Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 HAZİRAN 1995 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Hukuksal açıdan 8. madde
Av. Dr. UMİT KARDAŞ Emekli Hâkim Albay
T
erörle Mücadele Yasası'nın
8. maddesinin gerekli olup
olmadığı sorununu, ılgili
birçok kişi, siyasal açıdan
demokratik çap ve ufkuna
göre değerlendirmektedir.
Söz konusu tartışmanın hukuksal yanı
ıse çok önemlı olmasına karşın savsak-
lanmaktadır. Ötıcelikle hukuksal açıdan
ayn bır T.M. Yasası'na gerek var mıdır?
Bu soruya siyasilerden çok, ülkemiz hu-
kukçulannın yanıt araması gerekmekte-
dir.
T.M. Yasası'nın 3. maddesi ile T. Ce-
za Yasası'nın "Devtetin Şahsryetine Kar-
şı Cürümler" başlıklı bınnci bâbının
"Devletin Arşıulusa) Şahsiyetine Karşı
Cürümler"başlık]ıbirinci faslından 125.
madde ile 131. madde, "Devlet Kuvvet-
leri Aleyhinde Cürümler" başlıklı ikinci
Görülmektedir ki, T.M. Yasası kapsa-
mına alınan suçlar, T.C. Yasası'nda ve
öbûr yasalarda yer alan suçlardır. Ve T.C.
Yasası'nda yer alan bu suçlar, maddele-
rin sayılan yazılarak, öbür yasalardaki
suçlar yasa adlan belirtilerek T.M. Yasa-
sı kapsamına alınmış, hiçbir degişiklik
öngöriilmemiş adeta açık bir atıf ile T.M.
Yasası tarafindan iktibas edilmiştir. Baş-
ka bir deyişle bu yasa, yeni, tek bir suç
getirmemiştir. Yeni tek bir suç düzenle-
memiştir. Bu yasa, 1. ve 2. maddeleri ile
salt bir terör ve terör suçlusu tanımı ya-
parak 5. madde ile de bu suçlann kendı
yasalanndakı cezalannın arttınlması yo-
lunu açmıştır. Üstelik bu cezalann üst sı-
nınnın aşılması olanağını getirerek ana-
yasanın kanun önûnde eşitlik ilkesini çiğ-
neyip Türk Ceza Yasası sistematigini
bozmuş, ceza hukukunun evrensel ilke-
faslından 146. 147, 148, 149, 156. 158. lerini alabora etmiştir. T.C. Yasası'nda
maddeler. "Geçen Fasıllar Arasında
Müşterek Hükümler" başlıklı 4. faslın-
dan 168, 171, 172. maddeler aynen alı-
narak bu suçlar terör suçlandır denilmiş-
tir. Yine T.M. Yasası'nın 4. maddesinin
(a) bendi ile T.C. Yasası'nın 145, 150,
151,153,154,155,157,169,522,489/2.
maddelen, (b) bendi ile de 2845 sayılı
DGM 'lerin Kuruluş veYargılama Usulle-
ri Hakkındaki Yasa'nın 9. maddesinin
(b), (c), (e) bentlerinde yazılı suçlar ay-
nen alınarak bu suçlann terör amacı ile
işlenmeleri durumunda terör suçu sayı-
lacaklan belirtilmiştir.
yer alan bu suçlann bir kısmının cezası
zaten idam cezasıdır. Öbûr suçlann ce-
zalan yeterli görülmüyor idiyse bu ceza-
lar kendi maddeleri içinde arttınlabilir-
di. Saym Doğu Ergü'ın belirttiği gibi te-
rorizm, adam kaçırmadan cinayete kadar
uzanan ve amacı sindirme olan şiddet ey-
lemlenne verilen addır. Kuşkusuz sözü
geçen eylemlerle sındırme, salt bir yön-
temdir ve terör örgûtünün asıl amaçlan
arasında anayasal düzeni ortadan kaldır-
mak, anayasal düzeni zor kullanarak de-
ğiştırmek, ülke topraklanndan bir kısmı-
nı ayırmak, devlet iktıdannı kullanan
güçleri devirmek, ülkenin iç ve dış gü-
venliğini tehlikeye düşürmek, kamu dü-
zenini bozarak çıkar elde etmek gibi he-
defler vardır. Terorizm, bu amaçlardan
birine ulaşmak için kullanılan bir yön-
temdir. Ceza yasalan zaten bu amaçlara
ulaşmak isteyen örgütlenmeleri ve ey-
lemleri cezalandınr. Bu amaçlara ulaş-
manın da baskı, cebir, şiddet, korkutma,
yıldırma, sindirme ve tehditten başka yo-
lu yoktur. Her ülkede olduğu gibi Türki-
ye Cumhuriyeti de kendi anayasal düze-
nini, devlet otoritesini ve rejimi koruya-
cak düzenlemeleri T.C. Yasası'nda yap-
mış, gerekli cezalan da öngörmüştür. Bu
sonuç, Askeri Yargıtay içtihatlan ile de
sağlanmış ve açıkhğa kavuşturulmuştur.
Örneğin, T.C. Yasası'nın 135. maddesin-
de düzenlenen ve PKK terör örgûtû üye-
lerine uygulanan, devletin egemenliği al-
tında bulunan topraklardan bir kısmını
devlet idaresinden ayırmaya matuf (yö-
nelik) bir fıilı ışlemek suçu (ki, cezası
idam cezasıdır) açısından terör tanımı
içmde yer alan cebir, şiddet, yıldırma,
korkutma, sindirme, tehdit içeren öğeler,
zaten bu fiiller kapsamı içinde değerlen-
dirilmiştir. Bu suç işlenirken gözetilen
amaç salt terör yaratmak değil (çünkü te-
rör bir amaca ulaşmak için kullanılan bir
yöntemdir), ülkeyi fıilen bölmektir. Şim-
di bu suçu aynen bu yasaya alıp terör ta-
nımı ile bağlantı kurmanın hiçbir hukuk-
sal yaran, tutarlılığı ve mantığı yoktur.
125. madde "ayırmaya yönetik fnBer" de-
yimiyle terör yöntemini zaten kapsamak-
tadır. Ömeğin: Kaygı ve panık yaratmak
amacıyla meskûn yerde silah atmak su-
çu dahil, Askeri Yargıtay'ca sanığın asıl
amacı gözetilerek T. Ceza Yasası 125.
madde kapsamında düşünülmüş, bu ey-
lemi yapan kişi, PKK terör örgûtünün
üyesi kabul edilmiş ve cezasının 125.
maddeye göre verilrnesı öngörûlmüştür.
(4. D. 2.7.1985 E: 142, K: 176). Aynca
bazı suçlar bu yasa kapsamına alınırken
tutarsızhklara düşülmüştûr. Örneğin,
cumhurbaşkanına hakaret ve sövme suç-
lan dahi bu yasa kapsamına alınarak Ce-
za Yasası sistematiğı açısından da uygun-
suz bir durum yaraülmıştır.
Sanki Terörle Mücadele Yasası yûrür-
lüğe girmeden önce ülkemizde terör ör-
gütlerini ve özellikle PKK terör örgütü-
nü cezalandırabilecek maddeler yokmuş
gibi, gereksiz bir yasa çıkanlmıştır. Oy-
sa bu yasadan önce 12 Eylül 1980 tari-
hinden itibaren de tüm terör örgütleri,
amaçlanna göre T.C. Yasası 125, 146,
168,171. maddelerden yargılanarak bir-
çok örgüt üyesi idam cezasına mahkûm
olmuştur. Kesınleşen idam cezalannı as-
keri yönetim dahi onaylayamamıştır. O
halde bu gereksinme nereden çıkmıştır.
Herhalde bu yasanın çıkmasını kafalan
kanşrırmak için iyi saatte olsunlar öner-
miş olmalılar. Türkiye bu yasa ile hava-
na suyu koymuş, boşu boşuna dövüp dur-
makta, politik kadro ve toplum, boş ve
gereksiz olarak enerjisini tüketmektedir.
Bu nedenle ülkemiz hukukçulannın ön-
celıkle bu yasanın gerekli olup olmadığı
konusunu tartışmalannın zorunlu oldu-
ğu kanısındayım.Yukandaki saptamalar
karşısında ve T. Ceza Yasası'nın 141. ve
142. maddelerinin kaldınhna gerekçele-
ri göz önüne alındığında T.M. Yasası'nın
8. maddesinin varlığını ise tartışmanın
bir anlamı yoktur. Bu madde Güneydo-
ğu sorununa tanı koyup çözüm üretebil-
mek açısından büyük bir engel olup aşıl-
ması gerekmektedir.
Türk Ceza Yasa» 311-312'ye yoflama:
Terörle Mücadele Yasası'nın 8. maddesi
kalkarsa terörü tahrik, teşvik edenler ve
övenler cezasız mı kalacaktır? Kesinlik-
le hayır. Işte T.M. Yasası'nın gerekli ol-
madığı tezı, burada da doğrulanmaktadın
T.C. Yasası'nın 311 ve 312. maddeleri
T.C. Yasası ve öbür özel yasalarda yer
alan tüm suçlar bakımından düzenJeme
getirmektedir. T.C. Yasası'nın 311. mad-
desine göre "bir suçun işlenmesûıi aleni
olarak tahrik eden" kimseler ile (basın
yolu ile bu suçu işleyenler dahil) 312
maddeye göre "kanunun cürüm saydığı
bir fiili açıkça öven veya iyi gördüğünü
söyleyen veya halkı kanuna itaatsiziiğe ve-
yahut cemiyetin muhteiifsınıflannı umu-
mun emnryeti için tehlikeli bir tarzda kin
ve adavete tahrik eyJeyen" kimseler (ba-
sın yolu ile bu suçu işleyenler dahil) ce-
zalandınlmaktadır. Egerbu maddelerde-
ki cezalar az bulunuyor ise arttınlabilir.
Bunun dışındaki düşünceler, T.M. Yasa-
sı'nın 8. maddesini T.C. Yasası'na taşı-
mak olur ki, bu bir kandırmaca olur. Salt
kendi kendimizi aldatmış oluruz. Bunun
da Batı'nın ne düsüneceğınden çok, top-
lum olarakkendirnize olan saygımızla il-
gisi ortadadır.
Büyükelçi Orhan Eralp...
FAÎKMELEK Eme/di Büyükelçi
B
ır yıl önce kaybettiğimiz Orhan EraJp,
diplomasi mesleğinın bütün nitelıkle-
rine sahip ve gereklerini hakkıyla ye-
rine getiren değerlı birdiplomattı. Di-
yebılinm ki "büyükelçi'' unvanmın en
çok yakıştığı insanlardan biriydi.
Uzun meslek hayatımda üç kez maıyetinde çalışmak
ve yıllarca yanında bulunmak şansına nail oldum.
Müstesna kişiliğini yakından tanıdım. Her şeyden
önce büyük bir beyefendi idi. Çok zeki ve kültürlü,
çok uygar ve nazık, çok soğukkanlı. fakat kararlan-
nı süratle ve isabetle alan, dünya olaylannı çok ya-
kından izleyen aydın ve enerjk bir kimseydi. İngiliz-
ce'ye vukufu ülkemizde parmakla gösterilen ender
kışilerden biriydi. Ingiltere'de okumuş. doktora yap-
mış, lngilizlerin inceliklerini kendi kişiliğine kat-
mıştı. Bütün bu niteliklerine belleğini de ekledığiniz-
de Orhan Eralp, daha genç meslek yaşlannda dış te-
maslara giden heyetlerimizın vazgeçilmez bir parça-
sı oluyordu. İkinci Cihan Savaşı'nm sonunda kuru-
lan Birleşmiş Milletler'in San Francisco'da açılış
günlerinde, daha sonra Filistin Komisyonu'nda Dr.
TevTık Röştfi Aras'ın daha sonra da Hüseyin Cahit
Yalçuı' ın yanında parlak görevler verdiğıni, Cumhur-
başkanı Cdal Bayar'm dış gezilerinde yer aldıgını
hep anımsanm.
Londra Büyükelçili'ğinde müsteşanmız olduğu
dönemde Orhan Eralp'tan çok şeyler öğrendik. Gü-
zel konuşur, güzel raporlar yazar ve siyasal değer-
lendirmeler yapardı. Kançılarya işlerinde de çok güç-
lüydü. Çok hızlı daktılo yazar, şifreyı hepimizden çok
daha süratle açıp kapardı. Batı çalışma yöntemleri-
ni benimsemişti. Amir-memur ilişkılennin ölçü ve
mesafesini çok iyi ayarlamayı bilirdi. Bütün bu nite-
lik ve yetenekleri, kendisine bakanlığımızda saygın
ve ayncalıklı yer kazandınnıştı.
Genç yaşta büyükelçi olarak atandığı Stock-
holm'den 1959 yılında Belgrad'a nakledildiğinde
ikinci kez amınm olmuşru. Tîto rejiminin en görkem-
li dönemınde büyükelçimiz, katı Yugoslav rejiminin
halkalannı aralayarak Yugoslav ileri gelenleri ile ya-
kın dostluk ilişkileri kurmayı başardı. Hatta Tito'nun
av partilerine düzenli olarak katılıp onunla dostluk
ılışkilerini geliştirdi.
Orhan Eralp'ın Belgrad Büyükelçiliği sırasında
birlikte gittiğimiz bir Kanada davetinde ilginç bir
olaya tanık olmuştum: Kanada'nın dünyaca ünlü bir
matematik profesörü Belgrad'ı ziyarete gelmiş ve
Kanada Büyükelçısi onun için bir davet yapmıştı.
Bu davete gittiğımızde, salonun bir köşesinde bağı-
ra çağıra bır şeyler anlatan, ıçkyı fazlaca kaçırmış bir
kimse gözümüze ılişti.
Meğer modern matematığin yaratıcılanndan olan
ünlü profesör, bu zat imiş. Büyükelçimize tanıştınl-
dığında, o kafası dumanlı adam, Orhan Eralp'a "Siz
diplomatsınız. Ben ise matematikçiyim; ama beoim-
ki desimal sistenıe davanan normal matematikde de-
ğil, aniaşılması zor acayip bir teoridir" deyince Or-
han Eralp, o mükemmel Ingılizcesıyle, profesöre
onun matematik sistemini öyle bir izah etti ki içkili
adam birden ayıldı ve "Sizi ckMen kudanm. Benim
kuramımı (teorimi) bana benden iyi anlatünız. Bun-
dan böyie düyanın her yerinde vereceğiın konferans-
larda sta anacağım ve bir Türk diplomaanın bu ina-
nılmaz bilgisini takdirie \-adedecegim"'dernışîi. tşte
Orhan Eralp buydu. Belgrad'dan sonra atandığı Bir-
leşmiş Milletler Daimi Temsilciliğimiz görevinde
Ingilizce eğitimini, kültürünü ve belleğini konuştu-
rarak Kıbns konusunda Yunanlılara bazı dersler ver-
diği her zaman anımsanır.
Orhan Eralp, bakanlığımız genel sekreteri (şimdi-
ki müsteşarhk) görevinde de başanlı oldu ve her za-
man sevilen ve takdir edilen kişiliğini sürdürdü.
Eralp, hayata çok bağlı, iyi yaşamayı seven ve ha-
yatın zevklerini çıkarmasını bilen, gerçek bir centil-
mendi. Sporu severdi. Çok iyi tenis ve golf oynardı.
Spor tutkusunu ömrünün sonuna kadar sürdürdü.Gü-
nün birinde ansızın hastalandı. Yattığı hastanede zi-
yaretine gittiğimde, koluma girerek beni koridorun
kapısına kadar uğurlamak inceliğinde bulunması ba-
na karşı son asil jesti oldu. Benim de onu son görü-
şüm...
Her zaman yanında olmuş ve onun mutluluğunu
sağlamış bulunan sayın eşi ve sevgili çocuklan onun
yeri doldurulmaz boşluğunu her zaman hissetmeye
devam ediyorlar.
Biz yakınlan da Orhan Eralp'ın arusını daima can-
lı tutacağız. Ruhu şadolsun.
PENCERE
Elbette Kemalizm
Merak Bu ya?..
Tarih yazmak kolay değil...
Kimisi Napoleon, Deli Petro, Iskender, Mustafa
Kemal gibi tarih yazar.
Kimisi Hammer ya da Toynbee gibi tarih yazar...
Ikisi de kolay değil.
Kolay olan ne?..
Zıpırlık!..
Al efine kalemi, günlük s/yasal kavganın cephanesi
olsun diye at Martini...
"Vahdettin vatan haini değildi" diye yaz...
"Vahdettin, Mustafa Kemal için idam fermanı çıkar-
mamıştı; Anadolu'ya gönderirken vatanı kurtarması
için paşayı görevlendirmişti" diye yaz...
Tarihi, gerici ve tutucu politika çıkarlan kavgası için
kullanmaya başlayan, bir çıkmaza saplanmış demek-
tir. Şair Necip Fazıl bu işte pek becerikliydi, şimdi
onun izini süren beceriksizler çoğaldı.
Kavga kızışıyor.
•
David Fromkin'in "Banşa Son Veren Banş"ad\\ ki-
tabı (Sabah Yayınlan) için yazdığı önsözde Prof. Zafer
Toprak bugün çarpıcı biçimde kanrtlanan bir gerçe-
ğın altını çiziyor
"Fromkin, bir imparatoriuğun son bulduğu, yeni bir
devletin kurulduğu birevrenin; Türkiye deneyiminin ne
denli sorunlu bir coğrafyada gerçekleştirildiğini kanıt-
lıyor."
Günümüzde ortalık yıne attüst, yıne tozdan duman-
dan ferman okunmuyor!.. Bölgede her halkın, ülkenin,
mezhebin, etnik topluluğun kendine göre bir tarihi var;
Ermeni, Yunan, Arap, Alevi, Sünni, Kürt, Türk aeçmi-
şe bakarken önyargılanndan kurtulabilir mi?.. Oyi^"
se, eleştirel yaklaşımı yine elden bırakmadan, bu or-
tamın dışındaki tarihçilerin yazdıklanna göz atmakta ve
söylediklerine kulak vermekte yarar var.
Fromkin, Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'ya ge-
çişini şöyle anlatıyor
"1918 Haziranı'nda padişah olan ve tahtını koru-
maktan başka bir kaygısı olmayan 6 'ncı Mehmet Vah-
dettin (...) tahtını korumak amacıyla Itiiaf devletleriyle
iyi geçinme politikası güdüyordu.f...)
Ancak Padişah'ın hükümetinin muhalifi yok değil-
di. Ittihat ve Terakki Cemiyeti'nin sivil ve askeri örgüt-
leri, Anadolu'da faaliyetteydi ve Harbiye Nazıriığı hâ-
lâ onlann denetimindeydi. Amaçlan, yeni Padişah ve
nazırianna karşı komplolar kurarak Itilafçılan daha ha-
fıfbanş koşullanna zoriamaktı.
Başkent dışında otorite yok gibiydi. İç bölgelerde
yerel çatışmalar ve eşkıyalık vardı. Anadolu'daki bu
düzenşiziik, özellikle de Hnstiyanlann güvenlikleri teh-
dit edilince, Itiiaf devletleri için büyük kaygı kaynağı
oldu. Samsun Umanı ardındaki Rum köylerinde Müs-
lüman Türklerie çatışmalarçıkınca, Itiiafdevletleri Sad-
razam'ın önlem almasını istediler. Sadrazam telaşa
kapılarak Dahiliye Nazın'na vekalet eden yetkiliyle gö-
rüştü ve olayı istanbul'dan kontrol altına almanın bır
yolu olmadığını öğrendı. Bölgeye bir subay gönderil-
mesi gerekiyordu. Dahiliye Nazın Vekili, Gelibolu kah-
ramanı Mustafa Kemal Paşa'yı önerdi. öneri kabul
edildi. Mustafa Kemal, Anadolu'nun büyük bölümü-
nü kapsayacak şekilde 9'uncu Ordu Genel Müfettişi
olarak geniş sivil ve askeri yetkilerie donatıldı.
Mustafa Kemal,16 Mayıs 1919 gecesi Samsun'a
gitmek üzere yola çıktı. Bu, 20'nci yüzyılın en büyük
politik yolculuklanndan birinin başlangıcıydı. Ingilizis-
tihbaratının Osmanlılar konusunda uzmanı VVyndham
Deedes, o gece yansı Babıâli'ye giderek, Sadrazam 'ı
Mustafa Kemal'in gönderilmemesi için uyarmak iste-
di; ancak geç kalmıştı."
S
on günlerde
yükselen
değerler,
globalleşme
gibi masallarla
Kemalizme
yükleniliyor alabildiğine.
Bazılan kendilerini ikinci
cumhuriyetçi, bazılan ise
inanç özgürlüğü adı altında
sözde zulme karşı olarak
tanıtarak ver yansın
ediyorlar Curnhuriyete ve
oun kurucusuna.
Oysa Kemalizm büyük
Türk devrimidir.
Antiemperyalisttir.
Gericiliğin her türlüsüne
özellikle de şeriata karşıdır.
Halkçıdır. Cumhuriyetçıdir.
Kemalizm Türk Ulusal
Kurtuluş Savaşı'nı vermiş,
emperyalizme karşı
çıkmış, onunla savaşmış,
yurdu işgalden kurtarmış
bir akımın ta kendisidir.
Kemalizm tüm ınsanlığı
kucaklayıcıdır.
Bunu "Yurtta sulh,
cihanda sulh" ilkesi
ile tüm dünyaya ilan
etmiştir.
Yükselen değerler,
globalleşme,
sınırlann kalkması
gibi tezlerle,
anti - Kemalist
söylemlerle Kemalızme
karşı çıkanlar yeni
sömürgecilerdir.
1980'den sonra Türkiye'yi
çıkmaza sokan, ekonomiyi
çıkmaza sokanlar
bunlardır.
Türk devrimi ve
Kemalizm altı oklu
amblemi ve altı ilkesi ile
onlann dediği gibi
geçerliliğini yitirmemıştir.
Asıl şimdi eskisinden daha
güçlü olarak yaşayacak ve
tüm Atatürkçülerce
yaşatılacaktır.
Av. Sadi Hasan Ayna
Evet, doğrusuyla eğri-
sryie Ingiliz Fromkin, Mus-
tafa Kemal'in Anadolu'ya
geçışini böyle anlatryor...
Ben de merak ettim:
Elin keferesi "resmi far-
//7"miyazıyor?..
Yoksa Fromkin, Kemal-
ist mi?
Türkiye'nin yeni modası
Güzel bir sohbet, köpüklü bir keyif molası.
"Keyifleri köpürtün"
Işte, tadıyla, rengiyle,
kopuğuyle yepyeni bır bira. '.
Hayatnıza renk katacak
yeni bır dost Marmara.
Artık tüm güzellikler
Marmara Bira'da birarada.
Siz de hemen tanıan,
gerçek btrantn farkını görün.
Bu modaya siz de uyun