Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 HAZİRAN 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
ALLECRO EVİNİLYASOĞLU
Haftanın Portresi:
Soprano
Yelda KodaDı
Bugünsaat 19.30'daAya
Irini'de (Yapı ve Kredi Ban-
kası Gençlik Festivali çer-
çevesinde) Vekla Kodalh'yı
dinlerseniz, yıllar sonra
"Beno$eal995Ukbahann-
da diııknıiştiııı" diyeceksi-
niz. Önümüzdeki sezon La
Scala'da Lucia ile perdeleri
açacak. Aynı zamanda Chi-
cago Lirik Operası, Paris
Bastille Operası ve Salz-
burg Festivali'nde sesini du-
yuracak. Leyla Gencer,
"Ben o yaşunda iken böyte-
9 birdenbire ürmanmamış-
tım" detniş. Gencer, Kodal-
h'ya hep yol gösteriyor.
Olağanüstü bir sese sahıp
olduğunu söyleyerek kendi-
ne gûvenini de son derece
beğeniyor.
Onu iki yıl önce ilk din-
lediğımizde tutkulu, güven-
fi ve opera dünyasındaki
tûm engelleri başarmayı ak-
îına koymuş bir sanatçı ola-
râk tanımlarrnştık. Ada-
na'da dogmuş. Müzik öğret-
meni olan annesi Yelda'ya
ve ablasma ilk notalan öğ-
fetmiş. Dört yaşında dört
sesli akorlan
d u y m a y a
başlamış.
Mandolin,
flüt çalmış.
tlkokulda
beş yıl bo-
yuncabirko-
ro yönetmiş.
Koroya öğ-
renci seçi-
yormuş, sı-
riıf arkadaş-
lannı yöne-
öponlaraye-
rtî ezgiler ça-
iştmyor-
rnuş. Liseyi
de Adana'da bitirip Ankara
Devlet Konservatuvan'nın
şan bölûmüne girmiş. An-
riesinin Safranbolulu, baba-
shnın Kilisli olduğunu söy-
lfiyor. "BİKrsinizSafranbo-
hılulann sesi güzei ohır. En
önemli kanıtı da I^eyta Gen-
cer. Onun ailesi de Safran-
Dotu'dan" diyerek, bu yöre-
ye pay çıkanyor. Ankara'da
aört yıl yatılı okumuş. Bu
arada bestecimız Nevit Ko-
dalh'mn oğhı Murat ile ev-
lenmiş. Murat, hem Yel-
da'ya piyanosu ile eşlik edi-
yor, hem repetitörlük üstü-
rte uzmanlaşıyor ve de bes-
tecilik çalışmalan yapıyor.
Yelda Kodallı'yı şanda
yönlendiren tek bir hocası
ölmuş:Mustafa Yurdakul.
Viyana'ya gittikten sonra da
bu sınırlar, kalıplar tamma-
yan, her şeyi tartışarak, fel-
sefesini araştıran hocayla
çalışmasını sürdürmüş.
"VTyana'da başka hoca-
larla çahşmak istemedim.
Leyla Cencer de yiııe arka
çıkarak, başkalannı kanş-
ürmamamı öğütfedi." Böy-
lece Ankara "daki öğretme-
ninin telefondaki yönlendir-
mesini teybe alıp kendi ken-
dini eğitmeyi sürdürmüş.
Sanatçı ünlü Belvedere
yanşmasına kahldığında 18
yaşındaymış ve 300 kişiyi
elemiş, hemen Essen opera-
sindanteklifalmış. 1990 yı-
lında Ankara Devlet Kon-
servahıvan'ndan mezun
olunca, Viyana'daki yaşa-
nuna başlanuş.
"Hiçbir destek almadan
Viyana'ya gekiik. lld yıl pa-
ra biriktirmek için uğraş-
ok."
1991 yihnda 3 ay Izlan-
da'da çalışmış: Carreras'ın
Lösemili Çocuklar Vakfı
yaranna düzeniedıgi konser
turnelerine katıldığında Vi-
yana operası müdürlerinin
dikkatini çekmiş. Şef
Hottzstein'ın önensı ile Vi-
yana operasına alınmış. tlk
iş olarak hemen Mozart'ın
Sihirii Flüt operasından Ge-
ce Knaliçesi'nin aryasını
söylemek için diretmeye
başlamış.
Viyanaoperasının müdü-
rû de "tşte inatçı Türk kanı
akıyor bu kmn damariann-
da" diyerek kabul etmiş. Ve
Yelda Kodallı, önce Viyana
Halk Operası'nda, sonra da
Viyana Devlet Operası'nda
"büyük bir yüdK" olarak nı-
telendirdigi Gece Kraliçe-
si'ni başanyla sürdürmüş.
Bugün, neredeyse Sihirii
Flüt'ün Gece Kraliçesi uz-
manı olarak Avrupa'yı do-
laşmakta.
"Birçok ünlü operacmm
yülarca ope-
ralarda kû-
çfik roDer
üstlenerek
yavaş yavaş
donığa ür-
mandığını
vedeçokza-
tnan kaybet-
t i k l e r i n l
okudukça,
insamn he-
men büyük
bir rol Ue
kendini ka-
nrtiamasıge-
reğini akb-
ma koymuş-
tum", derken, kendini ka-
bul ettirse bile zaman za-
man kıskançlıklar sürtüş-
meler yaşanmakta. Müca-
deleyi sürdürecek yürek ge-
rekiyor.
Bir ara Viyana operasının
yeni müdürü ile anlaşama-
yınca kadrodan istifa etmiş.
Ve ilginç olan şu kı, bu sa-
vaşımlan yaşam boyu veren
deneyimli sopranomuz Ley-
la Gencer'den bir öğüt daha
almış; "Stk dişiıri. Orada
kaLSemkaybetsderbirbaş-
kasını bulurlar. Öyie çok sa-
natçı, öyle geniş rekabet var
fcj!" Şimdi Yelda Kodallı
sözleşmeli olarak aynı ope-
ranın sanatçısı. Bu statü onu
biraz da özgürlüğe kavuş-
turmuş.
Artık Avrupa'nın her sah-
nesinde diledıği gibi söyle-
yebilecek. Düsseldorf, Mü-
nih, Paris, Torino derken La
Scala'ya da prima donna
rollerle çağnlmış. Yelda
Kodalh'nın iki yıl önce Ce-
mal Reşid Rey salonunda
düzenlediği programdan bir
başka koloratur soprano
belki ıkı, hatta üç program
yaratabilirdi. Herbiri birbi-
rinden çok cambazlık iste-
yen, sesin en üst sınırlarda
hünerini bekleyen arya ve
liedlerdi. Bu kez Yapı Kre-
di 'nin Gençlik Festivali 'nde
tstanbullular'a özel bir ar-
mağan paketi sunuyor. Yine
baştan sona soprano cam-
bazlığının özelliklerini ser-
gileyen aryalar. Ve de tabii
ki Gece Knrfiçesinin Aryası
ile başlıyor işe!
23 yaşmda İstanbul Müzik Festivali ekonomik sorunlar yüzünden bir değişim geçiriyor
Festival ldnıBk mi değiştiriyor?
İstanbul Kültür ve Sanat
Vakfı'nm en eski etkinliği
olan Müzik Festivali, bugün
diğer festivalleri doğuıma-
nın onurunu yaşıyor. Sine-
ma, tiyatro derken caz festi-
valleri... Ancak 23 yaşına gi-
ren bu festivalin kimliği
ekonomik sorunlarla öncekı
yıllara göre bir değişim ge-
çirmekte. Artık, onca yıldır
alışageldiğimiz bir dolu
yüksek kaşeli sanatçı bu yıl
yer almıyor. Sıra sıra resital-
ler, çeşit çeşit büyük orkest-
ralar, dünyanın en büyük ba-
le ve dans gnıplannın sayı-
lan çok azalmış durumda.
Bu yıl yaşanacak en bü-
yük olay kuşkusuz "Saray-
dan Kız Kaçırma" operası-
nın Topkapı Sarayı önünde
Türk-Ingiliz sanatçılannın
kanşımı ve dünyanın ünlü
Mozart uzmanlan tarafın-
dan oyrıanması. Daha da
önemlisi, bu temsiller için
yurtdışındaki sanat merkez-
lerinde bilet satılmış olması.
Böylece festival, başlığında-
ki uluslararası sözcüğünün
özelliğini ilk kez yaşayacak.
Bugüne dek katılan sanatçı-
lar ve çalınan besteciler de-
ğişik ülkelerin insanlanydı.
Ancak gerçek uluslararası
olma niteliği degişik ülke-
lerden gelecek dinleyiciler-
le sağlanacak.
Sir Charles Mackerras gi-
bi özellikle opera yöneti-
minde dünyanın alkışladığı
bir ünlü şefin yönetimi;
Ghııdebourne operası yö-
netmenlerinden Aidan
Lang'ın sahnelemesi; aynca
gündemdekı ünlü Mozart
yorumculan ile Ankara
Devlet Operası korosunun
katılımı ve Osman Şenge-
zer'in dekor ve kostümleri,
1995 yılının bu operasını
unutulmaz kılacak. Böylece
1995, "Türkoperasınınyıir
olacak. Umanz bu uluslara-
rası gelenek yerleşir ve bun-
dan böyle her yıl dünyaca
ünlü başka sanatcıların ve
yabancı dinleyicilerin katılı-
mıyla da genişleyerek ses
bulur. Festivalin önde gelen
diğer etkinliği, çağımızın
büyük şefı Kurt Masur yö-
netiminde New York Filar-
moni gibi 153 yıllık dev bir
orkestranın Istanbul'a gel-
mesi. Daha önce Zubin
Mehta ile dinlediğimiz top-
lulugun bu konseri tarihi bir
olay olarak anımsanacak.
Tokyo Ya\t Çalgdar Dört-
lösfi bu yılın en önemli oda
müziği topluluğu. 26 yıllık
biraile. Başkemancılan Ka-
Çağımızın büyük şefl Kurt Masur (Solda), 153 yılhk dev
bir orkestravı, New York Filarmoni'yi (üsrte) yönetecek.
nadalı, diğerleri Japon. Ve
Istanbul'da çalacaklan ya-
pıtlar belki de festivalin en
alımlı düzenlenmiş progra-
mını oluşturuyor Mozart'ın
Do Majör dörtlüsü; Bar-
tok'un ıkinci dörtlüsü ve
Schubert' in "Ölüm ve Genç
Kız" başlıkli dörtlüsü.
Bir başka lezzetli oda mü-
ziği programı da Brahmsile
örülmüş: Oistrakh ailesine,
ailenin pek de yabancısı ol-
mayan Ayla Erduran ile
VVailter Notas katılacak. Ju-
lian Bream, yabancımız ol-
mayan ünlü gitarist. hem bir
resital veriyor, hem de Gü-
rer Aykal yönetimindeki İs-
koç Oda Orkestrası nın so-
listi oluyor.
lskoç Oda Orkestrası'nı
bir başka konserde Sir
Charles Mackerras yönete-
cek ve flütçümüz Şefika
Kutluer Mozart'ın ünlü flüt
konçertosu ile solist olacak.
Festivale katılan üç büyük
orkestradan biri Avusrurya-
Macaristan Ha\dn Orkest-
rasL Adam Fischer yöneti-
mindeki üç konserden birin-
deki solist tdil Biret Diğer-
leri korolu konserler. The
Philarmonia Chorus, tngil-
tere'nin saygın bir toplulu-
ğu. Bubirleşimle Mozart'ın
"Taç Giyme Mess"ini ve
Haydn'ın Mevsimler Ora-
toryosu'nu dinleyeceğiz.
Büyük korolann katıldığı
yapıtlan her zaman dinleme
firsatımız olmadığından fes,-
tivalin her yıl böylesi kon-
serlere özen göstermesi öv-
güye değer. Bale ve dans
grubunda Amerikan Bale
Tiyatrosuyeralıyor Butop-
luluğun da diğer birçok top-
luluk gibi iki temsili olacak.
Yol parası ödenmişken, bu
ekonomik kriz içinde iki
temsil. iki konser istemek
akılcı bir yol. Bu yılki festi-
vali Ankara Cumhurbaşkan-
lığı Senfoni Orkestrası. Gü-
rer Aykal yönetiminde açı-
yor. Açılış konserinde ünlü
piyanistimiz Hüseyin Ser-
met, Ravel'in sol majör pi-
yano konçertosunu çalacak.
Gürer Aykal festival boyun-
ca yönettiği her iki konsere
de bir Türk bestecisi yerleş-
tirmeye özen göstermiş,
Saygun ve Rey'den yapıtlar
yönetecek.
Gençler ve geienekler
Caz festivali ayn bir fes-
tival olarak bağımsızlığını
ilan etmiş durumda. Ve fes-
tivalin geri kalan zamanı
içinde iki ayn başlık daha
var: Genç solistler, gelenek-
sel müzikler.
Giderek her yıl bu iki baş-
lık altındaki gösteri ve din-
letilerin sayılan artıyor.
Genç solistler deyince, ge-
nelde profesyonelliğe adım
atmış, artık sesini uluslara-
rası düzeyde seslenebilir ha-
le getirmiş solistler değil
Amerikan Bale Topluluğu da iki gösteri sunacak.
bunlar. Çoğu ancak ileri sı-
nıflardaki konservatuvaröğ-
rencileri. Önceki yıllarda
onlara aynlan üç dört prog-
rama (ki öncekiler artık pro-
fesyonel dünyaya adım at-
mıştı) festival izleyicisi pek
ilgi göstermemişti. Bu yıl
daha bir müsamere havasın-
da üç dört kişi birleştirilmiş.
Onlar için özgeçmişlerine
"23. İstanbul Festrvalinde
çaldım"" övüncü ileriye açı-
lan kapılar için çok önemli.
Doğal ki tstanbul Müzik
Festivali, Avrupa Festivaller
Birliği'nin yıllardır üyesi
olan saygın bir kuruluş. Bu
genç sanatçılar dizisine on-
lann yaşıtlan olan Avrupa-
lı, Amerikalı ya da Uzakdo-
ğulu gençler de çağnlsa, bir
kaynaşma ortamı yaratılsa!
Aynı sınıflardaki öğrencile-
rin yorum yetenekleri bir re-
kabet dünyası doğursa! Ge-
leneksel Sanatlar çerçeve-
sinde Kudsi Erguner'in
"Tarih Boyu Hoşgörü" ve
sultanlann gazellerinden
derlenmiş programlan çok
ilginç. Kudsi Erguner gibi
her biri kendine özgü bir
sentez arayışında olan thsan
Ozgen, Necdet Yaşar ve Ru-
hi Âyangiltopluluklan dışın-
da, bilinen korolar yer alı-
yor.
Temaseçimi
Geçen yıl, 22. festivalin
teması Dvorak idi. Konser-
ler arasındaki bu tema birli-
ğine diyecek yoktu. Dvo-
rak'ın bildiğimiz, bilmedi-
ğimiz her çeşit yapıtını din-
ledik. Bu yılki temalar ço-
ğalmış. Mozart'ın Saraydan
Kız Kaçırma operasının ya-
ratacağı büyük etki düşünü-
lerek, önce Mozart, sonra
onunla etkileşen Haydn te-
masal hj^tecilcr olarak başı
çekmişTurcefl 500. ve Bar-
tok da 50. ölüm yıldönüm-
leri nedeniyle temasal beste-
ciler olarak önerilmiş. An-
laşılan topluluklardan pek
azı bu son iki besteciye rağ-
bet etmiş. TheVVallaceCot-
lectkm adlı Ingilız toplulu-
ğu, Türk müziğinin Batı'ya
etkisini yansıtan bir prog-
ram demeri hazırlamış. Fır-
sat ele geçmişken, Mo-
zart'ta Türk etkileri; 18.
yüzyıldan bu yana Doğu-
Batı müziğindeki etkileşim-
ler, vurma çalgılanmızın
Batı orkestralanndaki yeri;
ritimlerimizin etkinliği ve
akla hemen gelmeyen nice
benzer konu üstüne sempoz-
yumlar, açıkoturumlar, kon-
feranslar düzenlenemez
miydi? Uluslararası müzik
uzmanlan İstanbul'da
"TürkOperası"nın Topkapı
Sarayı ortarrundaki görkem-
li temsili ardından neler an-
latırlardı acaba? Evet, istan-
bul Müzik Festivali, ekono-
mik koşullann biçimlendir-
diği ölçüde kimlik değişi-
yor. Saygınlığından, niteli-
ğinden ödün vermeden geç-
mesi gereken çok duyarlı bir
dönem kendisıni beİcliyor.
"Herşey bir yana, iyi ki
İstanbul Müzik Festivali
kurulmuş, iyi ki İstanbul
22 yıldan beri bu ilkyaz
coşkmsunu müzikle yaşa-
makta"
Burası Linz6
sanal dünya'ya hoş geldiniz!
MURAT SES
LİNZ- Uluslararası saygınlığı oldukça yüksek olan
ve kendi alanında bir 'fflc' olma niteliği taşıyan Ars
Electronica Festivali, giderek konuklann katılımını te-
mel alan bir nitelik kazandı. 70'li yıllann sonlannda,
Avustırya'nın Linz kentine gelmeme denk düşen bu
etkinlıkler dizisi, özellikle benim açımdan çok hoş bır
rastlantı idi...
Teknolojinın, 'demokratikteşmesine' koşut olarak,
ilk Itez burada synthesızer'larla nelerin yapılabilece-
ğine birinci elden tanık olmanın yanı sıra, bir kentin
kültüâinün çağdaş bağlamda nasıl degerlendihlebile-
ceğirt görme olanağı buldum.
. Festival ilk yıllannda, Berlin (Tangerine Dream,
Klaus Schulze...) ve Düsseldorf (Krafrvverk) okullan-
nın yau sıra, Avrupa dışı (Tomita/Japonya) yaklaşım-
lan dı içererek geleceğine ilişkin ilk işaretlen vermiş-
ti. Kjeatin geloıeksel çelik üretimi dikkate alınarak, çe-
llk ûEtim binmlerinde çalışan işçilerin de kahlımıy-
la, oriann çalışmalan sırasında çıkan seslere synthe-
sizeriarla eşl-kedilerek bir tür doğaçlama yapıbnış ve
bu eser "Çelk Operası" olarak adlandınlmıştı. Bu
ölay, sende deoldum olası süregelen, bizlerden bır şey-
leri evrensel boyutlarda sunma kaygısını körüklemiş
ve t»ı baglaıtdaki çahşmalanma ıvme kazandırarak,
u
Aı»BmatDn" çalışmasına neden olmuş, geçen günler-
de üknci aya&nı tamamladığım üçlemeye yol göster-
mişrt; Adından da anlaşılacağı gibi tam bir "Elektro-
nik Sanab" festivali niteliğinde olan bu etkinlikler di-
zisi , •y\ı bağlımda ABD'den önce uygulanmaya ko-
nuİKiuş, ender 'Avnıpah' ışlerden bır tanesı...
Vılar boyunca, dünyadaki gelişmelere koşut düşü-
nenk \rs Electronica'nın hazu"layıcılan, 1995 yılı et-
kinîklerini (20-23 haziran arası) "Bilgi Söylencesi*'
baş T|ı altındî topluyorlar ve konuklara "Sanal dün-
yayahoş gektaiz!" diyorlar.
•=;stival ymericilerine göre en öncelikli güncel ko-
nu, (ünyanır giderek tek bir bilgi/iletişim ağı haline
geltiı bunlarn yarattığı ve yaratacagı sorunlar... Bazı
dü^iaürlere iakılırsa, "B%i/lletişim Otoyahrnun top-
lunave sana>ıye etkisi, zamanında demıryolu, elekt-
rik ve telefonun neden olduğu toplam etkıden daha faz-
la...
lnternet olgusu, sanal evren kavramı, bunlann tıp-
tan sanata genişlikte bir yelpazede iyi ve kötü niyetli
kullanımlan da irdelenecek konular arasında... Bilın-
dıği gibi lnternet olgusuna olumlu yaklaşıldığında,
coğrafı. dinsel ve ulusal sınırlann ötesınde, önyargı-
lardan annmış, ortak deyenimlerin tartışıldıgı bır
'etektronik toplum' söz konusu olabiliyor (uluslarara-
sı bilgisayar ağı yardımı ile Çın'dekı insan haklan so-
runlannınduyurulabilmesi, Güney Meksika'dakı hak-
sızlıklardan, rüşvete başkaldından uluslararası boyut-
larda bilgi sahibi olunması ve bu konularda sınır tanı-
mayan bir tartışmanuı gündeme gelebılmesi gibi...)
Diğer bir deyışle bu gelişmeler, önyargılardan ba-
ğımsız "Yeni Çağ (New Age)" iletişim biçiminın ön-
Laurie Anderson,
multimedyal boyutta, son
aşamasına erişmiş bir
tekno-dûnyanın öyküsünü
anlatırken, Japon dans
sanatçısı Saburo
Teshigavvara, aynı
bağlamda bir gösteri
sunacak. Son yıllann
ilginç mekânlanndan biri
olan "Elektronik
Kahvehane"de ise kahve
ve pasta tüketiminin yanı
sıra 'sanal evren'in
nimetlerinden
yararlanılacak.
koşullanndan en önemlisini de yerine getiriyor.
Başladığı yıllardaki geleneğe uyarak, halkın katılı-
mını sağlamak, deyim yenndeyse sıradan vatandaşın
bilgisayar korkusunu ortadan kaldırmak için uluslara-
rası bilgi/iletişim ağına bır tür basit oyun oynar gibi.
tek bir düğme kullanarak veya yalnızca dokunarak ka-
tılma olanağı var etkinlikler çerçevesinde. Çok kolay
yöntemlerle 'sanal evren'e girmek. olaylann, öyküle-
rin gelişmelerinı etkılemek ve bu yolla teknoloji kor-
kulannı ortadan kaldırmak, bu yılki etkinliklerin ana
hedefi olarak belırlenmış.
Teknolojinin gerçek anlamda demokratikleşmesini
sağlamanın ve bu konuda sıradan yurttaşa da destek
vermenin ilke edinildiği etkınliklerde. bu yıl çok ilginç
sanatçılar yer alıyor: Laurie Anderson, multimedyal
boyutta, son aşamasına enşmiş bir tekno-dünyanın öy-
küsünü anlatırken, Japon dans sanatçısı Saburo Teshi-
gavvara. aynı bağlamda bir gösteri sunacak. Son yılla-
nn ilginç mekânlanndan biri olan "Elektronik Kah-
vehane"de ise kahve ve pasta tüketiminin yanı sıra
'sanal evren'in nimetlerinden yararlanılacak.
Diğer ilginç bir etkinlik de, 'bilgi ya da iletişim köp-
rûsü'olayı bu yıl... Linz kenti, geçen yıllarda da kent-
lerarası/uluslararası boyutlarda, görsel ve işitsel ileti-
şim ağlan kurmuştu.
Örneğin MTV, 3SAT televizyonu konuklan anında
Linz, Berlin ve diğer Avrupa kentlerindeki konuklar-
la iletişime gecmiş, çagın çeşitli sorunlannı tartışmış-
lardı. Bu yıl olayın kapsamı geruşleyecek ve multimed-
yal bir yaklaşımla Moskova-Linz-New York iletişime
geçecek.
Sempozyumlarda ise özellikle aşağida sıralayaca-
ğım sorulara cevaplar aranacak:
Bilginin maliyeti gelecekte ne olacak (parasal
olan/olmayan)? Bu işi kim(ler) yönetecek ve belirle-
yecek? Burada 'dünyaköyü' ve Bırinci Dünya'nın da-
yatnğı ve dayatacağı söylemler (geçmişteki Körfez
krizi, tüm dünyanın görüşü olarak tezgâhlanan 'en kö-
tfi adam'Saddam imajı, elden geldiğince uzatılan Bos-
na krizi, ancak birkaç Batılı öldüğünde veya yaralan-
dığında geçici olarak 'kötü' konumuna itıliveren Sırp-
lar) bunlara gereğinde nasıl karşı konulabileceği ko-
nulan (bu bağlamda Türkiye türü ülkelerin başına örü-
lebilecek olası çoraplarla başedebılme olanaklannı ve
bunlann irdelenmesini aynca vurgulamama bilmem
gerek var mı?) ağırlık kazanıyor...
Başka deyişle "ffilgi OtaN«lu"nun kullanıcılan, ege-
menleri kimler olacak? Bu işin polisliğinı kımler, ne
şekilde ve hangi kıstaslarla yapacak? Deyim yerin-
deyse 'sanal ayakfarunız'la bu yollardaki çukurlara,
engebelere takılmadan nasıl gideceğiz?
Bugünlük bu kadar...
Gelecek kez aynntılı bir şekilde, teknolojinin de-
mokratikleşmesini, bu olgunun müzikteki ızdüşümle-
rini, konunun tarihçesini (ilk 'somut müzik' yaklaşım-
lannı, ilk synthesizer'ı, Vangelis'ten Ozric Tentacles'a
uzanan sürecı) irdelemeye çalışacağım. En kısa
zamanda görüşmek üzere...
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Beştirimiz
Hiçbir yazımda, ya da söyleşimde eleştirmenlerin
sanatçılarca eleştiriimesine karşı çıkmış olamam.
Çünkü böyle bir görüşü savunabilmek için eleştiri-
nin yaranna inanmamak gerekir. Oysa ben eleştiri-
nin yaranna inanıyorum. Sanatçılann başka sanat-
çılaria olduğu gibi, eleştirmenlerie tartışmalanndan
da çok olumlu sonuçlar ortaya çıkabilir.
Benim belirtmeye çalıştığım şu: Bir sanatçının de-
ğerinin ölçülmesinde son sözü eleştirmenler söyle-
mez. Bir sanatçı, eleştirmenler övdüğü için büyük,
ya da övmediği için küçük değildir.
Eleştirmenler, başanlı başansız, birtakım çalışma-
lar, çözümlemeler, açıklamalar yaparlar. Zaman za-
man sanat alıctlannın ilgilerini bazı yapıtlara çekebi-
lirier. Ama bütün bunlann sanatçılann ünlenmesin-
de fazla bir etkisi görülmez. Çünkü eleştirmenlerin
okurları görece azdır. aynca o okurlann çoğu da ken-
dileri değerlendirme yapacak kadar seçkın kişilerdir.
Eleştirmen onlann önünde nerdeyse sınava girmiş
gibidir. Anlıyor mu, anlamıyor mu?
Sanat yapıtlarını değerlendiren, kaynağı bilinme-
yen bir kamuoyudur... Kimlerin etkisiyle, nasıl oluş-
tuğu anlaşılmaz bu kamuoyunun...
Ote yandan bir tanıtım işini kitle iletişim araçlan
üstlenip bu arada eleştirmenleri de kullanırlarsa, sa-
natçının daha çok kişiye ulaşabilmesinde eleştirinin
büyük yaran görülebilir.
Ama bu söylediklerim, genellikJe, kitle iletişim araç-
lannın desteğtyle şişirilen, olduğundan büyük gös-
terilen, bir süre sonra da modası geçip sönen orta
çapta sanatçılar için...
Gerçekten büyük sanatçılar, birtakım sanat dışı il-
ginçlikler yapıp kitle iletişim araçlannın gücünden
yararlanmazlarsa, adlarını duyurmaları claha geç
olur; gene de yavaş ama sürekli bir gelişme göste-
rerek sağlam temeller üstünde yükselirler. Onlan kit-
le iletişim araçlannın ilgisizliği de, eleştirmenlerin an-
layışsızlığı da engelleyemez.
Kanımca sanatçılann olduğu gibi, eleştirmenlerin
de eleştirilmesinde hiçbir sakınca yoktur. Eleştiri hiç-
bir durumda son belirieyici değildir, ama düşünce-
lerin, görüşlerin ortaya dökülmesi açısından çok ya-
rarjıdır.
Özdemir Ince "Variık" dergisinin Haziran 1995
sayısında, şiirimizin, romanımızın dünyaya açıldığı-
nı, çok sayıda yapıtın başka dillere çevrildiğini belir-
terek eleştirimizin neden yabancılann ilgisini çek-
mediğini sorguluyor.
En kestirme yanıtı verelim:
Demek ki eleştirimız başka ülkelerdeki okurlan il-
gilendirecek düzeyde değil.
Öyleyse eleştirmenlerimize şöyle diyebiliriz:
Türk şiiri, romanı dünyaya açıldı, Yaşar Kemal,
Fazıl Hüsnü Dağlarca, Melih Cevdet Anday gibi
sanatçılanmız Nobel'e aday gösteriliyor. Sizin yaz-
dıklannıza ise dönüp bakan bile yok. Bu durumda,
eleştirmek neyinize, siz bu dev gibi şairlere, roman-
cılara "ancak hayran olabilirsiniz!"
Bir süre önce Türk Yazınından Seçilmiş Eleştiri
Yazılan ile Türk Yazınından Seçilmiş Denemeleraö-
lı iki seçki yayımlamıştım. En azından ne kadar çok
yazann, ne kadar değişik yaklaşımlarla eleştirımize,
denememize katkıda bulunduklannı gösteren o ki-
taplarda, bize özgü bir anlaytşı sergileyenlerin yanı
sıra, başka ülkelerdeki eleştiri uygulamalanna çok
yakın düşen örnekler de vardı.
Öyleyse neden yabancılann eleştirimize bu ilgP
sizliği? Nrtelikte bir yetersizlik mi söz konusu?
1. Eleştiri kitaplannın başka dillere çevrilmesi için,
önce o kitaplarda ele alınan yaprtlann, o dillerde yay-
gın olarak okunması gerekir.
Örnekse Fethi Naci'nin Bir Hikâyeci I Bir Roman-
cı adlı kitabının başka bir dile çevrilmesi için önce o
dilde Sait Faik ile Yaşar Kemal'in yapıtlan yayım-
lanmış, büyük ilgi görmüş olmalıdır.
2. Deneme kitaplarına gelince: Onlar sanat yapıt-
lannı konu alabilecekleri gibi, doğrudan yaşamı da
konu alabilirier. İyi deneme yazarlannın önünde ye-
tersizliklerinden başka bir engel olduğunu sanmıyo-
rum.
Yalnız bir de söylem sorunu var.
Yazının içinde oluştuğu kültür... Çağnşımlar, alın-
tılar, kaynaklar, özel terimler...
Ama kimi denemeyazarianmız, örnekse Mehmet
Rifat, Enis Batur, Ozdemir ince, Hasan Bülent
Kahraman Batılı ülkelerdeki deneme söylemine hiç
de uzak değiller. Yazıları başka dillere çevrilse yadır-
ganmaz sanınm. Yabancı dergilerde de pekâiâ ya-
zabilirler.
Aynca Tahsin Yücel'i, Nedim Gürsel'i de unut-
mayalım. Biliyorsunuz, onlann eleştirel çalışmalan
Fransızca olarak da yayımlanıyor.
Açidıava'da BulutsuzJuk Konseri
Buhıtsuztuk Özlemi,
B Kültür Servisi- 16 Haziran gecesi Açıkhava
Tiyatrosu'nda vereceği 'Yaşamaya Mecbursun' adlı
konsere hazırlanıyor. Saat 21 OO'de başlayacak konserde
eski ve yeni bestelenni seslendırecek grup yaklaşık 25
parçalık konser repertuvannı kayıt edecek ve istenilen
kalite elde edilirse bunlan bir 'unplugged albüm'de
toplayacak. Biletleri (100 bin TL.) Atatürk Kültür
Merkezi ve Açıkhava Tiyatrosu gişelerinde,
Vakkoramalar'da ve büyük kitapçılarda satılan konsere
Bulutsuzluk Özlemi şu kadroyla çıkacak: Nejat
Yavuşoğullan (gıtar ve vokal), Sina Koloğlu (kuyruklu
piyano), Akın EWes (gitar), Murat Tükenmez (bass),
Ohangir Bıyıkoğlu (dâvul), Murat Kargıh (vurmalı
çalgılar). Aynca Moğollar"dan Serhat Ersöz de Hammond
orguyla Bulutsuzluk Özlemi'ne eşlik edecek.
Kadıköy Anadolu Usesi'nde
DeH Dumrur
• Kültür Servisi- Güngör Dilmen'in yazdığı, Melahat
Özay'ın yönettiği "Delı Dumrul" adlı oyun yann saat
20.00'de Kadıköy Anadolu Lisesi'nde izlenebilır.
Kadıköy Anadolu Lisesi öğrencılennin sahneye koyduğu
oyunda başlıca rolleri Emrah Vırlan, Seda Taşkın, Eser
Bayram, Kurtul Gülenç, Esra Güney ve Eser Bayram,
Sinem Ülgen, Nevnız Sümer, Ayhn Gürses, Şeyma
Karahan paylaşıyor. Oyunun kostümlerini Havva Tortop,
ışıklannı ise Fuat Keçelı ve Emre Gürkan gerçekleştirmiş.
Piyanist Michelangeli öldii
• LUGANO (AFP) - Italyan piyanist Arturo Benedetti
Michelangeli, Isvıçre'nin Lugano kentinde birsüredir
tedavi görmekte olduğu hastanede öldü. Italyan orkestra
şefı Carlo Maria Gıulıni, sanatçının ölümü üzerine
Roma'da yaptığı açıklamada "O, dünyanın en büyük
piyanistiydi, benzersiz ve taklit edilemez bir sanatçıydı"
dedi. Italya'nın kuzeyinde, Orzinuovi'de doğan
Michelangeli 20 yıldır Lugano yakınlarında yaşıyordu.
Aksanafta 'The Wages of Fear'
H Kültür Servisi-Aksanat'ta bugün saat 12.30 ve
17.30'da Henri- Georges Clouzot'nun "The Wages of
Fear" adlı filmı Fransızca orijınalinden Ingılizce altyazılı
olarak laser- disc'ten büyük ekranda gösterilecek. Filmın
başrollerini Yves Montand ve Charles Vanel paylaşıyor.
Aksanat'ta yann ise saatt 12.30 ve 17.30'da Schubert'in
"Senfoni no. 9- The Great"ı laser- disc'ten büyük ekranda
gösterilecek.