03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Genel Yayın Yönetrnenı Orhan Erinç0 Dış Haberler. Ergun Balcı0 Istıhbarat Cengiz Genel Yavın Koordınatörü Hikmct Vıldırım • Ekonomı Bûlent Kızanlık Çetinkaya • Yazıışlerı Müdürlerı • K u l t u r : Handan Şenkoken • Spor îmtiyaz Sahibi: Berin Nadi # Haber Merkezı Müdürü Hakan Kara 0 Görsel Yonetmen Fikret Eser • Fotoüraf Erdoğan Köseoglu #Bılgı-Belge Edibe Suğra 0 \ urt Habcrlcn Mehmet Faraç Yayın Kunıhı. tlhan SeJçnk (Başkan), Orhan Erinç. Okta> Kurtböke, Hikmet Çetinkaya. Şükran Soner, Ergun Bakx Dinç Tayanç, fbrahim Yıldız. Orhan Bunalı, Muslafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsılcısı Mustafa Balbay 9 Haber Müdürir Doğan Akın Atatürk Bulvan No 125, Kat.4, Bakanlıklar- Ankara Tel 4195020 (7 hat), Faks 4195027 • Izmır Temsıfcısr Serdar Kıak, H Zıya BK 1352 S 2 3 Tel 4411220. Faks: 4419117 # Adana Temsdcısı: Çam YigeDogu, inonüCd 119 S NoiKatl.Tel 3522550. Faks: 3522570 Müessese Müdürü. Erol Erkut 0 Koordiıiatör Ahmet Konılsan 0 Muhasebe Bül«nt Yerter # klıre HüseyinGürer#Işletme Önder Çelik • Bılgı-tşlem Nail İnal • Bılgısayar Sıstem. Mûrûvet Çikr MEDYA C: • Yonetım Kurulu Başkanı-Genel Müdür Gülbin Erdnran 9 koordmator Reba Işıtman O Genel Mudur Yardımcısı MineAkdağ MEDYA G : • Yonettm Kurulu Başkanı - Genel Müdür l stün Akmen •Mnrahhas Qye BoraGönenf Yıyunli)in ve Basan: Yenı Gun Haber Ajansı. Basın ve Yayıocılık A.Ş Tûrkoca4ı Cad 39 41 Cağaloğlu 34334 Ist PK 246 Istanbul Tel (0 212) 512 05 05 (20 hat) Faks- (0'212) 513 85 95 6MART 19% tmsak:5.00 Güneş: 6.24 Ögle: 12.23 İkindi: 15.32 Akşam 18.07 Yatsı: 19.26 MEDYACTe! 514 0" 53 - 513 95 80 - 513 84 60-61. Faks 5118466 Hazır giyim gösterisi • Haber Merkezi- Milano'da devam eden hazır giyim gösterisi sûrüyor. Byblos'ın, 1996-97 sonbahar- kış kreasyonlannın sergilendıği defılede. izleyiciler, geleceğin buz beyazı elbisesi olarak lanse edilen streç elbiseyi çok beğendiler. Kolsuz elbise içine giyilen bir kazak ve yıne bir beyaz ceketle takvıye ediliyor. İstanbul'da su kesintisi • Istanbul Haber Servisi- Ömerli Barajı'ndan su alan bölgelerin bir bölümünde yapılacak bakım ve onanm çalışmalan nedenıyle bazı bölgelere yann saat 09.00'dan ıtibaren 20 saat süreyle su venlemeyecek. Su alamayacak semtler şunlar: Karaköy, Saraybumu, Unkapanı, Eminönû, Sultanahmet, Cankurtaran, Kumkapı, Aksaray, Yenikapı, Namıkkemal, Samatya, Yedikule, Zeylinburnu, Osmaniye, Bakırköy, Yeşilköy, Florya, Beyazıt, Fındıkzade, Çapa, Şehremini, Topkapı, Silıvrikapı, Kocamustafapaşa, Fatih, Cevizlıbağ, Merter, Tozkoparan, lncirli, Kayışdağ, Bakırdağ, Dudullu, Çekmeköy, Ümraniye, Türk- Iş Bloklan, Içerenköy, Göztepe, Erenköy, Suadiye, Kozyatağı, Yenısahra, Bostancı. Kadıköy, Moda, Caddebostan, Fenerbahçe, Bulgurlu, Kısıklı, Ferah Mahallesi. Örnek Mahallesi. Ünalan, Acıbadem, Bağlarbaşı, Altunizade, Burhaniye, lCaracaahmet, Selimiye, Haydarpaşa, Çiçekçı, Kuzguncuk, Usküdar, Beylerbeyi ve Kandılli. Okuma-yazma kursu • lstanbul Haber Servisi- Bahçehevler'de; kaymakamlık, ilçe rrülli eğıtım müdürlüğü, halk eğıtım müdürlügü ve belediyenin ışbirliği ile okuma-yazma kursu düzenlenecek. 1 Nisan 1996"dan itibaren de 90 saat sürecek kurslann bitımınde başanlı kursiyerlere sertifika verilecek. 29 marta kadar sürecek kurs kayıtlan için 575 40 34 numarah telefondan bilgi alınabilecek. İstanbul CD'si tanıtıldı • İstanbul Haber Strvisi- lstanbul Büyükşehir Beledıyesı tarafından hazırlanan ve kentın tarihine ait tüm bilgılen içeren "Istanbul CD-Rom"u, Büyükşehır Belediye Başkanı. Recep Tayyıp Erdoğan'ın katıldığı toplantıyla tanıtıldı. TMO, sattığı malı devleti zarara uğratarak geri alıp iç piyasaya sürdü Hastalıklı buğday skandah ECE TEMELKURAN ANKARA - Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü (TMO), 'Richco' adlı Alman fırmasına iha- leyle sattığı ve resmi belgelere 'ka- litefi ekmeklik buğday' olarak geçen 'yemlik' buğdayı, 3 ay denizde yük- lü kalmasına karşın, 'ayıplı' olduğu gerekçesiyle geri aldı. Buğdayın 'ayıplı' olmasından. 'ka- lhefi ekmeklik' raporunu veren gözet- men firmalar ile Richco'nun sorum- lu bulunmasına karşın, TMO'nun devleti zarara uğratacak geri alımı yapması dikkat çektı. Depolamanın yapıldığı TMO Iskenderun Bölge Müdürlüğü'nün, Richco adına 1 mil- yon 213 bin dolar olarak kayıtlara geçirdiği kira borcu, Genel Müdür- lük tarafından 65 bin dolar düzeyin- de tutularak tahsilat küçük rakam üzerinden yapıldı. Hastalıİdı buğday, ofis tarafından iç piyasaya sürüldü. Suçlanan dönemde TMO Genel Mü- dürlüğü görevini sürdüren Tîmuçin Turan, "Bu ölüyü bir şekilde kakür- mak gerekiyordu. Mecbur kaldık" dedi. Resmi belgelere göre TMO'nun, 1992 yıhnda açtığı 100 bin tonluk yemlik buğday ihalesinı 'Richco' ad- lı Alman firması kazandı. Richco ile bağıtlanan anlaşma uyannca. taraf- lar, buğdayın kalitesini belirlemek üzere birer gözetmen fırma seçtiler. • Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü, "Richco' adlı Alman firmasına ihaleyle sattığı buğdayı hiçbir sorumluluğu olmamasına karşın devleti zarara uğratarak geri aldı. Hastalıklı buğday, uluslararası pazarlarda satılamayınca ofis tarafından iç piyasaya sürüldü. lki gözetmen firma, ihaleye çıkan- rü Tîmuçin Turan bunu kabul etme- lan yemlik buğdayın Türk ekmek- lik buğdayı' olduğu yolunda rapor verdı. Gümriik alış beyannamesı. kon- şımento, TMO'nun kestığı fatura ve dığer resmi belgelere 'ekmeklik buğ- day' olarak geçırilen buğdayın kali- tesı de *çok yüksek' göstenldı. Rich- co'nun, TMO'dan aldığı buğdayın 24 bin tonluk bölümü, Özbekıstan'a gön- deriImek üzere Şubat 1993 'te 'ZJato- ust' adlı gemıye yüklendı. Satış işle- mi 'FOB' olarak gerçekleşti. FOB kurallan uyannca TMO'nun malın ka- htesıne ılişkın sorumluluğu yükle- me ışlemıyle sona erdı. Buğday geri geliyor Özbekıstan yetkılilen. 'mantarbu- laşmış' ve 'sürmeü' olduğu gerekçe- siyle gönderilen buğdayın 7 bin to- nunu alarak 14 bin tonluk bölümü- nügemiden indirmedı. Richco, TMO ile yaptığı sözleşmede kendı belırle- diği gözetmen firmanın 'kaJiteli buğ- day' raporu bulunmasına karşın, ku- ruma başvurarak malın 'ayıpü' oldu- ğunu ve geri alınması gerektığini sa- vundu. Dönemin TMO Genel Müdü- yınce Richco, buğdaya dünya piya- salannda müşteri bulacağını, ancak bu süre içınde ödeyeceği kira bede- li karşılığı malın 'emaneten' TMO sı- lolannda saklanmasını teklıfetti. Da- ha önce sorumluluğu satış kurallan uyannca reddeden eski Genel Müdür Timuçin Turan, bir süre sonra Rich- co'ya gönderdiği yazıda 'Yıllardır süregelen karşıhku ticari faalhetle- rimiz dairesinde size yardımcı oiarak mağduri\ttinizi önlemek amacıyla' ifadesını kullanarak firmanın iste- mını kabul ettı. Richco, taahhüt ettı- ği sürede dünya pıyasalannda alıcı bu- lamadı. Depolarda 8 ay tutulan buğ- day ıçın Richco'nun TMO'ya taah- hüdü uyannca 1 milyon 213 bin 744 dolar 70 cent kıra borcu ve parasal ceza hesaplandı. Ancak sonrakı işlem- lerde, Richco'nun kira \e ceza bor- cu, Tanm ve Köyişlen Bakanlığı Tef- tiş Kurulu raporlan doğrultusunda TMO'nun mali kayıtlanna yaklaşık 65 bin dolar olarak geçinldi. Sadece bu bedelin tahsil edılmesiyle yetini- lerek dosya kapatıldı. Buğday da TMO tarafından, düşük fiyatla iç pi- yasaya sürüldü. Konuya ilişkin Cumhuriyet'in so- rulannı yanıtlayan dönemin TMO Genel Müdürü Timuçin Turan, ış- lemlerin denetimi sırasında, kendilc- rine yöneltilen soruya yazılı yanıt gönderdiklerini söyledi. TMO Dış Tıcaret Daire Başkanı Fikret ErgH ner'in imzasıyla gönderilen yanıtta, 'iç piyasada saölan buğdayın fiyar> nın Richco firmasına satış yapılan fi- yatm üzerinde' oluştuğu ve TMO'ya ek kâr sağlandığı belirtildi. Ancak belgeler üzerinde yapılan inceleme, Erginer'in, 7 ay önce Alım ve Mu- hafaza Daire Başkanlığı'na gönder- diği yazıda, yanıtta savunduğu görü- şe ters düşerek tartışılan buğdayın iç piyasaya "düşük fiyatla' satıldığım vurguladığını ortaya koydu. Eski Genel Müdür Turan. 1 milyon 213 bin dolar olarak hesaplanan ki- ra ve ceza bedelinın sadece 65 bin do- larlık bölümünün tahsil edilmesinde usulsuzlük olmadığını savundu. 'Mecbur kaldık' Anlaşma uyannca kurumun so- rumluluğu bulunmamasına karşın hastalıklı buğdayın neden TMO ta- rafından geri alındığı sorusuna, Tu- ran şu yanıtı verdi: "Mecbur kal- dık..\dam getirmi^ malıru depolara koymuş. Kira \eremi;.or. malı da al- mıyor. Birşekilde bu cenazenin kalk- ması lazını. Biz de iç pi> asada sattık," Yeşil saha zengiıılere kaldı• Avrupa'da yalnızca para hedeflenerek yapılan düzenlemeler, fiıtbola zarar vermeye başladı. Bundan böyle Avrupa kupalannda zenginler oynayacak, yoksullar seyredecek. CUMHUR CANBAZOĞLL Futboldaki değişiklikle- ri izlemek zorlaştı, kapalı kapılar ardında her an bir şeylertersyüz ediliyor. Işık- lı oyuncu değiştirme lev- halan, uzatma dakikalannın ışıklı skor levhasında se- yirciye gösterilmesi gibı ye- nilikler, futbolun renklen- mesi açısından olumlu so- nuçlar getirebilir. Ancak yalnız para hedeflenerek yapılan yenilikJer, TV'nin bitmek bilmeyen istekleri, fiıtbola zarar vermeye baş- ladı. Şampiyonlar Ligi ve ardından Kupa Galıplerı Kupası'nın genişletilmesi. UEFA Kupası'nın 91 ta- kımdan 119 takıma çıka- nlması, Intertoto'nun baş- laülması, ilk bakışta futbol- da fazla ileri gitmemiş ül- kelerin lehine görülebilir. Ancak ilk turdan sonra mey- danın büyüklere kalması, güçlü takımlan bir an ön- ce Şampiyonlar Ligi'nde toplayıp TV'den gelecek la paylasmanınamaçlandı- ^ e m sisteme göre, kupaiarda şampiyon oluriarsa gelecek yil İtalyanlar, Avrupa kupalanna 14 takımla kaölacaklar. ğı açıkça ortaya çıkıyor. Buplan, ku- lüplerin başan puanına bakarak lig şampiyonlannın büyük bölümünü Şampiyon Kulüpler Kupası'ndan çıkanp UEFA Kupası'na gönder- mekle uygulamaya konuldu. Hesa- ba göre büyükler, fazla vakit geçir- meden zirveye yükselip kendi ara- lannda oynayacaklardı. Küçük ül- keler itiraz etmişlerdi, ancak UE- FA'daki oyunlan bozmaya güçleri yetmemişti. Galatasaray'm verdiği ders O dönemde futbolda büvük-k"ü- çüğun olmayacağım, küçüklerin de iyi işler yapabileceğinin en güzel örneğini Galatasaray verdi. Manc- hester United karşısında hiç şans tanınmayan Galatasaray, güçlü ra- kibini eleyerek Şampiyonlar Ligi'ne yükseldi ve 'topun yuvaıiak oldıı- ğunu' kanıtladı. Ama yine bir şey de- ğişmedi... Şu anda her şey, Şampiyonlar Li- gi'ni Avrupa Süper Ligi'ne döndür- meye yönelik işlıyor. Avrupa bası- nı da günlerdir Bosman olayının bu değişikliğe yol açmak için UEFA'ran bilgisinde patlatıldığını konuşup kü- çük kulüpleri uyanyor. Diğer yan- da Bosman'ın çıkışmdan sonra trans- ferden hiç para alamayacak kulüp- lenn ancak TV gelırleriyle besle- neceğıni belirten UEFA üst düzey yöneticıleri, on ay sürecek şampi- yonalarla bir futbol şöleni yaşana- cağını. bol para akacağını iddia edi- yorlar. Ancak sistemın birkısırdön- gü haünde işleyeceği ortada. Bü- yük takımlar, kaliteli oyuncularyar- dımıyla üst turlara çıkacaklar, daha fazla para kazanacaklar, daha iyi oyuncular transfer ederek yine üst- te olacaklar. Aslında bu sistemi Mi- lan Başkanı Silvio Berlusconiyıllar önce önermiş o dönemde ttalyan ba- sını 'Zenginler oynayacak, fakirier seyredecek' şeklinde yorumlar yap- mışlardı... Platini ve Havalange karşı Şu anda yeni sisteme göre, kupa- iarda şampiyon oluriarsa gelecek yıl ttalyanlar, Avrupa kupalanna 14 takımla çıkacakJar, yani ltal>anlar aşağı yukan iki ligi birlikte oynaya- caklar. Futbolcularmıllı maçlarha- ricınde 80 maçta forma giymek zo- runda kalacaklar. UEFA'nın zirve- sinde alınan bu kararlara tepkiler de geliyor. Platini, Avrupa'da karşı kampanyabaşlatırken FIFA Başka- nı Havalange da kararlann gözden geçirilmesmi istiyor. Tartışılan ko- nular, futbolda böyle bir modernı- zasyona gerek olmadığı, TV'den de- vamlı maç yayımlayarak ınsanlann bıktırılacağı, futbolun endüstriyel maldan çok bir kültür şeklinde al- gılanmasının gerektiğı noktalann- da yoğunlaşıyor. Değişikliğe karşı çıkanlara göre son kararlarla futbol kansere yakalanmış durumda, acil tedavi olmazsa 2000 yılına çıkamayacak. *; Sayın Demirç/'den aynen... Diyanet'ten 'Fetvalar Kitabı9 ANKAR\ (Cumhumet Bürosu) - Diyanet Işleri Başkanlığı Din lşleri Yüksek Kurulu, mezar yaptırmaktan kürtaja kadar birçok soruyu yanıtlandığı bir "Fetvalar Khabr yayımladı. Fetvalarda. insan saçından yapılan peruk takmak. dövme yaptırmak ve sigara içmenin "haram" olduğu vurgulandı. Cinsel tecavüze uğrayan Bosna- Hersekli kadınlann gebeliklerine tıbbi müdaheleyle son vermek istemine fetvayla izin çıkarken gebeliği önlemede "spiral" kullanılması da sakıncalı bulunmadı. Başkanlık, halk arasındakı yaygın kanının aksine, iki bayram arasında nikâh kıyılabileceğini, tersini savunmanın sağlam bir dayanağı olmadığını bıldirdi. Diyanet lşleri Başkanlığı, yurttaşlann yurtiçi ve yurtdışından yazılı ve telefon aracılığıyla dini konularda yönelttikleri sorulan yanıtlanyla birlikte "Fetvalar Khabı"nda topladı. 109ayn konunun ele alındığı "rehber" satışa sunuldu. Diyanet îşlen Başkanlığı yetkilileri, kamuoyunun kitaba büyük ilgi gösterdiğini ve ikinci • Diyanet lşleri Başkanlığı yetkilileri, peruk takmaktan iki bayram arasında evliliğe kadar birçok özel sorunun yanıtlandığı 'Fetvalar Kitabf nın 2. baskısının çıkacağını söylediler. baskının çıkmak üzere olduğunu bildird Diyanet, ölen bir kimsenin defhedildiği yerin kaybolmasını önlemek için mezar yapımını, büyük paralar harcanmaması koşuluyla uygun gördü. Konu fervada "Mezar için yapılan harcamalann ölü ve diri için hiçbir yaran bulunmadığından, büyük paralar sarf ederek mezar yaptırmak israfhr, israf ise dinimizde haramdu"" biçiminde aktanldı. Kitapta, insan saçından yapılan peruk takmanın dinen caız görüuTiediği belirtildi. Bir hadiste geçen, "Allah, iğreti saç takan ve taktıran Idmseye lanet eder" sözleri anımsatılarak "Ancak, insan saçından başka şeylerden yapılan peruğu takmakta sakınca yokrur" denildi. tslam dininde yasaklar listesinde yer alan dövme için verilen fetvada da "V'ücuda iğneier batınlıp açılan deiiklere boyab maddeler konularak yapılan dövme, sağtık açısından zarariı olduğu gibi. dinen de yasakJanmıştır" görüşü kaydedildi. Fetvada aynca, peygamberin. dövme vapan ve yaptıran kişilere lanet ettiği de belirtildi. Sigara haram Din lşleri Yüksek Kurulu, sigaranm haram olduğunu vurgularken konuyu önce sağlık yönünden ele aldı. Kunıl, verdiği fetvada, "Dinimi/, kişinin kendisine ve başkasına zarar \ermesini, eza etmesini ve israfi haram kılmıştır" dedı Diyanet, kamuoyunda yaygın olarak yer eden "İki bayram arasında nikâh yapılmaz" inancma da karşı çıktı. Fetvalar Kitabı'nda, Şeker Bayramı ile Kurban Bayramı arasında düğün ve nikâh sözleşmesi yapılmasmda dinen bir sakınca olmadığı belirtilerek "Nhekim Hazreti Peygamber Efendimiz, Hazreti Ayşe annemizle şevval ayında evlenmiştir" denildi. SEYAHATNAME YAVUZGÖR 1973-74 olaylarıLübnan'ın başındaki sorunların en önemlisi, bu ülkeyi hiçbir zaman tanı- mamış olan ve burayı, "Büyük Suri- ye"nin bir parçası olarak nitelendiren, Suriye'nin "rahatsız edici" davranışla- rı idi. iç savaş çıkınca, Suriye birlikleri, ellerini kollannı sallaya sallaya işgale gi- riştiler ve hâlâ da çıkmış değildirter... Ayrıca Güney Lübnan'daki "Merca- yun" bölgesinde ve Sayda, Sur civa- nndayerteşmiş bulunan Filistin koman- dolarının ikide bir israil'e yönelik saldı- nlan, karşı tarafın tepkisi ile karşılaşı- yor, Israil komandolan da karşı tarafa geçip operasyonlar düzenliyor; Israil uçakları sık sık tepemizden keşif uçuş- ları yapıyordu. Bu karmaşa içerisinde Hıristiyanla- rın önderlerinden Şeyh Pierre Gama- yel'in, örgütleyıp finanse ettiği, "Kata- yip" Hıristiyan milisleri de tepeden tır- nağa silahlı olarak serbestçe ortada dolaşıyorlardı. 10 Nisan 1973... Gece yarısı, makineli tüfek sesleri işittik. Bu, Beyrut'ta sık sık tanık oldu- ğumuz olaylardan bıridir diye, pek önem vermedık. Ertesı gün, öğrendığimize göre 60 kadar Israil komandosu, her- kesın "p;yasa" yaptığı kordon boyuna çıkıp önceden sağlanmış otobüse bi- nip üç tane önemli-Filistin liderini, ev- de basıp öldürmüş ve sıynksız geri git- mişlerdi. Tanıdığım bir Lübnanlı 2. Büro'dan Hı- ristiyan Albay'a, "Hadi geldikleıini ha- ber almadınız. Dcnüşlerinde, sahilde bir tertibat alamaz mıydınız?" diyecek oldum. "Bana dokunmayan yılan..." gibisinden bir yanıt verdi. Albay'ın, bu operasyondan haberdar olduğu izleni- mı uyandı. Sonra tanıdığımız bazı Filistinliler, bu operasyonda Lübnan-lsrail işbirliği ol- duğunu söyledi. Yom Kipur savaşı... 6Ekim1973;öğlesa- atlerinde radyolardan işittik; Suriye ve Mısır, en önemli Musevi dini bayramı olan "Yom Ki- pur" (Yevm-ı Kebir) gü- nüne rastlayan o gün, bıri kuzeyden, diğeri gü- neyden israil'e savaş aç- mışlardı. İlk iki üç gün, Israil bir- likleri savunmada epey bocaladılar... Araplar, her an Ürdün ordusunun da doğudan saldırıya ge- çeceğini ve Israil'in işi- ni bitireceklerıni uma- dursunlar, Kral Hüse- yin, yerinden kıpırda- madı bile... Ondan sonraki süre- de israil, elindeki bütün olanaklan kullanıp üs- tün bir strateji ve taktik sergileyip 22 ekimde ateşkese varan bu savaştan da galip çıktı. Beyrut göklerinde, sık sık Suriye Mig'leri ile israil Mirage'lan arasında cereyan eden "hava savaşlan'natanık olduk. Lübnan halkı, birtenis maçı sey- redergibı dürbünle, dürbünsüz bu pa- tırtıyı seyretti aşağıdan... Kıbrıs Harekâtı 19 Temmuz 1974; akşam gazetele- ri, "Türk donanması Akdeniz'de" man- şeüeri attı. Birşeyler olmasını biz de bek- liyorduk, ama tabii ertesi sabah adaya çıkılacağından haberimiz olamazdı. Adını vermemeyi tercih ettiğim, bir lüks otelde barmen pozunda bir Ingi- liz istihbarat ajanı vardı. "Dur baka- lım... Bu adamda ne haber var?" 6ü- şüncesi ile geç saatte uğradım... Ben ona bir şeyler söylemeden ingiliz, "Sör.. donanmanız?" diyor. "Bana ne soru- yorsun. Amiral fılan değilim ki..." de- dim. Arkasından da "Şu sıralarda Kıbns civannda birçok savaş gemisi dolaşı- yor.."diyorİngiliz... "6. Filo, Sovyetge- mileri, İngiliz firkateynleri, Yunan savaş gemileri..." diye ekliyor. "Bu yarım yamalak sözlerden ne an- lam çıkarmalı?" Benden bilgi almak için "provokasyon" mu yapıyor? Bu, za- yıf bir olasılık. Çünkü benim olup biteceklerden ha- berim olmayacağım bilecek kadar de- neyimli... Adamın, bana bu sorularla bir mesaj iletmeye çabaladığı izlenimi oluştu. "Kıbrıs suları tehlikeli... Şu sı- ralarda oralarda pek dolaşmayın..." anlamına gelebilir bu. Bu mesajı da Ankara'ya ulaştıracağımı sanıyor her- halde... ••• Saat 05.30. 4 Temmuz 1974... Ba- şucumdaki telefon çalıyor. Şimdi Bos- na'da büyükelçilik görevi yapan ikinci Kâtip Şükrü Tufan bu arayan... "Baş- ladı" diyor. Bütün büyükelçilik personelini uyan- dınp derhal göreve gitmelerini söyle- dik Şükrü'ye... Biraz sonra da Ankara'dan telsiz me- sajlan gelmeye başladı. Bu ilk mesaj- lar, Silahlı Kuvvetler'ce hava ve deniz seyrüseterleri için "tehlikeli bölge" ilan edilen bölgelerin koordinatlannı veriyor- du. Biz de bu bilgilerı, Lübnan ilgilt ma- kamlanna ulaştınyorduk. 24 temmuz günü Kıbns'tan yayın ya- pan FM ve ortadalga radyolannı din- lemeye koyulduk. Rumca ve Ingilizce yayın yapan istasyon, karaya çıkanlan biriiklerimizin neredeyse hepsinin de- nize döküldüğünü iddia ediyor. Adada- ki BBC istasyonu ise bu yayın örgütü- ne özel "yapmacık" bir tarafsızlık ge- leneğine devam ediyordu. Bizim radyo istasyonlanndan da alı- nan izlenim, işlerin 24 temmuz günü pek de istendiği biçimde gelişmekte oldu- ğu intibaını vermiyordu. Hepimiz, suskun bir bekleyiş içinde idik, ama gerçek şu ki, hiçbirimiz bu işin başarısızlıkla sonuçlanacağına dair en ufak bir kuşku duymuyorduk. 25temmuzda hava"değişti... Rum radyosunun öğle yayını. Ve ses tonu, oldukça telaşlı ve asabi bir havaya gir- di. VOA gibi, Fransız istasyonlannın ya- yınlarından da biriiklerimizin, ilk günkü duraklamayı atlatıp ilerlemeye başla- dıklanna işaret eden bültenler gelme- ye başladı. Burada, Kıbns harekâtının nasıl ge- lişip ne sonuca ulaştığını aktarmaya gerek olduğunu sanmıyorum. Bundan sonraki kesimde, Lübnan'da- ki büyükelçiliğimiz açısından Kıbns ha- rekâtı ile ilgili birkaç gelişmeyi anlatma- ya çalışacağım. • • • Kocatepe'den kurtarılan denizciler 26 temmuz sabahı, Lübnan'ın Tripo- li Liman Idaresi'nden bir telefon aldık. Mesajın özeti şu idi: "Köstence'den gelen bir gemimiz, Kıbns'ın kuzeyin- deki sularda, iki lastik bot içerisinde 35 Türk denizcisine rastlamış. Yorgunlar. Aralannda iki hafifyaralı var. Bu deniz- cileri, iki otobüsle şimdi size gönderi- yoruz..." Liman müdürüneteşekküret- tik. Durumdan, derhal Ankara'yı haber- dar ettik. Öğleden sonra bir uçak gön- dererek bu denizcileri aldıracaklannı, uçağa uçuş müsaadesi almamızj iste- diler. O arada Lübnan ordusu Genelkur- may Başkanı, General iskender Ga- nem, beni telefonla aradı. Bir asker olarak Türk askerine her zaman saygı duyduğunu belirttikten sonra Tripoli ü- manı'ndan öğrendiği gelişme üzerine, bize ne gibi yardımlarda bulunabilece- ğini sordu ve istediğimiz şeyler varsa bize yardımcı olması için kendisine ta- limat vermiş olduğu bir binbaşının adı- nı ve telefon numarasını verdi. Bizimkiler daha büyükelçiliğe ulaş- maflan, iki doktor, üç hastabakıcı ve ge- rekli tıbbi alet ve malzemeyi taşıyan bir askeri ambülans geldi. Bir kamyon da yepyeni ayakkabı, çorap, çamaşır ve hiç kullanılmamış er üniformalan getir- di. Diğer bir kamyon da baklava dahil, 40-50 kişiyi doyuracak kadar yiyecek bıraktı. Biraz sonra Kocatepe'den kurtulan denizcilerimiz de geldiler. İki yaralı, ayakta tedavi gördü. Büyükelçiliğin ola- naklarını seferber edip bu kardeşleri- mizin hertürlü gereksinimini yerine ge- tirdik. Banyo yaptılar, tıraş oldular, gön- derilen giysileri giydiler, yemekyediler... Öğleden sonra tam evvelce bize bil- dirilen saatte, bir uçağımız geldi. Kar- şıladık. Içinden, görevli bir deniz alba- yı indi. Apron'da, duran erlere ve erbaş- lara baktı. Hiç, o felaket olmamış gibi hepsi yi- ne göreve hazır bir birlikti bu... Albay, bizlere teşekkür etti, çocukları aldı, uçak havalandı, biz de arkalanndan dalıp gittik bulutlara... Bu konu ile ilgili olarak bir izlenimi- mi aktarmak istiyorum: Banş zamanında ağır işlediğini he- pimizin bildiği, sivil veya askeri "bürok- ras/"nin bir savaş içerisinde, ne denli etken ve süratli çalıştığı bir kez daha ortaya çıktı. Bu, biraz da bizTürklerin savaşçı bir ulus olmamızdan kaynaklanıyor galiba.. "Banş süreçlerinde de bu denli etken ve çabuk olsun" diye düşünmekten kendinizi alamazsınız. Yarın: Lübnan hükümetinin istekleri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle