Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 TEMMUZ 1995 PAZAR
14 KULTUR
Atıf Yılmaz, Sinema Vakfı için "Kazandibi, Tavukgöğsü" adlı filminin çekimlerini sürdürüyor
Dört duvar arasındald aşk öyküsüPELİN ÖZER
Sinema Vakfi'nın ilk projesi için
vakfın üyesi yönetmenler çalışmalannı
sürdürüyor. Sevgi üzerine 20 dakikalık
fılmler çeken yönetmenler sinemanın
zor günler yaşadığı günlerde bir
dayanışma örneği gösteriyorlar.
Oyuncusundan yönetmenine hiç
kimsenin maddi karşılık gözetmeksizin
çalıştığı bu fılmlerden elde edilen
gelirler de Türk sinemasının
canlandınlması için vakfin havuzunda
toplanacak. Bugüne dek Ömer Kavur.
Banş Pirhasan, Erden Kıral ve Ali
Özgenfürk fılmlenni tamamladı. Irfan
Tözüm ise bu hafta motor dıyecek.
Bu kısa filmler, 5'er filmlik iki paket
halinde sinema salonlannda ve
televizyon kanallannda gösterime
girecek. Ardından vakıf, uzun metrajlı
sinema projelerine ve ılk filmini
gerçekleştirecek olan genç
yönetmenlere yüzde 30 oranında
vereceğı destekle çalışmalannı
sürdürecek.
Atıf Yılmaz da bugünlerde, üyesı
olduğu Sinema Vakfı için "Kazandibi,
Tavukgöğsü "adlı filminin çekimlerini
sürdürüyor. Güçlü bır kadroyla yola
çıkan Yılmaz, Türkan Şoray ve AB
Puyrazoğlu gıbı ıkı başanh oyuncuyu
bir araya getirerek seyircilere hoş bır
sürpriz yapıyor.
llk kez birlikte kamera karşısına geçen
sanatçılar Mecidiyeköy'de kendi
halinde bir apartman dairesinde geçen
kendi halinde bir aşk öyküsünün
kahramanlan. Zeynep Avcı'nın
"Nfisafir" adlı öyküsünden sinemaya
uyarlanan filmde Alı Poyrazoğlu'nun
deyımıyle " Her gün sokakta göriip dc
fazla dikkarimizi çekmeyen iki insanın
yaşadığı. hiç dikkat çekmeyen bir
odanın dört duvan arasında kalan bir
aşk hikayesi" anlatılıyor. Ashnda
zeynep Avcı'nın dramatik bir hikayesi olan "Misafir"i
içinde hafif mizah olan duygusal bir komediye
dönüştürdüklerini ve adını da "Kazandibi, Tavukgöğsü"
olarak değiştirdiklerini söylüyor Atıf Yılmaz. Yönetmen, Türkan
Şoray ve Ali Poyrazoğlu gibi iki başanlı oyuncuyu bir araya
getirerek seyircilere hoş bir sürpriz yapıyor.
dramatik bir hıkâye olan "Misafir"i
içinde hafif mızah olan duygusal bir
komediye dönüştürdüklerini ve adını
da "Kazandibi, Tavukgöğsü" olarak
değıştırdiklenni söylüyor Atıf Yılmaz.
Kocası ölen bir kadının, ev bulamayan
kocasının eskı bır arkadaşını
pansıyoner olarak evine alması ve
aralannda gelişen aşk öyküsü
anlatılıyor filmde.
Çekimler sırasında işine olan
bağlılığıyla dikkati çeken Türkan
Şoray, senaryoyu ve canlandırdığı
karakteri çok sevdiğini söylüyor: "Çok
hoş, naif bir aşk hikâyesL Benim
canlandırdığım karakter de çok
sevimli, neşeli. hayata bağlı, en kötii
koşullarda bfle kendine umut ışığı
bulabilen, en küçük şeylerden murluluk
yaratan bir karakter. Büyük bir zevkle
başladım filnıe. Zaten Atıf Yılmaz çok
başanlı filmkr yapıyor. Yönetmeninizle
anlaşnğınız zaman sorunun büyük bir
kısmı kendiliğinden halledUmiş oluyor
zaten." Alı Poyrazoğlu'nun çok
yetenekli ve büyük bir oyuncu
olduğunu söyleyen Şoray, Türk
sınemasında üretimin çok az olduğu
bir dönemde Sinema Vakfi'nin
çabalannın çok olumlu olduğunu
vurguluyor. Şoray, çekimlerden sonra
Erendiz Atasü'nün "Kadınlar da
Vardır" adlı öyküsünü çekmek üzere
beşinci kez kamera arkasına geçecek.
İki kadının dayanışmasını konu alan
filmde, oyunculuk yanı ağır
bastığından, rol almayı da planlıyor.
Bu filmin ardından da sırada yine
Zeynep Avcı'nın "OrkideT
'adlı
öyküsünden Atıf Yılmaz'ın sinemaya
aktaracağı bir filmde rol alacak
sanatçı. Çekimlerden önce derin bir
araştırmaya giren Alı Poyrazoğlu bu
filmde canlandırdığı karakterin
mesleğini değıştirmiş. Öyküde gümrük
memuru olduğu belirtilen filme itiraz
eden Poyrazoğlu, sonunda adamın
mesleğini sahaf olarak değıştirmiş.
Poyrazoğlu, Türk sinemasına yeniden
bir ivme getirmek için tasarlanmış bu
projeye katkıda bulunmaktan, Atıf
Yılmaz ve Türkan Şoray'la
çalışmaktan duyduğu mutluluğu dile
getiriyor: u
Anf Yılmaz'la daha önce
çalışmıştım ama Türkan Şoray'la ilk
defa çalışıyorum. Onunla çalışmak çok
zevkli. O çok usta bir oyuncu mesleğini
çok iyi biliyor, tekniği sağlam, çalışkan.
lyi bir elektrik çıkryor ondan.
Antenlerimiz buluştu. İlk andan
itibaren çok keyifli bir çahşma oldu.
tlerde de beraber çalışmayı plaıüryoruz.
Hatta tiyatro yapacağjz. Ataf
Yümaz'dan çikü bu fUdr."
Istanbul De\ let Opera \e Balesi. festivalde 'Nabucco' operasuu sahneledi.
Aspendos, opera
e ısddadıve baleyl
HANDAN ŞENKÖKEN
Nejat Eczacıbaşı'nı anımsadım Aspendos
gecelennde. tzmır Festivali'nin ilk
yıllannda Efes Antik Tiyatro'yu dolduran
binlerce kişi, kilometrelerce süren araç
kuyruğu ve dinmeyen alkışlarla süren
coşkuyu da özlemle andım. Nejat Bey ne
çok isterdi, Efes, Aspendos ve Bergama
gibi antik tiyatrolarda böyle çoksesli,
evrensel, ışıltılı geceleri. Bu yıl da
ikıncisi gerçekleştirilen Aspendos Opera
ve Bale Festivali'nin açılışında ve
bitimindeki gösterilerle, yine aynı
coşkuya tanık olduk. Yabancı ve yerli
turistlerin yanı sıra yöre halkı da
katılmıştı bu festivale. Oysa ne Joan Baez.
ne Zülfü LivaneK, ne Sting. ne de İbrahim
Tatlıses'ti izlenen. Ama çoluğunu
çocuğunu ahp, minderini, kılimını,
yiyecek sepetini. torbasını yüklenerek taş
basamaklara kurulan yöre halkı da, en az
şık paketler içindeki kumanyalan
ellerinde tiyatrodan güçlükle girebilen
yabancı turistler gibi heyecanlı ve
meraklıydı.
15 günde yaklaşık 90 bin izleyid
Her gösteriyi sonuna dek izlediklen gıbi-
çok azı sabırsız sayılabilirdi- yerli yersiz
her an alkışlama, beğenilerini özgürce
gösterme olanağına sahiptiler.
Coşkulanna katılmamak olası değildi,
öyle yürekten geliyordu ki... Bu
olağanüstü mekânda her birini yaklaşık 10
bin kişinin izlediği gösterilerde- bizim
katıldıklanmız Aida, Nabucco ve Carmina
Burana- ay ışığına dinmeyen alkışlarla
sürekli çakan flaşlann ışıltısının da
eklendiği üç gece boyunca operanın ve
balenin büyüsünü keyifle ızlemenin
mutluluğunu yaşadık. Nedense
Aspendos'ta gösteriyi kimin yanda
bırakıp gittigi tartışılmadıgı gibi, opera
sevenler ya da sevmeyenler aynmı da hiç
yaşanmadı. Bu coşkuyu yaşarken çok
değil, sezon başında TBMM'de opera ve
balenin bütçesı tartışıhrken söylenenleri
anımsadık. Geçen günlerde de 29 köyün
suyuyla opera ve balenin bütçesini
kıyaslayan Refah partilileri de. Bir dakika
içinde kabul edilen önergeyle, Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü'nün 44
milyarlık prodüksiyon bütçesi nasıl
sıfirlanıvermişti... Ardından Istanbul
Belediye Başkanı'nın balenin insanı
belden aşağısıyla ilgilendirdiği" görüşü
yoğun tepki toplamıştı. Yine de tüm
sezonu -AKM onanmı gerekçesiyle-
kapalı geçiren tstanbul Devlet Opera ve
Balesi, yepyeni prodüksiyonlarla son iki
ayda seyirci rekoru kırmıştı. Ve yaşanan
onca sıkmtıya, umarsızlığa ve kızgınlığa
karşın, bu göriiştekilere en güzel yanıttı
Aspendos Opera ve Bale Festivali.
Olanaksızlıklar içinde yaratılan bu
festivalde yeralan 9 etkinlıği 15 günde
yaklaşık 90 bin kişi izledi. Bu sayıya da
ancak sezon boyunca Ankara'daki 600
kişihk Büyük Tiyatro Salonu'nda
gerçekleştinlen 150 etkınlikle
ulaşılabilıniyordu. Anımsadığım sadece
Nejat Eczacıbaşı değildi elbette
Aspendos'ta. Doğrusu -kim ne gerekçe
gösterirse göstersin- açılış gecesi Aida'yı
Rengim Göknten'in yönetmesini dilerdim.
En azından onun da bu gecekı coşkuyu
paylaşabilmesini. Belleksiz bir toplum
olmamız herhalde değerbilirliğimize de
yansımıştı. 2.Aspendos Opera ve Bale
Festivali'nin açılışına, bu festivali yaratan
o zamankı Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürü Rengim Gökmen ve ICültür
Bakanı Fikri Sağların çağrılmaması
düşündürücüydü Kendi kültürünü
yaratan, çağdaş ve ulusal benliğini arayan
bir Türkiye'yı gözler önüne sermek için
Batı'ya açılmamız gerektiğini savunan
Rengim Gökmen'in en önemli iki
icraatıydı; Aspendos Opera ve Bale
Festivali ile Opera ve Bale Sanatlannı
Geliştirme Vakfı. Festival, Rengim
Gökmen döneminde başlatılmış, 5 Nisan
Kararlan'ndan sonra yapılabilmesi
güçleşmesine karşın, ikinci yıl, vakıf
sayesinde ve Başbakanlık Tanıtma
Fonu'nun katkılanyla gerçekleşebilmişti.
Kışın Istanbul Devlet Opera ve Balesi'nin
'Turandor' ile Danimarka turnesindeki
gerçekten büyük başansına tanık olurken,
yazın Aspendos'ta - bu kez kendi
ülkemizde çok sayıda yabancı ızleyici
toplayarak- dört kentin, Istanbul, Ankara,
Izmir ve Mersin opera ve balesiyle aynı
duyguyu. o kıvancı yaşadık. Her türlü
engellemeye, bulanık duşünceye karşın,
Devlet Opera ve Bale Genel Müdürü
Hasan Hüseyin Akbulut'un da belirttiği
gibi, bu, sanatın 'çağdaşlığı. birleştiriciliği
veevrenseDiği'ydi. Kapanış gecesınde Carl
OrfTun görkemli Carmina Burana
Oratoryosu'nu yine açılıştaki gibi akın
akın gelen binlerce insanla, alkış ve flaş
yağmuru altında anlatılması gerçekten güç
bir mutlulukla dinledık. Galiba bu
mutluluğu arttıran da giderek çoğalan
umuttu. Yanımda oturan, son yıllarda
opera ve baleyi günlük yaşamın bir
parçasına ve alışkanlığa dönüştüren
ıstanbul Devlet Opera ve Balesi
Yönetmeni ve Müdürü Yekta Kara'ya
sevinçle baktım, onun ve onun gibilerin
'içlerindeki sesi hep dinlemesini'
yürekten diledim.
Asaf Koçak Karikatür Yanşması'nın sonuçlan Karikatür dergisinde
Acıh temmuzgenegehttçIII
Kültür Servisi - Aylık mızah dergı-
sı "Karikatür"ün temmuz sayısında
Sıvas olaylan ve Asaf Koçak Karika-
tür Yanşması'nın sonuçlan ağırlıklı
olarak,ele alınıyor.
Asaf Koçak anısına düzenlenen ya-
nşmada ödül kazanan Hakan Demir-
ci (Büyük Ödül), Murat Sayın, Aşkın
A. Oğlu, Kadir Doğruer'in (Başarı
Ödülü) yapıtlart sergileniyor. 290 ki-
şinin 630 eserle katıldığı yanşmada,
Turhan Selcuk, Ali Ulvi Ersoy, Mengü
ErteL, Tonuç Yaşar. Femıh Doğan, Er-
doğan Başol ve Metin Peker jün ola-
rak görev aldı. Yanşmada Ozcan Ça-
hşkan'ın karikatürü de Jüri Özel Ödü-
lü'ne değer görüldü.
Konunun serbest olduğu yanşmaya
katılan karikatürleri kapsayan albüm,
önümüzdeki günlerde tüm katılımcı-
lara gönderilecek.
Sıvas olaylanna ilışkin karikatürle-
rin ağırlıklı olarak yer aldığı derginin
sunuş yazısı şu sözlerle başlıyor. "Acv-
b temmuz gene geidi çatü. Hem de ne
çaüş! Biz Asaf Koçak'ı, Metin Altı-
ok'u,Behçet Aysan'ı,Nesimi Çimen'i,
Hasret Gültekin'i, Asım Bezirci'yi,
Muhlıs Akarsu'yu ve diğer canlan an-
maya hazuianıfken DGM, gerekçeli
karannı Vargıtay 'a sundu. Mahkeme-
nin söyledigine göre Sıvas bölgesinde
faaliyet gösteren dinci örgüt yokmuş
Id, sanıklar böyle bir örgütün adamla-
n olarak Madimak'ı yaknuş ohunlar-
mış. Vakıcılar rastianö sonucu bir ara-
ya gelmiş oluyx>rlarmış. Sıvas sokakla-
nnda ikisi birbiıierine rastlamışlar.
Camide rastiamış olsalar ne yazarmış.
Birbirlerine demişler ki, 'Yahu ıyı kı
sana rastladım. gel şurada bir otel var,
yakahm da bir se>Tedelim!' HaydioU
muşlar iki kişi, sonra da bir üçüncüye
rastlamışlar. ona da demişler ki,"Yahu
bız ışte böyle böyle...' Haydi o takıt-
maz mı peşlerine."
"Maksat Muhabbet", sayfasında
Hasan Uysal "Nöbetçi Yalancı Şahit"
başlıklı yazısında şunlan söylüyor:
u
G«lişmelere bakbkça, sahtekârlann,
namussuzlann, her dönemin adamla-
nnın bu dönemde de bir anda el üstü-
ne gelişlerine tanık oldukça, her yıl ol-
duğu gibi unıuüu başladığınuz yıL da-
ha ortasına gelirken giderek bekkdiği-
miz güzel duygular kınlmaya başladı.
Hek ki Tiirkiye'ye ilişkin gerçek ra-
kamlar bir bir eiimize geçtikçe... 60
mDyonluk kocaman bir ülkede küçü-
cük bir pastanın variığını görunce...
Küçücük pastayı: ister komünizm adı-
na, ister faşizm adına. ister sosyal de\-
let, ister liberalimı. isterseniz vahşi ka-
pitalizm adına dağınn ne fark eder?"
Bülent Okutan, "Bayokuryazarçi-
zer"adlı sayfasında "Sen Gittiginden
Beri HicbirŞey Degişmedi"başl ıklı ya-
zısına şu sözlerle başlamış:
"Demokrasiye olan inancımız var
oMukça, yazarak ve çizerek mücadete-
mi/j sürdüreceğiz. Bclki bizim için de
ayırdıklan bir kutu kibrit, bir bidon
benzinleri vardır. Ancak iyi bDiriz ki,
güneş balçıkla sı\7inmaz sevgili dos-
tum. Sen gittiginden beri hiçbir şey de-
ğişmedi derken şunlan vurguluyorum.
Sen varken de bu ülkenin başbakanı,
halkını enayi yerine koyuyor ve gözü-
nün içine baka baka paîavra anyordu.
Sen gittiginden beri de bir haşkası ay-
nı pembe geleneği sürdürüyor." Oku-
tan. kısa yazısını ıse "Velhasıl dostum
sen gittiginden beri hiçbirşey değişme-
di. Kar yine kışın yağıyor, erik ağaçla-
nnın çiçekleri yine nisanda açıyor. Ha,
sosyal dcmokratlan sorarsan analan
ile babalannın gölgesinde geçinip gidi-
yorlar. Eyiler, eyiler—" sözleriyle nok-
talıyor.
LemıtÇantek, "Çizgi Roman Serü-
veni" sayfasında "Gu-gu-'uı Hikâye-
a"ni anlatıyor okurlara. Yener Çak-
mak ıse "Şair Yusuf Ziya Ortaç Nasıl
Mizahçı Oİdu?" sorusuna yanıt anyor.
Dergıde aynca Turhan Selçuk, Ah-
met Erkanlı, Kadir Cengiz, Yener Çak-
mak, Bülent Karaköse, Ali Ulvi Ersoy,
Cumhur Gazioğlu. Murat Ozmenek,
Hkabi Dcmirci, Dinçer Pilgir, Erol Öz-
demir, Murteza Albayrak, İsmet Lok-
man, Faruk Karaçay, Oğuz Gürel, Al-
tan Ozeskicı, Metin Peker, Mustafa Bfl-
gin, Birol Çün, Canol Kocagöz, Hüse-
yin Çakmak. Uğur Pamuk, N'ecati
Abacı. MehmetTevüm ve AH FuatSü-
er'in de karikatürlen yer aliyor.
KÖŞEBENT
ENİS BATUR
Tersin İzlenimleri
Yaz ayları geldiğinde, sıcaktan bunalan insanlan-
mız sahillere akınlar düzenleniyor. Ege'de ve güney-
de, Marmara veKaradenızkryılarında, sonsuzbirtu-
rizm imparatorluğu yayılıyor nicedır: Oteller, motel-
ler, pansiyonlar bir yanda, tatil köyleri ve siteleri bir
yanda, adım başı bir "tes/s"le karşılaşılıyor. Belki de
bu nedenle, herkes Mersin'e giderken bir avuç in-
san "atternatif gezi"\er düzenliyor. Dağ yürüyüşleri,
bisiklet gezileri, ören turlan ile ilgili duyurular göze
çarpiyor gazetelerde. Açıkçası, deniz kıyısına yöne-
len mahşere bakılırsa, yabana atılamayacak bir se-
çenek.
Bu dürtüyle, geçenlerde, bir hafta sonu Istan-
bul'dan uzaklaştım, yıllardır gitmediğim Safranbo-
lu'ya uzandım. Yolda, korunmaya alınmış Anadolu
evleriyle ilgili nedensiz bir sıkıntı kapladı içimi. Ken-
te vardığımda rahatladım: Hâlâ korunuyordu bu özel
bölge.
Safranbolu, yakınlarda il olan Karabük ile nere-
deyse birteşmek üzere: İki kent birbirlerine doğru
yürüyor sankı, yakında, tıpkı Atina ile Pire gibi kay-
naşacaklar besbelli.
Demir-Çelik fabrikasıyla başlıyor Karabük: Yorgun,
sanayi devrimini anıştıran bir kütle fabrika. Zola'nın
"Germinan fırlıyor insan aklına. Sinemacı olsaydım
etrafından aynlamazdım sanısına kapıldım, geçer-
ken.
Karabük'le Safranbolu arasındakı birkaç kilomet-
relik alan üzennde hummalı bir inşaat çabası göze
çarpıyor. Dört-beş katlı apartmanlar peşpeşe, nere-
deyse üst üste, çevredeki yemyeşil tepelerle çeliş-
mek istercesıne, usul usul bir betonarme orman oluş-
turuyortar.
Sonra eski Safranbolu başlıyor: Üç tepenin arası-
na sokulan vadiye serpilmiş görkemli evlerin, do-
ğayla yetkin bir uyum sağladığı görülüyor. Tıpkı do-
ğal çevresiyle bir tutulmak için renk değiştiren, üze-
rindeki taşın bir parçasına dönüşen bukalemunlar gi-
bi.
Safranbolu evleri yalnızca miman özelliklerinin öz-
günlüğü, yapılaşma bağlamında işlevsellik/estetik
dengesini mutlak biçimde gerçekleştirdikleri için bü-
yülüymüşçesine durmuyorlar Bir o kadar da çevre-
lerini koruduklannı, onunla bütünleştikterini fark edi-
yoruz hemen. Kentin eski camileri bu dokuyu ta-
mamlıyor, tek göze batan, yeni yapılan bir cami za-
ten, bu bünyenin içinde.
Safranbolu'nun çarşısı, insanı hepten zaman tü-
neline sokuyor. Küçümen, basık tavanlı, özgün gö-
rünümü korunmuş onlarca dükkânın kusursuz bir
petek düzeni içinde kentin merkezinde yayılışı, en
hafifinden hayranlık uyandınyor. Çarşıda hem safran
satılıyor, hem 'lazer ışıklı spor ayakkabı'\ar\. Bu yel-
paze çarşının dokusunu bozmuyor gene de.
Kültür Bakanlığı'nın restorasyon çalışmaları önem-
li bir atılım getirmış Safranbolu'ya- Bır caddesine Çe-
lik Gülersoy'un adını vererek o yalnız savaşçıyı da se-
lamlamış kent. Zaten çoğulcu bır yaklaşım egemen
kente: Bir yanda İsmet Paşa Mahallesi, bır başka
yanda Celal Bayar Caddesi. Biliyorsunuz, çogu yer-
de, bir ismin yerine bir başkasını koyma yanlışına
düşmeyi yeglıyorlar.
Safranbolu'nun, her şeye karşın, daha fazla yatı-
nma gereksinmesi var. Yangın geçiren eski hükümet
konağı, olağanüstü bır yapı sözgelimi; ne yapıp edip
onanlmalı. Kent; geceleri, yeterince ve olması gerek-
tiğı biçimde aydınlatılmıyor, bu da göze batan eksik-
liklerden bıri.
Gene de Safranbolu, kelimenin tam anlamıyla bir
yüz akı. Anadolu mimarisinin bu doğal müzesi, yiti-
rilmiş bır uygarlığın sessiz, mahzun sözcüsü olarak
orada bekliyor. Askerliğimi Çankın'da yaptığım için
biliyorum: Kastamonu'da, Gerede'de, başka yerleş-
me yeriennde tek tük örnekleri kalan bu evler bizi
suçlamayı sürdürüyorlar: Yeni ınşaatlarımıza, apart-
man ve evlerimize dükkân ve çarşılanmıza bakıp:
Bir miras ancak bu kadar kolaylıkla ve sorumsuzluk-
la çarçur edilebilir.
Biz Tersin'e gidiyoruz.
Antalya'da Sıvas etkinlikleri
• Kültür Servisi- Antalya Gazipaşa Halkevleri, 2
Temmuz Sivas katliamının yıldönümü nedeniyle 1-15
temmuz tarihleri arasında bır etkinlik düzenledi.
Etkinlik süresince sürekli kitap sergisi açık olacak. 2
temmuzda "Sıvas Gecesi" düzenlenecek. 8 temmuzda
Fikret Otyam kıtap ımzalayacak ve ızleyicilerle
söyleşecek. 11 temmuzda Pir Sultan Abdal Dernegi
üyesi Nedim Şah Hüseyinoğlu'nun söyleşisinin yer
alacağı etkinlik, 15 temmuzda Ferhat Tunç'un
konseriyle sona erecek.
PROMOSYONDA BÜYÜK DEVRİM
AKŞAM, TELEVİZYONLARI
VEREBİLECEK Mİ?
HER OKURA BIR TELEVİZYON VERME FIKRINI
PROMOSYONA DONUŞTURÜP UYGULAMAYA KOYAN AKŞAM
GAZETESI, BİR MİLYON SATIŞI GEÇTİ ŞIMDI MILYONLAR BU SORUYU
SORUYOR AKŞAM. TELEVİZYONLARI VEREBİLECEK MI? MEHMET ALI
ILICAKTAN NOKTA'YA ÇARPICIAÇIKLAMALAR..
"DEVLET MEMURUYUM, ÖYLEYSE KONUŞURUM"
MENZIRINKULLANDIĞI KONUŞMAHAKKINI
DİĞER MEMURLAR DA ISTIYOR
IMESUT YILMATDAN ANAPA YENİ VtTRİN
TEŞKİLAT, GENEL MERKEZINOKTAYA DEĞERLENDIRDİ...
KASTAMONITNUN MAKUS TAÜHİ DEĞİŞİYOR
CANDAROĞULLARI'NIN TORUNLARINA BECERİKÜ BİR VALİ
STAÜNİN AMANSIZ TAKİBİNDE GEÇEN BEŞ YIL
TROÇKI'YI OLÛMDEN KURTARAN ADA BALIKÇISI
BILAL ERTÜRK NOKTAYA KONUŞTU
• Yl VANİSTANTN .MvDEMZ DFK1 TEHUKHU HESAPLARI
• I>.\R.\NI\ GOZl KOR OLMV BAKANLAR Ml'SLCĞl'N
BV>INDAKI Bf ROKRATIAMN KAPNM \1RSKFN U T R '
• \D\L\RDA RRTINA ONCF.SI SK\sIZUK
Kaş 'ta tatilfırsatı
Villa Mata Hotel**
Bütçenize uygun, denize sıfır, deniz ve orman
manzaralı, rüyalar beldesi Kaş'ta, Tatil fırsatını kaçırmaym.
2 kişi oda/kahvalh 1.200.000.-
Ayrmtılı bilgi için
0212 293 5311 /Istanbul
0242 836 23 00 /Kaş
Okay Temiz
&
Romanlar
(CflMeL işbirliğiyle)
4-5 Temmuz 1995
(Yalnız iki gece)
HAYAL
Kahvesi
ÇııiuÂluI
Rez. Td: (0216) 413 68 80/81 Isünye'den ücreuız motorservisi vardır.
KÜÇÜKÇEKMECE BÎ-
RtJVCl ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞ1
1993/1706 esas
Davacı Malıye Hazınesı ve-
kılı Av. Ayfer Kılıç tarafından
davalılar Safıye Canbazoğlu,
Selıme Aktaş, Hasan Çakırca,
Cemıl Çakırca ve Sınırlı So-
rumlu Taşıyıcılar Kooperatıfı
aleyhıne ıkame olunan tapu ıp-
talı ve tescıl davasının yapılan
duruşmalannda.Davalılardan
Hasan Çakarca'ya teblıgat yapı-
lamamış. zabıta tahkıkatına rağ-
men de adresı tespıt edılemedı-
ğınden davalı Hasan Çakır-
ca'nın duruşmanın yapılacağı
19.9 1995 saat 10 00'da bızzat
duıuşmaya gelmesıne veya ken-
dısını brr vekılle temsıl ettmp
dıyeceklennı ve delıllennı ıb-
raz etmesı, aksı takdırde
HUMK'nın değışık 377 ve mü-
teakıp maddelen gereğınce du-
ruşmanın yokluğunda yapı laca-
ğı ve sonuçlandınlacağı ılan
olunur. 23.6.1995
Basm- 29760