Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 AĞUSTOS 1995 ÇARŞAMBA
10 DIZI YAZI
Batı'nm baş belası Rusya
S
ovyetler Biriiği'nin yıkılmasın-
da Batılı ülkelerin rolü olmadı
mı? Elbette oldu. Ama belirle-
yici olan içerideki gelişmeler-
di. Bu açıdan. Sovyetler Birliği "nin (ve
sosyalizmin) yenilgisini, Batı'ya ya da
bazı Batılı liderlere bağlayanlardan çok,
Kissinger gibi. "Böyle bir armağan
alacağımızı hayatta düşünemezdim!"
diyenlerin dürüstlüğe daha yakın olduk-
lannı sanıyorum.
Kapitalist dünya yendi. Ama bu daha
çok. sonuna kadar oynanmamış bir boks
maçinda, taraflardan bırinın. rakibinin
yumruklarından çok. kendi ayağının
kayması sonucu bayılarak disîcalifiye
olmasına benzedi.
Bittiği iddia edilen "soğuk savaş"a
gelince.
Gerçekten de bu savaş. somut ülkele-
rin ve halkların savaşı değil de, "-
iznT'lerin savaşı mıydı?
Rusya, eskiden beri Batı dünyasının
soğuk baktığı bir ülkeydi. Hele hele tüm
kapitalist ülkelere açıkça meydan oku-
yan 1917 Ekim Devrimi'nden sonra.
Batı'yısonderecerahatsızetti. Batılı ül-
kelere göre oldukça kısa bir geçmişe sa-
hip olan Sovyetler Birliği. şaşılacak ka-
dar az bir süre içinde "mide bulandı-
ran sinek"ten dev bir "can düşma-
nf'na dönüştü.
ABD'nin Rusya'yı
parçalama planı
ABD yönetimi. Rusya'ya karşı mü-
cadelesini. komünizme karşı mücadele-
sinin gerisine gizlemeye özen gösterdi.
Asıl amacı. daha 1919 Paris Banş Ant-
laşması hazırlıklan kapsamında, Ame-
rikan strateji uzmanlarının yazdıklan
bir belgede açıkça belirtilmişti:
"Rus> a, her biri kendine özgii eko-
nomik yapılara sahip olan. büyük do-
ğal bölgeler halinde parçalanmalıdır.
Bununla birlikte hiçbir bölge, kendi
başına giiçlii bir devlet oluşturabile-
cek kadar bağımsız olmamalıdır."
ABD. bu politikasını on yıllardan bu
yanatutarlı biçimde sürdürüyor. Bundan
böyle de Rusya" nın güçten düşürülme-
si ve paramparça olması için elinden ge-
leni yapacaga benziyor. Bu uğurda ba-
zen Moskova'yı yalıtlama ve baskı tak-
tiği izleyecek, bazen de onu "uygar
dünya"ya hızla yaklaştığı gerekçesiy-
le pohpohlayıp iç dengeleri istediği gi-
bi yönlendirmeye çalışacak. Aynca Rus-
ya ile başta Ukrayna olmak üzere öteki
eski Sovyet cumhuriyetlerini, Dogu Av-
rupa ülkelerini. lslam dünyasını vs. bir-
birine düşürmek için boş durmayacak.
Rusya'ya karşı tavnnda "insan hakla-
rı", "demokrasi" falan gibi amaçlan
değil (öyle olsaydı Eylül-Ekim 1993
olaylarına ve Çeçen savaşına tepkisi
farklı olurdu). kendi çıkannı temel al-
maya devam edecek.
Son yıllardaki gelişmeler, Sovyetler'in
dağılması. dünyanın tek kutuplu olma-
ya başlaması, etnik ve dinsel çatışmala-
nn artması. uluslararası istikran gergin-
leştiren etkenleroldu. Ama Batı dünya-
sı bu yıllar içinde konumunu güçlendir-
di. Çıkarlan banş ve istikrarda yatan.
ama gelişmeleri Batı gözlükleriyle izle-
yen ülke yönetimlerinin ve yardakçıla-
nnın, "Dünya değişiyor!"çığlıklan ara-
sında tehlikeleri duymak ve görmek is-
tememesi ne ilginç!
Rusya'ya dönelim. Devlet, neredey-
se tümüyle eski komünist yetkililerce
yöneiiliyor. Daha gerilere bakalım. Ta-
rihi bin yıla dayanan Rusya. hep otori-
ter iktidara ve yayılmacılığa dayalı an-
layışlarla var olageldi; hep bazı ülkele-
ri "kurtarmaya", bazılarını "doğru
yönlendirmeye" alışmış birdevletin kı-
sa süre içinde değişeceğini sanmak yan-
lış olurdu.
Moskova, başta 25 milyon Rusun bir-
denbire "ikinci sınıf vatandaş" haline
geldiği eski Sovyet ülkeleri olmak üze-
re, bütün dünyaya yeniden ağırlığını koy-
mayı. bu yolda gerekirse sahip olduğu
askeri gücü kullanmayı denemeye devam
edecek. Ama galiba Rusya artık treni
kaçırdı. Sosyalizm denemesiyle bir kez
yakalayıp yitirdiği dünya liderliğini. şim-
di Batı'nın ağzına bakarak uygulamaya
çalıştığı yeni düzen koşullannda bir daha
ele geçirmesi oldukça zor görünüyor.
Moskova'nın On Yılı
Çarpık
Sosyalizmden
Vahşi
Kapitalizme
S
osyalizmi savunanların çoğu yenilginin
altında ezilmiş, savrulmuş durumda. Kimisi
"tarihe inat" eski şarkıları söylemeye
devam ediyor. Kimisi kendini gözden
geçirmeye çalışıyor. Ama mağlupların geçmişten
yeterli ders çıkardıklarını iddia etmek zor.
Sol güçlerin çeşitli yerel başarılarına karşın,
galiba daha uzun süre kapitalizmin "altematifsiz"
olduğunu söyleyen şarkıların modası geçmeyecek.
1917 sonrası dönem. 1985-1995 arasm-
da olan bitenler. anlaşılan daha çok tar-
tışılacak. Özellikle de sol çevreler için-
de.
Kimileri Sovyetler Birliği'ndeki sos-
yalizm denemesinin yanlışlarla dolu ol-
duğunu. bir bakıma. çocuğun sakat doğ-
duğunu belirtiyor. Kimileriyse. bunun
gerçek sosyalizmle bir ilgisi olmadığını,
yani çocuğun daha doğmadığını söylü-
yor.
Aslında belki de pek farketmiyor. Sov-
yetler Birliği tarihınden dostun \e düş-
manın çıkarabileceği o kadar çok ders
var ki...
Sosyalizme gelince. Paris Komünü (18
Mart-28 Mayıs 1871) ılk sosvalizm de-
nemesiydi. Başansızoldu. Ancak Marx'ı
\e Lenin'ı derinden etkiledı. 1917'yle
başlayan dönem. ikinci sosyalizm dene-
mesiydi. Veodayenildi. (Şimdi varolan
sosyalist ülkeleri tartışma dışı bırakıyo-
rum.)
Birkaç hafta ve 74 yıl süren iki dene-
meden, sosyalizmin gelecekteki şansı
üzerine kesin sonuçlar çıkarmak kolay ol-
mamalı.
Acaba geçmişin dersleri \e çağın özel-
likleri özümsenerek yeni bir sosyalizm
denemesi yapılamaz mı?
Çok zor. Ama olanaksız degil.
Geçmişi binlerce yıla dayanan insan-
lık tarihiyle ilgili kesin yargılara varmak
oldukça güç. Hele söz konusu olan gele-
cek olursa...
Sosyalizmi sav unanların çogu yenilgi-
nin altında ezilmiş, savrulmuş durumda.
Kimisi "tarihe inat" eski şarkıları söy-
lemeye devam ediyor. Kimisi kendini
gözden geçirmeye çalışıyor. Ama mağ-
lupların geçmişten yeterli ders çıkardık-
larını iddia etmek zor. Sosyalizmi, ağa-
beylerinden daha sağlıklı ve esnek sa\ u-
nan genç kuşaklar da ağırlıklannı koya-
madılar. Sol güçlerin çeşitli yerel başa-
rılanna karşın. galiba daha uzun süre ka-
pitalizmin "alternatifsiz"1
olduğunu söy-
leyen şarkıların modası geçmeyecek.
Komünizmin kökleri
Ama politik \e toplumsal güçlerden
daha önemli bir şey var: Nesnel koşul-
lar. yani yaşamın ta kendisi. Bu konuda
sözü fazla uzatmadan. zamanında anti-
komünistlık suçundan Sovyetler Birli-
gi'nden kov ulmuş olan > azar Aleksandr
Zinovyev'e bırakmak istiyonım:
" Komünizm, tarihin rastlantısal bir
zikzakı değildir. İnsanlığın var oluşu-
nun temellerinde derin kökleri vardır.
Eğer gezegenimizde tek bir komünist
partisi, tek bir komünist kalmamış ol-
sa bilc. bu. komünizmin ebedi olarak
yok olduğu anlamına gelmeyecektir.
İnsanlık şu > a da bu şekilde yeni bir ko-
münizm aşamasıyla karşılaşacaktır.
Adı ve sloganları başka olabalir; ama
özü aynı olacaktır."
•••
Yazıyı bitirirken kafamı bir kez daha
toplamaya çalışıvorum. Yaklaşık altı yıl
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli-
ği'nde öğrencilik yaptım: son beş yıldır
Rusya Federasvonunda çalışıvorum. Ay-
nı topraklar üzerinde sosyalist (ya da öy-
le olduğu sövlenen) düzeni de. kapitaliz-
me geçişin ilk yıllarını da gördüm. Her
iki düzende de sistemin \e devletin in-
sanları nasıl ezdiğine tanık oldum.
"Yeni dünva düzeni" yandaşlarının
iddia ettiklerinin tersine. dünyada pek
çok şeyin ne yazık ki değişmedigini. ada-
letsizliğin yok olmadığını. bilim ve tek-
nik hızla gelişirken ekonomik. toplum-
sal ve ahlakı sorunlann azalmak şöyle
dursun giderek arttığını. insan yaşamının
sürekli değeryitirdiğini, bu nedenlerden
dolayı da toplumsal mücadelelerin hiç-
bir zaman durmayacağını düşünüyorum.
Ama tüm falanistlerin iyi. tüm fila-
nistlerinse kötü olduğuna inanmıyorum
çoktandır.
Bir gün Türkiye'de ya da Rusya'da en
iyi arkadaşlarımın iktidara geldiklerinı
duysam bile, yine aynı şeyi düşünece-
ğim:
Muhalefetetmeli! Haksızlığa. adalet-
sizliğe. zorbalığa, yağcılığa. vurdumduy-
mazlıga. insanlann fiziksel ve ruhsal ola-
rak katledilmesine karşı çıkmalı! Yakın
zamanda bu sorunların hiçbiri çözümle-
neceğe benzemiyor.
O halde mücadeleyi sürdürmekten baş-
ka çare yok. Sonu kesin zaferle bitmese
bile.
BhTİ
Aziz Nesin:
6
Acelem var'SÖNMEZ TARGAN
-JL- nsanlar. çoğu kez. yaşadığı sıradan olayların
I önemini, boyutunu. tehlıkesini ve kendisi
I üzerinde yaptıgı olumlu-olumsuz etkılerini
• algılayamıyor. Yaşananın üzerinden bir süre
^ geçince. olayın izleri kendini duyurmaya
başlıyor. Orneğin, dağcılık tırmanışlanndan bılirim.
tırmanılan yerin dikliği. ıçerdiği tehlike ve zorluklar
tırmanma esnasında dağcıyı fazla etkilememekle
birlikte. tırmanma sonucunda ve hatta bunu ızleyen
on-on beş gün boyunca dağcı. tırmanma sürecince
yaşadığı zorluklan sanki yeniden tırmanıyonnuşçasına
zaman zaman anımsayarak yaşamaya başlar. İnsan bir
yakınını yitirince de böyledir. Bir cenaze telaşıdır
başlar. toprağa verir. döner gelirsinız. Ama asıl boşluk
ve acı o zaman başlar. Aradığınız yerde bulamaz,
umduğunuz yerde de göremezsiniz. lşte buna alışmak
çok zordur.
Aziz Nesin'i tanımışlığım çok gerilere gitmemesine
karşın. sankı otuz yıldır tanıyormuşçasına anyor ve
özlüyorum. Bunun bir nedeni. çoğu aydınımızda
görmeyi vebeklemeyi istediklerimi fazlasıylaNesın'de
görmüş olmamdır herhalde...
Özellikle son iki yıldır değişik nedenlerle Aziz
Nesin'le daha sık birlikte oldum. Birlikte yolculuk
ettik.
Panellerde konuşmacı olduk. etkinliklere katıldık.
kimi politik karar süreçlerinin olgunlaşmasında
tartıştık Kendisinin önderlik ettiği Onbinler Turizm
ve Yayıncılık AŞ'nin yönetıminde birlikte çalıştık.
Lluslararası üne kav uşmuş bir yazar kimliğinin yani
sıra Aziz Nesin'ın önemli bir yani, yaşama biçiminin
bir bütün olarak yazdıklan ve söyledikleriyle son
derece uyumluluk göstermesiydi. Bu onun. bugün
tanıdığımız birçok aydm v e polirikacıda göremediğimiz
bir özelliğıydi.
Çoğu aydınımızın kanısının tersine. birçok şeyi ve
kişiyı eleştirirken kendisi de o denlı eleştirıye açık bir
insandı. Orneğin Onbinler AŞ'nin Aydınlık gazetesi
işbirliğinde gazetenin baş yazarı olarak ımzasını geri
çekme karannı açıkladığında. bunun erken verilmiş bir
karar olduğu bıçımındekı eleştirimızı dikkatle dinlemiş,
görüşlerımize katılmamakla birlikte bunun şirket
yönetıminin ortak bir eğılimi olması nedeniyle bir
süre daha Aydınlık'ta yazmayı sürdürmüştü.
Avdınlık denemesi
Söz buraya gelmişkin. Aydınlık gazetesiyle ilgili
ilişkılere de kısaca değinmek istiyorum. 1992 yılı
başlannda öncülüğünü Aziz Nesin'in yaptığı ve içinde
çok sayıda bilim adamı. sanatçı. yazar. akademisyen,
düşünür. gazeteci ve kimi sivıl toplum örgütlü temsil-
cilerinin ortak olarak yer aldıgı. kısa adı Onbinler AŞ
olan Onbinler Turizm ve Yayıncılık Anonim Şirketi
kurulmuştıı.
Amaç. giderek tekelleşen güdümlü basına karşı
bağımsız, dürü^t. çağcıl. demokrat bir günlük gazete
çıkarmaktı. Bu dönemde. Aydınlık adı altında aynı
amaca yönelik bir başka gazete çıkarma hazırlıkları
sürüyor ve 1 mayısta yayımlanması tasarlanıvordu.
Onbınler'in çabalarıyla. kendi çabalannı bırleştırme
konusunda Aydınlık kesimınden bir önen geldi. Bu
öneri üzerine görüşmeler başladı ve Aziz Nesin
gazetenin hem sahıbi hem de başyazarı olarak bu
ginşıme de öncülük yaptı.
Çoğu insanımızın bir arada görünmeyı düş bile
edemedıği bir zamanda Aydınlık gazetesi çevresiyle
bir araya gelerek ortak bir gazete çıkarmak. Aziz
Nesin'e özgü bir yüreklilık ve özven gösterisiydı.
Aslında bu davranış. yıllardır solda birlık diven. ama
somut hiçbir adım atmayanlaradaanlamlı bıryanıttı.
Avdınlık denemesi gerçi uzun sürmedi. ama vaşanması
gerekli ve doğru bir denemeydi.
Aziz Nesin bir vazar olmanın da ötesinde kendi
içinde son derece kararlı ve tutarlı bir Marksisti.
Türkıye Işçı Partisi'ni anma etkınlıklenne davet için
gittığim Nesin Vakfı'nda çalışma odasındakı bir
görüşmemde:
•'Annıak güzel şey, ama önemli olan bir sivaseti
yaşatmaktır. Bunun için de seçeceğin bir partive
girmelisin. Anma toplantılarında gördüğün o
yüzlerce kişiye bu önermeyi >ap. göreceksin
çevrende kaç kişi bulacaksın, bulamazsın. Çünkü
partili olmanın riskleri vardır" dıyerek. Türkiye'de
ki bir başka gerceğin altını çiziyordu.
Pekı Aziz Nesin'in kendisi partih miydi?
Lluslararası üne sahip vegezegenımızden her sınıf ve
katmandan okuyucu kitlesi olan bir yazarın partisiz
olmasının toplumsal yararı \e demokrasi. sosyalizm
savaşımına katkısı. partili olmasından daha yeğdır
diye düşünüyorum.
Aziz Nesin. 12 Eyiül askersel devırmesının faşist
baskıları altında direnebilen ender aydınlarımızdan
biriydi. Aydınlar dilekçesı ginşinıiyle bu dırernşi 12
Eylül generallerıne kar^ı bir manıfestova dönüşıürdü.
llerleyenyaşınakarşın 12 Eylül depremımnvıkınttları
arasmdan insanlık onurumı çekıp çıkaıtıııaya v»»11>11
Umutsuzluklara. zorluklara yer yer tek başına kavga
verdi.
Karanlığın üstüne üstüne yürüdü. Sanki acelesi
v ardı. Sağl ığı ciddi biçimde bozuk. y aşı ileri olmasına
karşın gerek yurtiçinde, gerek yurtdışında oradan oraya
koşturuyordu.
Ybbazlığa karşıvdı
Ölümünden beş gün önce. hastanede ziyaret etmiş
ve bir saatin üzerinde konuşmuştuk. Bir gün sonra
hastaneden çıkacaktı. Fundamentalizmle ilgili bir
basın toplantısı yapacağını ve bu konuda uluslararası
bir konferans diizenleyeceğini ve benden de katkıda
bulunmamı istemişti. Buna çok önem veriyordu.
Sadece Islamlıkta değil. tüm dinler içindeki tutucu
ve köktendinci akımların dünyanın geleceğini
karartacağından korkuyordu. Hatta Bosna-
Hersek'teki vahşeti gizli bir haçlı seferi olarak
niteliyor. kimi din ve tarikatların toplu intihar
olaylarını bir hastalık olarak yorumluyordu.
Bu gelişmelerin dünyadaki banş ve dostluğu
tehlikeye sokabilecek boyutlara vannası durumunda
saf ve temiz biçimde dine inananları bile riske
sokacağının altını çiziyordu. Fundamentalizmle
savaşımın dine inananlar-inanmayanlar biçiminde
yorumlanamayacağını. tersine. tüm inananlar da dahil
aydınlığa koşmak isteyen insanlığın ortak bir sorunu
oldugunun altını çiziyordu.
Kendisine. '"Aceleniz ne. gidin dinlenin"
dediğimde. "Senin acelen olnıav abilir. ama benim
var. Bu hastalık beni bir daha vurursa götürür"
demişti. Ne denlı haklıymış.
POLİTİKA VE OTESİ
MEHMED KEMAL
Arada İçkiyi Kesmek...
Kilo alıp kilo verme, çağımızın tartışılan sorunla-
nndan biridir. Ne dert varsa şişmanlıktan geliyor.
Uzun süre görmediğimiz eş dostla karşılaşınca, uzun
bir "Oo.." çeker, "biraz kilo almışsın, aman kendine
dikkatet!" deriz. Tersi için pek hayıflanmayız.
Kimi bilim adamları şişmanlığın bir hastalık oldu-
ğunu söylerler. Doğrudur, şişmanlık bir tür kötü bes-
lenmedir. Abur cubur yiyehler, pisboğazlar şişman-
dır. Hem her şeyi atıştınrlar, hem de "Ne yapayım"
diye sudan bir gerekçe gösterirler. "Ne yesem ba-
na yanyor" derler. Geçende bir yerde okumuştum:
ABD'li bilim adamları sağlıklı zayıflamak için geçer-
li biryöntem bulmuşlar. Fareler üzerinde yapılan de-
neyler başarılı olmuş. Insanlar yakın bir gelecekte,
bulunan bir hormon sayesinde fazla kiloları denet-
leyeceklermiş. Yağları yakarak şişmanlığın köküne
kibrit suyu dökeceklermiş.
Rockefeller Üniversitesi'nden Dr. Friedman'a gö-
re, 'Leptin' hormonu iki haftada şişman farelerde yüz-
de 30 oranında kilo verdiriyormuş. Yan etkileri falan
da yokmuş.
Ekmekçi'nin deyişiyle, sayrılandım, rakıyı kes-
tim. Gördüm ki rakının ürettiği yağlar, yavaş yavaş
kendiliğinden erimeye başladı; 9-10 kiloya yakın
verdim. Bizdeki yağ tulumunun eridiğini görenler:
"Ne o, perhiz mi yapıyorsun, vallahi bravo!" de-
meye başladılar.
"Perhiz yaptığım yok, sadece rakıyı kestim."
"Sadece rakıyı mı kestin?"
"Eh, ekmek de yemiyorum."
"Denemeye değer."
Bende yıllardır fazla kilolar var, vermek istiyor-
dum, veremiyordum. Baş dönmeleri fena bastırın-
ca, arkadaşlar Prof. Dr. Engin Eker'i salık verdiler.
Doğru Cerrahpaşa'da Engin Eker'e gittim. Kendimi
teslim ettim. liaçlar, bir de küçük diyet verdi. Başta
rakı olmak üzere her türlü içki yasak. Dr. Engin, iki
parmağını aralayarak "Sulu şu kadar viski içebilir-
sin"diyor, ben kökten kestim. Üç aydır ağzıma koy-
madım. Benim gibi "öğlen rakıları" müellifi bir şair
için hayli zor ama ne yaparsınız, ucunda can sağlı-
ğı var.
Bu arada ilk işareti pantolonların bel kemerieri
verdi. Belim bollaştı, sarkmaya başladı. Askıya baş
vurdumsa da kâretmedi. Tek çare, pantolonlan da-
raltmak. Pantolonların uzmanı da terzi Veli, durumu
gördü.
"Ab/"dedi, "pantolonlannbelindenbirazalınz, bi-
raz da içerde saklanz. Şimdilik idare ederiz. Sen,
bundan sonra kilo almamaya bak!"
Almıyorum.
Gözüm her hafta ortası, hafta sonu kantarda. Ba-
kıyorum 70-72'lerde dolanıp duruyor. Iş kiloyu bu-
ralarda koruyabilmekte. "Zayıflık sana çok yaraş-
m/ş"dediklerinde keyifleniyorum, göğsüm kabanyor.
Biraz da kendimi teslim ettiğim Prof. Dr. Engin Eker
için bilgi vermek isterim. Gerçi bilim daltnda onu her-
kes tanıyor. Bizim gibi tembeller böyle ünlü doktor-
ları hastalıktan hastalığa tanırlar. Öteki hekim dost-
lar için de öyle değil mi?
Dr. Engin Eker, 1943 Istanbul doğumlu. üseden
sonra Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni bitiriyor. Psiki-
yatri dalında bütün derecelerden geçiyor. Uzman-
lık dallarını alıyor. 1982-88 arsı dönemde Cerrahpa-
şa Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı.
Üyelikler de şunlar: Türk Nöropsikiyatri Derneği Baş-
kanı, Avrupa Psikosomatik Birliği, Avrupa Geropsi-
kiyatri Derneği, Dünya Geropsikiyatri Derneği, Türk
Geropsikiyatri Derneği. Özellikle geropsikiyatri da-
lında dünyaca biliniyor, sayılıyor, aranıyor. Gerospi-
siyatri ihtiyarlık tedavisinde önde geliyor. Dünyaca
biliniyor. Daha ne olsun!
Biz de ihtiyarlardan sayılmıyor muyuz? Biz de bu
yolda iyileşmeye bağımlıyız. Doktora, şükranlarımı
sunuyorum.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAGA:
1/ Osmanlı ordu-
sundaki hafıf sü-
vari sınıfının ami-
nne verilen ad. 2/
Lenf düğümleri
yangısı... Nazi
partisinin hücum
kıtasını simgele-
yen harfler. 3/ ls-
lam inancma göre 6
ölüleri mezannda -,
sorguya çekecek
olan iki melekten 8
biri... Tababet. 4/ q
Ikı borunun birbi-
y
rine birleştirildiği yer.
rindedalgalı çizgiler bulunan
kumaş. 5/ Yerlı bir erik türü.
6/ Bir nota.... Açık sarı. 7/
Dinsel inançları olmayan...
Kurnaz ve cin fikirli kimse.
8/ Altın... Fiyaka, caka. 9/
Deniz diplerinde inceleme
yapmak için kullanılan araç.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Akılsız. düşüncesiz. 2/ Bü-
yük erkek kardeş... Kalkan
ve zırh gibi korunma aracı. 3/ Kara batmamak için ayağa
takılan bir çeşit örgülü ayaklık... Sıkıntı verme. üzme. 4/
Yansıma... Steven Spielberg'in bilimkurgu türündeki ün-
lü filmi. 5/ Bir sayı... Yahçapkını da denilen kuş. 6/ "Yi-
ğit yiğidinyoldaşı' — yiğidin özkardaşı" (Karacaoğlan)...
Gözeten, koruyan. II Alacak ya da borç. 8/ Ateş küreği...
Bir nota. 9/ lştahı açmak ıçın yemekten önce içilen içki.
İZMİR 4. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
1994 258 Esas 1995 438 Karar
Hâkım: Osman Güneör Durusoy 14746
Kâtip: Sibel Ayan 2008
Davacı. Saniye Müller vekili Av Avni Bükey
Davalı: Manfred Valter Aribert Müller
Dava: Tenfız
Davacı Saniye Müller tarafından dav alı Manfred Valter Ari-
bert Müller aleyhine açılan tenfiz davasında venlen karar ge-
reğince:
Davalı Manfıret Valter Ariben Müller'in Mehringdamm 32.
1000 Berlin 51 Aimanya adresine yapılan diplomasi yoluyla teb-
ligat bilatebliğ iade edılmış. y aptınlan zabıta araştırmasına rağ-
men teblıgata elvenşli adresı tespit edilememiş olmakla kara-
nn ilanen tebliğine karar verilmiştir.
Hüküm:
1- Davacı Mehmet ve Meliha'dan olma 1932 doğumlu Sa-
niye Müller ile davalı Alman uyruklu M.V. Aribert Müller'in
Charlottenburg Yerel Mahkemesi Aile Mahkemesi'nin 173 F
4520 84 sayı ve 18.5.1988 tarihli karan ile boşandıklan ve bu
karann 12.7.1988 tarıhinde kesinleştiğı anlaşılmaklataraflann
boşandıklanna dair karann tenfizine; boşandıklannın Türkiye'de
nüfusa kayıtlı olduklan yer olan Tunceli ilı. Pertek ılçesi. Ca-
mikebır Mahallesi cilt 001. sayfa 21. kütük 1 l'deki nüfus ka-
yıtlanna işlenmesine.
2- Pe^in alınan harcın mahsubu ile kalan 94.500.- lira har-
cın davalıdan tahsiline.
3- Davacı tarafından yapılan 1.750 000- TL mahkeme mas-
rafı ile 650.000- TL maktu ücret-i \ ekâletin da\ alıdan alınarak
davacıya verilmesine dair v erilen karar. dav acı vekilının yüzüne
karşı dav alının gıyabında Yargıtay yolu açık olmak üzere ilanen
teblig olunur. 31.5.1995 Basın: 34957