Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 ARALfK 1996 PAZAR
12
DEĞİŞEN DÜNYADANHÜSEYİN BAŞ
Fransa'nıntehlikeli iliskileri5 Aralık 1996'da Fransa ve Afnka ülkelerı
başkanlarmın kanlımıyla (Jgadugu'da gerçekleşen
19. konferansın açılışında yaptığı konuşmada
Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, Afrika'nın
demokrası yolunda ılerlemeye devarn etmesi
geregini vurgulamanın yanı sıra. Afrika Finans
topluluğu (CFA; içinde yer alan "ortaklanna"
CFA Frangı ile Euro (AB ortak para birimi)
arasındaki parite ıle ılgili güvence vermiştır
Özellikle Büyük Göüer Bölgesi'nde yer alan
Zaire. Burundı. Ruanda ve çevre ülkelerde
yaşanan ve milyonlarca ınsanın canindan
olmasına. bır o kadarının da aç açık göç yollanna
düşmesine, dahası bu misli görülmemış ınsanlık
dramının, Batılı ülkelenn çıkar «.ürîüşmelerı
yüzünden ortada kalmasına bakılırsa. Sayın
Chırac'ın demokrası çagrısı havada kalmaktadır.
CFA Frangryla ilgilı güvenceye ıtibaredılmesını
ise birkaç yıl önce yapılan ve bölgeyı perışan eden
ünlü devalüasyonun anısı engellemektedir.
Fransa ile Afrika ülkelerı arasındaki ılişkıler. son
on yıldan bu yana son derecede ciddı bır
darboğazdan geçmektedir. Şu ana kadar herhangi
bır çözüm getirilemeyen Zaire krizi ise durumu
daha ağırlaştırıyor,
Batı ınsancıl yardımın gerektirdigi askeri *
müdahale konusunda birbıriyle tepışırken
Bırleşmiş Milletler'in bölgedeki temsılcısı
Raymond Chretien'ın halen Kivu'da bulunan
Ruandalı göçmenier içın ınsancıl amaçlı birgücün
olu^turmasının gerekli olduğunu ısrarla
vurgulamasına kulaklarını tıkamaya de\am ediyor.
Bırleşık Devletler'in Kınşasa'daki eiçısı Daniel
Simpson bölgede süren kargaşa konusunda sözünü
esırgemiyor.
Fransa'yı, açıkça. Zaire'deki despot \e kokuşmuş
rejime arka çıkmakla suçluyor. Fransa \e
Amerika. bölgede "nüfuz"kavgası verırken
ajanslar şu anda Zaire"nin doğusunda yüzbinlerce
göçmenin ve sayılan 500 bini aşan çocuğun
açlıktan \e salgın hastalıklardan kırılma
tehlıkesıyle karşı karşı>a olduklannı haber venyor.
Fransa'nın uzun bır süreden bu yana. özellikle
Zaıre'de Mobuhı'nun despot ve iliklerine kadar
yolsuzluğa bulaşmtş rejimıne bugün bıle desteğini
sürdürdüğü kimsenın saklısı değil. Ancak bu
konuda Fransa'yı suçlamak Birleşık Devletler'e
düşmez. Despot rejımlere çıkar uğruna destek
vermede \Vashingtonun eline kımsenin su
dökemeyeceğı bılınır. Anıa Sayın Chirac. daha
geçen 24 nısanda bu kokuşmuş diktatörü Elysee
Sarayı'nda ağırlamış değıl mıdır? Mobutu">u daha
ıv i tanımak ıçın Canard Enchaıne'nın
yazarlarından Frederic Pages'e kulak vermek
gerekiyor. "Kunıcu başkan", "Devrimin rehberi'"
ve elinden düşürmediğı bastonu nedeniyle de
"Johny VValker" adıyla anılan despotun asıl adı,
kuşkusuz. çok daha görkemlı;
"Mobutu Sese Soku Kuku Ngbendu Wa Za
Banga" (tam tercümesı, kümestekı tavuklann
alayını sahiplenen horoz). Ancak Sayın Chirac için
Mobutu'nun yeri başka. Sayın başkana göre.
"Zaire'yi en iyi temsil eden adam!" "Zaire'yi en i>i
temsil eden adamın" ordusu ise bozgun halinde.
İşı. ülkeye sığınan göçmenleri soymak, BM'nın
insancıl yardımlarını pazarlamak ve kentleri
haraca kesmek. Ekonomi ise devletin bizzat sahte
para basacak ölçüde. ıpin ucunu kaçırdıgı bir
perışanlığın içinde.
Zaire eğer verımli topraklara. kobalt, bakır. elmas
\e uranyum gıbı değerli madenlere sahip olan bir
ülke olmasaydı Mobutu, Paris için Bokassa,
Evadema türiinde sıradan bır Fransız-Afrika
karışımı despot olurdu.
Aslında Fransa ıle ABD arasındaki sürtüşmenin
temelınde de ülkedekı bu zengınhkler \ar.
Başkanlık özel tımı ıle de en kanlı ışlere bulaşan
Mobutu'nun serveti ise trılyonlarla ölçülemıyor.
Bu yüzden "yürüyen kasa" ya da "yürüyen banka
hesabı" olarak anılması boşuna değil. Elı kanlı
devlet soyguncusunun bır başka özelliğı de
inanılmaz yüzsüzlüğü Bakın ülkesınin halkı için
söylediklerine:
"Ben onlara cebimden yardım edi>orum. Bu
halka hiçbir borcum yok. Bana borçlu olan asıl
onJar!" Peki biitün buıılara kar^ın Fransız yönetımi
ne yapıyor? Onu bağrına basıyor. Cote
d'Azur'lardaki kâşanelerde ağırlıyor. Pages. -Bu
kadanna daşükür"dı>or "Devletsoyguncusu,
henüz Panteon'a girme>i vasiyet etmedi!"
Fransa gibı bır ülkenın. Mobutu \e soyguncu
çetesiyle bu denli içli dışlı olmasi acı \eriyor.
Hutuktıia, Tutsflernignsavaştyor?ara Afrika'daki son etnik
çatışmaların merkezı Büyük
Göller Bölgesı'nin önde gelen
uzmanlan arasında yer alan
tarihçı. sosyolog \e coğrafya bilimcısi
Dominique Franche. Zaıre'nin Kiv u
eyaletınde Hutularla Tutsiler arasında
yaşanan dramın ardındakı karmaşık
tarihsel kaynaklan ırdeliyor. Le Vlonde
gazetesı yazarlanndan Jean-Pierre
Langeliertarafından yapılan söyleşı, bır
süredır dünya gündeminde olan bu
önemlı soruna ışık tutuyor.
Onlarca yıldan bu >ana Ruanda ve
Burundi. Hutularla Tutsiler arasında
dönemsel kaMiamlara sahne oluvor. Çok
sayıda u/man. her defasında. bu
çatışmalann etnik nitelikte olmadığını
yineliyor. Gerçek nedir?
- Hutular \e Tutsiler farklı etnik gruplar
değil. Bir "etnTdil, kültür, dın ya da
toprak bırlıği ile tanımlanır. Oysa
Tutsiler, Hutular ve nüfusu oluşturan
bütün içinde bir üçüncii grup olarak yer
alan Tvvalar, Ruanda"da iç ıçe
yaşamaktadırlar. Yanı. toprak farkı
yoktur. Aynı dılı konuşurlar. Aynı kültür
ve dine sahiptirler. Aralarında bazı
ekonomik uzmanlaşma farklılıklan yok
değil Ama bu. sistematık olmaktan
uzaktır. Tutsiler genellikle çobanlık
alanında uğraş vermektedirler. Hutular
ise tarımda çaiışnıaktadır. Bır etnik
çatışmadan söz etmek olanaksızdır. Zira.
Ruanda'da tek bır etnik grup vardır. o da
Ruanda etnisıdir.
Fiziksel farklılıklar konusunda ne
diyorsunuz?
- Fıziksel farklılık argümanı ilk kez
186O'ta ortaya atılmıştır. Bundan ilk söz
eden Ingiliz seyyah \e araştırmacı John
Speek'tır. Speek. Hutularla Tutsiler
arasındaki bazı fizıksel farklılıklan
saptamıştır. Böylece. kuşkusuz yanlış bir
bıçimde. bunlann ıki ayn ırka mensup
olduklan sonucuna varmıştır Bugün.
siyasal duyarlılık gereğı. ırk sözcüğü
sakıncah sayılmaktadır. Bu yüzden. ırk
sözcüğü yenne "etni" sözcüğii
veğlenmektedır.
Hutular ve Tutsiler iki a\ n insan ırkını
oluşturmuyor rau?
- Onları iki ayn ırk olarak tanımlamak
büyük yanılgıdır. Aynca, yüzyılın
başında yapılan tek kesın ölçümler 1907
-
1908 tanhlerinde bır Alman antropolog
tarafından yapılmıştır. Alman araştırmacı
o tanhlerde yaptığı öiçümlerde Hutularla
Tutsiler arasında on iki santimlik bır boy
farkı saptamıştır. Bu fark 1815 "lerde
Fransa"da genç bır insanla bir senato
üyesi arasındaki boy farkının hemen
aymsıdır. Oysa bu fark, yaşam ve
beslenme biçimınden
kaynaklanmaktadır. Çünkü Tutsiler.
Hutular gibi tarlalarda çalışmıyorlardı.
Sorun şu kı. Tutsiler üzerıne yapılan tüm
antropolojik araştıımalar Ruanda kralınm
saray çevresi içinde yer alan insanlarla
sınırlıydı. Bu ınsanlar. krallığm
taşrasında yaşayan ve bugün Tutsı olarak
adlandırılan insanlarla aynı fiziksel
nitelıklere sahıp değildiler. Bu konuda
P.uanda'nın merkez bölgelen. herzaman.
ülkenin tümü için model olarak
alınmıştır. Aynca bu model. çok farklı bır
toplum olmasına karşın. Burundi'ye de
uygulanmıştır. Ruanda kıallığının
çevresındeki ülkelerde Tutsiler, ülkenin
merkez \ e güney inden gelen Tutsi y a da
Hutulardan farklı adlandınlmıyordu.
Geleneksel Ruanda düşüncesinde
kategorıler bırbırlerınden kesin çizgilerle
aynlmıyordu.
Hutularla Tutsiler arasında tek fark «»
boyda mıdır?
- Hayır. Cabucak ayırdına \anlan fiziksel
özellıklerde var. Bunları yadsımak söz
konusu değil. Ama bu farklılıklar neyi
kanıtlamaktadır
9
Bu farklılıkları
Fransa'da da saptamak olasıdır. Irksal ve
etnik gruplann oluşumunu fiziksel
özelliklere bağlarsak, bu mantığı sonuna
kadar götürerek ıkı sa\aş arasının
Avrupası'nda bazılarının mavi gözlü
sanşınlarla, siyah gözlü esmerlerin iki
ayn ırka mensup olduklan savına benzer
biryanlışadüşeriz.
Aynca bir başka farklılık öğesıni de
hesaba katmak gerekmektedir. Bu. cınsel
seçımdir. Güzelîik kriterleri. nüfusu
1994 > ılırıda Zaire'de büy ük bir soykınma girişildi. Bu so> kınmdan kurtulanlar Zajre'de büy iik toplama kamplarında bu kez de açlıkla mücadele ediyoriar.
oluşturan iki grup arasında aynı değildir.
Ruanda'da bulunduğum dönemde.
Hutulara kendılerine eş seçmek için
hangi özelliklerı aradıklarını sorduğumda
yanıtları hep -güçlü koüara sahip
olmalan" şeklınde olurdu. Çünkü Hutu
köylüsünün, tarlalannı sürmek ıçın
"güçlü kollara" gereksinımı vardı. Oysa
sarayın Tutsıleri için güzelîik kriterleri
bütünüyle farklıydı.
Etni sözcüğünden hoşlanmadığınıza göre.
Hutularla TutsUeri ayırt etmek için hangi
sözcüğü kullannorsunuz?
- Bu konuda uzun süre kararsız kaldım.
Afrika'da sosyal smıftan söz etmek pek
mümkün değildir. Ruanda krallığı
döneminin Tutsi soylularından oluşan bır
toplumun tümünü de sürükleyerek karşı
karşıya geldikleri bır ıç sa\aştır söz
konusu olan.
Zaman içinde topluluklar arası
farklılıklar. \inc de başka farklüıklara
göre daha da ağırlıklı.
- Doğru. 50'lı yılların sonundan bu yana
korku topluluklan diye adlandınlan
topluluklar oluşturulmuştur. Bu gerçeği
yadsımak mümkün değildir.
Ruanda tarihi nasıl sapfınlmıstır?
- Ruanda tarihi. tıpkı Burundi tarıhı gibı.
beyaz din adamlan. bazı sömürgeci
yönetımler ve hemen benzer şeyleri
yazıp duran kimı üniversite mensuplan
tarafından oluşturulmuştur. Bunlar
bölaenın fatıhi Tutsıleri üstün bir ırk
sırasında Belçikalılaryeni Hutu iktidan
yanında yeraldılar. Sömürgecilıgin bu
kategorıleri -ikı topluluğu- nasıl
oluşturdukları hıç ^orgulanmadı. ! 931 'de
kımlik kartları üzerıne Hutu. Tutsı \e
T\\a ıbaresını koyan Belçıkalılardı.
Ruanda tarihinin kaynaklanna az sayıda
araştırmacı inmiştir. Ünhersıtelerde
yetişenler ise geleneksel tanh
şemalarıyla yetinmişlerdir.
Daha sonra Ruandahlar \e Burundililer
bu söylemlen Hutu \e Tutsı olmayan bir
a\uç seçkinın ıktıdarlarının
tekelleştirilmesi için siyasal amaçlarla
kullanmışlardır. 1973'ten itibaren. Kuzey
Hutularla, Burundi sınınnm ötesinde yer
alan küçük bölgede yaşayan Tutsiler
Hutular ve Tutsileri iki ayn ırk olarak tanımlamak büyük yanılgıdır.
Aynca, yüzyılın başında yapılan tek kesin ölçümler 1907-1908
tanhlerinde bir Alman antropolog tarafından yapılmıştır. Alman
araştırmacı o tarihlerde yaptığı öiçümlerde Hutularla Tutsiler arasında on
iki santimlik bir boy farkı saptamıştır. Bu fark 1815'lerde Fransa'da genç
bir insanla bir senato üyesi arasındaki boy farkının hemen aymsıdır. Oysa
bu fark. yaşam ve beslenme biçiminden kaynaklanmaktadır, Çünkü
Tutsiler, Hutular gibi tarlalarda çalışmıyorlardı.
sosyal sınıf vardı. Ama bunların yanı sıra
"küçük TutsHer olarak adlandınlan
yoksul Tutsiler de mevcut bulunuyordu.
"Küçük Tütsi"ler ayn bır smıftı. Bır kast
sisteminden söz etmek uygun değıl.
Çünkü kast sistemi katı ekonomik
kutuplaşmanın yanmda, bir "annmışlık"
düşüncesini de gerektirmektedır. Oy sa
Ruanda ve Burundi'nin geleneklennde
böyle bır düşünce yer almamaktadır. Bu
konuda en ıyı terım. topluluktur. Yakın
bir geçmışte oluşan kın ve nefretle.
bırbirlerınden öç aima isteğinde bırleşen
bir topluluk. Bumı ikı korku topluluğu da
denılebılır. Biri Hutu, öbürii Tutsı.
Hutularla, Tutsiler arasındaki canşmavı
nasıl nitefhorsunuz?
- Bu bir iç sasaştır. tktidar için savaşan.
kitlelen ayn topluluklar oluşturarak
kullanan "seçkinlerin"" artlarından
olarak ılan etmışler. Hutuları ise köle
olarak görmüşlerdir.
Dinsel seminerlerde eğıtilen Hutular
A\rupa'nın ırkçı düşüncelerıni Afrika'ya
taşıyan bu yanlış söylemle yetişmişlerdır.
5O'lı yılların sonunda. sözü edilen
çevreler bu söy lemlerini 1789'da
Fransa"da Tıers-etat'nın soyluların
ü.stünlüğü ıle ilgilı söylemi bizzat
kendılerine yöneltmeîerı gibi. Tutsi-
Tutsilere karşı çe\ ırmişlerdir. Bu
çatışmada salt iyi ya da kötüler yoktur.
Sömürge döneminden önce saray
çevresindeki Tutsiler hükümranlıklan
altındaki halka son derecede acımasız bir
bıçimde davranıyorlardı. Ama bu konuda
yalnızdeğillerdı.
Düşmanhk neden güçlendi?
- Ilkın. sömürgeciliğın davası hiç
görülmedı. Ruanda'nın bağımsızlığı
bunlar arasındadır. Seçkınler. dıkkatleri
demografik ve ekonomik alandaki
gerçek sorunlardan başka yönlere
çekmek ıçın tarihi her iki yandan
kullanmışlardır.
Dahası. bu toplumlann "haflzası"yazılı
değildir. Sözden ıbarettır. Yaşlı ınsanların
Hutularla Tutsiler arasında tanık
olduklan ilişkiler bugün kaybolup
gitmiştir. Genç kuşaklar ise sürekli
olarak katliam korkusu içinde
yaşamaktadırlar. Bu durum.
manıpülasyoncu söy lemin daha da güç
kazanmasına yol açmıştır.
Aynı etnik gruba mensup Ruandalılan
karşı karşıya geriren 1994 katliamı. size
göre soy kınmdır. Burada bir çelişki yok
mu?
- Hayır. Burada söz konusu olan bır
soykınmdır. Nürenberg davasında
soy kınm "bir ırk olarak tanırnlanan bir
halkın katledilnıcsi" olarak
nıtelendırılmıştır. 1994'teaynı şey
yınelenmiştir. Ayrıca çok sayıda
Hutunun, Tutsıleri katletmeyı
reddettiklen ıçın öldürüldüklerını de
unutmamak gerekır. Bu bölgenın
mantığına göre eğer sız bınnden yana
ıseniz. en azmdan ona karşı deâilseniz.
onunla aynı gruba aıt sayılırsınız. Öte
yanda. soykınmda zaman aşımı da
yoktur. Canıler. gelecek günlerde de olsa
yargı önüne çıkacaklardır.
Nüfus yoğunluğunun da körüklediği
"toprağa olan açlığın" bölgedeki
çatışmalarda önemli rolü olmuş mudur?
- Çok önemlı rolü olmuştur. Ruanda ve
Burundrde kara Afnka'nın en yoğun
nüfusu yaşamaktadır. Nüfus bütünüyle
tanm toplumudur. Bu yüzden de toprağa
gereksınimı vardır. Tarımsal ıdeolojının
gereklerine uygun bıçimde de sanayı \e
hızmet sektörü gelışmemıştır. Aynca son
derecede güçlü olan ruhban sınıfı tüm
gücüyle nüfus planlamasina savaş
sürdürmektedır
Kimileri homojen topluluklardan oiuşan
bir Hutuland ve Tutsiland (Hutu ve Tutsi
yurdu) düşünüyor. Bövle bir şey
gerçekleşebilir mi?
- Bu tasarının ayaklan yere basmıyor.
Gerçekçı değıl. Ikı grup da ıç ıçe yaşıyor.
aynı toprakiara sahıp olmak ıstıyor.
Bölgede sınırlann yeniden çizilmesi
olanağının bulunmadığını mı
düşünüyorsunuz?
- Siyasal olarak sınırlann yeniden
çizilmesi düşünülemez. Bu. Pandora'nın
kutusunun açılması demektır. Kara
Afrıka'nın tüm ülkelerı (kı çoğunun
sınırlan Ruanda \e Burundi'ye göre daha
kabul gömıüştür \e sınırlar. en az ölçüde
de olsa, bır ınsan bütünl jğünü ifade
etmektedir) sınır değışiklıklen talep
edecektir. Bu ise bır dizi savaşm patlak
vermesıneyol açacaktır Biitün
bunlardan sonra şu soru sorulabılır:
Bızım Avrupa'da yüzyıllar boyu
yaptığtmızı onlara yasakîamaya
hakkımız var mıdır?
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇt
Niyazi Altunya'nın
Mektubu...(1)
Eğıtım emekçısı emeklı Öğretmen Dr. Niyazi Altun-
ya'dan mektup aldım; şöyle dıyor:
"Sevgili Ekmekçi,
26 Kasım 1996 tarihliyazında, Eğitim-Sen'lı öğret-
menlerin 23 kasım günü, Ankara'dayaptıklan eyleme
değinerek 'Toplantıda, Niyazi Altunya'nın sesını duy-
mak isterdim, duyamadım' dıyorsun. Benı andığın ıçın
teşekkür ederim, ama eylem sendıkanındı. benım ko-
nuşmam uygun düşmezdı. Yıne de uyarın benı duy-
gulandırdı. Ve 'O gün konuşsam neler söylerdim' di-
ye düşünmekten de kendimı alamadım. Son günler-
de yaşadığımız olaylar, insanın dılını yutturacak cins-
ten. Onun için once söyleyecek soz bulamadım, bır-
kaç gün geçınce biraz toparlandım.
Sevgili Ekmekçi,
Bugünlerde konuşması gerekenler susarken, sesi-
nı kesmesi gerekenler tam aksıne çok konuşuyor. He-
le 24 Kasım 'Öğretmenler Günü'nde ne ınciler doktü-
rüyor!..
Buyıl 'Öğretmenler Günü'nün bır özelliğı var. oğret-
menlerın ve eğitimin sorununu çozecek yetkıye sahıp
olanlar eskı öğretmenler: Prof. Necmettin Erbakan
Başbakan; Prof. Tansu Çiller Başbakan Yardımcısı ve
hükümetın anahtarını elınde taşıyor. Prof. Mehmet
Sağlam Mılli Eğıtim Bakanı. Ne var kı bu eskı öğret-
men yönetıciler çok önemlı ışlerle meşguller ve öğret-
menlere bakacak halde değıller.
Ne yazık ki bu dönem öğretmenleraçısmdan karan-
lıkbir dönem olarakgeçıyor. Uç rakamlı enflasyon kar-
şısında ücretlenn yetersızlığı bir yana, onu unuttura-
cak derecede kötü olaylar oluyor: Öncekı yıllarda ol-
duğu gıbı öğretmenler karanlık güçlerce katledıliyor.
Sendikalı öğretmenler, kışta kıyamette çocuklarından,
eşlerinden koparılıp sürgun edılıyor. Dın istismarcıları
Istanbul'un göbeğınde felsefe öğretmenini lınç etme-
ye kalkışıyor. Ordu'da bırstaıyer öğretmen, birgaze-
teyizıyaret ettıği, partıli eskı arkadaşlarıyla görüştüğü
için meslekten atılıyor. Hüseyin Öğretmen 'in çocuğu
soğuktan ve kötü beslenmeden dolayı 'Öğretmenler
Günü'ncfe ölüyor ve ölüsu hastanede rehin kalıyor.
Seksenlik emeklı öğretmenın başkentın Mılli Eğıtim
Müdürlüğü 'nde kulağı kopanlıyor. Sendikalı yüzlerce
öğretmen, meslekten atılacakları günü bekliyor. On
altı öğretmenevı satılığa çıkarılıyor. Bu yüzden mılli
burjuva Sakıp Sabancı, dinci burjuvaziye yenıkdüşü-
yor...
İşin ilginç yanı, eski meslektaş yöneticilerin, olanlar
karşısında sesleri çıkmıyor. Çünkü daha önemli işleri
var.
Sevgili Ekmekçi,
Bu mektubu yazmamın bır nedenı daha var: Eski
meslektaşım Tansu Çiller, ıncılennden bırısını daha
dokturdu: 'Bu devlet uğruna kurşun atan da kurşun yı-
yen de her zaman bizim ıçın saygıyla anılır. Onlar şe-
reflıdırler' (Dıl bozukluğunu bır ılkokul oğrencısı duzel-
tebilır).
Hiç kuşkusuz bu sözler, ülkücü mafya Çatlı, Ağca
ve ulküdaşlan için söylendı. Bu sozler, küllenmeye baş-
layan acılarımı yeniden depreştırdı. Ister ıstemez gerı-
lere gıttim.
Bundan tam 18 yıl önce bugünlerde, yanı yedı ço-
cuğun Çatlı'nın komuta alanı içinde, Ankara Bahçelı-
evler'de kıtır kıtır doğrandığı günlerde, ben de Gazı
Eğıtim Enstitüsü'nde kurşunlandım. Burası da hedef_
bölge ıdı. Olay, 'faılı meçhul' kaldı. Niçın boyle kaldı-
ğını şımdı daha iyi anlayabiliyorum. Bana pek çok ısım
ihbaredıldı. Bunlan ılgililere götürmedim. Yapılacakbır
yanlışlık, omür boyu vıcdan azabı çekmeme neden
olabilirdi. Hem sorumlular ıstese suçluyu bulamazlar
mıydı? Şu anda ben, kasığımda saplı duran kurşunun
sızısına karşın, ruhen sağlıklıyım ve dımdık ayaktayım.
Eğer, bılerek ve ısteyerek benı kurşunlayanlarda zer-
re kadar ınsanlık varsa, onlar, alınlarında leke ile dola-
şıyorlar. Hâlâ bunu, Çiller'in anlayışıyla 'Devlet ıçın yap-
tım' dıyorlarsa, kendilerınden rahatsızlık beklemek ge-
reksizdır. Zaten o, beni öldürmediğine pişmandır.
Sevgili Ekmekçi,
Acaba meslektaşım Tansu Çıller'e göre ben mi şe-
refliyım, benı kurşunlayan mı? Çünku, bence ben 'dev-
let ıçın' nöbet tutarken vuruldum. Çıller'e göre ise, be-
ni kurşunlayanlar bunu 'devlet için' yaptılar! Ne dersi-
nız?
Neyse, on sekiz yıldır fazladan yaşıyorum. Bu süre
içinde 12 Eylül karanlığını yaşadım. Arkadaşlarımla
'abece' dergısıni çıkararak, Eğıt-Der ve Eğitim-lş 7 ku-l
rarak akıl ve bılinç yoluyla bır ınsan hakkının nasıl ya-.
ratıldığını, banşın nasılgerçekleşebıleceğınikanıtlama-l
ya katkıda bulundum. Hiçbir zaman yaşama sevinci-;
mi yitirmedim, tam aksine arttırdım..." •
• • • !
Sevgili okurlar, Niyazi Altunya'nın yazdıkları daha!
bıtmedı. salı günü de sürecek. O bölümü de ilginç bu-,
1
lacağınızı sanıyorum.
Benim diyeceğim başka bır şey var: Dünkü Cumhu-;
rıyet'te, Hüsnü A. Göksel'ın yazısını kaçırdıysanız oku-j
yun. O, arada bır yazar, ama pir yazar. Hüsnü Bey'in!
yazısının başlığı "Umut". Hüsnü Bey, boşuna umutla-,
nıyorya, neyse...
Bugünkü "Cumhunyet Dergı"de, Berat Günçıkan;
"faili meçhul" cinayetlerde ölenlerın yakınlanyla ko-<
nuştu; faşıstlenn öldürdüklennden bırı de Necdet Bu-<'
lut'tu. Necdet'in bugün yıldönumü!
B U L M A C A SEDAT \AŞAYA\
1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDAN SACA:
1/MüzığıFeritTü-
zün'e aıt olan tek
perdelık bale. 2/
Kutsal ınanç... Bır
tiyatro oyuncusu-
nun. ızleyıcılerin
duyacağı biçimde
ama sankı dığer
oyuncularduymu-
yormuş gıbı ko-
nuşması ya da dü-
şünmesı. 3/ Se-
vınçli... llgı. 4/ 8
Dolma yapmak g
için hazırlanan ka-
nşım... Keman yapımıyla
ünlü bır.İtalyan aılesı. 5/ <
Kansızlık. 6/ Bilgiçlık tas-
layankımse... Bırışaretsı- *-
fatı. II Çeşıtli agaçlardan 3
eldeedılenbırcınsreçıne... 4
Mikroskopcamı.S/Demır g
çubuk... Gövdesı kızıl.
ayaklan ve yelesı sıyah "
oîan at donu. 91 Cretılen 7
mal değerlenmn ınış çıkı- Q
şına göre saptanan ücret „
ödeme olçümü.
YUKAR1DAN AŞAĞIYA: j
1/Tav şan yavrusu... Oyunda cezalı çocuk. '
2/Yosunlann kökü andıran rutunma organı.. Sıvas'ın bır il-
çesı. 3/Şarkı... Öküz yemlıgı. 4/Manganez elementının si-î
mgesi.. Sermaye. 5/tşe. eyleme dayanan. 6/Ortaoyununda}
Rumtıplemesıneverılenad... Bırnota. 7/Iradesızlıkten ıle-|
ri gelen sürekli cansızlık... Tenıste topu rakıbın arkasına>
düşürmeyıamaçJayan \uru^. &/Haydut . Italva'dabırlırnan!
kentı. 9/ Karakter... Çöllerde y a da denız kıyıiannda rüzgâr-j
ların yığdığı kum tepesi. '