28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12TEMMUZ 1995 ÇARŞAMBA • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 19 Laiklik • Baştarafı 2. Sayfada rimimizin temel ilkesi bu- dur... Baylar ve e> ulus bili- niz ki. Türkiye Cumhuriye- ti şey hler, dervişler, müritler. mensup (tarikatlara bağlt- lar) iilkesi olamaz. En doğ- ru, en gerçek tarikat. uygar- lıktarikatıdır.''(l) Dın, toplumsal bır ku- rumdur. bir tinsel "inanca düşüngesi'dir. Ancakdevlet ve toplum yaşamında, bu yaşamın yönlendinlmesin- de. işlev inde geçerli olamaz. Bazılannca inandınlmak is- tendiği gibi laiklik. din düş- manlığı değildir. Başka uluslann ve Türk ulusunun tarihınde dinsel kurumlann. kişilerin. anlayışlann ege- men olduğu dönemlerde toplumlann nelerçektiği, ne savaşlarla. ne çatışmalarla karşı karşıya kaldığı, nice acıları yaşadiğı yazılıdır. Batı'nın dinde reformu ger- çekleştirdikten sonraki ge- lişmeleri karşısında, Os- manlı tmparatorluğu'nun giderek zayıflamasindatek- noloji alanındaki yenilikle- re ınatçı birbağnazlıkla ule- manın. dinsel ağırlıklı ke- srmlenn karşı koyuşunun büyük etkisini yadsımak olanaksızdir. Atatürkçülük ulusal dev- leti benimser ve ulusal dev- letin amaçlarına yasallık ka- zandırmayı amaçlar. Islam. sıyasal içerikli veamaçlı bir din olarak kendi ûstünde ve denetimi dışında bir siyasa! yapıyı kabul etmez. Ege- menliğin halka, ulusa ait ol- duğunu savunan Atatürkçü görüş ile gerçek yasal otori- tenin Tann istencıni yansı- tan otorite olduğunu savla- yan lslamcı görüş çelişkili durumdadır. Atatürkçülük- te laik cumhuriyetin otori- tesi yasaldır. İslam,cemaati, ümmeti temel olarak görür. Atatürkçü görüş ise ulusa, ulus egemenliğinc dayanır. lslamcı düşünce, dinsel dev - let otoritesine boyun eğil- mesini ister, Atatürkçü gö- rüş ise tüm gelişmiş, de- mokratik ülkelerde olduğu gibı kaynağını ulus egemen- liğınden alan laik cumhuri- yet otoritesini yasal sayar. lslamcı düşün, dinsel birlik üzerinde durur. Atatürkçü görüş. ulusal birliği vurgu- lar. Atatürkçü laik görüş ile siyasal amaçlı Islam arasm- daki çelişkjlernedeniyle la- iklik gerçekleştirilirken bu çelişkilen yaratan tslamcı kurumlar kaldınlmıştır. Gerçekte Atatürkçü laiklik ilkesinde dinin ulusallaşma- sına bir çağn vardır. Laiklik konusunu inceler- ken üzerinde önemle durul- ması gereken bir başka ko- nu da şudur: Geleneklerle geleneksellik arasında bir aynm yapmamız gerekir Geleneİder, bir ulusun ekı- nınin birer öğesı olarak yer yer. zaman zaman, çeşıtli toplumlarda değişiklığı, ye- niliği sağlayan yapıcı bir iş- lev görebıliyorlar. 'Türklü- ğün unutulmuş büyük tne- deni vasfi'na 10. Yıl Nut- ku'nda değinen Atatürk, Türk geleneklerini. Türk ekınini canlandırmak ıste- miştir. Türk dil devrimi, ye- ni tarih anlayışı bunun en somut örnekleridir Gele- neksellik ise yeniliğe, yapı- cılığa kapalı bir ışlev göriir; durağanlığı besler. Atatürk. "Yaşamda en gerçek yol gösterici bilim- dir" dıyerek laiklığin öne- mini vurgulamıştır. Laiklik ilkesi aynı zamanda öbür il- kelerin uygulanmasında da 'us'u. bilimi egemen kılma- yı gerektırir. Laiklik; toplum. ulus ve devletin bilimle usla yöne- tilmesi, yönlendirilmesi dogrultusundaki kararlılığı- mızın ilkesidir. Çağdaşlaş- maya yönelik, çağdaşlaşma- yı amaç edinen Atatürk dev- riminin zonınlu. gerekli, ödün verilmez ilkesi laiklik- tir. Türklük ve uygarlığın bir- likte var olmasına olanak veren. Türklüğün uygar dünyadayeralmasını sağla- yan ilke, laikliktir. (1) Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, II, inkara Tıirk Tarih Kurumu Basunevi, 1 959. s 214-215. Demiroğtıı, yargı kıskacında ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Danıştay. 