29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 AĞUSTOS 1995 ÇARŞAMBA 10 DIZI YAZI Batı'nm baş belası Rusya S ovyetler Biriiği'nin yıkılmasın- da Batılı ülkelerin rolü olmadı mı? Elbette oldu. Ama belirle- yici olan içerideki gelişmeler- di. Bu açıdan. Sovyetler Birliği "nin (ve sosyalizmin) yenilgisini, Batı'ya ya da bazı Batılı liderlere bağlayanlardan çok, Kissinger gibi. "Böyle bir armağan alacağımızı hayatta düşünemezdim!" diyenlerin dürüstlüğe daha yakın olduk- lannı sanıyorum. Kapitalist dünya yendi. Ama bu daha çok. sonuna kadar oynanmamış bir boks maçinda, taraflardan bırinın. rakibinin yumruklarından çok. kendi ayağının kayması sonucu bayılarak disîcalifiye olmasına benzedi. Bittiği iddia edilen "soğuk savaş"a gelince. Gerçekten de bu savaş. somut ülkele- rin ve halkların savaşı değil de, "- iznT'lerin savaşı mıydı? Rusya, eskiden beri Batı dünyasının soğuk baktığı bir ülkeydi. Hele hele tüm kapitalist ülkelere açıkça meydan oku- yan 1917 Ekim Devrimi'nden sonra. Batı'yısonderecerahatsızetti. Batılı ül- kelere göre oldukça kısa bir geçmişe sa- hip olan Sovyetler Birliği. şaşılacak ka- dar az bir süre içinde "mide bulandı- ran sinek"ten dev bir "can düşma- nf'na dönüştü. ABD'nin Rusya'yı parçalama planı ABD yönetimi. Rusya'ya karşı mü- cadelesini. komünizme karşı mücadele- sinin gerisine gizlemeye özen gösterdi. Asıl amacı. daha 1919 Paris Banş Ant- laşması hazırlıklan kapsamında, Ame- rikan strateji uzmanlarının yazdıklan bir belgede açıkça belirtilmişti: "Rus> a, her biri kendine özgii eko- nomik yapılara sahip olan. büyük do- ğal bölgeler halinde parçalanmalıdır. Bununla birlikte hiçbir bölge, kendi başına giiçlii bir devlet oluşturabile- cek kadar bağımsız olmamalıdır." ABD. bu politikasını on yıllardan bu yanatutarlı biçimde sürdürüyor. Bundan böyle de Rusya" nın güçten düşürülme- si ve paramparça olması için elinden ge- leni yapacaga benziyor. Bu uğurda ba- zen Moskova'yı yalıtlama ve baskı tak- tiği izleyecek, bazen de onu "uygar dünya"ya hızla yaklaştığı gerekçesiy- le pohpohlayıp iç dengeleri istediği gi- bi yönlendirmeye çalışacak. Aynca Rus- ya ile başta Ukrayna olmak üzere öteki eski Sovyet cumhuriyetlerini, Dogu Av- rupa ülkelerini. lslam dünyasını vs. bir- birine düşürmek için boş durmayacak. Rusya'ya karşı tavnnda "insan hakla- rı", "demokrasi" falan gibi amaçlan değil (öyle olsaydı Eylül-Ekim 1993 olaylarına ve Çeçen savaşına tepkisi farklı olurdu). kendi çıkannı temel al- maya devam edecek. Son yıllardaki gelişmeler, Sovyetler'in dağılması. dünyanın tek kutuplu olma- ya başlaması, etnik ve dinsel çatışmala- nn artması. uluslararası istikran gergin- leştiren etkenleroldu. Ama Batı dünya- sı bu yıllar içinde konumunu güçlendir- di. Çıkarlan banş ve istikrarda yatan. ama gelişmeleri Batı gözlükleriyle izle- yen ülke yönetimlerinin ve yardakçıla- nnın, "Dünya değişiyor!"çığlıklan ara- sında tehlikeleri duymak ve görmek is- tememesi ne ilginç! Rusya'ya dönelim. Devlet, neredey- se tümüyle eski komünist yetkililerce yöneiiliyor. Daha gerilere bakalım. Ta- rihi bin yıla dayanan Rusya. hep otori- ter iktidara ve yayılmacılığa dayalı an- layışlarla var olageldi; hep bazı ülkele- ri "kurtarmaya", bazılarını "doğru yönlendirmeye" alışmış birdevletin kı- sa süre içinde değişeceğini sanmak yan- lış olurdu. Moskova, başta 25 milyon Rusun bir- denbire "ikinci sınıf vatandaş" haline geldiği eski Sovyet ülkeleri olmak üze- re, bütün dünyaya yeniden ağırlığını koy- mayı. bu yolda gerekirse sahip olduğu askeri gücü kullanmayı denemeye devam edecek. Ama galiba Rusya artık treni kaçırdı. Sosyalizm denemesiyle bir kez yakalayıp yitirdiği dünya liderliğini. şim- di Batı'nın ağzına bakarak uygulamaya çalıştığı yeni düzen koşullannda bir daha ele geçirmesi oldukça zor görünüyor. Moskova'nın On Yılı Çarpık Sosyalizmden Vahşi Kapitalizme S osyalizmi savunanların çoğu yenilginin altında ezilmiş, savrulmuş durumda. Kimisi "tarihe inat" eski şarkıları söylemeye devam ediyor. Kimisi kendini gözden geçirmeye çalışıyor. Ama mağlupların geçmişten yeterli ders çıkardıklarını iddia etmek zor. Sol güçlerin çeşitli yerel başarılarına karşın, galiba daha uzun süre kapitalizmin "altematifsiz" olduğunu söyleyen şarkıların modası geçmeyecek. 1917 sonrası dönem. 1985-1995 arasm- da olan bitenler. anlaşılan daha çok tar- tışılacak. Özellikle de sol çevreler için- de. Kimileri Sovyetler Birliği'ndeki sos- yalizm denemesinin yanlışlarla dolu ol- duğunu. bir bakıma. çocuğun sakat doğ- duğunu belirtiyor. Kimileriyse. bunun gerçek sosyalizmle bir ilgisi olmadığını, yani çocuğun daha doğmadığını söylü- yor. Aslında belki de pek farketmiyor. Sov- yetler Birliği tarihınden dostun \e düş- manın çıkarabileceği o kadar çok ders var ki... Sosyalizme gelince. Paris Komünü (18 Mart-28 Mayıs 1871) ılk sosvalizm de- nemesiydi. Başansızoldu. Ancak Marx'ı \e Lenin'ı derinden etkiledı. 1917'yle başlayan dönem. ikinci sosyalizm dene- mesiydi. Veodayenildi. (Şimdi varolan sosyalist ülkeleri tartışma dışı bırakıyo- rum.) Birkaç hafta ve 74 yıl süren iki dene- meden, sosyalizmin gelecekteki şansı üzerine kesin sonuçlar çıkarmak kolay ol- mamalı. Acaba geçmişin dersleri \e çağın özel- likleri özümsenerek yeni bir sosyalizm denemesi yapılamaz mı? Çok zor. Ama olanaksız degil. Geçmişi binlerce yıla dayanan insan- lık tarihiyle ilgili kesin yargılara varmak oldukça güç. Hele söz konusu olan gele- cek olursa... Sosyalizmi sav unanların çogu yenilgi- nin altında ezilmiş, savrulmuş durumda. Kimisi "tarihe inat" eski şarkıları söy- lemeye devam ediyor. Kimisi kendini gözden geçirmeye çalışıyor. Ama mağ- lupların geçmişten yeterli ders çıkardık- larını iddia etmek zor. Sosyalizmi, ağa- beylerinden daha sağlıklı ve esnek sa\ u- nan genç kuşaklar da ağırlıklannı koya- madılar. Sol güçlerin çeşitli yerel başa- rılanna karşın. galiba daha uzun süre ka- pitalizmin "alternatifsiz"1 olduğunu söy- leyen şarkıların modası geçmeyecek. Komünizmin kökleri Ama politik \e toplumsal güçlerden daha önemli bir şey var: Nesnel koşul- lar. yani yaşamın ta kendisi. Bu konuda sözü fazla uzatmadan. zamanında anti- komünistlık suçundan Sovyetler Birli- gi'nden kov ulmuş olan > azar Aleksandr Zinovyev'e bırakmak istiyonım: " Komünizm, tarihin rastlantısal bir zikzakı değildir. İnsanlığın var oluşu- nun temellerinde derin kökleri vardır. Eğer gezegenimizde tek bir komünist partisi, tek bir komünist kalmamış ol- sa bilc. bu. komünizmin ebedi olarak yok olduğu anlamına gelmeyecektir. İnsanlık şu > a da bu şekilde yeni bir ko- münizm aşamasıyla karşılaşacaktır. Adı ve sloganları başka olabalir; ama özü aynı olacaktır." ••• Yazıyı bitirirken kafamı bir kez daha toplamaya çalışıvorum. Yaklaşık altı yıl Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli- ği'nde öğrencilik yaptım: son beş yıldır Rusya Federasvonunda çalışıvorum. Ay- nı topraklar üzerinde sosyalist (ya da öy- le olduğu sövlenen) düzeni de. kapitaliz- me geçişin ilk yıllarını da gördüm. Her iki düzende de sistemin \e devletin in- sanları nasıl ezdiğine tanık oldum. "Yeni dünva düzeni" yandaşlarının iddia ettiklerinin tersine. dünyada pek çok şeyin ne yazık ki değişmedigini. ada- letsizliğin yok olmadığını. bilim ve tek- nik hızla gelişirken ekonomik. toplum- sal ve ahlakı sorunlann azalmak şöyle dursun giderek arttığını. insan yaşamının sürekli değeryitirdiğini, bu nedenlerden dolayı da toplumsal mücadelelerin hiç- bir zaman durmayacağını düşünüyorum. Ama tüm falanistlerin iyi. tüm fila- nistlerinse kötü olduğuna inanmıyorum çoktandır. Bir gün Türkiye'de ya da Rusya'da en iyi arkadaşlarımın iktidara geldiklerinı duysam bile, yine aynı şeyi düşünece- ğim: Muhalefetetmeli! Haksızlığa. adalet- sizliğe. zorbalığa, yağcılığa. vurdumduy- mazlıga. insanlann fiziksel ve ruhsal ola- rak katledilmesine karşı çıkmalı! Yakın zamanda bu sorunların hiçbiri çözümle- neceğe benzemiyor. O halde mücadeleyi sürdürmekten baş- ka çare yok. Sonu kesin zaferle bitmese bile. BhTİ Aziz Nesin: 6 Acelem var'SÖNMEZ TARGAN -JL- nsanlar. çoğu kez. yaşadığı sıradan olayların I önemini, boyutunu. tehlıkesini ve kendisi I üzerinde yaptıgı olumlu-olumsuz etkılerini • algılayamıyor. Yaşananın üzerinden bir süre ^ geçince. olayın izleri kendini duyurmaya başlıyor. Orneğin, dağcılık tırmanışlanndan bılirim. tırmanılan yerin dikliği. ıçerdiği tehlike ve zorluklar tırmanma esnasında dağcıyı fazla etkilememekle birlikte. tırmanma sonucunda ve hatta bunu ızleyen on-on beş gün boyunca dağcı. tırmanma sürecince yaşadığı zorluklan sanki yeniden tırmanıyonnuşçasına zaman zaman anımsayarak yaşamaya başlar. İnsan bir yakınını yitirince de böyledir. Bir cenaze telaşıdır başlar. toprağa verir. döner gelirsinız. Ama asıl boşluk ve acı o zaman başlar. Aradığınız yerde bulamaz, umduğunuz yerde de göremezsiniz. lşte buna alışmak çok zordur. Aziz Nesin'i tanımışlığım çok gerilere gitmemesine karşın. sankı otuz yıldır tanıyormuşçasına anyor ve özlüyorum. Bunun bir nedeni. çoğu aydınımızda görmeyi vebeklemeyi istediklerimi fazlasıylaNesın'de görmüş olmamdır herhalde... Özellikle son iki yıldır değişik nedenlerle Aziz Nesin'le daha sık birlikte oldum. Birlikte yolculuk ettik. Panellerde konuşmacı olduk. etkinliklere katıldık. kimi politik karar süreçlerinin olgunlaşmasında tartıştık Kendisinin önderlik ettiği Onbinler Turizm ve Yayıncılık AŞ'nin yönetıminde birlikte çalıştık. Lluslararası üne kav uşmuş bir yazar kimliğinin yani sıra Aziz Nesin'ın önemli bir yani, yaşama biçiminin bir bütün olarak yazdıklan ve söyledikleriyle son derece uyumluluk göstermesiydi. Bu onun. bugün tanıdığımız birçok aydm v e polirikacıda göremediğimiz bir özelliğıydi. Çoğu aydınımızın kanısının tersine. birçok şeyi ve kişiyı eleştirirken kendisi de o denlı eleştirıye açık bir insandı. Orneğin Onbinler AŞ'nin Aydınlık gazetesi işbirliğinde gazetenin baş yazarı olarak ımzasını geri çekme karannı açıkladığında. bunun erken verilmiş bir karar olduğu bıçımındekı eleştirimızı dikkatle dinlemiş, görüşlerımize katılmamakla birlikte bunun şirket yönetıminin ortak bir eğılimi olması nedeniyle bir süre daha Aydınlık'ta yazmayı sürdürmüştü. Avdınlık denemesi Söz buraya gelmişkin. Aydınlık gazetesiyle ilgili ilişkılere de kısaca değinmek istiyorum. 1992 yılı başlannda öncülüğünü Aziz Nesin'in yaptığı ve içinde çok sayıda bilim adamı. sanatçı. yazar. akademisyen, düşünür. gazeteci ve kimi sivıl toplum örgütlü temsil- cilerinin ortak olarak yer aldıgı. kısa adı Onbinler AŞ olan Onbinler Turizm ve Yayıncılık Anonim Şirketi kurulmuştıı. Amaç. giderek tekelleşen güdümlü basına karşı bağımsız, dürü^t. çağcıl. demokrat bir günlük gazete çıkarmaktı. Bu dönemde. Aydınlık adı altında aynı amaca yönelik bir başka gazete çıkarma hazırlıkları sürüyor ve 1 mayısta yayımlanması tasarlanıvordu. Onbınler'in çabalarıyla. kendi çabalannı bırleştırme konusunda Aydınlık kesimınden bir önen geldi. Bu öneri üzerine görüşmeler başladı ve Aziz Nesin gazetenin hem sahıbi hem de başyazarı olarak bu ginşıme de öncülük yaptı. Çoğu insanımızın bir arada görünmeyı düş bile edemedıği bir zamanda Aydınlık gazetesi çevresiyle bir araya gelerek ortak bir gazete çıkarmak. Aziz Nesin'e özgü bir yüreklilık ve özven gösterisiydı. Aslında bu davranış. yıllardır solda birlık diven. ama somut hiçbir adım atmayanlaradaanlamlı bıryanıttı. Avdınlık denemesi gerçi uzun sürmedi. ama vaşanması gerekli ve doğru bir denemeydi. Aziz Nesin bir vazar olmanın da ötesinde kendi içinde son derece kararlı ve tutarlı bir Marksisti. Türkıye Işçı Partisi'ni anma etkınlıklenne davet için gittığim Nesin Vakfı'nda çalışma odasındakı bir görüşmemde: •'Annıak güzel şey, ama önemli olan bir sivaseti yaşatmaktır. Bunun için de seçeceğin bir partive girmelisin. Anma toplantılarında gördüğün o yüzlerce kişiye bu önermeyi >ap. göreceksin çevrende kaç kişi bulacaksın, bulamazsın. Çünkü partili olmanın riskleri vardır" dıyerek. Türkiye'de ki bir başka gerceğin altını çiziyordu. Pekı Aziz Nesin'in kendisi partih miydi? Lluslararası üne sahip vegezegenımızden her sınıf ve katmandan okuyucu kitlesi olan bir yazarın partisiz olmasının toplumsal yararı \e demokrasi. sosyalizm savaşımına katkısı. partili olmasından daha yeğdır diye düşünüyorum. Aziz Nesin. 12 Eyiül askersel devırmesının faşist baskıları altında direnebilen ender aydınlarımızdan biriydi. Aydınlar dilekçesı ginşinıiyle bu dırernşi 12 Eylül generallerıne kar^ı bir manıfestova dönüşıürdü. llerleyenyaşınakarşın 12 Eylül depremımnvıkınttları arasmdan insanlık onurumı çekıp çıkaıtıııaya v»»11>11 Umutsuzluklara. zorluklara yer yer tek başına kavga verdi. Karanlığın üstüne üstüne yürüdü. Sanki acelesi v ardı. Sağl ığı ciddi biçimde bozuk. y aşı ileri olmasına karşın gerek yurtiçinde, gerek yurtdışında oradan oraya koşturuyordu. Ybbazlığa karşıvdı Ölümünden beş gün önce. hastanede ziyaret etmiş ve bir saatin üzerinde konuşmuştuk. Bir gün sonra hastaneden çıkacaktı. Fundamentalizmle ilgili bir basın toplantısı yapacağını ve bu konuda uluslararası bir konferans diizenleyeceğini ve benden de katkıda bulunmamı istemişti. Buna çok önem veriyordu. Sadece Islamlıkta değil. tüm dinler içindeki tutucu ve köktendinci akımların dünyanın geleceğini karartacağından korkuyordu. Hatta Bosna- Hersek'teki vahşeti gizli bir haçlı seferi olarak niteliyor. kimi din ve tarikatların toplu intihar olaylarını bir hastalık olarak yorumluyordu. Bu gelişmelerin dünyadaki banş ve dostluğu tehlikeye sokabilecek boyutlara vannası durumunda saf ve temiz biçimde dine inananları bile riske sokacağının altını çiziyordu. Fundamentalizmle savaşımın dine inananlar-inanmayanlar biçiminde yorumlanamayacağını. tersine. tüm inananlar da dahil aydınlığa koşmak isteyen insanlığın ortak bir sorunu oldugunun altını çiziyordu. Kendisine. '"Aceleniz ne. gidin dinlenin" dediğimde. "Senin acelen olnıav abilir. ama benim var. Bu hastalık beni bir daha vurursa götürür" demişti. Ne denlı haklıymış. POLİTİKA VE OTESİ MEHMED KEMAL Arada İçkiyi Kesmek... Kilo alıp kilo verme, çağımızın tartışılan sorunla- nndan biridir. Ne dert varsa şişmanlıktan geliyor. Uzun süre görmediğimiz eş dostla karşılaşınca, uzun bir "Oo.." çeker, "biraz kilo almışsın, aman kendine dikkatet!" deriz. Tersi için pek hayıflanmayız. Kimi bilim adamları şişmanlığın bir hastalık oldu- ğunu söylerler. Doğrudur, şişmanlık bir tür kötü bes- lenmedir. Abur cubur yiyehler, pisboğazlar şişman- dır. Hem her şeyi atıştınrlar, hem de "Ne yapayım" diye sudan bir gerekçe gösterirler. "Ne yesem ba- na yanyor" derler. Geçende bir yerde okumuştum: ABD'li bilim adamları sağlıklı zayıflamak için geçer- li biryöntem bulmuşlar. Fareler üzerinde yapılan de- neyler başarılı olmuş. Insanlar yakın bir gelecekte, bulunan bir hormon sayesinde fazla kiloları denet- leyeceklermiş. Yağları yakarak şişmanlığın köküne kibrit suyu dökeceklermiş. Rockefeller Üniversitesi'nden Dr. Friedman'a gö- re, 'Leptin' hormonu iki haftada şişman farelerde yüz- de 30 oranında kilo verdiriyormuş. Yan etkileri falan da yokmuş. Ekmekçi'nin deyişiyle, sayrılandım, rakıyı kes- tim. Gördüm ki rakının ürettiği yağlar, yavaş yavaş kendiliğinden erimeye başladı; 9-10 kiloya yakın verdim. Bizdeki yağ tulumunun eridiğini görenler: "Ne o, perhiz mi yapıyorsun, vallahi bravo!" de- meye başladılar. "Perhiz yaptığım yok, sadece rakıyı kestim." "Sadece rakıyı mı kestin?" "Eh, ekmek de yemiyorum." "Denemeye değer." Bende yıllardır fazla kilolar var, vermek istiyor- dum, veremiyordum. Baş dönmeleri fena bastırın- ca, arkadaşlar Prof. Dr. Engin Eker'i salık verdiler. Doğru Cerrahpaşa'da Engin Eker'e gittim. Kendimi teslim ettim. liaçlar, bir de küçük diyet verdi. Başta rakı olmak üzere her türlü içki yasak. Dr. Engin, iki parmağını aralayarak "Sulu şu kadar viski içebilir- sin"diyor, ben kökten kestim. Üç aydır ağzıma koy- madım. Benim gibi "öğlen rakıları" müellifi bir şair için hayli zor ama ne yaparsınız, ucunda can sağlı- ğı var. Bu arada ilk işareti pantolonların bel kemerieri verdi. Belim bollaştı, sarkmaya başladı. Askıya baş vurdumsa da kâretmedi. Tek çare, pantolonlan da- raltmak. Pantolonların uzmanı da terzi Veli, durumu gördü. "Ab/"dedi, "pantolonlannbelindenbirazalınz, bi- raz da içerde saklanz. Şimdilik idare ederiz. Sen, bundan sonra kilo almamaya bak!" Almıyorum. Gözüm her hafta ortası, hafta sonu kantarda. Ba- kıyorum 70-72'lerde dolanıp duruyor. Iş kiloyu bu- ralarda koruyabilmekte. "Zayıflık sana çok yaraş- m/ş"dediklerinde keyifleniyorum, göğsüm kabanyor. Biraz da kendimi teslim ettiğim Prof. Dr. Engin Eker için bilgi vermek isterim. Gerçi bilim daltnda onu her- kes tanıyor. Bizim gibi tembeller böyle ünlü doktor- ları hastalıktan hastalığa tanırlar. Öteki hekim dost- lar için de öyle değil mi? Dr. Engin Eker, 1943 Istanbul doğumlu. üseden sonra Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni bitiriyor. Psiki- yatri dalında bütün derecelerden geçiyor. Uzman- lık dallarını alıyor. 1982-88 arsı dönemde Cerrahpa- şa Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı. Üyelikler de şunlar: Türk Nöropsikiyatri Derneği Baş- kanı, Avrupa Psikosomatik Birliği, Avrupa Geropsi- kiyatri Derneği, Dünya Geropsikiyatri Derneği, Türk Geropsikiyatri Derneği. Özellikle geropsikiyatri da- lında dünyaca biliniyor, sayılıyor, aranıyor. Gerospi- siyatri ihtiyarlık tedavisinde önde geliyor. Dünyaca biliniyor. Daha ne olsun! Biz de ihtiyarlardan sayılmıyor muyuz? Biz de bu yolda iyileşmeye bağımlıyız. Doktora, şükranlarımı sunuyorum. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAGA: 1/ Osmanlı ordu- sundaki hafıf sü- vari sınıfının ami- nne verilen ad. 2/ Lenf düğümleri yangısı... Nazi partisinin hücum kıtasını simgele- yen harfler. 3/ ls- lam inancma göre 6 ölüleri mezannda -, sorguya çekecek olan iki melekten 8 biri... Tababet. 4/ q Ikı borunun birbi- y rine birleştirildiği yer. rindedalgalı çizgiler bulunan kumaş. 5/ Yerlı bir erik türü. 6/ Bir nota.... Açık sarı. 7/ Dinsel inançları olmayan... Kurnaz ve cin fikirli kimse. 8/ Altın... Fiyaka, caka. 9/ Deniz diplerinde inceleme yapmak için kullanılan araç. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Akılsız. düşüncesiz. 2/ Bü- yük erkek kardeş... Kalkan ve zırh gibi korunma aracı. 3/ Kara batmamak için ayağa takılan bir çeşit örgülü ayaklık... Sıkıntı verme. üzme. 4/ Yansıma... Steven Spielberg'in bilimkurgu türündeki ün- lü filmi. 5/ Bir sayı... Yahçapkını da denilen kuş. 6/ "Yi- ğit yiğidinyoldaşı' — yiğidin özkardaşı" (Karacaoğlan)... Gözeten, koruyan. II Alacak ya da borç. 8/ Ateş küreği... Bir nota. 9/ lştahı açmak ıçın yemekten önce içilen içki. İZMİR 4. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1994 258 Esas 1995 438 Karar Hâkım: Osman Güneör Durusoy 14746 Kâtip: Sibel Ayan 2008 Davacı. Saniye Müller vekili Av Avni Bükey Davalı: Manfred Valter Aribert Müller Dava: Tenfız Davacı Saniye Müller tarafından dav alı Manfred Valter Ari- bert Müller aleyhine açılan tenfiz davasında venlen karar ge- reğince: Davalı Manfıret Valter Ariben Müller'in Mehringdamm 32. 1000 Berlin 51 Aimanya adresine yapılan diplomasi yoluyla teb- ligat bilatebliğ iade edılmış. y aptınlan zabıta araştırmasına rağ- men teblıgata elvenşli adresı tespit edilememiş olmakla kara- nn ilanen tebliğine karar verilmiştir. Hüküm: 1- Davacı Mehmet ve Meliha'dan olma 1932 doğumlu Sa- niye Müller ile davalı Alman uyruklu M.V. Aribert Müller'in Charlottenburg Yerel Mahkemesi Aile Mahkemesi'nin 173 F 4520 84 sayı ve 18.5.1988 tarihli karan ile boşandıklan ve bu karann 12.7.1988 tarıhinde kesinleştiğı anlaşılmaklataraflann boşandıklanna dair karann tenfizine; boşandıklannın Türkiye'de nüfusa kayıtlı olduklan yer olan Tunceli ilı. Pertek ılçesi. Ca- mikebır Mahallesi cilt 001. sayfa 21. kütük 1 l'deki nüfus ka- yıtlanna işlenmesine. 2- Pe^in alınan harcın mahsubu ile kalan 94.500.- lira har- cın davalıdan tahsiline. 3- Davacı tarafından yapılan 1.750 000- TL mahkeme mas- rafı ile 650.000- TL maktu ücret-i \ ekâletin da\ alıdan alınarak davacıya verilmesine dair v erilen karar. dav acı vekilının yüzüne karşı dav alının gıyabında Yargıtay yolu açık olmak üzere ilanen teblig olunur. 31.5.1995 Basın: 34957
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle