28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyettmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmenı: Orhan Erinç • Genel Yayın Koordınatörü. Hikmet Çetinkaya 0 Yazıişleri Mudürlerı fbrahim Yddız (Sommlu), Dinç Tayanç 0 Haber Vferkezı Müdurü Hakan Kara 0 Görsel Yonetmen. Fikret Eser Dış Haberler Ergun Bılcı • Istıhbarar Yalçın Çakır • Ekononu Bülent Ktıanlık • Radyo-TV. Uygw Eremeknr • Kültür Handan Şenkoken • Spor Abdûlkadir Yücetaın • Yurt Haberlen. Mehmet Saraç • Makaleler S»mi Kıraören # Çevın Styfettin Turtıan 0 Duzeltme Ahdullah YazKi • Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu Yaytn Kuruhr tlhan Selçuk (Başkan), Orhan Erioç, OkUv Kurtboke. Özgen Acar, Hikmet Çetinkaya. Şükrao Soner, Ergun Bak-L Dinç Tay aırç. tbrahim Yüdız, Orhan Bursak. Muslafa Balba). Ankara Temsılcısr Mustafa Balbav • Haber Müdûrii: Doğan AkmAtatürkBulvanNo 125,Kar4,Bakanlıklar-AnkaraTel 4195020 (7 hal), Faks 4195027 0Iznur Temsıkısı: SenUr Kızık, R Zıya Blv. 1352 S. 2/3 Tel: 4411220, Faks. 4419117 0 Adana Temsılcısı Çetin Yiğenoğln, Inönû Cd 119 S. No: 1 Kat: 1, Tel. 3522550, Faks 3522570 Mûessese Müdûrû: Erol Erknt 0 MEDYA C: • Yöııetım Kuralu Itoonhnatör Ahmet Korulsan 0 Ba$kaıu-Genel Mûdûr Gûlbin Er- Muhasebe: Büknt Yener •tdare; duran • Koordmatör Reha I»rt- Höseyin Gürer 0 Ijletme Önder man • Genel Mudûr Yardımcısı ÇeHk 0 Bilgı-lşlem Naü tnal 0 Mine Akdağ • Halkla tlışkiler Bılgısayar Sıstetn: Mürüvet ÇBer Mûdurü Nurten Berkıoy YavunlavaD ve Basaa: Yenı Gtîn Haber Ajansı, Basın ve Yayincılık A Ş Tuiocagıcad 39'41 Cagaloglu 34334 Ist PK 246 lstanbul Tel (0/212) 512 05 05 (20 iat) Faks (C2121 513 85 95 24 HAZlRAN 1995 Imsak: 3.25 Güneş: 5.26 Öğle: 13.13 lkindi: 17.11 Akşam20.47 Yatsı: 22.39 MEDYACTd 5140753-5139580-sn«460-6i,Faks.5H8466 SUPUCUSUZ otomobil • Haber Merked- Tofaş'ın 1993 Kasımı'nda üç ayn model olarak Türkiye'de üretmeye başladığı Tipo, ilgınç reklam fılmiyle televizyonlarda gözûküyor. "Sürücüsü olmayan" bir otomobilin rafting yapan sahibiyle yanşmasını konu alan reklamın çekimleri, Antalya-Belek'te bulunan Köprülü Kanyon Milli Parkı'nda yapıldı. Özel bir sistemın yardımıyla arka koltuğa oturarak "sürücûsüz" arabayı knllanan şofor Mıke Ryan, çekimler sırasında karşılastığı en büyük sıkıntımn, parkta yaşayan keçiler olduğunu söyledi. Efe'nin ikinci çocuğu dogdu • Istanbul Haber Servisi - 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın küçük oğlu Efe Özal ikinci kez baba oldu. Efe Özal'ın eşı Zeynep Özal, önceki gün yattığı International Hospital'da ikinci çocuğunu dûn dünyaya getirdi. Özallar'ın ikinci çocuğu kız olurken, aile tarafindan bebeğin adının 'Semra' konulacağı öğrenildi. hkokulda mezuniyet töreni • lstanbul Haber Servisi - Aralannda Özel Türk ve Yabancı Okullar Türkiye birincisi Roksan Hayırcl'in de bulunduğu Özel Yüzyıl Işıl'ın dıploma töreni kalabalık bir katılımla gerçekleşti. Mezunlannın büyük bölümünün tekrar aynı okula devam için kayıt yaptırdığı Yüzyıl Işıl ükokulu Müdürü Fikri Şimşek mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada, "Tahsil yaşamınızda ilk resmi belgeyi size vermekten gurur duyuyorum. Güle güle demiyorum, çünkü yürek yüreğe olacagız" dedi. Öndep amlıyor • Haber Merkea - Folklor Araştırmalan Kurumu; hukukçu, emekli Yargıtay üyesi ve dil uzmanı, halkbilimcı, araştırmacı- yazar Ali Rıza Önder'i anmak içın bugün Ankara'da Türk-lş Konferans Salonu'nda saat 15.00'te bir anma toplanüsı düzenledi. Önder'in kızı Prof. Dr. Tuna Ertem'in yöneteceği toplantıya, Dr. lrfan Ünver Nasrattınoğlu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, gazeteci-yazar Sami Karaören, Dr. Mustafa Şerif Onaran, gazeteci-yazar Mustafa Ekmekçi. Abdullah Satoğlu, Doç. Dr. Cengiz Ertem, Metin Turan, Cevdet Aslangül ve Av. Fazıl Özuğur konuşmacı olarak katılacak. İzzet Öz: Önce radyocu, sonra televizyoncu, gazeteci, imaj yaratıcısı, pop müziğin otoritesi... Çdgın, daldan dala, hep genç ŞÜKRANSONER İzzet Öz'ü önce Ankara Radyosu'nda "Ptaklar Arasın- da, Gençler İçin, Haftanm Ptaklaru." gibi programlarla ta- nıdık. "Diskovizyon, Metronom, Sihirii Lamba, Teleskop, ZunTla hep hafıf Batı müziği sanatının, seçkinci, genç- lerle iç içe, çok sevilen, pek çok yeniliğe ilk kapı açan, genç kalmayı başaran bir programcısı olarak beyinlere yerleşti. Oysa topluma dönük bu göriinen işler yarunda o, rad- yo, televizyon, gazetecilık, reklamcılık, imaj yaratma alan- lannda yapımcı-yönetmen, sayamadığı kadar çok ilke damgasını vurmus., sayamadığı kadar çok kurumun kuru- luş aşamasında görev almış, bütün bu dallarda pek çok genci yetiştirmiş biri. Kendisinin de kabul ettiği gibi bi- raz çizgi dışı, biraz çılgın, hep gençlerin arasında, hep sa- natın içinde, hep sevgiden yana, düzenin çarklanna karşı durmuş, çok yoğun bir üretim, çahşma içinde olmuş, ener- ji dolu bir insan. Programcılık anlayışı, yaratıcılığı ve müzik birikimiy- le programlan olay haline gelen ve şu anda özel radyo ve TV'lerde çalışan, hemen tüm gençlerin mesleki önderi İz- zet Öz'ü, son iş yerinde, Number One TV program direk- törü olarak, Karacan Yayınlan'nda, tabii ki, yine gençler arasında, bir çekime, bir iş görüşmesine, daldan dala koş- tunırken yakaladık... Bana göre, acaip şekiller verdirilirken kullanılan mal- zemeler nedeniyle program sunucusunun elınde kalan saç- lanyla kaygılanan ve ne yapması gerektiğinı soran berbe- re, söz konusu malzemelerin hıçbinni kullanmadan, çe- kim boyunca işinin başında durarak sorunu çözmesini öğütlüyordu. Bu sırada kapıdan oğul Karacan görünüyor; uğurladı- ğı bir sanatçı ile yaptığı program anlaşması hakkında bil- gi veriyordu. Satırarasında aynı kışı ıle başka programla- • Türkiye'de ilk video klip çekimi dahil, sayamadığı mesleklerinde gerek teknik gerekse sanatsal anlamda sayısız ilklere imzasını attı. nn anlaşmasının yapılması karannı veriyorlardı. Arada bir koşu, TV stüdyo çekıminin son düzenleme- lerine el atıyordu. Tam konuşmaya oturacakken, kapıdan yeni gelen gençle çok içten bir özel sohbet başladı... lzzet Öz'ün sonradan kulağıma fisıldadığına göre, ge- leceğin en büyük radyo-TV programcılanndan bin olma- ya aday genç. birden bire yaşamının çok güzelleştiğini, ar- tık bir sevgilisi oldugunu anlarıyordu. tzzet Öz de âşık olan genci kutlarken "Bu hızia programda artık yeni neler, ne güzel işler patlatırsın»'* diye teşvik ediyordu. Girip çıkanlar, gıdip gelmeler, telefonlar arasında, İz- zet Öz'e özgü bir daldan dala atlayışla çok yönlülük, çe- şitlılik karşısında bir süre sonra ne soracağını bilememe- nin şaşkınlığı içinde konuşmaya çahştık. Hemen ba§mdan, yakın meslekler nedeniyle tanıdığı- mı sandığım bir insanı çok az tanımış olduğumu algıladı- ğımdan, kısa bir yaşamöyküsünü vermesini istedim. İzzet Öz, 1947 Ankara doğumlu. Iktisat mezunu. 1967'de Ankara Radyosu'nda programcılıkla işe başlamış. Öncelikle bir radyocu. Radyo ıle ilişkisi 2.5 yaşlanndan, annesinin klasik müzik konserlerine götürmesi ile başla- mış. 6 yaşında 'Radyo Çocuk Saati 1 programında çalışma- ya koyulmuş. Hafıf Batı müziği, lise çağlannda bir tutkuya dönüşmüş. Iktisatı, bir okul bitirmesi gerektiğinı düşünerek tamam- lamış, ama o gün bugündür, para konulanna hiç akıl erdi- rememiş. Oysa kamuoyuna yansıyan yapımcı-yönetmen, gençler ve müzikle özdeşlemiş kimliğinin yanında, o aslında baş- kalannın çok zengin olduklan sayısız işlere girip çıkmış. Hem de sayısız kurumun kurucusu, bugünkü uzmanlann ilk eğiticisi, ilk teknikleri, yenilikleri getiren kişi olmuş... Voice of Turkey, TRT Ankara TV, TRT lstanbul TV ve rek- lam sektöründe yapımcı-yönetmen; Show Radyo, Radyo 2019, Show TV ve atv'nin kuruluş ve tanıtım çalışmala- nnda ve daha sonra özel müzik ve eğlence programlan ya- pımcılığında görev almış. \ İzzet Öz'ün radyo ile ilişkisi 2.5 vaşından beri sürû- ywr. (Fotoğraflar: KAAN SAĞANAK) 1983-93'te Hürriyet gazetesi sanat danışmanlığı... Bu süreç içinde gazetenin imaj, reklam işlerinin sonımlusu... Türkiye'deki ilk video klipleri çeken insan. Müzik prog- ramlan dışında sayısını bilmediği kadar belgesel çekmiş. Atatürk'ün 100. doğum yıldönümü içın hazırladığı "Tür- ldye" belgeseli ve Sedat Simavi Ödülü'nün övünçle altı- nı çiziyor. Tabii yaptığı programlarla bağlantılı çeşitli ga- zetelerin düzenlediği pek çok ödülün de sahibi. Reklam dünyasmda yapım-yönetmenlığini yaptığı işle- ri, ımajını üstlendiği kışı ve konulan dogru dürüst anım- sayamıyor. "Çok yoğundu, o alanda kalsaydım. bugün kö- şeyi dönmüş olurdum. Bana göre, sürekli kalabileceğim bir dünya değüdi" demekle yetinıyor. Yıne de reklam, imaj yaratma ışlerinden koptuğunu söyleyemiyor. Aslını ararsanız. alandan alana, işten işe geçişini ancak, yeni yaratıcı işlerin çekiciliği olarak açıklayabiliyor. Rad- yoculuk, gazetecilik ve televizyonu bir bütünün tamam- layıcısı, parçalan olarak gördüğünü, her üç dünyayı yakın- dan tanımak ve öğrenmek için işten işe geçtiğini anlatı- yor. Özellikle yeni, yaratıcı bir işin, hele de kuruluş aşa- masında görev alır, yeniliklere kapı açılmasma aracı olur- ken, kendisinin de çok şey öğrendiğıni ve bundan çok bü- yük bir heyecan duyduğunu söylüyor. İzzet Öz, hep genç kalmış; çılgın, yaratıcı yanı ile atba- şı giden, aynı zamanda çok ciddi. ödünsüz bir yanının ol- dugunu belirtiyor. "Gençleri ve onlarm ictenliklerini, ya- ratıcılıkJannı. yeteneklerini çok se>iyorum. Onlarla iç içe olmaktan, onlann scvgi dolu dünyasuu paylaşmaktan çok mutlu oluyorum. Birlikte çügınlar gibi eğlenip \akın dost olabiKriz. Ama iş yaparken çok dddiyiz. Omeğin geçen haf- ta içinde aralıksız hiç eve gidip yatmadan 36 saat çalıştım. Çekimterde sık sık böyle çabşmalanmız olur. Yetistirdiğim insanlan, çok ağJattıgım obnuştur. Ama hepsi de onlann • izzet Öz'e göre, aslında yaptığı işlerin tümü, sonuçta yoğun çahşma, üreticilik, yaratıcıhk, inançlanndan, kişiliğinden ödün vermeme, hep gençlerle, sanatla iç içe ohna, düzenin acımasız çarklanndan kaçma, belki biraz çizgi dışına çıkma, özünde kimiiğini, çizgisini koruma olarak tanımlanabilir. yetişmesi, iyitigi. başansı için oldugunu bOirier. Şundi buradan çıkıp gençlerin yaşadıgı banar ve disko- lan dolaşıp sabahlayabilirim. Bu, benim için hem eğlence hem de iştir. Yemek yemeyi unutarak çabşabUirim" dıyor. izzet Oz, yaptığı işlerin çeşitliliği ve değişkenliğme kar- şın, değişmeyen boyutun; gençler ve müzik içinde, yeni- liklere, güzelliklere, sanatın heralanına açılmaolduğunun altını çiziyor. "En genç, en yeni müzik ve başta dans, fo- toğraf,resim. moda,görsel bütün sanatlara açıhrken en ye- ni tekniklerden yararlanırken sadece moda ve yeni diye bir ölçüm hiç olmadı. Tam tersine çok titiz bir kalite. nitelik arayışı öne çıktı. Bir sanatçının müziginin benim progra- mımda yer alması için asgari bir kaliteyi tuturması önko- şulu vardır. Ömegin yerli pop sanatçüannı beste yapmaya ve kaliteli müzige hep zoriadım. Benim programımda yer alabttmek için kendilerini yetiştirmek zorunda kaldılar. Her şeyde ölçüm, sevgi ve kalite oldu. Yaşamım boyun- ca kavgaettiğimi anımsamıyorum. Ama kimse bana beğen- mediğim bir işi yaptıranıadı. Her şey i. herkesi çok sevdim, ama işimde akıl atanaz titiz, seçkinci oidum.J' diye kendi- ni tanımlıyor. Bundan sonra radyo ve televizyonlarda, müzik progra- mı yapma şansının dapek kalmadığını itiraf ediyor. Ne- deni ile ilgili açıklaması çok anlamlı: "Bugün bu işler, dünyada olduğu gibi artık çok büyük bir endüstri ve değişik bir çark içinde yüriiyor. Hangi par- çanın, ne kadar çahnacağı önceden belirleniyor. Bana, bu- nu kimse yapüramaz. Ben sadece yeniyi degü, eskinin de hep en iyilerini seçerek var oldum. Rating ölçüleri ile yap»- lan radyt)-tele\izyon programcüığıy la benim ölçülerim,seç- kinciliğim. kalite arayişun kolay kolay bağdaşmaz..." Ancak lzzet Öz, hiç de umutsuz. karamsar bir tablo çiz- miyor. Onun çılgın, yaratıcı, çizgi üstü dünyasına, sevgi ve kalite ölçülerine uymayan noktada, arkasına bakmadan, verdiği emeklere acımadan. yeni bir işe, yeni bır işin coş- kusuna kapılmaya. koşturmaya hazır. Çok çalışarak yara- tarak yeni bir yaşama, soluk alma kapısı her zaman bulu- nacağına, böylece hep genç, mutlu ve sevgi dünyası için- de kalvnabileceğine inanıyor... Liselerde mezuniyet kervanı IşıkLisesi'nin bu yılki mezunlan arasında bulunan Ali Sunal, dipJomasmı, babası ünlü sinema ov uncusu Kemal Sunal'ın elinden aldı. İstanbul Haber Servtsi - lstanbul 'dakı pek çok okulun mezuniyet kervanı devam ediyor. Geçen günlerde bu kervana yenilen katıldı. Bunlardan Feyziye Mektepliler Vakfı Özel Işık Lisesi'nin mezuniyet töreni, önceki gün Ayazağa Kampu- su'nda yapıldı. 14 Aralık 1885'te Feyz-i Sıbyan adıyla temelleri atılan Işık Lisesi'nin tarihçesini anlatan bir multivizyon gösterisinin de yapıldığı törende konuşan okul müdürü Dr. Gürbüz Koçak, Işık Lisesi'nin eğıtimdeki amacından \e kurulma aşamasında olan Işık Üniversitesi projesinden bahsetti. Işık Lisesi'nin bu yılki mezunlan arasm- da bulunan Ali Sunal, diplomasını, babası Kemal Sunal'ın elinden aldı. 182 öğrencinin mezun ol- duğu törene. Başbakan Tansu Çiller, CHP Genel Başkanı HikmetÇetin, Millı Eğitım Bakanı Nev- zat Ayaz, lstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve lstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu bırer kutlama mesajı gönderdiler. Pı- nar Şahın okul birincisi olurken Gökay BartşGül- tekin ikinci, Eylem Ertürk üçüncü oldular. Üsküdar Amerikan Lisesı'nden bu yıl mezun olan dokuz kız öğrenci de dünyanm sayıh üniver- sitelerinde okumaya hak kazandılar. Üsküdar Amerikan Lisesi'nin yanı sıra Izmir Amerikan Lisesı'nden 26 öğrenci. Tarsus Amerikan Lise- si'nden de 5 öğrenci istediği yabancı üniversite- ye girdi. Bu arada Özel Gökdil Lisesi mezuniyet töreni, önceki gün okul tören alamnda yapddı. Birçok da- vetlinin katıldığı tören sonrasında, lise bahçesin- de verilen partiyi havai fişek gösterisi izledı. lstanbul Lisesi'yse bu sene mezun vermedi. Cağaloğlu'ndaki lstanbul Lisesi, bir yıl olan ha- zırlık sınıfını iki yıla çıkardığı için mezun verme- di. Dün aynca, öğrenci velilerinin düzenlediği bir kermes de yapıldı. Kermes gelirinin okul yaran- na kullanılacağı ifade edildi. •• çsıfınatılmışyeniparanıneli kulağındaymış. Böylece 'mffl- uyon' lira 'bin' oluyor, bin lira da 'bir' oluyor. Aldığın belli, verdi- ğin belli olunca ne degişiyor bilmi- yoruz, ama hiç değilse liranın adı de- ğişiyor. Yeni liraya da 'Ata Lira'den- mesi düşünülüyormuş. Şimdi bunun nesi uygun söyler misiniz? Üç sıfın atılmış paraya Ata'nrn adı verilince değeri mi artıyor ya da ne oluyor? A- ta'nın adını aklrnıza gelen her jeye koyarak neyi kanıtlıyorsunuz? Uste- lik bu yakıştırmada saygı eksikliği bile seziliyor. Yeni paranın ille de bir adı olsun deniyorsa 'mesela'diyoruz. Yatapara olsun mu?.. 7 atınlan paralara 'yatapara' denmesi münasip düşmez mi? Milleti faize koşturuyorsunuz, yok tahvıldi yok dolardı, marktı, koş baba koş. Repoya yannlan paralara ne demeli? Işte böyle oraya buraya yatınlan paralara 'yatapara' deme- lı... Adı böyle olunca insanlarda har- camaktan vazgeçer, tüketim kısılmış olur, enflasyon da azalır mı bilmem? Bu ara biraz ekonomi sayfalannı iz- lemeli. bakalım ne oluyor? Paralar böyle yatınca yatırana faiz falan ge- tirir. Birilerine de ballı kredi kapıla- n ardma kadar açılır. Siz "Aman ne güzei, ben faizle yaşryorum" diye se- vinirsinız, birileri de "Ohneala, kre- di musluklan açıldr diye sevınir. Memlekete huzur gelir, trafık kaza- lan azalrr, terör olaylan yatışır.. (mı acaba?) Koyun şu paranın adını. 'Ya- tapara' koyun şunu. Mıllet yatırsın parasını. Bak ne güzel, herkes çalış- tnadan para kazanmayı öğrendi. Pa- rasını yatınyor, kendisi de sırtüstü MESELA DEDİK ERDAL ATABEK Paramızın adı ne olsun?.. Boğaz'a köprü vetüpgeçit 105yıllıkproje Boğaz köprüleri ve tüpgeçidi ile ilgili ilk projeler 189O'lı yıllara ait. Fransız inşaat mühendisi F. Arnodin'e çizdirilen köprü projeleri, Boğaz'1 iki ayn yerden birbirine bağlamayı amaçhyordu. ANKARA (AA) - lstan- bul Boğazı'nın deniz altrn- dan bir tüpgeçitle bağlan- ması projesi bugün bile tar- tışılırken, Boğaz'ı büyük köprüler ve deniz altından bir tüpgeçitle bağlamarun, 105 yıl önce Osmanh'nın da hayali olduğu ortaya çıktı. îstanbul Boğazı'nın deniz altmdan bir tüp ge- çitle bağlanması ile ilgili ilk projenin 1891 yılında hazırlandığı belirlenirken, bugünkü 2. Boğaz Köprü- sü'nün 105 yıl önce öngö- rülen bölgeye kurulması dikkati çeİuyor. Osmanlı arşivinde bulu- nan bir proje, lstanbul Bo- ğazı'nın Sarayburnu-Üs- küdar ve Rumelihisan- Kandilli arasında olmak üzere iki ayn köprü ile bağ- lanmasını amaçlıyoT. Fran- sız inşaat mühendisi F. Ar- nodin'ın imzasını taşıyan proje, her iki köprünün de Eyfel Kulesi'nin yapıldığı çelik teknolojisiyle yapıl- masını öngörüyor. F. Arnodin'in projesi tki ayak arasındaki uzun- luğu 1700 metre olarak dü- şünülmüş olan bu köprüler, bu rakarnla bugünkü iki Boğaz köprüsünü de geride bırakıyor. Projede 3 ayak üzerine kurulması planla- nan köprünün orta ayağı- nın, 33 metre derinlikteki deniz tabanına oturtulması öngörülmüş. F. Amodin'in 1900 yılın- da hazırladığı proje, bir çe- şit vagon taşıyan teleferik köprüsü. Proje ile denizden yüksekliği 50 metre olan köprüye asılacak telefenk- lerle vagonlann taşınması amaçlanıyordu. Buna göre iki ayn teleferik gidiş ve geliş yönünde makara sis- temiyle sürekli hareket ederek Sarayburnu ile Üs- küdar arasında geçişi sağla- yacaktı. Projeyi inceleyen Mi- marlar Odası Ankara Şube Başkanı Fatflı Söyler,Arno- din'in projesinin "uygula- nabflecek" bir proje oldu- gunu söyledi. O dönemde- ki inşaat teknolojisi ile 33 metre derinlikteki denize beton atmanın çok zor ol- dugunu ifade eden Söyler, "Böyle bir projeyi hazırla- malan. bunu yapabilecek teknolojrve de sahip oktuk- lanru gösterir" dedi. Söy- ler, bu köprünün zamanına göre değerlendirildiğinde "ekonomik'' de olabilece- ğinı ifade etti. Deniz aıtinda ilk tfipgeçit projesi Öte yandan, Başbakan- lık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'ne bağlı cum- huriyet arşivinde bulunan tek sayfalık bir belge ise, lstanbul Boğazı'nın "deniz alandan demiryolu geçişini saglayacak bir tüpgeçitle'' bağlanmasının ilk defa 1891 'de planlandığını orta' ya koyuyor. Mımarlar Odası Ankara Şube Başkanı Fatih Söyler, "metrodan tek faria su içirH den geçmesr diye tanımla- dığı 105 yıllık projenin "manüklT oldugunu ve teknolojik olarak yapılabi- leceğini ifade ederek "Eğer bu proje gerçekleştirilseydi, döneminegöre çok devrim- ci, büyük bir inşaat tekno- lojisi ürünü olurdu" dedi. Osmanlı arşivinde bulu- nan bir başka belge de Bo- ğaz'a yapılması planlanan bir köprü projesinin de 2. Abdülhamid döneminde gündeme geldiğini gösteri- yor. Mılletlerarası Boğazi- çi Demıryolu Şırketi, 2. Abdülhamid'in adını taşı- yacak bir köprü projesi ha- zırladı.Bu projeyle Anado- lu ve Rumeli hisarlannın birbirine bağlanması amaç- lanıyordu. yatıyor. Para durduğu yerde çoğalı- yor. Enayiler de çalışsın dursun, pa- ralar değer kazanıyor. Koş vatandaş koş. Paranı yatır. Yatıracak para bu- lamıyorsun zaten senin paranın adı 'yatapara' olmaz. Ona başka bir ad buluyoruz. Batapara adı hangi paraya verilmeli?.. iz yatıracak para değil, geçine- cek para bulamıyorsunuz değil mi? Bir türlü aldığınız parayla geçinmek için zorunlu harcamalar arasında denge kuramıyorsunuz. Bel- ki memursunuz, belki işçisiniz, bel- ki emeklisiniz. Hep aldığınız para azalıyor, harcamak zorunda olduğu- nuz para artıyor Işte, sizın aldığınız paraya da 'batapara' demek kaçınıl- maz oluyor. Hem 'batmış para' anla- mına geliyor, hem de 'batasıca para' türünden bir öfkeyi temsil ediyor. Emeğinin karşılığinı alamayanlann aldıgı paraya 'batapara'denırse pek münasip düsüyor. Ne yaparsımz ki emeğiniz için mücadele etmeden de kimseler "Bu insanlar galiba geçine- miyor'' demıyor. Onun içın de ınsan- lann birazcık oturduklan yerden kalkmalan, etraflanna bakmmalan gerekiyor. Öyle "Canım. ben neden zahmetedeyim, işte sabahtan akşama kadar işimin başındayım, devleti yö- netenler de bunu gorsünler de bana geçineceğim parayı versinler" demek yetmiyor. Bir kadro bulup da kapağı oraya atınca geçinılmiyor. Hem eme- ğini daha değerli hale getirmek, bu- nun için çalışmak gerekiyor hem de emeği için mücadele etmek gereki- yor. Bunun adına da "Orgütlü müca- dele etmek" deniyor. "Sendikalaş- mak" deniyor. Daha geçerlı işlere ya- ramak için çalışırken örgütlenmek için de çalışmak gerekiyor. Ne onu ne bunu yapıp "Aman ba- na ne, emeklilik yaşını indirsinler. ben on senede emekli olayım. bolca da pa- ra versinler ki rahat edeyim" demek hiçbir şeyi çözümlemiyor. Sırtını devlete dayamakla sırtını dayıya da- yamak arasında hiçbir fark kalmayın- ca ortada devlet kalmıyor, ama her- kes dayı kesiliyor. Eğer 'batapara' kullanmak istemiyorsak herkesin "verimli üretim'' konusunda düşün- mesi gerekiyor. Herkesin yaptığı işin neye yaradığını düşünmesi gerekiyor. Orgütlü mücadelenin, artık bu konu- lan da tartışmak oldugunu bilmek ge- rekiyor. 'Batapara'dan kurtulmak, bilinçli mücadelenin ucunda. Satapara' da pazarın parası... A lınan satılan şeylere aynlan /\ paraya da 'satapara' denmeli. / l Görüyorsunuz ki bütün mal üreticileri 'satapara'nın peşinde. Mallann reklamlan, kampanyalar, taksitli satışlar hep bu para için yapı- lıyor. Çocuklara kurulan tuzaklar, öy- le çeşitli ki. Her zaman gecerli olan- lar tatlı reklamlanyla kendini göste- riyor. Milli takım bile bir gofretin ar- kasına diziliyor. Okulunu bitiren ço- cuğunuza bisiklet almakta gecikiyor- sanız yandmız. Spor ayakkabılara ne demeli? Siz de tatile gitmelisiniz. Alm. yiyin, gezin, giyinin, otolara bakın. Yeterki 'satapara'yi piyasaya dökün. Alın, alın, alın ki piyasa can- lansın, esnafın yüzü gülsün. Siz de hep birbirinize bakın. "Onda var da bende neden yok" diye kendinizi yı- yın. Huzurunuz kalmasın, ev içinde birbirinize girin. Çocuklar başmızın etini yesin. Hanımın kaşlan çatılsın. Siz arpacık kumrusu gibi düşünün Çünkü tüketim piyasası öyle istiyoı Yiyin, için, giyin, gezin. Para bula mazsanız borç alm, taksite girin, ora dan buradan bulun. Bankadan kred alın ki sonra faizler canınıza okusurı 'Satapara' yüzünden harcadığınK her zaman kazancınızdan çok olsur Canınızı sıkmayın. Borç alın, krec alm, veresiye alın. "Borç yigidt kamçısKÜr" deyin. lyisi mi yeni pe ranın adı 'satapara' olsun. Bakalım, sıfin tüketenler ne diyt cek? i'im
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle