Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET
KÜLTÜR
19 TEMMUZ 1995 ÇARŞAMBA
12
28 yıl sonra Royal Shakespeare Company'e geri dönen Peter Hall, sahnelediği oyunu politikacılara ithaf ediyor:
Bazı şeylermlıakı değiştnemesii
• Sir Peter Hall, "Julius
Ceasar'da iktidar kavgasına
saplanıp kalmış insanlan ve
onlan bekleyen sonu
anlatıyoruz. Yüzyıllar
öncesinden günümüze hâlâ bazı
şeylerin değişmemiş olması
doğrusu çok ilginç" diyor.
Kültür Servisi- Sir Peter Hall, 28 yıl
aradan sonra kurucusu olduğu
Shakespeare Kraliyet Kumpanyası'na
(RSC)geri döndü. Hall, 35 yıl önce
kurduğu RSC'nin 10 yıl boyunca sanat
yönetmenliğini üstlenmişti.
Bugünlerde 'Julius Caesar'ı sahneye
koyan yönetmeni, prodüksiyonla ilgisi
olmayan oyuncular bile, sadece
izlemeye gidiyorlar. 65'ine yaklaşan
Hall, 1970 ve 80'lerdekı o ciddi,
aristokrat görünümünden epey farklı
bir portre çlziyor şimdilerde.
Stratford'dakı ilk günlennde, bebek
yüzlü, heyecanlı bir ûniversıteli olan
Hall, 60'lardaki başanlı kariyer
dönemınde, güvenle tüttürdûğû
piposuyla çevresinde hayranlık
uyarldınyordu.
O döneme tanıklık etmemiş olanlar,
Hall'un karizmasına inanmayabilirler.
Ancak.savaş sonrası tngiliz
tiyatrosunun yapı taşlanndan biri
olmasınm yanısıra, RSC'yi lngiliz
kültür dunyasının önemli bir parçası
haline getirmesinden ötürü içten bir
teşekkürü fazlasıyla hak ediyor.
1968'deistifaetmişti
Peter Hall ve RSC, 1960'larda
yönetmenin kendi deyimiyle de, tam
bir altın çağı yaşadı. Sahnelenen her
oyun büyük ilgi gördü ve geniş
yankılar uyandırdı. Hall, bu sıralarda
sinema yıldızı LesKe Caron ile evliydı.
Çift,Avoncliff'te göstenşli bir evde
yaşıyordu. Ancak bir süre sonra
Hall'un hem sağlığı hem evliliği
bozuldu. Bu olumsuzlukların üstüne
bir de RSC'nin Londra'da bir salona
sahıp olmasına karşı çıkan Sanat
Konseyi'ne karşı verdiği savaş Hall'u
iyice tüketti. 1968'te daha fazla
dayanamayıp RSC'den istifa etti.
Geçen yıl yayımlanan
otobiyografisinde Hall, bu istifanm
yıllar boyunca dile getırmekten
kaçındığı bir hata olduğunu nihayet
ıtiraf etti "Başaramadığnnı
hissediyordum. tçgüdülerim aynlmam
gerektiğini söylüyordu. Arük o iş için
uygun değüdim. Sanat Konseyi üe
savaşı kaybetnıiştim. Konsey RSC'yi
Londra'dan uzaklaşürmak isrhordu.
Bia eümizde yeterli para olmaksızın
Ştratford'a gönderecekfcrdi.
Üzerimizde müthiş bir baskı vanu."
Peter Hall'dan sonra yönetimı devralan
Adrian NobJe, Hall'un tarzından
oldukça farklı bir tutum sergiledi.
Oyunculara verilen birtakım sosyal
hak ve güvencelerde çeşitli
kısıtlamalara gidıldi
Hall, RSC'nin Londra'da sürekliliği
olan bir tıyatro olmasını isterken,
Noble.daha çok turneye ağırlık verdi.
Yine RSC, Hall'dan sonra, sahnelediği
her Shakespeare oyununda Hall ile
bağdaşmayacak ölçüde tekniklere
başvurdu.
Sir Peter Hall, yıllar sonra, tekrar
RSC'nin başına geçtiği şu günlerde
Shakespeare dilinın ve bu dilin
tekniğinin yeniden gündeme
gelmesınden duyduğu hoşnutluğu
behrtirken geçmişle bugünü
kıyaslamadan da edemiyor
u
Eskklen her genç oyuncu
Shakespeare hakkinda daha çok bügive
sahipti. Artık tiyatro okullannda birse>
öğretilmiyor. Genç oyuncular daha
nasıl nefes alacaklannı bile bUmivoriar.
Sözlerin içerdiği anlamlardan çok
sözcüklerie uğraşıyoriar. Ağır, hantal
boüarla bale yapmaya benziyor bu.
Oysa Shakespeare, dilde akıcılığı
gerektiriyor."
Ancak yönetmen gelecekten umutlu.
Iki farklı kuşaktan oyuncu geçti
Hall'un elinden. Gielguld Olivier,
Richardson. Roobeson, Aschroft,
Scofield, E>ans gıbı parlak sanatçılar
Judi Dench, Vanessa Redgrave, Ian
Richardson, Ian Holm, Julian
Gk>ver,Dorothy gibi henüz
keşfedilmemiş yetenekler... "Birbiri
ardına Shakespeare oyunculan
yetişhor. Ancak başanya ulaşmak için
gerek maliyet gerekse oyunculuk
bakunındân çok çaba harcamak
gerekryor."
Thatcher, zor gflnler yaşatti
Hall yaşamının büyük bir bölümünü
oyuncusunu yetiştirmeye
adamış u
Yönetmek zor iş. Size sadist ve
itici olduğunuza dair bir önyargıyla
yaklaşryorlar. Oysa tek yapbğun,
oyunculanma bir şeyler anlatabümek,
gerçekleri gösterebUmek." RSC'ye 28
yıl aradan sonra, "Jutius Caesar"
oyunuyla geri dönen Sir PeteT Hall,
zamanlamanın çok iyi olduğunu
düşünüyor.
Politikayı hayatından hiçbir zaman
soyutlamayan Hall, Thatcher dönemi
polıtikalannın sanata önemli ölçüde
ket vurduğunu düşünüyor. "Kûftür
hayatunıza. eğhim sistemimize ve
elbette tiyatroya zor günler yaşatn
Thatcher. Parasal destek tüinüyle
kesildi. O da yetmezmiş gibi biİgisiz ve
de ügisiz insanlarla uğraşmak zorunda
kakük."
Sahnelenmekte olan son oyununu bir
anlamda politikacılara ithaf ediyor Sir
Peter Hall.
"Julius Ceasar'da iktidar kavgasına
saplanıp kalmış insanlan ve onlan
bekleyen sonu anlatıyoruz. Yüzyıllar
öncesinden günümüze hâlâ bazı
şeylerin değişmemiş olması doğrusu
çok ilginç.'"
MrÖ'ııiiıı scsleiKİir<li£i 20"\e yakııı
parça arasmdıı cıı fa/la alkışı
•(.iilk'iiıı İçintlen' ;ıklı.
(Fotoğratlar: I)K\ KİM IIARAN)
Alkışlar 'Güllerin îçinden 'e
CUMHURCANBAZOĞLU
1990 tarihli "Gekffler" albümünden
sonra gözle görüler bir duşüş
yaşamıştı Mazhar-Fuat-Özkan.
Arabeskin popa dönüştüğü günlerde
artarda "Agannaga" ve "Dönmem
Yohımdan" adlı ıki albüm
çıkarmışlardı. "Abone"lerin. "Kıl
Oidum Abrienn dmlediğı bir
ortamda "Deneytere Doğru",
"Pusudayım" gıbı parçalar fazla
'derin' kalmıştı. Sonra o uzun
sessızlik başladı; bir türlü gelmiyordu
yeni albüm. 'Şapkasız
Çıkmam'sloganı, "Bu Sabah Yağmur
Var lstanbul'da"nın sıyah-beyaz
klıbıyle tekrar ısıtılan imaj işe yaradı
ve "Mazereum Var Asabiyirn Ben",
MFÖ'ye yakışır bir tanıtımla
piyasaya çıktı.
İlk hafta pek beğenılmedı. M.VAJB.
Grubun son dönem çalışmalanna
benzemıyordu, gıtar ağırlıklıydı,
sound sertti. Ancak dinlene dinlene
kulaklara yerleşti parçalar.
Pazartesı gecesi Inönü
Stadı'na gelen yaklaşık on
iki bin müziksever eski
hitler yeni parçalan da hep
bir ağızdan söylediler.
Televizyondan da canlı
yayımlanan Pepsi Yaz
Güneşi'nın ilk gün
izleyicilerinin büyük
bölümü MFÖ'yü izlemeye
gelmişti şüphesiz. "Bu
Sabah Yağmur Var
Istanbtd'da" ile başlayan
konser, "Mecburen" ve
artarda sıralanan bildik
parçalarla sürdü gıttı. Grup
her albüme kolduğu
ilahılerden bir potbüri yaparken
sahneye çıkan semazen seyircıden
büyük ilgi topladı. "Ele Güne
Karşı''dan "Pfeld Peld AnladüVa, "AB
Deadero"dan "Buselik Makamı"na
kadar 20'ye yakın parça arasında en
fazla alkışı alan "Gülkrin lçinden
rl
dı.
Mazhar Alason her ne kadar onlan
zirveye taşıyan parça olarak Ele Güne
Karşı'yı gösterse de Güllenn tçinden
konserin flaş yapıtıydı.
Mazhar-Fuat-Ozkan'dan önce
sahneye çıkan Tibet Ağırtan ve grubu
Türkçe rocktan güzel ömekler
verirken, 70'lerın gözde ekibı Blood
Svveat and Tears nefeslilenn öne
çıköğı sounduyla gecenin 'aykırı'
sesiydi.
George Michael sonunda
özgürlüğüne kavuştu
Kültür Servisi- George Michael nihayet
serbest. Son üç yılını tek bir şarkı bile
yapamadan, mahkemelerde geçiren
Michael, ağustos ayında yeni albümüyle
yeniden müzik dünyasına dönüyor.
Her şey George Michael'ın Sony
firmasından aynlmak istemesiyle başladı.
Michael, ıstedığinin para olmadığını, nasıl
harcayacağını bilemediği milyonlarca
dolan olduğunu söylüyor. derdinin,
yaratıcılığının ve yaptığı müziğin kontrol
edildiğini ve yönlendirildiğini hissetmesi
olduğunu belirtiyordu.
Görüşmelerde Michael, kendisine
ürettikleri bir alet gibi davranılmasından
şikayet ediyor ve
gerekirse bir daha kaset
yapmamak uğruna bu
davadan
vazgeçmeyeceğıni
söylüyordu.
Mahkemeyi
kaybettikten sonra da
mücadelesini sürdüren
sanatçı, gerekirse
Avrupa mahkemelerine
de baş vuracağını
behrtirken, bir
sanatçınm statüsünün
değişmesi ve genç bir
pop yıldızlığmdan
yetişkinliğe geçişiyle
birlikte yapımcıların
değişen tavırlanndan
da yakınıyordu.
Ardından, Sony
firmasının bu isteği
reddederek sözleşmesi
gereğince 6 albüm
daha yapmadan onu
bırakmayacağını
söylemesi, Virgin,
Geffen ve Spielberg'in
kurduğu Dreamvvorks
SKG şirketlerinin araya
girerek ünlü yıldızı
kendi firmalanna bağlamak istemeleri,
Sony firmasının transfer için 40 milyon
pound istemesiyle, belgeleri 400 sayfayı
aşan mahkemelerle geçen yıllar geldi.
Sonunda bu maraton, Virgin, Geffen ve
Dreamworks SK.G şirketlerinin ortaklaşa
gerçekleştirecekleri, iki albümlük ve
George Mıchael'in eskisine oranla daha
yüksek ücret alacağı bir anlaşmanın
imzalanmasıyla sona erdi.
Ve nihayet, üç yıl, sayısız görüşmeler ve
milyonîarca pounddan sonra, George
Michael istediği şirketle anlaşma yapma
hakkına, hayranlan da yeni bir George
Michael albümüne kavuşuyor.
Kııı*akızhk, Paul McCartney'în gîivencesi
Kültür Servisi- Babasının bir ilkesi
vardı: Sakın erteleme! Paul
McCartney, bu ilkeyle çoğumuzun
hatırlayabileceğinden çok daha uzun
zamandır müzik dünyasında varlığını
sürdürüyor.
Onu müzik dünyasından sılıp atmak
isteyenler oldu. John Lennon'u
kaybettikten sonra artık bir şeyleri
yitirdiğini söylediler.
Fakat yitirmedi, yitirmiyor. Ne zaman
yaşlı rock and roll'cu eskidi deseniz,
sizi şaşırtacak bir şeylerle ortaya
çıkıveriyor:
O çok güzel "Ftovvers in the Dirt"
albümü, "Mistress and Maid", "Off
the Ground" gibi. Her zaman,
kanatlannın altında bekleyen birçok
McCartney baladı vardır mutlaka.
Ömegin "Golden Earth Giri",
yıllardır yaptıklan gibi güzel.
Fakat şimdi farklı bir şeyler yapıyor.
Dört yıl önce McCartney, karşımıza
klasik bir parça ile çıkmıştı.
Liverpool'un kuruluşunun 150. yıh
için yapıIan "liverpool Oratoryosu"
ilginç bir denemeydi, fakat genel
düşünce, McCartney'in lirizminin
parçamn reşmi havasıyla uyuşmadığı
yönündeydi. Bu onun için bir
maceraydı ve daha önce
yaptıklanndan farklı oluşuydu ona
çekici gelen.
Bir caz müzisyeni olan babası, sanınz
bundan nefret ederdi. Fakat bu tür
eserlerle alay eden babası, Paul'a
cesur olmasını öğretmişti' Sakın
erteleme! "Tekbildigim yöntem bu.
Bir fikri seviyorum ve doğru y a da
yanhş onu yapıyorum. Müzik böyte
bir şey işte."
McCartney birçok müzisyenin sahip
olmaya can attığı, doguştan gelen bir
yeteneğe sahip.
Fakat sakın onu müzikal açıdan naif
olarak nitelendirmeye kalkmaym.
"İlkel beUd, ama naif değfl"
böyle söylüyor ve
Monteverdi'yi anlatıyor. "Birçok şeyi
bflmiyordu, ama biz yapmak
istedflderimizin çoğunu
Monteverdi'de bulduk."
Ve Monteverdi gibi yaptılar. "Beattes
döneminde çok az şey büiyorduk.
Şarküar havada uçuşuyordu ve biz
onlan yakahy orduk. Yapbğımız her
şey bu sevünJi, ilkel duyguyla ortaya
ÇlktL"
Müzisyenler McCartney'i doguştan
yetenekli bir sanatçı olarak
tanımlıyorlar. Bu, konservatuvarda
okutulan, öğretilen bir şey değil. Bu
bir duygu. "Bir sonraki notanm
kaçınılmaz beurişL" McCartney bu
tanımı seviyor. "Yesterday" bütün
şarkılan arasında en ünlü olanı. Bunu
nasıl hayal etti? Evet, yapüğı hayal
etmekti.
"Bu şarkj riiyamda belirdL tki hafta
boyunca insanlara sordum. Bunu ben
yapmış olamam." Fakat yaptı. Diğer
birçok şarkısı gibi.
Tekrar klasik müziğe dönüyoruz.
Nedir onu çeken? Yükselme isteği
değil herhalde. O zaman ne?
"Benim için müziğin sınırsızlığı,
dayanıhnaz bir heyecaa Ozgürlük
gibi"
Fakat, küçük piyano parçası "A
LeaPte geçmişe dönüyor. Buna,
insan doğası ya da klasik formun
dayanılmaz çekicilıği diyebilirsiniz,
ama geçmişe dönmeyi seviyoruz.
McCartney bu parçasıyla pop
müzisyenlerinin kendilerine
çizdikleri sınırlardan uzaklaşıyor.
Yaşarken efsane olmanın
avantajlanndan birisi bu. Size
kanşamamalan.
Cüretkâr olabilirsiniz, başansız
olabilirsiniz, ama sizden
vazgeçemezler,
Birçok kendi kendisini yetiştirmiş
insan gibi McCartney de doguştan
meraklı ve araştıncı bir insan.
EMI'nin 1997 yılındaki İOO.
yıldönümü kutlamalan için büyük bir
orkestra ve koro eşliğinde bir
"Magnum Opus" hazu"hyor ve bu
sefer hayalleri ve yetenekleriyle
donanmış olarak tam anlamıyla
kendisi. Tek kural, kuralsızhk. Bu
onun güvencesi. Heyecan verici
büyük macera sûrüyor.
NEW YORK'TAN
İLHAN MİMAROGLU
Bir Aziz Nesin Amsı
"£/e/rtron//can/"dediklerinden. Birvideo. Günüde
yazılı: 11 Kasım1994.
Konuğumuzdu o akşam. New York'a ödüllendiril-
mek, onuriandınlmak için gelmişti. "Neyemek ister-
siniz?"diyesormuştu Güngör. Aldığı yanıt: "Dayak-
tan başka her şey."
En az kırk yıldır biliyor idiysem de onu, ilk olarak
karşı karşıya geliyorduk. Imzalayıp gönderdiği kitap-
larından birıni rafa uzanıp alıyorum: "Güngör ve ll-
han Mimaroğlu'ya dostlukla, 4 Mart 7975."
Bir daha ne zaman karşılaşabileceğımizi şöylesi-
nedüşünmüştiim o akşam. Kendimi lstanbul'da bu-
lursam günün birinde, görüşürdük belki yeniden. Ne
ki kaç zamandır içimde bir yolculuk korkusu var. Bo-
şuna değilmiş. Yobaz saldınsından kurtulunabiliyor
da, yollara düşmekten kurtulunamıyormuş demek.
Görüşmemiz söz konusu değil artık. Olsa olsa ben
onu görebilirim ancak, sesini de duyabilirim. Elekt-
ranik anı karşımda işte.
"Kaldınm taşlannı fırlatıyorlardı. önce ikinci kat-
taydık, sonra dördüncü kata çıktık. Dördüncü kata
kadar kaldınm taşı atamayanlar karşı binanın damı-
na çıkıp oradan atıyoriardı."
Odadakı dostlardan bırinin, şeriatçı güçlerin kim-
ler olduğunu soran sesi duyuluyor: "Niye soruyor-
sunuz şeiratçı güçlerin kimler olduğunu? Parlamen-
to, hükümet... Şeriatçı güçler bunlar. Şeriatçı güç-
ler o yasalan yapanlar, Kuran kurslannı, imam okul-
lannı açanlar."
Amenka'ya ilk olarak geliyordu, sayısını unuttu-
ğum ödüllerinden birini almak için. Türkiye'nin bu-
radaki temsılcileri ondan uzak durmak için öze) bir
çaba göstermişlerdi sanki. Elektronik anı, odadaki-
lerden birinin bu konudaki sözünü de yakalamış:
"He/e karşıma çıksınlar, yuvalannı yapacağım onla-
nn." Yanıtsız bırakmıyor bu sözü: "Yapmayın yuva-
lannı. Yuvasız kaJsınlar."
Derken tetefon. Istanbul'dan Rûstem Batum an-
yor. Biliyordu o gece, o sıralarda bizde olacağını. Te-
levizyondaki programlanndan birinde tek konuğu ol-
sun istiyor. lstanbul'da görüşmek üzere anlaşıyorlar.
Telefondan sonra konuşmalar sürüp gidiyor. Bir
konudan öbürüne atlanıyor."Her şeyi biliyorum" di-
yor, "Şıkıdım Tarkan'/ da biliyorum."
Şiirden söz açılıyor. "Şiir olayından lirizm kalkıyor.
Yaşamın kendisinde lirizm olmayınca şiirde nasıl ol-
sun? Yaşama aykın olarak lirizme dönmek mümkün
değil. Eskinin 24 saati şimdi iki saat. Bir haftayı bir
günde yaşıyoruz. Yumuşaklık, tatlılık, güzellik yaşa-
mımızdan silinmiş, gitmiş. Kazanamazsınız bunlan
yeniden. New York'ta oturan bir insan..." Duruyor
burada biraz. Sonra, "Bugün Türkiye'de şiir mutla-
ka Amerika'dakinden daha ilerdedir" diyor.
Elektronik anıya yazılmamışsa da, Atatürk sözü-
nündeaçılmış olduğunu unutmadım. "Ben Atatürk-
çü değilim ama," diye başlayıp gerekçeli bir Atatürk
övgüsü sunmuştu.
Müzikten de konuşuluyor. Ne tür müziği sevdiğini
soruyor biri. "Ben klasik müziği çok seviyorum. Su-
baylığım sırasında radyoda klasik müzikler çok ça-
lardı. Ben de radyoya başımı koyardım müzakare sa-
atinde, uyurdum. Klasik müzJkçalındığında çok hoş-
lanıyorum ve uyuyorum."
Ertesl gün VVeill Hall'a müzik dinlemeye grttik. Es-
ki dostlardan pıyanist Oeniz Arman Gelenbe, adı-
nı gerektiğı gibi unuttuğum bir Amerikalı sopranoya
eşlikedıyordu. Çoğunluklayirminci yüzyıl bestecile-
rinin müziklerinden kurulu ilginç program, Bn. Ge-
lenbe'nin çalışındaki değeriere karşın, o sopranoyü-
zünden sıkmtıya dönüşmüştü.
Sonra birkaç dost da bize katıldı, Carnegie Deli-
catessen'e yemeğe gittik. O lokantanın etli sandviç-
leriyle ünlü olduğu, başkayemeklerinden sakınılma-
sı gerektiği yolundaki küçük konferansımı, masada-
ki yeri uzağımda olduğu için, ya duymadığından, ya
da et yemek ıstemediğinden, ne ısmariadıysa ısmar-
ladı; sonra da yemeklerın çok kötü olduğunu söyle-
di. Umanm, dayak yemiş gibi olmamıştır.
Son gecesiydi New York'ta. Hepsı hepsi iki gün be-
nim için. Aradan yedi ay geçti geçmedi. Yakın gün-
lerde Cumhuriyet'te yeni girişimlerini okuyordum.
"Çok geç, çok geç..." diyeceğim tuttu kendi kendi-
me. Bilseydim yollara düşeceğini de telefonu açıp
"Otur oturduğun yerde" deseydim, dinler miydi be-
ni?
"Türkiye 'nin Aziz Nesin 7 80 yaşinda öldü."
New York Tımes'da ölümünün yazısı ve başlıkta-
ki o üç sözcük. Yazıyı yazan Eric Pace, ya da baş-
lığı atan, içinden öyle geldiği için mi o üç sözcüğü
koymuş oraya? Yoksa üç sütunluk yazının fotoğraf-
tan arta kalan iki sütununa tek satıriık başlığın sığ-
ması için öylesi mi uygun düşmüş? Hangisi olursa
olsun o üç sözcük onun önemini kimliğine en yara-
şırcasına özetliyor:
"Türidye'nin Aziz Nesin 7..."
ÇATI /BAR AKŞAM
TEKNE GEZİLERİ
22 Temmuz Cumartesi 20.30'da
Dolmabahçe'den
21.00'de Üsküdar'dan Boğaz'a hareket...
• Canlı müzik • 2
bardak içki
• Çerez, meyve...
Sadece 500.000.- TL
ÇATI RESTAURANT 251 00 00
* Isteğe bağlı özel tekne gezilerimiz sürûyor.
HAFTHSO»HJ
deniz ve doja!
DogabariİBHbirgolçevreslndeyürüyüş. ^f ^
SELtaftfE - KAKPUZSEBE
Dere boyunca yOrüyü>_.
750.000 TL
A A CEZİUR
750.000 TL
fBSOS 22-23 Tanvnut
Şuto byı kasabasmda larih ve denızle başbaşa bir haltasonu.TP 2.750.000 TL
ttUBUMMRflSI POTOGRRF KHHPI 30 Tam. - 6 Afr
LTuslararası kaniırüı. Bao AkdenLz'de geçen bir fotngraf kamp. Bilgi abnl
BOZCMDfl ' 29-30 Tanvnut
Ege Denbfnin pek bünmeyen bu harika adaanda bir haftasoou. Bilgi »to:
W q
Karadeniıyaytilannda bir hafiahi program. Bilgi abn.
Arnika
Mi* «*. 6/3 B«yoğtu T«</Fakr 0-212-2451593-2452976