05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA JÎUMHURJYET 8ARALJK1996PAZAR 10 PAZAR YAHLARI Varsın ukalalar çoğalsınGazetecınin "Ben" demesi ayıp mı? O kendini hep cümlelennin ardına gizlemek zorunda mı? Ya da kendi düşüncelerini "Biz", "Bizce", "Kanımıza göre" diye yansıttığında "Ben" diyene göre daha mütevazı ve ölçüJü mü sayılıyor? "Biz" diyen objekrtif \e ciddi. "Ben" diyen sübjektif ve megaloman mı? Bütün cümlelennin öznesi birinci tekii şahıs olan, durmadan kendisini anlatarak izJeyicinin - dinJeyicinm / okurun hayranhğını kazanmaya çalışan "Ben"ci (!) gazetecilerden insana bıkkınlık gelmesi dogal. Ama ya aynı bencilliği, biraz mat renkli ambalajlarda "Biz"li anlatımlarla piyasaya sürenler? Bir manavın objektif olması mümkün mü? Kimbilir, belki de mümkündür. Terazisi şaşmadan tartıvorsa v e araya çürük kanştırmıyorsa. mesele yok gibı. Ama gazetecınin objektifliğini tanımlamak daha zor. Evet. okura tepeden bakarak haberlenn içine yorum sokuşturma alışkanlığını onaylamak mümkün değıl. (Bu, bazı komedi filmlennde şaka yapıldıktan hemen sonra fondan kahkaha sesi yayımlanmasına benziyor). Ama haberın \e yazının konusunun seçiminden vazılış biçimine kadar pek çok şey. kalemı elinde tutanın beynıne ve yüreğıne değiyor. O kendini gizlese de edılgen fiiller kullansa da "Biz" dese de "gazeteci M0SK0VA HAKAN AKSAY adına" hatta ısterse "bütün millet adına" konuşuyor gıbi yapsa da aslında en başta kendini ve dünyayı kavrayış larzını yansıtıyor demektir. Türkiye de Rusya da geleneklerine bağlı toplumlar. Insanların sivrilmesı. bırey olduğunu hissetmesı, kalabalığı yararak lider olması kolay değil. "Ben" diye konuşan. "Biz" di>ene oranla daha çok tepkı görebiliyor. Hele saçlanna yeterince ak düşmemışse. Ya da "uygun" me\ kide değilse. "kendini begenmiş", "dünkü çocuk", "ukala", "kibirii" sıfatlanyla bir çırpıda cezalandırılabiliyor. Konumu elverişli olmayanlann, oturup kalkmalanna ve konuşmalanna daha çok dikkat etmeleri koşul Ceketlerinin önünü iliklemekten seslerinin tonunu ayarlamaya kadar herşeye özen göstenneleri zorunlu. So\yet gazetecileri on yıllardır komünist partı adına. onun dilıyle konuştular. Bu dılde "ben" sözcüğüne yer yoktu. Şimdi toplumda birey olduğunu anlayanlarçoğalıyor. Gazeteciler arasında da. Yazannın adını taşıyan köşe yazılan artıyor. Tartışma alışkanlığı yayılıyor. Tabiı bu arada saçmalayanlar da eskisinden çok • daha fazla. Ama neylersin? Dikensiz gül bahçesi yok. Toplumun fikre ihtiyacı \ar. Fikır içın ise düşünen kafalara. Varsın kendi görüşünü üretenler daha fazla olsun! Varsın arada bir de saçmalasınlar! Ama aşağı yukan sallanarak onaylayan başlardan çok. kuşkulu bakışlar olsun! Kendi fikri olmayan. ancak me\cut ortamlara savgıda kusuretmediklerı ıçin "efendi" sıfatıyla ödüllendirilenler yerıne varsın "ukala" olaniar çoğalsın!.. Irkçılık lekesiyle 21. Yüzyıla Ramazan bir iş ilanı üzerine telefon ediyor. Bir dükkân yardımcı kasiyer anyor. Telefon görüşmesı çok iyi gidiyor, ta ki Ramazan adını. soyadını söyleyene dek. Ardmdan, telefonun diğer ucundaki "Maalesef, şimdi öğrendim ki göriişmek iizere birini çağırmışız zaten. Hoşça kal" diyor ve telefonu kapatıyor. Ramazan "ın, işin gerektirdıği düzeyi fazlasıyla karşılayacak bireğitimi \ar, Dancayı kusursuz konuşuyor. Ramazan gibi ıkınci kuşak göçmenlerden biri olan Sami, bir Arap ailenin çocuğu; eğitimine rağmen bu genç kuşağın iş bulmakta ciddi sorunlan oiduğunu, ömeğin bırevet yanıtı alabilmek ıçin 100. 150 iş başvurusu yapmak gerektiğini söylüyor. Yalan değıl. Danimarka'nın büyükçe şehirlerinde sokaklar işsiz ikinci kuşak göçmenlerle dolu. Onlara neden "göçmen" dendiği ise anlaşılmaz bir olgu. Bir Türk kızı arkadaşlanyla birlikte diskoteğe gidiyor. Gruptaki tek siyah saçlı o. Zaten yüzü de kuzey lilere benzemiyor. Aksansız bir konuşması olsa da ve arkadaşlanna rağmen kapıdan geri çevriliyor, dıskoteğe alınmıyor. Konunun daha trajik olan yanı ise kapıda kızımızı gerçi çevirenın bir zencı olması. Salon yapımı vücuduyla gece boyunca gırişte dıkilcn birkapıcı; anlartığına göre kendisi de diskotek kapılanndan bırçok kez geri çevrilmiş. Bir giyım mağazasının kapısında şöyle bir yazı yer alabiliyor: "Sevgili müşterimiz. Son zamanlarda artan hırsızlıklar nedenivle ruristier, yabancılar ve göçmenler için bir önlem gehştirmek zorunda kaldık. Buna göre bir seferde en çok bir yabancı -palto ve benzeri üst giyimi olmaksızın- girmeve izinlidir." "Onfcm" polise şikâyet edildi. Polis, mağazanın yaptıgının hukuk dışı olup olmadığı konusunda bir açıklama yapmak istemedı. Yukanda aktardığım olaylar vakayi adıyeden başka bir şey degil. TV ekrantna yansımayan. gazete sütunlannda boy göstermeyen yüzlerce çeşit, gündelik, "olağan" ırkçılık ömeklerinden gün ışığına çıkabilen birkaçı. Eğer bunlan örneğin KOPENHAC HAUL TOKMAK Makedon Berber Nıyazi'yi veya Türk Bakkalı Naci'ye veya zenci komşum Ganalı Charles'a anlatsaydım hiçbir tepki göstermeden dınleyeceklerdi, ki bu da onlann nezaketinden. Yoksa bürün yabancılann yakından bildiğı. bir biçimde deneyim edindiği bir konu ırkçılık. Danimarka, ırk aynmına karşı yasal mücadelenin, hak aramanın en zor olduğu ülkelerden biri. Bugüne dek üzerine gidilen, dava konusu olan olaylann sayısı çok çok az. Bunun nedeni ırkçılığın olmayışı degil. ırkçılıga karşı bir şeyler yapmanın ciddi biçıminde zor olması. Etnik eşitsizJikk ilgıli şıkâyetlerin iletildiği kurul. Naevnet for Etnisk Ligestilling, hazırladığı bır raporda bunlan söylüyor. lçişleri Bakanlığı'na gönderilen raporda. HoJlanda, Kanada, Avustralya gibi ülkelerin BM Irk Aynmı Konvansiyonu'na uygun olarak ırkçılığı tümden ve genel bir biçimde yasaklamasına rağmen Danimarka'nın, diger yasalann ırk aynmı sorunlannı karşılayacagı, kapsayacagı düşüncesiyle henüz konvansiyona uygun adımlan atmadıgı belirtifiyor. Raporda Danimarka için çok ileri adımlar olarak nitelenebilecek ırkçılık karşıtı önlemler de öneriliyor. Başkente yılın ilk kan yağıyor. 1996'nın Avrupa kültür şehri Kopenhag bir ay sonra unvanını Selanik'e devredecek. TV'deki hava raporunda "Grönland'da hava"yı izleyerek teselli bulmak mümkünse de hava ciddi biçimde soguk. Başkentin kuzey sokaklannda polis otomobilleri sabahtan devriyeye çıkıyorlar. Üç hafta önce. şehir merkezinde. yabancılann en yoğun bulundugu kuzey mahallesindeki küçük polis karakolunun kurşunlanmasıyla yükselen huzursuzluk sürüyor. Polis Sendikası karakolun kapatılmasını istiyor. Polis teşkilatı ise daha çok sayıda polisin görevlendirilecegi daha büyük bir karakoldan yana. Irkçılık karşıtı örgütler de polisin varlıgından ve tavnndan rahatsız. Onlann sloganlan, "Daha Çok Pblis Değü tş." Kopenhag'ın uzak köşelerinde bile kendini hissettiren bu değişik türdeki soguk tıpkı daha birçok bahar, birçok yaz gibi kalıcı görünüyor. Jirinovski aktörlüğe soyundu Vapfıklan ve söyledikleri ile sık sık clunya basıııına mal/.eme ulan Rus aşırı milliyetçi lider Madimir Jirinovski şimdi de bir filmde rol alıvor. Sov vetlerin ku- rucusu Madimir Lenin ve eski Sovvet liderlerden Leonid Brejnev gibi Rus ve dünva ünlülerinin benzerlerinin de rol aldığı filmde Jiri- novski, bir polis memuru roliinde. "Benzerier Gemisi" adlı film büyük ilgi çekeceğe benzivor. Sosyal devlette kalıcı çatlaklar1994 yılmdaki parlamento seçimlennde sosyal demokratlar, uzun süredir ılk kez orta sağ koalisyonuna bırakmak zorunda kaldıklan iktidarı geri aldılar. tsveç'in içındeki ve dışındaki konjonktürün değişmesı. önceki Başbakan Carl Bildfi. bu ülkeyi "sosyal devlet vapan" en önemli özeîliklerde kısıntı yapmaya zorlamıştı. Işte birkaç örnek: Işsizlik sigortasmda, hastalık parasında. analık iznınde önemli ölçüde aza/tma. Ingvvar Carlsson önderligındekı sosyal demokratlar ıktıdara, bu tür "geri adımlan durdurmak. ödentileri önceki düzevine çıkartnak" sözüyle geldıler. Ne oldu peki? Genellikle sosyal demokratlann sesıni ileten Aftonbladet gazetesınden Lena Mellin, ne olduğunu söyle özetledi: "İşsizlik dört kat arttı. Dev lerin dış borcu iki katına çıktı. Yatandaşın cebine giren para azaldı." Bunlara şunları da ekleyebiliriz: Kamu kesiminde çalışanların sayısı hızla azaltıldı ve işsizlik oranı, ülkenin yakın tanhinde görülmemış olan yüzde ona ulaştı. Bu orana, gerçekte işsiz olup da, devlet desteğiyle çeşitli işyerlerine geçicı olarak yerleştirilenleri. meslek kurslanna burslu olarak gönderilenleri ekleyebiliriz. O zaman yeni oran, yüzde yirmıye yaklaşıvor. İngvar Carlsson. gönüllü olarak polıtıkayı bıraktı: yanı parti baskanlığını \e başbakanlığı da. Hiç kuşkusuz bu satırları okuyan sızler ıçin garip bir peri masalı bu. bir liderin, başbakanın koltuğunu gönüllü bırakması. Bizdeki tek örnek. ErdaJ Inönü ve o da asla tıpık bir polıtikacı değildi. Her neyse. Şımdiki başbakan, önceki Maliye Bakanı Göran Persson. Peki o ne yaptı? STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAJV "Geçinemijoruz" diye haykırarak önüne çıkan yaşlı, işsiz kadını. "Tipikeski komünist" diye tersledı. ,\rdından. yanında 30 güzide şirketin yönetıcısıni alarak Çin'e gitti ve bu ülkeyi, "polirik çaJkantılardan uzak, durağan" olduğu için övdüve ' bu durumun "ekonomik kalkınma ve işbirliği için" güzel bır ortam yarattığını söyledi. Öyle ya, Ericsson'un "juppi ovuncaklannı", Bofors'un toplannı. Volvo ve Saab'ın yeni modellerini satmak varken bir duruşmayla alınan karar sonucu ınfaz edilen. sesini , yükselttiği için yıllarca sürecek hapis cezalarına çarptınlan Çınlileri gündeme getirecek değildi ya... Memleketınde "V'a> sen bir diktatöriüğü nasıl översin" türünden kıyamet koptu, ama parlamento aritmetiği garanti olduğu içın güvenoyu yoklaması hiçbir sonuç vermedi. Şimdi gelecek yıl tartışılıyor. Şu anda isveç'te enflasyon yok. deflasyon var. Yani fiyatlar artmak yerine, çok az bir oranda da olsa, azalıyor. Toplusözleşmelerde ücretlilerin kazanabildiği artışlar da çok az, ama ilk bakışta akla, alım gücünün artacağı gelebilıyor. Evet, hemen her vergıde, kıralarda, daha önce devlet sübvansyonuyla bırazcık da olsun insancıl birdüzeyde tutulan ilaç fıvatlarındaki artışı ve çocuk parası, hastalık ve işsizlik sigortasındaki azalışı - bır kez daha- düşünmezsiniz, bu doğrudur. Düşünmek zorunda olan Isveçliler ise "Bu ne mene sosyal devlettir, ne mene sosyal demokrat iktidardır" diye karalar bağlıyor. Xliosa Kabilesi'nin sünnet okuluÜzgünüm, yakında her şey yok olacak. Xhosa (Koza diye okunur) Kabilesi'nden olaniar bile efsanelen, geçmişin öykülerini. töreleri bilmeyecekler. Örneğin, doğduğunda köpek olduğuna inanılan erkek çocuklar unurulacak. Xhosa inanışına göre her erkek çocuk, erişkin olana kadar yaşamını bir köpek olarak sürdürür. Çünkü, ruhuyla henüz birleşmemiştir. Erkeklik ruhunun. çocuğa girmesi ancak kutsal sünnet okulundan mezun olmakla gerçekleşecektir. Erkekliğe giriş töreni. mısırlar olgunlaştığı zaman başlar. Mayısın ortalan, köyün ev li kadınlan, şafakta uyanıp sazdan bir kulübe yaparlar. Kulübe bıtene dek, adaylar. köyün tenha bır köşesinde bekleşirler Sonra "cerrah" gelir. Jilet gıbi keskin assegai adlı bıçak tene değdi mi, hiç kimseden biracı nidası duyulmaz. Yaralar. yabani bitki yapraklanyla sanlır Yaprak sargılar açıldıktan sonra. adaylar avlanmaya giderler. Tören boyunca yanlannda köylerinden küçük bir erkek çocuk vardır. Yaşamını henüz köpek olarak sürdüren bir çocuk. Köyün en yaşlı ve saygıdeğer kişisi. adaylara erişkin olarak nasıl davranmalan gerektiğini anlatır. Görgü kurallan -hlonipha-en önemli derstir. Sünnet okufundan mezun olan biri. ata ruhunu gururlandırmış olur (Xhosalar atalannın ruhlanna taparlar). Bu nedenle. erkekliğe giriş töreni, Xhosa kabilesi erkeğınin yaşamının en önemli dönüm noktasıdır. Adaylar. erkekliklerini sınamadıklan zamanlar. ünlü Amakwetha dansını yaparlar. Yuzlen, sazdan maskelerin ardına saklıdır. Kurutulmuş palmiye yapraklanndan yapılmış. her biri yaklaşık 25 kilogram gelen eteklikler. dansın en önemli kostümüdür. Vücutlan kireçle beyaza boyanmış adaylar, ev ev dolaşıp hünerlenni sergilerier. Izleyiciler arasında, saçlan kazınmış ve aynı palmiye yapraklanndan etekliği tasma gibi boyunlarına takmış genç kızlar görülür. Amakvvetha dansı, gençlerin eşlerini seçtikleri andır. Sünnet okulunun ikinci yarisındj. aday lar. yaşlı rehberlerının önderlığiğinde nehre kadar yanşırlar. Toplu olarak yıkanma tinsel annmayı simgeler. Yıkanmaktan pek hoşlanmayan Xhosalar da bu arada temızlenmiş olur. Yıkandıktan sonra, adaylar kendilen içini yapılmış kulübeye sjen dönerler. Içerde, yaşlı rehber her adayın başına bır parça tereyagı koyar ve yağı. kannlanna ve omuzlanna birartı işareti oluşturacak şekilde sürer. Xhosalar, atalannı tann yapıp onlara ınansalar da Hıristiyanlığın izleri nehirde yıkanma (vaftiz) ve yağ ile gövdeye çizilen artı işaretinde (ıstavroz) görülmektedir. Yüzlerini gizleyerek kulübeyi terk eden adaylann ardmdan. kulübe ateşe verilir. Ateşin. adayian büyüden koruduğuna inanılır. Törenin son aşamasına ulaşan adaylar, artık amakrvvala olmuşlardır. Baba evine gen dönüş, et ve biradan oluşan bir aile yemegiyle kutlanır. Adayın. mezun olmadan yapması gereken son şey, vücudunu aşıboyayla boyamaktır. Amakvvetha dansı sırasında seçtikleri eş. boyama işleminde amakvvala'ya eşlik eder. Kutsal sünnet okulunun mezunu. kendine verilen Batılı giysileri giyer ve gerçek dünyaya yollanır. Bir yıl boyunca. her gün aşıboyasını tazelemek zorundadır. Yeni mezun çok yavaş yürümek zorundadır. Koşması yasaktır. Koşmak, başkaldın sayılır. Xhosa sünnet okulu, bugün mezun vermeye devam ediyor. Gerçek erkek olma kaygısıyla şehirde dogmuş Xhosa gençler bile tören için köylere dönüyorlar. Geçen sezon sünnet okuluna başlayan 200 gençten 62'si hastaneye kaldınidı, 4'ü öldü. Kendini büyücü-doktor olarak tanıtan şarlatan, operasyon karşılığı gençlerden para ve tavuk almıştı. Erkek olamadan ölen gençlerin ruhu acaba köpek cennetine mi gidiyor? B U G Ü N SAAT: 20.25 A nadolu Işığın doğduğu, aydınlığın başladığı yer. mağaradan başlayıp Selçııklu * Rönesansına ulaşanD ANADOLU Tarihi...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle