27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 HAZİRAN 1995 CUMARTESİ HABERLER Rektörhik tartışması • ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu)- t.O. Rektörlüğü hakkında uzun süredir yürütülen hukuksal tartışma sona erdi ve Prof. Dr. Bülent Berkarda'nın rektörlük görevine devam etmesinin önünde engel kalmadı. Demiroğlu'nun YÖK tarafindan görevden alınmasinı usulsüz bulan 8. Daire, görevine iadesini kararlaştırmıştı. YÖK bu karara itiraz ederek, Dava Daireleri Genel Kurulu'ndan yürütmenin durdurulmasını istemişti. YÖK'ûn başvurusunu karara bağlayan Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu, itirazı yerinde bularak 8. Daire'nin karannı bozdu. TTBBÜyük Kongresi • ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Türk Tabipleri Birliği 43. Büyük Kongresi, bugün toplanıyor. Toplantının gündeminde, insan haklan ve demokrasi, sağlıkta özelleştirme ve kamu sağlık hizmetlerinin devlet eliyle çökertilmesi, pratisyen hekimlik ve istihdam ile örgûtsel öncelikler yer alıyor. Anayasa Mahkemesi Salonu'nda saat 10.00'da başlayacak olan ve yann sona erecek kongreye 51 tabip odasmın temsilcileri katılacak. Güneydoğu'da operasyon • DtYARBAKIR(AA)- Güneydoğu'da sürdüriilen operasyonlar sırasında 3 teröristin ölü ele geçirildiği bildirildi. OHAL Valiliği'nden yapılan açıklamaya göre PKK'ye karşı yapılan operasyonlar sırasında çıkan çatışmalarda Bingöl'ün Genç ilçesine ba|h Döşekkaya bölgesinde iki, Şırnak yakınlanndaki Düğün Dağı'nda da bir terörist ölü olarak ele geçirildi. Tunceli'nin Ovacık ve Mazgirt ilçelerinde biri üst dûzey sonimlusu üç, Bitlis'in Tatvan, Sirrt'in Pervari ve Hakkâri'nin Şemdinli ilçelerinde de birer olmak üzere toplam 6 terörist güvenlik kuvvetlerine teslim oldu. Anne, çocuğunu oMurduve tatiharetti • tstanbul Haber Servisi - Haseki "de dün akşam meydana gelen olayda bir anne, iki aylık bebeğini. biberonuna koyduğu ilaçla zehirledikten sonra hap alarak intiharetti. Şehremini Haseki Samipaşa Sokak 20/4 numarada oturan 29 yaşmdaki anne Canan Şak ile iki aylık oğlu Ümit Şak, dün akşam saatlerinde evlerinde ölü olarak bulundu. Yetkililer, annenın çocuğunu biberonuna zehirli ilaç koyarak öldürdükten sonra hap alarak intihar ettiğini belirttiler. Anayasa değişiklikleri çalışmalannı 24. madde tartışmalanyla tıkıyor RP'nin boy hedefi laiklikANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - RP, anayasa değişikliği öne- risi görüşmelerini, laiklikle ilgili 24. madde tartışmalanyla tıka- ma çabasını sürdürüyor. RP, "la- iklik'' sözcüğünün anayasanm çeşitli maddelerinden çıkanlma- sı için değişiklik önergeleri ve- rirken Genel Başkan Yardımcısı Kayseri Milletvekili Abdullah Gül, referandumdan çekinme- diklerini ve referandumu "laik- antflaik" bazına oturtmayacakla- nnı söyledi. Anayasa değişikliği önerisi görüşmeleri sırasında "devletin sosyaL ekonomik, siyasi veya hu- kuki temel düzeninin kısmen de olsa din kurallanna dayandınla- mayacagına" ilışkin 24. madde gündemden