'görevini ihmal ettiği ve kötflye kullaıı- dığTjçerekçesıv le eskı Istan- bul Ünıversıtesı (İLT) Rektö- rü Cem'i Demiroğlu hakktn- da 'lüzum-u muhakeme" ka- ran verdi. Yargılanması ka- rarlaştınlan Demiroğlu'nun. 3.5 yıldan 11 yılakadarhapis cezasma çarptırılması ısteni- yor. Danıştay 2. Daıresi, Demı- roğlu ile birlikte aynı dönem- de görev yapan 11 eski tÜ yö- neticisi hakkında da görevde bulunduklan 1988-1992 yıl- lan arasında bazı usulsüzlük- ler yaptıklan savıyla yöneltı- len suçlamalan mceledı. Cetn'ı Demiroğlu"na yö- neltılen suçlamalar şöyle: - İşletme İktisadı Enstitüsü faaliyetierinden elde edllen gclirlerin ve harcamalann. yasa hükmü gereğince kuru- Lcak döner sermaye işletme- si esaslanna göre yapılması için gerekli uyan ve işlcmleri yapması gerektiği halde, bu tfir uyarüan vapmadı§ı gibi, usulsüz harcamalann yapıl- masını teşvik ederek enstitü bütcesmden yurtdışı seyahat- lerinde katkı payı alması. - Enstıtü gelırlennden 500 mılyon liranın. kurucu üyesı olduğu lşletme İktisadı Ens- titüsü Araştırma ve Yardım Vakfı'na anamal olarak akta- nlmasını engellemeyerek, ıl- gilı yasanın gözetim ve dene- tim görevinı yapmayıp, göre- vini ihmal ettiği. Demiroğlu'nun, bu iki suç- lamadan Tûrk Ceza Yasa- sa'mn (TCY) 230. maddesi gereğınce 3 aydan 1 yıla ka- dar hapis cezası ıstemıyle yargılanması öngöriilüyor. Madde. dev letın zarara uğra- dığının kanıtlanması halinde. ceza arttırımım da ıçenyor. Cem'ı Demiroğlu'na yö- neltilen diğer suçlamalar da şunlar: - tşletme İktisadı Enstitüsü gefirlerinden 500 milyon lira- nın 5 taksit halinde 1Û Kardi- yoJoji Enstitüsü Araştırma ve Yardım Vakfı adına ödenme- si için, dönemin Enstirü Mü- dürii Kemal Tosun ile birlik- te sözJeşme imzalamak sure- tiyle 2547 sayın YÖK Yasası hükümlerine aykın olarak enstitü gelirlerinden harcama yapılmasını destekleyerek, hem enstitü yetkililerinin gö- rev ini kötüye kullanmalanna neden olmak hem de kendi görev ve yetkilerini kötüye knDanmak. - Başkaru olduğu 10 Kardi- yolojı Enstitüsü Araştırma ve Yardım Vakfı 'na makarn ara- bası olarak Renault-Concor- de marka, ambulans olarak minibüs aldırmak için rektör sıfatıyla, o dönemde lşletme İktisadı Enstitüsü Müdürü olan FuatÇelebioğlu'na söz- lü talimat vererek, enstitü ge- lirierinden 128 mılyon 710 bin 134 liranın harcanmasına neden olmak. -1990 yılında araşürma ve incelemeler yapmak amacıy- la yurtdışına eittiği seyahat- lerde, lşletme İktisadı Ensti- tüsü gelirierinden katkı payı aJdığı gibi, ucak biletieri bede- li olan 17 mihon 623 bin lira- nın enstitü gelirierinden VTs- ta Seyahat AŞ'ye ödenmesini kabul ermek. - Aynca. aynı bedeli tÜ Rektörlüğü katma bütçesın- den almak ve soruşturma açıldıktan sonra 1992 yılında bu bedeli Vista Seyahat AŞ'ye yatırmak suretıyle ya- pılan usulsüzlüğü kapatmaya çalışmak. CANLARA VE DOSTLARA TATİL OLANAĞI : Denız ve orman manzaralı lux odalarıyia, Arıtmalı yüzme havuzuyla, Damak zevkinize hitap eden restorantıyia; ^Turistikmerkezleresüreklivekolayulaşımıyia, "^"Tıcan yaklaşımdan uzak hızmet anlayışıyla otelimızde size harika bır tatl geçirteceğiz Paranız cebınizde kalacak, sazıyla sozüyle siz canlar bırtikteliğin güzelliğini yaşayacaksınız Çam Ormanıyla denizin elele tutuşup ayak- lannızın altına uzandığı Kuşadası-Davudlar Otel KELEBEK'te tatiKnızi geçırınız; romatzma, nefes dariığı ve stresınizi burada bırakıp gıdıniz. Daha ne istyorsunuz!. Gelin Candostlar bu tatl birlikte olalım. YATAK + KAHVALTI = 450.000 TL. YARIM PANSİYON = 600.000 TL. Tel: 0.256.512 43 38 Telefcu: 0.256.518 36 20 Not BugmşlmKuşadasıHacıBektaşDerneği katılımıyla gerçekleşmektedir. G U N D E M MLSTAFA BALBAY • Baştarafı 1. Sayfada Olayın bu yönünü Çetin'leŞahin "baş başa" çözmeliydi. Ancak sosyal demokratların genel alışkanlığı gereği tüm kavgalar halkın önünde yapılıyor. Yakında eşleriyle de sokakta atışırlarsa şaşmamak gerekir. Şahin'in gündeme getirdiği otoyollar- la ilgili gelişmeler ise Türkiye'de "işle- rin" nasıl yürüdüğünü, iktidartarın de- ğişmesine karşın kurulan çarkların de- ğişmediğini göstermesi bakımından il- ginç örneklerle dolu. ANAP döneminin Bayındıriık ve Iskân bakanlan Safa Giray ve Cengiz Altın- kaya ile Karayolları Genel Müdürü Ata- lay Coşkunoğlu. müteahhitlere haksız ödeme yaparak devleti zarara sokmak- tan Yüce Divan'da yargılandılar ve be- raat ettiler. Ancak Coşkunoğlu hakkın- daki malvarlığının kaynağına ilişkin da- va, Ankara 7. Asliye Ceza Mahkeme- si'nde devam ediyor. Coşkunoğlu villalar, dolarlar ve ban- ka hesaplanyla trilyonu aşan malvarlığı için sürekli, alın terini gösteriyor. Ben de dava dosyasındaki bu bölümleri oku- dukça alın teriyle geçinenler adına üzü- lüyorum. Bir şey değil, aile kavgalarına neden olacak: "Gördün mü bey, el âlem alın teriyle trilyon kazanıyor. Sen eve ekmek geti- remiyorsun..." Hani Coşkunoğlu, "Benim büyükba- bamın büyükbabası Mısır hidiviydi. Va- siyetinde, 'Beşkuşak sonra Atalaytsim- Otoyollar Koalisyonu... li birtorunum olacak. Bütün malvariığı- mı ona bağışlıyorum' demiş. Bu ger- çek 1980'li yılların sonunda açıklanın- ca birden trilyoner oldum" dese daha inandıncı olacak. Her neyse... Biz otoyollara düşelim. Yüce Divan'a giden yolda ANAP dö- nemine yöneltilen suçlamaların başın- da, fiyat farkı kararnamesi geliyordu. Otoyollarla ilgili sözleşmenin 71. mad- desinde. yüklenici firmalara fiyat farkı ödeneceği yazılıydı. Ancak aynı sözleş- menin sonuna bir "zeyilname" eklene- rek bu ödemenın yapılmayacağı açık- ça belirtildi. Yani, ihaleyi alan tlrma, do- lar bazında anlaşıldığı için hiçbir şekil- de ek para isteyemeyecekti. Ne var ki, 30 Ekim 1989 tarıhli 89/14657 sayıh Ba- kanlar Kurulu kararıyla fiyat farkı öde- meleri gündeme geldi. Bugüne kadar ödenen fiyat farklan, toplam 2.5 milyar doları buluyor. O dö- nemde muhalefette olan SHP, herfırsat- ta böyle bir ödemenin yapılmaması ge- rektiğini açıklıyordu. 1991 seçımlerinin arkasından kurulan koalisyon hükümetinın icraatının başın- da, otoyolların "hesabını sormak" geli- yordu. Meclis, iki bakan ve bir bürok- ratı Yüce Divan'a gönderirken ANAP döneminde başlatılan fiyat farkı uygu- lamalan da aynen devam etti. Onur Kumbaracıbaşı'nın bakanlığı döne- minde 12 Nisan 1992'de Resmi Gaze- te'deyayımlanan 92/2900 sayıh Bakan- lar Kurulu kararının "geçici maddesi" şöyle: "... Ihalesi yapılmış bulunan ve söz- leşmelerinde veya ek sözleşmelerinde fiyat farkı ödeneceği belirtilen işler hak- kında ikinci maddeyle yürürlükten kal- dınlan esaslann uygulanmasına devam olunur." Koalisyon, muhalefetteyken eleştir- diği uygulamayı iktidara gelince resmi- leştirdi. Keştfçiler kabzımal mı? Yıllarca uygulanagelen bir diğer "çar- pık" durum da sözleşmelerin 1987 yı- lında imzalanmasına karşın, eködeme- lerin dolar değerinin 1985 yılı dikkate ahnarak yapılması. Sözün kısası, iktidarlar değişti, ama otoyollardaki ihale çarkı değişmedi. öy- lesine ilginç fiyat farklan ödenmiş ki; ör- neğin, kum ve çakıl sahasının otoyol bölgesine çok uzak olması gerekçe gösterilmiş. Fiyat farkı gerekçelerini okurken "Bu ihaleyi alanlar, Türkiye coğrafyasını hiç tanımayan Merihli fır- malar olsa gerek" demeden edeme- dim. Dosyalardan birkaç örnek aktaralım: - STFA'nın, bir Italyan, üç Japon şir- ketiyle ortak kurduğu konsorsiyuma ya- pılan 122 milyon dolarlık ek ödeme, Ha- zine Müsteşarlığı'nın açacağı dava ile geri alınacak. Aynca, 33 milyon dolar, 91 milyon yen ve 25 milyon markın hatalı ve usulsüz hesaplanarak ödendiği or- taya çıktı. - Edirne-Kınalı, Tarsus-Pozantı, Top- rakkale-lskenderun otoyollannın inşası- nı üstlenen Doğuş Grubu'na beş defa- da toplam 128 milyon dolar fazla ödeme yapıldı. - Gümüşova-Gerede otoyolunu üst- lenen Astaldi fırmasına 34 milyon dolar fazla ödeme yapıldı. Dikkati çeken bir diğer nokta, ilk keşif bedelleriyle bugünkü keşif bedelleri arasında üç-dört kata varan farklann ol- ması. örneğin, Kınah-Sakarya otoyolu- nun ilk keşfi 551 milyon dolar, bugünkü keşif bedeli 1.5 milyar dolar. Adana-Toprakkale-Gaziantep otoyo- lunda da 360 milyon dolar olan ilk be- del bugün 1.2 milyar dolar. Acaba keşiflere, uzman yerine kabzı- mal mı gönderiyorlar? Bu kadar dolar, nereye dolar? Görünen o ki, Şahin'den önceki ba- kanlar, dosyalara el sürmemişler. Dün bir grup Muğlalı, Ankara'ya gelip Çetin'i ziyaret etti, millervekilleri Şahin'e des- tek çıktı. Çetin, kahırlar içindeydi: "Ne- reden bakan yaptım bu zalimi, düşün- müyor mu müteahhitler karşısında ha- limi?" Muğlalıların ise keyfi yerindeydi: "Ev yapacaksan tuğladan, bakan yapacaksan Muğla'dan..." Üniversite siyasete kurban oldu • Baştarafı I. Sayfada si sırasında. "her ile universite ku- rulması" yönünde önerge veren DYP'li YaşarTopçu'nun isteği ye- rine gelirken, DYP'lı üyelerde bir- birleriyle çelişen görüşler açıkla- dılar. Komisyonda, önerilerinin birleştirilmesinden sonra yeni il olan Karabük, Kılıs ve Yalova ile Türkiye'nin "en mahrum" illerin- den Hakkân'de universite kurul- ması için önerge verildiğinin "unurulduğu" son anda fark edıl- di. Bunun üzenne venlen önergey- le, birçok olanaktan yoksun olan Hakkâri ile henüz valisi atanma- yan Karabük, K.ilıs ve Yalova'ya üniversite "müjdesi" gıtti. DYP Genel Başkan Yardımcısı tsmail Karakuv u, "Ortaokul açar gibi üniversite açılmaz" diyerek, yasa önerisine karşı çıkarken. Af- yon Milletvekili Baki Durmaz, "Aslında bir egitimci olarak, böy- le alelacele, plansız programsız üniversite kurulması nedeniyle içim yanıyor. Ama siyaseten üni- versite kurulmasından yanayız" diyerek, üniversitelenn "siyaset makemesi" olarak kullanıldığı iti- rafında bulundu. MılleUekilleri. seçmenlerine mesaj gönderebil- mek için de yanştılar. DYP'li Ha- lil Demir. Milli Eğitım Komisyo- nu görüşmelerine, seçim bölgesi olan Aksaravdan verel birtelev ız- yonu getırterek. ışı "sağbuna" al- dı. 14 yeni üniversite kurulması- na ilişkin yasa önerisinin görüş- melenni, "Bizimönergelerimiziş- leme konulmuyor" dive engelle- yen ANAP ise. yeni ünıversitele- re karşı çıkan YOK. Başkanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam'ı hedef seçtı. ANAP Grup Başkanvekılı Hasan Korkmazcan, Sağlam'ın mılletve- killerini "azarladığmı" ileri süre- rek, "tlk defa bir bümkratın Mec- lis'i azarladığınıgördüm.bu Men- zir ve Çörekçi olavından daha bü- yük bir rezalettir" dedi. Toplanrı kendisinegeç haberve- rildiği için katılamadığını açıkla- yan CHP'li üyelerden Atilla Hun ise Milli Eğitim Komisyonu'nun "çokacete" karar aldığını söyledi. Bu şekilde üniversite kurulmasına karşı olduğunu belirten Hun, "Eğer toplantıya katılsaydım ret oyu kullanırdım. Çünkü, bövle plansız programsız üniversite ku- rulması nedeniyle Anadolu'daki üniversiteler, siyasi gericiliğin te- melinin abklığı verler oldu" diye konuştu. Mılletvekillen, **Su-a köylere üniversite kurulmasına geldi" der- ken, yanşın, partılerin bırbırlerine güvensizliğinden kaynaklandığını söylediler. Üniversite enflasyonu- na yol açan girişim, DYP Çorum Milletvekili Ateş Amiklioğlu ve ar- kadaşlannın Çorum üniversıtesi kurulmasına ilişkin verdikleri ya- sa önerisi ile başladı. Öneri. TBMM Milli Eğitim Ko- misyonu'nda aynen görüşülürken. TBMM Plan ve Bütçe Komısyo- nu'nda verilen önergelerle 13 üni- versite daha eklendi. Bu önen TB- MM Genel Kurulu'nda görüjülür- ken özellikle ANAP'lılar, "Oner- gelerimiz işleme konulmuyor" ge- rekçesiyle görüşmeleri engelledi- ler. Genel kuruldan, yasanın geç- mesinin "zorluğu" anlaşılınca DYP, ANAP, RP ve CHP, bu öne- nnın genişletilmesi konusunda an- laştılar. Bu amaçla her ile üniver- site kurulmasını sağlayan yasa önerileri birleştirilerek, öncekı ak- şam jet hızıyla Milli Eğitim Ko- misyonu'nda kabul edildi. TBMM Genel Kurulu'nda gö- rüşülmesine başlanan yasa öneri- si ile kurulması öngörülen 14 ye- ni üniversite şunlar. Çorum, Bile- cik, Şeyh Edibali, Bingöl, Burdur, Çankın, Erzincan, Erzurum. Azi- zıye, Kastamonu. Kırşehir Ahı Evran. Nevşehir Damat tbrahim Paşa, Sinop Dranaz. Tekirdag, Uşak ve Yozgat. Milli Eğitim Komisyonu'nda kabul edilen öneri ile kurulması öngörülen üniversiteler de şöyle sıralanıyor: Aksaray Karamanoğ- lu Mahmut Bey, Ordu. Rize, Gü- müşhane, Mardin, Kırklareli, Adı- yaman, Karabük, Amasya, Bartın, Giresun Topalosman, Bayburt, Konya Orta Anadolu Teknik, Art- vin, Bitlis, Şırnak, Muş, Siirt. K- ilis, Yalova, Ardahan. Iğdır, Hak- kâri ve Ağn. Işçiden 'genel eylem9 uyarısı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk-tş Genel Başkanı Bayram Meral ve Başkanlar Kurulu üyeleri. kamu sözleşme- leriyle ilgili olarak hükümet tarafından ve- rilen ücret teklifini Türk-lş Genel Merkezi önünde yakarak ülke çapında yapacaklan eylemleri başlattıklannı açıkladılar. Türk-Iş'e bağlı sendikalann genel mer- kez ve şube yöneticileri de 18 temmuzda Ankara'da yapılacak toplantıya çağnldı. Türk-lş Başkanlar Kurulu, hükümeti "isti- faya" çağırarak, "erken seçime" gidilmesi için miting düzenleme, iktidar partilerinin binalannda protesto eylemi yapma, üretim- den gelen gücü kullanma karan aldı. Türk-tş Genel Başkanı Bayram Meral, "Türk-lş, böyle bir teklifi görüşme konusu bile yapmayacakbr" dedı. Aİınan eylem kararlannın tarihlerinin, 18 temmuzda Ankara'da tüm sendikalann ve şube yöneticilerinin katılımıyla yapılacak olan kapalı salon toplantısında belirlenece- ği bildirildi. Türk-lş Başkanlar Kurulu. dün yaptığı toplantıda. hükümetin ücret artışlanna iliş- kin önerisi karşısında yapılacak eylemlerin takvimini görüştü. TBMM'deki anayasa değişikliği çahşma- lannın tıkanması ve asgari ücret konula- nnın değerlendirildiği toplantının açılı- şında konuşan Meral. "Ulkede yaşanan sorunlann çözümü için Türk-İş'in iyi ni- yetli gayretlerinin hükümetçe engellendi- ğiıırbelirterek. "Çeşitli işy^rlerinde işten çıkarmalann devam ettiği, toplusözleşme vetkisi sorunlanmn aylardır çözüme ka- vuşturulmadığı bir ortamda doğacak tep- kilerin sonımlusu Türk-İş ve işçiler değiL bu sonınlan varatanlardır. Hükümetin verdiği teklif, 1995 yılının tümü için, bir yil- Türk-İş Başkanlar Kurulu Toplantısı'nda bütün sendika temsikik-ri Ankara'ya çağnkİL lık süre için yalnızca yüzde 5.4'tür. Halbu- ki,geçen dönemdeki kavbunıza ek olarak, 1995yıhnın ilk 6 ayında fryatlar aynca yüz- de 30 oraıunda artmıştır" dedı. Işçilerin geçmış altı aylık kayıplannın yüzde 40 ile yüzde 52.2 arasında olduğu- nadıkkat çeken Meral, Türk-lş'in. "hükü- met veişverenlerin işçi çıkararak toplusöz- leşmeleri tıkayarak yeni sorunlar yarat- ma>ı sürdürmesi durumunda, ülke gene- lindc haklı, meşru ve demokratik tepkisi- ni göstereceğini'' bildirdi. Meral, ışçıyi işçiyle, askerle ve polısle karşı karşıya getirme çabalannın tırman- dığını vurgulayarak, "Bazı işyeıierinde haklı ve meşru bir grev sürerken, taşeron işçüerle grev kıncılık yapılmaktadır. Hak- kını korumak isteyen işçinin karsısına ise jandarma çıkanhnaktadır. Bu. son derece vanuş ve tenlikcli bir uvgulanıadır. Türk- lş, bu konularda hükümeti ve işverenkri uyarmaktadır" dedı. Meral, Erdemır'de Türk-lş'e bağlı Türk Metal Sendikası'na. çoğunluğu sağladığı halde toplusözleşme yapma yetkisi veril- memesini "Türk-İş'e yapılan haksızhkla- nn yeni bir kanıtı" olarak nitelendirdi. Yaklaşık 5 saat süren toplantıdan son- ra, sendikalann genel başkanlan, Türk-lş Genel Merkezi önünde. Devlet Bakanı Daçe'nin getirdiği ücret teklifinin yazılı olduğu metınlen yaktı. Daha sonra AA Genel Müdürlüğü önü- ne giden başkanlar kurulu üyeleri, işten çı- kartılan ve 8 gündür oturma eylemi yapan ajans calışanlanna destek ziyareti yaptılar. Meral, burada yaptığı konuşmada, "Ne yazık ki, basın işkolundaki bir müessese- de böyle bir olay ikinci kez yaşamyor. Bir ülkede basın işçisi sokağa atıhyorsa, ülke önemli sorunlara gebedir" dedi. Geçici işçiler örnek alındı Hükümetin 500 bin lıra ıie 3 milyon li- ra arasında "ek ödeme" yapma önerisini "sadaka" olarak tanımlayan Meral, geçen ay kendi teşkilatı olan Yol-lş Sendikası'na üye Köy Hizmetleri Genel Müdürlü- ğü'nde çalışan 46 bin 500 geçici işçinin 4 ay süreyle çalışmasının "toplusözleşme kapsamından çıkanlmalan" koşuluna bağlanmasını kabul etmişti. Köy Hizmetlen Genel Müdürü MuhH- tin Özyardımcı. TÜHİS Genel Sekreteri Ahmet Ateş ve Meral arasında 15 Haziran 1995 tarihinde imzalanan protokolde, ge- çici işçilere ödenecek ücretlerin. 1 Mart 1994 tarihinde aldıklan düzeyde dondu- rulması; bu yıl toplusözleşme imzalandı- ğında da 500 bin lira tutannda seyyanen ücret zammı uygulanması hükme bağlan- mıştı. Protokolde, bu anlaşmanın "Hiçbir top- lu iş sözkşmesi görüşmesinde örnek teşkil etmeyeceği'' belirtilrnesine karşın hükü- metin 680 bin kamu işçisi için getirdiği ek ödeme önerisinde, bu anlaşmayı örnek al- dığı dikkat çekti. OLAYLARIN ARDEVDAKI GERÇEK H Baştarafı 1. Sayfada Ancak bugüne dek ken- tin yağmalanmasına açık- ça göz yuman ve kaçak yapılaşmaya "ıslah imar planlan °yla imar meşruiye- ti getiren politikalann tem- silcileri, nasıl ki şimdi olanı bitenı Allah'a havale edi- yorlarsa, oy topladıkları gecekondu ve kaçak kent bölgelerine de -hiç kuşku- nuz olmasın- yakında yine "afsözleh" vererek ve "ya- ralan sarma" söylemi içe- risinde gösterişli ziyarette- rini sürdüreceklerdir... Istanbul, böylesine bir felaketi de yaşadıktan son- ra, acaba artık kendisini to- parlayabilir mi? Sorumlu- lar akıllannı başlanna alıp artık kışi yararına değil, gerçekten kamu yararına bir şehircilik ve imar politi- kasına yönelebilirler mi? Bu tür sorulara da "evefyanrtını verebilmek için yine şehircilik alanında uygar dünyanın ızlediği ba- zı temel ilkeleri, artık hiç ödünsüz Türkiye ve istan- bul'da da uygulamaya başlamak gerekiyor. Bırincisi, kentsel geliş- mede "önce imarplanı ve altyapı, sonra inşaat izni" şeklinde özetlenebilecek uygarlık erdemine bir an önce yeniden kavuşmak, en temel önkoşul. Bu ko- nuda Batı kentlerine bak- mak eğer zor ve onur kırı- cıysa kendi Anadolu uy- garlığımıza bakmak bile yeterli. Birçok tarihi kenti- mizde ve hatta antik kent- lerde o eskı "altyapı kültü- rü" bugünlere de ışık tuta- cak kadar gelişmiş değil mı? Ikincisı, var olan imarlı ve planlı semtlerde artık ister parsel ölçeğinde, ister böl- gesel anlamda yoğunluk arttırma çabalanndan vaz- geçmek gerekiyor. Yine dünyanın hiçbir uygar ken- tınde, bu tür oturmuş semtlere durmadan daha yüksek imar ızinleri verilmi- yor. Örneğin Paris'te, bizim Şişli'deki gibi kentın en pa- halı ticaret ve ış merkezle- ri var gerekçesiyle "Champs Elysees-2000" diye bir proje kimsenin ak- lına gelmiyor. Evet. Son yağmurlar, is- tanbul'u zor durumda bı- raktı. Ancak, bu çarpıcı olayın aklımızı başımıza getireceğini düşünmek, yi- ne de aşın iyımserlik olur. • •• 'Yeni üniversiteler sakıncalı' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Öğretım Üyelen Dernegi (ÖÜD) Başkanı Prof. Dr. Alpaslan Işıkb, siyasal öl- çütlerle üniversite kurma gin- şımlerinı eleştinrken *tl ve 0- çeterde, lisc olanaklanna sa- hip olmavan kurumlara. üni- versite adı vererek bir yereva- nlamaz"" dedi. Üniversite aç- manın, bir binanın kapısına tabelaasmaklasınırlı olmadı- ğını belirten Işıklı, "Yalnızca yeni açuan veya açuacak üni- versiteler değil. mevcut üni- versitelerin de hızla düze> kay- betmesine neden olan bireroz- yon başlarjlmıştır" dedı. AÜ Siyasal Bilgiler Fakül- tesı öğretım üyelerinden ÖÜD Başkanı Alpaslan Işık- lı. Cumhuriyet'e yaptığı açık- lamada. üniversitelenn de- mokratik ve özerk olmalan- nın zorunluluğuna dikkat çek- tı. Işıklı, ıl ve ilçelerde, lise olanaklanna sahip olmayan kurumlara, üniversite adını vererek bir yere vanlamaya- cağını beluttı. Bilimde 6 yüksek' lıırsızhk YÖK Başkaııı, yeni ünîversitelere karşı • Baştarafı 1. Sayfada de ediyorlar. Türkiye'nin bu alan- daki geleceğini düşünmeyenler hiç olmazsa kendi mesleki saygmhk- lannı düşünsünJer" diyor. Prof. Azrak, sosyal bılimler enstitülen üzerine şunlan söylü- yor: "YÖK düzeninde kurulmuş olan ve yüksek lisans ve doktora çalışmalan yapılan bu ensritükrin özellikle İngiltere ve ABD'deki benzer modelleri olan "graduate school" adını alan kunımlar, tam anlamıyla birer öğretim kurumu niteliğindedir. Bu nedenle öğretim kadrolannı kendileri oluşturmak- ta, programlarını kendileri yap- makta ve kendi adlanna mezuni- yet belgeleri vermektedir. O\sa bizdeki ensthüler bu yetkilere sa- hip kıünmamışür. Bu enstitüleri ancak içinde kurukluklan üniver- sitelcrin birimlcrindcn, yani fakül- te ve v üksekokullardan elemanlar temin ederek. bunlara yüksek li- sans ve doktora dersleri verebil- mektedir. Bu elemanlar, bağlı bu- lunduklan fakülte ve yüksekokul- lann direktifkri altında çalışmak- ta ve ensthülerin bu elemanlara bazı kurallan kabul ettirmesinde büyük güçlükkr doğmaktadır. Ozeilikle fakülte yönctimleri. ens- titük>r üzerinde bazen bu çalışma- lann düzeni dışına çıkılması sonu- cunu yaratabilecek etki ve hatta kimi durumlarda baskılar yap- maktadır. Bunun sonucunda. ka- nşıklıklar ve enstirü çauşmalann- da ciddi sorunlar doğmaktadır. Bu enstitülerin ya yetkileri artunlma- h ya da yüksek lisans ve doktora çahşmalan eskiden olduğu gibi fa- kültekre terk edilmelidir." Prof. Azrak, yüksek lisans ve doktoranın birbinnden bağımsız olmamasının da master sınıflann- da bü>"ük bır yığılmaya neden ol- duğuna dikkat çekiyor. Öğrencı sayısının çokluğu nedeniyle da- nışman hocalar yetersiz kalıyor. Sonuçta, yüksek lisans ve dokto- ra düzeyi hızla düşüyor. Öğrencı- ler birbirlerinin tezlerinden kopya çekiyor. Danışmanlarvejün üye- leri, bu kopya olaylannı takip ede- mez hale geliyor. Elbette bunun en önemli nedenı, daha önceki tezlerin ortada olmaması. Merke- zi sistemden önce fakülte bütçe- siyle 500-1000 adet basılan, tüm Türkiye'ye dağıtılan tezler şimdi en çok 10 nüsha yazılıyor ve ba- sılmıyor. Prof. Azrak'ın verdiği bilgiye göre YÖK Denetleme Kuru- lu'nun YÖK Dokümantasyon Merkezi'nde, kendılerinin de Sos- yal Bilımler Enstitüsü'nde başlat- tıklan incelemeler sonucunda bir haftada ilginç kopya ve sahtekâr- hk olaylan belirlendi. YÖK Do- kümantasyon Merkezi'nde birte- zin, daha önce yazılmış bir tezin fotokopisi olduğu ortaya çıkanl- dı. Tezler, birincı sayfadan son sayfaya; noktasına. virgülüne ka- dar aynı. Yalnızca adlan farklı. "Fotokopi tez"ın sahibi hakkında hem soruşturma açıldı hem de savcılığa venldi. Tezlerinde referans vermeden sayfalar dolusu aktarma yapmış öğrenciler belirlendi. Bir tezin, in- giltere'de basılmış bır çalışmanın aynen çevirisi olduğu ortaya çı- kanldı. Prof. Dr. Ülkü Azrak ve Ensti- tü Müdür Yardımcısı Yrd. Doç.Ateş Oktar, bir yandan Sos- yal Bilimler Enstitüsü'nde inter- nete bağlanacak bır tez kütüpha- nesı kurma çahşmalannı sürdü- rürken bir yandan da tezleri ince- lıyorlar. Tez araştırmalan 1982 yı- lına kadar gidecek. IŞIKKANSU ANKARA - Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr Mehmet Sağlam, TBMM'de yeni üniversiteler açılmasına ilişkin yasa önerilerine karşı çıktı. Yük- seköğretimin kalitesinden ödün venlmemesi gerektiğinı anımsa- tan Sağlam. yeni üniversitelenn açılmasına ilişkin önerilerin geri çekılmesini. en az 5 yı\ yeni üni- versite kurulmamasını istedi. Sağ- lam, konuyu bugün birlikte Ma- kedonya'ya gıdeceği Cumhurbaş- kanı Süleyman Demirel"e ve Baş- bakan Tansu Çiller'e aktaracağmı ve Meclis'te olası biryanlışlıkya- pılmasını önlemeye çalışacağını bildirdi. Faaliyetteki üniversiteler için bile 2000 yılına kadar 30 bin öğretim üyesine gereksinim bu- lunduğuna dikkat çeken Sağlam. sayılannın arttınlması ıstemine karşın. yükseköğretime aynlan mali kaynağın yıllar içinde düştü- ğüne ışaretetti. Sağlam, Cumhuriyet'e yaptığı açıklamada. bir öğretim üyesi ola- rak yeni üniversıteler açılmasına karşı çıkma konumunda olmak is- temediğini, ancak yükseköğreti- min kalitesinden ödün verilmeme- si gerektiğinı vurguladı. "Birüni- versitenin, yeteri sayıda öğretim üyesi, laboratuvar ve araç-gereç te- min edilmeden faaliyete geçiriuııe- si mümkün değildir" diyen Sağ- lam. 1981 yılında 19 olan üniver- site sayısının. 1992 yılına değın 29'a çıktığını, daha sonra bunlara. 21 'i devlete ait olan toplam 24 ye- ni üniversite eklendiğini anlattı. Sağlam, şunlan söyledi: "Yeni üniversitekrin kurulması- nın ardmdan henüz 3 yıl bile gec- memiştir. Yılda 200 öğretim üyesi vurtdışında yetiştirOiyordu. Biz, bu sayıyı bine çıkardık Yetişmekte olan öğretim üyekri, ancak iki yıl sonra Türkiye'ye döneceklerdir. Aynca.yurtiçinde IstanbulTeknik Boğaziçi ve Hacettepe üniversHele- rine de mezun ettikkri öğrenciler- den daha çok öğretim üyesi yetiş- tirmeleri için rkada buluııduk. Türkiyvnin 2000 yılına değûı 30 bin öğretim üyesine ihh'yacı var. Şu anda37 öğrenciye biröğretim üye- si düşüyor. Bunu, 17-18 öğrenciye bir öğretim üyesi düşecek şekilde planlıyoruz. Aynca. yeni açılan üniversitelerimizde 68 bin öğrenci okuyor. Yani, her üıuversiteve yak- laşık 3 bin öğrenci düşüyor. Öysa bir üniversitedeyaklaşık 10 bin öğ- renrinin öğrenim görmesi lazım. Yeni ünhçrsitefcrin kuruluşunu ta- mamlamak zorundayız. Burada okuyan öğrenci ve görev yapan öğ- retim üyesi sayısını optimal seviye- yeçıkarmak gerekiyor. Bu kosullar yerine getirilmeden yeni üniversi- teler açmak yükseköğretime ya- rar değil, zarar vern:'' Sağlam, mali açıdan da yeni üniversiteler açılmasının mümkün görünmediğini anlattı ve "1994yı- lında ünrversitelcre gayri safi miDi hasuadan aynlan pay yüzde 1.40'n. 1995 yıunda bu oran, yüzde l'e düştü. Konsolide bütçede de üni- versitelere aynlan pay, 1994 yıhn- da yüzde 3.80 sevryesindeydi. 1995teld oran, yüzde 3.40'a indi" dedi. Yeni üniversite kurulması düşü- nülen bölgelerin ekonomik duru- munun, gelişmişlik düzeyinin de önem kazandığına değinen Meh- met Sağlam, "Siyasetçilerimizi de anlıyonız. Veni üniversite açılması önerilerinin bu kadar yükselmcsi- nin bir sebebi de üniversiteye ihti- yaç olmayan yerde, yükseköğretim kurumu oluşturuunası gündeme getirilirken ihtiyaç olan bölgeye ünh ersite kurulmasının önerilme- mesidir'' diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle