Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 HAZİRAN 1995 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
2. Uluslararası Istanbul Caz Festivali1 temmuzda başhyor
Festival, Tito Puente (üstte) ve Latin Caz Grubu'nun Açıkhava Tiyatro-
su'nda vreceği konserle baslayacak. VVynton Marsalis (solda) ve Lincoln
Center Jazz Orchestrası 6 temmuzda, Rand> Crawford (ortada) ise 8
temmuzda müzik severierle buluşacak.
Caz firtması sürüyor
Y,erli ve yabancı 225
1
sanatçının katılacağı
festivalde, Istanbullu
müzikseverler Randy
! Cravvford, Tito Puente,
;
John McLaughlin,
Oregon, Jan Garbarek,
Youssou N'Dour, Wynton
Marsalis, Aydm Esen,
Fahir Atakoğlu gibi
' sanatçı ve gruplan izleme
fırsatı bulacaklar.
2.UU/SUUMRASI
İSTANBUl
CAZ FESTÎVMİ
Fahir Atakoğlu
Jan Garbarek Youssou N'Dour
Kültür Servisi - tstanbul Kültür ve Sanat
Vakfi tarafmdan düzenJenen ve 1 -] 5 tem-
muz tarihleri arasında gerçekleştirilecek
olan 2. Uluslararası tstanbul Caz Festiva-
lı'nin programı açıklandı. tstanbul KüJtür
ve Sanat Vakfı Yönetım Kurulu Başkanı
Şakir Eczacıbaşı. Genel Müdürü Melih Fe-
reü, Caz Festivali Yönetmenı Görgün Ta-
ner ve festivalin sponsorluğunu üstlenen
Oyak Sigorta'nın Genel Müdürü Bfilent
Bora'nm katıldığı toplantıda, festivalle il-
gili aynntılı bilgi verildi.
Şaİcir Eczacıbaşı 'nın "Amacımız, Istan-
btıl'u dünvamn kültür başkenri haline ge-
tirmek. İstanbul, çeşitli kültürierin bir ara-
da yaşayabilme sorununu 600 yıldır çöz-
müş bir kent" sözleriyle başlayan toplan-
tıda, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın
düzenlediği beş festivalin bütçesinin, yüz-
de 20 oranında biiet satışlanndan, yüzde 6-
7 oranında Kültür Bakaniığf ndan ve yüz-
de 70 oranında da sponsorluklardan oluş-
tuğu belırtildı. Eczacıbaşı, sponsorluğun
karşıhklı bir anlaşma olduğunu. bağış ol-
madığını söyleyerek özel şirketleri kültü-
rel etkinlikleri desteklemeye çağırdı.
2. Uluslararası İstanbul Caz Festivali
konserleri. bu yıl, üç ayn mekânda ger-
çekleştirilecek. Açıkhava Tiyatrosu'nun
yanı sıra AKM Konser Salonu ve Aya Iri-
ni'nin de kullanıma sunulacağı festivale,
yerli ve yabancı 225 sanatçı katılıyor.
Festival, 1 temmuzda, Kübalı grup Ira-
kere'nin ve salsa kralı Tîto Puente ve La-
tin Caz Grubu'nun Açıkhava Tiyatro-
su'nda vereceğı konserle başlayacak. 4
temmuzda Hollandalı Roman gıtanstler-
den oluşan Rosenberg Üçlüsü, Chick Ko-
rea'dan Al Di Meola'ya kadar birçok tanın-
mış sanatçının yapıtlannı seslendirecek.
Açıkhava Tiyatrosu, Rosenberg Üçlü-
sü'nden sonra, caz gitann büyük ustası
John .McLaughlin'in Dennis Chambers ve
Joey De Francesco'dan oluşan grubuna ev
sahipliği yapacak.
Adı Peter GabrieTle biriikte anılan ve
Neneh Cherry'yle düet yaptığı "Seven Se-
conds" şarkısıyla üne İcavuşan Senegalli
müzisyen Vöussou N'Dour. 5 temmuzda;
büyük trompet ustası \Vynton Marsalis ve
beş yıldır müzik dırektörlüğünü üstlendi-
gi Lineotn Center Jazz Orchestra 6 tem-
muzda birer konser verecekler. Aya Iri-
nfdeld ilk caz konserini, 7 temmuzda
Ralph Towner, Paul McCandles ve Glen
Mooredan oluşan Oregon gerçekleştire-
cek.
Geçen yaz festivale katılamayan ünlü
şarkıcı Randy Crawford, 8 temmuzda mü-
JXer
zikseverlerle buluşacak. 9 temmuz-
da da, 1993 yılında verdıkleri kon-
ser dillerden düştneyen Manhattan
Transfer ızlenebilır. tmer Demi-
rer'in liderlığıni yaptığı İstanbul
CazDörtJüsü'nün 10 temmuzda ve-
receği konserin ardından Geri Allen,
Ron Carter ve Lenny VVlıite Üçlü-
sü'nün konseri yer alıyor. Kerem
Görsev Dörtlüsü + 3'ün ve Joshua
Redman Dörtlüsü'nün 11 terrunuz-
rem
Görsev
dörtlüsü+3'ün
konseri
11 temmuzda.
Aziza
Mustafa Zadeh
(yanda) ise
14 temmuzda
vereceği
bir konserle
katıhyor
festivale.
da vereceği konseri, 12 temmuzda
AydınEsen'in konseri izleyecek. 13
temmuzda, Fahir Atakoğlu 'nun ve
Kronos Quartet'in, 14 temmuzda
Aziza Mustafa Zadeh'in konserleri
izlenebilır. Festival, 15 temmuzda,
Jan Garbarek ve Grubu'nun konse-
nyle sona erecek. 2. Uluslararası is-
tanbul Caz Festivali'nin biletlen 17
hazirandan itibaren AKM gişelerin-
de satışa sunulacak.
Bilgeliğe giden zor ve acı dolu yol
Attis Tiyatrosu, 'Zincire Vurulmuş Promete'yi, 7. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında sahneledi
EMRE KOYUNCUOĞLU
Yalnızca üç adım atmışlardır oyun bo-
yunca. Metin Yunancaydı. Kostümde, de-
kor tasanraında da pek bir şey yokru.
1 saat 20 dakıka boyunca hincahınç do-
lu Atatürk Kültür Merkezi Salonu gözle-
rinı sahnedenalamadı. Oyun bıttiğınde al-
kjşlar, oyunculan defalarca sahneye geri
çagırdı.
Bunun sırnnı izlemeye gelenler aniadı-
lar. Çünkü sahnede ne olduysa onlan ya-
kaladı.
"Zincirlere Yürulmıış Proraete" Askhy-
los'un tiyatro öncesı dıyebıleceğımiz dö-
nemlerden günümüze dek değerini kay-
betmemiş ölümsüz tragedyasıdır. lnsanoğ-
lunun temel bir sorgulamasını konusu ola-
rak alır.
Tannlarakarşı gelen ve insanoğluna me-
denıyeti getiren bireyin tragedyasıdır. Ku-
rai koyuculann karşısına başkâ gerçekler-
leçıkan, çoğulun kârşısındaki tekilin hem
gicü hem de güçsüzlüğüdür.
Promete bir kahramandır. Ancak yaptı-
J*ı kahramanhk. ateşı tannlann hizmetin-
dkn alıp insanlara sunması, medeniyetin
b»£şlangıcı bile sayılsa, Tannlan kızdırdı-
ğ ı ıçin insanlara felaketlen de berabenn-
d e getırmiştir. Proteme'nin tnancı bilımı.
kmyayı, altım insanlığın hizmetıne sun-
ıxu^, medenıyet var olurken Promete'nin
singelediğı var olma bıçimı hep farklı
giçierin bırbirlerine karşı direncinı süre-
jgrtirmiştir. Aslında Promete maddenin ka-
faıhk gücüne karşı savaşan ruhun sembo-
İTİdür. Bilgeliğe giden yol zordur ve acı
c3oludur.
Attis Tiyatrosu'nun yönetmen Theodo-
•-»sTerzopoutos'unyorumundakı "Zincir-
hcneVurulmus. PnMnete"de, Aiskhylos'un
orijinal metnıne baştan sona bağh kahn-
mış. Sahnede de ilk göze çarpan siyah bır
kumaştan oluşturulmuş bir daire ve daıre-
nin en arkasına yerieştirilmış seyırcıye dık
ancak sahnenin tabamna eğimJi pano. Ta-
bana eğimli, çünkü taban eğimliydı. Ter-
zopoulos sahnenin arkaya doğru çok az da
olsa yükselmesıni istemış. Bunun nedeni-
ni de amfiteatral mekânlarda sevircınin
• 'Zincirlere
Vurulmuş
Promete' tannlara
karşı gelen ve
insanoğluna
medeniyeti
getiren bireyin
tragedyasıdır.
Kural koyuculann
karşısuıa başka
gerçeklerle çıkan,
çoğulun
karşısındaki
tekilin hem gücü
hemde
güçsüzlüğüdür.
sahneye bellı bır açıyla bakması nedeniy-
le sahnenin de önden arkaya belli bir açıy-
la yükselmesının, görüntünün açısız dırekt
alınmasını ve sesın izleyicıye bozulmadan
gitmesını sağlaması olarak açıkladı.
Sahnede oyunun başından sonuna 5 kı-
şı vardı. Yerde kumaşlardan oiuşturulmuş
daırenin ortasında Promete. arkasında Pro-
mete gibı Tann'ya karşı geldiğı için ma-
ceradan maceraya bir inek olarak atlamak
zorunda kalan Io, önünde Okyanus Koro-
su'nu temsıl eden bır kadın oyuncuve Pro-
mete'nin sağuıda dostunun haline çok üzü-
len Efesus ve solunda Efesus'a ûzülmek-
ten vazgeçmesinı söyleyen ve yapması ge-
rekenı hahrlatan Krados vardır. Merkezde-
kı Promete'ye bağh olarak oyundaki den-
gelen, dışardaki dörtlü götürüyordu.
Terzopoulos'un 15 yıl önce bırkaç oyun-
cuyla beraber kurduğu Attis Tiyatrosu'nun
Ve sonucunda belli bir oyunculuk dili
geliştirmiş. Içteki enerjinın bedenı ve sesi
ele geçirmesi ve bu enerjiye oyuncunun
kendıni bırakarak bedenin verdiği çok do-
ğal tepkilerle oyunun metnindeki konsep-
te yalnızca hizmet etmesi öngörülen bir
oyunculuk anlayışı. Yönetmen Terzopo-
ulos'un bu beden dilı ağırlıklı çahşmala-
nru ük önce
u
Bakkhalar
n
da, daha sonra
dünyaca unlü olması ve ünıversıtelerde bu
tiyatronun çalışma biçimlen üzerine araş-
tırmalar yapılmasının nedeninı, oyuncu-
luk anlayışlannı biraz anlatmak istiyorum.
Terzopoulos, Anadolu medeniyetinin
önemlı köklennden bın olan Dıonysos tö-
renleri üzerine ve o çağlardakı antık tiyat-
ronun günümüzdeki kalıntılannı bulabile-
ceği bölgelerde oyunculuk, beden kullanı-
mı, ses kullanımı üzenne ekibıyle bırlıkte
uzun yıllar araştırmalar yapmış.
"Dörtin''de ve şımdi de "Zincirlere Vu-
rulmuş Promete"de izledik. Yalnız izJedi-
ğımiz son oyunda diğerlenne göre bir fark-
lılık vardı. Bu sefer Terzopoulos durağan-
lığı seçmiş, hareketi minımalize etmış,
oyunculann gösteri boyunca kullandıkla-
n bedensel semboller ön plana çıkanlmış,
Io'nun tek elini açıp başının üstündc tuta-
rak oluşturduğu figür, antık Yunan vazo-
lannda Io'yu görmeye alıştığımız fıgürle
aynı. Ya da ellen başının üzennde bağlı
Promete'nin oyun boyunca elleri yukan-
da oynaması gibi.
Aslında semboller de çok azdı. Sahne-
de ışık kullanımı yalnızca daralan ve si-
yahtan beyaza dönüşen daıreyı ışaret et-
mek için kullanıldı. Sıyah daireyı öluştu-
ran siyah kumaş, oyunculann üstündc bır-
birleriyle bağlantılan oluştururken altın-
dan beyaz bir daire ve kırmızı halatlann
çıkması, çok basit görünse de ışık ve oyun-
culuğun birleşimiyle ınanılmaz bır efekt
yarattı.
^Oyunculuklara gelınce, her şey onlann
peVformansı üzerine kurulmuştu ve mü-
kemmel bir performans izledik sahnede.
Oyun boyunca sürekli artan bir enerji ve
oyunculuk gücüne tanık olduk. Hep içer-
den dışanya bır enerji vardı; oyuncudan iz-
leyicıye. gözlerle değil tüm bedeni kulla-
narak merkezden firlatılan bir enerji. Ter-
zopoulos ıstediğıni yapmıştı; tıpkı bır an-
tık çağ Dionvsos ayıninı sahneye getirdi, iz-
leyicı de sahnedekı oyuncularla biriikte
yükseldi ve "katharsis''e ulaştı ve boşal-
dı. Oyunun sonunda ne oyuncular sahne-
de kolay kolay çözülebıldı ne de izleyicı.
Her şey yavaş yavaş oldu, alkış patlaması
da yavaş yavaş geldi.
Burada eklemek istedığım bır şey var;
çok iyi bır izleyicımız var, güzeli, lyiyi he-
men anlayan ve alabılen. Yunanh Attis Ti-
yatrosu biraz da bunu bıldiklen için oyun-
lannı ilk olarak İstanbul ızleyicısımn kar-
şısuıa çıkardı ve geçerlı notu aldı.
Sahnede çok büyük bır emek vardı ve ıs-
tediğıni temiz bir şekilde bıtirmiş bır yö-
netmen. Bu tür bir oyunculuk, sahneleme,
tiyatro anlayışı belkı çoğumuza uzak ge-
lebılir, bir sanatçı olarak da seçimimız ol-
mayabılir, ancak sahnedekı başarıyı
görebilmek başka bır şey.
PENALTI
MEMET BAYDUR
MemlekeUm Türkçedir
Geçen haftalarda bu köşede, bir dostumun mek-
tubunu yayımladım. Mektuba tepki gösterileceğini
umuyordum doğrusu. Yayımlamadan önce, o mek-
tuba yazdığım yanrtı da hazırlamıştım. Beklediğim
gibi oldu, birçok yazı yayımlandı, bana da yanrtlara
yanıt vermek düştü.
Yirmi beş yıldır yazı yazıyorurn ben. Her gün. Kul-
landığım, savunduğum Türkçe ortada, bu köşeyi
okuyanlar bilirler. Nâzım, Ataç, Orhan Veli, Sart Fa-
ik okuyarak büyüdüm. Melih Cevdet Anday başta
olmak üzere dilımin ustalanna özenerek yazı yazma-
ya başladım genç yaştmda. Ben de Sayın Melih Cev-
det Anday gibi "dilde özleşme çabasının başanya
erdiği kanısındayım". Bundan hiç kuşkum yok. Ne
var ki, başanya ermiş bir özteşme çabasına rağmen,
bir mektup çevresinde çıkan tartışmaya daha dikkat-
li bakmamız gerekir diye de düşünüyorum.
Mektubu gönderen dostum, kanımca ciddiye alın-
ması gereken en az bir soru soruyordu mektubun-
da. 1930'lu yıllarda, Atatürk yaşarken, okulda oku-
duğu bir romanı, Yakup Kadri'nin Erenlerin Bağın-
dan'ını artık günümüzde hiçbir kitapçıda bulamadı-
ğını yazıyor; yayınevinin de gerekçe olarak, o kitabı
bugünkü Türkçeye çevirecek kimseyı bulamadığını
gösterdiğini söyluyor. Neceyazmıştı Yakup Kadri Ka-
raosmanoğlu romanını? Bu, ciddiye alınacak bir so-
ru bence. Mektupta benim de katılmadığım düşün-
celer var. Katıldığım düşüncelerse gereğınden fazla
eski ve yaşamayan sözcükjerie kaleme alınmış. Bun-
lan kımselere hakaret etmeden, öfkelenmeden tar-
tışmanın gerektiğine inanryorum.
Dil sorunu çok karmaşık, çok katmanlı, aydm ve
sakin kişilerin üzerine eğilmesi gereken bir sorun. Te-
levizyona uzgöreç demekle, devrime ihtilal demekle
ve bunlan ya da dığerlerinı yeğleyen kişileri suçla-
makla çözülecek gibi değil bu sorun.
•
Bu mektubun bizlen ilgılendirmesi gereken, ciddi-
ye almacak bir başka bölümüyse, 12 Eylül cuntası-
nın kapatıp yıktığı Türk Dil Kurumu ile ilgili satırlany-
dı. Faşizmin her türlüsüne karşı durdum yaşadığım
sürece. Tabii, faşizme karşı durmak yeterîi olmuyor
bir süre sonra. Nedenlerini, kaynaklannı bulmak, an-
lamak istiyor insan. "Kabahatin çoğu" kimdedir so-
rusu çıkıyor karşımıza. Dallanıp budaklanıyor sorun.
Bu pazar konumuz "dil" olduğuna göre, gelin on ye-
di yıl öncesine, 1978 yılına dönelim, bakalım neler
oluyormuş o günlerde yazınımızda.
13 Aralık 1977'de benim çok değer verdiğim, ar-
dında unutulmaz bir yaprt bırakmış bir büyük yazar,
Oğuz Atay ölüyor. Sevgili Oğuz Atay, yazdıkfan ile
benim kuşağıma yalnız yazınsal değil, dilsel, düşün-
sel birçok kapıyı açmış bir yazar. Ölümünden sonra
Türk Dil Kurumu'nun çıkardığı Türk Dili dergisi, bu bü-
yük yazanmızın bir yaprtını yayımlıyor.
"Demiryolu Hikâyecileri: Bir Rüya" bu yapıtın adı.
Dergide Türkçesi "düzeltilmiş" olarak yayımlanıyor
hikâye. "Demiryolu Öykûcüleri": Bir düş olmuş ya-
prtın başlığı, aynca içindeki sözcükler dedüzeftilmiş.
Enis Batur dışında tepki gösteren olmuyor o gün-
lerde. Batur, o yıllarda yönetip yayımladığı Yazı der-
gisinde sert bir notla karşı çıkryor olup bitene, hikâ-
yeyi Oğuz Atay'ın yazdığı biçimde yeniden yayımlı-
yor noktasına dokunmadan. Yine kimseden ses çık-
mıyor.
Şimdi, başanya ulaşmış birözleşme çabasına rağ-
men, tartışılması gereken bir şey var mı, yok mu or-
tada? Oğuz Atay da 'çakılıp kalmış' yazaıianmızdan
mı? Kimbilir belki bu gazete yazılarında tartıştığımız
asıl şey, dilin özleşmesi değil, bambaşka bır şey. Sa-
yın Anday'a ve Sayın Memet Fuat'a teşekkür borç-
luyum aydınlatıcı yazılanndan ötürü. Yine de yukan-
da yazdığım sorular kurcalıyoraklımı. Insanın aklı ka-
nşıyor, yoksa asıl sorun bir "üslup "sorunu olmasın?
Anlatım yolu, anlatılmak istenenin aynlmaz bir par-
çası değil mi? Yoksa astığı astık-kestiği kestik bir yö-
netici ile kendi toplumunuzdan olmasına karşın ya-
bancı bir dil kullanan yönetici arasında sıkışıp kalıyor
insan. Bunu mu seçsem, onu mu seçsem diye gide-
rek bir karabasana dönüşüyor halimiz, birinden biri-
ni yeğlemeye zorunlu olmak gibi! Belki biraz da bun-
dan ötürü, bu tartışmada kullanılan "parçalı kt'mlik"
ya da "derisi çok kalın" gibi iltifatlan hüzünlenerek
karşıladım. Uygar tartışma iyidir, hangi dilde yapıltr-
sa yapılsın iyidir.
Sözü tatlrya bağlamak için, Türkçesinden kimse-
lerin kuşku duymayacağı bir büyük şairimizin, Tur-
gut Uyar'ın dört dizesiyle kapatalım diyorum, izni-
nizle.
Sulan gemilerle geçtiler birçoklan boğuldu
kalanlar kurtuldu, ölenler bir eski hikâye oldu
Irmaklar, aktartar, askerfer ve birakşamın yansı
ırmaklar, aktariar ve birakşamın sadece yansı
4 . G A L A T A Ş E N L İ Ğ İ
09.00-13.00 arası Galata Kulesi'ne serbest giriş
10.45 lngiliz Kınm Kilisesi'nde ayin
11.00 "Hangarlarunız Kanat Dolu" şiir dinletısı Sunay
Akm / Ekrem'm Kahvesi
11.00 St.Pierre ve Paul Kiliselerinde kutsal ayin
12.30 Alman Lısesi Folklor Grubu / Meydan
• 13.00 Mr. Muhteşem Galata Kulesi Meydaru'nda
13.00 Jose F.A. Olivier ve Hasan Özdemir'den okuma /
Yörük Çıkmazı
13.30 Çocuklarla resim ve çamur çalışmalan ve
Aksanat hedıyelıklen ' Meydan
14.00 "Galatâ'da Yitiruen Değerlere Sa>p Gezisi''
Mimar Mete Göktuğ Meydandan hareket
15.00 "Hezarfen Ahmet Çetebi'nin Galata Kulesi'nden
Üsküdar'a Lçması" Pınokyo Özel Işıl Anaokulu /
Meydan
16.00 Mutlu Torun gitar dinletisi / Alman Kültûr
Merkezi (Teutonıa)
16.45 Sürpürüz Roma Grubu / Meydan
17.00 Lodos Modern Caz Dinletisi / Alman Kültür
Merkezi (Teutonia)
18.00 Ferda Ereren ve Üç Deniz müzik dinletisi /
Alman Kültür Merkezi (Teutonia)
19.00 Mardı Gras konseri / Meydan
19.00 Revue-Passe: Alman Lisesi Koro, Orkestra ve
Dans Grubu / Alman Kültür Merkezi (Teutonia)
20.30 Fasıl ı Meydan
21.00 Galata Kulesi'ne Tırmanış
22.00 Horon, Karadeniz Havalan / Meydan
23.00 Musikili Fener Alayı ve Kapanış
8. ULUSLARARASI YAPI KREDt
GENÇLİKFESTtVALİ
BUGÜN:
19.30 Cemal Reşjt Rev Konser Salonu: Helene
Grimaud (piyano)
YARIN:
21.30 Harbiye Açıkhava Tiyatrosu: lspanya Nasyonal
Balesı