Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Genel Yayın Yönetrnenı Orhan Erinç0 Dış Haberler. Ergun Balcı0 Istıhbarat Cengiz
Genel Yavın Koordınatörü Hikmct Vıldırım • Ekonomı Bûlent Kızanlık
Çetinkaya • Yazıışlerı Müdürlerı • K u l t u r :
Handan Şenkoken • Spor
îmtiyaz Sahibi: Berin Nadi # Haber Merkezı Müdürü Hakan Kara
0 Görsel Yonetmen Fikret Eser
• Fotoüraf Erdoğan Köseoglu #Bılgı-Belge
Edibe Suğra 0 \ urt Habcrlcn Mehmet Faraç
Yayın Kunıhı. tlhan SeJçnk (Başkan),
Orhan Erinç. Okta> Kurtböke,
Hikmet Çetinkaya. Şükran Soner,
Ergun Bakx Dinç Tayanç, fbrahim
Yıldız. Orhan Bunalı, Muslafa
Balbay, Hakan Kara.
Ankara Temsılcısı Mustafa Balbay 9 Haber Müdürir
Doğan Akın Atatürk Bulvan No 125, Kat.4, Bakanlıklar-
Ankara Tel 4195020 (7 hat), Faks 4195027 • Izmır
Temsıfcısr Serdar Kıak, H Zıya BK 1352 S 2 3 Tel
4411220. Faks: 4419117 # Adana Temsdcısı: Çam YigeDogu,
inonüCd 119 S NoiKatl.Tel 3522550. Faks: 3522570
Müessese Müdürü. Erol Erkut 0
Koordiıiatör Ahmet Konılsan 0
Muhasebe Bül«nt Yerter # klıre
HüseyinGürer#Işletme Önder
Çelik • Bılgı-tşlem Nail İnal •
Bılgısayar Sıstem. Mûrûvet Çikr
MEDYA C: • Yonetım
Kurulu Başkanı-Genel
Müdür Gülbin Erdnran
9 koordmator Reba
Işıtman O Genel Mudur
Yardımcısı MineAkdağ
MEDYA G : •
Yonettm Kurulu
Başkanı - Genel
Müdür l stün
Akmen •Mnrahhas
Qye BoraGönenf
Yıyunli)in ve Basan: Yenı Gun Haber Ajansı. Basın ve Yayıocılık A.Ş
Tûrkoca4ı Cad 39 41 Cağaloğlu 34334 Ist PK 246 Istanbul Tel (0 212) 512 05 05 (20 hat) Faks- (0'212) 513 85 95
6MART 19% tmsak:5.00 Güneş: 6.24 Ögle: 12.23 İkindi: 15.32 Akşam 18.07 Yatsı: 19.26 MEDYACTe! 514 0" 53 - 513 95 80 - 513 84 60-61. Faks 5118466
Hazır giyim
gösterisi
• Haber Merkezi-
Milano'da devam eden hazır
giyim gösterisi sûrüyor.
Byblos'ın, 1996-97 sonbahar-
kış kreasyonlannın
sergilendıği defılede.
izleyiciler, geleceğin buz
beyazı elbisesi olarak lanse
edilen streç elbiseyi çok
beğendiler. Kolsuz elbise
içine giyilen bir kazak ve
yıne bir beyaz ceketle takvıye
ediliyor.
İstanbul'da su
kesintisi
• Istanbul Haber Servisi-
Ömerli Barajı'ndan su alan
bölgelerin bir bölümünde
yapılacak bakım ve onanm
çalışmalan nedenıyle bazı
bölgelere yann saat 09.00'dan
ıtibaren 20 saat süreyle su
venlemeyecek. Su
alamayacak semtler şunlar:
Karaköy, Saraybumu,
Unkapanı, Eminönû,
Sultanahmet, Cankurtaran,
Kumkapı, Aksaray, Yenikapı,
Namıkkemal, Samatya,
Yedikule, Zeylinburnu,
Osmaniye, Bakırköy,
Yeşilköy, Florya, Beyazıt,
Fındıkzade, Çapa, Şehremini,
Topkapı, Silıvrikapı,
Kocamustafapaşa, Fatih,
Cevizlıbağ, Merter,
Tozkoparan, lncirli,
Kayışdağ, Bakırdağ, Dudullu,
Çekmeköy, Ümraniye, Türk-
Iş Bloklan, Içerenköy,
Göztepe, Erenköy, Suadiye,
Kozyatağı, Yenısahra,
Bostancı. Kadıköy, Moda,
Caddebostan, Fenerbahçe,
Bulgurlu, Kısıklı, Ferah
Mahallesi. Örnek Mahallesi.
Ünalan, Acıbadem,
Bağlarbaşı, Altunizade,
Burhaniye, lCaracaahmet,
Selimiye, Haydarpaşa,
Çiçekçı, Kuzguncuk,
Usküdar, Beylerbeyi ve
Kandılli.
Okuma-yazma
kursu
• lstanbul Haber Servisi-
Bahçehevler'de;
kaymakamlık, ilçe rrülli
eğıtım müdürlüğü, halk
eğıtım müdürlügü ve
belediyenin ışbirliği ile
okuma-yazma kursu
düzenlenecek. 1 Nisan
1996"dan itibaren de 90 saat
sürecek kurslann bitımınde
başanlı kursiyerlere sertifika
verilecek. 29 marta kadar
sürecek kurs kayıtlan için
575 40 34 numarah
telefondan bilgi
alınabilecek.
İstanbul CD'si
tanıtıldı
• İstanbul Haber Strvisi-
lstanbul Büyükşehir
Beledıyesı tarafından
hazırlanan ve kentın tarihine
ait tüm bilgılen içeren
"Istanbul CD-Rom"u,
Büyükşehır Belediye Başkanı.
Recep Tayyıp Erdoğan'ın
katıldığı toplantıyla tanıtıldı.
TMO, sattığı malı devleti zarara uğratarak geri alıp iç piyasaya sürdü
Hastalıklı buğday skandah
ECE TEMELKURAN
ANKARA - Toprak Mahsulleri
Ofisi Genel Müdürlüğü (TMO),
'Richco' adlı Alman fırmasına iha-
leyle sattığı ve resmi belgelere 'ka-
litefi ekmeklik buğday' olarak geçen
'yemlik' buğdayı, 3 ay denizde yük-
lü kalmasına karşın, 'ayıplı' olduğu
gerekçesiyle geri aldı.
Buğdayın 'ayıplı' olmasından. 'ka-
lhefi ekmeklik' raporunu veren gözet-
men firmalar ile Richco'nun sorum-
lu bulunmasına karşın, TMO'nun
devleti zarara uğratacak geri alımı
yapması dikkat çektı. Depolamanın
yapıldığı TMO Iskenderun Bölge
Müdürlüğü'nün, Richco adına 1 mil-
yon 213 bin dolar olarak kayıtlara
geçirdiği kira borcu, Genel Müdür-
lük tarafından 65 bin dolar düzeyin-
de tutularak tahsilat küçük rakam
üzerinden yapıldı. Hastalıİdı buğday,
ofis tarafından iç piyasaya sürüldü.
Suçlanan dönemde TMO Genel Mü-
dürlüğü görevini sürdüren Tîmuçin
Turan, "Bu ölüyü bir şekilde kakür-
mak gerekiyordu. Mecbur kaldık"
dedi.
Resmi belgelere göre TMO'nun,
1992 yıhnda açtığı 100 bin tonluk
yemlik buğday ihalesinı 'Richco' ad-
lı Alman firması kazandı. Richco ile
bağıtlanan anlaşma uyannca. taraf-
lar, buğdayın kalitesini belirlemek
üzere birer gözetmen fırma seçtiler.
• Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü, "Richco'
adlı Alman firmasına ihaleyle sattığı buğdayı hiçbir
sorumluluğu olmamasına karşın devleti zarara uğratarak
geri aldı. Hastalıklı buğday, uluslararası pazarlarda
satılamayınca ofis tarafından iç piyasaya sürüldü.
lki gözetmen firma, ihaleye çıkan- rü Tîmuçin Turan bunu kabul etme-
lan yemlik buğdayın Türk ekmek-
lik buğdayı' olduğu yolunda rapor
verdı. Gümriik alış beyannamesı. kon-
şımento, TMO'nun kestığı fatura ve
dığer resmi belgelere 'ekmeklik buğ-
day' olarak geçırilen buğdayın kali-
tesı de *çok yüksek' göstenldı. Rich-
co'nun, TMO'dan aldığı buğdayın 24
bin tonluk bölümü, Özbekıstan'a gön-
deriImek üzere Şubat 1993 'te 'ZJato-
ust' adlı gemıye yüklendı. Satış işle-
mi 'FOB' olarak gerçekleşti. FOB
kurallan uyannca TMO'nun malın ka-
htesıne ılişkın sorumluluğu yükle-
me ışlemıyle sona erdı.
Buğday geri geliyor
Özbekıstan yetkılilen. 'mantarbu-
laşmış' ve 'sürmeü' olduğu gerekçe-
siyle gönderilen buğdayın 7 bin to-
nunu alarak 14 bin tonluk bölümü-
nügemiden indirmedı. Richco, TMO
ile yaptığı sözleşmede kendı belırle-
diği gözetmen firmanın 'kaJiteli buğ-
day' raporu bulunmasına karşın, ku-
ruma başvurarak malın 'ayıpü' oldu-
ğunu ve geri alınması gerektığini sa-
vundu. Dönemin TMO Genel Müdü-
yınce Richco, buğdaya dünya piya-
salannda müşteri bulacağını, ancak
bu süre içınde ödeyeceği kira bede-
li karşılığı malın 'emaneten' TMO sı-
lolannda saklanmasını teklıfetti. Da-
ha önce sorumluluğu satış kurallan
uyannca reddeden eski Genel Müdür
Timuçin Turan, bir süre sonra Rich-
co'ya gönderdiği yazıda 'Yıllardır
süregelen karşıhku ticari faalhetle-
rimiz dairesinde size yardımcı oiarak
mağduri\ttinizi önlemek amacıyla'
ifadesını kullanarak firmanın iste-
mını kabul ettı. Richco, taahhüt ettı-
ği sürede dünya pıyasalannda alıcı bu-
lamadı. Depolarda 8 ay tutulan buğ-
day ıçın Richco'nun TMO'ya taah-
hüdü uyannca 1 milyon 213 bin 744
dolar 70 cent kıra borcu ve parasal
ceza hesaplandı. Ancak sonrakı işlem-
lerde, Richco'nun kira \e ceza bor-
cu, Tanm ve Köyişlen Bakanlığı Tef-
tiş Kurulu raporlan doğrultusunda
TMO'nun mali kayıtlanna yaklaşık
65 bin dolar olarak geçinldi. Sadece
bu bedelin tahsil edılmesiyle yetini-
lerek dosya kapatıldı. Buğday da
TMO tarafından, düşük fiyatla iç pi-
yasaya sürüldü.
Konuya ilişkin Cumhuriyet'in so-
rulannı yanıtlayan dönemin TMO
Genel Müdürü Timuçin Turan, ış-
lemlerin denetimi sırasında, kendilc-
rine yöneltilen soruya yazılı yanıt
gönderdiklerini söyledi. TMO Dış
Tıcaret Daire Başkanı Fikret ErgH
ner'in imzasıyla gönderilen yanıtta,
'iç piyasada saölan buğdayın fiyar>
nın Richco firmasına satış yapılan fi-
yatm üzerinde' oluştuğu ve TMO'ya
ek kâr sağlandığı belirtildi. Ancak
belgeler üzerinde yapılan inceleme,
Erginer'in, 7 ay önce Alım ve Mu-
hafaza Daire Başkanlığı'na gönder-
diği yazıda, yanıtta savunduğu görü-
şe ters düşerek tartışılan buğdayın iç
piyasaya "düşük fiyatla' satıldığım
vurguladığını ortaya koydu.
Eski Genel Müdür Turan. 1 milyon
213 bin dolar olarak hesaplanan ki-
ra ve ceza bedelinın sadece 65 bin do-
larlık bölümünün tahsil edilmesinde
usulsuzlük olmadığını savundu.
'Mecbur kaldık'
Anlaşma uyannca kurumun so-
rumluluğu bulunmamasına karşın
hastalıklı buğdayın neden TMO ta-
rafından geri alındığı sorusuna, Tu-
ran şu yanıtı verdi: "Mecbur kal-
dık..\dam getirmi^ malıru depolara
koymuş. Kira \eremi;.or. malı da al-
mıyor. Birşekilde bu cenazenin kalk-
ması lazını. Biz de iç pi> asada sattık,"
Yeşil saha zengiıılere kaldı• Avrupa'da yalnızca
para hedeflenerek
yapılan düzenlemeler,
fiıtbola zarar vermeye
başladı. Bundan
böyle Avrupa
kupalannda zenginler
oynayacak, yoksullar
seyredecek.
CUMHUR CANBAZOĞLL
Futboldaki değişiklikle-
ri izlemek zorlaştı, kapalı
kapılar ardında her an bir
şeylertersyüz ediliyor. Işık-
lı oyuncu değiştirme lev-
halan, uzatma dakikalannın
ışıklı skor levhasında se-
yirciye gösterilmesi gibı ye-
nilikler, futbolun renklen-
mesi açısından olumlu so-
nuçlar getirebilir. Ancak
yalnız para hedeflenerek
yapılan yenilikJer, TV'nin
bitmek bilmeyen istekleri,
fiıtbola zarar vermeye baş-
ladı. Şampiyonlar Ligi ve
ardından Kupa Galıplerı
Kupası'nın genişletilmesi.
UEFA Kupası'nın 91 ta-
kımdan 119 takıma çıka-
nlması, Intertoto'nun baş-
laülması, ilk bakışta futbol-
da fazla ileri gitmemiş ül-
kelerin lehine görülebilir.
Ancak ilk turdan sonra mey-
danın büyüklere kalması,
güçlü takımlan bir an ön-
ce Şampiyonlar Ligi'nde
toplayıp TV'den gelecek
la paylasmanınamaçlandı- ^
e m
sisteme göre, kupaiarda şampiyon oluriarsa gelecek yil İtalyanlar, Avrupa kupalanna 14 takımla kaölacaklar.
ğı açıkça ortaya çıkıyor. Buplan, ku-
lüplerin başan puanına bakarak lig
şampiyonlannın büyük bölümünü
Şampiyon Kulüpler Kupası'ndan
çıkanp UEFA Kupası'na gönder-
mekle uygulamaya konuldu. Hesa-
ba göre büyükler, fazla vakit geçir-
meden zirveye yükselip kendi ara-
lannda oynayacaklardı. Küçük ül-
keler itiraz etmişlerdi, ancak UE-
FA'daki oyunlan bozmaya güçleri
yetmemişti.
Galatasaray'm verdiği ders
O dönemde futbolda büvük-k"ü-
çüğun olmayacağım, küçüklerin de
iyi işler yapabileceğinin en güzel
örneğini Galatasaray verdi. Manc-
hester United karşısında hiç şans
tanınmayan Galatasaray, güçlü ra-
kibini eleyerek Şampiyonlar Ligi'ne
yükseldi ve 'topun yuvaıiak oldıı-
ğunu' kanıtladı. Ama yine bir şey de-
ğişmedi...
Şu anda her şey, Şampiyonlar Li-
gi'ni Avrupa Süper Ligi'ne döndür-
meye yönelik işlıyor. Avrupa bası-
nı da günlerdir Bosman olayının bu
değişikliğe yol açmak için UEFA'ran
bilgisinde patlatıldığını konuşup kü-
çük kulüpleri uyanyor. Diğer yan-
da Bosman'ın çıkışmdan sonra trans-
ferden hiç para alamayacak kulüp-
lenn ancak TV gelırleriyle besle-
neceğıni belirten UEFA üst düzey
yöneticıleri, on ay sürecek şampi-
yonalarla bir futbol şöleni yaşana-
cağını. bol para akacağını iddia edi-
yorlar. Ancak sistemın birkısırdön-
gü haünde işleyeceği ortada. Bü-
yük takımlar, kaliteli oyuncularyar-
dımıyla üst turlara çıkacaklar, daha
fazla para kazanacaklar, daha iyi
oyuncular transfer ederek yine üst-
te olacaklar. Aslında bu sistemi Mi-
lan Başkanı Silvio Berlusconiyıllar
önce önermiş o dönemde ttalyan ba-
sını 'Zenginler oynayacak, fakirier
seyredecek' şeklinde yorumlar yap-
mışlardı...
Platini ve Havalange karşı
Şu anda yeni sisteme göre, kupa-
iarda şampiyon oluriarsa gelecek
yıl ttalyanlar, Avrupa kupalanna 14
takımla çıkacakJar, yani ltal>anlar
aşağı yukan iki ligi birlikte oynaya-
caklar. Futbolcularmıllı maçlarha-
ricınde 80 maçta forma giymek zo-
runda kalacaklar. UEFA'nın zirve-
sinde alınan bu kararlara tepkiler
de geliyor. Platini, Avrupa'da karşı
kampanyabaşlatırken FIFA Başka-
nı Havalange da kararlann gözden
geçirilmesmi istiyor. Tartışılan ko-
nular, futbolda böyle bir modernı-
zasyona gerek olmadığı, TV'den de-
vamlı maç yayımlayarak ınsanlann
bıktırılacağı, futbolun endüstriyel
maldan çok bir kültür şeklinde al-
gılanmasının gerektiğı noktalann-
da yoğunlaşıyor. Değişikliğe karşı
çıkanlara göre son kararlarla futbol
kansere yakalanmış durumda, acil
tedavi olmazsa 2000 yılına
çıkamayacak.
*; Sayın Demirç/'den aynen...
Diyanet'ten 'Fetvalar Kitabı9
ANKAR\ (Cumhumet Bürosu) -
Diyanet Işleri Başkanlığı Din lşleri
Yüksek Kurulu, mezar yaptırmaktan
kürtaja kadar birçok soruyu
yanıtlandığı bir "Fetvalar Khabr
yayımladı. Fetvalarda. insan
saçından yapılan peruk takmak.
dövme yaptırmak ve sigara içmenin
"haram" olduğu vurgulandı.
Cinsel tecavüze uğrayan Bosna-
Hersekli kadınlann gebeliklerine
tıbbi müdaheleyle son vermek
istemine fetvayla izin çıkarken
gebeliği önlemede "spiral"
kullanılması da sakıncalı
bulunmadı. Başkanlık, halk
arasındakı yaygın kanının aksine, iki
bayram arasında nikâh
kıyılabileceğini, tersini savunmanın
sağlam bir dayanağı olmadığını
bıldirdi. Diyanet lşleri Başkanlığı,
yurttaşlann yurtiçi ve yurtdışından
yazılı ve telefon aracılığıyla dini
konularda yönelttikleri sorulan
yanıtlanyla birlikte "Fetvalar
Khabı"nda topladı. 109ayn
konunun ele alındığı "rehber" satışa
sunuldu. Diyanet îşlen Başkanlığı
yetkilileri, kamuoyunun kitaba
büyük ilgi gösterdiğini ve ikinci
• Diyanet lşleri Başkanlığı
yetkilileri, peruk takmaktan
iki bayram arasında evliliğe
kadar birçok özel sorunun
yanıtlandığı 'Fetvalar
Kitabf nın 2. baskısının
çıkacağını söylediler.
baskının çıkmak üzere olduğunu
bildird Diyanet, ölen bir kimsenin
defhedildiği yerin kaybolmasını
önlemek için mezar yapımını, büyük
paralar harcanmaması koşuluyla
uygun gördü. Konu fervada "Mezar
için yapılan harcamalann ölü ve diri
için hiçbir yaran bulunmadığından,
büyük paralar sarf ederek mezar
yaptırmak israfhr, israf ise dinimizde
haramdu"" biçiminde aktanldı.
Kitapta, insan saçından yapılan
peruk takmanın dinen caız
görüuTiediği belirtildi. Bir hadiste
geçen, "Allah, iğreti saç takan ve
taktıran Idmseye lanet eder"
sözleri anımsatılarak "Ancak,
insan saçından başka şeylerden
yapılan peruğu takmakta
sakınca yokrur" denildi.
tslam dininde yasaklar listesinde yer
alan dövme için verilen fetvada da
"V'ücuda iğneier batınlıp açılan
deiiklere boyab maddeler konularak
yapılan dövme, sağtık açısından
zarariı olduğu gibi. dinen de
yasakJanmıştır" görüşü kaydedildi.
Fetvada aynca, peygamberin. dövme
vapan ve yaptıran kişilere lanet
ettiği de belirtildi.
Sigara haram
Din lşleri Yüksek Kurulu,
sigaranm haram olduğunu
vurgularken konuyu önce sağlık
yönünden ele aldı. Kunıl, verdiği
fetvada, "Dinimi/, kişinin
kendisine ve başkasına zarar
\ermesini, eza etmesini ve israfi
haram kılmıştır" dedı Diyanet,
kamuoyunda yaygın olarak yer eden
"İki bayram arasında nikâh
yapılmaz" inancma da karşı çıktı.
Fetvalar Kitabı'nda, Şeker Bayramı
ile Kurban Bayramı arasında düğün
ve nikâh sözleşmesi yapılmasmda
dinen bir sakınca olmadığı
belirtilerek "Nhekim Hazreti
Peygamber Efendimiz, Hazreti Ayşe
annemizle şevval ayında
evlenmiştir" denildi.
SEYAHATNAME YAVUZGÖR
1973-74 olaylarıLübnan'ın başındaki sorunların en
önemlisi, bu ülkeyi hiçbir zaman tanı-
mamış olan ve burayı, "Büyük Suri-
ye"nin bir parçası olarak nitelendiren,
Suriye'nin "rahatsız edici" davranışla-
rı idi. iç savaş çıkınca, Suriye birlikleri,
ellerini kollannı sallaya sallaya işgale gi-
riştiler ve hâlâ da çıkmış değildirter...
Ayrıca Güney Lübnan'daki "Merca-
yun" bölgesinde ve Sayda, Sur civa-
nndayerteşmiş bulunan Filistin koman-
dolarının ikide bir israil'e yönelik saldı-
nlan, karşı tarafın tepkisi ile karşılaşı-
yor, Israil komandolan da karşı tarafa
geçip operasyonlar düzenliyor; Israil
uçakları sık sık tepemizden keşif uçuş-
ları yapıyordu.
Bu karmaşa içerisinde Hıristiyanla-
rın önderlerinden Şeyh Pierre Gama-
yel'in, örgütleyıp finanse ettiği, "Kata-
yip" Hıristiyan milisleri de tepeden tır-
nağa silahlı olarak serbestçe ortada
dolaşıyorlardı.
10 Nisan 1973...
Gece yarısı, makineli tüfek sesleri
işittik. Bu, Beyrut'ta sık sık tanık oldu-
ğumuz olaylardan bıridir diye, pek önem
vermedık. Ertesı gün, öğrendığimize
göre 60 kadar Israil komandosu, her-
kesın "p;yasa" yaptığı kordon boyuna
çıkıp önceden sağlanmış otobüse bi-
nip üç tane önemli-Filistin liderini, ev-
de basıp öldürmüş ve sıynksız geri git-
mişlerdi.
Tanıdığım bir Lübnanlı 2. Büro'dan Hı-
ristiyan Albay'a, "Hadi geldikleıini ha-
ber almadınız. Dcnüşlerinde, sahilde
bir tertibat alamaz mıydınız?" diyecek
oldum. "Bana dokunmayan yılan..."
gibisinden bir yanıt verdi. Albay'ın, bu
operasyondan haberdar olduğu izleni-
mı uyandı.
Sonra tanıdığımız bazı Filistinliler, bu
operasyonda Lübnan-lsrail işbirliği ol-
duğunu söyledi.
Yom Kipur savaşı...
6Ekim1973;öğlesa-
atlerinde radyolardan
işittik; Suriye ve Mısır,
en önemli Musevi dini
bayramı olan "Yom Ki-
pur" (Yevm-ı Kebir) gü-
nüne rastlayan o gün,
bıri kuzeyden, diğeri gü-
neyden israil'e savaş aç-
mışlardı.
İlk iki üç gün, Israil bir-
likleri savunmada epey
bocaladılar... Araplar, her
an Ürdün ordusunun da
doğudan saldırıya ge-
çeceğini ve Israil'in işi-
ni bitireceklerıni uma-
dursunlar, Kral Hüse-
yin, yerinden kıpırda-
madı bile...
Ondan sonraki süre-
de israil, elindeki bütün
olanaklan kullanıp üs-
tün bir strateji ve taktik sergileyip 22
ekimde ateşkese varan bu savaştan da
galip çıktı.
Beyrut göklerinde, sık sık Suriye
Mig'leri ile israil Mirage'lan arasında
cereyan eden "hava savaşlan'natanık
olduk. Lübnan halkı, birtenis maçı sey-
redergibı dürbünle, dürbünsüz bu pa-
tırtıyı seyretti aşağıdan...
Kıbrıs Harekâtı
19 Temmuz 1974; akşam gazetele-
ri, "Türk donanması Akdeniz'de" man-
şeüeri attı. Birşeyler olmasını biz de bek-
liyorduk, ama tabii ertesi sabah adaya
çıkılacağından haberimiz olamazdı.
Adını vermemeyi tercih ettiğim, bir
lüks otelde barmen pozunda bir Ingi-
liz istihbarat ajanı vardı. "Dur baka-
lım... Bu adamda ne haber var?" 6ü-
şüncesi ile geç saatte uğradım... Ben
ona bir şeyler söylemeden ingiliz, "Sör..
donanmanız?" diyor. "Bana ne soru-
yorsun. Amiral fılan değilim ki..." de-
dim.
Arkasından da "Şu sıralarda Kıbns
civannda birçok savaş gemisi dolaşı-
yor.."diyorİngiliz... "6. Filo, Sovyetge-
mileri, İngiliz firkateynleri, Yunan savaş
gemileri..." diye ekliyor.
"Bu yarım yamalak sözlerden ne an-
lam çıkarmalı?" Benden bilgi almak
için "provokasyon" mu yapıyor? Bu, za-
yıf bir olasılık.
Çünkü benim olup biteceklerden ha-
berim olmayacağım bilecek kadar de-
neyimli... Adamın, bana bu sorularla
bir mesaj iletmeye çabaladığı izlenimi
oluştu. "Kıbrıs suları tehlikeli... Şu sı-
ralarda oralarda pek dolaşmayın..."
anlamına gelebilir bu. Bu mesajı da
Ankara'ya ulaştıracağımı sanıyor her-
halde...
•••
Saat 05.30. 4 Temmuz 1974... Ba-
şucumdaki telefon çalıyor. Şimdi Bos-
na'da büyükelçilik görevi yapan ikinci
Kâtip Şükrü Tufan bu arayan... "Baş-
ladı" diyor.
Bütün büyükelçilik personelini uyan-
dınp derhal göreve gitmelerini söyle-
dik Şükrü'ye...
Biraz sonra da Ankara'dan telsiz me-
sajlan gelmeye başladı. Bu ilk mesaj-
lar, Silahlı Kuvvetler'ce hava ve deniz
seyrüseterleri için "tehlikeli bölge" ilan
edilen bölgelerin koordinatlannı veriyor-
du.
Biz de bu bilgilerı, Lübnan ilgilt ma-
kamlanna ulaştınyorduk.
24 temmuz günü Kıbns'tan yayın ya-
pan FM ve ortadalga radyolannı din-
lemeye koyulduk. Rumca ve Ingilizce
yayın yapan istasyon, karaya çıkanlan
biriiklerimizin neredeyse hepsinin de-
nize döküldüğünü iddia ediyor. Adada-
ki BBC istasyonu ise bu yayın örgütü-
ne özel "yapmacık" bir tarafsızlık ge-
leneğine devam ediyordu.
Bizim radyo istasyonlanndan da alı-
nan izlenim, işlerin 24 temmuz günü pek
de istendiği biçimde gelişmekte oldu-
ğu intibaını vermiyordu.
Hepimiz, suskun bir bekleyiş içinde
idik, ama gerçek şu ki, hiçbirimiz bu işin
başarısızlıkla sonuçlanacağına dair en
ufak bir kuşku duymuyorduk.
25temmuzda hava"değişti... Rum
radyosunun öğle yayını. Ve ses tonu,
oldukça telaşlı ve asabi bir havaya gir-
di.
VOA gibi, Fransız istasyonlannın ya-
yınlarından da biriiklerimizin, ilk günkü
duraklamayı atlatıp ilerlemeye başla-
dıklanna işaret eden bültenler gelme-
ye başladı.
Burada, Kıbns harekâtının nasıl ge-
lişip ne sonuca ulaştığını aktarmaya
gerek olduğunu sanmıyorum.
Bundan sonraki kesimde, Lübnan'da-
ki büyükelçiliğimiz açısından Kıbns ha-
rekâtı ile ilgili birkaç gelişmeyi anlatma-
ya çalışacağım.
• • •
Kocatepe'den kurtarılan
denizciler
26 temmuz sabahı, Lübnan'ın Tripo-
li Liman Idaresi'nden bir telefon aldık.
Mesajın özeti şu idi: "Köstence'den
gelen bir gemimiz, Kıbns'ın kuzeyin-
deki sularda, iki lastik bot içerisinde 35
Türk denizcisine rastlamış. Yorgunlar.
Aralannda iki hafifyaralı var. Bu deniz-
cileri, iki otobüsle şimdi size gönderi-
yoruz..." Liman müdürüneteşekküret-
tik.
Durumdan, derhal Ankara'yı haber-
dar ettik. Öğleden sonra bir uçak gön-
dererek bu denizcileri aldıracaklannı,
uçağa uçuş müsaadesi almamızj iste-
diler.
O arada Lübnan ordusu Genelkur-
may Başkanı, General iskender Ga-
nem, beni telefonla aradı. Bir asker
olarak Türk askerine her zaman saygı
duyduğunu belirttikten sonra Tripoli ü-
manı'ndan öğrendiği gelişme üzerine,
bize ne gibi yardımlarda bulunabilece-
ğini sordu ve istediğimiz şeyler varsa
bize yardımcı olması için kendisine ta-
limat vermiş olduğu bir binbaşının adı-
nı ve telefon numarasını verdi.
Bizimkiler daha büyükelçiliğe ulaş-
maflan, iki doktor, üç hastabakıcı ve ge-
rekli tıbbi alet ve malzemeyi taşıyan bir
askeri ambülans geldi. Bir kamyon da
yepyeni ayakkabı, çorap, çamaşır ve
hiç kullanılmamış er üniformalan getir-
di. Diğer bir kamyon da baklava dahil,
40-50 kişiyi doyuracak kadar yiyecek
bıraktı.
Biraz sonra Kocatepe'den kurtulan
denizcilerimiz de geldiler. İki yaralı,
ayakta tedavi gördü. Büyükelçiliğin ola-
naklarını seferber edip bu kardeşleri-
mizin hertürlü gereksinimini yerine ge-
tirdik. Banyo yaptılar, tıraş oldular, gön-
derilen giysileri giydiler, yemekyediler...
Öğleden sonra tam evvelce bize bil-
dirilen saatte, bir uçağımız geldi. Kar-
şıladık. Içinden, görevli bir deniz alba-
yı indi. Apron'da, duran erlere ve erbaş-
lara baktı.
Hiç, o felaket olmamış gibi hepsi yi-
ne göreve hazır bir birlikti bu... Albay,
bizlere teşekkür etti, çocukları aldı,
uçak havalandı, biz de arkalanndan
dalıp gittik bulutlara...
Bu konu ile ilgili olarak bir izlenimi-
mi aktarmak istiyorum:
Banş zamanında ağır işlediğini he-
pimizin bildiği, sivil veya askeri "bürok-
ras/"nin bir savaş içerisinde, ne denli
etken ve süratli çalıştığı bir kez daha
ortaya çıktı.
Bu, biraz da bizTürklerin savaşçı bir
ulus olmamızdan kaynaklanıyor galiba..
"Banş süreçlerinde de bu denli etken
ve çabuk olsun" diye düşünmekten
kendinizi alamazsınız.
Yarın: Lübnan hükümetinin
istekleri