Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyettmtiyaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmenı: Orhan Erinç •
Genel Yayın Koordınatörü. Hikmet
Çetinkaya 0 Yazıişleri Mudürlerı
fbrahim Yddız (Sommlu), Dinç Tayanç
0 Haber Vferkezı Müdurü Hakan Kara
0 Görsel Yonetmen. Fikret Eser
Dış Haberler Ergun Bılcı • Istıhbarar Yalçın Çakır •
Ekononu Bülent Ktıanlık • Radyo-TV. Uygw Eremeknr
• Kültür Handan Şenkoken • Spor Abdûlkadir Yücetaın
• Yurt Haberlen. Mehmet Saraç • Makaleler S»mi
Kıraören # Çevın Styfettin Turtıan 0 Duzeltme
Ahdullah YazKi • Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu
Yaytn Kuruhr tlhan Selçuk
(Başkan), Orhan Erioç, OkUv
Kurtboke. Özgen Acar, Hikmet
Çetinkaya. Şükrao Soner, Ergun
Bak-L Dinç Tay aırç. tbrahim Yüdız,
Orhan Bursak. Muslafa Balba).
Ankara Temsılcısr Mustafa Balbav • Haber Müdûrii: Doğan
AkmAtatürkBulvanNo 125,Kar4,Bakanlıklar-AnkaraTel
4195020 (7 hal), Faks 4195027 0Iznur Temsıkısı: SenUr
Kızık, R Zıya Blv. 1352 S. 2/3 Tel: 4411220, Faks. 4419117
0 Adana Temsılcısı Çetin Yiğenoğln, Inönû Cd 119 S. No: 1
Kat: 1, Tel. 3522550, Faks 3522570
Mûessese Müdûrû: Erol Erknt 0 MEDYA C: • Yöııetım Kuralu
Itoonhnatör Ahmet Korulsan 0 Ba$kaıu-Genel Mûdûr Gûlbin Er-
Muhasebe: Büknt Yener •tdare; duran • Koordmatör Reha I»rt-
Höseyin Gürer 0 Ijletme Önder man • Genel Mudûr Yardımcısı
ÇeHk 0 Bilgı-lşlem Naü tnal 0 Mine Akdağ • Halkla tlışkiler
Bılgısayar Sıstetn: Mürüvet ÇBer Mûdurü Nurten Berkıoy
YavunlavaD ve Basaa: Yenı Gtîn Haber Ajansı, Basın ve Yayincılık A Ş
Tuiocagıcad 39'41 Cagaloglu 34334 Ist PK 246 lstanbul Tel (0/212) 512 05 05 (20 iat) Faks (C2121 513 85 95
24 HAZlRAN 1995 Imsak: 3.25 Güneş: 5.26 Öğle: 13.13 lkindi: 17.11 Akşam20.47 Yatsı: 22.39 MEDYACTd 5140753-5139580-sn«460-6i,Faks.5H8466
SUPUCUSUZ
otomobil
• Haber Merked-
Tofaş'ın 1993 Kasımı'nda
üç ayn model olarak
Türkiye'de üretmeye
başladığı Tipo, ilgınç
reklam fılmiyle
televizyonlarda gözûküyor.
"Sürücüsü olmayan" bir
otomobilin rafting yapan
sahibiyle yanşmasını konu
alan reklamın çekimleri,
Antalya-Belek'te bulunan
Köprülü Kanyon Milli
Parkı'nda yapıldı. Özel bir
sistemın yardımıyla arka
koltuğa oturarak
"sürücûsüz" arabayı
knllanan şofor Mıke Ryan,
çekimler sırasında
karşılastığı en büyük
sıkıntımn, parkta yaşayan
keçiler olduğunu söyledi.
Efe'nin ikinci
çocuğu dogdu
• Istanbul Haber Servisi -
8. Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın küçük oğlu Efe Özal
ikinci kez baba oldu. Efe
Özal'ın eşı Zeynep Özal,
önceki gün yattığı
International Hospital'da
ikinci çocuğunu dûn
dünyaya getirdi. Özallar'ın
ikinci çocuğu kız olurken,
aile tarafindan bebeğin
adının 'Semra' konulacağı
öğrenildi.
hkokulda
mezuniyet töreni
• lstanbul Haber Servisi -
Aralannda Özel Türk ve
Yabancı Okullar Türkiye
birincisi Roksan Hayırcl'in
de bulunduğu Özel Yüzyıl
Işıl'ın dıploma töreni
kalabalık bir katılımla
gerçekleşti. Mezunlannın
büyük bölümünün tekrar
aynı okula devam için kayıt
yaptırdığı Yüzyıl Işıl
ükokulu Müdürü Fikri
Şimşek mezuniyet töreninde
yaptığı konuşmada, "Tahsil
yaşamınızda ilk resmi
belgeyi size vermekten
gurur duyuyorum. Güle güle
demiyorum, çünkü yürek
yüreğe olacagız" dedi.
Öndep amlıyor
• Haber Merkea - Folklor
Araştırmalan Kurumu;
hukukçu, emekli Yargıtay
üyesi ve dil uzmanı,
halkbilimcı, araştırmacı-
yazar Ali Rıza Önder'i
anmak içın bugün
Ankara'da Türk-lş
Konferans Salonu'nda saat
15.00'te bir anma toplanüsı
düzenledi. Önder'in kızı
Prof. Dr. Tuna Ertem'in
yöneteceği toplantıya, Dr.
lrfan Ünver Nasrattınoğlu,
Anayasa Mahkemesi
Başkanı Yekta Güngör
Özden, gazeteci-yazar Sami
Karaören, Dr. Mustafa Şerif
Onaran, gazeteci-yazar
Mustafa Ekmekçi. Abdullah
Satoğlu, Doç. Dr. Cengiz
Ertem, Metin Turan, Cevdet
Aslangül ve Av. Fazıl
Özuğur konuşmacı olarak
katılacak.
İzzet Öz: Önce radyocu, sonra televizyoncu, gazeteci, imaj yaratıcısı, pop müziğin otoritesi...
Çdgın, daldan dala, hep genç
ŞÜKRANSONER
İzzet Öz'ü önce Ankara Radyosu'nda "Ptaklar Arasın-
da, Gençler İçin, Haftanm Ptaklaru." gibi programlarla ta-
nıdık. "Diskovizyon, Metronom, Sihirii Lamba, Teleskop,
ZunTla hep hafıf Batı müziği sanatının, seçkinci, genç-
lerle iç içe, çok sevilen, pek çok yeniliğe ilk kapı açan,
genç kalmayı başaran bir programcısı olarak beyinlere
yerleşti.
Oysa topluma dönük bu göriinen işler yarunda o, rad-
yo, televizyon, gazetecilık, reklamcılık, imaj yaratma alan-
lannda yapımcı-yönetmen, sayamadığı kadar çok ilke
damgasını vurmus., sayamadığı kadar çok kurumun kuru-
luş aşamasında görev almış, bütün bu dallarda pek çok
genci yetiştirmiş biri. Kendisinin de kabul ettiği gibi bi-
raz çizgi dışı, biraz çılgın, hep gençlerin arasında, hep sa-
natın içinde, hep sevgiden yana, düzenin çarklanna karşı
durmuş, çok yoğun bir üretim, çahşma içinde olmuş, ener-
ji dolu bir insan.
Programcılık anlayışı, yaratıcılığı ve müzik birikimiy-
le programlan olay haline gelen ve şu anda özel radyo ve
TV'lerde çalışan, hemen tüm gençlerin mesleki önderi İz-
zet Öz'ü, son iş yerinde, Number One TV program direk-
törü olarak, Karacan Yayınlan'nda, tabii ki, yine gençler
arasında, bir çekime, bir iş görüşmesine, daldan dala koş-
tunırken yakaladık...
Bana göre, acaip şekiller verdirilirken kullanılan mal-
zemeler nedeniyle program sunucusunun elınde kalan saç-
lanyla kaygılanan ve ne yapması gerektiğinı soran berbe-
re, söz konusu malzemelerin hıçbinni kullanmadan, çe-
kim boyunca işinin başında durarak sorunu çözmesini
öğütlüyordu.
Bu sırada kapıdan oğul Karacan görünüyor; uğurladı-
ğı bir sanatçı ile yaptığı program anlaşması hakkında bil-
gi veriyordu. Satırarasında aynı kışı ıle başka programla-
• Türkiye'de ilk video klip çekimi dahil,
sayamadığı mesleklerinde gerek teknik
gerekse sanatsal anlamda sayısız ilklere
imzasını attı.
nn anlaşmasının yapılması karannı veriyorlardı.
Arada bir koşu, TV stüdyo çekıminin son düzenleme-
lerine el atıyordu. Tam konuşmaya oturacakken, kapıdan
yeni gelen gençle çok içten bir özel sohbet başladı...
lzzet Öz'ün sonradan kulağıma fisıldadığına göre, ge-
leceğin en büyük radyo-TV programcılanndan bin olma-
ya aday genç. birden bire yaşamının çok güzelleştiğini, ar-
tık bir sevgilisi oldugunu anlarıyordu. tzzet Öz de âşık olan
genci kutlarken "Bu hızia programda artık yeni neler, ne
güzel işler patlatırsın»'* diye teşvik ediyordu.
Girip çıkanlar, gıdip gelmeler, telefonlar arasında, İz-
zet Öz'e özgü bir daldan dala atlayışla çok yönlülük, çe-
şitlılik karşısında bir süre sonra ne soracağını bilememe-
nin şaşkınlığı içinde konuşmaya çahştık.
Hemen ba§mdan, yakın meslekler nedeniyle tanıdığı-
mı sandığım bir insanı çok az tanımış olduğumu algıladı-
ğımdan, kısa bir yaşamöyküsünü vermesini istedim.
İzzet Öz, 1947 Ankara doğumlu. Iktisat mezunu.
1967'de Ankara Radyosu'nda programcılıkla işe başlamış.
Öncelikle bir radyocu. Radyo ıle ilişkisi 2.5 yaşlanndan,
annesinin klasik müzik konserlerine götürmesi ile başla-
mış. 6 yaşında 'Radyo Çocuk Saati
1
programında çalışma-
ya koyulmuş.
Hafıf Batı müziği, lise çağlannda bir tutkuya dönüşmüş.
Iktisatı, bir okul bitirmesi gerektiğinı düşünerek tamam-
lamış, ama o gün bugündür, para konulanna hiç akıl erdi-
rememiş.
Oysa kamuoyuna yansıyan yapımcı-yönetmen, gençler
ve müzikle özdeşlemiş kimliğinin yanında, o aslında baş-
kalannın çok zengin olduklan sayısız işlere girip çıkmış.
Hem de sayısız kurumun kurucusu, bugünkü uzmanlann
ilk eğiticisi, ilk teknikleri, yenilikleri getiren kişi olmuş...
Voice of Turkey, TRT Ankara TV, TRT lstanbul TV ve rek-
lam sektöründe yapımcı-yönetmen; Show Radyo, Radyo
2019, Show TV ve atv'nin kuruluş ve tanıtım çalışmala-
nnda ve daha sonra özel müzik ve eğlence programlan ya-
pımcılığında görev almış.
\
İzzet Öz'ün radyo ile ilişkisi 2.5 vaşından beri sürû-
ywr. (Fotoğraflar: KAAN SAĞANAK)
1983-93'te Hürriyet gazetesi sanat danışmanlığı... Bu
süreç içinde gazetenin imaj, reklam işlerinin sonımlusu...
Türkiye'deki ilk video klipleri çeken insan. Müzik prog-
ramlan dışında sayısını bilmediği kadar belgesel çekmiş.
Atatürk'ün 100. doğum yıldönümü içın hazırladığı "Tür-
ldye" belgeseli ve Sedat Simavi Ödülü'nün övünçle altı-
nı çiziyor. Tabii yaptığı programlarla bağlantılı çeşitli ga-
zetelerin düzenlediği pek çok ödülün de sahibi.
Reklam dünyasmda yapım-yönetmenlığini yaptığı işle-
ri, ımajını üstlendiği kışı ve konulan dogru dürüst anım-
sayamıyor. "Çok yoğundu, o alanda kalsaydım. bugün kö-
şeyi dönmüş olurdum. Bana göre, sürekli kalabileceğim bir
dünya değüdi" demekle yetinıyor. Yıne de reklam, imaj
yaratma ışlerinden koptuğunu söyleyemiyor.
Aslını ararsanız. alandan alana, işten işe geçişini ancak,
yeni yaratıcı işlerin çekiciliği olarak açıklayabiliyor. Rad-
yoculuk, gazetecilik ve televizyonu bir bütünün tamam-
layıcısı, parçalan olarak gördüğünü, her üç dünyayı yakın-
dan tanımak ve öğrenmek için işten işe geçtiğini anlatı-
yor. Özellikle yeni, yaratıcı bir işin, hele de kuruluş aşa-
masında görev alır, yeniliklere kapı açılmasma aracı olur-
ken, kendisinin de çok şey öğrendiğıni ve bundan çok bü-
yük bir heyecan duyduğunu söylüyor.
İzzet Öz, hep genç kalmış; çılgın, yaratıcı yanı ile atba-
şı giden, aynı zamanda çok ciddi. ödünsüz bir yanının ol-
dugunu belirtiyor. "Gençleri ve onlarm ictenliklerini, ya-
ratıcılıkJannı. yeteneklerini çok se>iyorum. Onlarla iç içe
olmaktan, onlann scvgi dolu dünyasuu paylaşmaktan çok
mutlu oluyorum. Birlikte çügınlar gibi eğlenip \akın dost
olabiKriz. Ama iş yaparken çok dddiyiz. Omeğin geçen haf-
ta içinde aralıksız hiç eve gidip yatmadan 36 saat çalıştım.
Çekimterde sık sık böyle çabşmalanmız olur. Yetistirdiğim
insanlan, çok ağJattıgım obnuştur. Ama hepsi de onlann
• izzet Öz'e göre, aslında yaptığı işlerin
tümü, sonuçta yoğun çahşma, üreticilik,
yaratıcıhk, inançlanndan, kişiliğinden
ödün vermeme, hep gençlerle, sanatla iç
içe ohna, düzenin acımasız çarklanndan
kaçma, belki biraz çizgi dışına çıkma,
özünde kimiiğini, çizgisini koruma
olarak tanımlanabilir.
yetişmesi, iyitigi. başansı için oldugunu bOirier.
Şundi buradan çıkıp gençlerin yaşadıgı banar ve disko-
lan dolaşıp sabahlayabilirim. Bu, benim için hem eğlence
hem de iştir. Yemek yemeyi unutarak çabşabUirim" dıyor.
izzet Oz, yaptığı işlerin çeşitliliği ve değişkenliğme kar-
şın, değişmeyen boyutun; gençler ve müzik içinde, yeni-
liklere, güzelliklere, sanatın heralanına açılmaolduğunun
altını çiziyor. "En genç, en yeni müzik ve başta dans, fo-
toğraf,resim. moda,görsel bütün sanatlara açıhrken en ye-
ni tekniklerden yararlanırken sadece moda ve yeni diye bir
ölçüm hiç olmadı. Tam tersine çok titiz bir kalite. nitelik
arayışı öne çıktı. Bir sanatçının müziginin benim progra-
mımda yer alması için asgari bir kaliteyi tuturması önko-
şulu vardır. Ömegin yerli pop sanatçüannı beste yapmaya
ve kaliteli müzige hep zoriadım. Benim programımda yer
alabttmek için kendilerini yetiştirmek zorunda kaldılar.
Her şeyde ölçüm, sevgi ve kalite oldu. Yaşamım boyun-
ca kavgaettiğimi anımsamıyorum. Ama kimse bana beğen-
mediğim bir işi yaptıranıadı. Her şey i. herkesi çok sevdim,
ama işimde akıl atanaz titiz, seçkinci oidum.J' diye kendi-
ni tanımlıyor.
Bundan sonra radyo ve televizyonlarda, müzik progra-
mı yapma şansının dapek kalmadığını itiraf ediyor. Ne-
deni ile ilgili açıklaması çok anlamlı:
"Bugün bu işler, dünyada olduğu gibi artık çok büyük
bir endüstri ve değişik bir çark içinde yüriiyor. Hangi par-
çanın, ne kadar çahnacağı önceden belirleniyor. Bana, bu-
nu kimse yapüramaz. Ben sadece yeniyi degü, eskinin de
hep en iyilerini seçerek var oldum. Rating ölçüleri ile yap»-
lan radyt)-tele\izyon programcüığıy la benim ölçülerim,seç-
kinciliğim. kalite arayişun kolay kolay bağdaşmaz..."
Ancak lzzet Öz, hiç de umutsuz. karamsar bir tablo çiz-
miyor. Onun çılgın, yaratıcı, çizgi üstü dünyasına, sevgi
ve kalite ölçülerine uymayan noktada, arkasına bakmadan,
verdiği emeklere acımadan. yeni bir işe, yeni bır işin coş-
kusuna kapılmaya. koşturmaya hazır. Çok çalışarak yara-
tarak yeni bir yaşama, soluk alma kapısı her zaman bulu-
nacağına, böylece hep genç, mutlu ve sevgi dünyası için-
de kalvnabileceğine inanıyor...
Liselerde mezuniyet kervanı
IşıkLisesi'nin bu yılki mezunlan arasında bulunan Ali Sunal, dipJomasmı,
babası ünlü sinema ov uncusu Kemal Sunal'ın elinden aldı.
İstanbul Haber Servtsi - lstanbul 'dakı pek çok
okulun mezuniyet kervanı devam ediyor. Geçen
günlerde bu kervana yenilen katıldı. Bunlardan
Feyziye Mektepliler Vakfı Özel Işık Lisesi'nin
mezuniyet töreni, önceki gün Ayazağa Kampu-
su'nda yapıldı. 14 Aralık 1885'te Feyz-i Sıbyan
adıyla temelleri atılan Işık Lisesi'nin tarihçesini
anlatan bir multivizyon gösterisinin de yapıldığı
törende konuşan okul müdürü Dr. Gürbüz Koçak,
Işık Lisesi'nin eğıtimdeki amacından \e kurulma
aşamasında olan Işık Üniversitesi projesinden
bahsetti. Işık Lisesi'nin bu yılki mezunlan arasm-
da bulunan Ali Sunal, diplomasını, babası Kemal
Sunal'ın elinden aldı. 182 öğrencinin mezun ol-
duğu törene. Başbakan Tansu Çiller, CHP Genel
Başkanı HikmetÇetin, Millı Eğitım Bakanı Nev-
zat Ayaz, lstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Recep Tayyip Erdoğan ve lstanbul Valisi Hayri
Kozakçıoğlu bırer kutlama mesajı gönderdiler. Pı-
nar Şahın okul birincisi olurken Gökay BartşGül-
tekin ikinci, Eylem Ertürk üçüncü oldular.
Üsküdar Amerikan Lisesı'nden bu yıl mezun
olan dokuz kız öğrenci de dünyanm sayıh üniver-
sitelerinde okumaya hak kazandılar. Üsküdar
Amerikan Lisesi'nin yanı sıra Izmir Amerikan
Lisesı'nden 26 öğrenci. Tarsus Amerikan Lise-
si'nden de 5 öğrenci istediği yabancı üniversite-
ye girdi.
Bu arada Özel Gökdil Lisesi mezuniyet töreni,
önceki gün okul tören alamnda yapddı. Birçok da-
vetlinin katıldığı tören sonrasında, lise bahçesin-
de verilen partiyi havai fişek gösterisi izledı.
lstanbul Lisesi'yse bu sene mezun vermedi.
Cağaloğlu'ndaki lstanbul Lisesi, bir yıl olan ha-
zırlık sınıfını iki yıla çıkardığı için mezun verme-
di. Dün aynca, öğrenci velilerinin düzenlediği bir
kermes de yapıldı. Kermes gelirinin okul yaran-
na kullanılacağı ifade edildi.
•• çsıfınatılmışyeniparanıneli
kulağındaymış. Böylece 'mffl-
uyon' lira 'bin' oluyor, bin lira
da 'bir' oluyor. Aldığın belli, verdi-
ğin belli olunca ne degişiyor bilmi-
yoruz, ama hiç değilse liranın adı de-
ğişiyor. Yeni liraya da 'Ata Lira'den-
mesi düşünülüyormuş. Şimdi bunun
nesi uygun söyler misiniz? Üç sıfın
atılmış paraya Ata'nrn adı verilince
değeri mi artıyor ya da ne oluyor? A-
ta'nın adını aklrnıza gelen her jeye
koyarak neyi kanıtlıyorsunuz? Uste-
lik bu yakıştırmada saygı eksikliği
bile seziliyor. Yeni paranın ille de bir
adı olsun deniyorsa 'mesela'diyoruz.
Yatapara olsun mu?..
7
atınlan paralara 'yatapara'
denmesi münasip düşmez mi?
Milleti faize koşturuyorsunuz,
yok tahvıldi yok dolardı, marktı, koş
baba koş. Repoya yannlan paralara
ne demeli? Işte böyle oraya buraya
yatınlan paralara 'yatapara' deme-
lı... Adı böyle olunca insanlarda har-
camaktan vazgeçer, tüketim kısılmış
olur, enflasyon da azalır mı bilmem?
Bu ara biraz ekonomi sayfalannı iz-
lemeli. bakalım ne oluyor? Paralar
böyle yatınca yatırana faiz falan ge-
tirir. Birilerine de ballı kredi kapıla-
n ardma kadar açılır. Siz "Aman ne
güzei, ben faizle yaşryorum" diye se-
vinirsinız, birileri de "Ohneala, kre-
di musluklan açıldr diye sevınir.
Memlekete huzur gelir, trafık kaza-
lan azalrr, terör olaylan yatışır.. (mı
acaba?) Koyun şu paranın adını. 'Ya-
tapara' koyun şunu. Mıllet yatırsın
parasını. Bak ne güzel, herkes çalış-
tnadan para kazanmayı öğrendi. Pa-
rasını yatınyor, kendisi de sırtüstü
MESELA DEDİK ERDAL ATABEK
Paramızın adı ne olsun?..
Boğaz'a köprü
vetüpgeçit
105yıllıkproje
Boğaz köprüleri ve tüpgeçidi ile ilgili ilk
projeler 189O'lı yıllara ait. Fransız inşaat
mühendisi F. Arnodin'e çizdirilen köprü
projeleri, Boğaz'1 iki ayn yerden birbirine
bağlamayı amaçhyordu.
ANKARA (AA) - lstan-
bul Boğazı'nın deniz altrn-
dan bir tüpgeçitle bağlan-
ması projesi bugün bile tar-
tışılırken, Boğaz'ı büyük
köprüler ve deniz altından
bir tüpgeçitle bağlamarun,
105 yıl önce Osmanh'nın
da hayali olduğu ortaya
çıktı. îstanbul Boğazı'nın
deniz altmdan bir tüp ge-
çitle bağlanması ile ilgili
ilk projenin 1891 yılında
hazırlandığı belirlenirken,
bugünkü 2. Boğaz Köprü-
sü'nün 105 yıl önce öngö-
rülen bölgeye kurulması
dikkati çeİuyor.
Osmanlı arşivinde bulu-
nan bir proje, lstanbul Bo-
ğazı'nın Sarayburnu-Üs-
küdar ve Rumelihisan-
Kandilli arasında olmak
üzere iki ayn köprü ile bağ-
lanmasını amaçlıyoT. Fran-
sız inşaat mühendisi F. Ar-
nodin'ın imzasını taşıyan
proje, her iki köprünün de
Eyfel Kulesi'nin yapıldığı
çelik teknolojisiyle yapıl-
masını öngörüyor.
F. Arnodin'in projesi
tki ayak arasındaki uzun-
luğu 1700 metre olarak dü-
şünülmüş olan bu köprüler,
bu rakarnla bugünkü iki
Boğaz köprüsünü de geride
bırakıyor. Projede 3 ayak
üzerine kurulması planla-
nan köprünün orta ayağı-
nın, 33 metre derinlikteki
deniz tabanına oturtulması
öngörülmüş.
F. Amodin'in 1900 yılın-
da hazırladığı proje, bir çe-
şit vagon taşıyan teleferik
köprüsü. Proje ile denizden
yüksekliği 50 metre olan
köprüye asılacak telefenk-
lerle vagonlann taşınması
amaçlanıyordu. Buna göre
iki ayn teleferik gidiş ve
geliş yönünde makara sis-
temiyle sürekli hareket
ederek Sarayburnu ile Üs-
küdar arasında geçişi sağla-
yacaktı.
Projeyi inceleyen Mi-
marlar Odası Ankara Şube
Başkanı Fatflı Söyler,Arno-
din'in projesinin "uygula-
nabflecek" bir proje oldu-
gunu söyledi. O dönemde-
ki inşaat teknolojisi ile 33
metre derinlikteki denize
beton atmanın çok zor ol-
dugunu ifade eden Söyler,
"Böyle bir projeyi hazırla-
malan. bunu yapabilecek
teknolojrve de sahip oktuk-
lanru gösterir" dedi. Söy-
ler, bu köprünün zamanına
göre değerlendirildiğinde
"ekonomik'' de olabilece-
ğinı ifade etti.
Deniz aıtinda ilk
tfipgeçit projesi
Öte yandan, Başbakan-
lık Devlet Arşivleri Genel
Müdürlüğü'ne bağlı cum-
huriyet arşivinde bulunan
tek sayfalık bir belge ise,
lstanbul Boğazı'nın "deniz
alandan demiryolu geçişini
saglayacak bir tüpgeçitle''
bağlanmasının ilk defa
1891 'de planlandığını orta'
ya koyuyor.
Mımarlar Odası Ankara
Şube Başkanı Fatih Söyler,
"metrodan tek faria su içirH
den geçmesr diye tanımla-
dığı 105 yıllık projenin
"manüklT oldugunu ve
teknolojik olarak yapılabi-
leceğini ifade ederek "Eğer
bu proje gerçekleştirilseydi,
döneminegöre çok devrim-
ci, büyük bir inşaat tekno-
lojisi ürünü olurdu" dedi.
Osmanlı arşivinde bulu-
nan bir başka belge de Bo-
ğaz'a yapılması planlanan
bir köprü projesinin de 2.
Abdülhamid döneminde
gündeme geldiğini gösteri-
yor. Mılletlerarası Boğazi-
çi Demıryolu Şırketi, 2.
Abdülhamid'in adını taşı-
yacak bir köprü projesi ha-
zırladı.Bu projeyle Anado-
lu ve Rumeli hisarlannın
birbirine bağlanması amaç-
lanıyordu.
yatıyor. Para durduğu yerde çoğalı-
yor. Enayiler de çalışsın dursun, pa-
ralar değer kazanıyor. Koş vatandaş
koş. Paranı yatır. Yatıracak para bu-
lamıyorsun zaten senin paranın adı
'yatapara' olmaz. Ona başka bir ad
buluyoruz.
Batapara adı hangi
paraya verilmeli?..
iz yatıracak para değil, geçine-
cek para bulamıyorsunuz değil
mi? Bir türlü aldığınız parayla
geçinmek için zorunlu harcamalar
arasında denge kuramıyorsunuz. Bel-
ki memursunuz, belki işçisiniz, bel-
ki emeklisiniz. Hep aldığınız para
azalıyor, harcamak zorunda olduğu-
nuz para artıyor Işte, sizın aldığınız
paraya da 'batapara' demek kaçınıl-
maz oluyor. Hem 'batmış para' anla-
mına geliyor, hem de 'batasıca para'
türünden bir öfkeyi temsil ediyor.
Emeğinin karşılığinı alamayanlann
aldıgı paraya 'batapara'denırse pek
münasip düsüyor. Ne yaparsımz ki
emeğiniz için mücadele etmeden de
kimseler "Bu insanlar galiba geçine-
miyor'' demıyor. Onun içın de ınsan-
lann birazcık oturduklan yerden
kalkmalan, etraflanna bakmmalan
gerekiyor. Öyle "Canım. ben neden
zahmetedeyim, işte sabahtan akşama
kadar işimin başındayım, devleti yö-
netenler de bunu gorsünler de bana
geçineceğim parayı versinler" demek
yetmiyor. Bir kadro bulup da kapağı
oraya atınca geçinılmiyor. Hem eme-
ğini daha değerli hale getirmek, bu-
nun için çalışmak gerekiyor hem de
emeği için mücadele etmek gereki-
yor. Bunun adına da "Orgütlü müca-
dele etmek" deniyor. "Sendikalaş-
mak" deniyor. Daha geçerlı işlere ya-
ramak için çalışırken örgütlenmek
için de çalışmak gerekiyor.
Ne onu ne bunu yapıp "Aman ba-
na ne, emeklilik yaşını indirsinler. ben
on senede emekli olayım. bolca da pa-
ra versinler ki rahat edeyim" demek
hiçbir şeyi çözümlemiyor. Sırtını
devlete dayamakla sırtını dayıya da-
yamak arasında hiçbir fark kalmayın-
ca ortada devlet kalmıyor, ama her-
kes dayı kesiliyor. Eğer 'batapara'
kullanmak istemiyorsak herkesin
"verimli üretim'' konusunda düşün-
mesi gerekiyor. Herkesin yaptığı işin
neye yaradığını düşünmesi gerekiyor.
Orgütlü mücadelenin, artık bu konu-
lan da tartışmak oldugunu bilmek ge-
rekiyor. 'Batapara'dan kurtulmak,
bilinçli mücadelenin ucunda.
Satapara' da pazarın
parası...
A lınan satılan şeylere aynlan
/\ paraya da 'satapara' denmeli.
/ l Görüyorsunuz ki bütün mal
üreticileri 'satapara'nın peşinde.
Mallann reklamlan, kampanyalar,
taksitli satışlar hep bu para için yapı-
lıyor. Çocuklara kurulan tuzaklar, öy-
le çeşitli ki. Her zaman gecerli olan-
lar tatlı reklamlanyla kendini göste-
riyor. Milli takım bile bir gofretin ar-
kasına diziliyor. Okulunu bitiren ço-
cuğunuza bisiklet almakta gecikiyor-
sanız yandmız. Spor ayakkabılara ne
demeli? Siz de tatile gitmelisiniz.
Alm. yiyin, gezin, giyinin, otolara
bakın. Yeterki 'satapara'yi piyasaya
dökün. Alın, alın, alın ki piyasa can-
lansın, esnafın yüzü gülsün. Siz de
hep birbirinize bakın. "Onda var da
bende neden yok" diye kendinizi yı-
yın. Huzurunuz kalmasın, ev içinde
birbirinize girin. Çocuklar başmızın
etini yesin. Hanımın kaşlan çatılsın.
Siz arpacık kumrusu gibi düşünün
Çünkü tüketim piyasası öyle istiyoı
Yiyin, için, giyin, gezin. Para bula
mazsanız borç alm, taksite girin, ora
dan buradan bulun. Bankadan kred
alın ki sonra faizler canınıza okusurı
'Satapara' yüzünden harcadığınK
her zaman kazancınızdan çok olsur
Canınızı sıkmayın. Borç alın, krec
alm, veresiye alın. "Borç yigidt
kamçısKÜr" deyin. lyisi mi yeni pe
ranın adı 'satapara' olsun.
Bakalım, sıfin tüketenler ne diyt
cek?
i'im