28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 HAZİRAN 1995 CUMARTESİ 12 DIZIYAZI Bir devrimdenötekine...1 ÜçüncüOrdu'yamüfettiş ı olarak atanan ve pek büyük •yetkilerle donatılan Musta- ,Ta Kemal'i, VI. Mehmet, *Anadolu'da asayişi yeniden ! sağlamakla görevlendirmiş- 1 tir; çünkû itilaf devletlerinin iişgaline karşı kafalardaki »mayalaşma, tehlikeli boyut- ı lara varmıştır orada. Sjlta- J nın elçisi, ünlü Söylev 'inde , sonradanyazacağıgibikafa- \ sında bir milli sır' taşımak- i tadır gerçekte. J ItHaf devletlerine hasım (öğelerin kaynaşmasını sı- ; nırlayıp önlemek için Ana- ı dolu toprağına ayak basmış değildir. Tam tersine, belli etmek- fte gecikmeyeceği amacı, ı yenilgi sonucu morali de- [ rinden derine sarsılmış bu- ı lunan Osmanlı ordusuna [ güvenini yeniden kazandır- ı maktır: Bütün direniş hare- J ketlerini, tek bir otorite al- ı tında toplamayı denemektir I de hedefı. Altedilecek düş- : man, yabancı işgalci değil- J dir sadece. Daha sonra şun- j'lar okunacaktır Mustafa '. Kemal'in kaleminden: '. "Her ne pahasuıa ohırsa olsun,Osmanlı hükümetine karşı, suitana karşı, bütûn Müslümanlann halifesine karşı ayaklanmak veorduy- la bütün milleti başkaldın- ya götürmek gerekryordu." tlerici ve laik bir cumhu- riyet kurmayı düşünüyor muydu daha o tarihte? Şu sözleriyle, bunu anlatır gi- bidir: "Milli mücadele, baş- ta yurdu yabancı işgalinden kurtarma amacıyla geliştiği ve başanlar kazandığı ölçü- de, milli egemenliğe daya- nan bir yönetimin bütün ü- ke ve güçlerini gitgide sefer- ber etmesi doğaku." Anadolu örgütlenîyor Mustafa Kemal, Anado- lu'ya gelir gelmez, usta bir manevracı olarak kimi as- keri şeflerin desteğini ara- • maya.girişti. • [.- "Gözde kişilikler, özellik- ı le Kâzım Karabekir Paşa j ile eski Bahriye Nazın Hü- • seyin Rauf Bey, onun safına ] geçtiler çabucak. Mustafa • Mustafa Kemal, Anadolu'ya gelir gelmez, usta bir manevracı olarak destek arayışına girişti. Ulusal güçlerin hatırı sayılır bir bölümünü kendi çevresinde toplaması için sadece birkaç hafta yetti. Telaşa düşen Babıâli, onun istanbul'a dönmesini emreder. Bu gözdağı verici emre yanıt, birkaç kelimeyledir: "Milletin tam bağımsızlığını elde edeceği güne değin, Anadolu'da kalacağım." • 23 Nisan 1920, tarihsel bir gündür: Türkiye Büyük Millet Meclisi, ilk toplantısını yapar o gün; Kemalistler, bir yıldan beri, bütün gönülleriyle arzuladıklan bu millet egemenliği deyimini koymuşlardır Meclis'in adına. Ankara'da toplanmış temsilcilerin tek bir amacı vardır: Işgalciyi kovmak ve Türk yurdunun parçalanmasını -ne pahasına olursa olsun- savuşturmaktır bu. Başardı askerin devrime giden yolu ı Kemal, kimi adamlannı ^çevresinde toplamaya bü- *yük dikkat gösterdi ve Ana- ^dolu'nun doğusunda hare- *ket halinde bulunan Kürt fşeflerin güvenini de kazan- l maya gayret etti. Resmi gö- frevinin kendisine sağladığı ı telgraf aracını bol bol kul- J'lanarak ulusal güçlerin ha- »tın sayılır bir bölümünü Hcendi çevresinde toplama- *Si için sadece birkaç hafta •yetti. î 22Haziranl919'danbaş- • layarak Amasya'dan yolla- ^nan ve Türkiye'nin bütün tyurtseverörgütlerine sesle- nen bir genelge ile milletin tehlikede olduğunu ilan ,'edecek ve ülkenin içinde •bulunduğu feci duruma ça- |re bulmakla yükümlü milli ıbir kongrenin çağnldığını Jhaber verecek durumdadır. ! Kuşkusuz, telaşa düşülür |lstanbul'da. Mustafa Ke- ,'mal'in yönetimindeki hare- ket kavgılandıncı görülür; Içünkülstanburdaki rejimin 'karşısında olanlar, yalnız Jtaşrada bulunmamaktadır. ıBu muhalifler merkezde, j siyasal çevrelerin ve idari hjzmetlerin içine de sızarlar propaganda amacıyla. Özellikle Harbiye Neza- (reti'nde, görevlilerin hatın ı sayılır bir bölümü, gitgide [ gerçek bir devrimci girişim ı görünümü kazanacak olan 'şeye daha şimdiden kaza- ! nılrruştır. Tehdidin yükseli- 1 şj karşısında, Babıâli, J.Uçüncü Ordu Müfettişli- 1 ği'ne kesin bir emiryollaya- ', caktır sonunda: "Sultan hazretleri, he- • men İstanbul'a dönmenizi buyunıyor- ! lar size." Bu gözdağı venci emre yanıt, • birkaç kelimeyledir: "Mflletin tam ba- ) ğunsızlığmı elde edeceği güne değin, ı Anadolu'da kalacağım." (8 Temmuz 11919). Mustafa Kemal, Istanbul hükümeti- nin buyruklanna boyun eğmeyi reddet- jmedi yalnız; onu yaparken sadece mü- ıfettişlik görevlerinden değil, ordudan jaynlmaya da karar verdi. Artık, resmi 1 durumunun gerektirdigi bağlılıklardan sıynlmış bir halde; daha büyük bir ey- 'lem özgürlüğüne sahiptir; üniformaya |bağlı saygınlığı yitirme tehlikesini ta- şısa da böyledir. Erzurum'dan Sıvas'a Merkezi iktidarla bağlannı kopardı- ğı şu anda, ilk büyük siyasal kavgasını vermek tehlikesini göze alabilir. 1919 Temmuzu'nun sonlanna doğru, Türki- ye'nin Doğu illerinden gelen elli dört Itemsilcının katılacağı bir kongre örgüt- leyecektir Erzurum'da. "19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıküm. O tarihte. durumun ge- nel görünüşü şöyle>di: Osmanlı İmparatorluğu'nun da içinde bulunduğu güçler kü- mesi. genel savaşta yenilmişti. Osmanlı ordusu, ne yapacağını biiemezdurumdaydı her \anda. Çetin koşullan içeren bir miita- reke ûnzalanmıştı. Bü>ük sava- şuı uzun yılları, ulusu bitkin, yoksul bırakmıştı. Halkı genel savaşuı içine sürükleyenler. sa- dece kendi selametlerini diişün- düklerinden, kaçmışlardı (...) Ordunun elinden silah vecepha- neleri alınmıştı. (...) İtilaf devlet- lerinin donanma ve birlikleri İs- tanbul'dadır. Adana Uini Fran- sızlar işgal etmiştir; Urfa, Ma- raş, Anteb'i tngilizler. Antal- ya'da ve Konya'da Itahan güçle- ri vardır. Yabancı subaylar, gö- revlilerie onlann yardımcılan, etkinliklerini her yana yaymak- tadırlar. Son olarak, 15 Mayıs 1919'da, yani bu açıklamamıza başlangıç noktası olarak aldığv- mız tarihten dört gün önce. Yu- nan ordusu, itilaf dev letlerinin nzasıy la İzmir'de karaya çıkar- lar. Dahası. ülkenin heryanında. Hıristiyan öğeler, açıkça ya da gizli olarak kendi çıkarlan için çalışmakta, de\letin çöküşünü hızlandırmaktadııiar böylece." Mustafa Kemal'in, 1927 de, ,Cumhuriyet Halk Partisi'nin ilk kongresınde okuduğu büyük Söylev, bu satırlarla başlar. Oku- nuşu alh gün sürecek olan bir ır- mak-söylevdir bu ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, 1919-1922 yıllannı, bu pek önemli dört yılın tarihinı dile ge- tiren bir tür geniş bir bilanço or- taya koyar onunla; Anadolu Devrimi'nin, çağdaş Türki- ye'nın temellerini atma yolunda gelişmesi de işte bu yıllarda ol- du. Samsun'a çıktığında. otuz do- kuz yaşında olan Mustafa Ke- mal'in parlak bir subaylık döne- mi vardır arkasında. Istanbul Askeri Okulu'nu kurmay yüz- başı dıploması ile bıtirdığınde (1904), tugay komutanlığı rüt- besıne götüren (1916) bütün ka- demeleri tırmanmak için sadece birkaç yıl gerekti kendisine. Bu arada, Osmanlı İmparatorlu- ğu'nun içine gelip girdiği çeşit- lı savaşlara katıldı. 1911'dekı İtalyan-Türk savaşında, Trab- lusgarp'da çarpıştı. 1912'de. Balkan ateşinin tam ortasında. Gelıbolu Yanmadası'nda bir ile- n tümenin komutanlıgını üstlen- di Büyük savaşın başlannda, Çanakİcale savunmasında. in- sanlan yönlendirmede üstün nı- telıklenyle belli ettı kendisini. Arkasından, Ruslara karşı sa- vasmak iizere, Kafkas cephesı- ne gönderildi; paşalık rütbesinı de orada elde etti. Kısa bir süre sonra. Yıldınm Ordulan grubu- nun komutanı General von Fal- kenhayn'ın emrine verildiğinde, Filisün'le Suriye'nın savunul- masında, 7. Ordu'nun başında önemli bir rol oynadı. Peki, şu 19 Mayıs 1919'da, ne yapmaya gelmiştir Samsun'a bu parlak subay? Samsun'a çıktığında, otuz dokuz yaşında olan Mustafa Ke- mal'in parlak bir subaylık dönemi vardır arkasında. Istanbul As- keri Okulu'nu kurmay yüzbaşı diploması ile bitirdiğinde (1904), tugay komutanlığı rütbesine götüren (1916) bütün kademele- ri tırmanmak için sadece birkaç yıl gerekti kendisine. ve sürekli bir banş amacıy- la çeşitli başka koşullar ile- ri sürer: Kapitülasyonlann kaldı- nlmasmın tânınması; Kars, Ardahan ve Batum illerinin Türkiye'ye geri verilmesi; Istanbul'un güvensizliğini sağlayan kayıtlar gözönün- de tutulmak koşuluyla bo- ğazlarda serbestçe gidiş-ge- liş; son olarak 'Büyük Dev- letler'ce, Türk milletinin tam egemenliği ile bağım- sızlığın kabul edibnesidir bunlar. Daha sonraki haftalarda, milliyetçi milletvekillerinin gözüpekliği artar, eksil- mez. itilaf devletleri de git- gide daha kaygılıdırlar: Çünkü, parlamentodaki kaynaşmaya, ülke çapında gitgide yayılan gerilla ey- lemleri eklenmiştir. Sonun- da tngilizler, Meclis'e girip birçok siyasetçiyi tunîkla- yarak bir büyük darbe vur- maya karar vereceklerdir (l6Mart 1920). Zarlar atılmıştır o andan başlayarak(!) milletvekille- ri, protesto olarak Osmanlı parlamentosunun feshedil- diğini ilan edeceklerdir; iç- lerinden çoğu, Ankara'ya gitmeyi yeğleyeceklerdir. Orta Anadolu'da bir küçük kenttir Ankara: Mustafa Kemal, kurma- yıru oraya yerleştirmiştir ve kendi girişimiyle "olağa- nüstü yetkilerle donanmış bir meclis" toplanacaktır orada çok geçmeden. Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara'daki büyük Meclis, güçlükle yönetilir durumdadır kuruluş biçimiyle. İç siyasal bölünmeler değildir yalnız Anado- lu hükümetinin varlığını tehdit eden, 1919 yılının sonlarından başlayarak milliyetçiler, itilaf devletleriyle Babıâli'nin uzak- tan yönlendirdikleri bir dizi padişahçı başkaldınyı da göğüslemek zorundadıriar. İlk savaştır bu, ilk de zafer! Fırtına- metinlerde, sultanın ve hükümetinin iz- lı tartışmalarla bir on dört gün yaşanır ve Mustafa Kemal, onlar olurken, 'hal- kın iradesine dayanan bir milli meclisin yaranlmasını ve gücünü yine aynı ira- deden alan bir hükümetin kunıbnası- nı' isteyip durur; delegeler de onun is- teklerine tamı tamına uygun bir öner- ge kabul ederler: u Vatan tektir ve bölflnemez. Doğu il- leri, ortak bir anlaşma içinde, her tür- lü yabancı işgal ya da müdahaleyc kar- şı duracaklardır. Sultanın hükümeti, milletin bağımsızlığını ve ynrdun bü- tünlüğünü korumakta yetersiz görü- nürse, devlet işlerinin yürürülmesini ele almak üzere, bir geçici hükümet kuru- lacakür." Bir ay sonra, bu kez yalnız Doğu ii- lerinin değil, bütün ülkenin temsilcile- rini bir araya getiren bir ikinci kongre toplanacaktır Sıvas'ta (4-11 Eylül 1919). Orada hazır bulunanlar, birkaç hafta önce Erzurum'da kabul edilmiş olan kararlan onaylayacaklar ve oylanmış lediği siyasete karşı eleştirileri daha da ağırlaştıracaklardır. Türkiye'nin geleceğini böylece ke- sin çözüme bağlayan bu insanlar, kırk kişi kadardır. Ama fazla bir önemi yoktur bunun. Mustafa Kemal'in gözünde, milletin bütününü temsil eder onlar ve görevi- ne, kutsal bir nitelik verir destekleri. Istanbul'da hükümet, derin üzüntü ile korku arasında sallanır durur. Taş- rada gelişen direniş hareketi, ülkenin parçalanmasını hızlandırma tehiikesi- ni taşımıyor mu? Babıâli, Kemalist hareketi, kan ve yağmaya susamış îttihatçılar taifesi di- ye kamuoyuna sunarak başansızlığa uğratmaya kalkacaktır onu. Bu itiraf- lara Batılı basın da sahip çıkacaktırhe- men ve Mustafa Kemal'le arkadaşlan- nı, gelecek Ermeni kıyımcılan ve da- ha da tehlikelisi, militan Alman hay- ranlan olarak nitelendirecektirbol bol. Ittihat ve Terakki Partisi'nin serüvenci girişimlerinden ağzı yanmış halkı kor- kutmak içindir bunlar kuşkusuz. An- cak işin aslı şudur ki hiç kimse, Ana- dolu'da, yelkenlerini açmış bir Türk milliyetçiliğinin varlığını bilmez de- ğildir artık. Millî Misak 19l9'un sonlannda, Osmanlı hükü- meti, genel seçimleri örgütler ve Mus- tafa Kemal'in ayağını kaydırmak umu- dundadır böylece. Seçim, Hürriyet ve ttilaf'ın pek bek- lemediği bir sonuç verir. Yeni Meclis, itilaf devletlerinin Türkiye'ye elkoy- masına şiddetle karşı milliyetçilerden oluşur esas olarak. Istanbul'da topla- nan millervekilleri, 28 Ocak 1920 gü- nü. doğrudan doğruya Erzurum ve Sı- vas bildirilerine dayanan bir metin ka- bul edeceklerdir görkemli birbiçimde. "MilB Misak" diye adlandınlan bu belge, Mondros ateşkesi sırasında düş- manca işgal edilmemiş Türk toprakla- nnın bölünmezliğini ilan eder; impara- torluğun Arap eyaletlerinin yazgısının, yerel halkın serbestçe dile getireceği arzuya göre düzenlenmesini ister; adil 23 Nisan 1920, tarihsel bir gündür: Türkiye Büyük Millet Meclisi, ilk toplantı- sını yapar o gün; Kemalist- ler, bir yıldan beri, bütün gönülleriyle arzuladıklan bu millet egemenliği deyi- mini koymuşlardır Mec- lis'in adına. Çok geçmeden, Anadolu Devrimi'nin şefinin çevre- sinde, çeşitli ufuklardan ge- len 400'e yakın insan bir araya gelecektir orada. An- kara'da toplanmış temsilci- lerin hepsinin tek bir ama- cı vardır: Işgalciyi kovmak ve Türk yurdunun parçalanmasını - ne pahasına olursa olsun- savuşturmaktır bu. Ne var ki bu amaca erişmek için kullanacaklan araçlarda, anlaşmış olmaktan uzaktır- lar. Içlerinden büyük bir bö- lümü, Mustafa Kemal'in sancağı altında toplaşmayı -gönülden- kabul ederler. Ancak kimileri, onun yeri- ni ya eski sadrazam talat Paşa'nın ya da eski Harbi- ye Nazın Enver Paşa'nın al- masının düşü içindedirler; Ittihatçı liderlerin sürgün yaşamının kısa süreceğini ve yakında âlâyı vâlâ ile yurda döneceklerini umut ederler. Başkalannm tek düşün- dükleri halifeliğin ve sul- tanlığın kurtanlmasıdır ve Kemalist hareketin bu amaç için çalıştığma inanıp dururlar. Onlann yanında, sayılan oldukça fazla başkalan da vardır. Bunlar ulusal iktida- n Anadolu'da, Bolşevikre- jim modeli üzerine biçilmiş ve belirsiz uluslararası dev- rimci çevrenin desteğinde bir Soyvetler yönetiminin kurulmasına yol açabilir göründüğü ölçüde tutarlar; ama aynı zamanda Panisla- mizmle Pantürkizme hatta Panasiatizme de bel bağlar- lar. Gerçekten, Ankara'da- ki büyük Meclis, güçlükle yönetilir durumdadır kuruluş biçimiy- le: Yürütmenin kararlannı sürekli tartı- şır; yürütme de muhalefetleri etkisiz hale getirmek ve ulusal harekete -ne pahasına olursa olsun- belli bir birlik sağlamak için -soluk almadan- manev- ra yapmak zorunda kalır. Bu iç siyasal bölünmeler değildir yalnız Anadolu hükümetinin varlığını tehdit eden, 1919 yılının sonlarından başlayarak milliyetçiler. itilaf devlet- leriyle Babıâli'nin uzaktan yönlendir- dikleri bir dizi padişahçı başkaldınyı da göğüslemek zorundadıriar. Hemen bütün Türk yurdunu kaplamış olan, ama en korkutucu ateşleri Batı ve Or- ta Anadolu'da tutuşturan bu ayaklan- malar, 1921 yılının başlanna değin bir- birini izleyecektir. Kemalistler, ellerindeki güçlerin bü- yük bir bölümünü mücadeleye soka- rak ve başkaldıranlan şiddetle cezalan- dırarak ezebileceklerdir bu hareketle- ri. Yarın: Sevr'den Lozan'a... POLtltKA VE ÖTESt MEHMED KEMAL Canına Kıyan Şair... Paris'te Eyfel Kulesi'ne karşı Sovyet pasaportuyla övünen Mayakovski'nin tatlı canına kıyışına şaşanm. Cana kıyma (intihar), göze alınacak işlerden değildir. Bir toplantıda sorariar: "Hapiste niçin yattınız yoldaş Mayakovski?" "Partiye kayıtlı olduğum için, yıllarca önce." "Şimdi de partiye kayıtlı mısınız?" "Hayır." "Haksızsınız." "Haklı olduğumu sanıyonım." "Niçin?" "örgütlü bir çalışmayla bağdaşmayan pek çok alış- kanlık edindim. Belki de bu aptalca bir bahane." Mayakovski'ye Paris'e gireceği gün vize vermez- ler. Oysa Sovyet pasaportu taşımaktadır. Bir devrim olmuştur, devrimin çocuğudur. Özgeçmişini sorarlar "Oruz beş yaşındayım, soyluluk sanım yok, tica- retie hiç mi hiç uğraşmadım. Hiç kimseyi sömürme- dim. Oysa beni pek çok sömürdüler." Mayakovski'nin vize alamayışı "olay" olur. Herkes niçin pasaport alamadığını sorar. Yanıtı yoktur. O gü- ne değin böylesi bir ünü olmayan şair, pasaportsuz kalınca dünyaca üne kavuşur. Biz şaın ölümünden (in- tiharından) sonra tanımışızdır. Bızim Nâzım Hik- met'in Mayakovski gibi şıirler yazdığı soylenir. Oysa Nâzım, şairı tanımadığını söyler. Mayakovski'den ilk gördüğüm dize şudur: "Reklamlann diliyle verem mikroplannı yaladım." Bu dizeyi Abidin Dino mu çe- virmişti, Arif Dino mu şimdi bilemeyeceğim. Mayakovski ise ölümünden (intihanndan) sonra bü- yük bir üne kavuşmuştur. Izinden gidenlerolmuş; bir- çok genç şair, canına kıymıştır. Şair ölünce ardından şiir de ölmüyor. Kimi yerde da- ha canlı, daha gür oluyor. Bir şair, şiir için, "ölüm yûz- lü, korku salıcı" der. Şairler, üstünde oturduklan te- pelerden indiler. Gerçekten tepelerin üstünde mi, al- tında mı oturuyorlardı. Sonunda sokaklara çıktılar, in- sanlann arasına kanştılar. Aşkı ve güzelliği öpüyorlar, kendi dudaklannı da sunuyoriar. Mutlu bir toplum an- yoriar. "Düşmanlanm var diye bana kardeş olan siz!" Bu şair böyle, öteki şair otuz yıl hapishanede yat- tıktan sonra, saf ve saydam bir ruhla tımarhanede öl- dü. Bunları izleyen Paul Eluard oluyordu. Şiiri anla- tırken, "Büyümek isteyen için büyüklüğün s/nın yok- tur" diyor. 1925'te Fas Savaşı sırasında Komünist Parti'nin parolası dudaklanndan düşmüyordu. Bugün de Fas'ta savaş olabilir. Balkanlar'da savaş var. Trto'nun düzene soktuğu ülke şimdi paramparçadır. Tito, der- lemiş, toparlamıştı; bunlar bir avuç kül gibi saçıyor- lar. Şiir, şairlerin ortak malıdır; onun için sevdiğim şiir- leri kopya ediyorum. İşte kopyanın ta kendisi: llhamımı Mesnevi'den aldım Çaldımsa da miri malı çaldım Şiir ortaklıktır. Şiirsel mantık vardır. Bu nasıl man- tıktır demeyiniz. Şiirin aritmetiği ve matematiği olur. Süs sananlar aldanırtar. Dahası, şiirin hayat bilgisi, fen bilgisi, yurrtaşlık bilgisi vardır... "ŞerÇiçekleri", bun- lann arasından srynlarak çıkmıştır. Bu çiçekler bula- şıcıdır. İşte bir örnegi: Şiir salgındır, Yaşamın içindedir, Dilin çatısı olacak bir gün. Mayakovski, boşuna kıymadı canına. "Her gecem mecruh geçmiş bu güzergâhtan meğer..." B U L M A C A SEDAT YAŞAYAIS 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDANSAĞA: 1/ Nemlı yerlerde yetısen zehırlı bir bitkı.2/Göğüska- fesini oluşturan yassı ve eğn ke- miklerden her bi- n... Boynuzunun bin kınk hayvan. 3/ Cüruf. 4/ lşa- ret... Uyuşuk, tembel. 5/ Aldat- ma ışı, hıle... Bir devletin başka bir devlete yaptığı _ bildin.ö/Askerlik a çağı... Eskiden mürekkebı kurutmakta kullanılan ince kum. 7/Sentetik polyester ıp- liğine ve bu ıplikle dokun- muş kumaşa venlen ad. 8/ Türk müziğınde bir makam. 9/ Bir tümceyı oluşturan bı- nmlerden her bin... Fazla bön. avanak. YUKARmAN AŞAĞIYA: 1/Çitlembığın çiçeğı. 2/Aya- ğın üstündekı tümsek yer... Pantolonun apış arasına gelen yeri. 3/Kokmuş hayvan ölü- sü... Bir yapının ginş bölümü. 4/Aksaray ılınde, tanhsel ve doğal değerleriyle ünlü vadı. 5/Den ya da tahta kazımakta kullanılan, ikı ucu saplı eğri bıçak... Kuran'da bir sure. 61 Bir nota... Manganezin sımgesi... Atlann taşınması için yapılmış kapalı taşıma aracı. 7/ Bir tür gemici dügümü. 8/ Bir soru sözü... Güzel koku. 9/Afrika'da bir çöL TEŞEKKUR Büyük bir trafik kazasına maruz kalan kızımız Canan Cankaya'yı başanlı bir ameliyat ve tıbbi bakımlan ile tekrar hayata kazandıran ortopedi uzmanı, Doç.Op.Dr. MEHMETAŞIK Doç.Op.Dr. Mehmet Demirhan, Op. Dr. Hakan Hüner Asis. Dr. Mesut Cömert Ameliyat hemşiresı Ergül Behramoğlu, Haseki Hastanesi Ameliyat hemşiresi Fatoş ve Sevcan hanımlara, özveri ile bakjmını üstlenen hemşire Ebru Ay, Kezban Demirtaş, Gizem Karip, Fatma San ve Satılmış Altan'a Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde ilk acil müdahalede bize destek olan Dr. Sabahattin Çimoğlu, Dr. Erkan Gürgen, Doç. Dr. Rezzan Atamer, Dr. Ismail Mıhmallı, Dr. Hakan Tekelioğlu'na, Tedavisinde ilgi ve emeğini esirgemeyen Haseki Hastanesi Fizyoterapisti Hamivet Buluş'a, çocuğumuzu hastaneye en sağlıklı şekilde ulaşüran alün kalpli Engin İşbeceren'e ve bize güç veren tüm dost ve yakınlanmıza içten şükranlanmızı sunanz. Aysın-Dr. Erdem Cankaya, Dr. Mustafa AkyJdız
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle