Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 MART 1996 SALI
14 KULTUR
Çehov'ım 'Martı'sıAITPdaAYŞEGÜL YÜKSEL
Çehov'un dört başyapıtından ilki ve ka-
nımca en bü\üğü olan "Martı"yı dört kez
izleme olanağı buldum bugüne dek. İlki
Harbıye'deki Kenter Tiyatrosu'nun yeni
yapıldığı yıllarda sunulan bir Kent Oyun-
culan yapımıydı. Nina'yi Yıldız Kenter.
Treplev'i Müşfik Kenteroynuyordu. Met-
ni pek iyi anlayamamış, ama sahne olayı-
nın büyûsüne kapılıp gitmiştim. Bir müzik
başyapıtını ilk izleyişinizde yaşadığınızka-
fa/yürek kanşıklıgına eşlik eden hayran-
hk! En çok anımsadığım, yakışıklı Trep-
lev'in ölmesinden duyduğum üzüntü, bir
de Yıldız Kenter'in yorumunda ve görün-
tûsünde iyice vurgulanmış olan "marö"
nitelikleri. ("Marö" imgesinin neyi simge-
lediğini, öğrenci coşkusuyla gûnlerce tar-
tışmıştık.) Duygusal anlan ağır basan bir
melodram olarak yorumlanmıştı oyun.
Yücel Erten'in lstanbul Devlet Tiyatro-
su'ndasahnelediği "Marti"yı izlediğimde
ise bu "tiyatro"ya dönüştürûlmüş senfo-
nik şiırin her notasını ezbere biliyordum ve
enstrümanlann binnden çıkan rahatsız edi-
ci sesleri ayırt edecek durumdaydım. Yü-
cel Erten, çaptan düşmüş burjuvalan gü-
lünçleştiren bir trajikomedi çıkarmıştı
"Marü"dan. Oyun, tıpkı Kenterler'in
"Martt"smda olduğu gibi, oyun kişileri-
nin gerektirdiğinden daha yaşlı oyuncular
tarafından sahneleniyordu. Erten'in yoru-
muna katılamamıştırn, ancak Zuhal Ol-
cay'ın Nina'daki duyarlı oyunculuğu soluk
kesiciydı. Oyunun "martı"sı Nina'ydı, tıp-
kı Kent Oyunculan yapımında olduğu gi-
bi.
1988 yazında Pans'te Odeon Tiyatro-
su'nda izleme şansına eriştiğim "Martı''
ise Sovyet sinema yönetmeni Konçalovs-
Id'nin tiyatrodaki ilk denemesiydi. Bu ya-
lın yapımın temel görsel öğesi ışık tasan-
mı yoluyla oluşmuştu; söz, bakış, mimik,
hareket ve ses. parçalan birbinnden ayn-
lamayacak bir bütün içinde dinginlikle
bungunluk arasında gidip gelen yalnızca
müzik yoluyla sağlanabileceğı düşünülebi-
len bir "ezgi" / "uyum" buluşmasma kat-
kıda bulunuyordu.
Fransızca bilmememe karşın, ayırtılan-
na (nüans) notadan izliyormuşçasma vara-
bildiğim bu yapımın o güne dek izlediğim
en doğru "Martı'' "icrası" olduğunu söy-
lemeye gerek yok. Ne "melodraın"çağnş-
tıran vurgular ne de gülünçleştırmeye yö-
nelik görsel ışitsel abartmalar. Her şey an-
cak yaşamda olabileceği düzeyde acınası
ve gülünç, oyun kişileri, birlikteliklerinin
yok edemediği "yalnızhk"lan içinde "bu-
rukluk"la "sevinç"in. öfkeyle sevecenlı-
ğin, göstenşle çaresizliğin çözülmez bir
yumak oluşturduğu teatral ortamdayaşıyor
ve devıniyorlardı, yalnızlıklarını karşıla-
nndakiyle, sanki onlarla konuşuyormuş-
çasına, ama gerçekte kendi kendilerine ko-
nuşarak paylaşan insanlann sıradan dünya-
sından, sıradışı bir kesit...
'Geleceksizliğin dramı'
Bu Fransız yapımında "martı'' Nina de-
ğildi. "Martı" bir "simge" değildı çünkü.
Çehov 'un "gerçekçi" tıyatronun ilk büyük
yaratıcısı Henrik Ibsen'in "Yahan Ordeği",
"Hortlaklar" gibi başlıklar yoluyla, bu
oyunlannın "melodraınatik" olay örgüsü-
nü imgesel boyutta şıırselleştırişine sanki
"nazire" olsun diye oyununa yerleştiriver-
diği bir ımgeler dizgesınin anahtar sözcü-
ğüydü sanki.
Oyunun "melodram"la ilintili tek olay
dizisınin (Treplev-Nina-Trigonn'in oluş-
turduğu çözümsüz "aşküçgeni" bağlamın-
da olan bitenlerin), her kullamlışında fark-
lı göndermeler yapan "marU" sözcüğüyle
betımlendiği bir anlatım aracı... Çehov,
"melodram" modasına tutkun seyircisine
"marüizlegi" (teması) yoluyla ince hüner-
lerinden birinı sunuyordu.
Gerçekte oyun "martı'' imgesinin sanp
sarmaladığı "aşk üçgeni"ni oluşturanlar
kadar, oyunda yer alan tüm kişiler üstüne-
dir. Çehov, "yaşbca kuşak" olarak adlandı-
nlabilecek altı oyun kişisini, eşyapılı ba-
ğıntılar kurma yoluyla "kent" (çiftlik sa-
hibi / saygın hukukçu Sorin, kızkardeşi /
ünlü oyuncu Arkadina, sevgilisi / ünlü ya-
zar Trigorin) ve "köy" (çiftliğin çaptan
düşmüş kâhyası Sambrayev, kansı Paulina
ve Polina'nın uzatmalı "gönûl yarası" Dr.
Dorn) uzamlannda karşıtlaştırmış, köy
uzamındakileri "geçmişteki, arnk geçersiz
degerlerv>
le sanp sarmalarken kent uza-
mındakileri "şimdi geçerii olan, ama çokya-
u dönem Ankara Devlet
Tiyatrosu'nca sunulan
" Martı"nın yönetmenleri,
Azerbaycanlı bir çift: Zamine ve Fuad
Raufoğlu. Yönetmenlerin çalışmasının
en önemli erdemi, oyunun ülkemizde
genellikle Çehov'un sahne yapıtlarına
pek yakıştınlan, aşın şiirsel
duygusallıktan anndınlmış olması.
Oyun kişileri, konumlan ne olursa
olsun, gündelik yaşamın gerektirdiği
biçimde konuşuyorlar ve deviniyorlar
sahnede.
;miz çalışılmış, ancak Çehov'un
özene bezene oluşturduğu anlam
dizgelerine pek de özen
gösterilmemiş bir yapım var karşınızda.
Çehov'un senfonik şiirini izlerken ne
"şef "in yorumuna katılabiliyorsunuz
ne de orkestradan zaman zaman çıkan
yanlış seslere ya da notalardaki
atlamalara.
kında vitiverecekdeğerler"e sıkı sıkıya tu-
tunma eylemi içinde dondurmuştur.
Maşa, Treplev, Nina ve Medvedenko "dan
oluşan "genç kuşak" ise "uzam" ye "za-
tnan" (köy/kent ve şımdi/gelecek) içinde
sıkışıp kalmıştır. Çöküşe geçmiş olan fe-
odal düzenin değerleri onlar içm bir anlam
taşımaz, kentsoyluluk bağlamında. bir ön-
ceki kuşağm ulasabildiği, ancak geçerlili-
ğini yitirmeye yüz tutmuş başan çizgisi de
onlann çok uzağındadır. Bu "yitik kuşak"
için belki tek şans, "gelecegin Rusyası"nın
değerlerini yaratmaktır. Bunu yapamazlar,
yapamadıklan için de mutsuzluğa, yanm
yamalak başanlara ve geleceksizliğe tut-
saktırlar.
Ekonomik ve toplumsal açıdan çökmek-
te olan Çarlık Rusyası'nın son çocuklan-
dır onlar. Aile bağ'.an ve "aşk"bile koru-
yucu gücünü esirgemiştir onlardan. (Genç-
lerden her biri "umutsuz" bir aşkın peşin-
dedir.) Sovyet Devrimi'yle gelecek "ye-
nTdüzen içinde, Çehov'un bu oyundaki
insanlanndan hiçbirine yer yoktur. Çehov.
çok dizgesel bir bilinçlilikle seçtiği oyun
kişilerinin duygu. düşünce \e ilişkileri yo-
luyla "geleceksizliğin dramTnı yazmıştır.
Bu dönem Ankara Devlet Tiyatrosu'nca
sunulan "Martı"nın yönetmenleri, yüksek
tiyatro eğitimlerini Petersburg ve Mosko-
va Devlet konservatuvarlannda yapmış,
Azerbaycanlı bir çift: Zamine ve Fuad Ra-
ufoğhı. Her ikisi de yeni açılan Selçuk Üni-
versitesi Devlet Konservatuvan Tiyatro
Bölümü'nde öğretim üyesi. 1980 yılında.
Moskova'da düzenlenen Çehov Oyunlan
Festivali'ne "Vanya DayTdaki başanlan
nedeniyle ödül almışlar.
Konuk yönetmenlerin çalışmasının en
önemli erdemi, oyunun, ülkemizde genel-
likle Çehov'un sahne yapıtlanna pek yakış-
tınlan, aşın şiirsel duygusallıktan anndınl-
mış olması. Oyun kişileri, konumlan ne
olursa olsun, gündelık yaşamın gerektirdi-
ği biçimde konuşuyorlar ve deviniyorlar
sahnede.
Ne gereksiz iç çekişler, ne duygusal taş-
kınhklar ne de oyunculann gözlerini "gam-
hbaykuş" tavnyla salonun yüksek birnok-
tasına dikerek gözlerinde beliren yaş dam-
lacıklan eşligindc attıklan dokunaklı tirad-
lar. Çehov'un oyun kişilerine, kişilikleri
doğnıltusunda yüklediği güldüriicülük de
doğal bir akış içinde yansıtılıyor. Oyun ki-
şilerinin yaşıyla oyunculann verdiklerigö-
rûntü birbirine denk. Oyunun akışı da tu-
tarlı birtempoya oturtulmuş. Bu nedenler-
le, seyircı için elverişli bir seyirlik ortam
sunulmuş.
Ancak. önceki paragraflarda ballandıra
ballandıra anlattığımız Çehov tadına (ez-
gi uyum bütünlüğüne) bir türlü ulaşamı-
yorsunuz. Her şeydcn önce, "senfonik şi-
ir"in kimi "leitmotiPleri -sanki belli olma-
yacakmış gibi- çıkarıverilmiş. (Sözgelimi,
Maşa'yaolan aşkı uğrunahergün kilomet-
relerce yürüyerek çıftliğe gelen yoksul öğ-
retmen. kahırlı. ama yaşama bağlı Medve-
denko'nun hiçbir koşulda çıftüğin araba-
lanndan ya da atlanndan birine binemeye-
ceği, yine de sonradan kansı olan Ma-
şa'nın. kayınvalidesinin ve kayınpederinin
tûm küçûmsemelerine karşm, hızlı yol ala-
masa da "yürûme" -sevme ve ezılerek de
olsa yaşama- gücûnü sürdürdüğü, oyunun
ilk bölümün sonuna doğru birkaç replik at-
landığı için, sezdirilemiyorseyirciye.)
Ya da jest ve mimikler yoluyla, metinde
tam tersıni gördüğümüz anlamlar üretil-
miş. Trigorin. Nina'yayöneldiği ilk günün
anısı olarak doldurulmasını istedigi ölü
martıyı. iki yıl sonra -Nina'yı aklından ve
gönlünden çıkardığı için- gerçekten hatır-
lamazken yapımda "haörlamıyormuş" gi-
bi yaparak "suclu zampara" görüntüsü ka-
zanıyor. (Çehov ise herkesin kendi derdin-
de olduğunu anlatmak istiyor, oyun kişile-
rini suçlamak değil...)
Dekor-kostüm tasanmı sonın
Sahne tasanmı ise başlı başına bir sorun
oluşturuyor. Oyun kişilerini büyüsü altın-
da tutan, Treplev için de "yaşam" kaynağı
olan "göl" (çiftlik, bir göl kıyısında) ya-
pımda önce arka düzeyde, sonra da sahne-
nin hemen önünde somut bir yüzme havu-
zu görünümünde yer alıyor. Arkadina, yüz-
me giysileri içinde bir aşağı bir yukan do-
laşırken saygınlığı artık geçmişte kalmış
"çiftfik kâriy-ası" kimlığinde direnen Şam-
rayev, yazlık evinin yüzme havuzunda ya-
şamın tadını çıkaran bir milyoner gibi at-
layıveriyor havuza (göle). (Şamrayev, oyu-
nun başka yerlennde anlattığı fıkralar ya da
"kültflriü adam" özenttsi konuşmalan ne-
deniyle "gülünç" duruma düşürebilir ken-
dini. Ama oyunun "soytan"sı değildir; ya-
şadığı varoluş savaşımı, olsa olsa öteki
oyun kişilerininki kadar acması ya da gü-
lünçtür...)
Temel öğeleri oyun boyunca değişmeyen
dekor, sahne uzamının oyunun gelişimi
içinde adım adım, açık uzamdan kapalı
uzama, geniş uzamdan dar uzama geçişini
göstermekten uzak olduğu gibi, son perde-
de kimin sahneye nereden girip nereden
çıktığı iyice anlaşılmaz oluyor. Nina'yla
Treplev'in kısacık "yenklen buluşraa" sah-
nesinde odanın evin içine açılan tek kapı-
sı da kilitlenir oysa; Treplev'in yaşantısın-
daki "darahş"ın son noktası...
Dahası. herkesin "parastzlık"tan dem
vurduğu bir ortamda, çiftliğin de berbat bir
durumda olduğu vurgulanırken eşyalann
ve giysilerin parladığı bir sahne olayına ta-
nık oluruz. Üstelik, kâhyanm kızı Maşa, en
şık kokteyl partilerde bile göz alacak gü-
zellikte bir siyah giysi içinde olanca zara-
fetiyle devinirken komşu çiftliğin kızı, "gü-
zel" Nina -herhalde "kötü üvey anne" eli-
ne düştüğünden- garip bir giysi (giysiler)
içinde dolaşmaktadır. (Ve herhalde seyir-
ci, Treplev'in neden Maşa'dan bucak bu-
cak kaçıp Nina'nm peşinden koştuğunu
merak etmektedir.) Nina oyunun sonunda-
ki ciddi saç modeli ve zarif giysileriyle de
ancak taşrada iş bulabilmiş ikincı sınıf bir
melodram oyuncusuna değil, başanlı bir iş
kadınına benzer. AH Herisçi'nin dekor-kos-
tüm tasanmıyla Çehov'un oyunu arasında
bir uzlaşmaya varmak gerçekten güçleş-
miştir.
Oyuncular yorumlannda özgür
Böylesine "özgür" bir dramaturji anla-
yışı içinde oyuncular da bireysel yorumla-
nnda özgür kalmış görünüyor. Yer yer Çe-
hov çizgisini yakalayan, ama bu çizginin
bir mozaik oluşturmak yerine kolayca ko-
pup boşlukta sallanmaya bırakıhverdiği bir
oyunculuk... En njtarlı çizgiyi Arkadina'da
Güberen Gürtunca oluşturmuş. Oysa baş-
ka Çehov yapımlannda, aşın duygusal
ayırtılara ulaşmaya çalıştığı bilinen bir sa-
natçı. Bir de oyun boyunca sûrekli "roloy-
nayan" Arkadina'nm, Trigorin'i Nina'dan
vazgeçirdiği sahnede ulaştığı teatralliği da-
ha yoğun biçimde yakalayabilse... Sorin'de
Oytun Şanal, dozunda bir yorum sunuyor,
yetennce şakacı ve babacan olmasa da. Ta-
nk Ünlüoğtu başanlı bir Trigorin görüntü-
sü çiziyor, ama Trigorin'e göre daha az içi-
ne kapanık, daha kararlı bir o>aın kişisi ol-
mayı seçmiş. Güv«n BesimoğJu, Sambra-
yev'de "komik adam"ı oynuyor yalnızca.
Polina'da Betil Akışık'tan gençlik yıllann-
dan kadınsı kıvılcımlar taşıyan "safça"
kâhya kansını değil, yaşamın yıprattığı bir
orta sınıf kadınının dramını izliyoruz. Fa-
ruk Günugur'un yorumunda ise oyunun -
sahnede yaşanan ilişkiler ve Çarlık Rusya-
sı'nın "son"un "başlangKi"na gelişi bağ-
lamında- en duyarlı kişisi (Çehov'un ken-
disi) olan Dr. Dorn, incelikli alaycılığından
ve yumuşak duygulanndan soyutlanıver-
miş. Dorn'un oyun boyunca sürdürdüğü
dokunaklı serinkanlılık, yeri geldikçe mı-
nldanıverdiği şarkılar, yapımda yer almı-
yor.
Gençlere gelince, Medvedenko'da "nın-
cer Yığcısoluklu, ama komik/buruk ayırtı-
lan yeterince kollamadığı bir yorum sergi-
liyor. YeştaıErgök,Maşa'yı,groteskboyut-
lannı törpüleyerek ona daha incelikli bo-
yutlarkazandırarak Çehov'un Maşa'sından
daha "sevimB" bir Maşa yapmış. Buna hak-
kı var mı? Treplev'i yorumlayan Aclan Bü-
yüktürkoğju ise bu oyun kişisinin duygu-
sallığını dtngin anlarda başarıyla dile geti-
rirken oyunda sık sık ortaya çıkan ve ma-
zoşizme dönüşen öfkesini yansıtmada ye-
tersiz kalıyor. LaleGerger,giysisi ve salon-
dan bakıldığında kendisine pek de yakış-
mayan saç modeline karşın, Nina'yı ilk bö-
lümde Çehov'un Nina'sına yakın bir kişi-
likle sunuyor; yoksunluklar ve özlemler
içinde bocalayan, duygulan ve değer yar-
gılan sallantıda, saf ve deneyimsiz bir taş-
ralı kız.
Gerger'in diksiyon özellikleri, ilk bö-
lümdeki Nina'nm yumuşak kişiliğini sert-
leştirirken ikinci bölümdeki Nina'nm -giy-
si ve saç modelinin de katkısıyla- neredey-
se bir "demir tady" kişiliği sergilemesine
neden oluyor. Oysa bu bölümde uykuyla
uyanıklık, düşle gerçek arasında gidip ge-
len bir Nina olmalı karşımızda...
Uzun sözün kısası, temiz çalışılmış, an-
cak Çehov'un özene bezene oluşturduğu
anlam dizgelerine pek de özen gösterme-
miş bir yapım var karşınızda. Çehov'un
senfonik şiirini izlerken ne "jePin yoru-
muna katılabiliyorsunuz ne de orkestradan
zaman zaman çıkan yanlış seslere ya da
notadaki atlamalara. Yine de bir tiyatro ya-
pıtını sevmek için müzikseverlerin sahip
olduğu olanaklar yok elde. En sevdiğiniz
yapıtın en sevdiğiniz yorumunu kaset, disk
ya da videodan gönlünüz istediğince din-
leyemiyorsunuz. Bir tiyatro başyapıtını
sevmeyi öğrenmenin tek koşulu da size su-
nulan yorum ne olursa olsun, kalkıp tiyat-
roya gitmek. Daha iyisini, belki de "kusur-
suz"unu bir gün izleyebilmek umuduyla...
Izmir'de rock ve caz dolu güıüer...• 1. Rock Festivali, 3. Avrupa Caz
Günleri, Izmir Devlet Opera ve
Balesi'nin yeni operası "Sihirli Flüt",
Izmir Devlet Tiyatrosu'nun yani
oyunlan "Nâzım Üçlemesi" ile
"Yangın Yerinde Orkideler" ve Türk
Filmleri Haftasf yla yoğun bir sanat
gûndemi oluşuyor mart ayında.
EBRU KAŞLI
IZMİR- Mart ayında müzik, tiyatro, ope-
ra ve film dolu günler tzmirlıleri bekJiyor.
1. Rock Festivali, 3. Avrupa Caz Günle-
ri, tzmir Devlet Opera ve Balesi'nin yeni
operası "Sihirli Flüt", Izmir Devlet Tiyat-
rosu'nun yeni oyunlan "Nâzım Üçlemesi"
ile "Yangın Yerinde Oriddeter" ve tl Kül-
tür Müdürlüğü'nün düzenlediği TürkFflm-
leri Haftası' yla tzmir'in kültür sanat günde-
mi oldukça yoğun.
6-8 mart tanhlerinde gerçekleştirilecek
"Rock FestKali"ni rock müziğin emektan
Moğollar düzenliyor. 1967'den beri rock
müziğini, Anadolu moü'fleriyle birleşrirerek
özgün rock müziğini geliştiren Moğollar,
bu festivalle rockseverlere unutulmaz gün-
ler yaşatacaklar. Kendi söz ve bestelerini
hazırlayıp, yorumlayan gruplann tanıtımı-
nı amaçlayan festival, ikinci kez Istanbul'da
yinelenirken. bu yıl ilk kez Ankara ve lz-
mir'de de gerçekleştirilecek. lzmir'de Dis-
covery 2021 'de verilecek konserlerde, al-
büm hazırlığı içinde olan Moğollar, yeni
bestelerini seslendirecekler. Altı yıldır mü-
zik dünyasında bulunan ve üçüncü albümü
"Tut Beni Düşmeden"i birkaç ay önce çı-
karan "Kesmeşeker", MaviSakalgrubunun
eski elemanlanndan olan ve "Yat Geliyo-
rum" solo albümünü çıkaran Tîbet Agırtan.
Acil Servis ve Alman grup Bluescasters fes-
tivalde birer konser verecekler. Rock müzi-
ği ustalannın katılacağı ve üç gün sürücek
müzik ziyafeti tzmirlileri bekliyor.
tzmir Devlet Opera ve Balesi de. "Sihir-
li Flüt" operasımn prömiyerine hazırlanıyor.
9 martta saat 20.00'de ilk kez sahnelenecek
opera, 12 ve 21 martta da yinelenecek. Şef
Nezih Seçkin'in yöneteceği "Sihirli Flüt"
operasını Yücel Erten sahneye koydu. Elve-
rişsiz koşullarda çalışmalannı özveriyle
sürdüren tDOB, yeni operası "Sihirli
Flüt"ün yanı sıra zengin repertuvanndaki
diğer temsillerini de mart ayı içinde yineli-
yor. tDOB'ta temsili süren "Esmeralda"
balesi 12 mart saat 20.00'de ve 16 mart
15.00'te, "Carmlna Burana" sahne kanta-
tı 19 mart saat 20.00'de, "Figaro'nun Dü-
günü" operası 23 mart saat 15.00'te, "Mas-
keli Balo" operası ise 28 mart saat 20.00'de
ve 30 mart saat 15.00'te sahnelenecek.
tzmir'deki birçok kültür-sanat etkinlikle-
rine ev sahipliği yapan Türk-Amerikan Der-
neği'nin de bu ay ki programı yoğun. lz-
mir'dekı Amerikan Okulu'nun düzenlediği
"TîyatroFestivalP 5-8 marttarihleri arasın-
da yapılacak. Festıvaie. Türkiye, Bahreyn.
lspanya ve Portekiz'de bulanan Amerikan
Okulu'nun öğrencileri tiyatro gösteriyle ka-
tilacaklar. Gösteriler, her gün saat 10.00'da
ve 22.00'de Türk-Amerikan Derneği salo-
nunda sahnelenecek. tzmir tl Kültür Mü-
dürlüğü'nün işbirliğiyle düzenlenen "Türk
Filmleri Haftası" ise 11-14 mart tarihleri
arasında gerçekleştirilecek. 11 mart "Ma-
nisa Tarzanı". 12 mart "C BJok", 13 mart
Ay Vakti". 14 mart "Mavi Sürgün" filmle-
ri, saat 15.00 ve 18.30'da iki seans halinde
ücretsiz olarak gösterilecek.
Dev let Tiyatrolan da mart ayında iki ye-
ni oyunla tzmirlilerin karşısma çıkmaya ha-
zırlanıyor. MemetBa\dur'un yazdığı "Yan-
gın Yerinde Orkideler'' ı Fikret Tartan yö-
netiyor. BayazrtGülercaa.RecaiTopaç.Hül'
ya Böceklioğlu, Murat Çobangil. Aylin
Damcıoğlu ve Şener Cnal' ın rol aldığı oyu-
nun prömı>en, 12 martta saat 20.30'da Ko-
nak Sahnesi'nde yapılacak. Oyun mart ayı
boyunca Konak sahnesinde sürecek.
İDT'nin diğer yeni oyunu ise "Nâam Üçle-
mesi". 21 mart saat 20.30'da Karşıyaka Ra-
gıp Haykır Sahnesi'nde prömiyeri yapıla-
cak üçleme, üç ayn oyundan oluşuyor. Or-
han Asena'nın son ürünlerinden biri olan
oyunu Mehmet Ege yönetiyor. "Arayan
Adam", "Içerdeki Adam". "DûnyaYurtta-
şı" adlı üç ayn oyundan oluşan üçlemeyi, se-
yirciler birer hafta arayla izleyebilecekler.
Kentin kültür-sanat yaşamında önemli
yeri olan tzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vak-
fı'nın düzenlediği "3. Avrupa Caz Gûnle-
ri" ile tzmirliler caza doyacak. 23 mart-31
mart tarihleri arasında yapılacak caz günle-
rine ttalyan. Alman, Fransız, lngiliz, Avus-
turyalı ve Türk caz gruplan katılacaklar.
Caz Günleri kapsamında, Hüha Tunçağ'ın
yöneteceği ve Neşet Ruacan,Önder Focan,
Cem Yegül, Görgün Taner ile Saadertin
Da>Tan"ın katılacağı "Caz-Jazz ve Türld-
ye'deki Caz Etkinlikleri" paneli yapılacak.
Panel, 13 martta saat 18.00'de lzmir Opera
\e Bale Salonu'nda gerçekleştinlecek.
"Caz Sanatçısı Ayşegül Yeşilnil Caz Resim-
leriSergisi" ise Sabancı Kültür Merkezi'nde
caz günleri süresınce görülebilecek.
LtZMİRROCKFESTtVAÜ
6 Mart 1996
22.00 Acil
Servis, 2330
Bluescasters
7 Mart 1996
22.00
Kesmeşeker
23.30 Tibet
Agırtan
8 Mart 1996
22.00 Bertuğ
Sağmç,
23.00
Mogollar Tıbet Ağırtan
3. AVRUPA CAZ BÜHffll
23 Mart 1996 Mediterrannea Jazz
TYio (ltalyan Grup) Yer. Türk-
Amerikan Derneği Saat: 21.00
25 Mart 1996 Trio Cok>r( Alman
Grup) Yer: DEÜ Sabancı Kültür
Merkezi Saat: 21.00
27 Mart 1996 Sophia Domanckh
Trio (Fransız Grup) Yer: DEÜ
Sabancı Kültür Merkezi Saat: 21.00
29 Mart 1996 Tîm Rkhards Şpirit
Level (lngiliz Grup) Yen DEÜ
Sabancı Kültür Merkezi Saat: 21.00
30 Mart 1996 Dusrrian Jazz Quartet
(Avusturyalı Grup) Yer: DEÜ
Sabancı Kültür Merkezi Saat: 21.00
31 Mart 1996 Okay Temiz-Magnetk
Dance Yer: DEÜ Sabancı Kültür
Merkezi Saat: 21.00
YAZI ODASI
SELİM İLERt
Yoksa Estetik... '
"Estetikten yoksun bir yaşamla ömrünü noktala-
yan insan hiç yaşamamış sayılabilir..."
"Bugün bizim televizyonlardan güzel adına toplu-\
ma yansıyan bayağılığa, estetik bilinci gelişmiş birf.
nasıl katlanabilir?"
"Kent estetiğini oluşturan ve koruyan ortak bilinç,,'
Bab'nın yerleşim birimlerinde yapılardan, sokaklar- '.
dan, meydanlardan, heykellerden, bahçe duvarfa-•-,
nndan, damlardan, ağaçlardan, vitrinlerden, şehri
sûsleyen afişlerden, dükkân ve mağaza tabelalann-
dan yansır."
"(...) Estetik, bir kocaman beton yapının yüzûnü
kaplayan reklam panosunda yoktur da, tahtalan ka-
rarmış birahşap evin balkonundaki sardunya saksı-.
sında vardır."
llhan Selçuk'un, 22 şubat tarihli Cumhuriyet'te ya-
yımlanan "Estetiksiz Yaşam?.."yazısını kesip sakla-
dım. Yukarıdaki eşsiz alıntılar o yazıdan. Beni alıp bir-
çok yerlere götürdü.
Sayın Selçuk, şu bilgiyi veriyor: "Lise son sınıfta
felsefe ve mantık derslerinin yanı sıra elimize beyaz
kaplı bir kitap tutuşturdular; kapağının üstünde bir,
sözcükyazılıydı: 'Estetik'!.." Bizim kuşakyazık ki öy-
le bir ders kitabı edinememiştir. Estetik, inanılmaz
sığhkta yazılmış felsefe kitaplarının son sayfalannda,
hayli gülünç söylemji kısa bir bölümdü.
Neler yazılmıştı? Öğretmenimiz bize neler anlat-
mış, aktarmıştı? Bunları hiç hatıriamıyorum. Estetik.
öğrenim hayatımızda hiç yer etmemiştir. Gerçi, kimi-.
lerimiz kimya ya da biyoloji, kimilerimiz Türk dili ve
edebiyatı ya da tarih, coğrafya yüzünden epey sıkın-
tı çekmiştir, ama estetik bilgisinden yoksunluğumuz;
bizi eğitenler için hiçbir zaman üzüntü konusu olma-^
mıştır. Estetik, hatta, can yakmak için bile fırsat sa-'
yılmamıştır.
Estetikle tanışmam, -tanışabildiysem-, herhaldç-
bambaşka kaynaklarda aranmalı. Güzelduyuyu kim-^
bilir nerelerden, nasıl, ne ölçüde kısıtlı edindik...
Televizyon olmadığı için, her Allah'ın günü, saba-
hın erken saatinden geceyarılanna, her biri bir öte-
kini aratan bayağıtıklan izleyemiyorduk. Ftadyo var-
dı. Çocukluğumun kara kutulu, yeşil gözlü radyosu,.
öylesine masumdu ki, güzelduyuyu masumiyette
bulabileceğimızi fısıldayıp durdu belki de.
Komşumuz terzi Melâhat Hanım'ın, yılı, mevsimi
geçmiş yabancı moda dergilerinden patron çıkanp
diktiği hanım giysilerinin estetikle bir ilintisi olabilir
miydi? Sanmam. Bu giysiler annelerimizin, komşu
ablalanmızın bedenlerine bir türlü oturmaz, ya bol,
ya dar gelirdi. Ben annemi yeni giysileri içinde yine
de çok güzel görürdüm.
Bir sanat tarihi kitabında
Yıllar sonr abir gün, Gombrich'in Sanatın öykû-.
sü kitabında şunları okudum ve içim sızladı:
"Rubens, küçük oğlunun resmini yaparken oğlu-
nun güzelliğiyle övünç duyuyordu ve ona bizim de
hayran kalmamızı istiyordu. Ama hoşa giden ve et-
kileyici konulara duyulan bu eğilim, eğer bizi, daha
az çekici konulan yadsımaya sürüklerse, bu durum,
gerçekten önümüzü kapatabilir. Büyük Alman rss-
samı Albrecht Dürer de annesinin resmini, kuşku-
suz Rubens'in tombulyavrucağına duyduğu eş bir
sevgiyle çizmiştir. Yaşlı kadının ve onun eriyip git-
mekte olan yaşamının gerçekçi çizimi bizi belki et-
kileyip itebilir, ama bu ilk tiksinti duygusunu yendi-
ğimiz takdirde, resim yeterince katkıda bulunacak-
tır bize, çünkü Dürer'in bu çizimi, acımasız içtenli-,
ğiyle görkemli biryapıttır." (Bedrettin Cömert çe-;
virisi.) ;
Melâhat Hanım'ın diktiği giysilerin annemi niye gü-;
zelleştirdiğini biliyordum artık... •
Halide Edib'in okul kitaplannda nasılsa yer alabil-
miş Sinekli Bakkal sokağı tasviri, o, salkımlı, küpe-
çiçekli, çeşmeli, sokak çocuklu tasvir çok hoşuma.
giderdi. Sayfasını açıp açıp okurdum. )
Halide Edip, romanının başlangıcına ille böyle bir
1
tasvir koymayı gereksinirken, "kent estetiğini oluş-
turan ve koruyan ortak bilinç"e ses yöneltmek iste-
miş miydi? Sinekli Bakkal'dan yıllar sonra yazdığı
Akile Hanım Sokağı'ndaki acı yakınmalannı, kent es-
tetiğinin yerle bir edilişine küskün tanıklığını göz
önünde tutarsak, soruyu, muhakkak ki istemişti di-
ye yanıtlayabiliriz.
Ama ders kitabımızda bu konulara ilişkin en küçük
bir değini yer almamıştı.
O zaman nerede, nasıl?
Çocukken, her işitişte ürperdiğim sokak adlart var-
dı: Kadife Sokak, Akasya Sokağı, Çamlık Çıkmazı,
Konca Gül Aralığı... Handiyse güzelduyusal bir haz
alırdım. Hele Kadıköy'deki Kadife Sokak: Orada Dü-
rer'in annesini çağnştınr büyüklerimiz otururdu. Ora-
larda, onlarla mı?
Tahtalan kararmış ahşap evleri, sardunyalar açmış
toprak saksıları nice zamanlar var ki hayatımdan
kopmuş, çıkıp gitmiş görüyorum, şehrin ancak fakir
semtlerinde, o da tek tük, yine öyle, eskisi gibi al-
çakgönüllü.
Ya ithal vitamin azmanı, besili sardunyalar? Şim-
di "Blok apartmanlann şahane katlanndan " sarkıyor,
Yoksa estetik... ',
BUGUN
ANMATOPLANT1SI
Ölümünün 4. yılında aktör Yadigar Ejder. anılıyor.
Sinemaya 1966 yılında Erdoğan Tokatlı'nın
yönetmenliğinde, başrolünü YıhnazGüney'in oynadığı -
'Eşref PaşaJT filmiyle giren sanatçı, karakter oyuncusu -
olarak yüze yakın filme imza attı. Veli Bar'da saat
21.00'de düzenlenen anma toplantısı, Küçük tskender
yönetiminde gerçekleştirilecek. Toplantıya Artun ^|
Yeres, Tanju Korei Meral Zeren, SÖnmez Yıkdmaz, ?}
Kadir Kök, Fatma Belgen, Adem Taşay, Yavuz Yahnkıbç
ve Hüseyin Alemdar konuşmacı olarak katılacaklar. ',
Toplantıda. Yücel Ünlü'nün Üçüncü Anbumu
Ödülleri'ndejüri özel ödülünü alan 'Sinemaya Sevgiyle,',
adlı kısa filmi gösterilecek. t'K
DtA GÖSTERİSt >
Hüseyin Ürkmez ile Yusuf Özbek ın'Bisiklette Fas -n
Yolcıüugu' başlıkh dia gösterili söyleşisi saat 19.00'da '•
Fotoğrafevi'nde. tbrahim Göksungur'un 'Gezi Nodan:
Paris, Amsterdam' konulu dia gösterisi saat 19.30'da "
Kadıköy Göçerler Fotoğraf Kulübü'nde. ^
SÖYLEŞİ c
'Kadın, ADe, Günlük Yaşam'konulu , Zafer Toprak'ın
yöneteceği, konuşmacı olarak ise Buket L'zuner, Hilmi
Yavuz ve Hulki Aktunç'un katılacaklan söyleşi saat
18.30'da Yapı Kredi Kültür Merkezi Sermer Çifter
Kütüphanesi'nde.
SERGt
'Bir Odada Altı Dünya' başlıkh resim sergisi bugünden'
başlayarak Teşvikiye Galeri Oda'da görülebilir. Sergide'
Salih Acar, Nevin Çokay, Gürdal Duyar, Yılmaz '',
Merzifonlu, Burtıan Temel ve Ünsal Toker'in yapıtlan' •
yer alıyor.