27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 MART 1996 SALI 10 DIS HABERLER Çeçen kaçıyor • MOSKOVA (AA) - Rus birliklerinin önceki sabah saldınya geçtiği Çeçenya'run Sernovodsk kasabasındaki siviller, yakındaki lnguş Cumhuriyeti sınınna ulaşmaya çalışıyorlar. lnguş Cumhuriyeti Devlet Başkan Yardımcısı Boris Agapov, Rus birliklerinin kasabayı tûm gece bombaladığını bildirdi. Bu arada, Rusya Savunma Bakanı Pavel Graçov, dün sabah Çeçenya'ya geldi. Başkent Grozni'deki bazı Rus birliklerini denetleyen Graçov daha sonra, Rusya'run desteklediği Çeçen Devlet Başkanı Doku Zavgayev ile bir araya geldi. Cezaevi isyanları stirüyop • ATtNA(AA)- Yunanistan'da, bir hafta önce isyan başlatan 6 bin kadar mahkûm, cezaevlerini yakarak harabeye çevirdıkten sonra, hükümetin hazırladıgı cezaevleri yasasımn meclise getırilinceye kadar eylemlerini sürdürmeye karaıiı olduklannı bildirdiler. Patra Cezaevi'nde 750 mahkûmun, cezaevlerinde yaşam şartlannın iyileştirilmesi ve şartlı tahliyelerle ev izinlerinin kolaylaştınlması isteğiyle başlattıklan isyan hareketıne, Korfu, Girit ve Eğriboz adaiannın yanı sıra Larisa, Selanık, Gümülcine, Kavala ve Atina'daki Koridalos cezaevlerindeki mahkûmlar da katıldı. Cezayir'de çaüşmalar • CEZAYİR(AA)- Cezayir'de son 6 gün içinde 28 dinci militan güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmalarda öldürüldü. Polis kaynaklannın açıkiamasına göre, güvenlik güçleri başkent banliyösü El Kiffan'da çeşitli noktalara operasyonlar düzenledi. Operasyonlarda çok sayıda silah ve bomba ele geçirildi. Bulgaristan'da AJDS skandalı • SOFYA(AA)- Bulgaristan'da Sağlık BakanlığYna bağlı Serum Üretim Merkezi'nde kontrol edilmeden alınan kanlardan ûretilen "Fabirojen" adlı serumlarda AIDS virusünün bulunmasından sonra, bu senımun verildiği toplam 38 hastadan 7'sinin öldügû açıklandı. Yetkılıler, hastalann AIDS'ten değil başka hastalıklardan öldüğünü, ancak kanlannda AIDS virüsü tespit edildiğini bildirdiler. 'IRA hiçbir yere gitmedi'ZAFERARAPKtRLt Geçen yıl Belfast'ta Sinn Fein tarafin- dan düzenlenen birbanş mitinginde, In- giltere hükümetinin tavrını protesto eden bir grup IRA sempatizam Kuzey Irlandalı, Sinn Fein lideri Geıry Adams'ın konuşmasını şu sloganla kes- mişlerdi: "IRA'yı geri istiyonız_" Yanıt kısa ama çok anlamlıydı: "IRA hiçbir yere gitmedi durduğu yerde duruyor_ Merak etmeyin-" Gerry Adams'ın ağzından dile geti- rilenSinnFeın'inbuyaklaşımı, tngilte- re hükümetine verilmiş akıllıca bir ya- nıt oluşturuyordu. Yani, ateşkes ilan et- mesine rağmen, IRA'nın elinde hâlâ In- giltere ile oturacağı pazarlıklarda kulla- nacağı bir koz durmaktaydı. O da şid- det eylemlerine her an geri dönebilme yeteneği ve hatta kararlılığıydı. îşte, 9 şubat gecesi Londra'nın Dock- lands semtine bomba koyan, 18 şubat gecesi de kucağındaki bomba ile bir oto- büste havaya uçan militanlar, Gerry Adams'ın dediği gibi, "hiçbir yere git- memişierdL" Aldwych semtindeki oto- büste, bombası ile birlikte ölen IRA mi- litanı Edward O'Brian adlı gencin ce- nazesine, ailesi "hiçbir IRAyetkflisigel- mesüı" diye çağn yaphysa da Sinn Fe- in'in ileri gelenlerinden Martin McGu- iness, mezann başında saygı duruşun- daydı. Martin McGuinness ve arkadaş- lannın kafalannda kuşkusuz şu düşün- cevardı: "Keşke.tngilterenedemekis- tprtigimbi Hi anlasa ve işi bu noktayage- tinneseydL" Bunu, televizyon mülakatlannda da açık açık söylerken aslında iki tarafı da keskin bir kılıç ûzerinde yürüdüklerinin farkındaydılar. Birtarafta, banş için çey- rek asırdır yakalanmış en önemli firsa- tı karşılıklı tavizlerle değerlendirmek, diğer tarafta da IRA'nın, "şkMete her an geri dönüş" eğilimine boyun eğmek. Orgût içi gerilim Geçen yıl Amerika Birleşik Devletle- ri ve tlanda Cumhuriyeti'nin baskılan sonucu oluşturulan ve Ingiltere hükü- metinin pek fazla gönüllü olarak hazme- demediği "silahlann teslimi komisyo- DU" ya da başkanı ABD'Ii senatör Ge- orge Mitchdl' in adı ile anılan "Mitcbell Komisyonu''nun raporu, aslında soru- nun tüm taraflan için çok yönlü bir çık- mazı da beraberinde getiriyordu. 24 Ocak 1996 günü açıklanan Mitc- hell Raporu'nda özetle, şu maddelerde adım atılması istenmekteydi: # Siyasi konularda, kesinlikle âg- mokratik yöntemterk çözüm arayışına girilecek. # Silahlı örgütler, ellerindeki tüm si- lahlan teslim edecekler. 9 Silahlann elden çıkanlması süre- ci, bağımsız komisyonun getirdiği ilke- ler ve kurallar çerçevesinde gerçekleş- tirilecek. # Şiddet eylemleri, bu gruplar tara- findan kınanacak ve tüm partilenn ka- tılacağı görüşmelerin sonucunu etkile- meye yönelik şiddet eylemlerine girişil- mesi yöntemı de hiç kimse tarafindan benimsenmeyecek. # Tüm partilerin katılacaklan görüs- melerin sonuçlannı beğenmeyen olsa bıle, bu sonuçlan değiştirmek için tama- IRA'nın 18 şubatta Londra'da havaya uçurduğu otobüste bir kişi ölmüş, 18 kişi yaralanmışü. Bu bomba belki de banş sürecine noktayı koydu. men demokratik yönetemlerin uygulan- ması ilkesine bağlı kalınacak. # Kuzey lrlanda bölgesinde, ceza- landırma amacı ile gerçekleştirilen öl- dürme ve dövme olaylan (IRA'nın en çok başvurduğu yöntemler) sona erdi- rilecek. Mitchell Komisyonu'nun kuruluşun- dan başlayarak bu komisyonun çalışma- lanndan çıkacak sonuçlan "istediği gi- bi değerlendirme ve uygulama hakkına sahip olduğunu" beyan eden Ingiltere hükümeti, raporun açıklanmasından sonra da tam olarak sahip çıkmayarak ve "seçiın önerismi" öne çıkanp bunda ıs- rar etmek, bir anlamda IRA'ya da rapo- ru reddetme hakkını sağlıyordu. Üstelik Sinn Fein, ilk başta böyle bir tavır alma- mış ve sonuçlan IRA'ya "hazmetirme- ye çabşma" vaadinde bulunmuş iken. Böyle bir durumda, hem "sabn taşö- ğau" ilen sücecek yeniden silaha sanlan militana koz veriyor hem de "biz onla- ra hâldm olamryoruz" bahanesi ile ken- disinı temıze çıkarmaya çalışan siyasi kanadın, kolunu kanadını bağlıyordu. Çünkü bombalann yeniden patlamasın- dan birkaç gün önce, bizzat ABD'li Se- natör George Mitchell'ın, ağzmdan, şu uyan açıkçayapılmıştr "IRAiçindeşid- dete geri dönüşün işaretieri alınıyor. İn- gjltere hüküractinin çok dikkatfi olması laznıu." tstihbarat fiyaskosu mu? tngiltere hükümeti ve ıstihbarat ör- gütlerinin, ateşkesin bozulduğu günle- re kadar IRA'nın ateşkes sürecini nasıl geçırdiğine ve o anda neler yapabilece- ğıne ilişkin pek fazla bilgisi olmadığı- na inanıhrken yabancı ıstihbarat örgüt- leri de, bu konudaki şaskınhklannı giz- lemiyorlar. Hatta bir ısraılli uzmanın değerlendirmesine göre "Ingilizler, IRA hakkmda. Lsraüin FKÖ hakkmda bU- diginden çok zı bifgiye sahipler- Üste- lik aradaki kültür ve dil farklılıklanna rağmen_" Aslında siyasi anlamda, alı- nan işaretler ve IRA'nın neler yapabile- ceğinin geçmişteki ipuçlan, çok fazla da istihbarat uzmanı olmayı ve IRA'nın her bir hücresine kadar girebilmış ol- mayı gerektirmiyordu. Öyle ya, Ameri- kalı senatör ve bazı Kuzey lrlandalı ba- sın yayın organlan, haftalar önccden bu- nun işaretlerinı verirken Londra'nın bu- nu bilmiyor olması düşünülemezdi. Ama Londra'nın hesaplan, sadece IRA ve onun siyasi kanadı Sinn Feın'in yapabileceği ve ne söylediğı ile sınırlı değildi. Parlamentoda iktidar çoğunlu- gu sadece birkaç sandalyeye (3 mart iti- banyla 2 sandalye) inmiş bir başbakan, Kuzey Irlanda'nın Ingiltere'ye bağlı kalmasından yana Protestan partilerin oylanna güveniyordu Avam Kamara- sı'nda... O halde onlann baskılanna ve ülke içinde, özellikle kendi partisi için- de "yaÇÖKTİZ.yaçöBeriz'' zJhniyetine karşı duramazdı. Üstelik de muhalefet- tekı tşçi Partisi'nden tam destek almış ve "milli politika" görüntüsünü sağla- mışken... Sinn Fein partisi ise başka bir açmazın ıçindeydi. Onlar da 1 Eylül 1994 ateşkesının ilan edilmesinden bu yana, Ingiltere hükümetini, kelimenin tam anlamı ile adım adım gerileterek is- tedıkleri müzakere zeminine oturtmuş ve bu arada da Amenka Birleşik Dev- letleri ile trlanda Cumhuriyeti'nin nere- deyse tam desteğini almışken bu nokta- dan sonra geri adım atmak istemıyorlar- dı. Bağımsızlık yolunda atılan kendile- ri için bu önemli adımlan, taviz vererek geri çeviremezler ve IRA'mn militan kadrolannı kızdıramazlardı. O halde, onlar da Mitchell Raporu'na "burunkı- vıracaklar'' ve "çok partili görüşmcler için tarih beürienmedert, bir tek silah bi- le teslim edilemez" dıyeceklerdi. Ingiltere'nin, her fırsatta bu konuda yapılan uyanlan kulak ardı etmesi, as- tmda çok daha genlere gidiyorda. *T& rörist sanarak" masum bir genç kızı öl- Geçen 20 yıl içinde, saflann- dan 5 binîn ûzerinde eylemci, sempatizan ve savaşçının geçtiğj tahmin edilen IRA'nın, bugünkü hesaplarla yaklaşık 500 kişilik, düzenli biraskeri kad- rosu olduğu sanıli) or. Kuzey lrlanda ve Irianda Cum- huriyeti'nde, yaklaşık 700 taraftarian da halen tutuk- lu bulunuyor. Bunlardan 100'ü, cinayetteD huküm giymiş ve ömür boyu hapis cezalartm çekiyorlar. Çok sıkı birgızlilik ilkesi içinde örgütlenen IRA, militan- lannı kûçük yaşlardari 'devşirirken' ber tüıiü askeri egitirnin yanı sıra, işkenceye ve karşı-istihbarata da dayamklı hale getiri>x>r. Askeri yapısı, tngiliz istih- bakt örgütlerince çözûlebildiği kadan ile elernan sa- yısına oranla oldukça karmaşık ve disiplinli. Özcllik- Kaç kişilik bir 4 ordır? le son 10 yıl içinde, lngiliz istihbaratının sızmalan- na karşı. yeniden yapılanan IRA, bir askeri konsey tarafindan yönetiiiyor. Bu konseye bağlı bir genel ko- muta örgütlenmesinde harekâtlar, maliye, istihkam, istihbarat, propaganda ve eğitim gibi alt bırimler fa- aliyet gösteriyor. Askeri konseye bağlı olarak 'Kazey' ve 'Göney' komutaniıklar ve bunlann aitında faali- yet gösîeren aktif servis birimleri var. *Göney' ya da Irianda Cumhuriyeti kolu, Dublın ve kırsal alan şek- linde örgütlenmiş. Kuzey'in ise 5 bölgenin yanı sıra İngilterc topraklannda faaliyet göstercn birimleri, ay- n ayn faaliyet alanlannı bölüşmûş- ler. Ingiltere topraklannda faaliyet gösteren mililan sayısmm ise sade- ce 20civannda olduğu, lngiliz istih- baratının zaman zaman bunlardan bazılannı yakala- masına rağmen, yerlerine hemçn yeniierinin gönde- rildiği ve hiçbir zaman kesın olarak hücre yapı^ınm çökertilemediği bilıniyor. IRA, aLşılmış, tabıır, bö- lük, takım vc manga sistemine benzer birimlerle ör- gütlense bile, bu yapıyı sık sık değiştirerek istihbarat örgütlerini şaşkına çevirmesi ile ünlü. Öyle ki, bazı istihbaratçılar, bir ya da iki kişiyi yakalayınca "t*- mam çözÜTOruz" derken bir ha& içinde ellerindeki tüm ipuçlannın M>nuçsuz kaldığınt görerek 'saçlan- m başbrDu' yoluyorlar. dürmekten sanık bir komando erinin în- gıliz sağcı ve tabloid basınındaki yoğun kampanya sonucu geçen yıl serbest bı- rakılması, üstelik bunun "banş sflreci- nin ne kadar iyi yeşerdiği'' propaganda- sının tam ortasında yapılması, IRA saf- lannda kıpırdanmayı daha da arttırmış- tı. Bu arada, "jest" olarak bazı IRA üye- si militanlann, yeni infaz kararnamesi gereği serbest bırakılması bile, bu kıpır- danmayı yaüştırmaya yetmedi. Aradan geçen aylarda, Irlanda Cumhuriyeti sı- nır bölgelerinde, Kuzey lrlanda toprak- lannda ve Ingiltere'de ele geçen çok miktarda patlayıcı madde ve bu madde- lerin yapımında kullanılabilecek ham- madde, alarm zillerini çaldırmaya yeter- dı. Bugün gelinen noktada, IRA'ffln elin- dekı silahlann yeniden "yağtanmaya başlandıgınr ve bombalann fûnyelen- nin gözden geçirildiğini söylemek için hiç kimsenin üst düzeyli istihbarat gö- revlisi ohnasma gerek kalmadığı bir gerçek. IRA yetkilileri ile Sinn Fein li- deri Gerry Adarns ve sosyal demokrat tşçi Partisi lideri John Hume'un geçen hafta yaptıklan "gizfi" toplantıda da bu konu ciddi biçimde ele alınırken önce- ki gün Belfast'ta açıklama yapan "bir- lik yanhsı" Protestan şiddet örgütleri, bundan böyle kendilerinin de IRA ve Sinn Fein üyelerini hedef alarak ateşke- si bozacaklan uyansmda bulunuyordu. Belfast, Derry ya da Armagh sokak- lannda, hatta Londra'nın orta yerinde, yeniden kan akacaktı. Ve bunun sorum- lusu olarak da herkes birbirini suçlama- ya şimdiden başlamıştı bıle. IRA'yı za- man zaman kendi siyasi kanadı ile bile karşı karşıya getiren süreç, Ingiltere'nm inadı, birlik yanhsı partilerin kurnazlı- ğı, savaşçı kadrolardâki sabu^ızlık, ace- lecilik ve belki de her yerde olduğu gi- bi "cözübnesindea, astanda rahatstdık duyacaklann" ağır basması gibi çok yönlü nedenlerle yeniden yaratılmıştı. 'Ateşkes yok' Buna rağmen, geçen hafta yayımla- nan IRA bildınsınde "Yeni bir ateşkes ilan etmiyoruz, biz sorumluluğunıuzun biüncindeviz, herkesi de öyledavranma- >-a çağınyonız-" şeklindeki ifadeler, Sinn Feın'in her şeye rağmen masada yer alıp konuşmaya gayret etmesi, Ame- rika Birleşik Devletleri'nin ağırlığını koymayi sürdüreceğini açıkça belli et- mesi, silahlann, öyle uluorta ve bilinç- sizce kılıfından çıkmadığının bir işare- ti olarak yorumlanıyor. Ama IRA'nın da INLA (lrlanda Ulusal Kurtuluş Or- dusu) adlı küçük şiddet örgütünün de Ingiltere hükümetinin ve tutucu lngiliz 1)astnınln özellikle unutturmak istediğî ve aslında son yıllarda daha çok adam öldûren, daha fazla sayıda şiddet eyle- mine girişen Protestan şiddet örgütleri- run de (Ulster Gönüllü Gücü-UVF ve Ulster Savunma Birliğı-UDA), elleri te- tikte, politikacılann atacağı yanlış adımlan beklediğine kimsenin kuşku- su yok. Ingiltere bütçesinden her yıl yaklaşık 1 milyar sterlin (yaklaşık 100 tnlyon lira) savunma harcaması aynlan Kuzey Irlanda'da herkes, 18 ay öncesi gibi dıken üstünde.. Katolik ve Protestan mahalleleri ayı- ran barikatlann ve duvarlann iki yanın- da yeniden öfke bulutlan dolaşıyor. BİTTİ UZEY- GUNEY/ ÖZCAN BVZE Yeni Dünya Düzeni rakipsiz değil ABD'nin, Yeni Dünya Düzeni pro- jesini istediği gibi hayata geçireme- yeceği giderek daha net olarak gö- rülüyor. Ezilen güney ülkelerinin di- renişi kadar, kuzeydekı rakiplerinin muhalefeti de buna engel oluyor. Geçen cuma günü Avrupa Birli- ği'ni oluşturan on beş ülke ile Gü- neydoğu Asya Ülkeleri Birliği ASE- AN üyesi yedi ülke ve bunlara ek olarak Kore, Japonya ve Çin iik kez bir zirve toplantısında bir araya gel- diler. Tayland'ın başkenti Bang- kok'ta yapılan toplantının açılışında söz alan çeşrtti konuşmaalar, zirve- yi "taıihsel" d'ıye nrtelendirdi. Bu hiç de yersiz kullanılmış bir niteleme de- ğil. Çünkü zirve toplantısı, Yeni Dün- ya Düzeni'ne karşı en güçlü muha- lefet odaklannı bir araya getjrdi. Zir- ve, ABD'nin tüm dünyaya dayat- mak istediği düzenin karaya otur- masındaki önemli dönüm noktala- nndan biri olabilir. ABD, zirvenin ve- rimsiz geçmesi için yaptğı girişim- lerden sonuç alamadı. Artk siyasal bir baskı mekanizması olarak kul- landığı iyice açtğa çıkan "insan hak- lan" konusunu Avrupa ülkelerinde kendine yakın çevreler aracılığıyia zirve gündemine sokmaya çalıştı. Bu sayede meydana gelecek sür- tüşmeler zirveyi daha baştan çık- maza sokacaktı. Başaramadı. ABD'nin yerleştirmeye çalıştığı Yeni Dünya Düzeni'nin iki ayağı bu- lunuyor. Birincisi, emperyalist kuze- yin, ezilen güneyi topyekûn sömür- mesi. Ikincisi ise bunun ABD'nin li- derliğinde yapılması. Yani ABD, ku- zeyin diğer güçlerine kendi liderliği aitında tek kutuplu bir model daya- tryor. Fakat, Rusya'nın yanı sıra ku- zeyde yeni kutuplar olarak ortaya çıkan Almanya ve Japonya'nın bu- nu kabullenmeleri beklenmemeli. Nitekim kabullenmedikleri görülü- yor. ABD, Yeni Dünya Düzeni'ni yer- leşnrmek için dünya çapındaki mo- dete uygun att modeller de düşünü- yor. örneğin Yeni Dünya Düzeni'nin bölgesel bir uygulaması olarak Or- tadoğu için düşünülen projeye Yeni Ortadoğu Düzeni adı verilebilir. Bu projeye bölge ülkeleri içinde güçlü muhalefet odaklan var. Aynca, ba- şını Almanya'nın çektiği AB de kar- şı girişırnlerde bulunuyor Örneğin, ABD'nin girişimleriyle düzenlenen Amman Ekonomik Zirvesi'ne karşı AB'nin Barcelona'daki Avrupa ve Akdeniz Ekonomik Işbirliği Konfe- ransı. ABD'nin Yeni Dünya Düze- ni'nin Asya ve Pasifik bölgesi için düşündüğü bölgesel projeye de "Asya-Pasifik Rüyası" adı verilebi- lir. Bu terim zaten kullanılıyor. Fakat ilk bakışta, dünya ekonomisinin ağırlığı önümüzdeki yüzyılda bu böl- geye kayacağı için bölgede sağla- nacak gelişmeleri ifade ediyor gibi görünüyor. Amaasıl anlattığı, bu ge- lişmelerin ABD'nin önderiiği aitında, onun öngördüğü doğrultuda olma- sı. Ucuz işgücü Asya-Pasifik projesinde en büyük ağırlığı Ingilizce NIC kısaltmasıyia bilinen Yeni Sanayileşmiş Ülkeler'e veriliyor. NlC'lerin en önemli özelli- ği çok ucuz işgücü, yani yoğun emek sömürüsüne dayalı ve tama- men dışandan gelen sermaye ve teknolojiye bağımlı olması. Bunlann en başanlısı sayılan Güney Kore bi- le Japon ve ABD sermayesi ile tek- nolojisi geri çekildiğinde kendi ba- şına ayakta duracak güce sahip de- ğil. Fakat bölgenin denetimi NlC'le- rin denetiminden geçiyor. Onun için bunlarûzerindeşiddetli bir ABD-Ja- ponya rekabeti var. Rekabetin en şiddetli olduğu yerlerin başında Gü- ney Kore ve Tayvan geliyor. Was- hington'un Kuzey Kore ile Güney Kore ve Çin ile Tayvan arasındaki gerilimi yüksektutmasının en önem- li nedenlerinden biri de bu. ASEAN ülkeleri rekabetin alanlanndan biri. ASEAN bölgesi koskaca bir pazar. Birlik üyeleri arasında Endonezya gibi büyük bir ülke var. Filipinler ve Tayland da büyük potansiyelleresa- hip. Yakınlarda Vietnam da biriiğe üye oldu. Malezya ve Singapur bü- yük sermaye yogunlaşma merkez- leri. Ancak, ABD'nin bölgedeki Yeni Dünya Düzeni projesini zayrflatan en büyük etken Çin. Bugün toplam üretimde dünya üçüncüsü olan Çin, yirmi birinci yuzyılın ilk çeyreğinde btrinci olacak. Güneyin bu dev ülke- si, ABD için kolay yutulur lokma de- ğil. Rejimini ister beğenelim, ister beğenmeyelim, Yeni Dünya Düze- ni'nin karşısındaki en büyük engel- lerin başında geliyor. Sosyalizmden geri dönüşü yaşayacak olsa bile, bağımsız çizgisini sürdürdüğü sü- rece, güney ütkelerine bir manevra alanı sağlamaya devam edecek. O nedenle ABD'nin "kuşatma" siya- setinin hedefi durumunda. Was- hington, Çin ile AB ve Japonya ara- sında sorunlar çıkartmak amacıyla Çin aleyhtan "insan haklan" kam- panyasına bu ülkeleri de dahil etme- ye çalışıyor. Bu ülkelerdeki Ameri- kancı çevreler kampanyaya katılsa- lar da Bonn ve Tokyo hükümetleri genel olarak soğuk bakryor. Son Bangkok zirvesi de bunu gösterdi. Bir süre önce Çin ile Almanya kap- samlı bir anlaşma imzaladılar. ABD'nin, Yeni Dünya Düzeni pro- jesini istediği gibi hayata geçirmesi koiay değil. ABD'nin AB'yi Asya'dan uzak tutma politikası başanlı olmu- yor. AB Pariamentosu'nun "Yeni Bir Asya Stratejisi" başlıklı raporunda belirtildiğine göre, AB'nin Asya'ya ihracat ABD'ye ihracatından fazla Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, AB'nin hedefinin Asya için en az ABD kadar önemli hale gel- mek olduğunu söyledi. Chirac, ABD'nin Asya'daki askeri hege- monyasına da meydan okudu. Chri- ac'ın en önemli sözleri ise doğrudan Yeni Dünya Düzeni'ne yönelik oldu: AB ve Asya yeni bir dünya düzeni için birlikte çalışmalıydt. Chrirac'ın düşündüğü dünya düzeni ABD'nin- kinden çok farklı. Kuşkusuz, onun kafasındaki proje de ezilen güney halklannın haynna değil. Ama diğer emperyalist merkezlerin ABD'yi tek kutup olarak tanımaya niyetli olma- dıklannı açıkça ortaya koyuyor. "Hollyvvood Madamı" ve Bill Clinton FUAT KOZLUKLU Haklannda "çapkınlıkyaptıklan" iddia edilen Amerikan başkanlannın en ünlüsünün Kennedy olduğu söylenir. Eğlence dünyası Hollyvvood'un ünlü yıldızlanndan birçoğunun Kennedy ile birlikte VVashington ve çevresinde yaptığı kaçamaklar hâlâ konuşulur. ABD başkanlannın "metres" dosyasına ilişkin bir kitap, btıgünlerde "besf seller". Kitaba göre suikast kurbanı Kennedy'nin birlikte olduğu kadınlardan biriyle seks yaptığı odadan çıkan sesleri, FBI ajanlan banda kaydetmişjer. Iddiayı yalanlayan yok. Kitapta, Kennedy'ye olan hayranlığıyla tanınan Başkan Bill Clinton'dan da uzun uzun söz ediliyor. Ancak henüz "somut" bir ilişkiden söz edilmiyor. Başı cinsel taciz davalanyla dertte olan Clinton, geçen hafta içinde Santa Monica'da Japon Başbakanı Ryutaro Hashimoto ile buluştu. Başkanın kaldığı Miramar Hotel'in lobisinde bekleşen gazeteciler, birara, "bir ür)lüyle" karşılaşınca, "fikir üretmekte" gecikmediler. Karşılaştıklan ünlü, "Hollywood Madamı" Heidi Fleiss idi. Gazeteciler hemen teyplerini çalıştınp sordular: "Kimi bekliyorsunuz?.." Hollyvvood'un paralı erkekleri ile güzel kadınlannı "bir araya getirme" işiyle uğraşan ve halen yargılanan Fleiss'in yanıtı kısa oldu: "Başkan Clinton'ı değil tabii..." Eşcinsel papaan duası Yüzyıllar önce dünyanın yuvariak olup olmadığını tartışan Hıristiyanlar, günümüzde ise aktif eşcinsellerin kilisede din adamı olarak görev alıp alamayacaklanna kafa yoruyoriar. Tartışmanın odak noktası 72 yaşındaki emekli piskopos VVatter Rigter ın, eşcinsel olduğu bilinen ve uzun yıllardır erkek arkadaşlanyla birlikte yaşayan Barry Stopful adlı din adamını New Jersey Kilisesi'ne papaz yardımcısı olarak atayrp atamayacağı. Konuyu geçen hafta Delavvare eyaletinde ele almaya başlayan 9 üyeli din adamlan kurulunun vereceği kararı, yüzlerce eşcinsel din görevlisi "Inşallah olumlu karar alınır" diye dua ederek bekliyor. Piskopos'un bir eşcinseli, papaz yardımcılığına atamakla kilise kurallannı ihlal ettiği saptanırsa, Katolik düşünceleri inkâria suçlanacak ve yetkisiz hale getirilecek. 'Clinton ve V-Chip'ABD Başkanı Bill Clinton, kamuoyunda televizyon programlanndaki şiddet, seks ve küfüriü konuşmalann önlenmesi konusunda yoğun çaba sarf ediyor. Başkan, Amerikan aile reislerine çocuklannın izlemesini istemedikleri TV programlannı engelleme olanağı veren "V- Chip"y\e yakından ilgileniyor. Bazı ailelerin evierini dolaşıp aleti tanryor. "V-Chip"\n tüm televizyonlara takılma zorunluluğu, kimi çevreler tarafindan "muhafazakâhık" ve "sansûrcü kafa" sözleriyle eleştiriliyor. Başkanın V-Chip planına duyduğu memnuniyet, onu gençler için uygun görülmeyecek bazı sahneleri seyretmekten alıkoyamadı. Amerikan lideri, ülkenin batısına yaptığı geziden dönerken uçaktaki gazeteciler, "Die Hard With A Vengeance" adlı filmi izliyordu. Ancak şiddet içeren, vurdulu kırdılı bu filmin gösterimi 10 dakika görüntüsüz devam etti. Gazetecilerin meraklı sorulan üzerine, uçak göreviileri şu yanıtı verdi: "Filmi başa sanyoruz ve yeniden oynatacağız. Çünkü başka bir ekrandan başkan Bill Clinton da bu filmi izlemek istiyor." f Kim kalıcı, kim gidici? Amerikan Merkezi Istihbarat Örgütü (CIA), Küba lideri Fidel Castro nun sağlık durumunun kötüleştiğini tahmin ediyor. VVashington'dan Küba'yı yakından izleyen diğer kaynaklara göre ise komünizmin yediği darbe üzerine, Küba lideri ruhen çöktü. Ancak kim nederse desin 69 yaşında ve 37 yıldır iktidarda bulunan Castro, bir yorgunluk belirtisi göstermiyor. Fransa cumhurbaşkanlanndan Mitterrand'ın cenazesine katıldığından beri yaşama ilişkin görüşlerini felsefe ile cilaladığını söyleyen ve son zamanlarda Castro'yla görüşen bir Amerikalı, iddialan reddediyor: "Deli misiniz!.. Belki yavaş yûrûyor, ama beynı kristal niteliğinde." Bugüne kadar her gelenin "Bu kez gidici" dediği Castro hedefıni, "Sekiz ABD yönetimi döneminde baştaydım. Seçimleri kim kazanırsa kazansın ben yine buradayım" diye dile getiriyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle