25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 OCAK 1996 SALI 14 KULTUR Tiraje Dikmen'in resimleri, dokuz yıl aradan sonra İstanbul'da, Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde Bah'yla Doğu'yu yoğııran ressam A H l •VVTMEN Ressam Tiraje Dikmen. 46 yıldır Paris'te y a ^ o r . fkıncı Dün>a Sa\aşı'nın henıen ertesınde gittiği bu kentte. kendıne özgii bıryeredindı resmiyle. Türkıye'de ıse yeterınce tanmmıvor; resimlenni uzun aralıklarla görme olanağı bulabılıyoruz ancak. Dokuz \ ıllık bir aradan sonra. resimleri İstanbul'da: şu sıralarMillı Reasürans Sanat Galerısf nde sergıleniyor. Sergide. Tiraje Dıkmen'in uzun bır döneme ya\ ılan desenlen \e yağhboya resimleri yeralıyor Tiraje Dikmen. Büyükada'nın yerlisi. Parıs'te olmadığı zamanlar. Büyükada'dakı e\ınde oluyor. Yaşamı. Istanbul ıle Parıs arasında köpriiler kurarak geçiyoryıllardır. Bu gidiş gelışlerın. bu altş venşlenn resmine olan etkısı irdelenir sıklıkla. Yazar Patrick VVialdberg. bu olguyu Tıraje'nın resminin temel dayanağı olarak yoruınlamıştr "Tiraje'nin yaşamını Paris ile doğduğu Türkiye'si arasında pa\ laşnıasının. onun esprisini, duvma ve görme yeteneğini, çelişkili değilse de çoğu kez birbirinden başka > önlerde biçimlendirmesi kaçınılmazdı. Paris bir olaydır, olaylann tarih ile Tiraje Dikmen'in resminde, günü giinüne tenıasıdır. fikjrlerin Türkne'den bir 'tad'. kaçınılmaz karşılaşmasıdır, yeni atılımlann olarak bu coğrafcadan görsel aydınlığa çıkarılmasıdır. gerçek rJe çağnşımlar \ar. Sanatında. hareket hayalin sürekli sorgulanmasıdır. noktası figür. Resimlorinde figüniîn Istanbul ise. antik dü'ma ile yakınlık, kendince 'soj ut bir ifadesini' Doğu'ya açıiış, zaman dışıuğa tanınan tansıtan Tiraje Dikmen'in sergisinde. öneelik, Bizans ın a> dınlatıcı varlığı ve özellikle 196O'lı >ıilara ait efsane> i düşüncenin tarihin keşfinin resimlerinde küme küme fîgürlü önünde gelmesidir.... Tiraje'nin bu ikili resimleri. Dikmen'in toplumsal ritreşinıin ritmine uyduğu kanısına olailara olan du>aıiılığını da orta>a ko\mor. \ardım." Bır ressamın yurdu. \e sonra "ikinci gelişimine; resımde karar kılacağı ise Chagall, Man Ray. Derain gıbı pek çok yurdu'. bunlar arasındaki etkileşim baştan belliydi galiba. bu egitime ünlü sanatçıyla tanışıyor. Ma\ Ernst. kuşkusuz \oğrulacak ya da karşın.) 1956 yılında gerçekleştırılen ılk desen çarpışacaktır sanatçının yansıttıgı Paris'e gittiği yıllarda bu kent. hâlâ. bir sergısıne gelıyor Tıraje'nın. bir 'ayna'da. Tiraje Dikmen Paris"e sanatçı için vazgeçılmez duraklardan desenını satın alıyor. (Bu dönemi. gıttiğınde. Akademi'de özgür eğitim yaşayan bır tanığından enıne boy una anlayışı ıle Türkiye'de sanat eğitiminde bınydı Ikincı Dünya Sasaşı'nın ardından. özellikle l950'lı yıllardan dinlemek kaçırılmaz bır fırsat olacaktı yenıhkçı bır ta\ rın öncülennden sonra Neu York Paris'ın saltanatını ele ama. Tıraje Dikmen konuşmayı pek Leopold Levj'nin öğrencısi olmuş. bu geçirecekti ama. Tiraje Dikmen'in de se\mıyor. kendınden söz etmeyi ise hiç arada Iktısat Fakültesı'nde yıne birsöyleşıde anlattığı Pans, mi hiç.. Sessız \e çekingen. dışarıdan gelen Alman profesör "Montparnasse. savaş öncesinde Konuştuklanmız aramızda kalsın Kessleryönetımınde "Kadın İşçilerin olduğu gibi. sanatçılann buluştuklan istiyor ) Tıraıe Dikmen'in resım Çalışma Koşullan" başiıklı tezıni yer"dı. Tiraje Dikmen bu dönemde \e eöitimı (bu arada Ecoledu Louvreda tamamlamıştı. (Iktısat. kendi sonrasında Giacometti, Dubuffet, sanat tarıhı \e miizeoloıı) tamamen deyrmiyle. "bir temer oluşturmuştu olaylara olan duyarlılığını da ortaya koyuyor. Biryandan 27 Mayıs'ı yansıtıyortu\alıne Tiraje Dikmen, bir yandan Paris'te Mayıs 68"i. Öğretmeni Leopold Le\y'nin önerisi üzerine uzun yıllaryalnızca desen çalışan Tiraje Dikmen'in sergide yeralan ıkı büyük boyutlu desenınden birı de 196O'lı yıllarda. Zonguldak'ta bir işçi yürüyüşüne dayanıyor. Bıryüriiyüşün. küme halinde tek \ ücut olan ınsan kalabalıtlarının canlı kıpırtısını, yıllarca desen üzennde ısrar etmış bır sanatçı olarak usta bir *el kolavlığıyla' çızgiye yansıtmış Tiraje Dikmen. Desenlennde. sokakiann uğultusu duyulabılıyor. Tıraje Dikmen'in adı. Türkiye'de genellıkle 1964 yılında Paris'te Galene Charpentıer'de açılan \e de Chirico'dan Giacometti ye dek pek çok ünlü ressamı bıraraya getıren. Tıraje Dikmen'in de başka bır Türk ressam, Yüksel Arslan ile bırlikte yer aldığı "Sürreaüzm: KökenJer, Tarih \v Vakınlıklar" sergisi ile gündeme geliyor. Sözkonusu sergi. başlığı itibanyla bıle bünyesınde topladığı her sanatçının 'gerçeküstücü'olmasını dayatmamasına karşın. Tiraje Dikmen'in bu sergide yeralmış olması. sanatçının bu başlık altında anılmasına neden oldu Türkiye'de Tiraje Dikmen gerçeküstücü bır ressam değil. yapıtlan. sergının sürrealızme "yakmlıklar" kapsamı çerçevesınde değerlendirılmiş. sergi kataloğunda sanatçıdan. "hayalci resmin güçlü kişiliklerinden biri" olarak söz edılmıştı. Tıraje Dikmen. \ ıllardır bu yanlış anlaşılma\ı düzeltmeye çalışıyor. Onun resımlennde. hayal ile gerçek atbaşı gıdıyor. bırinden kopup ötekine doğru bır yönclme sözkonusu değil. Murat L'ral. Tiraje Dikmen'in Milli Reasürans sergısı kataloğunda yazdıgı yazıda. sanatçıdan bıralıntı yapıyor "Her şe\ bir birikimin sonucu olmujor rau?" Tıraje Dikmen'in 11 şubata dek süren sergisi. gerçekten de böyle bır yaşam felsefesıyle yaşamış \e yaşayan bır sanatçının. ne kendı kültünine uzak ne de tamamen bu ızlerı ta^ıyan. ne Batı kültürünü dışlayan ne de bu kültürden kopuk olu^mui} bır bırikınıle ıfade bulan resimlennı bırarava uetırivor. YAZIODASI SELİM İLERt Batılı temelleı<. Jdyanıyoı. Ancak. 'Sanatçı. doğduğu, kültiirünü aldığı memleketin değeıierini iç yaşantıda taşıyor her nereye gitse1" diyen Tiraje Dikmen'in reMDinde. Türkiye'den bir 'tad*. kaçınılmaz olarak bu cografyadan görsel çağnşımlar var. Tiraje Dıkmen'ın sanatında, hareket noktası figür Resımlerinde figürün kendince 'soyut bir ifadesini' yansıtan Tıraıe Dikmen'in Mıllı Reasürans'takı sergisinde. özellikle 1960lı yıllara aıt resımlennde küme küme fıgürlü resimlen, Dikmen ın toplumsal 'Biraz daha yaşasaydı, daha çok ışık verecekti' Külrür Senisi "Otuzunda yaşlandı bizimkiler / TaşıdJar kanseri en güzei yerierinde". E\rensel Kültür Merkezi'nde düzenlenen. \za. Çaüşlar' ı anma toplantısı, Sennur Sezer'in okuduğu bu dizelerle başladı. Sezer. bu toplantının aslında Aziz Çalı^lar'ın da katılacaöı bir "Emeğe Sa>gı Gecesi" olarak planlandığını, ama Azız'ın azızlık ederek aramızdan aynldığı ıçın bır anma toplantısına dönüşrüğünü söyledı. Sennur Sezer'in sunduğu toplantıy a. Ataol Behramoflu. Özdemir tnce. V ılmaz Onay. Afşar Timuçin \e Turgay Nar katıldılar. Etkınlıkte. Aziz Çaİışlar çeşıtlı yönlerı yle anıldı. tiv atroya uy arladıgı yapıtlardan bın olan "Öblomoıv'*'un bir bölümü De\ iet Tıyatrosu sanatçılan tarafından sahnelendi. Ataol Behramoğlu. "Yaşıtlanm içinde beni en çok etkileyen insanlardan biri" olarak nitelediği Çalışlar'ın öldürüldüğünü söy ledi. Sistemin kendisıne birçok açıdan saldırdığını. işsiz bıraktığını. y ıprattıgını söy leyen Behramoğlu. ölümünü bu etkenlerin çabuklaştırdığını belirtti. Yapılması gerekenın onun yapıtlarını derlemek ve süreklıltğıni sağlamak olduğunu söy leyen Behramoğlu. bunun hem ona hem de ülkemızin kültürüneönemli bırhızmetolacağını belirtti. Özdemir İnce. Türkiye'deki gerçeklik ve estetık anlayışındaki yanlışlıklan anlattıktan sonra Aziz Çalışlar'ın bütün bu yanlışlan doğruya çevirdiginı söy ledi. İnce. çağdaşlaşma kaygısıy la çe\ iriler \ e derlemeler yapan Çalışlar'ınçalıi}irkenbunlannışeyarayacağını düşünerek mutlu oluğunu. ama mutsuz öidüğünü belirtti. Aız Çalışlar'ı yaşamında değerlendiremediğimızı öne süren İnce. "Şu andan sonra onu. layık olduğu ciddiyetle okumab>ız"dedi. YılmazOnay. tıyatro açısından Çalı^lar'i değerlendırdiği konuşmasında. Çalışlar'ın tiyatro kıtaplannın yayımlanması ve Çalışlar'ın tezlerinden hareketle gerçekçilik tartışmasının başlatılması öneriierinde bulundu. Afşar Timuçin. Aziz Çalışlar'ın Türk düşüncesinde kültür insanı v e çevırmen olarak ıki yönü olduğunu belirttikten sonra onun çev irmen yönünedahaönem verdiğını söyledı. Afşar Timuçin. Çalışlar'ın. Türk kültürüne çok şey eklediğıni. y ıllarcagenç insanların beyınlenni aydınlatmaya çalıştığını söyledi. Çalışlar'ın genç yaşta ölümünün bır kayıp olduğunu belirten Timuçin. "Biraz daha jaşasaydı daha çok ışık verecekti* dedi. Çaİışlar yaşarken kendisı hakkında bır çalışma yapan. bukıtabı buyıl içensinde y ay ımlanacak olan Turgay Nar. Çalışlar'ın, gelışmesınde çok büyük katkı.sı olduğunu \e çok çalışkan birisı olduğunu gözlemlediğinı söyledi. Nar. Çalışlar'ın eleştınde çok büyük bır boşlugu doldurduğunu da belirtti. Nadide'nin doğa yorumları Nadide A^deniz'in resim sergisi IMKB Sergi Salonu'nda yer alıyor. KIYMETGİRAY Çevrenızle ne denli ilgılısıniz? Bulunduğunuz ya da yaşadığınız mekânlan yakından tanıyor musunuz 0 Gerçek mı. ön bilgiler mı sızin tanıdıklannız? Bakıyor musunuz yoksa görüy or musunuz? Gözlem gücünüz nedır? Bütün bırgün oturduğunuz yerı ve yakın çe\renizi aynntılı olarak hiç incelediniz mi° INadide'nın doğa gözlemlenne dayalı resimleri bu sorulan çağrıştınyor Bir bakışta doğa gözlemleri bu resimler. Yeşil yapraklar vebunlançevreleyenmasmavı bir gökyüzü. Hemen hepsı tanıdık gelen bıtkıler. Öy le mı acaba? Akla gelen ilk soru. Büyük tuvallerde bırbın ile uy um içinde geçişler \ e kesışmeler ile katmanlaşan bu büyü k tülmüş bitkileri daha ön0 ce nerede görmüştük Bu sorunun ıkı farklı anlamı olmalı. Doğanın hangı kesitinden ya da sanatın hangi kesitınResimler üzerinde yoğunlaşan ıyı bır gözlemle. bu bitki dünyasının doğanın seçkin ve seçılmiş güzelliklennden olmadığı ortaya çıkar. Fakat bu denli bizden olan doğa kesitinı nereden tanımaktayız? Bu aşamada kırsal alanlar. belki de bir pıknik anında uzanıverdığinız ya da yanında oturduğunuz bitki dokusunun kokusunu duyumsarsınız. Arasına koyuverdiğiniz tüp çıkar karşınıza De\ boyutlarda. Doğaya açılan gözlemin !x>yutlarını kanıtlarcasına. Hercai otlar, dikenler ne denli yakından ıncelenmışlerdir. Üzerlerinde yoğunlaşanincelıkli gözlem ışiğındaayrıntıların tek tek yakalanmasına tanık olmak şaşırtıcı gelır. Toprağı yararak fışkıran bitkılersararçe\renızi: knnlan. bükülen fakat durmaksızın yükselerek büyüyen \e tüm doğayı kaplayan hercai bitkı dokusunun ortasında bır verde bulursunuz kendınızı. Bu tropikal orman görunümün'j çağrıştıran bitki dokusu ıle çevrelenen yalnızlığınız kınıi zaman bır kumaş parçası. bazen çıkanlı\ermış bir topuklu kadın ayakkabısı. kımı yerde aradan görünüverenbirmaviçaydanlıkyadasandalye. çoğu kez parlak bır sarı. canlı kırmızı; bir bıtkı ya da nesne ama mutlaka kırmızı bır leke.. kımı zaman bir fötr şapka. bazen bır kedinın korkak fakat atıl Önce unutulmuş bir yazar: Ismail Habib Sevük. 1892'de doğmuş, 1954'te ölmüş. Hukuk Fakültesi'ni bıtirmesine karşın edebiyat öğretmenlığı görevinde bulunmuş. 1925'te Türk Teceddüt Edebiyatı Tarih/ kitabını yayımlamış. Bu eser 30'larda, gözden geçırilerek Edebi Yenilığımiz adıyla yayımlanıyor. Avrupa Edebiyatı ve Biz (1941), Edebiyat Bilgileri (1942), Tunadan Batıya (1935), Yurttan Yazılar (1943) Sevük ün edebiyat tarıhınden incelememonografiye açılan eserlerı. Istikla! Savaşı yazılarını. anılarını O Zamanlar (1936) ıçeriyor. O Zamanlar yeniden yayımlandı. Yazarın Cumhuriyet gazetesınde kalmış, 19401951 arasına rastlayan "Edebiyat Sohbetleri" bugüne kadar bir kitapta dertenmemiş. Dergilerde kalmış başka yazılar, incelemeler söz konusu. Yetişme yıllarımda ismaıl Habib Sevük'ün ağdalı bir edebiyat tarihçısı olduğu söylenırdi. Hocalarımız, üslubu gibi yöntemmin. yaklaşımlarının da göçüp gıttığ/ kanısındaydılar. Yazar, bır anlamda çağdışı sayılır olmuştu. Edebı Yenıliğimiz'isanınm 1980'lerdeedındim. Dil, gerçekten günümüzün Türkçesi'nden ıraktı. Sözcüklerın kullanım dışı kalmışlığının yanı sıra anlatım da fazla 'edebı' sayılabılirdı. Şimdı alıntılayacağım şu oranlamaya için için gülümsedığımı ıtıraf etmelıyim: (Halide Edib Adıvar'ın romanlan için:) "Kaplıca sulan, sıcaklığını, bıliyoruz kı arzın içındeki ateşten alıyor; bu romanlar sıcaklığını nereden alıyor? Qnlardaki hararetin bütün menbaı romandaki kadın kahramanın ruhudur. Onlarda asıl olan, bütün hararete memba olan, bütün şahıslara mihrak ve cazıbe olan o kadındır. O kadınlann nabzındaki hararet daima 40 dereceden fazladır; onlar hep humma içinde gibidir; hepsinin ruhunda bir 'narıbeyza' vardır." Bununla birlikte şu satırlar. Halide Edib'in bence en etkileyici törelduygusal romanlan olan Handan 'a, Kalb Ağnsı'na, Mev'ut Hükum 'e denk düşüyor. Döneminın söylemı bu romanların kadın kişilerıni demek ki böyle alımlamış. Sevük'ün anlatımına artık gülümseyemiyorum. Gülümseyemiyorum; birçok sebebi var: Halide Edib günümüz okurlarınca yazık kı okunmayan bır yazar. Çok yönlü romancılığ/nın hıçbır verimi ilgı devşirmiyor artık. Belki bir tek Sınekli Bakkal; onu da ders kitapları ne kadar anıyorsa... Oysa Edebi Yenilığımiz de bır ders kitabı; 30'larda "lıselerin son sınıflanna resmen kabul" edilmış. Alıntının o günkü gençlere çekicı gelmediğinı nasıl ilerı sürebilınz9 Otuz yıl sonrasının yenıyetmesı bızler, okullanmızın tek tük edebiyatseverleri de Handan'ın karmaşık aşk dünyasından. Kalb Ağnsı'nda Sara'nın büyük tereddütünden. ıçe kapanışından, Mev'ut Hüküm'deki neredeyse gönül bulanıklığına varan o tuhaf tutkulardan aşk heyecanları duymadık mı? Bizler söz konusu romanların belki de son sahicı okurlarıydık. 30'larda Edebiyatın Anlamı Edebiyatsız olunamaz! Bizleri yetıştirenlere gelince, muhakkak ki Sevük'ün kıtabıyla eğitilmışlerdı... Edebi Yeniliğimiz'den uzun bır alıntı: bakın, 30'ların Türkıyesı edebiyatın anlamını ve yarannı nasıl saptıyormuş: "Kalem sahıbı olmak yalnız edibin hakkı değil herkesin vazıfesı ve menfaatidır. Hepinız mektepte muhtelif ilimler oğrenıyorsunuz. Umumi seviyeniz onlann muhassalastndan yuğruluyor. Fakat sonra muayyen bir mesleğe ıntısap edince dığer ılimlerin çoğu kaybolacak. Doktorsan cebır düsturlannı, avukatsan fizik kanunlanm, mühendıssen kımya muadelelerini unuttun. Lakin ne olursan ol, elındekı kalem yok mu, yalnız o bütün ömrünce sana perçinlenmıştir. Herkes edib olamaz, fakat herkes mesleğının edıbi olmalı. Mesela kalemi olmayan doktorun hızmeti yalnız reçetelerıne munhasırdır. Kalem sahibı doktorun esen ise hastaiarından vatana, vatanından cihana yayılır. Mesleğinde en muktedir olan bile kalemsizse bir kovandadır. Ancak kalemdır ki o mesleği bir füshat yaptı!" 30'larda 'milli eğitim', kalem sahibi olabilecek, Türkçeyi bilen, seçık biçimde yazan, anadilıne ve dolayısıyla dile gönül verecek gençleri gereksinmektedir. Tek yordam edebiyattır: "Herkes mektep sıralanndan itibaren bütün mazinin edebiyatmdaki güzellikleri eme eme gıdasını alıyor." Sonra gözlerimizi yaşartan şu içli temenni: "Kitabı yazanın kendilerine kıtap yazılanlardan yalnız bir duası var: Hepsını sadece mesleklennde bır kudret olarak değil, mesleklerme şeref olacak birer kalem sahibi olarak görmek. Sen mesleğinde yüksel, kalemın de mesleğıni yükseltsin. Bu, kıymetibirken birkaç yapmaktır. Gençler, hepıniz vatana birkaç defa kıymetli olunuz!" işte altmış yıl öncesinın inancı ve ülküsü. Konuyu burada kapatmak istemiyorum. ~ gan gözleri, kimı zaman da renk \e biçimsel güzellığin sımgesı ta\us kuşunu farketmenizle gülümsemeye dönüşür. N'adıde'nın resimsel anlatımına aracı olan bu konusal yaklaşım. görsel çekiciliğin ötesınde. sanatçının biçem ^eçımine de ışık tutmaktadır. Nadide Akdeniz resimlennde en belirgın yaklaşım. naif duyarhğın ılk anda yakalanmasıdır Doğaya ılişkin aynntılı aktanmda izlenen ince ışçılik bu duyarlığı vurgular. ivonu seçiminden kompozisyon düzenıne uzanan sanatsal kurgunun esin kaynaklan arasında Henri Rousseau önemlı bır yer tutar. 1900'lü yılların ılk çeyreğınde tuvallerine botanik dünyasını açan naif sanatçı Rousseau, iki önemlı olguyu dünya sanatına tanıttı. Naif duyarhğın ne olup ne olmadığı ve doğa gözlemlenne aynntılı bir inceleme ile yaklaşımda ortaya çıkan gerçeğı aşan gerçek yorumlar. Buışıktanesinlerkapansanatçılar arasında öznel duyarlığını bıreysel biçemıne katanlar arasında yer alır Nadide Akdeniz. Büy ük boyutlu tuvallerde elde ettıği öznelliği. desen çalışmalannda sağladığı titiz ve aynntılı işçılikle açıklamaktadır. J Küçük İskender muzn* bulundu Kültür Servisi Şair \e yazar Küçük Iskender'ın deneme ve hıkâyelerinın yer aldığı "666" adlı kitabı ikincı baskısında müstehcen olduğu için toplatıldı. Beyoğlu l Sulh Ceza Mahkemesı, Küçük Iskender'ın "666" adlı kitabının "Halkın ar ve haya duygulannı inciten. cinsı arzulannı tahnk \e istismaredernıtelikte. genel ahlaka aykın olduğu" iddıasıyla Türk Ceza Kanunu'nun 426. maddesı uyannca toplatılmasına ve hakkında dava açılmasına karar \erdı "666"nın ilk baskısı Kasım I994'te. ikincı baskısı Nisan I995'te yapılmıştı. Küçük tskender'ın ilk şiıri Mıllıyet Sanat dergisındeyayımlandı. Nısan İ986dan itibaren Memet Fuafın yönettığı Adam Sanat dergısinde sürekli olarak şiirlen yayımlanan şaır, aynı zamanda Avni mizah dergısinde. Ekspres'te ve Hürriyet Gösten dergisınde yazıyor. Istanbul Menkul K.ıymetler Borsası Sergi Salonu'nda Nadide Akdeniz'in bitki dünyası yorumlannı ocak ayı bovunca sanatseverlere sunacaktır. Pamuk Prenses, farklı kimliğiyle sinemada Kültür Senisi Ünlü masal ustalan Grımm Kardeşler'ın unutulmaz yapıtı *Pamuk Prenses ve Vedi Cüceler*. fılm oluyor. Yapımcılığını Tom Engelman'ın üstlendiği filmde. şu sıralarda Türkıye sinemalannda göstenmde p olan Ölüm ve Bakire'nin başrol oyuncularından Sigourne\ V\ea\erıle 16 yaşındakı genç oyuncu Monica Keena rol alıyor. Yapımcısına göre. bu filmı diğer \Yalt Disney çizgı yapımlarından ayıran en önemli özellik. çocuklara değıl. yetışkınlere seslenıyor oluşu. Çekımlerı Çekoslovakya'da ortaçağdan kalma bir şatoda gerçekleştirılen 'Pamuk Prenses'. küçük bir kızın peri masalım andıran öyküsünlden çok. tutkunun. kıskançlığın, aşkın öyküsü olarak tanımlanıyor. Henüz lise öğrencisı olan genç oyuncu Monica Keena'nın Pamuk Prenses'i canlandırdığı filmde. Sigournev VVeaver. hem Pamuk Prenses'in ü\ey annesini hem de ü\ey annenın aynasının içındeki büyücüyü canlandınyor Engelman'ın öyküye yaklaşımındaki bir başka fark ise 'ayna'yı Freudyen bir bakı^ açısıyla değerlendırıp onu üvey annenın 'id'ı olarak tanımlaması. Yüzyıllardan beri. yumuşakbaşlı. saf. nann Pamuk Prenses ise bu defa u\e\ annesini öldürme planlan yapan. dıkbaşlı. bol bol küfüreden yenı kimliğiyle seyircı karşısında. Monica Keena. Pamuk Prenses'i bu halıyleepey benimsemış olmalı ki rolü hakkında "Disney çizgi filmlerinde görmeye aJıştığımız Pamuk Prenses'e göre çok daha gözüpek. meraklı \e kolay kolay kandınlmayacak bir kız \e bu haliyle bana çok benziyor" dıyor. Bu yıl içerisınde Avrupa sinemalannda gösterime girecek olan film. çok bilinen bir öyküyü. bu defa hayii farklı biryorumla seyircı karşısına çıkaracağı ıçin Engelman'a göre bir anlamda rıskli. ancak kesınlikle bol sürprizli bır prodükMyon olacak. Zahit Büyükişliyen'in nesim sergisi Kültür ServisiZahit Büyükişliyen'in resım sergisi 25 şubat pazar gününe dek Mine Sanat Galensi'nde sergi leniyor. 1946 Adana doğumlu olan sanatçı. Gazi Eğitim Enstıtüsü \e Kassel Devlet Güzel Sanatlar Akademisı'ni bitırdı. Hacettepe Üniversıtesi Güzel Sanatlar Resım Bölümü öğretim üyesi olan Büyükışliyen. bugüne dek yurtıçi yarışmalarda çeşıtlı ödülleraldı: yurtiçı ve yurtdisinda kışısel \e karma serffilpro KitiMı Pamuk Prenses'i lise ogreocı» Monica Keena ovnuvor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle