Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 HAZlRAN 1995 PAZAR
14 KULTUR
Börüteçene 'nin 'Yeryüzünün
Belleği' sergisi Ankara Anadolu
Medeniyetleri Müzesi 'nde Geçmişten gelenle
geleceğe gîdeıri okumak...KûHür Servisi - Kavalîs bir dûzyazısında diyor
ki: "Eskiler gibi çahşıyorum. Tarih, felsefe, trajik
mitoslaria dolu dramlar yazıyoriardı. Aşkın esiniy-
le. Tıpkı, benim gibi.*
Tıpkı Handan Börüteçenegibi... Ankara Anado-
lu Medeniyetleri Mûzesi'nde yer alan ve 2 temmuz
tarihine dek uzatılan "Yeryüzünün Befleği" sergi-
sinde o da tıpkı"eskfler" gibi çalışıyor. Yeryüzünün
belleğıni görselleştinrken tarihten ve arkeolojik ka-
zılardan alıyor esinini.
Özellıkle de arkeolojiden... Kazı yapar gibi, top-
raktan bellı bir kesit alıp yavaş yavaş derinlere ini-
yor. Sonra cam kutusunu toprağın içıne daldınp
geri çekiyor ve yeryüzünün belleğini saklıyor o ku-
tunun içine. Anadolu'nun dört biryanından toplan-
mış yaprak, tohum ve toprakta ve yeryüzüne duy-
duğu aşkın esiniyle sergisini oluşturuyor Handan
Börüteçene.
Anadolu Medeniyetleri Müzesi Hitit Rölyefleri
Salonu'ndakı bu sergi, sanatçının önümüzdekı üç
yıl içinde açacağı sergilerin ilki. Yeryüzünün bel-
leğini aktarmak için kurduğu
dili şöyle anlatıyor:
"Yeryüzünün belleğini ta-
pyan beynim nasıl vücudu-
mun içindeyse, bir serginin
vücudu da içinde >er aldtğı
mekân ve coğrafyadır. Öyley-
se, bu sergilerin bütününde
kendi belleğimi mekân ve coğ-
rafya aracüığryla anlatabilir-
dim. Hayatımın akışını belir-
leyen olaylan yaşadığım temel
mekân ve coğrafyalar böyle-
liklc sergilerin vücudu oiacak-
n."
Arkeolojiye olan ılgisını
yıllar önce Ankara'da, bir ka-
zı alanında tutkuya dönüştü-
ren ve o gün bugündür işle-
rinde bu tutkunun izlerini sü-
ren Handan Börüteçene ilk
sergisi ıçin kaçınılmaz olarak
Ankara Anadolu Medeniyet-
leri Müzesi'ni seçmiş.
Handan Börüteçene bu ser-
gi için, Anadolu'nun her ye-
rinden bitki tohumlan, ağaç
yapraklan toplamış. Bunlar
Hititler döneminde varoldu-
ğunu bildığimiz floraya ait-
ler. Ankara keçisi boynuzu, Karaman'dan gelen bir
at arabası tekerlegi, Likya'dan gelen narlar ve da-
ha önceki işlerinde de kullandığı, hayatın ışığını
yansıtan cam toplar ise sergiyi oluşturan dört temel
unsur.
.- - Handan Börüteçene, sergisini yeryüzünün buı-
lerce yılhk. öyküsüne tanıklık eden toprak, tohum
ve yapraklarla, ta Hititlerden bu yana kullandığı-
mız birtakım nesnelerie kurgulamış.
Müzenin Hitit Rölyefleri Salonu'nda, bu rölyef-
lerle kucak kucağa yaşıyor sanatçının işleri. Onlar-
la dünü ve bugünü konuşuyor, anlatılan hikâyele-
rin boşluklannı tamamhyor ya da onlara nazire ya-
pıyor. Elinde nar tutan Ana Tannça'ya, Likya böl-
gesinden topladıgı kendi narlannı uzatryor Börü-
teçene.
Bir def çalmakta olan Hititli müzisyenın yanı-
başma. bugün kullanılmakta olan aynı deften bir de
kendisi yerleştıriyor. Istanbul Arkeoloji Müze-
si'ndeki sergisine defne yapraklannı koyarken "ko-
kusu sakh kaktı" diyen sanatçı, bu sergide defın se-
sini saklı tutuyor.
Sergisini oluştururken kazı alanlanndaki kesıt-
lerin, doğadaki katmanlann kendisine yol göster-
dığını söylüyor Handan Börüteçene: "Yeryüzünün
belleğini demir, kursun ve camdan oluşan, yazıtlar
gibi dik duran 'bellek kasalan' Ue anlatmaya ka-
rar verdim. Bu kasalann içinde oluşturduğum kat-
lara kurumuş bitkiler, tohumlar,topraklar, şeyler'
ve uzun zamandan beri kullandığım, hayatm ken-
disi olarak simgeleştirdiğiın cam toplarünı yerteş-
tirdim. Bellek kasalannda yer alan bitki ve tohum-
lann rümünün Hititler dönemi Anadolu'sunda var
oMuğunu biliyoruz. Bunlar Anadolu'nun çeşitli yö-
relerindefl toplandı. Kullandığım ild ayn toprak
Likya'nın değişik kentierinden ve Assos Behram-
kale'den geldi. Bellek kasalarına yerleştirdiğun
'şeyler. müzenin bu salonunda yer alan, yüksek
kabartmalaria betimlennuş "şey'lerin, bugün aynı
coğrafyada var olanlandır."
Handan Börüteçene. müzenin Hitit Rölyefleri
Salonu'nda ortostatlann karşısına ya da yanına
koyduğu 'şey'lerle müze izleyıcilerine de bir şey-
ler söylüyor: "Mflze izleykrisinin yaşamayan bir
kültürün izlerini seyretti-
ğini sandığı bir mekânda,
işlerim onlann bugün de
yasadığını vurgulayan,
hicbir kültürün bütünüy-
leölmediğini, ashnda kül-
türterin birbirleri üstüne
katmanlaşan diyaloglar-
la bogüne gekliğini göste-
ren bir aynadır. Bugün
Türkçede "zeyiın' diyor-
sak, Hititçe'de buna 'zer-
tun' dendiğini hatırlatan
bir aynadır. Tıpkı defhe-
nin kokusunun aynı kal-
masu ahşap tekerleğin
bugün de aynı yöntemle
yapüıyor olması gibi...
Ölü doğa olmadığı gibi
ölü kültür de yoktur. Yok
olunmaz. Çözünülür, bi-
çinı değistirilir, yeni olu-
şuma katıimır. Bu, evren-
de sürer gider. Var oldu-
ğumuz noktada, süregi-
denin geçmişten gerirdi-
ğini ve geleceğe gidenini
doğnı ve nesnel okuma-
mızgerekir."
Demostenes Davvetas,
Börüteçene'nin 1991'de Aya lrini'de düzenledığı
"Bütün denizterin içinden geç, sessidik ve sırdır öte-
si"adlı serginin kataloğuna yazdığı yazıyı şöyle bı-
tırmıştı "Handan'ın yapıtlan genel olarak farklı
gerçekükleri bir araya getirme çabası içinde. Han-
dan, bu birligi şeylerin tarihsd gelismesinde arar-
ken, toplumsal Uedoğalarasmdaki ilişkiyidegözar-
dı etmiyor. Biliyor ku eğer sanat yapıa yaşamunızuı
en bulanık gizlerini açığa çıkanp aydınltga kavuş-
ruracaksa toplumsalın ise kanşması yeterli olmaya-
caktır. Toplumsal olan doğa anadan öğrenmek zo-
rundadır. Yaraücıuğın yolunu yalnızca toplum ile
doğa arasmdaki bir ilişki açabilir. Şeylerin diyalek-
tiğinc. ancak böyle vanlabilir. Handan'ın bu yönde
ileıiediği anlaşüıyor. Bugüne kadarki yapıtlan bu-
nu gösteriyor. Zor, çetin bir yol bu. Ama bence, ya-
ratmanın özünü yakalamak isteyen bir sanatçının
seçebileceği tek yol. Bu satırlan yazarken aklıma
Konstantin Kavafıs'ın 'Şehır" adta şiirinden dizeier
geHyor: 'Yeni bir ülke. bulamazsm /Başka bir dernz
tndamazsın /Buşehirarkandangelecektir/Başka bir
şey umma /Binecegin gemıyok IÇıkacağınyol yok"
Sanatçuar için de böyle. Tek yol, en zor yoL"
Y
eryüzünün belleğini taşıyan beynim nasıl vücudumun içindeyse, bir
serginin vücudu da içinde yer aldığı mekân ve coğrafyadır. Oyleyse,
bu sergilerin bütününde kendi belleğimi mekân ve coğrafya
aracıhğıyla anlatabilirdim. Hayatımın akışını belirleyen olaylan yaşadığım
temel mekân ve coğrafyalar böylelikle sergilerip vücudu olacaktı.
