Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12TEMMUZ 1995 ÇARŞAMBA • • • • CUMHURİYET SAYFA
HABERLERIN DEVAMI 19
Laiklik
• Baştarafı 2. Sayfada
rimimizin temel ilkesi bu-
dur... Baylar ve e> ulus bili-
niz ki. Türkiye Cumhuriye-
ti şey hler, dervişler, müritler.
mensup (tarikatlara bağlt-
lar) iilkesi olamaz. En doğ-
ru, en gerçek tarikat. uygar-
lıktarikatıdır.''(l)
Dın, toplumsal bır ku-
rumdur. bir tinsel "inanca
düşüngesi'dir. Ancakdevlet
ve toplum yaşamında, bu
yaşamın yönlendinlmesin-
de. işlev inde geçerli olamaz.
Bazılannca inandınlmak is-
tendiği gibi laiklik. din düş-
manlığı değildir. Başka
uluslann ve Türk ulusunun
tarihınde dinsel kurumlann.
kişilerin. anlayışlann ege-
men olduğu dönemlerde
toplumlann nelerçektiği, ne
savaşlarla. ne çatışmalarla
karşı karşıya kaldığı, nice
acıları yaşadiğı yazılıdır.
Batı'nın dinde reformu ger-
çekleştirdikten sonraki ge-
lişmeleri karşısında, Os-
manlı tmparatorluğu'nun
giderek zayıflamasindatek-
noloji alanındaki yenilikle-
re ınatçı birbağnazlıkla ule-
manın. dinsel ağırlıklı ke-
srmlenn karşı koyuşunun
büyük etkisini yadsımak
olanaksızdir.
Atatürkçülük ulusal dev-
leti benimser ve ulusal dev-
letin amaçlarına yasallık ka-
zandırmayı amaçlar. Islam.
sıyasal içerikli veamaçlı bir
din olarak kendi ûstünde ve
denetimi dışında bir siyasa!
yapıyı kabul etmez. Ege-
menliğin halka, ulusa ait ol-
duğunu savunan Atatürkçü
görüş ile gerçek yasal otori-
tenin Tann istencıni yansı-
tan otorite olduğunu savla-
yan lslamcı görüş çelişkili
durumdadır. Atatürkçülük-
te laik cumhuriyetin otori-
tesi yasaldır. İslam,cemaati,
ümmeti temel olarak görür.
Atatürkçü görüş ise ulusa,
ulus egemenliğinc dayanır.
lslamcı düşünce, dinsel dev -
let otoritesine boyun eğil-
mesini ister, Atatürkçü gö-
rüş ise tüm gelişmiş, de-
mokratik ülkelerde olduğu
gibı kaynağını ulus egemen-
liğınden alan laik cumhuri-
yet otoritesini yasal sayar.
lslamcı düşün, dinsel birlik
üzerinde durur. Atatürkçü
görüş. ulusal birliği vurgu-
lar.
Atatürkçü laik görüş ile
siyasal amaçlı Islam arasm-
daki çelişkjlernedeniyle la-
iklik gerçekleştirilirken bu
çelişkilen yaratan tslamcı
kurumlar kaldınlmıştır.
Gerçekte Atatürkçü laiklik
ilkesinde dinin ulusallaşma-
sına bir çağn vardır.
Laiklik konusunu inceler-
ken üzerinde önemle durul-
ması gereken bir başka ko-
nu da şudur: Geleneklerle
geleneksellik arasında bir
aynm yapmamız gerekir
Geleneİder, bir ulusun ekı-
nınin birer öğesı olarak yer
yer. zaman zaman, çeşıtli
toplumlarda değişiklığı, ye-
niliği sağlayan yapıcı bir iş-
lev görebıliyorlar. 'Türklü-
ğün unutulmuş büyük tne-
deni vasfi'na 10. Yıl Nut-
ku'nda değinen Atatürk,
Türk geleneklerini. Türk
ekınini canlandırmak ıste-
miştir. Türk dil devrimi, ye-
ni tarih anlayışı bunun en
somut örnekleridir Gele-
neksellik ise yeniliğe, yapı-
cılığa kapalı bir ışlev göriir;
durağanlığı besler.
Atatürk. "Yaşamda en
gerçek yol gösterici bilim-
dir" dıyerek laiklığin öne-
mini vurgulamıştır. Laiklik
ilkesi aynı zamanda öbür il-
kelerin uygulanmasında da
'us'u. bilimi egemen kılma-
yı gerektırir.
Laiklik; toplum. ulus ve
devletin bilimle usla yöne-
tilmesi, yönlendirilmesi
dogrultusundaki kararlılığı-
mızın ilkesidir. Çağdaşlaş-
maya yönelik, çağdaşlaşma-
yı amaç edinen Atatürk dev-
riminin zonınlu. gerekli,
ödün verilmez ilkesi laiklik-
tir.
Türklük ve uygarlığın bir-
likte var olmasına olanak
veren. Türklüğün uygar
dünyadayeralmasını sağla-
yan ilke, laikliktir.
(1) Atatürk'ün Söylev ve
Demeçleri, II, inkara Tıirk
Tarih Kurumu Basunevi, 1 959.
s 214-215.
Demiroğtıı, yargı
kıskacında
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Danıştay. 'görevini
ihmal ettiği ve kötflye kullaıı-
dığTjçerekçesıv le eskı Istan-
bul Ünıversıtesı (İLT) Rektö-
rü Cem'i Demiroğlu hakktn-
da 'lüzum-u muhakeme" ka-
ran verdi. Yargılanması ka-
rarlaştınlan Demiroğlu'nun.
3.5 yıldan 11 yılakadarhapis
cezasma çarptırılması ısteni-
yor.
Danıştay 2. Daıresi, Demı-
roğlu ile birlikte aynı dönem-
de görev yapan 11 eski tÜ yö-
neticisi hakkında da görevde
bulunduklan 1988-1992 yıl-
lan arasında bazı usulsüzlük-
ler yaptıklan savıyla yöneltı-
len suçlamalan mceledı.
Cetn'ı Demiroğlu"na yö-
neltılen suçlamalar şöyle:
- İşletme İktisadı Enstitüsü
faaliyetierinden elde edllen
gclirlerin ve harcamalann.
yasa hükmü gereğince kuru-
Lcak döner sermaye işletme-
si esaslanna göre yapılması
için gerekli uyan ve işlcmleri
yapması gerektiği halde, bu
tfir uyarüan vapmadı§ı gibi,
usulsüz harcamalann yapıl-
masını teşvik ederek enstitü
bütcesmden yurtdışı seyahat-
lerinde katkı payı alması.
- Enstıtü gelırlennden 500
mılyon liranın. kurucu üyesı
olduğu lşletme İktisadı Ens-
titüsü Araştırma ve Yardım
Vakfı'na anamal olarak akta-
nlmasını engellemeyerek, ıl-
gilı yasanın gözetim ve dene-
tim görevinı yapmayıp, göre-
vini ihmal ettiği.
Demiroğlu'nun, bu iki suç-
lamadan Tûrk Ceza Yasa-
sa'mn (TCY) 230. maddesi
gereğınce 3 aydan 1 yıla ka-
dar hapis cezası ıstemıyle
yargılanması öngöriilüyor.
Madde. dev letın zarara uğra-
dığının kanıtlanması halinde.
ceza arttırımım da ıçenyor.
Cem'ı Demiroğlu'na yö-
neltilen diğer suçlamalar da
şunlar:
- tşletme İktisadı Enstitüsü
gefirlerinden 500 milyon lira-
nın 5 taksit halinde 1Û Kardi-
yoJoji Enstitüsü Araştırma ve
Yardım Vakfı adına ödenme-
si için, dönemin Enstirü Mü-
dürii Kemal Tosun ile birlik-
te sözJeşme imzalamak sure-
tiyle 2547 sayın YÖK Yasası
hükümlerine aykın olarak
enstitü gelirlerinden harcama
yapılmasını destekleyerek,
hem enstitü yetkililerinin gö-
rev ini kötüye kullanmalanna
neden olmak hem de kendi
görev ve yetkilerini kötüye
knDanmak.
- Başkaru olduğu 10 Kardi-
yolojı Enstitüsü Araştırma ve
Yardım Vakfı 'na makarn ara-
bası olarak Renault-Concor-
de marka, ambulans olarak
minibüs aldırmak için rektör
sıfatıyla, o dönemde lşletme
İktisadı Enstitüsü Müdürü
olan FuatÇelebioğlu'na söz-
lü talimat vererek, enstitü ge-
lirierinden 128 mılyon 710
bin 134 liranın harcanmasına
neden olmak.
-1990 yılında araşürma ve
incelemeler yapmak amacıy-
la yurtdışına eittiği seyahat-
lerde, lşletme İktisadı Ensti-
tüsü gelirierinden katkı payı
aJdığı gibi, ucak biletieri bede-
li olan 17 mihon 623 bin lira-
nın enstitü gelirierinden VTs-
ta Seyahat AŞ'ye ödenmesini
kabul ermek.
- Aynca. aynı bedeli tÜ
Rektörlüğü katma bütçesın-
den almak ve soruşturma
açıldıktan sonra 1992 yılında
bu bedeli Vista Seyahat
AŞ'ye yatırmak suretıyle ya-
pılan usulsüzlüğü kapatmaya
çalışmak.
CANLARA VE DOSTLARA
TATİL OLANAĞI :
Denız ve orman manzaralı lux odalarıyia,
Arıtmalı yüzme havuzuyla,
Damak zevkinize hitap eden restorantıyia;
^Turistikmerkezleresüreklivekolayulaşımıyia,
"^"Tıcan yaklaşımdan uzak hızmet anlayışıyla
otelimızde size harika bır tatl geçirteceğiz
Paranız cebınizde kalacak, sazıyla sozüyle siz
canlar bırtikteliğin güzelliğini yaşayacaksınız
Çam Ormanıyla denizin elele tutuşup ayak-
lannızın altına uzandığı Kuşadası-Davudlar
Otel KELEBEK'te tatiKnızi geçırınız; romatzma,
nefes dariığı ve stresınizi burada bırakıp gıdıniz.
Daha ne istyorsunuz!. Gelin Candostlar bu
tatl birlikte olalım.
YATAK + KAHVALTI = 450.000 TL.
YARIM PANSİYON = 600.000 TL.
Tel: 0.256.512 43 38
Telefcu: 0.256.518 36 20
Not BugmşlmKuşadasıHacıBektaşDerneği
katılımıyla gerçekleşmektedir.
G U N D E M MLSTAFA BALBAY
• Baştarafı 1. Sayfada
Olayın bu yönünü Çetin'leŞahin "baş
başa" çözmeliydi.
Ancak sosyal demokratların genel
alışkanlığı gereği tüm kavgalar halkın
önünde yapılıyor. Yakında eşleriyle de
sokakta atışırlarsa şaşmamak gerekir.
Şahin'in gündeme getirdiği otoyollar-
la ilgili gelişmeler ise Türkiye'de "işle-
rin" nasıl yürüdüğünü, iktidartarın de-
ğişmesine karşın kurulan çarkların de-
ğişmediğini göstermesi bakımından il-
ginç örneklerle dolu.
ANAP döneminin Bayındıriık ve Iskân
bakanlan Safa Giray ve Cengiz Altın-
kaya ile Karayolları Genel Müdürü Ata-
lay Coşkunoğlu. müteahhitlere haksız
ödeme yaparak devleti zarara sokmak-
tan Yüce Divan'da yargılandılar ve be-
raat ettiler. Ancak Coşkunoğlu hakkın-
daki malvarlığının kaynağına ilişkin da-
va, Ankara 7. Asliye Ceza Mahkeme-
si'nde devam ediyor.
Coşkunoğlu villalar, dolarlar ve ban-
ka hesaplanyla trilyonu aşan malvarlığı
için sürekli, alın terini gösteriyor. Ben de
dava dosyasındaki bu bölümleri oku-
dukça alın teriyle geçinenler adına üzü-
lüyorum. Bir şey değil, aile kavgalarına
neden olacak:
"Gördün mü bey, el âlem alın teriyle
trilyon kazanıyor. Sen eve ekmek geti-
remiyorsun..."
Hani Coşkunoğlu, "Benim büyükba-
bamın büyükbabası Mısır hidiviydi. Va-
siyetinde, 'Beşkuşak sonra Atalaytsim-
Otoyollar Koalisyonu...
li birtorunum olacak. Bütün malvariığı-
mı ona bağışlıyorum' demiş. Bu ger-
çek 1980'li yılların sonunda açıklanın-
ca birden trilyoner oldum" dese daha
inandıncı olacak.
Her neyse... Biz otoyollara düşelim.
Yüce Divan'a giden yolda ANAP dö-
nemine yöneltilen suçlamaların başın-
da, fiyat farkı kararnamesi geliyordu.
Otoyollarla ilgili sözleşmenin 71. mad-
desinde. yüklenici firmalara fiyat farkı
ödeneceği yazılıydı. Ancak aynı sözleş-
menin sonuna bir "zeyilname" eklene-
rek bu ödemenın yapılmayacağı açık-
ça belirtildi. Yani, ihaleyi alan tlrma, do-
lar bazında anlaşıldığı için hiçbir şekil-
de ek para isteyemeyecekti. Ne var ki,
30 Ekim 1989 tarıhli 89/14657 sayıh Ba-
kanlar Kurulu kararıyla fiyat farkı öde-
meleri gündeme geldi.
Bugüne kadar ödenen fiyat farklan,
toplam 2.5 milyar doları buluyor. O dö-
nemde muhalefette olan SHP, herfırsat-
ta böyle bir ödemenin yapılmaması ge-
rektiğini açıklıyordu.
1991 seçımlerinin arkasından kurulan
koalisyon hükümetinın icraatının başın-
da, otoyolların "hesabını sormak" geli-
yordu. Meclis, iki bakan ve bir bürok-
ratı Yüce Divan'a gönderirken ANAP
döneminde başlatılan fiyat farkı uygu-
lamalan da aynen devam etti. Onur
Kumbaracıbaşı'nın bakanlığı döne-
minde 12 Nisan 1992'de Resmi Gaze-
te'deyayımlanan 92/2900 sayıh Bakan-
lar Kurulu kararının "geçici maddesi"
şöyle:
"... Ihalesi yapılmış bulunan ve söz-
leşmelerinde veya ek sözleşmelerinde
fiyat farkı ödeneceği belirtilen işler hak-
kında ikinci maddeyle yürürlükten kal-
dınlan esaslann uygulanmasına devam
olunur."
Koalisyon, muhalefetteyken eleştir-
diği uygulamayı iktidara gelince resmi-
leştirdi.
Keştfçiler kabzımal mı?
Yıllarca uygulanagelen bir diğer "çar-
pık" durum da sözleşmelerin 1987 yı-
lında imzalanmasına karşın, eködeme-
lerin dolar değerinin 1985 yılı dikkate
ahnarak yapılması.
Sözün kısası, iktidarlar değişti, ama
otoyollardaki ihale çarkı değişmedi. öy-
lesine ilginç fiyat farklan ödenmiş ki; ör-
neğin, kum ve çakıl sahasının otoyol
bölgesine çok uzak olması gerekçe
gösterilmiş. Fiyat farkı gerekçelerini
okurken "Bu ihaleyi alanlar, Türkiye
coğrafyasını hiç tanımayan Merihli fır-
malar olsa gerek" demeden edeme-
dim.
Dosyalardan birkaç örnek aktaralım:
- STFA'nın, bir Italyan, üç Japon şir-
ketiyle ortak kurduğu konsorsiyuma ya-
pılan 122 milyon dolarlık ek ödeme, Ha-
zine Müsteşarlığı'nın açacağı dava ile
geri alınacak. Aynca, 33 milyon dolar, 91
milyon yen ve 25 milyon markın hatalı
ve usulsüz hesaplanarak ödendiği or-
taya çıktı.
- Edirne-Kınalı, Tarsus-Pozantı, Top-
rakkale-lskenderun otoyollannın inşası-
nı üstlenen Doğuş Grubu'na beş defa-
da toplam 128 milyon dolar fazla
ödeme yapıldı.
- Gümüşova-Gerede otoyolunu üst-
lenen Astaldi fırmasına 34 milyon dolar
fazla ödeme yapıldı.
Dikkati çeken bir diğer nokta, ilk keşif
bedelleriyle bugünkü keşif bedelleri
arasında üç-dört kata varan farklann ol-
ması. örneğin, Kınah-Sakarya otoyolu-
nun ilk keşfi 551 milyon dolar, bugünkü
keşif bedeli 1.5 milyar dolar.
Adana-Toprakkale-Gaziantep otoyo-
lunda da 360 milyon dolar olan ilk be-
del bugün 1.2 milyar dolar.
Acaba keşiflere, uzman yerine kabzı-
mal mı gönderiyorlar?
Bu kadar dolar, nereye dolar?
Görünen o ki, Şahin'den önceki ba-
kanlar, dosyalara el sürmemişler. Dün
bir grup Muğlalı, Ankara'ya gelip Çetin'i
ziyaret etti, millervekilleri Şahin'e des-
tek çıktı. Çetin, kahırlar içindeydi: "Ne-
reden bakan yaptım bu zalimi, düşün-
müyor mu müteahhitler karşısında ha-
limi?" Muğlalıların ise keyfi yerindeydi:
"Ev yapacaksan tuğladan, bakan
yapacaksan Muğla'dan..."
Üniversite siyasete kurban oldu
• Baştarafı I. Sayfada
si sırasında. "her ile universite ku-
rulması" yönünde önerge veren
DYP'li YaşarTopçu'nun isteği ye-
rine gelirken, DYP'lı üyelerde bir-
birleriyle çelişen görüşler açıkla-
dılar. Komisyonda, önerilerinin
birleştirilmesinden sonra yeni il
olan Karabük, Kılıs ve Yalova ile
Türkiye'nin "en mahrum" illerin-
den Hakkân'de universite kurul-
ması için önerge verildiğinin
"unurulduğu" son anda fark edıl-
di. Bunun üzenne venlen önergey-
le, birçok olanaktan yoksun olan
Hakkâri ile henüz valisi atanma-
yan Karabük, K.ilıs ve Yalova'ya
üniversite "müjdesi" gıtti.
DYP Genel Başkan Yardımcısı
tsmail Karakuv u, "Ortaokul açar
gibi üniversite açılmaz" diyerek,
yasa önerisine karşı çıkarken. Af-
yon Milletvekili Baki Durmaz,
"Aslında bir egitimci olarak, böy-
le alelacele, plansız programsız
üniversite kurulması nedeniyle
içim yanıyor. Ama siyaseten üni-
versite kurulmasından yanayız"
diyerek, üniversitelenn "siyaset
makemesi" olarak kullanıldığı iti-
rafında bulundu. MılleUekilleri.
seçmenlerine mesaj gönderebil-
mek için de yanştılar. DYP'li Ha-
lil Demir. Milli Eğitım Komisyo-
nu görüşmelerine, seçim bölgesi
olan Aksaravdan verel birtelev ız-
yonu getırterek. ışı "sağbuna" al-
dı. 14 yeni üniversite kurulması-
na ilişkin yasa önerisinin görüş-
melenni, "Bizimönergelerimiziş-
leme konulmuyor" dive engelle-
yen ANAP ise. yeni ünıversitele-
re karşı çıkan YOK. Başkanı Prof.
Dr. Mehmet Sağlam'ı hedef seçtı.
ANAP Grup Başkanvekılı Hasan
Korkmazcan, Sağlam'ın mılletve-
killerini "azarladığmı" ileri süre-
rek, "tlk defa bir bümkratın Mec-
lis'i azarladığınıgördüm.bu Men-
zir ve Çörekçi olavından daha bü-
yük bir rezalettir" dedi.
Toplanrı kendisinegeç haberve-
rildiği için katılamadığını açıkla-
yan CHP'li üyelerden Atilla Hun
ise Milli Eğitim Komisyonu'nun
"çokacete" karar aldığını söyledi.
Bu şekilde üniversite kurulmasına
karşı olduğunu belirten Hun,
"Eğer toplantıya katılsaydım ret
oyu kullanırdım. Çünkü, bövle
plansız programsız üniversite ku-
rulması nedeniyle Anadolu'daki
üniversiteler, siyasi gericiliğin te-
melinin abklığı verler oldu" diye
konuştu.
Mılletvekillen, **Su-a köylere
üniversite kurulmasına geldi" der-
ken, yanşın, partılerin bırbırlerine
güvensizliğinden kaynaklandığını
söylediler. Üniversite enflasyonu-
na yol açan girişim, DYP Çorum
Milletvekili Ateş Amiklioğlu ve ar-
kadaşlannın Çorum üniversıtesi
kurulmasına ilişkin verdikleri ya-
sa önerisi ile başladı.
Öneri. TBMM Milli Eğitim Ko-
misyonu'nda aynen görüşülürken.
TBMM Plan ve Bütçe Komısyo-
nu'nda verilen önergelerle 13 üni-
versite daha eklendi. Bu önen TB-
MM Genel Kurulu'nda görüjülür-
ken özellikle ANAP'lılar, "Oner-
gelerimiz işleme konulmuyor" ge-
rekçesiyle görüşmeleri engelledi-
ler. Genel kuruldan, yasanın geç-
mesinin "zorluğu" anlaşılınca
DYP, ANAP, RP ve CHP, bu öne-
nnın genişletilmesi konusunda an-
laştılar. Bu amaçla her ile üniver-
site kurulmasını sağlayan yasa
önerileri birleştirilerek, öncekı ak-
şam jet hızıyla Milli Eğitim Ko-
misyonu'nda kabul edildi.
TBMM Genel Kurulu'nda gö-
rüşülmesine başlanan yasa öneri-
si ile kurulması öngörülen 14 ye-
ni üniversite şunlar. Çorum, Bile-
cik, Şeyh Edibali, Bingöl, Burdur,
Çankın, Erzincan, Erzurum. Azi-
zıye, Kastamonu. Kırşehir Ahı
Evran. Nevşehir Damat tbrahim
Paşa, Sinop Dranaz. Tekirdag,
Uşak ve Yozgat.
Milli Eğitim Komisyonu'nda
kabul edilen öneri ile kurulması
öngörülen üniversiteler de şöyle
sıralanıyor: Aksaray Karamanoğ-
lu Mahmut Bey, Ordu. Rize, Gü-
müşhane, Mardin, Kırklareli, Adı-
yaman, Karabük, Amasya, Bartın,
Giresun Topalosman, Bayburt,
Konya Orta Anadolu Teknik, Art-
vin, Bitlis, Şırnak, Muş, Siirt. K-
ilis, Yalova, Ardahan. Iğdır, Hak-
kâri ve Ağn.
Işçiden 'genel eylem9
uyarısı
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Türk-tş Genel Başkanı Bayram Meral ve
Başkanlar Kurulu üyeleri. kamu sözleşme-
leriyle ilgili olarak hükümet tarafından ve-
rilen ücret teklifini Türk-lş Genel Merkezi
önünde yakarak ülke çapında yapacaklan
eylemleri başlattıklannı açıkladılar.
Türk-Iş'e bağlı sendikalann genel mer-
kez ve şube yöneticileri de 18 temmuzda
Ankara'da yapılacak toplantıya çağnldı.
Türk-lş Başkanlar Kurulu, hükümeti "isti-
faya" çağırarak, "erken seçime" gidilmesi
için miting düzenleme, iktidar partilerinin
binalannda protesto eylemi yapma, üretim-
den gelen gücü kullanma karan aldı.
Türk-tş Genel Başkanı Bayram Meral,
"Türk-lş, böyle bir teklifi görüşme konusu
bile yapmayacakbr" dedı.
Aİınan eylem kararlannın tarihlerinin, 18
temmuzda Ankara'da tüm sendikalann ve
şube yöneticilerinin katılımıyla yapılacak
olan kapalı salon toplantısında belirlenece-
ği bildirildi.
Türk-lş Başkanlar Kurulu. dün yaptığı
toplantıda. hükümetin ücret artışlanna iliş-
kin önerisi karşısında yapılacak eylemlerin
takvimini görüştü.
TBMM'deki anayasa değişikliği çahşma-
lannın tıkanması ve asgari ücret konula-
nnın değerlendirildiği toplantının açılı-
şında konuşan Meral. "Ulkede yaşanan
sorunlann çözümü için Türk-İş'in iyi ni-
yetli gayretlerinin hükümetçe engellendi-
ğiıırbelirterek. "Çeşitli işy^rlerinde işten
çıkarmalann devam ettiği, toplusözleşme
vetkisi sorunlanmn aylardır çözüme ka-
vuşturulmadığı bir ortamda doğacak tep-
kilerin sonımlusu Türk-İş ve işçiler değiL
bu sonınlan varatanlardır. Hükümetin
verdiği teklif, 1995 yılının tümü için, bir yil-
Türk-İş Başkanlar Kurulu Toplantısı'nda bütün sendika temsikik-ri Ankara'ya çağnkİL
lık süre için yalnızca yüzde 5.4'tür. Halbu-
ki,geçen dönemdeki kavbunıza ek olarak,
1995yıhnın ilk 6 ayında fryatlar aynca yüz-
de 30 oraıunda artmıştır" dedı.
Işçilerin geçmış altı aylık kayıplannın
yüzde 40 ile yüzde 52.2 arasında olduğu-
nadıkkat çeken Meral, Türk-lş'in. "hükü-
met veişverenlerin işçi çıkararak toplusöz-
leşmeleri tıkayarak yeni sorunlar yarat-
ma>ı sürdürmesi durumunda, ülke gene-
lindc haklı, meşru ve demokratik tepkisi-
ni göstereceğini'' bildirdi.
Meral, ışçıyi işçiyle, askerle ve polısle
karşı karşıya getirme çabalannın tırman-
dığını vurgulayarak, "Bazı işyeıierinde
haklı ve meşru bir grev sürerken, taşeron
işçüerle grev kıncılık yapılmaktadır. Hak-
kını korumak isteyen işçinin karsısına ise
jandarma çıkanhnaktadır. Bu. son derece
vanuş ve tenlikcli bir uvgulanıadır. Türk-
lş, bu konularda hükümeti ve işverenkri
uyarmaktadır" dedı.
Meral, Erdemır'de Türk-lş'e bağlı Türk
Metal Sendikası'na. çoğunluğu sağladığı
halde toplusözleşme yapma yetkisi veril-
memesini "Türk-İş'e yapılan haksızhkla-
nn yeni bir kanıtı" olarak nitelendirdi.
Yaklaşık 5 saat süren toplantıdan son-
ra, sendikalann genel başkanlan, Türk-lş
Genel Merkezi önünde. Devlet Bakanı
Daçe'nin getirdiği ücret teklifinin yazılı
olduğu metınlen yaktı.
Daha sonra AA Genel Müdürlüğü önü-
ne giden başkanlar kurulu üyeleri, işten çı-
kartılan ve 8 gündür oturma eylemi yapan
ajans calışanlanna destek ziyareti yaptılar.
Meral, burada yaptığı konuşmada, "Ne
yazık ki, basın işkolundaki bir müessese-
de böyle bir olay ikinci kez yaşamyor. Bir
ülkede basın işçisi sokağa atıhyorsa, ülke
önemli sorunlara gebedir" dedi.
Geçici işçiler örnek alındı
Hükümetin 500 bin lıra ıie 3 milyon li-
ra arasında "ek ödeme" yapma önerisini
"sadaka" olarak tanımlayan Meral, geçen
ay kendi teşkilatı olan Yol-lş Sendikası'na
üye Köy Hizmetleri Genel Müdürlü-
ğü'nde çalışan 46 bin 500 geçici işçinin 4
ay süreyle çalışmasının "toplusözleşme
kapsamından çıkanlmalan" koşuluna
bağlanmasını kabul etmişti.
Köy Hizmetlen Genel Müdürü MuhH-
tin Özyardımcı. TÜHİS Genel Sekreteri
Ahmet Ateş ve Meral arasında 15 Haziran
1995 tarihinde imzalanan protokolde, ge-
çici işçilere ödenecek ücretlerin. 1 Mart
1994 tarihinde aldıklan düzeyde dondu-
rulması; bu yıl toplusözleşme imzalandı-
ğında da 500 bin lira tutannda seyyanen
ücret zammı uygulanması hükme bağlan-
mıştı.
Protokolde, bu anlaşmanın "Hiçbir top-
lu iş sözkşmesi görüşmesinde örnek teşkil
etmeyeceği'' belirtilrnesine karşın hükü-
metin 680 bin kamu işçisi için getirdiği ek
ödeme önerisinde, bu anlaşmayı örnek al-
dığı dikkat çekti.
OLAYLARIN
ARDEVDAKI
GERÇEK
H Baştarafı 1. Sayfada
Ancak bugüne dek ken-
tin yağmalanmasına açık-
ça göz yuman ve kaçak
yapılaşmaya "ıslah imar
planlan °yla imar meşruiye-
ti getiren politikalann tem-
silcileri, nasıl ki şimdi olanı
bitenı Allah'a havale edi-
yorlarsa, oy topladıkları
gecekondu ve kaçak kent
bölgelerine de -hiç kuşku-
nuz olmasın- yakında yine
"afsözleh" vererek ve "ya-
ralan sarma" söylemi içe-
risinde gösterişli ziyarette-
rini sürdüreceklerdir...
Istanbul, böylesine bir
felaketi de yaşadıktan son-
ra, acaba artık kendisini to-
parlayabilir mi? Sorumlu-
lar akıllannı başlanna alıp
artık kışi yararına değil,
gerçekten kamu yararına
bir şehircilik ve imar politi-
kasına yönelebilirler mi?
Bu tür sorulara da
"evefyanrtını verebilmek
için yine şehircilik alanında
uygar dünyanın ızlediği ba-
zı temel ilkeleri, artık hiç
ödünsüz Türkiye ve istan-
bul'da da uygulamaya
başlamak gerekiyor.
Bırincisi, kentsel geliş-
mede "önce imarplanı ve
altyapı, sonra inşaat izni"
şeklinde özetlenebilecek
uygarlık erdemine bir an
önce yeniden kavuşmak,
en temel önkoşul. Bu ko-
nuda Batı kentlerine bak-
mak eğer zor ve onur kırı-
cıysa kendi Anadolu uy-
garlığımıza bakmak bile
yeterli. Birçok tarihi kenti-
mizde ve hatta antik kent-
lerde o eskı "altyapı kültü-
rü" bugünlere de ışık tuta-
cak kadar gelişmiş değil
mı?
Ikincisı, var olan imarlı ve
planlı semtlerde artık ister
parsel ölçeğinde, ister böl-
gesel anlamda yoğunluk
arttırma çabalanndan vaz-
geçmek gerekiyor. Yine
dünyanın hiçbir uygar ken-
tınde, bu tür oturmuş
semtlere durmadan daha
yüksek imar ızinleri verilmi-
yor. Örneğin Paris'te, bizim
Şişli'deki gibi kentın en pa-
halı ticaret ve ış merkezle-
ri var gerekçesiyle
"Champs Elysees-2000"
diye bir proje kimsenin ak-
lına gelmiyor.
Evet. Son yağmurlar, is-
tanbul'u zor durumda bı-
raktı. Ancak, bu çarpıcı
olayın aklımızı başımıza
getireceğini düşünmek, yi-
ne de aşın iyımserlik olur.
• ••
'Yeni
üniversiteler
sakıncalı'
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Öğretım Üyelen
Dernegi (ÖÜD) Başkanı Prof.
Dr. Alpaslan Işıkb, siyasal öl-
çütlerle üniversite kurma gin-
şımlerinı eleştinrken *tl ve 0-
çeterde, lisc olanaklanna sa-
hip olmavan kurumlara. üni-
versite adı vererek bir yereva-
nlamaz"" dedi. Üniversite aç-
manın, bir binanın kapısına
tabelaasmaklasınırlı olmadı-
ğını belirten Işıklı, "Yalnızca
yeni açuan veya açuacak üni-
versiteler değil. mevcut üni-
versitelerin de hızla düze> kay-
betmesine neden olan bireroz-
yon başlarjlmıştır" dedı.
AÜ Siyasal Bilgiler Fakül-
tesı öğretım üyelerinden
ÖÜD Başkanı Alpaslan Işık-
lı. Cumhuriyet'e yaptığı açık-
lamada. üniversitelenn de-
mokratik ve özerk olmalan-
nın zorunluluğuna dikkat çek-
tı. Işıklı, ıl ve ilçelerde, lise
olanaklanna sahip olmayan
kurumlara, üniversite adını
vererek bir yere vanlamaya-
cağını beluttı.
Bilimde 6
yüksek' lıırsızhk YÖK Başkaııı, yeni ünîversitelere karşı
• Baştarafı 1. Sayfada
de ediyorlar. Türkiye'nin bu alan-
daki geleceğini düşünmeyenler hiç
olmazsa kendi mesleki saygmhk-
lannı düşünsünJer" diyor.
Prof. Azrak, sosyal bılimler
enstitülen üzerine şunlan söylü-
yor: "YÖK düzeninde kurulmuş
olan ve yüksek lisans ve doktora
çalışmalan yapılan bu ensritükrin
özellikle İngiltere ve ABD'deki
benzer modelleri olan "graduate
school" adını alan kunımlar, tam
anlamıyla birer öğretim kurumu
niteliğindedir. Bu nedenle öğretim
kadrolannı kendileri oluşturmak-
ta, programlarını kendileri yap-
makta ve kendi adlanna mezuni-
yet belgeleri vermektedir. O\sa
bizdeki ensthüler bu yetkilere sa-
hip kıünmamışür. Bu enstitüleri
ancak içinde kurukluklan üniver-
sitelcrin birimlcrindcn, yani fakül-
te ve v üksekokullardan elemanlar
temin ederek. bunlara yüksek li-
sans ve doktora dersleri verebil-
mektedir. Bu elemanlar, bağlı bu-
lunduklan fakülte ve yüksekokul-
lann direktifkri altında çalışmak-
ta ve ensthülerin bu elemanlara
bazı kurallan kabul ettirmesinde
büyük güçlükkr doğmaktadır.
Ozeilikle fakülte yönctimleri. ens-
titük>r üzerinde bazen bu çalışma-
lann düzeni dışına çıkılması sonu-
cunu yaratabilecek etki ve hatta
kimi durumlarda baskılar yap-
maktadır. Bunun sonucunda. ka-
nşıklıklar ve enstirü çauşmalann-
da ciddi sorunlar doğmaktadır. Bu
enstitülerin ya yetkileri artunlma-
h ya da yüksek lisans ve doktora
çahşmalan eskiden olduğu gibi fa-
kültekre terk edilmelidir."
Prof. Azrak, yüksek lisans ve
doktoranın birbinnden bağımsız
olmamasının da master sınıflann-
da bü>"ük bır yığılmaya neden ol-
duğuna dikkat çekiyor. Öğrencı
sayısının çokluğu nedeniyle da-
nışman hocalar yetersiz kalıyor.
Sonuçta, yüksek lisans ve dokto-
ra düzeyi hızla düşüyor. Öğrencı-
ler birbirlerinin tezlerinden kopya
çekiyor. Danışmanlarvejün üye-
leri, bu kopya olaylannı takip ede-
mez hale geliyor. Elbette bunun
en önemli nedenı, daha önceki
tezlerin ortada olmaması. Merke-
zi sistemden önce fakülte bütçe-
siyle 500-1000 adet basılan, tüm
Türkiye'ye dağıtılan tezler şimdi
en çok 10 nüsha yazılıyor ve ba-
sılmıyor.
Prof. Azrak'ın verdiği bilgiye
göre YÖK Denetleme Kuru-
lu'nun YÖK Dokümantasyon
Merkezi'nde, kendılerinin de Sos-
yal Bilımler Enstitüsü'nde başlat-
tıklan incelemeler sonucunda bir
haftada ilginç kopya ve sahtekâr-
hk olaylan belirlendi. YÖK Do-
kümantasyon Merkezi'nde birte-
zin, daha önce yazılmış bir tezin
fotokopisi olduğu ortaya çıkanl-
dı. Tezler, birincı sayfadan son
sayfaya; noktasına. virgülüne ka-
dar aynı. Yalnızca adlan farklı.
"Fotokopi tez"ın sahibi hakkında
hem soruşturma açıldı hem de
savcılığa venldi.
Tezlerinde referans vermeden
sayfalar dolusu aktarma yapmış
öğrenciler belirlendi. Bir tezin, in-
giltere'de basılmış bır çalışmanın
aynen çevirisi olduğu ortaya çı-
kanldı.
Prof. Dr. Ülkü Azrak ve Ensti-
tü Müdür Yardımcısı Yrd.
Doç.Ateş Oktar, bir yandan Sos-
yal Bilimler Enstitüsü'nde inter-
nete bağlanacak bır tez kütüpha-
nesı kurma çahşmalannı sürdü-
rürken bir yandan da tezleri ince-
lıyorlar. Tez araştırmalan 1982 yı-
lına kadar gidecek.
IŞIKKANSU
ANKARA - Yüksek Öğretim
Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr
Mehmet Sağlam, TBMM'de yeni
üniversiteler açılmasına ilişkin
yasa önerilerine karşı çıktı. Yük-
seköğretimin kalitesinden ödün
venlmemesi gerektiğinı anımsa-
tan Sağlam. yeni üniversitelenn
açılmasına ilişkin önerilerin geri
çekılmesini. en az 5 yı\ yeni üni-
versite kurulmamasını istedi. Sağ-
lam, konuyu bugün birlikte Ma-
kedonya'ya gıdeceği Cumhurbaş-
kanı Süleyman Demirel"e ve Baş-
bakan Tansu Çiller'e aktaracağmı
ve Meclis'te olası biryanlışlıkya-
pılmasını önlemeye çalışacağını
bildirdi. Faaliyetteki üniversiteler
için bile 2000 yılına kadar 30 bin
öğretim üyesine gereksinim bu-
lunduğuna dikkat çeken Sağlam.
sayılannın arttınlması ıstemine
karşın. yükseköğretime aynlan
mali kaynağın yıllar içinde düştü-
ğüne ışaretetti.
Sağlam, Cumhuriyet'e yaptığı
açıklamada. bir öğretim üyesi ola-
rak yeni üniversıteler açılmasına
karşı çıkma konumunda olmak is-
temediğini, ancak yükseköğreti-
min kalitesinden ödün verilmeme-
si gerektiğinı vurguladı. "Birüni-
versitenin, yeteri sayıda öğretim
üyesi, laboratuvar ve araç-gereç te-
min edilmeden faaliyete geçiriuııe-
si mümkün değildir" diyen Sağ-
lam. 1981 yılında 19 olan üniver-
site sayısının. 1992 yılına değın
29'a çıktığını, daha sonra bunlara.
21 'i devlete ait olan toplam 24 ye-
ni üniversite eklendiğini anlattı.
Sağlam, şunlan söyledi:
"Yeni üniversitekrin kurulması-
nın ardmdan henüz 3 yıl bile gec-
memiştir. Yılda 200 öğretim üyesi
vurtdışında yetiştirOiyordu. Biz, bu
sayıyı bine çıkardık Yetişmekte
olan öğretim üyekri, ancak iki yıl
sonra Türkiye'ye döneceklerdir.
Aynca.yurtiçinde IstanbulTeknik
Boğaziçi ve Hacettepe üniversHele-
rine de mezun ettikkri öğrenciler-
den daha çok öğretim üyesi yetiş-
tirmeleri için rkada buluııduk.
Türkiyvnin 2000 yılına değûı 30
bin öğretim üyesine ihh'yacı var. Şu
anda37 öğrenciye biröğretim üye-
si düşüyor. Bunu, 17-18 öğrenciye
bir öğretim üyesi düşecek şekilde
planlıyoruz. Aynca. yeni açılan
üniversitelerimizde 68 bin öğrenci
okuyor. Yani, her üıuversiteve yak-
laşık 3 bin öğrenci düşüyor. Öysa
bir üniversitedeyaklaşık 10 bin öğ-
renrinin öğrenim görmesi lazım.
Yeni ünhçrsitefcrin kuruluşunu ta-
mamlamak zorundayız. Burada
okuyan öğrenci ve görev yapan öğ-
retim üyesi sayısını optimal seviye-
yeçıkarmak gerekiyor. Bu kosullar
yerine getirilmeden yeni üniversi-
teler açmak yükseköğretime ya-
rar değil, zarar vern:''
Sağlam, mali açıdan da yeni
üniversiteler açılmasının mümkün
görünmediğini anlattı ve "1994yı-
lında ünrversitelcre gayri safi miDi
hasuadan aynlan pay yüzde 1.40'n.
1995 yıunda bu oran, yüzde l'e
düştü. Konsolide bütçede de üni-
versitelere aynlan pay, 1994 yıhn-
da yüzde 3.80 sevryesindeydi.
1995teld oran, yüzde 3.40'a indi"
dedi.
Yeni üniversite kurulması düşü-
nülen bölgelerin ekonomik duru-
munun, gelişmişlik düzeyinin de
önem kazandığına değinen Meh-
met Sağlam, "Siyasetçilerimizi de
anlıyonız. Veni üniversite açılması
önerilerinin bu kadar yükselmcsi-
nin bir sebebi de üniversiteye ihti-
yaç olmayan yerde, yükseköğretim
kurumu oluşturuunası gündeme
getirilirken ihtiyaç olan bölgeye
ünh ersite kurulmasının önerilme-
mesidir'' diye konuştu.