Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 HAZİRAN 1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Altıncı Türk koreograflan çağdaş dans ve bale gösterisi . •
Genç ve araştırıııacı sanatçılarN.RANAEVCİM
Dans ve balenın bır sanat dalı olarak ya-
şatıldığı her toplumda koreograflar, üret-
kenliğin, yaratıcılığın ve kalitenın tanım-
lanmasında önemli bir rol oynarlar. Dans-
ç?}ann bedensel ve zihinsel kapasiteleri-
nin, oyunculuk gûçlerinin sınırlan ne olur-
sa olsun, bir yapıtın ortaya çıkmasında et-
ken olan başhca yaratıcı güç, koreografî-
dir. Bugün dünyanın btrcok gelışmiş fllke-
sinde topluluklann başan grafıği, repertu-
varlannı bıçimlendiren koreograflann ka-
liteli ve özgün eserier verebilmesme bağ-
lıdır.
KJasik bale kökenli, büyûk ve gelenek-
selleşmiş topluluklar bıle repertuvarlann-
da çağdaş ve özgün yapıtlara yer vermek
zorundadırlar. Bütün sanat dallannda oldu-
ğu gibi koreografi biçimlen de çağla bır-
likte gelişerek ve değışerek aıt olduğu top-
lumun kültûrel binkimini, o toplumun be-
nimseyebıleceğı beden dilıni ve bu konu-
ya bakış açısının zenginliğini (veya aksi-
ni) yansıtır.
Tûrkiye'de dans ve balenın büyük şehir-
lerde bıle bir sanat dalı olarak saygınlık ka-
zanacak kadar iyi tanınmaması, ilkokul
müsamerelerindeki kelebek ve çiçek dans-
lanndan, oryantal danstan veya herhangi
bir atletizm dalmdan farkınm ayırt edilece-
ği bilgı düzeyınin oluşmaması yûzünden
Tûrk koreogTaflan, hak ettiklen gibi de-
ğertendirilememektedirler.
Bu koşullara rağmen, Çağdaş Bale Top-
luluğu'nun kurucusu ve yönetmeni Celn
Ertekin'ın gınşımı ve çabalan sonucunda
altı yıldır fstanbul'da Türk koreograflan
için özel bir gösteri dûzenlenmektedır. Bü-
yük olasılıkla, gösterilerin devlete bağlı bir
kurum tarafından değil de bu sanata sev-
dalı bır sanatçının özel gırişimi sonucunda
gerçekleştiriliyorolması yûzünden, devlet
balelerinınkoreografkadrolanndaki sanat-
çılann çogu, bu sanat olayına katılmamak-
tadırlar.
Ama, koreografı yapmaya tutkun birçok
modern dans ve bale sanatçısı, her yıl yi-
nelenen Türk koreograflan çağdaş dans ve
bale gösterilerine sevindirici bir coşku ve
istekle katılıyorlar. Bu gösteriler, katılım-
cı koreograflann arasında devlet balelerin-
de bale sanatçılığı yapanlann yanı sıra bu
işe yan amatör veya amatör olarak sevda-
lanmış kişilerin de bulunması bakımmdan
Londra'da her yıl gerçekleştirilen Resolu-
tions (önergeler, aynı zamanda azimlilikle
Koreografisini Koza Ipek'in yapbğı 'Siesta' (sağda) ve Oral Yazıcı'nın 'Vaka' (soida) adta gösteriler flgi çekti.
de ilgili bir sözcük) festivalıni anımsatı-
yor. Bu yıl gerçekleştirilen gösterinin bir
özelliği, Izmirli genç sanatçılann ağırlıklı
olarak ilgi göstermiş olması, Antalya Dev-
let Tiyatrosu'ndan da sanatçılann katılma-
sı ve gösteriye icracı olarak katılan öğren-
cı dansçılarla birlikte yaş ortalamasının
gençleşmesi. Cem Ertekin'ın de belirttiği
gibi, organızasyonun daha çok genç ve
araştırmacı sanatçılara yönelik olduğu dü-
şünülürse hedefe uygun bir gelişme oldu-
ğu ortaya çıkıyor.
Gençtiği özendirdiği için yararlı
Ertekin, şu noktaya da değınıyor: "Ba-
zen bu gösteriler. daha sonragelis.u'rilen da-
ha kapsamlı koreografilerin tohumunu
oluşturmor. Orneğin N11 Berkan, Sıbel Ka-
sapoğlu ve ben, bu gösteriler için hanrladı-
gıınız iosa çahşınalardan vola çıkarak da-
ha uzun başka eserier varatbk." Bu yılki
gösterinin ilk parçası olan, koreografisini
NebalGezgin'in gerçekleştirdiği "Martı",
büyük çoğunluğu dans veya bale eğitimi
görmemiş ortaokul öğrencileri tarafından
sergilendi. Nebal Gezgin'in çalıştığı be-
denlerle nitelıkli bir iş çıkarmak oldukça
zor kuşkusuz. Buna rağmen basıt ve ılgınç
bir fıkirle zemınin hareketlendırilmesi ve
loş ışık kullanılması sayesinde bu dezavan-
taj büyük ölçüde kamufle edılmış. Koreog-
rafinın biraz kısaltılması düşünülebilirdı.
Gereksızce iddıalı sıçrama hareketleri, bir-
bınnden ılgınç bazı koreografık buluşlaruı
lezzetıni kaçınyordu.
Şünşek Yükseğ'in koreografısıni yaptı-
ğı "Ttatiaı", hoş bir salon dansı havasınday-
dı. Hem dans etmek hem de koreografi
yapmak oldukça zor olduğundan, çoğu za-
man dansçılar seyirci için en uygun açılar-
da da değıllerdi. Zeynep Günsur, "Ikfli"
adlı koreografısinde her zamanki gibi ko-
lay olanı değil. araştıncı ve sorgulayıcı bır
dans tıyatrosu dilini seçmişti. Dansçılan
Deniz Altınay ve Ahmet Ortaçdağ, genel-
geçer bır kadm-erkek ilişkismı karamizah
pençeresınden bakan sembolist bır dille
sergılediler.
Gamze Oral'ın "Varyete"sı hiçbir özel-
liği olmayan. kabare özentisi ve yaratıcılık
adına pek bır şey sergilemeyen bir çalış-
maydı. Koreografisi ZeynepTuzculartara-
fından gerçekleştinlmış olan "Innomina-
ta", biraz aceleye gelmış bır çalışma ol-
makla büiıkte Candaş Baş'ın dansçı olarak
başansı esere can venyordu. Koza İpek
Aksu'nun "Siesta''sında. eser ve ismi ara-
sında bağlantı kurmak pek mümkün gö-
rünmüyordu, ama Koza'nın hem dramatik
yönü, hem tekniğı iyi bir dansçı olduğunu
izleme şansımız oldu.
Çmla KamalıoğJıı'nun "Message" adlı
koreografısinde kullanılan müzik sayesin-
de (Peru halk müziği) mesajın konusunu
yakalamak zor olmadı kuşkusuz. Aynca
Dıdem'in kara çarşafı ve Murat Ersoyhı-
oğlu'nun kostümü de kolaylık sağhyordu.
Ama koreografinin mesaja ne derece açık-
lık getirdiği tartışılır. "GündüzDüşferi" ıle
Övûl Avkıran. cesaretli bir çalışma yap-
mıştı. Yetkin DUdndler'ın alışmanuş ölçü-
leriyle sahneye çıkması da dikkate almma-
sı gereken bır cesaretti. Cıddiyetle, sami-
miyetle ve inanarak sergiledikleri bu çalış-
mayla şu soruyu zıhnımıze yerleştırdıler:
*Dansetmekiçin iDe de üğ gibizayıfobnak
gereldr mi?" Şena> Sönmez, "Arâyış" adlı
koreografısinde ışık ve dekor konusunda
çok yeteneklı olduğunu. hoş işlerçıkarabi-
leceğıni gösterdi. Fîgen Yücel'in "Gazete"
adlı parçası da bu yıl neşelı ve değışik bır
şey yapma arzusunda olduğunu gösteriyor-
du. ama öğrencileri yalnızca yürürken bi-
le balerin olduklanm unutamıyorlardı. Bu
yüzden, dans ve anti-dans bölümleri ara-
sındakı zıtlık pek yerine oturamamıştı.
Zetara Tarnn Özbal'ın gencecik öğren-
cileri "AquareOen Wab''da hoş bir, yılso-
nu sınıf bitirme gösterisi yaptüar. "Kti-
rim" adlı parçada Siner Uslu, koreograf
olarak dansçısı Çmla Kamalıoğlu'nun bü-
tün avantajlarını keyifle kullanmıştı ve or-
taya aşın iddialara soyunmayan, sevimli
bir çalışma çıkmıştı. Oral Yazıcu genç bes-
teci Murat Demiral'labırlikteçalışarak bü-
tün genç sanatçılara örnek olacak, sevindi-
rici bir ortak çalışma ruhunu gündeme ge-
tırmiştı. Candaş Baş'ı bu parçada da heye-
canla ızledık. "Vaka", gurur verici nitelik-
lerin bir araya geldiği, ardından daha kap-
samlı yapıtlann da gelebileceğini hissetti-
ren güzel bir çalışmaydı.
Yeni koreografik diller ohışmah
Şebnem Şimîek-AznüI'inBüyüsü" ad-
lı parçasmda konulu balelerin etkisiyle kı-
sa bır öykü anlatmıştı. Diğer tzmirli sanat-
çılarla birlikte bu kentırruzde bale sanatı-
nın geleceği açısından heyecan verici bir
ışık saçtılar. Türk koreograflan gösterile-
rinin sadık katıhmcısı NB Berkan, bu yıl
"tz"adlı bır çalışma sundu. Herhalde de-
kor olanaklannın kısıtlı olması yûzünden,
koreografilerinin çoğunda olduğu gibi sah-
neye ıskemlelerle bir boyut zenginliği ge-
tirmeye çalışıyordu.
Berkan, bır kadın-erkek ilişkisinin izle-
rine değinen duygusal ve dramatik bir ça-
lışma yapmıştı. Bütün bu organızasyonun
miman Cem Ertekin'ın koreografisi, fi-
nalde yer alıyordu. "Banu fle Murat" adı-
nı verdiği bu çalışmada Cem Ertekin, Ba-
nu Korkut ve Murat Kurtulmuş adlı iki
öğrencisine bakış açısını dile getiriyordu.
Saf, cici ve pembe renkte olan bu yaklaşı-
rrun ifadesınde buz dansı koreografılerin-
den etkilenilmişti. tki genç dansçı da başa-
nlanyla Ertekin'i çok mutlu etmış olmalı-
lar. Bu çalışmalarla atılmış olan tohumla-
nn, koreografi konusundakı bırikimimizi
geliştırecek eğitim olanaklanyla ve grup
çalışmalanyla zenginleştirilmesı, paylaşı-
lan ve araştırmaJarla geüştirilen yeni kore-
ografık dillerin oluşması, en büyük dileği-
mizdir. Böyle bir umudun doğrnasının ve
güçlenmesinin nedeni, bu işe büyük bir
aşkla ve özveriyle bağlanan gençlerimizın
her geçen gün çoğalmasıdır.
23.ULUSLARARASI İSTANBUL MÜZÎK FESTİVALİ
îlginç beşlinin konseri Aya Irini'deKnltür Servisi - 23.Ulusla-
rarası lstanbul Müzik Festiva-
li'nde bugün saat 19.00'da
A*~ îrini Müzesi'nde, Igor ve
VUerv Oistrakh, AyU Erdu-
ran, VValter Nothas ve NataUa
Zertsaiova, bır konser vere-
cekler. Konserde, Johannes
Brahmsın sonat no. 2, mi be-
mol majör üçlü ve fa minör
beşlisi seslendirilecek.
David Oistrakh'tn oğlu ve
öğrencısı olan Igor Oistrakh,
1931 'de Odessa'da doğdu.
1949'da Budapeşte, 1952'de
Wieniawski uluslararası ya-
nşmalannda birincilik alan
Oistrakh, Batı dünyasındaki
ilk konserini Londra'daki Al-
bert Hall'da verdi. Bunu
ABD, Avrupa, Kanada, Gü-
ney Amerika, Japonya ve
Avustralya turneleri izledi.
Klemperer, Reiner, Karajan,
Orraandv, Ghınni, SoJti, Ma-
azri, Ozawa, Rozdestvensld ve
Davıd Oistrakh yönetiminde
birçok orkestrayla çalan ve
Pabto Casals, Yehudi Menu-
hin gibi ustalarla birlikte kon-
ser veren sanatçı, babasının
1976 yılında ölümünden son-
ra, oğlu Valery'yle çalışmaya
başladı. 1968 yılından beri,
*enfoni ve oda orkestralan
yöneten sanatçı ve piyanist eşi
Nataha Zertsalova, birlikte
doldurduklan Beethaven so^
natlan albümüyle Bonn'daki
Beethoven Derneği Şeref
Üyesi ödülünü, Mozart ke-
man sonatlan albümüyle Vi-
yana Mozart Akademisi Wi-
ener Flötenuhr ödülünü aldı-
lar. lstanbul'da doğan ve ke-
man eğitimine dört yaşında
başlayan Ayla Erduran, Paris
Ulusal Konservatuvan'nda
Rene Benedetti ile dört yıl ça-
lıştı; daha sonra da Ivan Ga-
lamian, Zino Francescati ve
David Oistrakh'ın öğrencısı
oldu. 1957 yılında Uluslarara-
sı Wieniawski Yanşması'nda
birinci olan Erduran, ABD,
Kanada, Güney Amerika, In-
giltere, Rusya, Almanya, Js-
viçre, Hollanda ve Finlandi-
ya'da konserler verdi. Yehudi
Menuhin, Andre Navarra.
Igor ve David Oistrakh ve
Vktor Pikaizen'le konser ve-
ren sanatçı, 1958'de Brük-
sel'de Belçika Kraliçesi'nin
de hazır bulunduğu bır kon-
serde, Ltvi Cemal Erkin'ın
keman konçertosunun Avru-
pa prömiyerini gerçekleştirdi.
1971 yılında 'Devlet Sanatçı-
sı' unvanını alan Erduran, bir-
çok ödüle sahip. Oistrakh aı-
lesınin üçüncü kuşağını tem-
sil eden Valery Oistrakh., altı
yaşında keman eğitimine baş-
ladı. İlk konserini, on dört ya-
şında, annesi piyanist Natalia
Zertsalova ve babası Igor
Oistrakh'ia birlikte Bach'ın
yapıtlanru seslendirerek ve-
ren sanatçı, 1985'te Rusya
ulusal, 1987'de Almanya
Markneukirchen ve 1989'da
da tsviçre Tibor Varga ulusla-
rarası keman yanşmalannda
birincilik kazandı. Avrupa,
ABD, Kanada ve Avustral-
ya'da Yehudi Menuhin, Kurt
Masur, Martin Lovett, Gen-
nady Rozdestvensld ve Tibor
Varga gibi ünlü şeflerle bir-
likte çaldı. Sanatçı, kemanın
yanı sıra viyola da çalıyor.
Nataha Zertsalova, Mosko-
va'daki Çaykovski Konserva-
tuvan'ndanmezunoldu. 1960
yılından beri, eşi Igor Oist-
rakh'ia ikili konserler veren
sanatçı, Bach'ın klavsen kon-
çertolannı albüm haline ge-
tirdi: Mozart, Haydn, Men-
deteohn ve Beethoven'ın pi-
yano konçertolannı yorumla-
dı. Zertsalova, halen Lond-
ra'daki Kraliyet Müzik Kole-
jı'nde ders veriyor. 1938'de
Deggendorf 'ta doğan Walter
Nothas, viyolonsel eğitimine
Münih'te W. Reichardt ile
başladı; daha sonra, Navarra
ve Casals'ın öğrencisi oldu.
Münih, Prag ve Kudüs'te
yapılan yanşmalarda çeşitli
ödüller alan sanatçı, 1965-
1987 arası Bavyera Radyo
Senfoni OrkestraMnda solo
viyolonselist olarak görev
yaptı.
1985'te Münih Müzik
Yüksek Okuiu'nda ders ver-
meye başlayan sanatçı, 1988-
89'da da Viyana Müzik Yük-
sek Okuiu'nda konuk profe-
sör olarak ders verdi. Sanatçı,
aynca, Almanya, Kanada, Ja-
ponya ve Çin'de kurslar dü-
zenliyor ve ulusal ve uluslara-
rası birçok yanşmada jüri
üyeliği yapıyor. Bugün aynca
Atatürk kültür Merkezi Kon-
ser Salonu'nda ÎTÜ Türk Mü-
ziği Devlet Konservatuvan
Orkestra ve Korosu'nun kon-
seri yer ahyor. Genç Solistler
Dizisi kapsamında gerçekleş-
tınlecek olan konser saat
19.00'da başlayacak. ITÜ ve
tstanbul Oniversitesı çokses-
li korolannın genel sanat yö-
netmeni Doç. Serdar Oz-
türk'ün yöneteceği konsere
solist olarak piyanist Cenk
Öztürk katılacak. Orkestra
konsenn bırincı bölümünde
H.Saadettin Arel'den Mini
Mini Nihavend Peşrevi, Fani
Hayat, Muallim Ismail Hakkı
Bey'den Ferahfeza Peşrevi,
Dede Efendi'den Hicaz Yü-
rük Semai 'An yine neş'e-i
muhabbet', Dr.Alaeddin Ya-
vaşça'dan Nihavend Şarkı
'Kopar sonbahar tellerinden'
ve Yunus Emre müzikalinden
dört parça, Cahit Atasoy'dan
Uşşak-Sofyan 'Mal sahibi
mülk sahibi', Serdar Öz-
türk'ten Nihavend-Çesitleme
'Ben geldim dava için',
Dr.Selahattin Içli'den Kürdili-
hicazkar Şarkı 'Eğer aşkı di-
lersen can olasm' ve Kürdili-
hicazkar Çeşitleme 'Rüzgâr-
tstanbul Müzik FestivaB'ııdc
bugfin saat 19.00^8 Aya
trini Müzes'nde, Igor ve
Valery Oistrakh, Ayta
Erduran, Walter Nothas w
Nataha Zertsalova, bir
konser verccekier. Konserde,
Johannes Branms'ın sonat
no. 2, mi bemol majör üçlü
ve fa minör beşlisi
seslendirilecek.
lar estiğinde, gökler gürledi-
ğinde' adlı parçalar seslendi-
rilecek. tkinci bölümde ıse or-
kestra ve koro George Bi-
zet'den lnci Avcılanndan Ro-
mans, Muammer Sun'dan 19
Mayıs Gençlik Marşı, Adnan
Saygun'dan Sensin Kerim,
Sensin Rahim, Franz Schu-
bert'ten Ulu Tann Bir Rüya
Bu, Münir Nurettin Sel-
çuk'tan Sana Dün Bir Tepe-
den Baktım Aziz tstanbul ve
Şerdar Öztürk'ten tstanbul
Üzerine Çeşitlemeler'i yo-
rumlayacak.
Semboller çok işgalci, boş alan bırakmıyor
Deborah SemeL, semboOerin anlamııu sorguluyor.
EBRUGOKTEKE
Keçe ve kadifeden oluşan fonun üs-
tünde rengârenk boncuklar, süsleme-
de kullanılan çemberler, ince işlenmiş
altın varakJar ve Anadolu tannçalan-
nın motifleri... Sanki çağdaş bir Türk
el sanatlan sergisi geziyoruz. Tablo-
lardan birinde, iacivert-siyah bir fon
ve üstünde deniz kabuklanndan ve
boncuklardan yapılmış sperm fîgürte-
ri,'MafeAnjdety'(ErkeldikKaygısı)...
tki yıldır Türkıye'de yaşayan Ame-
rikalı ressam Deborah Semel, Kadın
Eserleri Kütüphanesi'nde sergilenen
yapıtlannda cınselliği mizahi bir şe-
kilde ele alıyor. İlk kez 1993 yılında
Kapadokya'ya gelerek bir halı dük-
kântnda çalışmaya başlayan ve bir
yandan da Türk el sanatlannı incele-
yen Semel, halen Bilkent Üniversite-
sı'ndeöğretim üyeliği yapıyor. Debo-
rah Semel'le yapıtlan ve sanata bakı-
şı hakkında konuşuyoruz:
-ResimJcrinizde, cinselUkleve mito-
lojiyle ilgili imgeJeri bir arada kullam-
yorsunuz_
Cinsellikle, insanlann sembollere
getirdiklen yorumla, kullandığım
malzemeye bakış açılanyla ve yükle-
dikleri anlamlarla ilgileniyorum. Ba-
zen, kullandığım bir imgenin gerçek-
ten de bir anlamı olup olmadığını bil-
miyorum. 'Hazım's cousin dreamin'
of the snake-lad> 'yi yaparken Doğu
mitolojisinde, bir yılan-kadın 'Şab-
meran' bulunduğunu bilmiyordum
sözgelimı.
-CinseDik ve dnsiyete bakış açınız-
dan söz eder misiniz?
Cinselliğın en çok yanlış anlaşılan
konulardan biri olduğunu düşünüyo-
rum. Bir arkadaşım, kadın ve erkeğin
iki ayn tür olduğunu söylemişti. Ben,
kadınlarla ve kadınlıkla ilgili herhan-
gi bir şeyin, erkekleri çok korkuttuğu-
na ve tehdıt olarak görüldüğüne ina-
nıyorum. Değişik şeyler, insanlara
korku veriyor. Benim çalışmalarıjn da
tehdit olarak görülen cinselliği ele alı-
yor. tnsanlan düşünmeyezorlamak is-
tıyorum çünkü her şey, ınsanın kafa-
sında olup bıtıyor.
-Ya sanata bakısmız?
Sanat, karşılaştığımız, yaptığımız
şeylere bir anlam katma çabasının so-
nucu. Kullanılan malzemelerin kay-
nağı, yaşanılan olaylar, deneyimler as-
lında. O malzemeye belli bir uzaklık-
tan bakıp, yeni bir yorum getirmeye
çalışıyorum, tıpkı bir izleyici gibi...
Bir sanat yapıtına, genış bır açıdan
baktığınızda, kendi yaşamuuzla ve de-
neyimlerinizle ilgili çok şey bulabi-
lirsiniz.
-Kimlik ara>tşınızın bir gün bhece-
ğine inanıwr musunuz?
Umanm bıtmez, çünkü arayış daha
önemli. tnsanlarsürekli değişiyor, ya-
şanılan şeyler değişiyor. 1991 yılında,
altın varakla süslcnmış kadıfe bir ku-
tu yapmıştım. O zamanlar, kadife, çok
pahalı, çok değerli eşyalan saklamak
için kullanılıyordu. Şimdi de kadife-
yi kullanıyorum, ama artık daha fark-
lı çağnştmlar söz konusu. Kapadok-
ya'da gördüğüm bir köylü kadınm
üzerinde, enfes bir kadife şalvar var-
dı. Malzeme aynı, ama anlam değişi-
yor, çünkü deneyimler de değişiyor.
-SemboUerie aranız nasd?
Çok kötü. Sembollerin çok işgalci
olduklanm, bıze boş alan bırakmadık-
lannı düşünüyorum. Sözgelimı Marl-
boro'nun reklamı, 'Come To Marlbo-
ro Country'(Marlboro Olkesine Ge-
lin). Evet, Amerika, Marlboro'nun ül-
kesi, ama Kayseri 'den dönerken yol-
da da aynı reklam panolannı gördüm.
Aynı imgeler, sürekli olarak karşunı-
za çıkıyor. Bazen de sembollerin an-
lamlan o kadar hızlı değişiyor ki ın-
san düşünecek zaman bulamıyor. Ço-
ğu zaman, gündelik yaşamınızda kar-
şınıza çıkan sembolleri seçme şansı-
nız yok. Resim, benim için, süzme ve
antma işlevini de üstleniyor. Daha ön-
ce görmediğim, görüp de fark etme-
diğim şeyleri keşfediyorum.
-Kendinizi ve dünyayı tammlamaya
çanşıyorsunuz. Çok mu önemli bu?
Gitgide bunun o kadar da önemlı ol-
madığını düşünmeye başladun. Ama
sizin için tanımlanan bir dış dünyayla
karşı karşıya kaldığınızda, kendinizi,
bu bombardımandan koruma ve ta-
nımlama gereksınımi duyuyorsunuz.
Zaman zaman, bana gelip bazı çalış-
malanmın anlamını soruyorlar, ama
aslında, gördüklen şeye insanlann
yükleyeceklen anlam ve getirecekle-
ri tanım önem taşıyor. Yoksa, kendi
yaşamınız üzerindeki denetimınizi yi-
tiriyor ve yapacağınız şeyleri başkala-
nmn belirlemesıne izin vermiş olu-
yorsunuz.
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Heştirmen Geçinenler
Bu kimsenin adını anmadan yazılması gereken bir
yazı, ama Tuğnıl Tanyol alınganlık ediyor, yanlış
anlamlar çıkanyor adlann anılmamasından, onun için
bir tartışma yazısıymış gibi yazmak zorundayım.
"Vartık" dergisinin Haziran 1995 sayısında bilimsel
şiir eleştirisinj ele almış bu yazanmız, bence de doğ-
ru olan şeyler söylüyor.
"Sanat ve bilimseiliği aynı torbaya koymak aslın-
da boş bir çabadır", diyor.
Şiir yazma konusunda bilimsellik olamayacağın*
belirterek de şunlan ekliyor:
"Estetikzevklehn alanına, sayısalyöntemleri, göz-
lem, deney, genelleme, sonuç veyasalarçıkarma sû-
reçlerini kapsayan bilimin yöntemlerini uygulaya-
mazsınız. Ortaya çıkaracağınız her zortama yasa
(böyle bir şey mümkün olsa bile) yeni bir şiir tarafın-
dan yıkılacaktır."
Ama eleştiri konusu biraz değişik elbette. Eleştiri
bilime biraz daha yakın. En azından belli durumlar-
da bazı bilimlerin yasaianm, yöntemlerini kullanabi-
liyor. Gene de iş şiire gelip dayanınca öznetliğin çok
ağır bastığını görüyoruz.
Tuğrul Tanyol, okul eğitimiyle öğretilen sanatlara
değinerek şöyie diyor:
"Oysa şiir eğitimi bireyseidir. Herşair, her şiir oku-
ru kendini yetiştirir. Şürden zevk almayı öğrenmektir
asıl olan. Bu öğrenme sürecinde siziyine öznelzevk-
ler yönlendirecektir."
Yazısının sonunda ise şu özetlemeyi yapmış:
"Zevklerin yöntendirdiği bir alanda bilimin hareket
özgürtüğü olamaz. Bu anlamda, ancak bireysef bir
eğitim sonucunda öznelbirzevke sahip olabiliriz. Bu
eğitim şiir okumak ve yeni okuduklannızı o dilin us-
talannın yazdıklanyla kıyaslamaktır. Yani şiir eğitimi-
nin size kazandırdığı sezgilerte bir şiiri 'beğenir' ya
da 'begenmezsiniz', ama nedenini tam olarak açık-
layamazsmız."
Benim açımdan tartışılacak bir şey yok, çünkü ben
de böyle düşünüyorum. Ama şiirbilim üzerine çalışan
eleştirmenler, elbette bu sözlere karşı çıkacaklardır.
Tuğrul Tanyol şiir eleştirisinin nasıl yapılabileceği-
ne örnek olarak "bazı çalışma türlerine" de değin-
miş. Bir gözlemini açıklayarak, bu tür gözlemler so-
nucu ortaya çıkan varsayımlann nasıl denenebilece-
ği üzerine düşüncelerini söylüyor.
Bir şairin şiir eleştirisi nasıl olmalı sorusuna yanrt
araması çok doğal. özlediği yöntemi doğru bulma-
yanlan aşağılamadığı kadar, buna yalnızca sevinilir.
Eleştinmenlere bir öneridir en azından.
Şairierin bütün şiirlere ancak kendi anlayışlannın
çerçevesinden bakabilecekleri konusu ise, nereye
kadar doğru, bilemem. öyie görünür, ama gene de
çoğunlukla şairlerdir öbür şairleri en iyi değerlendi-
renler. Şiir kamuoyunun oluşmasında belirleyici güç
hep şairtermiş gibi gelir bana...
Şairierin yapbklan şiir eleştirilerini düşünün: Turgut
Uyar, Cemal Süreya, Ahmet Oktay, Özdemir İn-
ce, Hilmj Yavuz, Güven Turan, Enis Batur, öbür şa-
irierin yapıtlannı incelerken, kendi şiirterinin çerçeve-
sini aşamryorlar mı?
Neyse, yeni görüşler getirmeyen, ama kendisinin
ne yanda durduğunu, neler özlediöini belirten derli
toplu bir yazı yazmış Tuğrul Tanyol. İyi çok iyi de, ya-
zısının bir yerinde, "Fransız ve Ingiliz eleştiri okulla-
nnın şiir eieştirisine nasıl yaklaştıklanna dair" kitap-
lann dilimize çevrilmemiş olmasına değinirken şöy-
le deyiveriyor
"(...) eleştirmen geçinenlerin hiçbir şey bilmediği,
yapmadığı bu ülkede (...)"
Araya dalmış bir tümce parçacığı...
Şiir, öykü, roman gibi türlerde de yaprt veren eleş-
tirmenleri haydi o yönleri kurtanr diyelim, öyle ya,
eleştiri onlann yan uğraşlan...
Başka hiçbir şeye bulaşmadan, "eleştirmen geçi-
nerek" başı göğe erenleri bir sıralayalım da, herkes
görsün bu ülkede kimlerin hiçbir şey bilmediğini, hiç-
bir şey yapmadığını:
Nurullah Ataç, Sabahattin Eyuboğlu, Vedat
Günyol, Orhan Burian, Tahir Aiangu, Hüseyin
Cöntûrk, Berna Moran, Adnan Benk, Rauf Mut-
luay, Asım Bezirci, Fethi Naci, Selahattin Hilav,
Muzaffer Erdost, Mehmet H. Ooğan, Akşrt Gök-
türk, Uğur Kökden, Konur Ertop, Doğan Hızlan,
Gürsel Aytaç, Bedrettin Cömert, Atilla Özkınmlı,
Murat Belge, Füsun Akatlı, Mehmet Rifat, Hasan
Bülent Kahraman, Semih Gümüş, Feridun An-
daç, Evren Eren...
Bir çırpıda bu adlar geldi aklıma...
Tuğrul Tanyol o günlere yetişti mi bilmiyorum, yıl-
lar önce Ümit Yaşar Oğuzcan da "Cehalet Koşu-
su" adlı şiirteriyle eleştirmenleri yanştınrdı: Ben birin-
ci olurdum, Asım da tkinci...
23.ULUSLARARASI İSTANBUL
MÜZİK FESTtVALÎ
BUGÜN:
Atatürk Kültür Merkezi Konser Salonu: 19.00 tTÜ
Devlet Konservatuvan Orkestra ve Korosu (şef: Ser-
dar Öztürk)
AyaİriniMüzesi: 19,00 Igor Oistrakh (keman), Ayla
Erduran (keman), Valery Oistrakh (keman), Natalya
Zertsalova (piyano), Walter Nothas (viyolonsel)
Topkapı Sarayı Müzesi: 21.30 Saraydan Kız
Kaçırma
YARIN:
Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon: 21.30
Tarihi Tüık Müziği Topluluğu (solist: Ahmet Özhan)
Atatürk Kültür Merkezi Konser Salonu: 19.00
Defhe Yagmur Dai (piyano), Pelin Halkacı (keman),
Ruhşan Apay (viyolonsel)
Aya trini Müzesi: 19.00 Iskoç Oda Orkestrası (şef:
Sir Charles Mackerras, solist: Şefika Kutluer)
TYS'den yeni temsöcilödep
• Kültür Servisi -Üye sayısı beş yüzü aşan Türkiye
Yazarlar Sendikası, Ankara ve Izmir'de de temsılcilik
açma karan aldı. TYS"nin Ankara temsilciliğine
Abdullah Nefes, Ahmet Telli, Salih Bolat, Varlık
Özmenek ve Çetin Öner, Izmir temsilciliğine de Veysel
Çolak, Hüseyin Yurttaş ve Dinçer Sezgin atandı.
Vedat Güter ödülü SaHh
Mercanoğlu'nıın
• Kültür Servisi -Ordu Sanatevi (ORSEV) tarafından
düzenlenen ve seçici kunılunu Naim Tirali, Öner
Yağcı, Yaşar Bilen, Ahmet Özer ve Durcan Yaşacan'ın
oluşturdugu Vedat Güler Şiir Ödülü, Salih
Mercanoğlu'nun "Yağmurun Elleri" adlı yapıtına
verildi. 1959 Ankara doğumlu olan Salih
Mercanoğlu'nun "Sevgi ile Samah" ve "Asuman" adlı
iki kitabı daha bulunuyor.