KOŞEBENT
ENİS BATUR
Ölçüsüzlüğün Ölçüsü
Türkiye'de "yeniden ölçü bihmlehmize ve değer-
lerimize kavuşma olanağımızın kalıp kalmadtğı" so-
rusu ile biten geçen yazımın muhafazakâr bir yakla-
şım getirdiği doğruydu. Bu konuda beni uyaran okur
dostum, bizde muhafazakârlığın daha çok tutucu
olmakla bir tutulan seyrine de dikkat çekrnek istedi:
Korumacı davranış bambaşka ölçülerin, gereksin-
melerin sonucunda gelişir oysa.
Nasıl oluyor da, kendisini muhafazakâr sayma-
yan, genellikle öyle görülmeyen bir insan, zaman za-
man, apaçık korumacı yanı ağır basan yaklaşımlar
getirebiliyor öyleyse?
ölçüleri kaybolmaya yüz tutmuş, ölçü birimleri be-
lirsizleşmiş, değer sisteminin ekseni parçalanmış bir
ortamda ölçüsüzlüğe övgüler düzmek anlamlı bir se-
çim olmuyor işin açığı. Ölçü-dışı olanın kuracağı
alanda yaratıcı bir etkinliğin ortaya çıkabilmesi, öl-
çütü olanın kurduğu alanın bireyleri sıkıştırmasına
bağlıdır. Koaınan değerierin egemen olduğu top-
lumsal bağlamlarda karşı çıkma işaretleri anlamlı ola-
bilmiştir.
Somut örneği siyasal yelpazeden vererek yol al-
mak istiyorum. İlk bakışta, Türkiye'de milliyetçi, ma-
neviyatçı, emekçi ölçü ve değerteri savunanlann va-
rolması, bu ölçülerin korunduğu izlenimi yaratabili-
yor. Ama, milliyetçi geçinenlerin vatanlannı satabile-
cek, maneviyatçı geçinenlerin inancı sonuna kadar
sömürebilecek, sosyal demokrat geçinenterin emek-
çi haklannı yolsuzluklarla gasp edebilecek "ö/çüHer-
le hareket ettiklerini düşünüyorsak, ilk hedef o ölçü-
lerin gerçek kimliklerini korumak oluyor, o ölçülerin
yok edilmeleri değil.
Bireysel etik çerçevesinde de böyle bu, bana ka-
Itrsa: Büsbütün farklı bir dünya görüşüne sahip olan,
gelgelelim dürüst, namuslu, hakbilir davranmayı ki-
şiliğinin vazgeçilmez parçalan olarak korumayı seç-
miş kişiyi benimle aynı dünya görüşünü savunur gö-
rünen, gelgelelim çıkarcı, kalleş, saygısız olmakta
sakınca bulmayan bir başkasına yeğ tutacağım açık-
tır.
Öyle sanıyorum ki, muhafaza edilmesi gerektiği-
ne inandığım ölçü ve değerlerın, dünya görüşleri ve
siyasal inançlardan bağımsız yanlan ağır basıyor O
ölçülerin temelteri sağlam bir zemirve otuımadığı sü-
rece, ölçüsüzlüğü tanımlamakta da güçlük çekiyo-
ruz.
Geçen yazımda, "efendıiiği tartışılmaz bir sanat-
kâria "çişim geldi" diyen muhterem zatı karşı karşı-
ya getirmıştım. Konuyu iki kutuptan oluşan bir ku-
tuplaşma ile sınırlamam yanlış anlaşılmamı kolaylaş-
tınyordu, yanılmıyorsam. Efendiliği zibıdiliğe yeğle-
diğimi itiraf etmek isterim, öncelikle. Ne ki, bir mü-
zik insanının ille de efendı olması gerektiğını savun-
mak aklımdan geçmez. Bob Dylan, Jimi Hendrix,
Frank Zappa gibi köktenci, dik kafalı, ölçüsüzlük ok-
yanusuna açılmış (bazan orada kalmayı seçmiş) mü-
zik insanlanna duyduğum bağlılık ve saygıyı gençlik
yaşlanma gömmüş değilım. Tam tersine, onlardaki
ölçüsüzlük arayışının, sahip olduklan bazı ana ölçü-
lere sıkı sıkıya bağlı olduğumu düşünüyorum. Tar-
kan'da herhangi bir ölçü görmüyorum. Zaten, adam-
cağızda herhangi bir ölçüsüzlük de göremiyorum.
Benim derdim bu yoksunlukta biçimleniyor.
Ölçü-dışının aranışı, hem bireyler, hem detoplum-
lar için can alıcı önemdedir. Gerçek yaratıcılık böl-
geleri ölçü-dışından beslenir, gelişir. Çelişkili görüne-
bilir ama, ölçü-dışının aranışı güçlü ölçülerin variığı-
na bağlıdır. Yeni ölçülerdir, beklenen. Eski ölçülerden
yola koyulunur.
Sanattahaydi haydi böylediryadurum, bilimdeya
da siyasette de farklı bir eğri göze çarpmaz. Şaşkın
ölçüleri, yıkılmaya yüz tutmuş değerieri safdışı bırak-
ma istegi büsbütün ölçüsüz olmakla bir tutulamaz:
Korumamız gereken ne ise, onu da bilmemiz, tanı-
mamız, kendimıze içleştirmemiz esastır o süreçte.
En büyük değişimleri hazırlayan, kurumuş değer-
ieri tersyüz eden, eskimiş değerieri yerle bir eden in-
sanlar konınması gerekeni en doğru tartabilmiş olan-
lar arasından çıkmıştır.
4
Lütfen bu mektubu ciddiye ahn'
Türk halkının Bosna'da yaşananlara duyduğu tepkiyi dile getirdiği mektuplar bir kitapta toplandı.
Kültür Servisi- Harbıye Askeri Müze
Kültür Sıtesı Top Teşhır Salonu'nda "Löt-
fen Bu Mektubu CiddiyeAtuT adlı kıtabın
tanıtım toplantısındayız. Toplann arasında
gezınirken metrelerce imza ve yüzlerce
mektupla karşılaşıyoruz. Çevremızdeki pa-
nolarda ise savaşın tûm vahşetinı olanca
çıplaklığıyla gözler önüne seren fotograf-
lar ve savasa karşı yazılan yazılar... Kıta-
bın isim babasi 10 yaşında bır ılkokul öğ-
rencisi olan Çağdaş Büyükkaramıklı.
"Lütfen bu mektubu ciddiye alın" söz-
leriyle noktaladığı mektubunda şunlan
yazmış: "Onlara yiyecek birşeyler götur-
MARMARİS SANAT ETKİNLİKLERİ SERGİSÎ
30 HAZtRAN'DA
tÇMELER SANAT SOKAĞI ŞENLİKLERİ İLE
AÇILIYOR.
KATILIN KAZANIN!..
30 HAZtRAN - 20 EKİM 1995
tçmeler Belediye Parkı arkasında bulunan asırlık çam ağaçlannın kucakladığı
tÇMELER SANAT SOKAĞI'nda yer alan MARART MARMARİS SANAT
ETKİNLİKLERİ SERGİSİ'nde bu yıl için sadece 40 seçkin sanatçıya yer var.
30 Haziran-20 Ekim tarihleri arasında açık kalacak bu sergi sırasında Sanat So-
kağı'nın kalbi, heT gün bİT başka türlü atacak. Bazen bir yazann imza günüyle, ba-
zen bir müzisyenin konseriyle, bazen bir pantomimcinin mim gösterisiyle, bazen
bir sokak tiyatrosunun oyunu ile şenlenecek Içmeler Sanat Sokağı.
MARART Marmaris Sanat Etkinlikleri Sergisi'nde yer alacak resim, fotoğ-
raf, sinema, tiyatro, heykel, müzik, gravür, edebiyat sanatçılannın yanı sıra, deri,
gümüş, yün halı, kilim, toprak, cam, bakır, ipek, ağaç, tekstil ürönlerini işleyerek
onlara hayat veren, sanat eseri kimliği kazandıran, turizınin bir kültür ahşverişi
olduğuna inanan tüm sanatçılan İÇMELER SANAT SOKAĞI MARART
MARMARİS SANAT ETKİNLİKLERİ SERGİSİ'ne katılmaya, tçmeler Sa-
nat Sokağı'nda geçirecekleri bir yaz sezonuyla, daha güzel, daha özgün, olağa-
nüstü şeyler üretmeye, sanat düşünmeye, sanat gülmeye, sanat içmeye, sanat so-
lumaya çağınyoruz.
memiz ryi fikir, ama onlara bir uhıut kay-
nagı olmamız gerekir. Orada ölen tey^ele-
riçocuklan düşündükçe tçimden ağlamak
geliyor. Düşünün, böyle bir felaket ülkenıiz-
de oisa insanlar öke o güzelim şehirlerimi-
zin yikıldığını düşünûn. Işte bu olay Bosna-
Hersek'te oluyor. İnsanlar ölüyor. Annele-
rin. çocuklann bir savaştayasaduda-
nnı diişünün".
"Sessiz kalmak onaylamaknr" dı-
yor bır vatandaş. Bir ılkokul çocu-
ğuysa 'Sayın Butros Gaü' dıye başla-
yan mektubunu şu sözlerle sürdürü-
yor: "BosnaHersek'teyaşanan katli-
amıherkesgibibende>akindan takip
ediyorum ve bu konuda Birleşmiş
MHlederin bu olaya seyird kalmasını
şaşkunıkla karşıİıyonım»" 'Sevgili
sağu- ve dibiz Avrupalılar!' diye ses-
leniyor bir başka öğrencı. "Bu insan-
lann bir kedi bir balina hatta canü
olan bir ağaç kadar değeriyok rau?"
sorusunun arkasındakj panoda ise bir
başka soru ile daha karşılaşıyonjz: "
Schindler List materyalinin oluşma-
smı mı bektivoruz?"
"32 Gün" programında başlanlan
bır kampanyanın ürünü bu kitap. Bir
anlamda Türk halkının Saraybos-
NHRHRT
MflR^RT
tÇMELER HABER GAZETESİ / PARK FM /
VILLA EKİP tŞBİRLİĞİYLE
GERÇEKLEŞTİRİLMEKTEDtR
MARMARİS SANAT ETKİNLİKLERİ
SERGİSt
DANIŞMA TELEFONLARI: (0 252) 413 11 77 /
78 - 455 36 74 Faks: (0 252) 413 11 78 - tst Faks:
(0 212)263 02 62
na'da yaşananlara gösterdiğı tepkınin so-
mutlaşması. Ve kıtabın savaş yaralannı da
sarabileceğinın kanıtı. Bu projenın babası
sayılan Mithat Bereket; başlangıçta Türk
halkına şu mesajı vermek istediklerini söy-
lüyor: "Sokaklara çıkıp oraya buraya ba-
ğınp çağınp saldırmayın. Duygulannızı,
tepkUerinizibizeyazın. Biz deonlan Krleş-
miş Milleöcr'eytÂayahm. Ve böylelikle Ge-
nel Sekreter'e savaş suçlulannın yargüan-
maa için baskı yapaiun." Bu duy/uruyu yap-
tıktan sonra ise mektup ve fax bombardı-
manı, kilıtlenen telefonlar... Bir haftanın
sonunda büroya ulaşan mektup ve fax sa-
yısı, 20 bın.
Tüm bunlar Birleşmiş Mılletler Genel
Sekreten Butros Gali'ye iletilıyor. Ardın-
dan "Lütfen Bu Mektubu Ciddiye Ann"
kıtabının fikır babası Cemalettin Mutver
telefonla arayarak bir kıtap hazırlamayı
teklif ediyor. Mutver kitabı hazırlıyor, o
zamanlar Halk Bankası Genel Müdürü
olan Ufuk Söytemez de sponsor olarak ki-
taba önemli bir destek veriyor.
Tüm geliri Bosna'ya yardım olarak gön-
derilecek kıtabın dağıhmını Pandora Kita-
bevı üstleniyor. Metüılerin Ingilizce ve
Türkçe olarak yayımlandığı, 450 bin lıra-
dan satışa sunulan kitabın yurtdışında pa-
zarlanması da amaçlanıyor.
Mithat Bereket bu kıtap, pek çok ılki bi-
raraya getırdığinı savunuyor: "tlk defa
Türk halkı bir kitap yazdı. Kitaboı yazar-
lannuı isünleri sadece 30 sayfa tutuyor. İlk
defa Türkiye'de bir televizvon kampanya-
sı hem amacına ulaştı hem de somut bir şe-
kOdekitapolarakçıkn.Veüstüne üstlük bu
kitaptan elde edeceğimiz gelir de tekrar
Bosna'ya gönderilecek. Bu kampanyaya
hâlâ destekvermek mümkün. Kitabın için-
de bir hesap numarası da bulunuyor." Be-
reket konuşmasmda bu fıknn nasıl dogdu-
ğunu ise şu sözlerle anlatıyor:
" Bosna benim için çok önemlL Saray-
bosna'da savaş amnda haber izlemek için
tek"\Tzy«n muhabiri olarakghtiğimde ken-
düni postacı olarak buldum. Çünkü Saray-
bosna'daSırplann kusarnğı Saraybosna'da
dışanyayakınlan kaçmış insanlar mektup-
lar yolladılar benim kanalunla. Sonra bir
daha Saraybosnaya gelirken dtşandaki
dostlanndan Saray bosnadakilcre içinde gı-
da maddesi olan paketkr, para ve mektup
taşıdım. Bu sayede öyle bir bağoldu ki o in-
sanlan çok yakmdan tanıdım. Bir kaç de-
fa gittikten sonraBosna konusunda birşey-
ler yapmak istediğimde ilk aklıma gelen
mektuplar oklu."
tt
32.Gûn"
programında
Mithat
Bereket
tarafjndan
başlaülan
kampanyanın
ürünü olan
khabıntüm
geliri
Bosna'ya
yardım olarak
gönderikcek.
(Fotograf:
UGUR
GÜNYÜZ)
Bardordan Akçalfya mektup
• STRASBOURG (AA) - Fransızlann ünlü sinema
oyuncusu ve hayvan haklan savunucusu Brigitte
Bardot, Çevre Bakanı Rıza Akçalı'ya bir mektup
göndererek Marmaris'te kurulan deniz
akvaryumunda dört yunus balığı ve iki morsun
sergilenmesini eleştirdi. Fransa'daki bir hayvan
haklan derneğinin başkanlığuu yapan Baıdot,
Akçah'dan duruma el koymasını ve hayvanlann
serbest bırakılmasını istedi. Bardot, son yapılan
araştırmalara göre, memeli deniz hayvanlannın tutsak
edılmesinin, büyüklenn ömrünü 45, küçüklerin
ömrünü 15 yıl kısalttığına işaret etti ve Akçalı'dan
duyarh davranmasını beklediğini bildirdi.
BBCSAVda söyteşi
• Kültür Servisi -BEKSAV'da bugün "Işçi
Çocuklannın Eğitimi ve Edebiyat" konulu bir söyleşi
gerçekleştirilecek. Hasan Kıyafet, Öner Yağcı ve
Mehmet Başaran'ın katılacağı söyleşi saat 14.00'de
başlayacak. BEKSAV'da saat 10.00-14.00 arası da,
Suna Aras yönetiminde "Analar Kayıp Çocuklannı
Anyor" başlıklı dia gösterisi ve serbest kürsü
tartışma izlenebilir. (349 91 55)
Truva ödüneri belli oMu
• Kültür Servisi -Truva Folklor Araştırmalan
Derneği'nin halk kültürünün korunmasma ve çağdaş
Türkiye kültürünün oluşturulmasınna katkıda
bulunan sanatçı ve bilimadamlanna verdiği ödülleT
açıklandı. Atatürkçülük dalıda Toktamış Ateş, çağdaş
halk müziği dalmda Esin Afşar, edebiyat dalında
Öner Yağcı, fotograf dalında tzzet Keribar, halk
bilimi dalıda Nevzat Gözaydın, haDc müziği dalında
Neriman Altmdağ tüfekçi, halk oyunlan dalında
Nıyazi Enginsu, resim dalında Ekber Yeşilyurt, şiir
dalında Gülsüm Cengiz Akyüz ve tiyatro dalmda Ani
lpekkaya'yı ödüle değer gören dernek, Truva Özel
Odülü'nü de Erdoğan Sıcak'a vermeyi kararlaştırdı.
Ödül töreni, 17 haziranda Harbiye Kenter
Tiyatrosu'nda gerçekleştirilecek.
Türk koreograflardan, çağdaş
dans ve bate gösterisi
• Küttür Servisi - Olkemizde ilki altı yıl önce
Çağdaş Bale Topluluğu kültür ve sanat etkinlikleri
kapsamında düzenlenen 'Türk Koreograflan Çağdaş
Dans ve Bale Gösterisi' bu yıl da 15 haziranda
Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde on yedi
koreografin katıhmıyla gerçekleştirilıyor. Gösteri,
gerek çalışmalanm sergileyecek ortam bulamayan
genç koreograflara gerekse yeni denemeler yapmak
isteyen deneyimli koreograflara olanak veren bir
etkinlik şeklinde her yıl düzenleniyor.