Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 HAZİRAN 1995 CUMARTESİ
12 DIZIYAZI
Bir devrimdenötekine...1
ÜçüncüOrdu'yamüfettiş
ı olarak atanan ve pek büyük
•yetkilerle donatılan Musta-
,Ta Kemal'i, VI. Mehmet,
*Anadolu'da asayişi yeniden
! sağlamakla görevlendirmiş-
1
tir; çünkû itilaf devletlerinin
iişgaline karşı kafalardaki
»mayalaşma, tehlikeli boyut-
ı lara varmıştır orada. Sjlta-
J nın elçisi, ünlü Söylev 'inde
, sonradanyazacağıgibikafa-
\ sında bir milli sır' taşımak-
i tadır gerçekte.
J ItHaf devletlerine hasım
(öğelerin kaynaşmasını sı-
; nırlayıp önlemek için Ana-
ı dolu toprağına ayak basmış
değildir.
Tam tersine, belli etmek-
fte gecikmeyeceği amacı,
ı yenilgi sonucu morali de-
[ rinden derine sarsılmış bu-
ı lunan Osmanlı ordusuna
[ güvenini yeniden kazandır-
ı maktır: Bütün direniş hare-
J ketlerini, tek bir otorite al-
ı tında toplamayı denemektir
I de hedefı. Altedilecek düş-
: man, yabancı işgalci değil-
J dir sadece. Daha sonra şun-
j'lar okunacaktır Mustafa
'. Kemal'in kaleminden:
'. "Her ne pahasuıa ohırsa
olsun,Osmanlı hükümetine
karşı, suitana karşı, bütûn
Müslümanlann halifesine
karşı ayaklanmak veorduy-
la bütün milleti başkaldın-
ya götürmek gerekryordu."
tlerici ve laik bir cumhu-
riyet kurmayı düşünüyor
muydu daha o tarihte? Şu
sözleriyle, bunu anlatır gi-
bidir: "Milli mücadele, baş-
ta yurdu yabancı işgalinden
kurtarma amacıyla geliştiği
ve başanlar kazandığı ölçü-
de, milli egemenliğe daya-
nan bir yönetimin bütün ü-
ke ve güçlerini gitgide sefer-
ber etmesi doğaku."
Anadolu örgütlenîyor
Mustafa Kemal, Anado-
lu'ya gelir gelmez, usta bir
manevracı olarak kimi as-
keri şeflerin desteğini ara-
• maya.girişti. •
[.- "Gözde kişilikler, özellik-
ı le Kâzım Karabekir Paşa
j ile eski Bahriye Nazın Hü-
• seyin Rauf Bey, onun safına
] geçtiler çabucak. Mustafa
• Mustafa Kemal, Anadolu'ya gelir gelmez, usta bir manevracı
olarak destek arayışına girişti. Ulusal güçlerin hatırı sayılır bir
bölümünü kendi çevresinde toplaması için sadece birkaç hafta
yetti. Telaşa düşen Babıâli, onun istanbul'a dönmesini emreder.
Bu gözdağı verici emre yanıt, birkaç kelimeyledir: "Milletin tam
bağımsızlığını elde edeceği güne değin, Anadolu'da kalacağım."
• 23 Nisan 1920, tarihsel bir gündür: Türkiye Büyük Millet Meclisi,
ilk toplantısını yapar o gün; Kemalistler, bir yıldan beri, bütün
gönülleriyle arzuladıklan bu millet egemenliği deyimini
koymuşlardır Meclis'in adına. Ankara'da toplanmış temsilcilerin
tek bir amacı vardır: Işgalciyi kovmak ve Türk yurdunun
parçalanmasını -ne pahasına olursa olsun- savuşturmaktır bu.
Başardı askerin
devrime giden yolu
ı Kemal, kimi adamlannı
^çevresinde toplamaya bü-
*yük dikkat gösterdi ve Ana-
^dolu'nun doğusunda hare-
*ket halinde bulunan Kürt
fşeflerin güvenini de kazan-
l maya gayret etti. Resmi gö-
frevinin kendisine sağladığı
ı telgraf aracını bol bol kul-
J'lanarak ulusal güçlerin ha-
»tın sayılır bir bölümünü
Hcendi çevresinde toplama-
*Si için sadece birkaç hafta
•yetti.
î 22Haziranl919'danbaş-
• layarak Amasya'dan yolla-
^nan ve Türkiye'nin bütün
tyurtseverörgütlerine sesle-
nen bir genelge ile milletin
tehlikede olduğunu ilan
,'edecek ve ülkenin içinde
•bulunduğu feci duruma ça-
|re bulmakla yükümlü milli
ıbir kongrenin çağnldığını
Jhaber verecek durumdadır.
! Kuşkusuz, telaşa düşülür
|lstanbul'da. Mustafa Ke-
,'mal'in yönetimindeki hare-
ket kavgılandıncı görülür;
Içünkülstanburdaki rejimin
'karşısında olanlar, yalnız
Jtaşrada bulunmamaktadır.
ıBu muhalifler merkezde,
j siyasal çevrelerin ve idari
hjzmetlerin içine de sızarlar
propaganda amacıyla.
Özellikle Harbiye Neza-
(reti'nde, görevlilerin hatın
ı sayılır bir bölümü, gitgide
[ gerçek bir devrimci girişim
ı görünümü kazanacak olan
'şeye daha şimdiden kaza-
! nılrruştır. Tehdidin yükseli-
1
şj karşısında, Babıâli,
J.Uçüncü Ordu Müfettişli-
1
ği'ne kesin bir emiryollaya-
', caktır sonunda: "Sultan hazretleri, he-
• men İstanbul'a dönmenizi buyunıyor-
! lar size." Bu gözdağı venci emre yanıt,
• birkaç kelimeyledir: "Mflletin tam ba-
) ğunsızlığmı elde edeceği güne değin,
ı Anadolu'da kalacağım." (8 Temmuz
11919).
Mustafa Kemal, Istanbul hükümeti-
nin buyruklanna boyun eğmeyi reddet-
jmedi yalnız; onu yaparken sadece mü-
ıfettişlik görevlerinden değil, ordudan
jaynlmaya da karar verdi. Artık, resmi
1
durumunun gerektirdigi bağlılıklardan
sıynlmış bir halde; daha büyük bir ey-
'lem özgürlüğüne sahiptir; üniformaya
|bağlı saygınlığı yitirme tehlikesini ta-
şısa da böyledir.
Erzurum'dan Sıvas'a
Merkezi iktidarla bağlannı kopardı-
ğı şu anda, ilk büyük siyasal kavgasını
vermek tehlikesini göze alabilir. 1919
Temmuzu'nun sonlanna doğru, Türki-
ye'nin Doğu illerinden gelen elli dört
Itemsilcının katılacağı bir kongre örgüt-
leyecektir Erzurum'da.
"19 Mayıs 1919'da Samsun'a
çıküm. O tarihte. durumun ge-
nel görünüşü şöyle>di:
Osmanlı İmparatorluğu'nun
da içinde bulunduğu güçler kü-
mesi. genel savaşta yenilmişti.
Osmanlı ordusu, ne yapacağını
biiemezdurumdaydı her \anda.
Çetin koşullan içeren bir miita-
reke ûnzalanmıştı. Bü>ük sava-
şuı uzun yılları, ulusu bitkin,
yoksul bırakmıştı. Halkı genel
savaşuı içine sürükleyenler. sa-
dece kendi selametlerini diişün-
düklerinden, kaçmışlardı (...)
Ordunun elinden silah vecepha-
neleri alınmıştı. (...) İtilaf devlet-
lerinin donanma ve birlikleri İs-
tanbul'dadır. Adana Uini Fran-
sızlar işgal etmiştir; Urfa, Ma-
raş, Anteb'i tngilizler. Antal-
ya'da ve Konya'da Itahan güçle-
ri vardır. Yabancı subaylar, gö-
revlilerie onlann yardımcılan,
etkinliklerini her yana yaymak-
tadırlar. Son olarak, 15 Mayıs
1919'da, yani bu açıklamamıza
başlangıç noktası olarak aldığv-
mız tarihten dört gün önce. Yu-
nan ordusu, itilaf dev letlerinin
nzasıy la İzmir'de karaya çıkar-
lar. Dahası. ülkenin heryanında.
Hıristiyan öğeler, açıkça ya da
gizli olarak kendi çıkarlan için
çalışmakta, de\letin çöküşünü
hızlandırmaktadııiar böylece."
Mustafa Kemal'in, 1927 de,
,Cumhuriyet Halk Partisi'nin ilk
kongresınde okuduğu büyük
Söylev, bu satırlarla başlar. Oku-
nuşu alh gün sürecek olan bir ır-
mak-söylevdir bu ve Türkiye
Cumhuriyeti'nin kurucusu,
1919-1922 yıllannı, bu pek
önemli dört yılın tarihinı dile ge-
tiren bir tür geniş bir bilanço or-
taya koyar onunla; Anadolu
Devrimi'nin, çağdaş Türki-
ye'nın temellerini atma yolunda
gelişmesi de işte bu yıllarda ol-
du.
Samsun'a çıktığında. otuz do-
kuz yaşında olan Mustafa Ke-
mal'in parlak bir subaylık döne-
mi vardır arkasında. Istanbul
Askeri Okulu'nu kurmay yüz-
başı dıploması ile bıtirdığınde
(1904), tugay komutanlığı rüt-
besıne götüren (1916) bütün ka-
demeleri tırmanmak için sadece
birkaç yıl gerekti kendisine. Bu
arada, Osmanlı İmparatorlu-
ğu'nun içine gelip girdiği çeşit-
lı savaşlara katıldı. 1911'dekı
İtalyan-Türk savaşında, Trab-
lusgarp'da çarpıştı. 1912'de.
Balkan ateşinin tam ortasında.
Gelıbolu Yanmadası'nda bir ile-
n tümenin komutanlıgını üstlen-
di Büyük savaşın başlannda,
Çanakİcale savunmasında. in-
sanlan yönlendirmede üstün nı-
telıklenyle belli ettı kendisini.
Arkasından, Ruslara karşı sa-
vasmak iizere, Kafkas cephesı-
ne gönderildi; paşalık rütbesinı
de orada elde etti. Kısa bir süre
sonra. Yıldınm Ordulan grubu-
nun komutanı General von Fal-
kenhayn'ın emrine verildiğinde,
Filisün'le Suriye'nın savunul-
masında, 7. Ordu'nun başında
önemli bir rol oynadı.
Peki, şu 19 Mayıs 1919'da, ne
yapmaya gelmiştir Samsun'a bu
parlak subay?
Samsun'a çıktığında, otuz dokuz yaşında olan Mustafa Ke-
mal'in parlak bir subaylık dönemi vardır arkasında. Istanbul As-
keri Okulu'nu kurmay yüzbaşı diploması ile bitirdiğinde (1904),
tugay komutanlığı rütbesine götüren (1916) bütün kademele-
ri tırmanmak için sadece birkaç yıl gerekti kendisine.
ve sürekli bir banş amacıy-
la çeşitli başka koşullar ile-
ri sürer:
Kapitülasyonlann kaldı-
nlmasmın tânınması; Kars,
Ardahan ve Batum illerinin
Türkiye'ye geri verilmesi;
Istanbul'un güvensizliğini
sağlayan kayıtlar gözönün-
de tutulmak koşuluyla bo-
ğazlarda serbestçe gidiş-ge-
liş; son olarak 'Büyük Dev-
letler'ce, Türk milletinin
tam egemenliği ile bağım-
sızlığın kabul edibnesidir
bunlar.
Daha sonraki haftalarda,
milliyetçi milletvekillerinin
gözüpekliği artar, eksil-
mez. itilaf devletleri de git-
gide daha kaygılıdırlar:
Çünkü, parlamentodaki
kaynaşmaya, ülke çapında
gitgide yayılan gerilla ey-
lemleri eklenmiştir. Sonun-
da tngilizler, Meclis'e girip
birçok siyasetçiyi tunîkla-
yarak bir büyük darbe vur-
maya karar vereceklerdir
(l6Mart 1920).
Zarlar atılmıştır o andan
başlayarak(!) milletvekille-
ri, protesto olarak Osmanlı
parlamentosunun feshedil-
diğini ilan edeceklerdir; iç-
lerinden çoğu, Ankara'ya
gitmeyi yeğleyeceklerdir.
Orta Anadolu'da bir küçük
kenttir Ankara:
Mustafa Kemal, kurma-
yıru oraya yerleştirmiştir ve
kendi girişimiyle "olağa-
nüstü yetkilerle donanmış
bir meclis" toplanacaktır
orada çok geçmeden.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Ankara'daki büyük Meclis, güçlükle yönetilir durumdadır kuruluş biçimiyle. İç siyasal bölünmeler değildir yalnız Anado-
lu hükümetinin varlığını tehdit eden, 1919 yılının sonlarından başlayarak milliyetçiler, itilaf devletleriyle Babıâli'nin uzak-
tan yönlendirdikleri bir dizi padişahçı başkaldınyı da göğüslemek zorundadıriar.
İlk savaştır bu, ilk de zafer! Fırtına- metinlerde, sultanın ve hükümetinin iz-
lı tartışmalarla bir on dört gün yaşanır
ve Mustafa Kemal, onlar olurken, 'hal-
kın iradesine dayanan bir milli meclisin
yaranlmasını ve gücünü yine aynı ira-
deden alan bir hükümetin kunıbnası-
nı' isteyip durur; delegeler de onun is-
teklerine tamı tamına uygun bir öner-
ge kabul ederler:
u
Vatan tektir ve bölflnemez. Doğu il-
leri, ortak bir anlaşma içinde, her tür-
lü yabancı işgal ya da müdahaleyc kar-
şı duracaklardır. Sultanın hükümeti,
milletin bağımsızlığını ve ynrdun bü-
tünlüğünü korumakta yetersiz görü-
nürse, devlet işlerinin yürürülmesini ele
almak üzere, bir geçici hükümet kuru-
lacakür."
Bir ay sonra, bu kez yalnız Doğu ii-
lerinin değil, bütün ülkenin temsilcile-
rini bir araya getiren bir ikinci kongre
toplanacaktır Sıvas'ta (4-11 Eylül
1919).
Orada hazır bulunanlar, birkaç hafta
önce Erzurum'da kabul edilmiş olan
kararlan onaylayacaklar ve oylanmış
lediği siyasete karşı eleştirileri daha da
ağırlaştıracaklardır.
Türkiye'nin geleceğini böylece ke-
sin çözüme bağlayan bu insanlar, kırk
kişi kadardır.
Ama fazla bir önemi yoktur bunun.
Mustafa Kemal'in gözünde, milletin
bütününü temsil eder onlar ve görevi-
ne, kutsal bir nitelik verir destekleri.
Istanbul'da hükümet, derin üzüntü
ile korku arasında sallanır durur. Taş-
rada gelişen direniş hareketi, ülkenin
parçalanmasını hızlandırma tehiikesi-
ni taşımıyor mu?
Babıâli, Kemalist hareketi, kan ve
yağmaya susamış îttihatçılar taifesi di-
ye kamuoyuna sunarak başansızlığa
uğratmaya kalkacaktır onu. Bu itiraf-
lara Batılı basın da sahip çıkacaktırhe-
men ve Mustafa Kemal'le arkadaşlan-
nı, gelecek Ermeni kıyımcılan ve da-
ha da tehlikelisi, militan Alman hay-
ranlan olarak nitelendirecektirbol bol.
Ittihat ve Terakki Partisi'nin serüvenci
girişimlerinden ağzı yanmış halkı kor-
kutmak içindir bunlar kuşkusuz. An-
cak işin aslı şudur ki hiç kimse, Ana-
dolu'da, yelkenlerini açmış bir Türk
milliyetçiliğinin varlığını bilmez de-
ğildir artık.
Millî Misak
19l9'un sonlannda, Osmanlı hükü-
meti, genel seçimleri örgütler ve Mus-
tafa Kemal'in ayağını kaydırmak umu-
dundadır böylece.
Seçim, Hürriyet ve ttilaf'ın pek bek-
lemediği bir sonuç verir. Yeni Meclis,
itilaf devletlerinin Türkiye'ye elkoy-
masına şiddetle karşı milliyetçilerden
oluşur esas olarak. Istanbul'da topla-
nan millervekilleri, 28 Ocak 1920 gü-
nü. doğrudan doğruya Erzurum ve Sı-
vas bildirilerine dayanan bir metin ka-
bul edeceklerdir görkemli birbiçimde.
"MilB Misak" diye adlandınlan bu
belge, Mondros ateşkesi sırasında düş-
manca işgal edilmemiş Türk toprakla-
nnın bölünmezliğini ilan eder; impara-
torluğun Arap eyaletlerinin yazgısının,
yerel halkın serbestçe dile getireceği
arzuya göre düzenlenmesini ister; adil
23 Nisan 1920, tarihsel
bir gündür: Türkiye Büyük
Millet Meclisi, ilk toplantı-
sını yapar o gün; Kemalist-
ler, bir yıldan beri, bütün
gönülleriyle arzuladıklan
bu millet egemenliği deyi-
mini koymuşlardır Mec-
lis'in adına.
Çok geçmeden, Anadolu
Devrimi'nin şefinin çevre-
sinde, çeşitli ufuklardan ge-
len 400'e yakın insan bir
araya gelecektir orada. An-
kara'da toplanmış temsilci-
lerin hepsinin tek bir ama-
cı vardır:
Işgalciyi kovmak ve Türk
yurdunun parçalanmasını -
ne pahasına olursa olsun-
savuşturmaktır bu. Ne var
ki bu amaca erişmek için
kullanacaklan araçlarda,
anlaşmış olmaktan uzaktır-
lar.
Içlerinden büyük bir bö-
lümü, Mustafa Kemal'in
sancağı altında toplaşmayı
-gönülden- kabul ederler.
Ancak kimileri, onun yeri-
ni ya eski sadrazam talat
Paşa'nın ya da eski Harbi-
ye Nazın Enver Paşa'nın al-
masının düşü içindedirler;
Ittihatçı liderlerin sürgün
yaşamının kısa süreceğini
ve yakında âlâyı vâlâ ile
yurda döneceklerini umut
ederler.
Başkalannm tek düşün-
dükleri halifeliğin ve sul-
tanlığın kurtanlmasıdır ve
Kemalist hareketin bu
amaç için çalıştığma inanıp
dururlar.
Onlann yanında, sayılan
oldukça fazla başkalan da
vardır. Bunlar ulusal iktida-
n Anadolu'da, Bolşevikre-
jim modeli üzerine biçilmiş
ve belirsiz uluslararası dev-
rimci çevrenin desteğinde
bir Soyvetler yönetiminin
kurulmasına yol açabilir
göründüğü ölçüde tutarlar;
ama aynı zamanda Panisla-
mizmle Pantürkizme hatta
Panasiatizme de bel bağlar-
lar. Gerçekten, Ankara'da-
ki büyük Meclis, güçlükle
yönetilir durumdadır kuruluş biçimiy-
le:
Yürütmenin kararlannı sürekli tartı-
şır; yürütme de muhalefetleri etkisiz
hale getirmek ve ulusal harekete -ne
pahasına olursa olsun- belli bir birlik
sağlamak için -soluk almadan- manev-
ra yapmak zorunda kalır.
Bu iç siyasal bölünmeler değildir
yalnız Anadolu hükümetinin varlığını
tehdit eden, 1919 yılının sonlarından
başlayarak milliyetçiler. itilaf devlet-
leriyle Babıâli'nin uzaktan yönlendir-
dikleri bir dizi padişahçı başkaldınyı
da göğüslemek zorundadıriar. Hemen
bütün Türk yurdunu kaplamış olan,
ama en korkutucu ateşleri Batı ve Or-
ta Anadolu'da tutuşturan bu ayaklan-
malar, 1921 yılının başlanna değin bir-
birini izleyecektir.
Kemalistler, ellerindeki güçlerin bü-
yük bir bölümünü mücadeleye soka-
rak ve başkaldıranlan şiddetle cezalan-
dırarak ezebileceklerdir bu hareketle-
ri.
Yarın: Sevr'den Lozan'a...
POLtltKA VE ÖTESt
MEHMED KEMAL
Canına Kıyan Şair...
Paris'te Eyfel Kulesi'ne karşı Sovyet pasaportuyla
övünen Mayakovski'nin tatlı canına kıyışına şaşanm.
Cana kıyma (intihar), göze alınacak işlerden değildir.
Bir toplantıda sorariar:
"Hapiste niçin yattınız yoldaş Mayakovski?"
"Partiye kayıtlı olduğum için, yıllarca önce."
"Şimdi de partiye kayıtlı mısınız?"
"Hayır."
"Haksızsınız."
"Haklı olduğumu sanıyonım."
"Niçin?"
"örgütlü bir çalışmayla bağdaşmayan pek çok alış-
kanlık edindim. Belki de bu aptalca bir bahane."
Mayakovski'ye Paris'e gireceği gün vize vermez-
ler. Oysa Sovyet pasaportu taşımaktadır. Bir devrim
olmuştur, devrimin çocuğudur. Özgeçmişini sorarlar
"Oruz beş yaşındayım, soyluluk sanım yok, tica-
retie hiç mi hiç uğraşmadım. Hiç kimseyi sömürme-
dim. Oysa beni pek çok sömürdüler."
Mayakovski'nin vize alamayışı "olay" olur. Herkes
niçin pasaport alamadığını sorar. Yanıtı yoktur. O gü-
ne değin böylesi bir ünü olmayan şair, pasaportsuz
kalınca dünyaca üne kavuşur. Biz şaın ölümünden (in-
tiharından) sonra tanımışızdır. Bızim Nâzım Hik-
met'in Mayakovski gibi şıirler yazdığı soylenir. Oysa
Nâzım, şairı tanımadığını söyler. Mayakovski'den ilk
gördüğüm dize şudur: "Reklamlann diliyle verem
mikroplannı yaladım." Bu dizeyi Abidin Dino mu çe-
virmişti, Arif Dino mu şimdi bilemeyeceğim.
Mayakovski ise ölümünden (intihanndan) sonra bü-
yük bir üne kavuşmuştur. Izinden gidenlerolmuş; bir-
çok genç şair, canına kıymıştır.
Şair ölünce ardından şiir de ölmüyor. Kimi yerde da-
ha canlı, daha gür oluyor. Bir şair, şiir için, "ölüm yûz-
lü, korku salıcı" der. Şairler, üstünde oturduklan te-
pelerden indiler. Gerçekten tepelerin üstünde mi, al-
tında mı oturuyorlardı. Sonunda sokaklara çıktılar, in-
sanlann arasına kanştılar. Aşkı ve güzelliği öpüyorlar,
kendi dudaklannı da sunuyoriar. Mutlu bir toplum an-
yoriar.
"Düşmanlanm var diye bana kardeş olan siz!"
Bu şair böyle, öteki şair otuz yıl hapishanede yat-
tıktan sonra, saf ve saydam bir ruhla tımarhanede öl-
dü. Bunları izleyen Paul Eluard oluyordu. Şiiri anla-
tırken, "Büyümek isteyen için büyüklüğün s/nın yok-
tur" diyor.
1925'te Fas Savaşı sırasında Komünist Parti'nin
parolası dudaklanndan düşmüyordu. Bugün de
Fas'ta savaş olabilir. Balkanlar'da savaş var. Trto'nun
düzene soktuğu ülke şimdi paramparçadır. Tito, der-
lemiş, toparlamıştı; bunlar bir avuç kül gibi saçıyor-
lar.
Şiir, şairlerin ortak malıdır; onun için sevdiğim şiir-
leri kopya ediyorum. İşte kopyanın ta kendisi:
llhamımı Mesnevi'den aldım
Çaldımsa da miri malı çaldım
Şiir ortaklıktır. Şiirsel mantık vardır. Bu nasıl man-
tıktır demeyiniz. Şiirin aritmetiği ve matematiği olur.
Süs sananlar aldanırtar. Dahası, şiirin hayat bilgisi, fen
bilgisi, yurrtaşlık bilgisi vardır... "ŞerÇiçekleri", bun-
lann arasından srynlarak çıkmıştır. Bu çiçekler bula-
şıcıdır. İşte bir örnegi:
Şiir salgındır,
Yaşamın içindedir,
Dilin çatısı olacak bir gün.
Mayakovski, boşuna kıymadı canına.
"Her gecem mecruh geçmiş bu güzergâhtan
meğer..."
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAIS
1 2 3 4 5 6 7 8
SOLDANSAĞA:
1/ Nemlı yerlerde
yetısen zehırlı bir
bitkı.2/Göğüska-
fesini oluşturan
yassı ve eğn ke-
miklerden her bi-
n... Boynuzunun
bin kınk hayvan.
3/ Cüruf. 4/ lşa-
ret... Uyuşuk,
tembel. 5/ Aldat-
ma ışı, hıle... Bir
devletin başka bir
devlete yaptığı _
bildin.ö/Askerlik a
çağı... Eskiden mürekkebı
kurutmakta kullanılan ince
kum. 7/Sentetik polyester ıp-
liğine ve bu ıplikle dokun-
muş kumaşa venlen ad. 8/
Türk müziğınde bir makam.
9/ Bir tümceyı oluşturan bı-
nmlerden her bin... Fazla
bön. avanak.
YUKARmAN AŞAĞIYA:
1/Çitlembığın çiçeğı. 2/Aya-
ğın üstündekı tümsek yer...
Pantolonun apış arasına gelen yeri. 3/Kokmuş hayvan ölü-
sü... Bir yapının ginş bölümü. 4/Aksaray ılınde, tanhsel ve
doğal değerleriyle ünlü vadı. 5/Den ya da tahta kazımakta
kullanılan, ikı ucu saplı eğri bıçak... Kuran'da bir sure. 61
Bir nota... Manganezin sımgesi... Atlann taşınması için
yapılmış kapalı taşıma aracı. 7/ Bir tür gemici dügümü. 8/
Bir soru sözü... Güzel koku. 9/Afrika'da bir çöL
TEŞEKKUR
Büyük bir trafik kazasına maruz kalan kızımız Canan
Cankaya'yı başanlı bir ameliyat ve tıbbi bakımlan ile
tekrar hayata kazandıran
ortopedi uzmanı,
Doç.Op.Dr. MEHMETAŞIK
Doç.Op.Dr.
Mehmet Demirhan,
Op. Dr. Hakan Hüner
Asis. Dr. Mesut Cömert
Ameliyat hemşiresı Ergül Behramoğlu, Haseki
Hastanesi Ameliyat hemşiresi Fatoş ve Sevcan
hanımlara, özveri ile bakjmını üstlenen hemşire Ebru
Ay, Kezban Demirtaş, Gizem Karip, Fatma San ve
Satılmış Altan'a Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde ilk
acil müdahalede bize destek olan Dr. Sabahattin
Çimoğlu, Dr. Erkan Gürgen, Doç. Dr. Rezzan
Atamer, Dr. Ismail Mıhmallı, Dr. Hakan
Tekelioğlu'na,
Tedavisinde ilgi ve emeğini esirgemeyen Haseki
Hastanesi Fizyoterapisti Hamivet Buluş'a,
çocuğumuzu hastaneye en sağlıklı şekilde ulaşüran
alün kalpli Engin İşbeceren'e ve bize güç veren tüm
dost ve yakınlanmıza içten şükranlanmızı sunanz.
Aysın-Dr. Erdem Cankaya,
Dr. Mustafa AkyJdız