Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 HAZİRAN 1995 CUMARTESİ
HABERLER
Rektörhik
tartışması
• ANKARA (Cumhuriyet
Bûrosu)- t.O. Rektörlüğü
hakkında uzun süredir
yürütülen hukuksal
tartışma sona erdi ve Prof.
Dr. Bülent Berkarda'nın
rektörlük görevine devam
etmesinin önünde engel
kalmadı. Demiroğlu'nun
YÖK tarafindan görevden
alınmasinı usulsüz bulan 8.
Daire, görevine iadesini
kararlaştırmıştı. YÖK bu
karara itiraz ederek, Dava
Daireleri Genel
Kurulu'ndan yürütmenin
durdurulmasını istemişti.
YÖK'ûn başvurusunu
karara bağlayan Danıştay
Dava Daireleri Genel
Kurulu, itirazı yerinde
bularak 8. Daire'nin
karannı bozdu.
TTBBÜyük
Kongresi
• ANKARA (Cumhuriyet
Bûrosu) - Türk Tabipleri
Birliği 43. Büyük
Kongresi, bugün
toplanıyor. Toplantının
gündeminde, insan haklan
ve demokrasi, sağlıkta
özelleştirme ve kamu
sağlık hizmetlerinin devlet
eliyle çökertilmesi,
pratisyen hekimlik ve
istihdam ile örgûtsel
öncelikler yer alıyor.
Anayasa Mahkemesi
Salonu'nda saat 10.00'da
başlayacak olan ve yann
sona erecek kongreye 51
tabip odasmın temsilcileri
katılacak.
Güneydoğu'da
operasyon
• DtYARBAKIR(AA)-
Güneydoğu'da sürdüriilen
operasyonlar sırasında 3
teröristin ölü ele
geçirildiği bildirildi.
OHAL Valiliği'nden
yapılan açıklamaya göre
PKK'ye karşı yapılan
operasyonlar sırasında
çıkan çatışmalarda
Bingöl'ün Genç ilçesine
ba|h Döşekkaya
bölgesinde iki, Şırnak
yakınlanndaki Düğün
Dağı'nda da bir terörist ölü
olarak ele geçirildi.
Tunceli'nin Ovacık ve
Mazgirt ilçelerinde biri üst
dûzey sonimlusu üç,
Bitlis'in Tatvan, Sirrt'in
Pervari ve Hakkâri'nin
Şemdinli ilçelerinde de
birer olmak üzere toplam 6
terörist güvenlik
kuvvetlerine
teslim oldu.
Anne, çocuğunu
oMurduve
tatiharetti
• tstanbul Haber Servisi -
Haseki "de dün akşam
meydana gelen olayda bir
anne, iki aylık bebeğini.
biberonuna koyduğu ilaçla
zehirledikten sonra hap
alarak intiharetti.
Şehremini Haseki
Samipaşa Sokak 20/4
numarada oturan 29
yaşmdaki anne Canan Şak
ile iki aylık oğlu Ümit Şak,
dün akşam saatlerinde
evlerinde ölü olarak
bulundu. Yetkililer,
annenın çocuğunu
biberonuna zehirli ilaç
koyarak öldürdükten sonra
hap alarak intihar ettiğini
belirttiler.
Anayasa değişiklikleri çalışmalannı 24. madde tartışmalanyla tıkıyor
RP'nin boy hedefi laiklikANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - RP, anayasa değişikliği öne-
risi görüşmelerini, laiklikle ilgili
24. madde tartışmalanyla tıka-
ma çabasını sürdürüyor. RP, "la-
iklik'' sözcüğünün anayasanm
çeşitli maddelerinden çıkanlma-
sı için değişiklik önergeleri ve-
rirken Genel Başkan Yardımcısı
Kayseri Milletvekili Abdullah
Gül, referandumdan çekinme-
diklerini ve referandumu "laik-
antflaik" bazına oturtmayacakla-
nnı söyledi.
Anayasa değişikliği önerisi
görüşmeleri sırasında "devletin
sosyaL ekonomik, siyasi veya hu-
kuki temel düzeninin kısmen de
olsa din kurallanna dayandınla-
mayacagına" ilışkin 24. madde
gündemden ınmedi. Değişiklik
paketinin anayasanın "Başlan-
grç" bölümünün değiştirilmesine
ilişkin ilk maddesi görüşülürken
ANAP, 24. maddenin son fikra-
sının ilk bölümünün başlangıç
maddesine taşınması, son bölü-
münün ise tümden çıkarılması
için önerge verdi. RP de son fik-
ranın tümüyle çıkarılması yö-
nünde önergeler verdi.
RP önergesine ret
RP, önceki gün de siyasi parti-
lerin program ve tüzüklerindeki
"Laik cumhuriyet Okesine aykın
oiamaz" tümcesinin "İnanç ser-
bestliği ve cumhuriyet ilkelerine
aykın olamaz" olarak değıştinl-
mesini önerdi. Ûnerge, ezici bir
çoğunlukla reddedilirken
TBMM Başkanvekili Kamer
Genç, "Laik cumhuriyeti kaldır-
mak istiyorlar. Bu önerge de
onun açık kanıü" dedi.
RP'liler, 60 ihtilalinden sonra
suçsuz insanlann CHP'lilerin şi-
kâyeti üzerine hapislere atıldığı-
nı söylerken CHP Grup Başkan-
vekili Abdülkadir Ateş. "Eğer
Atatürk'ün kurduğu CHP ve
onun önderliğüıde gerçekleştiri-
len bir Kurtuluş Savaşı olmasay-
dı, acaba siz bu kürsüdcn sakalı-
nızı uzata uzata konuşabtlir miy-
diniz?" dedi.
RP Genel Başkan Yardımcısı
Abdullah Gül, dün parlemento-
da düzenlediği basın toplantısın-
da, "Asd özgüriük sağlayacak 24.
madde değişiklik paketi dışında
tutuldu. TCK'nin 163. maddesi-
ni alkışlarla kaldıranlar, bu kez
aynı cümlelerle anayasada yer
alan hükümleri kaldırmama te-
zatı ile karşı karşıyalar" dedi.
Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Görünen odur ki, anayasa
değişikliği paketi referanduma
gidecek. Biz, bundan memnu-
nuz. Referandum kampanvasını
laik-antilaik bazına oturtmaya-
cağız. Laikliğin yanhş tarif edU-
diğini söylüyoruz. Bu hükmü,
hepimiz eJbhiiği etsek bUe kaldı-
ramayız.
Böyle demokratik bir anayasa-
mız var. 1950'de Demokrat Parti,
daha hürriyetçi, daha özgürlük-
çü bir Türkiye kampanyası ile
CHP önünde başanlı oldu. Biz,
I.ondra'da. ABD'de, Paris'te
olan özgürlükleri isteyen parti
olacağız. Baalanrun yazdığı gibi
marjinal parti biz değüiz, diğer
partiler marjinal olacak."
Gül, "24. madde konusunu
sonra ele alalurT önerisine inan-
malannın zarannı gördüklerini
savunarak direnmeleri durumun-
da anayasa değişikliğinin çıkma-
za gireceğinin ortaya çıktığını
söyledi.
Gül, bir soru üzerine, "24.
madde kalkarsa hiçbir şey ol-
maz. Memura sendikal hak veri-
lirse hiçbir şey ohnaz. Türkiye'de
köprünün altından çok sular
geçmiştir"dedi.
Gül, anayasanın 68. madde-
sindeki "laiklik" sözcüğünün çı-
kanlması yönündeki önergeleri
ile ilgili bir soruyu, "Yeni bir
izah, yeni bir cûmle kunılması
için verdik" diye yamtladı.
DSP lideri Bülent Ecevit, siyaseti ve bölgesel gelişmeleri Cumhuriyet'e değerlendirdi:
Türkiye, emperyaliztnin bekçisi
BÜLENT SARIOĞLU
ANKARA - DSP Genel Baş-
kanı Bülent Ecevit "milJet irade-
si"nın TBMM'de dogru olarak
yansıtılmadığını vurgulayarak
1991 yılında kurulan ve birçok
parçaya aynlan parlamentonun
toplumdaki zihniyet değişikliği-
ni yakalayamadığını söyledi.
1980 Anayasası'na "sığma-
yan"toplumun, "kıra döke de ol-
sa"kendi özgürlüğünü genişletti-
ğini kaydeden Ecevit, sokağa
hâkim olamayan devletin küçük
düşürüldüğünü söyledi. Ecevit,
bölgesinden aldığı güçle dışan-
ya açılmak yerine, dışardan aldı-
ğı güçle bölgesine yabancılaşan
Türkiye'nin, "emperyalizmin sı-
nır bekçisi"konumuna
düştüğünü söyledi. DSP
lideri. Başbakan Tansu
Çiller'in, Avrupa Birli-
ği'ne girişi "siyasi pres-
tij" olarak sunması nede-
niyle Türk hükümetinin
bu alandaki geniş pazar-
lık gücünü kullanamadı-
ğını kayderti.
DSP lideri Ecevit'in.
Cumhuriyet'in sorulan-
na verdiği yanıtlar şöyle:
- Siyasette ve toplum-
sal gelişmedeki bkanıklı-
ğuı nedeni sizce nedir?
- Dünya ve özellikle
Türk toplumu çok hızla
değişiyor. Bundan 4 yıl
önce tabu sayılan şeyler
serbestçe tartışılıyor.
Arada o yüzden hapse
gidenler de oluyor. ama
her ülkede özgürlüğün
bir bedeli olmuştur. Bu bedel
bazen ağır, bazen hafif olur.
Ama bunlar açıkta tartışılıyor.
Yani tabu kalmadı.
Millet iradesi, Millet Mecli-
si'nde doğru olarak yansıtılmı-
yor. Bu, başlı başına önemli bir
etken. 1995'in Türkiyesi,
1991 "in Türkiyesi değil. Son ge-
nel seçimlerin ardından 4 yıla
yakın süre geçti. 1995'in Mecli-
si de, 1991'de sandıktan çıkan
Meclis değil. 1991'de sandıktan
5 parti çıkmış, bugün Meclis'te
10 parti var.
Bu 10 parti nereden çıkmış.
Hangi yetkiyi alarak, hangi se-
çim sına\nndan geçerek gelmiş.
O partileri kötülemek için söyle-
miyorum; çaresizlikten. seçim
sisteminin adaletsizliğı yüzün-
den, millet iradesi çarpıtılarak
Meclis'e yansımış. Meclis'te se-
çim sınavından geçmeyen parti-
ler ortaya çıkıp duruyor. Millet
Meclisi. millet iradesinden
uzaklaşmış oluyor son 4 yıl için-
de. Meclis kendi içinde bölündü,
ama toplumdaki zihniyet deği-
şikliğini yakalayamadı. Buna ça-
re olarak 450 milletvekili sayısı
600'e çıkanlmak isteniyor. Bu
neyin çaresi olacak? tlle sayıyı
arttıracaksanız, bari senatoyu
kurun da yasalar süzgeçten geç-
sin.
Türkiye, 12 yıldır hâlâ askeri
yönetimin dayattığı anayasa ile
yönetiliyor. "Ben kefüim"diyen
Sayın EvTen bile artık, "Bu ana-
yasa değişmelidir" diyor. ama
anayasa değişemiyor. Buna kar-
şılık anayasa deliniyor. Toplum,
diye bir şey kalmıyor. Bazen
tepki olarak aşın kullanıldığı
oluyor devlet otoritesinin, ama
genelde gitgide kullanılmaz hale
geliyor. Devletin küçültülmesin-
den bahsediliyor, aslında devlet
küçülmüyor, küçük düşüyor.
'RP duşflşe başladı'
- Refah Partisi'nin yükselişi
sizce hâlâ sürûyor mu?
-Refah'm oylan kesin en yük-
sek noktaya vardı. Zaten RP'nin
oylarındaki artışın dincilikle,
dindarlıkla fazla ilgisi yok.
ANAP, DYP, SHP (CHP) 12 yıl
ülkeyi idare etmeye çalışmışlar,
yüzlerine gözlerine bulaştırmış-
lar. RP'de artık düşüş eğilimi
o kadar iyi. Ama seçimin de
doğru dürüst bir seçim kanunuy-
la yapılması gerekir. Yürürlükte-
ki seçim sistemini hep eleştirdik.
En büyük zarannı gören de biz-
dik. Şimdi yürürlükteki sistem
DSP'nin işine yanyor, ama yine
karşı çıkıyoruz. Çünkü rejımı
engelliyor. Milletle, Millet Mec-
lisi iradesini koparıyor. Onun
için eski tavnmızı, "Artık güç-
lendik, barajlan aşanz" diye de-
ğiştirmiyoruz. Fakat DYP ve
ANAP çok daha sakıncalı çö-
zümler peşindeler. Türkiye bir
çoğulcu arayış sürecinde, onlar
"İki turlu seçim sistemi getire-
lim, dar bölge getirelim, sadece
iki parti Meclis'e girsin" hava-
sındalar. Bu hem büyük bir ku-
kıra döke de olsa kendi özgürlü-
ğünü kendisi genişleriyor.
Medya, 4 yıl önceki medya
değil. Aczmendi mollası kılıİclı
kimse televizyona çıkıp ileri geri
eleştirebiliyor. Kanuna uyar uy-
maz, ama bazı şeyler kanuna uy-
madan, anayasayı delerek de ol-
sa. özgürce ifade edilir hale gel-
di.
Kamu görevlileri, doktorlar,
hâkimler, üniversite hocaları,
yasaklan çiğneyerek 10 binlerce
kişiyi toplayıp sokaklara dökebi-
liyor. Anayasa delik deşik; çün-
kü 1990'lann toplumu, 1980'le-
rin anayasasına sığmıyor. Hiçbir
konuda sığmıyor. Bu durumda
devlet sokağa hâkim olamıyor.
Devletin inanılırlığı, hatta işlevi
ortadan kalkmış oluyor. Oysa en
demokratik ülke bile devletsiz
yapamaz. Ama devlet otoritesi
başladı Dindar çevrelerden açık
tepkiler gelmeye başladı. Dine
ağırlık veren kesimde de RP'den
huzursuzluk artıyor. Bazıları
onu yeteri kadar lslamcı bulmu-
yor; bazılan da çağdaş bulmu-
yor.
ANAP'ınlafldikanl^ışı"
- Bir dönem ANAP lideri Me-
sut Yılmaz'la birbirinize sıcak
mesajlannız oldu. Olası bir er-
ken seçim sonucunda ANAP-
DSP koalisyonu görünürse buna
yanaşır nusuuz?
- Seçımden sonra ne olacağı,
o zaman ortaya çıkacak tabloya
göre kararlaştırılır. ANAP, dış
politika açısından bize yakınlık
gösteriyor, ama ANAP'lılann
demokrasi ve laiklık anlayışıyla
ne kadar bağdaşınz bilemiyo-
rum. Seçim ne kadar erken olsa
tuplaşma getirir hem de siyasal
etkinliği Meclis'in dışına itmiş
olur.
- Türkiye'nin kendi bölgesin-
deki sorunlara yaklaşunını nasd
değerlendiriyorsunuz?
- Bir ülke, önce kendi bölge-
sinde bir dostluk ve güven çem-
beri oluşturmak zorundadır.
Kendi komşulanndan alacağı
güçle, dışarıya etkin biçimde
açılabilir. Bunun çok başanlı uy-
gulaması, 1920-30'larda görül-
dü. O günlerin Türkiyesi, 13-14
milyon nüfuslu, savaş yorgunu,
ekonomi, sanayi diye bir şey
yok, ordumuz teçhizat bakımın-
dan son derece zayıf, ama o dö-
nemde Türkiye bölgenin önder
ülkesi. Bir yandan Balkan Pak-
tı'yla Balkanlar'da bırlik hareke-
tine öncülük edıyor; bir yandan
Sadabat Paktı'yla Ortadoğu ve
Asya'da birleşiyor. SSCB ile
ideolojisinden etkılenmeden çok
iyi ilişkiler kuruyor. Kurtuluş
Savaşı'nın acılannı bir yana bı-
rakıp Yunanistan ile şimdi ta-
hayyül edilemeyecek kadar sı-
cak ilişkiler kuruyor. Bir yandan
da emperyalizme karşı mücade-
lenin öncülüğünü yaparak doğu
ve güney ülkelerinin desteğini
sağlıyor ve bunlardan aldığı
güçle batıya açılıyor. Şimdi tersi
oldu.
Emperyalizme bekçilik
Türkiye, dışandan aldığı güç-
le bölgesinde güvenliğini sağla-
ma sürecine girdi ve giderek
bölgesine yabancılaştı. Eskiden
emperyalizme karşı mücadele-
nin öncülüğünü yaparken
emperyalizmin bu bölgede-
ki sınır bekçisi görünümüne
girdi. Bir ülkenin bütün
komşulanyla ipleri kopar-
ması anormal bir şey. Bir
tek Irak'la iyi ilişkilerimiz
vardı, onu da kendiliğinden
kopardık. Şimdi Suriye,
Iran, Rusya. Yunanistan'a
bakarsak, husumet çembe-
riyle çevriliyiz. Türkiye'nin
inisiyatifi ele alıp tehditle
falan değil, ama birtakım
yaptınmlar uygulayarak bir
dostluk ilişkisini, haklann-
dan fedakârlıkta bulunmak-
sızın oluşturması lazım.
- Avrupa'nın, Türldye'yi
son dönemde bu kadar sı-
kıştırmasını neye bağlıyor-
sunuz?
- Batı, Türkiye'nin kendi
güvenliği açısından artık fazla
önemi kalmadığını düşünerek
Türkiye'yi dışlamaya kalkıştı.
İnsan haklan ihlallerinin çok da-
ha fazla olduğu dönemde bile
Türkiye'nin Avrapalılığını tartış-
mıyordu baü. Darbe döneminde
bile Avrupa Konseyi Parlamen-
terler Asamblesi'nden kovmaya
kalkışmamışlardı. Gitgide başka
açılardan Türkiye'nin Batı için
önemi yeniden artmaya başladı.
Jeopolitik konumu son derece
önemli. Özellikle Avrasyalaş.ma
sürecinde. Şimdi Kafkasya'da
petrol anlamında yeni bir Körfez
ortaya çıkıyor. Türkiye, bu iki
körfezin ortasında. Hem bir Bal-
kan ve Avrupa ülkesi hem bir
Akdeniz. Ortadoğu, Asya ve
Kafkasya ülkesi.
GSTAAD* —
SAANENLAI
Insıder Tıp for mountaın holıdays
Discover a different
summer holiday
Sıvas davası dosyası, gerekçeli kararla birlikte dün Yargıtay'a gönderildi:
Eylemcfler tesadüfen toplandı
For Informatıon: Touna Office Gstaad-Saanenland. 3780 Gstaad
Phone: +41/30/8 81 81. Fax ~»1 30/8 81 33 f
Gerekçeli kararda, Madımak Oteli'ni yakan eylemcilerin "tesadüfen" bir
araya geldiği savunuldu. Emniyetin, Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne (DGM)
ilettiğı raporlarda, Türkiye genelinde ve Sıvas'ta eylem yapabilecek düzeyde
geniş çaplı radikal dinci örgüt bulunmadığı, bu nedenle sanıklann "örgütlü
eyleme' kalkışmış sayılmayacaklan savunuldu.
EVİNGÖKTAŞ
68 yıllık meslek yaşamı boyunca
mesleğimize ve meslektaşlanmıza yaptığı
katkılarla sevginin ve saygının örneği olan,
Odamızın 1964-1969 yıllan Başkanı
EŞREF
ÖZAND'ı
yitirdik. Anısı yolumuzu aydınlatacaktır.
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
ÎSTANBUL ŞUBESİ
ANKARA - Sıvas'ta 37 kişinin yakılarak öl-
dürülmesi olayının ardından açılan 124 sanıklı
davanın gerekçeli karan Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcıhğı'na gönderildi. Gerekçeli kararda,
il genelinde radikal dinci bir terör örgütünün
varlığına raslanmadığı, Madımak Oteli'nin ya-
kılmasıyla sonuçlanan eyleme katılanlann "te-
sadüfen" bir araya geldıği savunuldu. Emniyet
makamlannm da Devlet Güvenlik Mahkeme-
si'ne (DGM) ilettiği raporlarda, Türkiye gene-
linde ve Sıvas'ta eylem yapabilecek düzeyde
geniş çaplı radikal dinci örgüt bulunmadığı, bu
nedenle sanıklann "örgütlü eyleme'' kalkışmış
sayılamayacaklan iddia edildi.
Davayla ilgili dosyalar, Ankara 1 No'lu Dev-
let Güvenlik Mahkemesi heyetinin hazırladığı
470 sayfalık gerekçeli kararla birlikte, önceki
gün Yargıtay Başsavcıhğı'na gönderildi. Baş-
savcılığın, gelecek hafta içinde davayı incele-
meye alacağı ve hazırlayacağı tebligname ile
birlikte, dosyayı ilgili daireye havale edeceği
bildirildi.
DGM heyeti, 26 Aralık 1994 günü verdiği
kararla Sıvas'ta devlete ve laik düzene yönelik
şeriat istemli bir kalkışma olmadığını, olayla-
nn baş sonımlusunun yazar Aziz Nesin olduğu-
nu vurgulayarak 86 sanığı 2 ile 15 yıl arasında
değişen hapis cezalanna çarptırmış, 37 sanık
için beraat, 12 sanık için de tahliye karan ver-
mişti. DGM'nin gerekçeli karannda, Emniyet
Genel Müdürlüğü ve Sıvas Emniyet Müdürlü-
ğu'nden gelen bilgi ve raporlann önemli ölçü-
de etkili olduğu saptandı. Emniyet Genel Mü-
dürlüğü ile Sıvas Emniyet Müdürlüğü yetkili-
leri, mahkemenin isteği üzerine Türkiye'de aşı-
n dinci ve radikal nitelikte örgütlerin bulunup
bulunmadığı konusunda rapor hazırladılar.
Mahkeme başkanlığına verilen yazılı ve sözlü
bilgilerde, Türkiye genelinde ve Sıvas'ta eylem
yapabilecek nitelikte aşın dinci radikal örgüt-
lerin bulunmadığı bildirildi.
Ankara DGM Başsavcıhğı ve müdahil avu-
katlar tarafindan hazırlanan mütalaalarda ise
Sıvas'ta devlete yönelik şeriatçı bir kalkışma-
nın yaşandığı, bu nedenle sanıklann "idam ce-
zası istemi" ile yargılanması gerektiği savunul-
muştu. Gerekçeli kararda, Sıvas'ta devlete ve
laik düzene karşı şeriat istemli bir kalkışma ol-
madığı özellikle vurgulanırken bu nedenle sa-
nıklar hakkında Türk Ceza Yasası'mn idam ce-
zasını öngören 146. madddesi gereğince hü-
küm kurulamayacağı belirtildi.
Gerekçeli kararda, Türk Ceza Yasası'nda,
"Devlet kuvvetleri aleyhine cürümler" başlığı
altmda düzenlenen 146. maddenin içeriği ile
ilgili çeşitli yorumlara, akademik ve doktriner
görüşler ile Yargıtay içtihatlanna yer verildi.
Gerekçeli kararda, şunlar kaydedildi:
"Davanın mahkememizdeki yargılama aşa-
masında Emniyet G«nel Müdürlüğü'nden Tür-
kiye çapında ve Sıvas ilinde 'Müslümanlar' adu
bir örgütün bulunup bulunmadığı sorulmuş,
gelen 13 Kasmı 1993 tarih ve 293698 sa>ıh ceva-
bi yazıda. 'Müslümanlar' adı altmda faaliyet
gösteren hertıangi bir örgütün bulunrnadığı be-
firtilmiştir.
Şeriatçı örgüt bulunamadı
Sıvas Emniyet Müdürlüğü Terörle Müca-
dele Şubesi Müdürü ve diğer emniyet görev-
lileri, Sıvas ilinde faaliyet gösteren herhangi
bir dinci örgütün bulunmadığını beyan et-
mişlerdir. Yapılan hazırlık soruşturması ve
son soruşturmada hiçbir sanık yasadısı din-
ci bir örgüt üyesi olduğunu beyan etmemiş-
tir."
Gerekçeli kararda, Sıvas ili genelinde Hiz-
bullah, Islami Hareket ve tslami Cihad gibi ör-
gütlerin faaliyette bulunduklanna ilişkin bilgi
olmadığı, bu nedenle Türk Ceza Yasası'mn
146. maddesinin ifalali için birinci koşul olan
"örgütiü eytem''in gerçekleşmediği kaydedildi.
Kararda, şöyle dendi: "Ceza Hukuku öğretisin-
de ve uygulamasmda da kabul edildiği gibi, te-
sadüfi ihtünale dayanan uygunluk söz konusu
olamaz, varsayıma dayata olarak suçlama yapı-
lamaz ve cezai sorumluluk getirilemez. Bu açı-
dandır ki TCK'nin 146. maddesinin uygulana-
bilmesi için somut, belirgin ve muhakkak zarar
tehUkesi yaratacak örgütün varhğunn kesin ola-
rak tespiti gerekirken bazı sloganlann varuğın-
dan bahsederek örgütün var olduğunu iddia et-
mek, şüphecilikten öteye delil değeri bulunma-
yan iddialardan ibaret kalacaktır."
CUMARTESİ
YAZDLARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Olağandışı Bir Tablo ve
Olağandışı Öyküsü
Halil Şerrf Paşa Osmanlı Devleti'nin Petersburg
elçisi. Gustav Courbet geçen yüzyıl Fransrz res-
minin ve bütün resim tarihinin en büyük ustalanvj,-
dan. Jacques Lacan, çağdaş Fransa'da psikiyat-
rinin en ünlü adı. Bu üç ad, bu üç insan arasında
nasıl bir ilişki olabilir? Fakat hayat, garip ilişkilerie
doludur...
•••
Halil Şerif Paşa başanlı bir elçi miydi bilmiyo-
rum. Hayatı hakkında fazlaca bir bilgim de yok.
Fakat sanıyorum ki bu hayatı merak etmekte, Halil
Şerif Paşa'yı yakından tanımakta gecikmeyeceğiz.
Şimdi anlatacaklanmdan ötürü.
•••
Halil Şerif Paşa, Osmanlı Devleti'nin Petersburg
elçiliğinden sonra (1861), babası Mısırlı Bûyük
Şerif Paşa'nın muazzam servetini yemek ve ku-
mar merakını tatmin etmek için Paris'e yerieşmiş.
(1875 ve 77 yıllarında iki kez de Osmanlı Devieti'ni
Paris Büyükelçisi olarak temsil edecektir.) Tablo
koleksiyonculuğuna merakı Paris'te mi başladı,
bilgim yok. Fakat Courbet'den resimler satın al-
ması beğeni düzeyinin hiç de düşük olmadığını
gösteriyor... Gerçi, anlaşılan, tek yönlü bir beğeni
bu: Courbet'nin önce "Yıkanan Kadınlar"m\ saün
alıyor, sonra büyük ressama bir sevicilik sahnesi
olan "Uyuyan Kadınlar"\ ısmarlıyor, sonra da yazı-
mızın konusu olan tabloyu: "Dünyanın Kökeni'ni...
•••
Halil Şerif Paşa tarafindan Coubet'ye 1866'da
yaptınlan tablo, bir süre paşanın tuvalet odasında,
yeşil bir örtü arkasında muhafaza edilmiş. Çok de-
ğil iki yıl sonra, 1868'de, Halil Şerif Paşa'nın tablo
koleksiyonu (herhalde kumar borçlan nedeniyle)
satışa çıkanldığında, "Dünyanın Kökeni" La Nar-
de'lı bir antikacı tarafindan satın alınmış. Sonra
Bernheim-Jeune Galerisi tabloyu satın almış ve bu
galeride tablo, kârlı bir şato manzarasıyla maske-
lenerek sergilenmiş... Daha sonra Baron Franço-
is de Hatvany tarafindan satın alınarak yüzyıl ka-
dar Budapeşte'de ortadan kaybolmuş. Paris'te
tekrar ortaya çıkışının tarihi 1955 ve bu kez ünlü
psikiyatrist Lacan'ın malı olarak... Lacan, ressam
arkadaşı A. Masson'dan, aynı büyüklükte bir tu-
val istemiş, arkasında "Dünyanın Kökeni"n\ gizle-
mek için...
•••
Ctourbet'nin "Grano' Pa/a/s"de 1977'deki "tüm-
yapıtlar"\ sergisinde "Dünyanın Kökeni" yer alma-
mış... 1994'te, kapak resmi bu tablo olduğu için
Fransa'nın iki kentinde polis, kitapçı vitrinlerinden
bir romanı kaldırtmış... Ve yapılışından yaklaşık bir
buçuk yüzyıl sonra, olağandışı öyküsü olan bu
olağandışı Courbet tablosu, yargı karanyla, 26 ha-
ziran pazartesi günü Orsay Müzesi'nde izleyici
önüne çıkıyor...
•••
Birkaç gündür Paris'teyim. Yukarıdaki öyküyü
de Le Monde'daki bir yazıdan özetledim. (Le
Monde yazan, Halil Şerif Paşa'dan Halil Bey ola-
rak söz ediyor.) Yazık ki 26 hazirandan önce Türki-
ye'ye dönmüş olacağım. Oysa sırf bu açıltşta bu-
lunabilmek, bu "tarihi" gösteriyi kaçırmamak için
burada olmak isterdim...
•••
Osmanlı Devleti'nin Petersburg elçisi Halil Şerif
Paşa'nın ünlü Fransız ressamı Gustav Coubet'ye
ısmariadığı ve son sahipleri ünlü Fransız psikiyat-
risti Jacques Lacan'ın vârisleri iken birkaç gün
sonra Paris Orsay Müzesi'nde özel bir cam muha-
faza arkasında ve özel bir muhafızla (yapılışından
yaklaşık bir buçuk yüzyıl sonra) izleyici önüne çı-
kacak olan (46 santimetre boyunda, 55 santimetre
enindeki) boyutlan pek de büyük olmayan bu ola-
ğandışı tabloda, yakın plandan, bir kadın karnı ve
cinsel organı görülmekteymiş... (Sözünü ettiğim
yazıda başka aynntılar da var: Karnının ve cinsel
organının resmi yapılan kadının, ressam VVhist-
ler'in metresi, "güzel Iriandalı" diye tanınan Jo ol-
duğu belirtiliyor ve tablodaki cinsel organ "kahve-
rengi-kızıl san" sözleriyle niteleniyor...
•••
Paris, belediye seçimlerinin ve 21 hazirandaki
müzik bayramının heyecanlanndan sonra, belli ki
bir süre de 26 hazirandaki olağandışı gösterinin
heyecanıyla çalkalanacak...
Halil Şerif Paşa'nın Courbet'ye ısmariayıp yap-
tırdığı tablo ikinci bir Mona üza olmaya aday gö-
rünüyor... Belli ki sırf "Dünyanın Kökeni"r\'\ göre-
bilmek için dünyanın birçok yerinden gelecek
olan meraklılar Orsay Müzesi önünde kuyruklar
oluşturacaklar...
46x55 santimetre boyutlanndaki bu tablo Fran-
sa'ya ve konuyla ilgili endüstriye akıl almaz ser-
vetler kazandıracak... Ve belki bu arada, Osmanlı
Devleti'nin Petersburg (ve daha sonra Paris) elçisi
Halil Şerif Paşa'nın (ve dolayısıyla biz Türft"lerin)
sanatla olan ilişkisinden de bir nebze söz edile-
cek... Züğürt tesellisi gibi de olsa, hoş bir duygu...
TYS 1. Sanat Günleri İçin Duyuru ve Çağn: 26
haziran pazartesi ve 27 haziran salı akşamı Açık-
hava Tiyatrosu'ndaki dayanışma konserlerimize
tüm üyelerimizin, yazar arkadaşlanmızın, sanatçı
dostlanmızın; sanata, demokrasiye, düşünce ve
anlatım özgüriüğüne evet diyen herkesin desteği-
ni, büyük katılımını bekliyoruz... Pazartesi günü
Yeni Türkü'nün gençlere yönelik dinletisinin yanı
sıra üyemiz ve arkadaşımız Zütfü LJvaneli de en
çok sevilen parçalarından birkaçıyla gecemize
destek olacak...
Birsen Tezer, Ruşen Avşar, Grup Laçin pa-
zartesi gecemizde yer alacak. Salı gecesi Leman
Sam ve Edip Akbayram dinletilerini, Tuncel
Kurtiz'i, Genco Erkal'ı, yine Birsen Tezer ve Ru-
şen Avşar'ı izleyeceğiz. Gülten Akın ilk geceye,
Arif Damar ikinci geceye şiirieriyle katılacaklar. İlk
gecemizi Nurseli Idiz, ikinci gecemizi Müjdat
Gezen sunacak...
Tüm sanatçı, yazar arkadaşlanmıza şimdiden
yürekten teşekkürler... Sevgili Aziz Nesin, umu-
yoruz ve diliyoruz ki, sağlığına kavuşmuş olarak
aramızda olacak. Yaptığımız, yapabileceğimiz
acemilikler için de şimdiden bütün dostlanmızdan
özür diliyoruz...