ınmedi. Değişiklik paketinin anayasanın "Başlan- grç" bölümünün değiştirilmesine ilişkin ilk maddesi görüşülürken ANAP, 24. maddenin son fikra- sının ilk bölümünün başlangıç maddesine taşınması, son bölü- münün ise tümden çıkarılması için önerge verdi. RP de son fik- ranın tümüyle çıkarılması yö- nünde önergeler verdi. RP önergesine ret RP, önceki gün de siyasi parti- lerin program ve tüzüklerindeki "Laik cumhuriyet Okesine aykın oiamaz" tümcesinin "İnanç ser- bestliği ve cumhuriyet ilkelerine aykın olamaz" olarak değıştinl- mesini önerdi. Ûnerge, ezici bir çoğunlukla reddedilirken TBMM Başkanvekili Kamer Genç, "Laik cumhuriyeti kaldır- mak istiyorlar. Bu önerge de onun açık kanıü" dedi. RP'liler, 60 ihtilalinden sonra suçsuz insanlann CHP'lilerin şi- kâyeti üzerine hapislere atıldığı- nı söylerken CHP Grup Başkan- vekili Abdülkadir Ateş. "Eğer Atatürk'ün kurduğu CHP ve onun önderliğüıde gerçekleştiri- len bir Kurtuluş Savaşı olmasay- dı, acaba siz bu kürsüdcn sakalı- nızı uzata uzata konuşabtlir miy- diniz?" dedi. RP Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül, dün parlemento- da düzenlediği basın toplantısın- da, "Asd özgüriük sağlayacak 24. madde değişiklik paketi dışında tutuldu. TCK'nin 163. maddesi- ni alkışlarla kaldıranlar, bu kez aynı cümlelerle anayasada yer alan hükümleri kaldırmama te- zatı ile karşı karşıyalar" dedi. Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: "Görünen odur ki, anayasa değişikliği paketi referanduma gidecek. Biz, bundan memnu- nuz. Referandum kampanvasını laik-antilaik bazına oturtmaya- cağız. Laikliğin yanhş tarif edU- diğini söylüyoruz. Bu hükmü, hepimiz eJbhiiği etsek bUe kaldı- ramayız. Böyle demokratik bir anayasa- mız var. 1950'de Demokrat Parti, daha hürriyetçi, daha özgürlük- çü bir Türkiye kampanyası ile CHP önünde başanlı oldu. Biz, I.ondra'da. ABD'de, Paris'te olan özgürlükleri isteyen parti olacağız. Baalanrun yazdığı gibi marjinal parti biz değüiz, diğer partiler marjinal olacak." Gül, "24. madde konusunu sonra ele alalurT önerisine inan- malannın zarannı gördüklerini savunarak direnmeleri durumun- da anayasa değişikliğinin çıkma- za gireceğinin ortaya çıktığını söyledi. Gül, bir soru üzerine, "24. madde kalkarsa hiçbir şey ol- maz. Memura sendikal hak veri- lirse hiçbir şey ohnaz. Türkiye'de köprünün altından çok sular geçmiştir"dedi. Gül, anayasanın 68. madde- sindeki "laiklik" sözcüğünün çı- kanlması yönündeki önergeleri ile ilgili bir soruyu, "Yeni bir izah, yeni bir cûmle kunılması için verdik" diye yamtladı. DSP lideri Bülent Ecevit, siyaseti ve bölgesel gelişmeleri Cumhuriyet'e değerlendirdi: Türkiye, emperyaliztnin bekçisi BÜLENT SARIOĞLU ANKARA - DSP Genel Baş- kanı Bülent Ecevit "milJet irade- si"nın TBMM'de dogru olarak yansıtılmadığını vurgulayarak 1991 yılında kurulan ve birçok parçaya aynlan parlamentonun toplumdaki zihniyet değişikliği- ni yakalayamadığını söyledi. 1980 Anayasası'na "sığma- yan"toplumun, "kıra döke de ol- sa"kendi özgürlüğünü genişletti- ğini kaydeden Ecevit, sokağa hâkim olamayan devletin küçük düşürüldüğünü söyledi. Ecevit, bölgesinden aldığı güçle dışan- ya açılmak yerine, dışardan aldı- ğı güçle bölgesine yabancılaşan Türkiye'nin, "emperyalizmin sı- nır bekçisi"konumuna düştüğünü söyledi. DSP lideri. Başbakan Tansu Çiller'in, Avrupa Birli- ği'ne girişi "siyasi pres- tij" olarak sunması nede- niyle Türk hükümetinin bu alandaki geniş pazar- lık gücünü kullanamadı- ğını kayderti. DSP lideri Ecevit'in. Cumhuriyet'in sorulan- na verdiği yanıtlar şöyle: - Siyasette ve toplum- sal gelişmedeki bkanıklı- ğuı nedeni sizce nedir? - Dünya ve özellikle Türk toplumu çok hızla değişiyor. Bundan 4 yıl önce tabu sayılan şeyler serbestçe tartışılıyor. Arada o yüzden hapse gidenler de oluyor. ama her ülkede özgürlüğün bir bedeli olmuştur. Bu bedel bazen ağır, bazen hafif olur. Ama bunlar açıkta tartışılıyor. Yani tabu kalmadı. Millet iradesi, Millet Mecli- si'nde doğru olarak yansıtılmı- yor. Bu, başlı başına önemli bir etken. 1995'in Türkiyesi, 1991 "in Türkiyesi değil. Son ge- nel seçimlerin ardından 4 yıla yakın süre geçti. 1995'in Mecli- si de, 1991'de sandıktan çıkan Meclis değil. 1991'de sandıktan 5 parti çıkmış, bugün Meclis'te 10 parti var. Bu 10 parti nereden çıkmış. Hangi yetkiyi alarak, hangi se- çim sına\nndan geçerek gelmiş. O partileri kötülemek için söyle- miyorum; çaresizlikten. seçim sisteminin adaletsizliğı yüzün- den, millet iradesi çarpıtılarak Meclis'e yansımış. Meclis'te se- çim sınavından geçmeyen parti- ler ortaya çıkıp duruyor. Millet Meclisi. millet iradesinden uzaklaşmış oluyor son 4 yıl için- de. Meclis kendi içinde bölündü, ama toplumdaki zihniyet deği- şikliğini yakalayamadı. Buna ça- re olarak 450 milletvekili sayısı 600'e çıkanlmak isteniyor. Bu neyin çaresi olacak? tlle sayıyı arttıracaksanız, bari senatoyu kurun da yasalar süzgeçten geç- sin. Türkiye, 12 yıldır hâlâ askeri yönetimin dayattığı anayasa ile yönetiliyor. "Ben kefüim"diyen Sayın EvTen bile artık, "Bu ana- yasa değişmelidir" diyor. ama anayasa değişemiyor. Buna kar- şılık anayasa deliniyor. Toplum, diye bir şey kalmıyor. Bazen tepki olarak aşın kullanıldığı oluyor devlet otoritesinin, ama genelde gitgide kullanılmaz hale geliyor. Devletin küçültülmesin- den bahsediliyor, aslında devlet küçülmüyor, küçük düşüyor. 'RP duşflşe başladı' - Refah Partisi'nin yükselişi sizce hâlâ sürûyor mu? -Refah'm oylan kesin en yük- sek noktaya vardı. Zaten RP'nin oylarındaki artışın dincilikle, dindarlıkla fazla ilgisi yok. ANAP, DYP, SHP (CHP) 12 yıl ülkeyi idare etmeye çalışmışlar, yüzlerine gözlerine bulaştırmış- lar. RP'de artık düşüş eğilimi o kadar iyi. Ama seçimin de doğru dürüst bir seçim kanunuy- la yapılması gerekir. Yürürlükte- ki seçim sistemini hep eleştirdik. En büyük zarannı gören de biz- dik. Şimdi yürürlükteki sistem DSP'nin işine yanyor, ama yine karşı çıkıyoruz. Çünkü rejımı engelliyor. Milletle, Millet Mec- lisi iradesini koparıyor. Onun için eski tavnmızı, "Artık güç- lendik, barajlan aşanz" diye de- ğiştirmiyoruz. Fakat DYP ve ANAP çok daha sakıncalı çö- zümler peşindeler. Türkiye bir çoğulcu arayış sürecinde, onlar "İki turlu seçim sistemi getire- lim, dar bölge getirelim, sadece iki parti Meclis'e girsin" hava- sındalar. Bu hem büyük bir ku- kıra döke de olsa kendi özgürlü- ğünü kendisi genişleriyor. Medya, 4 yıl önceki medya değil. Aczmendi mollası kılıİclı kimse televizyona çıkıp ileri geri eleştirebiliyor. Kanuna uyar uy- maz, ama bazı şeyler kanuna uy- madan, anayasayı delerek de ol- sa. özgürce ifade edilir hale gel- di. Kamu görevlileri, doktorlar, hâkimler, üniversite hocaları, yasaklan çiğneyerek 10 binlerce kişiyi toplayıp sokaklara dökebi- liyor. Anayasa delik deşik; çün- kü 1990'lann toplumu, 1980'le- rin anayasasına sığmıyor. Hiçbir konuda sığmıyor. Bu durumda devlet sokağa hâkim olamıyor. Devletin inanılırlığı, hatta işlevi ortadan kalkmış oluyor. Oysa en demokratik ülke bile devletsiz yapamaz. Ama devlet otoritesi başladı Dindar çevrelerden açık tepkiler gelmeye başladı. Dine ağırlık veren kesimde de RP'den huzursuzluk artıyor. Bazıları onu yeteri kadar lslamcı bulmu- yor; bazılan da çağdaş bulmu- yor. ANAP'ınlafldikanl^ışı" - Bir dönem ANAP lideri Me- sut Yılmaz'la birbirinize sıcak mesajlannız oldu. Olası bir er- ken seçim sonucunda ANAP- DSP koalisyonu görünürse buna yanaşır nusuuz? - Seçımden sonra ne olacağı, o zaman ortaya çıkacak tabloya göre kararlaştırılır. ANAP, dış politika açısından bize yakınlık gösteriyor, ama ANAP'lılann demokrasi ve laiklık anlayışıyla ne kadar bağdaşınz bilemiyo- rum. Seçim ne kadar erken olsa tuplaşma getirir hem de siyasal etkinliği Meclis'in dışına itmiş olur. - Türkiye'nin kendi bölgesin- deki sorunlara yaklaşunını nasd değerlendiriyorsunuz? - Bir ülke, önce kendi bölge- sinde bir dostluk ve güven çem- beri oluşturmak zorundadır. Kendi komşulanndan alacağı güçle, dışarıya etkin biçimde açılabilir. Bunun çok başanlı uy- gulaması, 1920-30'larda görül- dü. O günlerin Türkiyesi, 13-14 milyon nüfuslu, savaş yorgunu, ekonomi, sanayi diye bir şey yok, ordumuz teçhizat bakımın- dan son derece zayıf, ama o dö- nemde Türkiye bölgenin önder ülkesi. Bir yandan Balkan Pak- tı'yla Balkanlar'da bırlik hareke- tine öncülük edıyor; bir yandan Sadabat Paktı'yla Ortadoğu ve Asya'da birleşiyor. SSCB ile ideolojisinden etkılenmeden çok iyi ilişkiler kuruyor. Kurtuluş Savaşı'nın acılannı bir yana bı- rakıp Yunanistan ile şimdi ta- hayyül edilemeyecek kadar sı- cak ilişkiler kuruyor. Bir yandan da emperyalizme karşı mücade- lenin öncülüğünü yaparak doğu ve güney ülkelerinin desteğini sağlıyor ve bunlardan aldığı güçle batıya açılıyor. Şimdi tersi oldu. Emperyalizme bekçilik Türkiye, dışandan aldığı güç- le bölgesinde güvenliğini sağla- ma sürecine girdi ve giderek bölgesine yabancılaştı. Eskiden emperyalizme karşı mücadele- nin öncülüğünü yaparken emperyalizmin bu bölgede- ki sınır bekçisi görünümüne girdi. Bir ülkenin bütün komşulanyla ipleri kopar- ması anormal bir şey. Bir tek Irak'la iyi ilişkilerimiz vardı, onu da kendiliğinden kopardık. Şimdi Suriye, Iran, Rusya. Yunanistan'a bakarsak, husumet çembe- riyle çevriliyiz. Türkiye'nin inisiyatifi ele alıp tehditle falan değil, ama birtakım yaptınmlar uygulayarak bir dostluk ilişkisini, haklann- dan fedakârlıkta bulunmak- sızın oluşturması lazım. - Avrupa'nın, Türldye'yi son dönemde bu kadar sı- kıştırmasını neye bağlıyor- sunuz? - Batı, Türkiye'nin kendi güvenliği açısından artık fazla önemi kalmadığını düşünerek Türkiye'yi dışlamaya kalkıştı. İnsan haklan ihlallerinin çok da- ha fazla olduğu dönemde bile Türkiye'nin Avrapalılığını tartış- mıyordu baü. Darbe döneminde bile Avrupa Konseyi Parlamen- terler Asamblesi'nden kovmaya kalkışmamışlardı. Gitgide başka açılardan Türkiye'nin Batı için önemi yeniden artmaya başladı. Jeopolitik konumu son derece önemli. Özellikle Avrasyalaş.ma sürecinde. Şimdi Kafkasya'da petrol anlamında yeni bir Körfez ortaya çıkıyor. Türkiye, bu iki körfezin ortasında. Hem bir Bal- kan ve Avrupa ülkesi hem bir Akdeniz. Ortadoğu, Asya ve Kafkasya ülkesi. GSTAAD* — SAANENLAI Insıder Tıp for mountaın holıdays Discover a different summer holiday Sıvas davası dosyası, gerekçeli kararla birlikte dün Yargıtay'a gönderildi: Eylemcfler tesadüfen toplandı For Informatıon: Touna Office Gstaad-Saanenland. 3780 Gstaad Phone: +41/30/8 81 81. Fax ~»1 30/8 81 33 f Gerekçeli kararda, Madımak Oteli'ni yakan eylemcilerin "tesadüfen" bir araya geldiği savunuldu. Emniyetin, Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne (DGM) ilettiğı raporlarda, Türkiye genelinde ve Sıvas'ta eylem yapabilecek düzeyde geniş çaplı radikal dinci örgüt bulunmadığı, bu nedenle sanıklann "örgütlü eyleme' kalkışmış sayılmayacaklan savunuldu. EVİNGÖKTAŞ 68 yıllık meslek yaşamı boyunca mesleğimize ve meslektaşlanmıza yaptığı katkılarla sevginin ve saygının örneği olan, Odamızın 1964-1969 yıllan Başkanı EŞREF ÖZAND'ı yitirdik. Anısı yolumuzu aydınlatacaktır. İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI ÎSTANBUL ŞUBESİ ANKARA - Sıvas'ta 37 kişinin yakılarak öl- dürülmesi olayının ardından açılan 124 sanıklı davanın gerekçeli karan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıhğı'na gönderildi. Gerekçeli kararda, il genelinde radikal dinci bir terör örgütünün varlığına raslanmadığı, Madımak Oteli'nin ya- kılmasıyla sonuçlanan eyleme katılanlann "te- sadüfen" bir araya geldıği savunuldu. Emniyet makamlannm da Devlet Güvenlik Mahkeme- si'ne (DGM) ilettiği raporlarda, Türkiye gene- linde ve Sıvas'ta eylem yapabilecek düzeyde geniş çaplı radikal dinci örgüt bulunmadığı, bu nedenle sanıklann "örgütlü eyleme'' kalkışmış sayılamayacaklan iddia edildi. Davayla ilgili dosyalar, Ankara 1 No'lu Dev- let Güvenlik Mahkemesi heyetinin hazırladığı 470 sayfalık gerekçeli kararla birlikte, önceki gün Yargıtay Başsavcıhğı'na gönderildi. Baş- savcılığın, gelecek hafta içinde davayı incele- meye alacağı ve hazırlayacağı tebligname ile birlikte, dosyayı ilgili daireye havale edeceği bildirildi. DGM heyeti, 26 Aralık 1994 günü verdiği kararla Sıvas'ta devlete ve laik düzene yönelik şeriat istemli bir kalkışma olmadığını, olayla- nn baş sonımlusunun yazar Aziz Nesin olduğu- nu vurgulayarak 86 sanığı 2 ile 15 yıl arasında değişen hapis cezalanna çarptırmış, 37 sanık için beraat, 12 sanık için de tahliye karan ver- mişti. DGM'nin gerekçeli karannda, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sıvas Emniyet Müdürlü- ğu'nden gelen bilgi ve raporlann önemli ölçü- de etkili olduğu saptandı. Emniyet Genel Mü- dürlüğü ile Sıvas Emniyet Müdürlüğü yetkili- leri, mahkemenin isteği üzerine Türkiye'de aşı- n dinci ve radikal nitelikte örgütlerin bulunup bulunmadığı konusunda rapor hazırladılar. Mahkeme başkanlığına verilen yazılı ve sözlü bilgilerde, Türkiye genelinde ve Sıvas'ta eylem yapabilecek nitelikte aşın dinci radikal örgüt- lerin bulunmadığı bildirildi. Ankara DGM Başsavcıhğı ve müdahil avu- katlar tarafindan hazırlanan mütalaalarda ise Sıvas'ta devlete yönelik şeriatçı bir kalkışma- nın yaşandığı, bu nedenle sanıklann "idam ce- zası istemi" ile yargılanması gerektiği savunul- muştu. Gerekçeli kararda, Sıvas'ta devlete ve laik düzene karşı şeriat istemli bir kalkışma ol- madığı özellikle vurgulanırken bu nedenle sa- nıklar hakkında Türk Ceza Yasası'mn idam ce- zasını öngören 146. madddesi gereğince hü- küm kurulamayacağı belirtildi. Gerekçeli kararda, Türk Ceza Yasası'nda, "Devlet kuvvetleri aleyhine cürümler" başlığı altmda düzenlenen 146. maddenin içeriği ile ilgili çeşitli yorumlara, akademik ve doktriner görüşler ile Yargıtay içtihatlanna yer verildi. Gerekçeli kararda, şunlar kaydedildi: "Davanın mahkememizdeki yargılama aşa- masında Emniyet G«nel Müdürlüğü'nden Tür- kiye çapında ve Sıvas ilinde 'Müslümanlar' adu bir örgütün bulunup bulunmadığı sorulmuş, gelen 13 Kasmı 1993 tarih ve 293698 sa>ıh ceva- bi yazıda. 'Müslümanlar' adı altmda faaliyet gösteren hertıangi bir örgütün bulunrnadığı be- firtilmiştir. Şeriatçı örgüt bulunamadı Sıvas Emniyet Müdürlüğü Terörle Müca- dele Şubesi Müdürü ve diğer emniyet görev- lileri, Sıvas ilinde faaliyet gösteren herhangi bir dinci örgütün bulunmadığını beyan et- mişlerdir. Yapılan hazırlık soruşturması ve son soruşturmada hiçbir sanık yasadısı din- ci bir örgüt üyesi olduğunu beyan etmemiş- tir." Gerekçeli kararda, Sıvas ili genelinde Hiz- bullah, Islami Hareket ve tslami Cihad gibi ör- gütlerin faaliyette bulunduklanna ilişkin bilgi olmadığı, bu nedenle Türk Ceza Yasası'mn 146. maddesinin ifalali için birinci koşul olan "örgütiü eytem''in gerçekleşmediği kaydedildi. Kararda, şöyle dendi: "Ceza Hukuku öğretisin- de ve uygulamasmda da kabul edildiği gibi, te- sadüfi ihtünale dayanan uygunluk söz konusu olamaz, varsayıma dayata olarak suçlama yapı- lamaz ve cezai sorumluluk getirilemez. Bu açı- dandır ki TCK'nin 146. maddesinin uygulana- bilmesi için somut, belirgin ve muhakkak zarar tehUkesi yaratacak örgütün varhğunn kesin ola- rak tespiti gerekirken bazı sloganlann varuğın- dan bahsederek örgütün var olduğunu iddia et- mek, şüphecilikten öteye delil değeri bulunma- yan iddialardan ibaret kalacaktır." CUMARTESİ YAZDLARI ATAOL BEHRAMOĞLU Olağandışı Bir Tablo ve Olağandışı Öyküsü Halil Şerrf Paşa Osmanlı Devleti'nin Petersburg elçisi. Gustav Courbet geçen yüzyıl Fransrz res- minin ve bütün resim tarihinin en büyük ustalanvj,- dan. Jacques Lacan, çağdaş Fransa'da psikiyat- rinin en ünlü adı. Bu üç ad, bu üç insan arasında nasıl bir ilişki olabilir? Fakat hayat, garip ilişkilerie doludur... ••• Halil Şerif Paşa başanlı bir elçi miydi bilmiyo- rum. Hayatı hakkında fazlaca bir bilgim de yok. Fakat sanıyorum ki bu hayatı merak etmekte, Halil Şerif Paşa'yı yakından tanımakta gecikmeyeceğiz. Şimdi anlatacaklanmdan ötürü. ••• Halil Şerif Paşa, Osmanlı Devleti'nin Petersburg elçiliğinden sonra (1861), babası Mısırlı Bûyük Şerif Paşa'nın muazzam servetini yemek ve ku- mar merakını tatmin etmek için Paris'e yerieşmiş. (1875 ve 77 yıllarında iki kez de Osmanlı Devieti'ni Paris Büyükelçisi olarak temsil edecektir.) Tablo koleksiyonculuğuna merakı Paris'te mi başladı, bilgim yok. Fakat Courbet'den resimler satın al- ması beğeni düzeyinin hiç de düşük olmadığını gösteriyor... Gerçi, anlaşılan, tek yönlü bir beğeni bu: Courbet'nin önce "Yıkanan Kadınlar"m\ saün alıyor, sonra büyük ressama bir sevicilik sahnesi olan "Uyuyan Kadınlar"\ ısmarlıyor, sonra da yazı- mızın konusu olan tabloyu: "Dünyanın Kökeni'ni... ••• Halil Şerif Paşa tarafindan Coubet'ye 1866'da yaptınlan tablo, bir süre paşanın tuvalet odasında, yeşil bir örtü arkasında muhafaza edilmiş. Çok de- ğil iki yıl sonra, 1868'de, Halil Şerif Paşa'nın tablo koleksiyonu (herhalde kumar borçlan nedeniyle) satışa çıkanldığında, "Dünyanın Kökeni" La Nar- de'lı bir antikacı tarafindan satın alınmış. Sonra Bernheim-Jeune Galerisi tabloyu satın almış ve bu galeride tablo, kârlı bir şato manzarasıyla maske- lenerek sergilenmiş... Daha sonra Baron Franço- is de Hatvany tarafindan satın alınarak yüzyıl ka- dar Budapeşte'de ortadan kaybolmuş. Paris'te tekrar ortaya çıkışının tarihi 1955 ve bu kez ünlü psikiyatrist Lacan'ın malı olarak... Lacan, ressam arkadaşı A. Masson'dan, aynı büyüklükte bir tu- val istemiş, arkasında "Dünyanın Kökeni"n\ gizle- mek için... ••• Ctourbet'nin "Grano' Pa/a/s"de 1977'deki "tüm- yapıtlar"\ sergisinde "Dünyanın Kökeni" yer alma- mış... 1994'te, kapak resmi bu tablo olduğu için Fransa'nın iki kentinde polis, kitapçı vitrinlerinden bir romanı kaldırtmış... Ve yapılışından yaklaşık bir buçuk yüzyıl sonra, olağandışı öyküsü olan bu olağandışı Courbet tablosu, yargı karanyla, 26 ha- ziran pazartesi günü Orsay Müzesi'nde izleyici önüne çıkıyor... ••• Birkaç gündür Paris'teyim. Yukarıdaki öyküyü de Le Monde'daki bir yazıdan özetledim. (Le Monde yazan, Halil Şerif Paşa'dan Halil Bey ola- rak söz ediyor.) Yazık ki 26 hazirandan önce Türki- ye'ye dönmüş olacağım. Oysa sırf bu açıltşta bu- lunabilmek, bu "tarihi" gösteriyi kaçırmamak için burada olmak isterdim... ••• Osmanlı Devleti'nin Petersburg elçisi Halil Şerif Paşa'nın ünlü Fransız ressamı Gustav Coubet'ye ısmariadığı ve son sahipleri ünlü Fransız psikiyat- risti Jacques Lacan'ın vârisleri iken birkaç gün sonra Paris Orsay Müzesi'nde özel bir cam muha- faza arkasında ve özel bir muhafızla (yapılışından yaklaşık bir buçuk yüzyıl sonra) izleyici önüne çı- kacak olan (46 santimetre boyunda, 55 santimetre enindeki) boyutlan pek de büyük olmayan bu ola- ğandışı tabloda, yakın plandan, bir kadın karnı ve cinsel organı görülmekteymiş... (Sözünü ettiğim yazıda başka aynntılar da var: Karnının ve cinsel organının resmi yapılan kadının, ressam VVhist- ler'in metresi, "güzel Iriandalı" diye tanınan Jo ol- duğu belirtiliyor ve tablodaki cinsel organ "kahve- rengi-kızıl san" sözleriyle niteleniyor... ••• Paris, belediye seçimlerinin ve 21 hazirandaki müzik bayramının heyecanlanndan sonra, belli ki bir süre de 26 hazirandaki olağandışı gösterinin heyecanıyla çalkalanacak... Halil Şerif Paşa'nın Courbet'ye ısmariayıp yap- tırdığı tablo ikinci bir Mona üza olmaya aday gö- rünüyor... Belli ki sırf "Dünyanın Kökeni"r\'\ göre- bilmek için dünyanın birçok yerinden gelecek olan meraklılar Orsay Müzesi önünde kuyruklar oluşturacaklar... 46x55 santimetre boyutlanndaki bu tablo Fran- sa'ya ve konuyla ilgili endüstriye akıl almaz ser- vetler kazandıracak... Ve belki bu arada, Osmanlı Devleti'nin Petersburg (ve daha sonra Paris) elçisi Halil Şerif Paşa'nın (ve dolayısıyla biz Türft"lerin) sanatla olan ilişkisinden de bir nebze söz edile- cek... Züğürt tesellisi gibi de olsa, hoş bir duygu... TYS 1. Sanat Günleri İçin Duyuru ve Çağn: 26 haziran pazartesi ve 27 haziran salı akşamı Açık- hava Tiyatrosu'ndaki dayanışma konserlerimize tüm üyelerimizin, yazar arkadaşlanmızın, sanatçı dostlanmızın; sanata, demokrasiye, düşünce ve anlatım özgüriüğüne evet diyen herkesin desteği- ni, büyük katılımını bekliyoruz... Pazartesi günü Yeni Türkü'nün gençlere yönelik dinletisinin yanı sıra üyemiz ve arkadaşımız Zütfü LJvaneli de en çok sevilen parçalarından birkaçıyla gecemize destek olacak... Birsen Tezer, Ruşen Avşar, Grup Laçin pa- zartesi gecemizde yer alacak. Salı gecesi Leman Sam ve Edip Akbayram dinletilerini, Tuncel Kurtiz'i, Genco Erkal'ı, yine Birsen Tezer ve Ru- şen Avşar'ı izleyeceğiz. Gülten Akın ilk geceye, Arif Damar ikinci geceye şiirieriyle katılacaklar. İlk gecemizi Nurseli Idiz, ikinci gecemizi Müjdat Gezen sunacak... Tüm sanatçı, yazar arkadaşlanmıza şimdiden yürekten teşekkürler... Sevgili Aziz Nesin, umu- yoruz ve diliyoruz ki, sağlığına kavuşmuş olarak aramızda olacak. Yaptığımız, yapabileceğimiz acemilikler için de şimdiden bütün dostlanmızdan özür diliyoruz...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle