Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 TEMMUZ 1995 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Sıvas'ın Sonu' Ve Öleld Sıvas"ZEKİCOŞKUN
2 Temmuz-Sıvas dosyasını artık kapat-
mak gerekiyor.
Basınıyla televizyonuyla, hukuksal-si-
yasal dosyalanyla, ölüleriyle. onlar adına
hazırlanmış ya da başlığında "Sıvas" adı-
nı taşıyan, olaylan konu alan kitaplarla
epey kabank bır "2 Temmuz-Sıvas" arşivi
var. Ama Türkiye, 2 Temmuz'un içinden,
gerçekliğinden çıkabilmiş değil. Burada
bir tuhaflık var. Onun için de bu dosyayı
kapatmak gerekiyor!
Ahmet Kutsi Tecer'e soyadını verdi-
ren Tecer Dağı'nın olduğu şehir, "Orda
bir köy var uzakta" söylemıne vesile
olan, bır dönem "ozanlar diyan" diye anı-
lan şehir ancak ozanlannı reddettikten, on-
lar adına dıkılen anıtı yerlerde sürükleyip
paramparça ettıkten, dört yüzyıl önce asıl-
mış bir ozanın adına düzenlenen etkinlik-
Ieri bir küfiir gibi karşıladıktan. anma için
şehre gelenleri ateşe verdikten, yaktıktan
sonra gûndeme geliyor... Tuhaflıİc -ve yan-
gın ve trajedi- biraz da burada. Tuhaflık sü-
rüyor. Yanmızda yörenizde Saatli Marif
Takvimi varsa bugünkü yaprağa; 2 Tem-
muz 1995, Pazar gûnüne bakın. "Sıvas'ta
Madımak Oteli yandı" notuyla karşılaşır-
-sınız. Araya biraz mesafe koyun, diyelim
üç beş yıl. Bu notu okudunuz. Ne oldu?
Belki bir kaza, belki tarihi bır yer olan Ma-
dımak Oteli kazaen -belki de eskiliğınden-
yanmış. Başka bir anlamı, çağnşımı, ifa-
tlesi var mı bu notun?
Ya da aynı üç beş yıllık mesafesini ko-
ruyarak diyelim ki 6 Temmuz 1993 tarih-
li bir gazetede. Cengiz Çandar imzalı bir
köşe yazısını ve şu satırlan okuyorsunuz:
"Ankara'da bugünkü cenazenin (2 Tem-
muz'da Sıvas'ta yakılanlann cenazelerin-
"den söz ediliyor -ZC) kontrolden çıkma-
hıası için, büyük bir Islam karşıtı mey-
-dan okumaya dönüşmemesi için ne ge-
rekirse yapılmalıdır. (...) Eğer bugünkü
cenaze tipik İaıklık-müslümanlık' kar-
.şıtlığı formatına oturtulur ve müslü-
jnanları provoke edecek ber türlü du-
rum yaratılırsa. bunun bu kez mutlaka
'kanlı bir rövanşı' gelir."
Bunlar olduğu ve somut hiçbir karşılığı
bulunmadığı için, herkes kendi ölüsüne
yandığı için, yangın devlet katında ve "ka-
muoyu oluştunıcular" arasında, onlann
uzantısındada sivıl; sokaktakı ınsanın zih-
ninde "tahrik" gibi tuhaf bır meşruiyet
bulduğu için "2 Temmuz-Sıvas" dosyası
kapanmalıdır.
Kapanmalıdır ve ötekı Sıvas dosyası
açılmalıdır.
Olay'ın ötesinde, olay yerine... şehre
bakmak gerekiyor galiba. Ben bunu öne-
riyorum ve kendi payıma denıyorum.
Çünkü yaşadığımız yer(ler)e yakından
bakmadıkça, oranın gerçekliğini ınceleme-
dikçe, tartışmadıkça daha çok yangınlar
^yaşayacağız. Üstelik artık Sıvas gibi "taş-
ra"ya gıtmeye de gerek kalmaz, "merke-
'zin taşrası" da yangın yerine döner; lstan-
bul'da Gazi Mahallesi'nde, Ümraniye'de
yaşananlargibı...
Bir şehre bakmak
, Bir şehre -Sıvas'a- çok farklı gözlerle
yaklaşılabilir. En başta, bizde örneği yok
denecek kadar az olan "şehir sosyolojisi"
yönünden bakılabilir. Bence Sıvas bunu
"hak eder ve bu işe girişecekler fazlasıyla
zengin, fazlasıyla renkli bir manzarayla
karşılaşırlar. Aynı durum tanhçiler için de,
siyasetbilimciler, kültür araştırmacılan
için de geçerli.
Bir de şehre ve oradaki hayata, hayatla-
raklasik disipluılerin dışından bakmak var.
Bizde bunun bılebildiğim en yetkin öme-
ğinı Ahmet Hamdi Tanpınar gerçekleş-
tirmiş, Beş Şehır'le. Bana öyle geliyor kı,
hangı bilgi ve yazı disiplininden olursa ol-
sun, bir şehre bakacaklar için Tanpınar
hem rehber, hem engeldır.
Rehberliği fazlaca açıklamaya gerek
yok, yapıt ortada. Baktığı şehirlerin ruhu-
na tarih, kültür -ve kendisimn sıkca kullan-
dığı terimle- "estet" bileşıminden nüfuz
edişiyle, bunu aynı derinlık ve lezzetle ifa-
de ettiği dil'iyle, şehirlerin dışında da bak-
asmıyla televizyonuyla,
hukuksal-siyasal
dosyalanyla, ölüleriyle,
onlar adına hazırlanmış ya da
başlığında "Sıvas" adını
taşıyan, olaylan konu alan
kitaplarla epey kabank bir "2
Temmuz Sıvas" arşivi var. Ama
Türkiye, 2 Temmuz'un içinden,
gerçekliğinden çıkabilmiş değil.
Burada bir tuhaflık var. Onun
için de bu dosyayı kapatmak
gerekiyor!
tığı her yerde, her şeyde hep peşınde oldu-
ğu "terkip"çilığiyle Tanpınar ve yapm,
tam bır rehberdır.
Aynı nedenler, bugün şehre bakan ve ba-
kacaklar için engel gibidir. En başta, Tan-
pınar'ın baktığı "şehir" artık yok! (Şehir-
ler değil, şehir diyorum. Çünkü o, yukan-
da da söylendiği gibi "terkip"çidir. Her
yerde adeta tek bir şehrin, onu oluşturan
medenıyetin ayn ayn izlerinı bulur ve o iz-
lerden, "her şehrin toprağının hususi-
yetlerinden" giderek ayn ayn şehırlerin
profılini çizer.) Bu nedenle de Beş Şehiriz-
leğınden giderek bugünün olgusunu, "şe-
hir" olmayan şehirlerini kavramak, ifade-
lendirmek pek mümkün değil.
Ashnda, Tanpınar da artık yok olanlann
ardından yazmıştır. Kendi deyimiyle "Beş
Şehir'in asıl konusu hayatımızda kaybolan
şeylenn ardından duyulan üzüntû ve yeni-
ye karşı beslenen iştiyaktır." Tanpınar ve
kuşağının "iştiyak"ı; "yeniye karşı" özle-
mi vardı. Bugünün şehırlerinde "yeni" olan
her şey oradakiler ve oraya bakanlar için
istem dışı, birer ürküntü kaynağı gibi gö-
rünüyor.
Dolayısıyla bugünün "şehir" olmayan,
şehirlikten çıkmış şehirlerini çözümlemek,
anlamlandırmak, anlatmak zor... Belki de
yenı bir "terkip"çılık ve "iştiyak" gereki-
yor. O da henüz -en azından benım için-
yok. Ama, şehırlerde yaşananlar, bilgimiz
- ufkumuz yetersiz de olsa bizleri oraya
bakmaya zorluyor.
Şehre bakmak, biraz da "gönfil gö-
zü"nü, yine Tanpınar'ı anarsam, oraya "bir
kalp adamı olarak yaklaşmayı" gerekti-
rir. Bu coğrafyada yaşayan ınsanlar olarak
heT ne kadar hepimizin "hüviyef'inde bır
yönüyle "Sıvas"lar bulunsa da, Sıvas do-
ğumlular bile -ve özellikle- yangın sonra-
o şehre karşı kalplennı, gönül göz-
lerinı kapattı. Biraz da bu kapanışa karşı
bakmak gerekır terkedilmiş yerlere. şehir-
lere!
Gönül gözü önemlidir: baktığı yerde
çıplak gözün ya da "disiplin'lı bakışın gö-
remeyeceklenni görür. Sıvas'a o gözle ba-
kan ve tesadüf Tanpınar'ın ızinden giden,
adıyla bile ona nazire olarak kaleme alınan
bir yapıt var A. Turan Alkan'm Altıncı
Şehir'i. Ama ben, pek -ya da sadece- gö-
nül gözüyle yaklaşamıyorum şehre. Çün-
kü gönül gözü, adı üstünde, âşıklıktır.
Âşıklar biraz da ve genellikle görmek is-
tediklerini görürler. Oysa bugün şehir biz-
lere pek böyle bir şans tanımıyor.
Tersine, şehrin gösterdikleri ürküntü ve-
rici de olsa, dayatıîanı anlamaya zorlanıyo-
ruz. Oysa anlayışla karşılamak değil; an-
lamak ve aşmak zorundayız.
O halde kaybolan şehırden çok bugün-
kü şehre bakmalıyız, gönül gözünü yitir-
meden.
Sıvas âşığı değilse de Sıvaslı aşıklar çok-
tur. En ünlüsü ve bilinen en eskisi Pir Sul-
tan (Abdal) . Aradakileratlanırsacumhu-
riyet döneminde "âşık geleneginin son
halkalan" olarak Aşık Veysel ve Ali tz-
zet (Özkan) çıkar karşımıza. Son demler-
deyse Muhİis Akarsu'yu, Hasret Gfilte-
kin'i anmak gerekir. Ama bugün şehirde
sanki bütün bu miras ateşe veriliyor. Pir
Şultan da. Muhtis Akarsu da. Hasret de...
Âşık Nesimi de, Edibe Sulari de!
Şehir sesıni yitiriyor.
"Âşıklar diyan" artık "5lü ozanlar
şehri" olarak anılıyor. Bunlan atlayarak
ya da sadece bunlarla bakılamaz şehre. Pir
Sultan XVI. yüzyılda asılmıştı. Bırakalım
kimliğini, ne yapıp ne ettiğini sırf "Sıvas
ellerinde sazım çalınır" dizesiyle şehir
halkının dilinde yaşayan. yıllarca onlann
övüncü olan Pir Sultan neden 1990'lann
ortalannda ödeşilmesi, öç alınması gere-
ken bir kimliğe dönüşüyor şehirde? Ona
bakmak 2 Temmuz'u aydınlatabilir belki
de,
Öte yandan, Pir Sultan'dan önceki yüz-
yılın hemen başında; 1400'de şehir Ti-
mur'un gazabına uğramış, ateşe verilmiş-
ti. Bugünkü yangınm kökleri oralara dek
uzanabilir mi? Derken 10 IV ve III. yüz-
yıllarda ateşe tapanlann iktidan, bölgeye
Kapadokya adını veren Persler çıkar kar-
şınıza Sıvas'ta. Nedir bu "ilahi ateş"?
Ve başka şeyler: Örneğin Selçuklular
döneminde sultan saraylannın bulunuşu,
şehrin Konya'nın yanı sıra devlet merkezi
oluşu, Selçuklu'nun dağılmasından sonra
Sıvas'ın Kadı Burhanettin yönetiminde
"şehir-devlet" kimliğine sahip olması, Ve-
nedikliler'in XIII. yüzyılda ticari konsolos-
luk kuracaklan kadar önemli bir merkez
oluşu... Timur'un yangınından, Osmanlı
egemenliğinden itibaren şehre, yerel salta-
nata, onunla birlikte üretilmış düşünsel-
kültürel değerlere ilişkin her şeyin perde
perde solması... Pir Sultan'ın asıldığı
XVI. yüzyılda Anadolu'nun, Sıvas mer-
kez olmak üzere adeta bir içsavaşa sahne
olması... Bugün hem Sıvas, hem büyük şe-
hirler için bir travma haline gelen göçlerin
-dahadoğrusu Sıvas'tan kaçışın- yine XVI.
yüzyılda, bugünküyle aynı boyutlarda ya-
şandığı, XVII. yüzyıldan XX. yüzyıla dek
şehrin de devletle birlikte cançekiştiği,
"Cumhuriyet'in temelleri'nin Mustafa
Kemal'in deyimiyle "burada ahldığı",
yeni devletin kuruluş sürecınde; Kongre
sırasında ona evsahipliği yapan şehirde
dinsel muhalefetin harekete geçtiği... He-
men ardından Kürt bağımsızlık hareketi-
293 89 78 (3H»T)
BEYOGLU ELKIMAGES SINEMASI
Tel: 251 32 40
SİNEMA YA2ARLARININ SEÇTİĞİ YILIN EN İYİ 10 F1LMI
[BUGUN]
URGAYÖN: ISIKITA MIKHALKOV
12.15-14.30-16.45-19.00-21.15
[YARIN]
ÜÇ RENIJ
Vaşam ıle Ölüm Araspndakı Seçım
YAfiMURDAN ÖNCE"Before The Raın"
Yabıu Bcyo9u Pcra Sinemasmda 251 32 «0
-. 1 7. HAFTA
malıdir
MlLCHO MANCHEVSKI
GMG01RE RADE KATBIN
COLIN SERBEDZIJA CAKTUDGE
YAĞMURDAN ÖNCE
Suskı,nHjk yemını etmış genç Keşiş Kırıl Makedonyada
Ortaçağ'dan kalma brr manastırda yaşamaktad'' Daglarn
arasında dış dünyayla tlışkısı olmayan manastınn jutm
yaşantısı, genç bır Arnavu <ıa olan Zannıra'nın geltşıyte
bozulur S'lahlı bır grup akrabasını öldurmekle suçladıkları
kızın peşıne duşmuştûr Kırıl. ustlerıne haber vefmeden kızı
i (Saklar Londra'dakı ışlek bır fotograf ajansında resım edıtöaı' '
, (
olan Anne habef fotograflarmda hergün savaşın dehşetryle 1 >
yüz yûze gelmektedır Kocası ile ıdealıst ve hayalperest 4 (
<,
savaş fotogralçısı sevgılısı Alexander arasında bocalayan
Anne'ın ıkılemıne Londra dakı bır restoranda çıkan
anlaşmazlıkla tra;ik bır rjoyut ektenn Bızçok ülkede ' >
.nsan'a'in yaşadıgı acılai göruntutemış oian. Pulıtzet ödullu i >
Alexaider anayııfdu Makedonya'ya dönmek ıster Barış f .
yanlısı bu ıdealıst. çocbkluk yıllarını geçırdıgı köye giderek
' ı akrabalannı zıyarel eder Ana burada da hcşgorüsuzlüge ve *
I , Karoeşın kardeşı oidurdugu acmasız bır savaşa taniK ûıan ^ >
^ A!exander'ın kadefi Kırıl ve Zamıra'nınkıyle kesışecekîır i ^
Gerçe^ten gorûlmesı gereken bırlılm Kaçırmayın
1
^
* ^M\ ^U^ ^^L ^^L ^n\ ^M^ ^n\ ^n\ ^^L ^^k .^^k ^^k ^^k .^^^ .^^k ^n\ ^n\ "*
\kban
S a S at
Galerisi
Akbank'tan
Kültür Sanat
ilanlarınız için:
293 89 78
(3 hat)
Akbank. 1995-1996 dbnuminOc ck-
sanatçüannıızı yurdumuzun (.v^ıtli kentlerirKİcki
Akbank Sarut Galenlen'nde M;rgı a^maya
eserlerini halkımıza sunmaya çagınyor.
Akbank'ın sanatçılanmıza tanıdıgı bu
olanaktan yararlanmak için.
• Kısa özgeçmişınızi • Ögrenim dururnunuzu
• Daha once açtıgınız veya katıldıgınız
sergileri • Açık adresınızı. varsa telefon
numaranızı • Sergınizı Akbank'ın hangı
Sanat Galerisi'nde, ne zaman açmak
istedıginizi belirten bir dılekçe • Bir adet
fotografmız ve • Eserlerinizden en az üç
adedinin 9 x 13 renkli fotografı ile birlikte.
1 Agustos 1995 Sah gunune kadar Akbank
TJV.Ş. Umum Müdürhigû Kültür Sanat
Hizmetleri Müdürhığü Sabancı Center
80745, 4. Levent / istanbul adresıne
baş\xırmanız gerekiyor. Başvurular seçici
kurul tarafından degerlendırilerek. sergı
açması uygun göriılen sanatçılara Akbank ın
hangı Sanat Galerisi'nde ve ne zaman sergı
açabilecegı yazılı olarak bıldınlecektır. Sergı
açma talepleri karşılanamayan sanatçılann
gönderdikleri belgeler kendılerine iade
edıletcktir. Sanatçının açacagı sergınin
davetiye ve kokteyl masrafı Bankamızca
kaı>ılanır. Sanatçı sergisini bulundugu kent
dı»ındakı bır Akbank Sanat Galerisi'nde
açacaksj. davetiye \e kokteyl gıderlenne
ek olarak, eMîrlerin nakli, sıgonası. sergiden
vanra yenne gönderilmesi ve sergi açılısında
bulunacak sanatçının yol ma.sraflan da
Bankamızca karşılanacaktır.
Satılan eserlenn geliri tümüyle sanatçıya
aıttir Yukarıda yazılı tum hızmetler,
Bankamız usul ve esaslan dahılinde yapdacaklır.
Akbank Sanat Galerilerinm sergı donemi
her yıl Ekim başından Mayıs sonuna kadar
sürmektedır.
A k b a n k S a n a t G a l e r i l e r t :
• Adana • Adapazan • Ankara (Çankaya.
Farabı Kızılay) • Bıırsa • Çorltı • Çorıım
• Dentzlı • Divarhakır 'Ofis> • Elazıg
• Eskışebtr (Kûpn'ıbaşı I • Isparla
• hlanhul tBahanye. Bebek Bevierbeyi)
• lzmır IKonak) • Ordıı • Trabzon
nin yine orada; Koçgiri bölgesinde ayak-
lanma boyutu aldığı... Tek parti dönemin-
de Sıvas1
ın ekonomik, ideolojik, siyasal,
bütün cepheleriyle devletin "pilot" uygu-
lama alanlanndan biri olduğu... Türki-
ye'nin şu ya da bu düzeyde kapıtalizmle ta-
nıştığı 1950'lerden itibaren şehrin yeniden
düşüşe geçtiği... 1960'lann ikinci yansın-
da Alevi siyasal hareketinin -ve partisinin;
TBP'nin- en güçlü tabanı Sıvas'ta buldu-
ğu, 1970'lerden itibaren Sünni siyasal ha-
reketinin -ve partisinin- de en sağlam, en
ıstikrarlı tabana yine orada sahip olduğu...
Mıllıyetçi hareketin en örgütçü ve en ma-
neviyatçı -Müslüman- tabanı da, kadroyu
da burada bulması...!
Bütün bunlarla birlikte ve bütün bunlar-
dan bağımsız şehrin-şehirlilerin kimliği?
Yaşanü ve yansımalan
Bır şehre bakarken her düzeydeki hayat
kesiti kuru tarihsel, siyasal, sosyolojik "ve-
ri"den daha aydınlaöcıdır. Bunun için ta-
nıklıklara, yaşanmışlıklara. kaynaklara ge-
reksinim var.
Sıvas'a ilişkin görece zengin sayılabile-
cek "folklor" kaynakçası var. Ancak bu
müzik ağırlıklı bir "folklor". Onun ötesin-
de dügün, doğum vb adetler-görenekler
boyutu çıkıyor kaynaklardan. Bunlar he-
men tümüyle tasfıye olsa da şehir içinde
bile bölgeden bölgeye, topluluktan toplu-
luğa farkhlıklar gösterir. Yine zengin bir
yöresel dille, deyimlerle karşılaşırsıruz. Bu
btr "iç-dU"dir, deşıfre edilmesi gerekır.
Yazınsal ürünler de şehre bakış için ve-
nmli kaynaklardır. Özellikle bizimld gibi
"olgusal gerçeklik"le biçımlenmiş yazın
ürünleri, konu ettıklen yerin hayatıyla ıl-
gili epey zengin malzeme içerir. Ama mo-
dern zamanlann pek nüfuz edemedığı
Sıvas'ta, halk şiirinin zenginliği kadar mo-
dern şiirin ve diğer modern anlatı türlen-
nin yoksulluğu dikkat çekici.
Yine de örneğin Faal Hûsnü'nün tü-
müyle şehırdeki gözlemlerinın ürünü Top-
rak Ana'daki (ve hatta Sıvaslı Kannca'dâ-
ki) şiirlerine, Orhan Kemal'in Bereketli
Topraklar Ustündeki "Suvaz'ın köylü-
ğünden" Çukurova'ya inmiş gurbetçılere,
Bedri Rahmi'nin Tezek adlı gezi notlan-
na. Mehmet Kemal'in Sürgün Alayı'na,
Sabahattin Ali'nın Ses öyküsüne (şu
Döndüm daldan düşen kuru yaprağa"
dizesiyle başlayan meşhur Leylim Ley tür-
küsünün kaynağıdır ve Sıvaslı bır yol işçi-
sıni anlaür). daha yakınlarda Mustafa Ba-
lel'in öykülerine, özellikle Peygamber Çi-
çeği (bır parça da Asmalı Pencere) roma-
nına. ve tabii ki Hasan Hüseyin'ın o gür,
hırçın erkeksi sesli şiırlerine bakılabilir...
"öteki Sıvas'M görmek için.
Tanıklıklardan söz etmiştim. Şehrin ya-
kın geçmişine yönelik olarak şunlan din-
leyebilirsiniz: Adeta bir akrabalık biçimi
taşıyan mahalleHiikten-komş,uluktan söz
edılir size. Veresiye alışveriş edilen, ayn-
ca da ani gereksinimler için borç para alı-
nan bakkaldan, esnaftan, tek toplu eğlen-
cemerkezi niteligindeki sinemalardan, yaz
akşamlannın dondurmalı, semaverli ya da
gazozlu ve de mutlaka konserli Kale Park
Gazinosu'ndan, yine yaz aylannın tatil ye-
ri "çennik"lerden, tören edasında ve mut-
laka biraz da eğlence havası taşıyan ha-
mam seferlerinden, lıseli aşklanndan, at-
lannı ya da kuşlannı evinden, eşinden, ço-
cuğundan çok seven adamlardan, 4 Ey-
lül'lerde ve Cumhuriyet bayramlannda
Hükümet Meydanı'na kurulan "zafer
tak"lanndan, şehirahalasinin tuhafbiriçe-
rinciyle izlediği fener alaylanndan, aynı
sıralarda kurulan panayırlardan, karaku-
cak güreşlerden, lstasyon'un görmüş ge-
çirmiş havasından, ve onca yoksulluğa.
yoksunluğa karşın şehir ahalisinin yine tu-
haf bir biçimde kendi kendisine yeter gö-
rünümünden, dünyaya-hayata tepeden ba-
kışlanndan ve daha birçok şeyden söz edi-
lir.
Bunlardan sözedilebilir ve şehirdeki ha-
yatla, şehirlinin kimliğiyle ilgili ipuçlan
verebilir. O kadar eski de değil, 20-25 yıl
öncesinin manzaralandır bunlar. Aradaki
süre çok az da olsa, müthiş
bir hızla "tarih"e gömülmüş
manzaralar. O arkaık görün-
tülenn şehnn şimdiki günde-
minde izi, yeri niye yok diye
sorarsınız.
Bütün bunlarla açılacak
olan dosya sonuçta bir "kay-
bettiklerimiz" dosyasıdır.
KaybettikJerimızi anmak yet-
mez. O nedenle de kayıplar-
dan yangına kadar neden ve
nasıl geldik sorusunun yanı-
tını araştınrsınız.
Belki buradan şehre ve
kendimize yeniden bakmayı
deneyebiliriz.
Şehre bakarken oradaki
külleri görmekten kaçamaz-
sınız. Pir Sultan'ı emeğiyle
de anan Asım Bezirci'yi,
"Biri mutlaka vardır/ Zon-
guldak'ta, Sıvas'ta,/ Yakın-
da ya da uzakta/ Binlerce
baca arasında/ Dumanı le-
kesiz biri" dizelerini yazan
ve Sıvas'ta dumanla boğulan
Metin Altıok'u... görmeden
olmaz.
2 Temmuz'un ardından
"Sıvas semalarında Sırp
tayyareleri"nın görünüp gö-
rünmeyeceğini soran, çok,
çok önceleri "Ey yangınlar
artığı! Her yangmdan arta
kalan bir şey, her yangın-
dan arta kalan gerçek şey
çoğalt beni.".
dizelerini yazmış, ama 2
Temmuz yangınından sonra
"Mület olarak tslami bir
kararlılık gösterememenin
cezasını çekiyoruz" satırla-
rını da yazmış şairi de anma-
dan olmaz.
Belki bütün bunlarla devşi-
rilecek, yeniden düzen-
lenecek olan "dosya" 2 Tem-
muz'dan, onun utancından
çıkmamıza yardımcı olabilir.
AKBANKS a n a t ı n , S a n a t ç ı n ı n Y a n ı n d a
(*tletişim Yaymları 'ndan
çıkacak olan Zeld Coşkun 'un
hazıriadıp AlevUerSünniler
ve öteki Sıvas adlı kilabın
"Bir Şehre Bakmak " başlıklı
sumışyazısından alınmışhr.)
PENALTI
MEMET BAYDUR
Çehov'un Defterleri
"Ne yazık, korkunç olan iskeletler değil artık. Asıl
korkutucu olan benim onlardan korkmuyor olmam."
Definesandığı gibi bir kitap: "Anton Çehov'un Def-
terieri." Kansı, bu büyük yazann ölümünden sonra
yazı masasının üstünde bulmuş. Kapaklannda elya-
zısıyla "Temalar, Düşünceler, Notlar, Parçalar" yazı-
yormuş. Sevgili doktoaın gözlemleri! Göndermeler,
ipuçlan, göz kırpmalar, dalga geçmeler, uzun akşam
yemeklerinden - sofra sohbetlerınden anımsadıkla-
n, sokakta, kahvede, tramvayda duyduğu konuşma
kınntılan, hayat ve ış (oyun yazmak) üstüne düşün-
celer. Bazen bir sayfa uzunluğunda, bazen bir tek
sözcükten oluşan notlar.
Yüz kırk artı sayfayı bir solukta okuyor insan. Bu
büyük yazann dünyasına giriyorsunuz bir perde ara-
lığından. Alabildiğine ciddi, alabildiğine alaycı. 01-
gun bir bilim adamı, yaramaz bır çocuk, külyutmaz
bir gözlemci. Romantik olmaktan korkmayan ama
duygusal olanı da gözünü kırpmadan ti'ye alan bir in-
san sarrafı. Çehov'un oyunlannı ve hikâyelerini bu
denli önemli kılan temel tavnn bütün anahtarlannı
buluyorsunuz bu defterlerin içinde.
On altıncı sayfadan üç alıntı yapalım.
"Monako Prensi'nin rulet masası varsa, suçlular
gönül rahatlığıyla kumar oynayabilirier."
"Ivan (Çehov'un kardeşi) aşk üstüne felsefeyapa-
biliyor ama âşık olamıyor bir türlü."
"Hamlet neden ölmüş kişilerin hayaJeti üstüne ta-
kıyor kafasını? Hayat çok daha kori<unç hayaletlerie
dolu!"
•
Çehov'un Defterieri'ni okurken güzel, biraz korku-
tucu, ürpertici bir duygu sarıyor insanı. Bir mikros-
kop ile karşı karşryasınız. Alçakgönüllü amayanılmaz
bir insan-mercek sanki. Istediğiniz kadar babalanın,
horozlanıp kabarın okur olarak ya da tam tersini se-
çip içinizden, sessizce gülümseyerek yaklaşın yaz-
dıklanna, bu mikroskobun gözleminden kaçamıyor-
sunuz. O öykülerin neden olağanüstü, o oyunlann ne-
den tüyler ürpertici güzellikte olduğunu daha iyi an-
lıyor insan bu defterleri okurken. Benzer duygulan
Sait Faik'i ya da Tomris Uyar'ı, Oğuz Atay'ı ya da
Latrfe Tekin'i okurken de duyumsamaz mıyız? Bir
jestten, bir göz kırpışından, yanm kalmış bir cümle-
den derin ve yüzyıllık geçerli bir anlam çıkarma ye-
teneği...
"Içinde hiçbir şey yoktu, okul günlerinin anılann-
dan başka." Ortaokul, lise günlerinde takılıp kalmış,
sürekli o günlerden söz açan insanlar tanımadınız
mı? Bugünün acısını, ağırlığını taşıyamadıklan için
bu acıyı ve ağırlığı sağlıklı bır ironiyle kuşatamadık-
lan için okul günlerinin haylaz havasını acıklı, patetik
bir özlemle hayatlannın merkezine yerieştirmiş in-
sanlar tanımadınız mı? "İçinde hiçbir şey yoktu, okul
günlerinin anılanndan başka."
•
1892-1904 arasında tutmuş bu defterleri Anton
Çehov.Çeşitli sayfalardan rasgele alıntılar yapalım.
"Milli Bilim yoktur. Milli Çarpım Cetveli de yoktur.
Milli olan artık bilim değildir." Darwin'e inanan siya-
setçilerimizin sayısı kaçtır? Biyoloji bilimi mi önemli-
dir, ilahiyat ilimi mi? Milli bir çarpım cetveline inanan-
lann sayısı artınca, iki kere iki kaç eder? Bilimin öne-
mini yitirdiği toplumlarda milli olana bağlılık nasıl ar-
tıyor görüyoruz bugün ülkemizde.
"Birprofesörün görüşü: Aslolan Shakespeare de-
ğil, Shakespeare hakkında söylenenler." Bu iki satı-
nn hemen ardından şunları yazmış defterine Anton
Çehov: "Aşk, dostluk, saygı değil insanlan birieşti-
ren, bir şeye karşı duyulan ortak nefret." Dönüp oku-
yorum bu cümleyi yeniden.
•
Hep iç karartıcı değil elbette Çehov'un notlan. Mi-
zah yüklü satıriar da var. "Bıyıksız bir adam, bıyıklı bir
kadın gibidir." Bunu yazıp bırakmış böylece. Şimdi
bu cümle, bıyık taraftan mı sizce, yoksa bryık karşıtı
mı? "Birkadının gönlünü biröpücükle kazanamayan
adam, yumrukla hiçbir zaman kazanamayacak-
tır. "Kaynağı belirsiz bir istatistiğe göre ülkemizde üç
milyon kadın her gün sistematik olarak dayak yiyor-
muş. Yumrukla kazanmaya çalışıyor erkeklerimiz ka-
dınlann ilgisini. Korkuyorlar kadınlardan çeşitli ne-
denlerden ötürü. Onlan anlıyorum, öpüşmek kolay iş
değildir. Ama denemeye değer doğrusu!
"lyi olana tahammül edebiliriz, ancak kötü olanın
çekiciliğine ise dayanamayız."
Çehov, iki saatlik bir oyunun anahtannı veriyor san-
ki burada. Sonra otuz sekizinci sayfada enfes bir sa-
tır daha: "Çarşaf yerine-kirti masa örtüleri."
Nedenini bilmiyorum, Çehov'un Defterieri'ni okur-
ken hep "bir şey" anyormuşum duygusuna kapıldı-
ğımı fark ettim. Sonunda kitabın seksen sekizinci
sayfasında buldum, farkına varmadan aradığım sa-
tırlan. Şöyle yazmış: "Kendimizi değerlendirirken
kendimizi beğenirken Avrupalıyız, ama kültürümüz
ve tavnmız Asyalı."
23.ULUŞLARARASI İSTANBUL
MÜZİK FESTtVALİ
BUGÜN:
Atatiirk Kültür Merkezi Konscr Saionu: 19.00 Julian
Erkoç (piyano), Bahar Biricik (keman), Cengiz Saym
(bariton)
YARIN:
Atatiirk Kültür Merkezi Konser Saionu: 19.00
Karolin Ölçer (viyolonsel), Yonca Özkan (arp), Yaylı
Çalgılar Dörtlüsü
Ayaİrini Müzesi: 19.00 The King's Consort
GENÇ ETKİNLİK^TE BUGÜN
Etkinlikler, TÜYAP Sergi Sarayı'nda gerçekleştir-
iliyor.
12.30-13.00 Bikliriler: "Beden Üzerine"/lsmet
Emre Işık, "Sansür"/Genco Gülan, Alican Yaraş (yer
75-A)
13.00-14.15 Kısa Filmler:
Kara Film/Tarkan Kaynar, Julia Sax/Serdar Pehli-
vanoğlu, Lopsus/Mustafa Altıoklar (yer: A Katı K.on-
ferans Saionu)
13.30-14.30 Performans: Son Hiç Olmadı/Nur
Akalın, Ümit Özsoy (yer: 38-B)
14.30-15.00 Performans:
Oktay Korunan, Sefa Çeliksap (yer: 7-B)
15.00-15.30
Performans: Son Hiç Olmadı/Nur Akalın, Ümit Öz-
soy, Kaan Osmancık (yer:38-B)
15.30-17.00 Konsen Kaçan Keçi/Oğuz Küçükberber
ve arkadaşlan (yer. 51-A Konser Alanı)
17.00-17.30 Gösteri: Rahatsız mısınız?/Murat Ipek
(yer: B Katı Konferans Saionu)
18.15-20.00 Tryatro: Deneme Sahnesi/Yılmaz
Ankan (yer: A Katı Konferans Saionu)
19.00-19.15 Performans: "ÜçGEN"/Nadi GüleT,
Betül Kızılok, Yaşar N.Eyüboğlu (yer: 40-A)