25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 HAZİRAN 1995 ÇARŞAMBA 4 HABERLER RP, ÇiHer'den tazminat istiyor • ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - RP'nin, çeşitli tarihlerde yaptığı konuşmalannda, paitinin tûzelkişiliğine hakaret ettiğı gerekçesiyle Başbakan Tansu Çiller hakkında açtığı l milyar liralık tazminat davasına dûn devam edildi. Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görûlen duruşmada taraflann avukatlan hazır bulundu. Öğretmenlerden ppotesto • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara Milli Eğıtim Müdürlüğü'nün, rehberlik öğretmenleri için düzenlenen "tlköğretim ve Ortaöğretimde Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri" toplantısına, bütün öğretmenleri çağırması, kargaşaya neden oldu. Sabahın erken saatierinde Başkent öğretmenevi'ne toplanan öğretmenler. duyunınun yanlış yapılmasını alkışlarla protesto ettiler. Mezarcı yeniden yargılanacak • BANDIRMA (Cumhuriyet) - tstanbul Bağımsız Milletvekili Hasan Mezarcı "Atatürk'ün manevi şahsiyetine hakaret" suçundan yeniden yargılanacak. Mezarcf nın 4 Haziran 1992 tarihinde Bandırma'da düzenlenen "Insan haklan" konulu panelde yaptığı konuşma nedeniyle yargılandığı Bandırma Asliye Ceza Mahkemesi'nde verilen "davanın ortadan kaldınlması" karan, Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından bozulmuşru. Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin bozma karanna ilişkin gönderdiği dosya. Bandırma Cumhuriyet Savcılığf na geldi. karar uyannca Mezarcı'nın yargılanmasına 17 temmuz pazartesi günü yeniden başlanacak. Istanbut'da su kesmtisi • tstanbul Haber Servisi - Kâğıthane Antma ve Tasfiye Merkezi'ndeki enerji nakil hatlannın iyileştirme çalışmalan nedeniyle bugün bazı semtlere 12 saat süreyle su verilemeyecek. ISKl'den dün yapilan yazılı açıklamaya göre su alamayacak serntler şöyle: Kâğıthane, Hasdal, Alibeyköy, Çağlayan, Hürriyet Mahallesi, Gürsel Mahallesi, Okmeydanı civan, Anadolu ve Şark Kahvesi, Kuştepe, Mecidiyeköy, Şişli, Teşvikiye, Nişantaşı, Maçka, Taksim. Elmadağ, Kurtuluş, Cihangir'in bir bölümü, Sıraselviler Caddesi. Feriköy, Bomonti, Yeni Levent, Oyak Sitesi, Hisarûstû Mahallesi, Etiler Ulus Mahallesi, Çeliktepe, Gültepe, Şirintepe, Sanayi Mahallesi, Seyrantepe, Ayazağa, Harp Akademileri, Istinye, Trabya, Sanyer, Rumelikavağı, Silahtar, Küçükköy, Yıldıztabya, Bayrampaşa, Terazidere, Atışalanı, Esenler Yıldınm Mahallesi, Cebeci, Sultanciftliği, Metris, Hasköy, Kasımpaşa, Eyüp ve Edimekapı. KISA..KISA.. • Şişli Belediyesi tarafindan işten çıkarüan işçfler. Bdediye Baskanı Gülay Atığ'ı, başkan yardımcısı oMuğu Avrupa Verel Yönetimler Asambiesi Başkanlığı'na sikâyet etti • Kadıköy Belediyesi'nde çalışan işçiler, toplusözleşme yükürnlülüklerini tam olarak yerine getiren Kadıköy_ Belediye Başkanı Selami Öztürk'e dün teşekkûr plaketi verdi. • Banş İçin Ortaklık Anlaşması (BİO) çerçevesinde, NATO üyesi bazı ülkelerle Romanya savaş gemileri dün Karadeniz'de ortak tatbikat yaptdar. l.Ü. Fen Fakültesi kim- lik kartımı kaybettim Hükümsüzdür. MAHMUT YILDIRIM SaülıkYazhk Tel: 556 69 35 Devlet Bakanı Ayvaz Gökdemir, bunalım yaratan sözlerinin çarpıtıldığını söyledi 'Orospu değil, kahpe dedim'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Devlet Bakanı Ayvaz Gökdemir, Avrupa Parlamentosu'nun (AP) 3 bayan üyesi için söylediği, ancak yazılı açiklamasında belirtmediği sözcüğü Başbakan Tansu Çillcr'e açıkladı. Gökdemir'in, olayın bü- yümesinın ardından kendisiyle görüşen Çiller'e, "Orospu değil, kahpe dedim" dediği öğrenildi. Türkiye'yi zor durumda bırakan bakana soğuk davranmadığı öğ- renilen Çiller'in, parti grubundaki *şa- hinler T> in ağırhklannı koymalan nedeniy- le Gökdemir'in istifasını istemeye yanaş- madiğına dikkat çekildi. DYP kaynaklanndan alınan bilgiye gö- re, Çiller, AP'nin 3 bayan parlamenteri için kullandığı hakaret sözcükleri skandal boyutlarına ulaşan Gökdemir'i, olayın büyümcsinin ardından telefonla aradı. • Devlet Bakanı Ayvaz Gökdemir, Başbakan Tansu Çiller'e yaptığı açıklamada, sözlerinin yanlış anlaşıldığını ve iddia edildiği gibi Avrupalı kadm parlamenterlere "orospu" değil, "kahpe" dediğini söyledi. Görüşmede Çiller'in. "Nedir bu olaviar? Neden kaynaklaıuyor?" içerikli sorulan üzerine, Gökdemir'in, "Orospu deme- dim, kahpe kelimesini kullandım" itira- finda bulunduğu öğrenildi. Devlet Bakanı Esat Kıratboğlu'nu, te- levizyondaki bir canlı yayında 8'inci maddenın kaldınlması konusunda hükü- met görüşünü muhalefete karşı tam ola- rak savunamadığı gerekçesiyle TBMM grup toplantısında azarlayan Çiller'in, Gökdemir'le yaptığı görüşmede sert bir ifade kullanmadığına dikkat çekildi. Gökdemir'in sözleri üzerine Brüksel'de katıldığı toplantıda bazı parlamenterlerce protesto edilen Dışişleri Bakanı Erdal Inönü'nün de Ankara'ya geldiğinde Gök- demir'le görüşme yaptığı belirtildi. Alı- nan bilgiye göre Inönü, AP'de dağıtılan protesto mesajlannın ve Türk basmında çıkan haberlerin fotokopisini Gökde- mir'in önüne koyarak, Türkiye'nin zor duruma düşürüldüğünü, bir özür açıkla- ması yapılması gerektiğini anlattı. Inönü, bu görüşmenin ardından Başba- kan Çiller'le görüştü. Çiller'in, tnönü ile görüşürken Gökdemir'i arayarak "Şu an- da yanımda Erdal Bey var. Bir açıklama yapacağuuzı duydum. Bu beni sevindirdi" dediği kaydedildi. Çiller'in, Avrupa Birli- ği ile gümrük birliği çalışmalannın yo- ğun olduğu bir dönemde Türkiye'yi ulus- lararası platformda zor durumda bırakan Gökdemir'e karşı "yumuşak"davranışı, "şahinler" olarak adlandınlan DYP için- deki "aşın milliyetçiler"in etkinliğine bağlandı. Parti içindeki muhafazakârlarla genelde birlikte hareket eden ve Çiller'i zor duruma sokabilecek güce sahip olan milliyetçi cephenin uyarılannı dikkate alan Başbakan'ın, skandahn gündemden düşmesinin ardından yapacağı kabine de- ğişikliğinde Gökdemir'i görevden alma- sına kesin gözüyle bakılmasının doğru olmayabileceği kaydediliyor. DEP'lilerin temyiz davası * 20 eylülde • Yargıtay tebliğnamesinde, Mahmut Ahnak ve Sırn Sakık'ın cezasının 6'da 1 oranında arttınlması, Sedat Yurtdaş ve Ahmet Türk'ûn cezalannın ise TMY'nin 8/1. maddesine dönüştürülmesi istendi. BÜLENT SARIOĞLU ANKARA - Yargıtay Cumhuri- yet Başsavcılığı, kapatılan De- mokrasi Partisi'nin (DEP) millet- vekilleri ile Şırnak Bağımsız Mil- letvekili Mahmut Ahnak için ha- zırladığı tebliğnamesini tamamla- yarak Yargıtay 9. Ceza Dairesi'ne sundu. Başsavcılık, eski Mardin Mil- letvekili Ahmet Türk, Diyarbakır Milletvekili Sedat Yurtdaş ve es- ki Şırnak Milletvekili Orhan Do- ğan hakkında verilen kararlann sanık lehine bozulmasını istedi. Ankara DGM'ce mahkûm edi- len milletvekillerinin temyiz da- vasmın 20 Eylül 1995 Çarşamba günü başlayacağı belirtildi. Yargı- tay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan tebliğnamede, bağım- sız milletvekili Mahmut Alınak ile eski Muş Milletvekili Sım Sakık hakkında Terörle Mücadele Yasası'nın 8/1. maddesi uyannca verilen 3'er yıl 6'şar ay hapis ce- zasının yerinde görüldüğü ve ce- zanın Türk Ceza Yasası'nın 80. maddesine göre 6'da 1 oranında arttınlması istendi. Başsavcılık. Sedat Yurtdaş hakkında Türk Ceza Yasası'nın "yasadışı örgüte yardım ve yatak- Iık" hükmünü düzenleyen 169. maddesine göre verilen cezanın Terörle Mücadele Yasası'nın 8/1. maddesine dönüştürülmek üzere, sanık lehinde bozulmasını talep etti. TCY'nin, "yasadışı örgüt üyeliği" hükmünü düzenleyen 168/2. maddesine göre 15 yıl ağır hapse mahkûm edilen Ahmet Türk'ün TMY'nin 8/1. maddesi- ne göre cezalandınlmasını içeren tebliğnamede, Şırnak eski Millet- vekili Orhan Doğan hakkında "yasadışı örgüt üyesi olmak" ge- rekçesiyle verilen cezanın, "yasa- dışı örgüte yardım ve yatak- lık"hükümlerine dönüştürülmesi istendi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı- lığı, eski Şırnak Milletvekili Se- lim Sadak, eski Diyarbakır mil- letvekilleri Leyla Zana ve Hatip Dicle için TCY'nin 168. maddesi uyannca verilen 15'er yıl ağır ha- pis cezasının onaylanmasını iste- di.Ankara Devlet Güvenlik Mah- kemesi'nde yapılan yargılamada toplam 90 yıl hapse mahkûm edi- len 6 DEP, 1 bağımsız milletveki- linin davasına ilişkin karar Anka- ra DGM Başsavcısı Nusret Demi- ral ve sanık eski milletvekillerin- ce temyiz edilmişti. Mahalkh dedeyi "yol düşkünü" olarak niteleyince, selami sabahı kesmek de farz oldu. RP'yegiden Alevi dedesia-JedikU MtYASE İLKNUR Alevi yol kurallarına göre, toplumdan 'dışlanma cezası'nı cemaatin de onayıyla dedeler verir. Ancak tstanbul'un Ümraniye ilçesine bağlı Kazımkarabekir Mahalle- si"nde bu kural tersine işledi ve bu kez ce- maat dedeyi dışladı. Çoğunluğunu aynı ocağa bağlı ve aynı bölgeden gelip yefle- şen Alevilerin oluşturduğu mahalle sakin- leri. RP'nin toplantısına katıldığı gerekçe- siyle dedeleri Haluk Aykut'u 'düşkün' ilan ederek azlettiler. Dede ile her türlü ilişkn ı kesen ve selamlaşmayan mahalleli, bu du- rumun Alevi inancının ve yaşam biçiminin tersine hareket eden ve çıkar peşinde koşan diğer dedelere de ders olacağı inancında. Mahalleli şimdi kendine yeni bir 'dede' bu- lacak. Haluk Aykut, Pir Sultan Ocağı'na bağlı bir Alevi dedesi. Yıllar önce hemşerileri- nin, toplu olarak yaşadığı Ümraniye'nin Kazımkarabekir Mahallesi'ne gelip yerleş- miş. Geçen hafta içinde Milli Gazete'de çı- kan *950 Alevi Refah'ta' başlıklı haberde, AJevi dedesi olarak Aykut'un da adı geçi- yordu. Mahalledeki Alevi cemaat, bu haber üzerine hemen toplanarak Halil Aykut'un Cemevi'nde artık cem yönetmemesi ve de- delikten azledilmesi konusunda ortak karar aldı. Dedenin "yol düşkünü' olduğuna karar veren mahalleli, selami sabahı da kesti. Ha- luk Aykut konusunda bu ağır yaptınm ka- rannın alınmasına öncülük edenler arasın- da öz yeğenleri Ali Aykut ve Muharrem Aykut da bulunuyor. Mahalleli adına çoğunlukla Halil Ay- kut'un yeğeni Ali Aykut görüşlerini dile getirdı Amcasını çıkar karşılıği RP'ye git- mekle suçlayan Ali Aykut, "İşyerierimizde, kahvede RP'liler haberin çıktığı gazeteyi gözümüze sokarken aynı zamanda bi/im yüreğimize de oklar sokuluyor. İnsanlanmı- a diri diri yakan bir zihnhetle aynı çaö ah> na oimak ayıbı bile yeter. RP'ye kâydolup olmaması önemU değil" diyerek dede Ay- • Ümraniye'nin Kazımkarabekir Mahallesi'nde oturan Aleviler, dedeKklerini yapan Haluk Aykut'u RP'nin toplantısına katıldığı için 'yol düşkünü' sayarak dedelikten azlettiler. Alevi dedesi HalukAykut, RP'yie kurduğu SKak ilişkûıin cezasuu azille ödedi. kut'u eleştirdi. Ali Aykut, olay hakkında şu bilgileri verdi. "'Dede bir süreden beri biz- den özeUikie kaçıyordu. Bizim hanını geçen- lerde kendisini Gümüşhaneliler Derne- ği'ndc gördüğünü söyleyince kulaklanma inanamadun. Çünkü Gümüşhaneüler Der- neği, RP'lilerin üssü gibi>di. Hanım ertesi gün yine gördüğünü söyleyince amcamı ya- kın takibe lidık. tki gün arka arkaya akşam dedenin evinden cüpp^lL sanklı insanlann çıktığını gördüm. Bir gün sonra aynı kılıkta yine birtakun insanları dedenin evinden ÇH karken gördüm. Daha sonra da Milli Gaze- te'de haberi okuduk. Halil Dede gibi insan- lar, haydi kendi sorumluklannı bihniyorlar hiç olmazsa temsil ettikleri toplumun şerefi- nL onurunu düşünsünler. Bizim bu da\ ranı- şımız diğer dedelere de ders olsun. Hiç kim- se toplumun önünde değUdir ve tek basına hareket edemez. Dede ekonomik kazanun- lar elde ederken bizi kaybetti." "Dimyata pirince giderken evdeki bul- gurdan olmak" diye buna denir işte. Dede söze, "Bu insanlann cahiliiği beni ökiürür" diye başlıyor. CHP'li olduğunu ve kesinlikle RP'ye kaydolmadığını öne süren Halil Aykut, suçlamalan şöyle yanıtladı: " Partiye kaydolmadım. bir tek kelime bi- le konuşmadun. RP'nin ilçe başkanı hemşe- rimdi çağırdu gittim. Maddi-manfvi bir çt- karun olmadı. Bunu mahalle halkına da an- lattım. ama beni dinlemediler. Hem RP'li- lerle Alevilerin bağdaşması mümkün değiL Ben o toplantıda başka \le\ilerin olduğuna ve kaydolduğuna da inannuyorum. Bu zih- niyet benim Sıvas'ta fidan gibi çocuklanmı yaktı. Ben nasıl o partiye kaydolurum. Ma- halle halkı bana boş yere küs. Artık mah- şerde barışınz. Ben Alevinin şerefiyle na- musuyla oynamadım. Toplumumu küçük düşürmedim. Aleviliği satmadım. Yanhşüğı- rru isbat etsinler 'yol düşkünlüğiTnü kabul cde>im. Yine de bir hatam olduysa özür di- lerim." Dedenin özür dilediğini mahalleliye ak- tardığımızda durum, dede açısından pek değişmedi. Mahalle sakinleri, "Dede basm toplantısı yaparak Ale\i toplumundan özür dilesin, RP'nin ve Milli Gazete'nin haberini yasal yollardan tekzip etsin. ondan sonra bakarız. Bundan sonra dedeler sıkı göze- timde olacak" diyorlar. Paradigmanm Iflası adlı yapıtı nedeniyle 20 ay hapisle cezalandırılmıştı Başkaya, bugün tahiiye oluyor • Cezasını tamamlayarak bugün tahliye edilecek düşünce suçlusu Başkaya, bedel ödemeden özgürlük olamayacağını söyledi. Başkaya, "Partiler, generallerin ördüğü duvann bekçiliğini yapıyor" dedi. digmamn tflası" lcitabı nedeniyle ts- tanbul DGM tarafından 20 ay hapis, 41 milyon lira para cezasına çarptı- ERGÜNAKSOV ANKARA - Düşüncelerini kitaba dönüştürdüğü için Istanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) tara- fından 20 ay hapis cezasına mah- kum edilen Doç. Dr. Fikret Başkaya, demokratikleşmenin siyasi bir tercih sorunu olduğunu söyledi. Yüz yıldan beri özgürlükler ko- nusunda bir arpa boyu yol ahnmadı- ğını savunan Başkaya, siyasi partile- ri, "generaller tarafından toplumun önüne örülen duvann bekçiliğini yapmakla" suçladı. Haymana Ceza- evi'nden bugün tahliye edilecek olan Başkaya, "Bedel ödemeden öz- gûrlük olmaz" dedi. Terörle Mücüdele Yasası'nın (TMY) 8. maddesinin değiştirilmesi ile ilgili tartışmalar sürerken "Para- nlan Başkaya, bugün tahliye oluyor. Cezaevinde yeni ldtap Cezasının büyük bölümünü An- kara'nın Haymana Cezevi'nde ta- mamlayan Başkaya, bilimsel çalış- malannı cezaevinde de sürdürdü. Üniversiteye dönmesinin mümkün olmadığını belirten Fikret Başkaya, "Üniversiteye dönmem mümkün o\- sa bile, özerk olmayan bir kurumda çalışmam mümkün degildir" dedi. 'Küreselleşme, Kutaplaşma, Yeni- den Kompradorlaşma' adı altında yeni bir kitap hazırladığını kayde- den Başkaya, şunlan söyledi: "Türkiye'de düşünce hiçbir za- man özgür olmadı. Her zaman öz- gürlükleri kısıtlamak için bir gerek- çe uyduruldu. Neredeyse yüz yıldır, özgürlükler konusunda bir arpa bo- yu yol alınmadı. Bunun nedeni. öz- gürlük mücadelesinin cılızlığı ve ye- tersizliğidir. Emekçi kitleler cephe- sinde mücadele yetersiz kalınca, alan egemenlerin oldu. Dolayısıyla ege- menlerin manipülasyon alanı da ge- nişledi. Özgürlükler için gereldi be- del ödemeden özgürlük olmaz. Bunu bugün yaşıyoruz." Başbakan Tansu Çiller'in kişisel iradesi konusunda bir bilgi sahibi olmadığını vurgulayan Fikret Baş- kaya, "Ancak. partisinde demokrasi aleyhtan azunsanmayacak bir kitle var. Siyasi partiler, generallerin top- lumun önüne ördüğü duvann bekçi- liğini yapıyorlar. Bu misvondaki par- rJlerin demokratikleşme diye bir so- runu da olamaz. Demokratikleşme birkaç kişinin iyi niyetiyle olacak şev değUdir. Bu siyasi bir tercih meselesi- dir" diye konuştu. GLOBAL POLITIKULTUR ERGtN YILDIZOĞLU Bilimsel Düşünceyi Savunurken... v Geçen hafta 200 kadar bilim adamı, New York Bilim Akademisi'nde 'Bilimden ve Mantıktan Ka- çış' isimli toplantıda bir araya geldiler. Isminderı de anlaşıldığı gibi toplantı, bilim ve mantığa yöne- lik olarak son yıllarda gelişen saldınlan tartışryor- du. Toplantıya katılanlar sadece bilimsel gelişme- nin değil, demokrasinin geleceğinin de tehlikede olduğunu vurguladılar. Feodalizmden bu yana bilim, ilk defa bugünkü kadar büyük bir saldırı altında. Bir taraftan dini yükseliş, diğer taraftan post-modernizm ve niha- yet uzaydan gelenlere inanmaktan beden dışı de- neylere, yeniden doğuş teorilerine kadar uzanan bir şarlatanlık bilimsel düşünceyi, mantıksal akıl yürütmeyi tehdit ediyor. Dini düşünceyi savunanlar, insan aklının bu ka- dar karmaşık bir dünyayı kavrayamayacağını, do- layısıyla kendi kendini yönetemeyeceğini savunu- yorlar. 'Eksik' yaratılmış bu insan aklının, ilahi bir aklın yol göstericiliğıne gereksinimi var! Bu ilahi aklın ifadelerini ise bılindiği gibi çeşitli kutsal ki- taplarda bulmak mümkün. Bu kıtaplan (hangi din- den olduğunuza bağlı olarak) anlamak (eksik in- san aklının bu ilahi ifadeleri nasıl kavrayacağı şek- lindeki soaı saklı kalmak koşuluyla) ve hayata ge- çirmek yeterli olacaktır. • • • Post-modernizm ise 1960'larda Nietzsche'yi yeniden keşfeden Delueze, Derrida, Foucautt gibi düşünürler insan düşüncesinin, gerçekliğin herhangi bir nesnel kavrayışına ulaşması olasılığı- nı reddetmesinden hareket ederek bilimsel gerçe- ğin aslında olmadığını, sadece çeşitli perspektif- Ierden bahsedilebileceğini savunur. Post-moder- nizmi siyasi bir silah haline getiren bir diğer Fran- sız yazar Lyotard ise dünyanın bütünsel olarak kavranabileceğini ve dolayısıyla herhangi bir ah- laksal, ekonomik, politik prensiplere ya da emek, sömürü, adalet vb. gibi kategorilere dayanarak dönüştürülebileceğini ileri sürmenin diktatöriükle- re yol açtığını savunur. Geride liberalizmden başka bir şey kalmamıştr. Lyotard burada Hegel ve Marks'ı hedef alırken bir Hegelci yazarın, Fukuyama'nın, benzer so- nuçlara ulaşması, insan aklının gerçeği kavraya- mayacağı noktasında, post-modemizmin dini dü- şünce ile buluşması, yaşam tarzı ve cinsellik/haz üzerine olan görüşleri dini prensiplere göre bir skandal sayılabilecek Foucault'un dini çevrelerde bu kadar sevilmesi de hayatın bir ilginçliği olsa gerek. Tabii bir de şarlatanlar var. Burada da iddialar bilimin ruhsal yaşamı kavrayamayacağından baş- layıp yıldız falına kadar uzanıyor. Bu gelişmeteri, ekonomik krizin insanlann psi- kolojik dünyalarında yarattığı yıkım, 1968 yenilgi- sinin radikal düşünüıierde yarattığı hayal kınklığı vb. ile pek zorluk çekmeden açıklayabiliriz. Ama bu arada bilimsel düşüncenin de etinin çok temiz olmadığını unutmamak gerekir. Yüz yıldır sermaye birikim süreci ile birlikte işleyen ve ona hizmet eden bilimsel 'gelişmenin' ve bilimsel düşüncenin doğal çevrede yarattığı tahribat, gezegenimizi ne- redeyse yaşanmaz hale getirmek üzere; teknoloji- yi silah sanayiinin hizmetine veren de yine bilim- sel düşünce. ••• Şimdi dünyayı bilmem kaç kere yok etme gü- cüne sahip bir silah yığınının üzerinde oturuyoruz. Haberleşme teknolojisi ile bireylerin özel yaşam- lannı, özgüriüklerini, hiçe sayan gelişmeleri, üret- kenliği arttırmak için işçileri robota çevirip akli dengelerinin bozulmasına yol açan yöntemleri de geçerken hatıriayalım. Ekonomik krizin derinleş- mesiyle birlikte insanlann bilimin bu yüzünü de görmeye başlamaları, bunun yarattığı hayal kınklı- ğı ile dünyayı anlamak için başka kanallara baş- vurmalan boşuna değil. Bu ikisini bir araya koyduğumuzda bir ortak payda buluyoruz. Bu ortak payda sermaye biri- kim süreci. Birincisi bu sermaye birikim süreci, bi- limin ve bilimsel düşüncenin özgürleştirici ve ge- liştirici etkisini tersine çevirebiliyor. Ikincisi, ser- maye birikim krizi insanlann yaşamlarını altüst ederek umutsuzluk yarattıkça karamsar ve mistik görüşler güçleniyor, yaygınlaşıyor. öyleyse bilimsel düşünceyi savunurken bunu hangi amaçlarla kullanmak istediğimizi de aynı anda göz önüne almak, bilimi de aslında ekono- mik çıkarlann ve buradan fışkıran siyaset ve ide- olojinin yönettiğini de unutmamak gerekir. Aksi takdirde mistisizme ve karamsarlığa karşı etkin bir şekilde direnmenin mümkün olmayacağını düşünüyorum. Yüz yıl vaktiııiz var Av. FİKRET tLKİZ Doç. Dr. Fîkret Başkaya tahliye oluyor. Yazdıklannm diyetini ödettiniz. Paradigmanm tflası'nı kaç kişi okudu? Yazdıklan üzerinde hiç tartışma açtınız mı? Türkiye'nin kalkmması veya 'demokratik toplum düzeni' yaratmak amacıyla tartışmaktan öte fiiten neleri gerçeklestirdüûz? Cezaevinde bulunan bilim adamlanndan birisi şimdi 'özgflr.' Kitap yazdı, hapse girdi, cezası infiız edildi. şimdi sert>est. Aman dikkat edin, 'bölönmez bötünlük' bolünebilır. Yazdıklannı ve yazacaklannı sakın okumaym. Sadece tartışın. Önerim. Terörle Mücadele Yasast'nm (TMY) 8. maddesi, tartışmak için en uygun maddedir. Hem güncel, hem de ülkenin demokratikleşmesini bu madde ae sınırladığınızı hiç kitnse farketmez. Bir başka deyişle öyle sanıyorsunuz. 8. maddeyi yasadan çıkartnak. düşünceyi suç otmaktan çıkarmak için yüz yı! süreniz var. Yüz yıl sonra yazılarradan dolayı hiç kimse hapsedilmeyecek. Belk yüz yıl sonra cezaevinde unuttuğunuz tsmail Beşikçi'yi de hatırlasmız.. Sırada gazeteci-yazar Haluk Gerger var.. Ne Başkaya'mn ne de Gerger'in devlete borcu kaldı.. Ama hepmizin Türkiye'de yaşayan aydınlara. insan)ara. gazetecilere, fikir ve düşün adamlarma borcunuz çok. 1991 yılmda söz verdiniz. demokratiklesnıeyi hükümet programı yaptmız. 1993'te söz verdiniz, mutlaka çağdaş olacağımzı ilan ettiniz. Yetmedi, demokratikleşme için 'planlar, programlar' hazırladınız. Hiç acele etme>in, yüzyıl vaktiniz var, boî bol kullanabüirsmiz. Nasıl olsa Başkaya tahiiye oldu İsim verip konuşacağuuz bilim adamlanndan bıri eksildi. Nasıl olsa bir sendika başkanını ve bir avukatı cezaevine aldınız.. Artılannız eksilennızi karşılıyor. Anayasa taıtışmalanna başiayıp bitirene kadar cezaevinde bulunan birkaç gazetecinin cezası da infaz edilmiş olur. Belki lşık Vurtçu tahliye olur. Belki Haluk Gerger'in tahliyesmi anayasa değişikliğine yetiştirirsiniz. Ama hiç acele etmenize gerek yok. Nasıl olsa Avrupa insan Haklan Sözleşmesi'nin sizin için herhangi bir kıymeti yok. Maddeler sizi ilgilendümiyor. Anayasa değışıklikleri sırasında tartışırken 'fikir ve düşünce özgürlüğünü' tarbşmayı ıhmal etmeyın. O zaman sözleriniz güncel olur. Demokrat görünürsünüz. Basında ve ekranda birinci sırada ilk haberde yer alırsnnz. Hep taıtışryorsunuz. sürekli ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünden söz ediyorsunuz. Ama ne sözlerinizi tutuyorsunuz, ne de programınızı uyguluyorsunuz. Farkmda mısımz büerniyonım. Arök DGM'lade görev yapan savcılar, 8. maddenin Avrupa fnsan Haklan Sözleşnesi'ne aykm olduğunu dile geririyorlar. Tavsiye ediyorum okuyun. Tartışmalannıza renk katar. Düşünceyi ve ifade etme özgürlüğünü sağlamamz için yüzyıl zamaruruz var. Cezaevlerinde özgürlük bizim, yüzyıllık yalnızhk sizin olsun. TarDı, cezaevine aldığmız bilim adamlannm, sendikacilann. gazetecilerin, avukatlann degerini hep biliyordu. yarm da bilecek. Ama yüzyıl sonra yapamadıklannız ve tutmadı|ımz sozler yüzünden 'yargılanacağınız' mahkemeyi arasantz da bulamayacaksınız. Tanh size sadece gülecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle