30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26OCAK1997PA2AR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Michael Ondaatje'nin romanmdan beyazperdeye uyarlanan 'The English Patient' baharda sinemalarda Şiiri görsel kılaıı fQmKiiltir Servisi - Kanadalı yazar Mk- hae) Oıdaarje'nin Booker ödüllü şiirsel romanndan beyazperdeye uyarlanan "TheEaglisb Patient", baharda Türkiye sinemaannda gösterime ginyor. Yönet- menhğni Anthony Mingella'nın üstlen- diği filn, yedı dalda aday gösterildiği Altın Küre'lerden ikısını kazandı, Os- car'm tfa en güçlü adaylanndan biri ola- rak dtkxat çekiyor. Amerikalı izleyici- nin göriünde taht kuran. Avrupalılann isehâlâmeraklabekledı|ı •'TheEnglish Patient*, konu sıkıntısı çektikçe edebı- yattan beslenen sınema ıçin zengin bir esin kaynağı oluşturdu. Can Yayınlan arasında yakında Türk- çesini ooıma olanağı bulacağımız kita- bın (Sri Lanka dogumla îngiltere'de eğı- tim görnüş. Kanada vatandaşı) yazan Michae Ondaarje. "Sonderecegörkem- ti bir ifade aracı olmasına karşın, sinema. dilin kuJanımında edebiyattan daha aJ- çakgönûllü kanımca. Yazar. kitabıyla okuru duygusal bir boyut taşunak için ne çok çaba harcar! Fihnde ise her şey or- tadadır, bakmak yeterlidir... Ben bir se- naryo yazabileceğünj hiç sanmıvonım*' diyor. Bir aşk kataloğu sunuyor Senaryo. "Film başansiz oiursa, tüm sorumiıiuk bana ait" diyen yönetmen Anthony Mıngella'ya aiL Ufak tefek de- ğişiklikJerle birlikte genelde kitaba sadık kalan yönetmen, Ondaatje'nin sıradışı birkurgu, şiirsel bıranlatımla okuru ger- çek, ama gizemli bir dünyanın puslu at- mosferinde gezdiren öykü -daha doğru- su öyküler yumağına - görsel bir alter- natif sunuyor. Bütünüyle atmosferik bir kitaptan, ay- nı atmosferi yaratmaya çalışan filme ge- ciyoruz: 1944 yılında ltalya'da, Toska- na'nın büyülü doğasının adeta birparça- sı haline gelen terk edilmiş bir manastır- dayız... Her biri savaştan kendi payına düşeni almış, acılarla yogrulmuş dört kı- şi tanıyoruz: Birisi, yanarak tamnmaz hale gelmiş, kitaba adını veren 'Ingjliz hasta' (Ralph Fiennes): onun yaşama küsmüş, kendini yanmış hastasının bakı- rruna adayan hemşiresi Hana (JuBette Bi- noche); işkence sonucu başparmaklan kesilen, savaş sırasında casusluk yapan hırsız Caravaggio (WîHem Dafoe); kor- kunun anlamını unutan Sıkh asker, bom- ba irnhacısı Kip. Ve aralannda bir haya- let gibi gezinen, 'bugün'ün, 'yann'ın an- lamını unutmuş, 'dön'üdeunutmaya ça- lışan savaş yorgunu bu insanlan uzak bir • Anthony Mingella'nın beyazperdeye uyarladığı 'The English Patient', yedi dalda aday gösterildiği Altın Küre'lerden ikisini kazandı. Oscar'ın da en güçlü adaylanndan biri olarak dikkat çekiyor. Can Yayınlan arasında yakında Türkçesini okuma olanağını bulacağımız kitaba genelde sadık kalan yönetmen, Ondaatje'nin sıradışı bir kurgu, şiirsel bir anlatımla okuru gerçek, ama gizemli bir dünyanın puslu atmosferinde gezdiren öyküler yumağına görsel bir alternatif sunuyor. Film, Ralph Fiennes, Kristin Scott Thomas ve Juliet Binoche gibi oyunculan bir araya getiriyor. geçmişe taşıyan. lngiliz hastanın gün be gün sayıkladığı kadın, KatharineClifton (Kristin Scott Thomas). Kitap. bu farklı birkaç insanı ilgınç bir olaylar örgüsü içinde bir araya getiriyor. Döşeğinde ölümü bekleyen yanmışk İn- giliz hasta', Afrikaçöllerini avucunun içi gibi bilen bir coğrafyacı aslında. çölde yaptığı araştırmalar sırasında arkadiaşla- nndan birinin kansıyla yasak bir ilişki- ye giriyor, yaşamı malîvoluyor, savaş onu başka maceralara sürüklüvor ve sa- yıklamalar halinde hemşiresi Hana'ya anlattığı öyküler aracılığıylayavaşyavaş gerçek kimliğıne ulaşıyor okur ve izle- yicı: tngiliz olup olmadığı, casusluk ya- pıp yapmadığı, savaşta kimden yana ol- duğu... Yönetmen Mingella kıtabı okuduğun- da öylesine etkilenmiş ki okuduğunu görmek. başka bir deyişle. "görsel kıl- mak" istemiş: "Insanlann farklı davra- nış biçiınleri,davranışlanndaki ay nntılar her zaman ügimi çekmişrir... İnsanlann bir araya geMik)erinde takındıklan ta- vırlar... Ve işte bu durumu beyazperdeye taşımama olanak tanıyan bir kitap geç- tnişri elime. Büyük bir tarih kesiti içinde alabileceğim bir öykü olduğu gibi. bir- kaç kişi arasmdaki ilişkilerde odaklandt- ğı için kiiçiik aynntılardan >ola çıkarak büyük bir espasa doğru yol alabilirdim_ Kitap aynca okura bir aşk kataloğu su- nuyordu: İnsanın ülkesine duyduğu aşk, bir hemşirenin hastasuıa duyduğu aşk, saf, masum romantik aşk. çöle duyulan aşk ve hepsinin merkezinde bulunan vok edici, yıkıcı bir büyük aşk_" Amenka, Ingiltere. Avustralya, ttalya, Fransa, Almanya ve Tunus'tan 200 kişi- lik dev bir kadroyla, 20 milyon dolarlık birbütçeyle gerçekleştirilen ikibuçuk sa- atlik film, "Schindler'in Listesi" ve "Şi- ke" gibi fîlmlerde ızlediğimiz Ralph Fi- ennes, "Dört Düğün BirCenare"de mut- suz âşık rolündeki Kristin Scott Thomas ve Fransız sinemasının ünlü yıldızı Julı- ette Binoche gibi oyunculan bir araya getiriyor. Hollyvvood "da 'İngiliz baş ak- tör'ün yeri her zaman ayndır: Laurence Olivier ve Cary Grant'tan sonra ne Se- an Connery'nin ne Michael Caine'in ne Richard Burton'ın ne Kenneth Bra- nagh'ın ne de Hugh Grant'ın oiurama- dığı tahta Ralph Fiennes oturmuş gibi görünüvor. Beyazperdedeki başansı Fılmdekı önemli karakterlerden Kat- harine Clıfton'ı canlandıran Knstin S- cott Thomas'ı yapımcılar önce reddet- miş. Genelde ufak bütçelı filmlerde. marjinal rollerde oynayan ve pek tanın- mayan Kristin Scott Thomas. "Bugüne dek canlandırdığım tüm filmlerde, bir SH nırtanmışlık içindeydim. Saçını asla aç- mayan. hep topuzlu gezen bir kadın gibiy- dim. Bu rolle bırakıyonım topuz yapma- yt saçlanmı savunıyorum_" dıyor. Edebıyat uyarlamalan, sınemanın ıl- ginç bırdalı olmayı sürdürüyor. Beyaz- perdeye aktanlan kitaplar sayesinde. bu- günün genelde kitap okumayan çocukla- n, "Akıl ve Duygu", "Emma', "Hamlet", "OtheHo" gibi klasiklen ızliyor, sözge- limi Jane Austen'ın hiç de sıkıcı bir ya- zar olmadığını keşfediyorlar... Sinema- cılar, kendi yazamadıklan öykülerin pe- şine düşüyorlar, başansı kanıtlanmış ya- zarlann kitaplannı kapışıyorlar kütüp- hanelerde... Ama ıvi kitaplardan çekilen filmler, genelde hiçbir zaman o kitaplar ölçüsünde iyı olmuyor.Durum böyle olunca, ancak kötü kitaplardan iyı film- ler çjktığı gibi genel bir kanı oluşmuş durumda. Sinemalann karanlık salonla- nnda. Michael Crichton, \Villiam Faulk- ner'dan daha 'büyük' bir yazar! Michael Ondaatje'nin kitabı ise, tngı- lızler'in seçkin edebıyat ödüllerinden Booker'ı kazanmış, başanlı bir roman. Bakalım karanlıkta da aynı basanyı ya- kalayacak mı? Modernmeddahlıkwçağdaş TürktiyatmsuEMRE KOYUNCUOĞLU Istanbul Belediyesi Şehir Ti- yatrolan, Tiyatro Araştırma La- boratuvan (TAL) "Anadolu Insa- mnın Kültürel Kimüginde O\Tin" başlıklı projesmın ikancı buluş- masını "Meddah" üzerine bir ça- lışmaya yönelik yaptı. Fatih Re- şat Nuri Güntekin Tiyatrosu'nda gerçekleşen ilk "Meddah"buluş- masına proje sorumlusu Haşmet Ze\bek,TAL Başkanı Beklan AJ- gan ve Şehir Tiyatrolan Genel Sanat Yönetmeni Kenan Işık yö- netiminde, gösterileriyle Nejat Uygur, Müjdat Gezen, Uğur Yü- cel, Leyla Tekül ve teorik yakla- şımlan ve açıklamalanyla Nur- han Karadağ, Özdemir Nutku, Ayşen Lytkokatıldı. Bu buluşma- ran ertesi günü tüm ilgili genç sa- natçı ve kuramcılara açık "atölye çahşması" da Şehir Tiyatrolan TAL stüdyosunda gerçekleşti. Modern meddahlar "Meddah" buluşmasının ilk günü bir basın toplantısıyla baş- ladı. İlk olarak Şehir Tiyatrolan Genel Sanat Yönetmeni Kenan Işık. bu tür buluşmalardaki temel amacın geleneksel Türk tiyatro- sunun, çağdaş Türk tıyatrosuna katkılannı belirlemek olması ge- rektigini söyledi. Projenin başka- nı Haşmet Zeybek ise uygulama- nın ve kiiramsal çalışmalann bir arada gitmesinin çok önemli ol- duguna \e böylelikle sağlıklı so- nuçlar alınabileceğine dikkat çekti. Basm toplantısının en ilginç yanı, basın ve yayın kurumlannm katılımının beklenenin oldukça üstünde olmasıydı. Ancak bu olumlu gözüken durumun hemen yanında dikkati çeken bir başka unsur da kültür muhabirlerinin konuyla ilgili yetersizliğiydi. Ge- nelde basın ve yayın kurumlann- da "kültür vesanatmuhabiri" ko- numu pek dikkate ahnmıyor ve ne yazık ki bu konularda. özellik- le tiyatro alanında donanımh ve yetişmiş insanlar olmasına rağ- men, bu insanlar bu özellikleri nedeniyle tercih edilmiyorlar. (Söz, meclisten dışan!) Ve böy- lelikle basın toplantılannda soru- lan sorular konuya oldukça uzak oluyor, bilgi aktanlamıyor, top- lantırun anlamı kalmıyor. Ya da Müjdat Gezen'in gösterisinde bir ara inceden dokundurmak için ha>Tetle sorduğu "Basm soru mu soracak" gibi ironik yaklaşımla- ra malzeme oluyor. Basın toplantısının hemen ar- dından "modern meddahların" gösterilerine başlandı. Müjdat Gezen, hayatından anektodlarla gösterilerin biranlamda açıhşını yaptı ve konu ile ilgili soru sor- iyatro Araştırma Laboraruvan (TAL) "Anadolu Insanının Kültürel Kimliğinde Oyun" başlıklı projesinin ikinci buluşmasını "Meddah" üzerine bir çalışmaya yönelik yaptı. Bu çalışmada çağdaş meddahlıkla ilgili bazı somut gerçekler ortaya çıktı: Günümüzde uygulamada "meddahlık" anlayışının kendisini değil, parçalannı görebiliyoruz, Her sanatçı kendi 'oyunculuk' üslubu içersinde 'meddah' öğelerini kullanıyor. Meddahlığın klasik çizgilerini korumak mümkün değil. Çağdaş anlamda ise, özünü bildikten sonra onu sanatçı neye dönüştürüyorsa 'meddahlık' hep var olacaktır. mak isteyenlere zaman tanıdı. Sa- natçıya gelen sorulardan biri, "Si- zin titiz bir insan olduğunuz söy- Ienir,öy1emi"ydi. Gezen, sorula- n bir anlamda şova dönüştürerek "meddahunsı'' bir tavırla cevap- ladı. Ardından Nejat Uygur sahne- ye çıktı. Uygur, oyunculuğu için- de meddah özelliklerini nası) kul- landığına yönelik uygulamalı bir açıklama yaptı. Bunlardan en be- lirgin turumunu, sahnelenmeye hazır oyunu içinde kendine do- ğaçlama alanlan yaratması ve bu- nu her gece oyunu seyretmeye ge- len izleyicıye göre değiştirerek sunması olarak özetleyebilinz. Lğur Yücel ise öncelikle med- dahlığın oyunculukla kanştınl- maması gerektiğini, her oyoıncu- nun meddah olamayacağını ve kendisinin de eğitımli biroyuncu olduğunu, ama tam olarak med- dah özelliklerini taşıyıp taşımadı- ğını bılemediğini söyledi. "Azın- hkta Kaldık" adlı meddah özel- liklerini içinde banndıran "one man show"undan bazı bölümleri bir gösten bütüniüğü içinde izle- yenlere sundu. Yücel'de ise özel- likle taklıt ettiğı kışilerin ve du- rumlann ince detaylan. taklit anında bedenini, mimiklerini ve sesini kuilanma biçımi "med- dah" özellikleri taşıyor. Leyla Te- kül. bir kadın olarak en sona bı- rakılmış olmasına biraz içerledi- ğini söyleyerek gösterisine başla- du Klasik meddahı bilinmeli Aslında birkadın olarak "med- dahhkla" ilgili sorunu zaten böy- le bir sanata soyunmakla başl lyor bence. Meddahlann. tarih içinde- ki konumlanna bakıldığında şöy- le bir özellikle karşılaşıyoruz: Meddahlar seslendikien toplum tarafından saygı duyulan, hürmet gören. sözü dinlenen, ayncalıklı İcişilıkler. Tabii böylelikle kadın meddahla ilgili hemen şöyle bir sorun ortaya çıkıyor: Dil problemi. Erkek egemen bir toplumda bir kadın. kendi dü- şünce biçimini, bakış açısını ve yaşam şeklini yansıtan kendine has dilini kullanarak o topluma nasıl seslenır? Seslenemeyeceği için erkek dilini kullanmak zo- runda kalacaktır. Bu da bence "iz- leyenin özünü yakalanıakla ilgili" baştan aktıntıya karşı kürek çek- mektir. Eğer kadın meddah ken- di diliyle meddahlık yaparsa. (ki bunu bulmak da epey bir iş) bel- kı az, ama doğru izleyicıyle kar- şı karşıya kalır. . Bu gösteri lerden sonra ve erte- si gün atölye çalışmalannda "Meddahlık''üzerine yapılan yo- rum ve açıklamalarda bu sanatın temel özellikleri ve bunlann gü- nümüz tiyatrosunda ne şekilde kullanılabileceği üzerindedurul- du. Özdemir Nutku, meddahın yalnızca sohbet eden ve taklit e- den olmadığını. kendisine ait bir dısiplını olduğunu, üzerinde otur- duğu sandalyenin dört ayağının. meddahın dört temel özelliği olan dünya görüşü. bilinç. kararhlık ve sebatı sembolize ettığını söyledi. Meddahın diğer özellıklerinden bazılan ise toplum tarafından doğru dürüst ve paraya önem ver- meyen bir insan olarak bilinme- si. Nutku'ya göre yalnızca sohbet eden meddah değil ve herkes meddahlık yapamaz. "Meddah aynı zamanda oyuncudur. Sopa- sınu mendilini, mimi, sesini, otur- duğu yerden kalkmadan bir ola- ym ve hikâyelerin anlatımını ken- di üslubuy la gerçekleştirir. Zoriu- ğu da buradadır." Nutku, can alı- cı bir soruyu da sormadan açık- lamalannı sonaerdirmedi: "Peki, bugünün izleyicisi bunu izler mi? Bence izler. Çağdaş bir sanat ya- kalamak isttyorsak, önce özü bil- mek lazım. Klasik meddahın ne oidugunu biunek lazun." Belii bir dûnya görüşü Nurhan Karadağ ise meddahın söyleyeceğı bir sözü olması ge- rektiğini. onun bir haya görüşü taşıdığını, birlikte olma kavramı- nın meddahlıkta büyük önem ta- şıdığını, toplumun yönlendiricısi konumunda olduğunu, belli bir kültürün paylaşımının gereklili- ğınden bahsetti. Karadağ, med- dahın hem sanatında yetkin ol- ması gerektiğini hem de sanatının içeriğinın bir dünya görüşü taşı- ması gerektiğini savr undu. Tüm bu tartışma ve göstenler- den sonra aslında çağdaş med- dahlıkla ilgili bazı somut gerçek- ler ortaya çıkmış oldu. Bunlardan biri, günümüzde uygulamada "meddahlık" anlayışının kendi- sini değil. parçalannı görebiliyo- ruz. Her sanatçı kendi "oyuncu- luk" üslubu içerisinde "meddah" öğelerini kullanıyor. Sanatçı, gü- nümüzde oldukça karmaşık bir kültürün ınsanına seslenmek du- rumunda. Homojen bir topluluk bulmak oldukça zor (şehirlerden bahsediyorum). Homojen toplu- luklan. sanatçı gezginlik duru- munda bulabilir. Örneğin futbol maçı seyredilen bir kahvede. fut- bol üzerine ortak bir kültür oluş- turabilir. Ya da lise öğrencileriy- le. okulda dersler üzerine... An- cak izleyen sanatçıyı görmeye ge- lıyorsa. bu neredeyse mümkün değil. Gezginlik ve yerleşıklık "meddahlık' 1 ın tarzı ile ilgili dü- şünülmesi gereken bir durum. Aynı zamanda da yerleşik bir me- kânda bilinçli olarak özel bir in- san kitlesine yönelik "meddah- Uk" da söz konusu olabilir. Kor- kunç bir iletişim ağının içinde ya- şadığımız günümüzde tabii bu da farklı bir sanatsal seçim olacak- tır. Ancak o zaman sanatçı karşı- smda hep özel bir izleyicisi oldu- ğunu kabul etmet zorundayız. O yüzden de günümüzde meddah- lık. klasik çizgilen korunarak mümkün değildir Çağdaş anlam- da ise Özdemir Nutku'nun söyle- diği gibi özünü bildikten sonra onu sanatçı neye dönüştürüyor- sa. "meddahlık" hep var olacak- tır. eğer ortaya çıkan bir sanat ya- pıtıysa ve Nurhan Karadağ'ın ak- tardığı gibi belli bir dünya görii- şü. politik bir içeriği söz konu- suysa... 'Böcekler' gişe rekoru kınyor Robin \V ilhams • Kim NO- Vak 13 şubat- ta 47.'si ger- çekleşecek olan Berlin Film Festiva- li'nin bu yılki onur konuğu. Sanatçı festi- valde yaşam boyu başansı nedeniyle Al- tın Ayı'yla ödüllendırile- cek. B.H. Levy'nin Ala- in Deloniu filmi "lejouret la nuıt', Forman'ın 'Larry Flint'i ve Baz Luhr- mann'ın 'Romeo ve Julıet- te"ı ödüleyakın filmler ara- sında göstenliyor. Festival jurisine Jack Lang başkan- Iık edecek. • Annie Cirardot geç- tığımız yıl en iyı yardımcı kadın oyuncu dalında Ce- sar ödülünü alırken yaptığı dokunaklı konuşmayla. Champs-Elysees tiyatrosu- nu dolduran Fransız sine- masının ünlü oyunculannı ve televizyondan törenı iz- leyenleri gözyaşlanna boğ- muştu. Girardot bu yıl 8 şu- bat gecesı 22.'sı düzenlecek Cesar ödül törenıne baş- kanlık yapacak. Aynı gece. güzel yıldız Sharon Stone da yıllann oyuncusu Jean- ne Moreau'nun elınden onur ödülünu alacak. • MİCrOCOSmOS Fran- sız Claude Nundsany ve Marie Perennou'nun bö- cekler üzerine çektikleri belgesel niteliğindekı film. geçen ay içinde beklenme- dık bir başan göstererek yalnızca Paris'te 84439 iz- îeyiciye ulaşırken.tüm dün- y adaki gösterimınden de 3 milyon frank hasılat yaptı. Bu rakamın yarısı yalnızca bir haftalık Almanya gös- tenminde top- landı. 'Micro- cosmos' Fran- sa'da geçtiği- miz yılın en ağır toplan 'Kurtuluş Gü- nü' ve 'Göre- vimiz Tehli- ke'den sonra en çok hasılat yapan üçüncü film duru- munda. • Danny Boyle >apım- cılığa soyunuyor. 'Trains- potting'filminin yönetme- ni Boyle, aynı filmde rol alan Kevin Allen'ın yöne- teceğı Tvvin Tavvn'ın ya- pımcılığını üstlenecek. Film, basın patronlarına karşı bir çalışma olarak bir iş kazası sonucu ça- lışanına ödeme yapma- yan patronu eleştirivor. Billy Crystal 69 Os- car Odülleri'ni beşinci kez sunacak. Oscar ödülleri 24 marrta Los Angeles Dorothy Chandler Salonu'nda sahiplerini bulacak. Tom Cruise, yönetmen olmaya hazırlanıyor. John Logan onun için kâşıf Al>ar Nunez Ca- beza de Vaca'nın biyografı- sini senaryolaştınyor. Filmde Vaca'nın İ527'de Orta Amerika'ya yaptığı başansız keşif gezisini ko- nu alıyor. • Cerard Depardieu yeni filminde Monte Cris- to Kontu'nu canlandıracak. Dumas'nın 1844'te yazdı- ğı bu ölümsüz kahraman Fransız TV'sinde 1998'de yayımlanmaya başlanacak. • Robin Mfllliams çekimlerine önümüzdeki ay başlana- cak yeni fil- minde ls- panya'nın efsanevi ro- man kahra- manı Don Kişot'un uşağı Panza'yı canlandıracak. Don Kışot'u ise ünlü lngiliz gül- dürü sanatçısı John Cleese oy- nayacak. İspan- yol film yapım- cılan, Miguelde Cervantes'in ünlü klasiğının Anglo-Ameri- kan yorumunun bir felaket ola- cağını düşünü- yor. Böyle bir ışe kalkışmanın yapıtın ori- jinalinden çok şeyi kaybet- tireceğı söylenıyor. • Notre Dame'ın Kamburtl kitap olarak ya- yımlandıktan ve filmi de çe- kildikten sonra bu kez sergi- lenmeye başlandı. Paris'teki Maison de Victor Hugo sa- lonu Dısney stüdyolan ile ış- birliği halinde Notre Da- me'ın Kamburu üzenne bir sergi düzenliyor. Sergide Quasimodo, Esmeralda ve Notre Dame Kılısesi ile ügi- lı maketler sunuluyor. Microcosmos • ENa Kazan Amerikan Film Enstıtüsü ve Los An- geles Film Eleştirmenleri Derneği tarafından isten- meyen adajn ilan edıldi. • Rıhümlar Üstünde', 'Arzu Tramvayı', *\«a Zapata", 'America, Ameriea' gibi fılmlere attığı imza ile yaşa- yan en önemli yönetmenler- den biri olarak gösterilen 87 yaşındaki Ka- zan'a 'Yaşam Boyu Onur Ödülü' verıl- memesi ge- rektığtnı s'öy- leyen dernek- ler, gerekçe olarak Ka- zan'ın Mc Carthy döne- mindeki faaliyetlerini gös- terdiler. • prens Charles BH- tish Council'ın Özbekis- tan'ın başkenti Taşkenfte- ki şubesini açtı. Işadamla- nna Ingılizce öğrermek üzere çeşitli kurslardüzen- leyecek olan şubenin yö- netmenliğinı ı "• > ^-r süre Annie Girardot için Dorothy Bond üstleni- yor. Bond'dan sonra Taş- kent British Councıl'ın dı- rektörlüpnü 1987-91 yıl- lan arasında Türkiye'de gö- rev yapmış olan Michael Moore üstlenecek. • Timothy walker 15-27 şubat tarihlerı ara- sında bir dizi konser ver- mek üzere Türkiye'ye geli- yor. Gitarist, öğietmen ve besteci olan sanatçı Eski- şehir, Bolu, Izmır, Antal- ya, Adana, Mersın ve İs- tanbul'da konserlerve- recek. Wal- ker'a, viyo- lin sanatçısı Orhan Ahıs- kaiı eşlık Tîmortn VValker edecek Ibpahîm Yıldız Şiir Ödülü • Kültür Servisi - Ibrahim Yıldız adına her yıl geleneksel olarak düzenlenen şiir ödülüne katılım koşullan beliriendi. Ödüle 1 ocak 1996- 13 şubat 1997 tarihleri arasında çıkan şiir kitaplan ya da yay ına hazır dosya aday olabilir. Seçici kurulunu Vedat Günyol, Cahit Külebi, Mehmet Başaran, Sami Karaören. N. Yaşar Bilen, Ahmet Özer ve Tahsin Şentürk'ün olusturduğu yanşmaya son katılma tarihi 28 şubat olarak beliriendi. Ödüle aday olacak şairlenn adı. açık adresi ve kısa yaşamöyküsü ile birlikte kitaplannı yayına hazır dosya olarak Halil Nihat Yıldız PK. 10 Karabük adresine göndermeleri gerekiyor. Yanşmaya katılacak yapıtlann daha önce hiçbir yerde ödül almaması gerekıyor. Ödül kazanan yapıt 1 nısan 1997 günü gazetemizde açıldanacak. 'Sakıncalı Piyade' Kayseni'de • Kültür Servisi- Ankara Sanat Tiyatrosu oy unculan 'Sakıncalı Pıyade" adlı oyunu 30 ocak perşembe günü Kayseri'de Şehir Tiyatro Salonu'nda sahneleyecek. Uğur Mumcu'nun yazdığı kitaptan uyarlanan oyunu Rutkay Aziz ve Metin Balay yönetiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle