapıtlann daha önce hiçbir yerde ödül
almaması gerekıyor. Ödül kazanan yapıt 1 nısan 1997
günü gazetemizde açıldanacak.
'Sakıncalı Piyade' Kayseni'de
• Kültür Servisi- Ankara Sanat Tiyatrosu oy unculan
'Sakıncalı Pıyade" adlı oyunu 30 ocak perşembe günü
Kayseri'de Şehir Tiyatro Salonu'nda sahneleyecek.
Uğur Mumcu'nun yazdığı kitaptan uyarlanan oyunu
Rutkay Aziz ve Metin Balay yönetiyor.