14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 HAZlRAN 1995 PAZAR 14 KULTUR Börüteçene 'nin 'Yeryüzünün Belleği' sergisi Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi 'nde Geçmişten gelenle geleceğe gîdeıri okumak...KûHür Servisi - Kavalîs bir dûzyazısında diyor ki: "Eskiler gibi çahşıyorum. Tarih, felsefe, trajik mitoslaria dolu dramlar yazıyoriardı. Aşkın esiniy- le. Tıpkı, benim gibi.* Tıpkı Handan Börüteçenegibi... Ankara Anado- lu Medeniyetleri Mûzesi'nde yer alan ve 2 temmuz tarihine dek uzatılan "Yeryüzünün Befleği" sergi- sinde o da tıpkı"eskfler" gibi çalışıyor. Yeryüzünün belleğıni görselleştinrken tarihten ve arkeolojik ka- zılardan alıyor esinini. Özellıkle de arkeolojiden... Kazı yapar gibi, top- raktan bellı bir kesit alıp yavaş yavaş derinlere ini- yor. Sonra cam kutusunu toprağın içıne daldınp geri çekiyor ve yeryüzünün belleğini saklıyor o ku- tunun içine. Anadolu'nun dört biryanından toplan- mış yaprak, tohum ve toprakta ve yeryüzüne duy- duğu aşkın esiniyle sergisini oluşturuyor Handan Börüteçene. Anadolu Medeniyetleri Müzesi Hitit Rölyefleri Salonu'ndakı bu sergi, sanatçının önümüzdekı üç yıl içinde açacağı sergilerin ilki. Yeryüzünün bel- leğini aktarmak için kurduğu dili şöyle anlatıyor: "Yeryüzünün belleğini ta- pyan beynim nasıl vücudu- mun içindeyse, bir serginin vücudu da içinde >er aldtğı mekân ve coğrafyadır. Öyley- se, bu sergilerin bütününde kendi belleğimi mekân ve coğ- rafya aracüığryla anlatabilir- dim. Hayatımın akışını belir- leyen olaylan yaşadığım temel mekân ve coğrafyalar böyle- liklc sergilerin vücudu oiacak- n." Arkeolojiye olan ılgisını yıllar önce Ankara'da, bir ka- zı alanında tutkuya dönüştü- ren ve o gün bugündür işle- rinde bu tutkunun izlerini sü- ren Handan Börüteçene ilk sergisi ıçin kaçınılmaz olarak Ankara Anadolu Medeniyet- leri Müzesi'ni seçmiş. Handan Börüteçene bu ser- gi için, Anadolu'nun her ye- rinden bitki tohumlan, ağaç yapraklan toplamış. Bunlar Hititler döneminde varoldu- ğunu bildığimiz floraya ait- ler. Ankara keçisi boynuzu, Karaman'dan gelen bir at arabası tekerlegi, Likya'dan gelen narlar ve da- ha önceki işlerinde de kullandığı, hayatın ışığını yansıtan cam toplar ise sergiyi oluşturan dört temel unsur. .- - Handan Börüteçene, sergisini yeryüzünün buı- lerce yılhk. öyküsüne tanıklık eden toprak, tohum ve yapraklarla, ta Hititlerden bu yana kullandığı- mız birtakım nesnelerie kurgulamış. Müzenin Hitit Rölyefleri Salonu'nda, bu rölyef- lerle kucak kucağa yaşıyor sanatçının işleri. Onlar- la dünü ve bugünü konuşuyor, anlatılan hikâyele- rin boşluklannı tamamhyor ya da onlara nazire ya- pıyor. Elinde nar tutan Ana Tannça'ya, Likya böl- gesinden topladıgı kendi narlannı uzatryor Börü- teçene. Bir def çalmakta olan Hititli müzisyenın yanı- başma. bugün kullanılmakta olan aynı deften bir de kendisi yerleştıriyor. Istanbul Arkeoloji Müze- si'ndeki sergisine defne yapraklannı koyarken "ko- kusu sakh kaktı" diyen sanatçı, bu sergide defın se- sini saklı tutuyor. Sergisini oluştururken kazı alanlanndaki kesıt- lerin, doğadaki katmanlann kendisine yol göster- dığını söylüyor Handan Börüteçene: "Yeryüzünün belleğini demir, kursun ve camdan oluşan, yazıtlar gibi dik duran 'bellek kasalan' Ue anlatmaya ka- rar verdim. Bu kasalann içinde oluşturduğum kat- lara kurumuş bitkiler, tohumlar,topraklar, şeyler' ve uzun zamandan beri kullandığım, hayatm ken- disi olarak simgeleştirdiğiın cam toplarünı yerteş- tirdim. Bellek kasalannda yer alan bitki ve tohum- lann rümünün Hititler dönemi Anadolu'sunda var oMuğunu biliyoruz. Bunlar Anadolu'nun çeşitli yö- relerindefl toplandı. Kullandığım ild ayn toprak Likya'nın değişik kentierinden ve Assos Behram- kale'den geldi. Bellek kasalarına yerleştirdiğun 'şeyler. müzenin bu salonunda yer alan, yüksek kabartmalaria betimlennuş "şey'lerin, bugün aynı coğrafyada var olanlandır." Handan Börüteçene. müzenin Hitit Rölyefleri Salonu'nda ortostatlann karşısına ya da yanına koyduğu 'şey'lerle müze izleyıcilerine de bir şey- ler söylüyor: "Mflze izleykrisinin yaşamayan bir kültürün izlerini seyretti- ğini sandığı bir mekânda, işlerim onlann bugün de yasadığını vurgulayan, hicbir kültürün bütünüy- leölmediğini, ashnda kül- türterin birbirleri üstüne katmanlaşan diyaloglar- la bogüne gekliğini göste- ren bir aynadır. Bugün Türkçede "zeyiın' diyor- sak, Hititçe'de buna 'zer- tun' dendiğini hatırlatan bir aynadır. Tıpkı defhe- nin kokusunun aynı kal- masu ahşap tekerleğin bugün de aynı yöntemle yapüıyor olması gibi... Ölü doğa olmadığı gibi ölü kültür de yoktur. Yok olunmaz. Çözünülür, bi- çinı değistirilir, yeni olu- şuma katıimır. Bu, evren- de sürer gider. Var oldu- ğumuz noktada, süregi- denin geçmişten gerirdi- ğini ve geleceğe gidenini doğnı ve nesnel okuma- mızgerekir." Demostenes Davvetas, Börüteçene'nin 1991'de Aya lrini'de düzenledığı "Bütün denizterin içinden geç, sessidik ve sırdır öte- si"adlı serginin kataloğuna yazdığı yazıyı şöyle bı- tırmıştı "Handan'ın yapıtlan genel olarak farklı gerçekükleri bir araya getirme çabası içinde. Han- dan, bu birligi şeylerin tarihsd gelismesinde arar- ken, toplumsal Uedoğalarasmdaki ilişkiyidegözar- dı etmiyor. Biliyor ku eğer sanat yapıa yaşamunızuı en bulanık gizlerini açığa çıkanp aydınltga kavuş- ruracaksa toplumsalın ise kanşması yeterli olmaya- caktır. Toplumsal olan doğa anadan öğrenmek zo- rundadır. Yaraücıuğın yolunu yalnızca toplum ile doğa arasmdaki bir ilişki açabilir. Şeylerin diyalek- tiğinc. ancak böyle vanlabilir. Handan'ın bu yönde ileıiediği anlaşüıyor. Bugüne kadarki yapıtlan bu- nu gösteriyor. Zor, çetin bir yol bu. Ama bence, ya- ratmanın özünü yakalamak isteyen bir sanatçının seçebileceği tek yol. Bu satırlan yazarken aklıma Konstantin Kavafıs'ın 'Şehır" adta şiirinden dizeier geHyor: 'Yeni bir ülke. bulamazsm /Başka bir dernz tndamazsın /Buşehirarkandangelecektir/Başka bir şey umma /Binecegin gemıyok IÇıkacağınyol yok" Sanatçuar için de böyle. Tek yol, en zor yoL" Y eryüzünün belleğini taşıyan beynim nasıl vücudumun içindeyse, bir serginin vücudu da içinde yer aldığı mekân ve coğrafyadır. Oyleyse, bu sergilerin bütününde kendi belleğimi mekân ve coğrafya aracıhğıyla anlatabilirdim. Hayatımın akışını belirleyen olaylan yaşadığım temel mekân ve coğrafyalar böylelikle sergilerip vücudu olacaktı. KOŞEBENT ENİS BATUR Ölçüsüzlüğün Ölçüsü Türkiye'de "yeniden ölçü bihmlehmize ve değer- lerimize kavuşma olanağımızın kalıp kalmadtğı" so- rusu ile biten geçen yazımın muhafazakâr bir yakla- şım getirdiği doğruydu. Bu konuda beni uyaran okur dostum, bizde muhafazakârlığın daha çok tutucu olmakla bir tutulan seyrine de dikkat çekrnek istedi: Korumacı davranış bambaşka ölçülerin, gereksin- melerin sonucunda gelişir oysa. Nasıl oluyor da, kendisini muhafazakâr sayma- yan, genellikle öyle görülmeyen bir insan, zaman za- man, apaçık korumacı yanı ağır basan yaklaşımlar getirebiliyor öyleyse? ölçüleri kaybolmaya yüz tutmuş, ölçü birimleri be- lirsizleşmiş, değer sisteminin ekseni parçalanmış bir ortamda ölçüsüzlüğe övgüler düzmek anlamlı bir se- çim olmuyor işin açığı. Ölçü-dışı olanın kuracağı alanda yaratıcı bir etkinliğin ortaya çıkabilmesi, öl- çütü olanın kurduğu alanın bireyleri sıkıştırmasına bağlıdır. Koaınan değerierin egemen olduğu top- lumsal bağlamlarda karşı çıkma işaretleri anlamlı ola- bilmiştir. Somut örneği siyasal yelpazeden vererek yol al- mak istiyorum. İlk bakışta, Türkiye'de milliyetçi, ma- neviyatçı, emekçi ölçü ve değerteri savunanlann va- rolması, bu ölçülerin korunduğu izlenimi yaratabili- yor. Ama, milliyetçi geçinenlerin vatanlannı satabile- cek, maneviyatçı geçinenlerin inancı sonuna kadar sömürebilecek, sosyal demokrat geçinenterin emek- çi haklannı yolsuzluklarla gasp edebilecek "ö/çüHer- le hareket ettiklerini düşünüyorsak, ilk hedef o ölçü- lerin gerçek kimliklerini korumak oluyor, o ölçülerin yok edilmeleri değil. Bireysel etik çerçevesinde de böyle bu, bana ka- Itrsa: Büsbütün farklı bir dünya görüşüne sahip olan, gelgelelim dürüst, namuslu, hakbilir davranmayı ki- şiliğinin vazgeçilmez parçalan olarak korumayı seç- miş kişiyi benimle aynı dünya görüşünü savunur gö- rünen, gelgelelim çıkarcı, kalleş, saygısız olmakta sakınca bulmayan bir başkasına yeğ tutacağım açık- tır. Öyle sanıyorum ki, muhafaza edilmesi gerektiği- ne inandığım ölçü ve değerlerın, dünya görüşleri ve siyasal inançlardan bağımsız yanlan ağır basıyor O ölçülerin temelteri sağlam bir zemirve otuımadığı sü- rece, ölçüsüzlüğü tanımlamakta da güçlük çekiyo- ruz. Geçen yazımda, "efendıiiği tartışılmaz bir sanat- kâria "çişim geldi" diyen muhterem zatı karşı karşı- ya getirmıştım. Konuyu iki kutuptan oluşan bir ku- tuplaşma ile sınırlamam yanlış anlaşılmamı kolaylaş- tınyordu, yanılmıyorsam. Efendiliği zibıdiliğe yeğle- diğimi itiraf etmek isterim, öncelikle. Ne ki, bir mü- zik insanının ille de efendı olması gerektiğını savun- mak aklımdan geçmez. Bob Dylan, Jimi Hendrix, Frank Zappa gibi köktenci, dik kafalı, ölçüsüzlük ok- yanusuna açılmış (bazan orada kalmayı seçmiş) mü- zik insanlanna duyduğum bağlılık ve saygıyı gençlik yaşlanma gömmüş değilım. Tam tersine, onlardaki ölçüsüzlük arayışının, sahip olduklan bazı ana ölçü- lere sıkı sıkıya bağlı olduğumu düşünüyorum. Tar- kan'da herhangi bir ölçü görmüyorum. Zaten, adam- cağızda herhangi bir ölçüsüzlük de göremiyorum. Benim derdim bu yoksunlukta biçimleniyor. Ölçü-dışının aranışı, hem bireyler, hem detoplum- lar için can alıcı önemdedir. Gerçek yaratıcılık böl- geleri ölçü-dışından beslenir, gelişir. Çelişkili görüne- bilir ama, ölçü-dışının aranışı güçlü ölçülerin variığı- na bağlıdır. Yeni ölçülerdir, beklenen. Eski ölçülerden yola koyulunur. Sanattahaydi haydi böylediryadurum, bilimdeya da siyasette de farklı bir eğri göze çarpmaz. Şaşkın ölçüleri, yıkılmaya yüz tutmuş değerieri safdışı bırak- ma istegi büsbütün ölçüsüz olmakla bir tutulamaz: Korumamız gereken ne ise, onu da bilmemiz, tanı- mamız, kendimıze içleştirmemiz esastır o süreçte. En büyük değişimleri hazırlayan, kurumuş değer- ieri tersyüz eden, eskimiş değerieri yerle bir eden in- sanlar konınması gerekeni en doğru tartabilmiş olan- lar arasından çıkmıştır. 4 Lütfen bu mektubu ciddiye ahn' Türk halkının Bosna'da yaşananlara duyduğu tepkiyi dile getirdiği mektuplar bir kitapta toplandı. Kültür Servisi- Harbıye Askeri Müze Kültür Sıtesı Top Teşhır Salonu'nda "Löt- fen Bu Mektubu CiddiyeAtuT adlı kıtabın tanıtım toplantısındayız. Toplann arasında gezınirken metrelerce imza ve yüzlerce mektupla karşılaşıyoruz. Çevremızdeki pa- nolarda ise savaşın tûm vahşetinı olanca çıplaklığıyla gözler önüne seren fotograf- lar ve savasa karşı yazılan yazılar... Kıta- bın isim babasi 10 yaşında bır ılkokul öğ- rencisi olan Çağdaş Büyükkaramıklı. "Lütfen bu mektubu ciddiye alın" söz- leriyle noktaladığı mektubunda şunlan yazmış: "Onlara yiyecek birşeyler götur- MARMARİS SANAT ETKİNLİKLERİ SERGİSÎ 30 HAZtRAN'DA tÇMELER SANAT SOKAĞI ŞENLİKLERİ İLE AÇILIYOR. KATILIN KAZANIN!.. 30 HAZtRAN - 20 EKİM 1995 tçmeler Belediye Parkı arkasında bulunan asırlık çam ağaçlannın kucakladığı tÇMELER SANAT SOKAĞI'nda yer alan MARART MARMARİS SANAT ETKİNLİKLERİ SERGİSİ'nde bu yıl için sadece 40 seçkin sanatçıya yer var. 30 Haziran-20 Ekim tarihleri arasında açık kalacak bu sergi sırasında Sanat So- kağı'nın kalbi, heT gün bİT başka türlü atacak. Bazen bir yazann imza günüyle, ba- zen bir müzisyenin konseriyle, bazen bir pantomimcinin mim gösterisiyle, bazen bir sokak tiyatrosunun oyunu ile şenlenecek Içmeler Sanat Sokağı. MARART Marmaris Sanat Etkinlikleri Sergisi'nde yer alacak resim, fotoğ- raf, sinema, tiyatro, heykel, müzik, gravür, edebiyat sanatçılannın yanı sıra, deri, gümüş, yün halı, kilim, toprak, cam, bakır, ipek, ağaç, tekstil ürönlerini işleyerek onlara hayat veren, sanat eseri kimliği kazandıran, turizınin bir kültür ahşverişi olduğuna inanan tüm sanatçılan İÇMELER SANAT SOKAĞI MARART MARMARİS SANAT ETKİNLİKLERİ SERGİSİ'ne katılmaya, tçmeler Sa- nat Sokağı'nda geçirecekleri bir yaz sezonuyla, daha güzel, daha özgün, olağa- nüstü şeyler üretmeye, sanat düşünmeye, sanat gülmeye, sanat içmeye, sanat so- lumaya çağınyoruz. memiz ryi fikir, ama onlara bir uhıut kay- nagı olmamız gerekir. Orada ölen tey^ele- riçocuklan düşündükçe tçimden ağlamak geliyor. Düşünün, böyle bir felaket ülkenıiz- de oisa insanlar öke o güzelim şehirlerimi- zin yikıldığını düşünûn. Işte bu olay Bosna- Hersek'te oluyor. İnsanlar ölüyor. Annele- rin. çocuklann bir savaştayasaduda- nnı diişünün". "Sessiz kalmak onaylamaknr" dı- yor bır vatandaş. Bir ılkokul çocu- ğuysa 'Sayın Butros Gaü' dıye başla- yan mektubunu şu sözlerle sürdürü- yor: "BosnaHersek'teyaşanan katli- amıherkesgibibende>akindan takip ediyorum ve bu konuda Birleşmiş MHlederin bu olaya seyird kalmasını şaşkunıkla karşıİıyonım»" 'Sevgili sağu- ve dibiz Avrupalılar!' diye ses- leniyor bir başka öğrencı. "Bu insan- lann bir kedi bir balina hatta canü olan bir ağaç kadar değeriyok rau?" sorusunun arkasındakj panoda ise bir başka soru ile daha karşılaşıyonjz: " Schindler List materyalinin oluşma- smı mı bektivoruz?" "32 Gün" programında başlanlan bır kampanyanın ürünü bu kitap. Bir anlamda Türk halkının Saraybos- NHRHRT MflR^RT tÇMELER HABER GAZETESİ / PARK FM / VILLA EKİP tŞBİRLİĞİYLE GERÇEKLEŞTİRİLMEKTEDtR MARMARİS SANAT ETKİNLİKLERİ SERGİSt DANIŞMA TELEFONLARI: (0 252) 413 11 77 / 78 - 455 36 74 Faks: (0 252) 413 11 78 - tst Faks: (0 212)263 02 62 na'da yaşananlara gösterdiğı tepkınin so- mutlaşması. Ve kıtabın savaş yaralannı da sarabileceğinın kanıtı. Bu projenın babası sayılan Mithat Bereket; başlangıçta Türk halkına şu mesajı vermek istediklerini söy- lüyor: "Sokaklara çıkıp oraya buraya ba- ğınp çağınp saldırmayın. Duygulannızı, tepkUerinizibizeyazın. Biz deonlan Krleş- miş Milleöcr'eytÂayahm. Ve böylelikle Ge- nel Sekreter'e savaş suçlulannın yargüan- maa için baskı yapaiun." Bu duy/uruyu yap- tıktan sonra ise mektup ve fax bombardı- manı, kilıtlenen telefonlar... Bir haftanın sonunda büroya ulaşan mektup ve fax sa- yısı, 20 bın. Tüm bunlar Birleşmiş Mılletler Genel Sekreten Butros Gali'ye iletilıyor. Ardın- dan "Lütfen Bu Mektubu Ciddiye Ann" kıtabının fikır babası Cemalettin Mutver telefonla arayarak bir kıtap hazırlamayı teklif ediyor. Mutver kitabı hazırlıyor, o zamanlar Halk Bankası Genel Müdürü olan Ufuk Söytemez de sponsor olarak ki- taba önemli bir destek veriyor. Tüm geliri Bosna'ya yardım olarak gön- derilecek kıtabın dağıhmını Pandora Kita- bevı üstleniyor. Metüılerin Ingilizce ve Türkçe olarak yayımlandığı, 450 bin lıra- dan satışa sunulan kitabın yurtdışında pa- zarlanması da amaçlanıyor. Mithat Bereket bu kıtap, pek çok ılki bi- raraya getırdığinı savunuyor: "tlk defa Türk halkı bir kitap yazdı. Kitaboı yazar- lannuı isünleri sadece 30 sayfa tutuyor. İlk defa Türkiye'de bir televizvon kampanya- sı hem amacına ulaştı hem de somut bir şe- kOdekitapolarakçıkn.Veüstüne üstlük bu kitaptan elde edeceğimiz gelir de tekrar Bosna'ya gönderilecek. Bu kampanyaya hâlâ destekvermek mümkün. Kitabın için- de bir hesap numarası da bulunuyor." Be- reket konuşmasmda bu fıknn nasıl dogdu- ğunu ise şu sözlerle anlatıyor: " Bosna benim için çok önemlL Saray- bosna'da savaş amnda haber izlemek için tek"\Tzy«n muhabiri olarakghtiğimde ken- düni postacı olarak buldum. Çünkü Saray- bosna'daSırplann kusarnğı Saraybosna'da dışanyayakınlan kaçmış insanlar mektup- lar yolladılar benim kanalunla. Sonra bir daha Saraybosnaya gelirken dtşandaki dostlanndan Saray bosnadakilcre içinde gı- da maddesi olan paketkr, para ve mektup taşıdım. Bu sayede öyle bir bağoldu ki o in- sanlan çok yakmdan tanıdım. Bir kaç de- fa gittikten sonraBosna konusunda birşey- ler yapmak istediğimde ilk aklıma gelen mektuplar oklu." tt 32.Gûn" programında Mithat Bereket tarafjndan başlaülan kampanyanın ürünü olan khabıntüm geliri Bosna'ya yardım olarak gönderikcek. (Fotograf: UGUR GÜNYÜZ) Bardordan Akçalfya mektup • STRASBOURG (AA) - Fransızlann ünlü sinema oyuncusu ve hayvan haklan savunucusu Brigitte Bardot, Çevre Bakanı Rıza Akçalı'ya bir mektup göndererek Marmaris'te kurulan deniz akvaryumunda dört yunus balığı ve iki morsun sergilenmesini eleştirdi. Fransa'daki bir hayvan haklan derneğinin başkanlığuu yapan Baıdot, Akçah'dan duruma el koymasını ve hayvanlann serbest bırakılmasını istedi. Bardot, son yapılan araştırmalara göre, memeli deniz hayvanlannın tutsak edılmesinin, büyüklenn ömrünü 45, küçüklerin ömrünü 15 yıl kısalttığına işaret etti ve Akçalı'dan duyarh davranmasını beklediğini bildirdi. BBCSAVda söyteşi • Kültür Servisi -BEKSAV'da bugün "Işçi Çocuklannın Eğitimi ve Edebiyat" konulu bir söyleşi gerçekleştirilecek. Hasan Kıyafet, Öner Yağcı ve Mehmet Başaran'ın katılacağı söyleşi saat 14.00'de başlayacak. BEKSAV'da saat 10.00-14.00 arası da, Suna Aras yönetiminde "Analar Kayıp Çocuklannı Anyor" başlıklı dia gösterisi ve serbest kürsü tartışma izlenebilir. (349 91 55) Truva ödüneri belli oMu • Kültür Servisi -Truva Folklor Araştırmalan Derneği'nin halk kültürünün korunmasma ve çağdaş Türkiye kültürünün oluşturulmasınna katkıda bulunan sanatçı ve bilimadamlanna verdiği ödülleT açıklandı. Atatürkçülük dalıda Toktamış Ateş, çağdaş halk müziği dalmda Esin Afşar, edebiyat dalında Öner Yağcı, fotograf dalında tzzet Keribar, halk bilimi dalıda Nevzat Gözaydın, haDc müziği dalında Neriman Altmdağ tüfekçi, halk oyunlan dalında Nıyazi Enginsu, resim dalında Ekber Yeşilyurt, şiir dalında Gülsüm Cengiz Akyüz ve tiyatro dalmda Ani lpekkaya'yı ödüle değer gören dernek, Truva Özel Odülü'nü de Erdoğan Sıcak'a vermeyi kararlaştırdı. Ödül töreni, 17 haziranda Harbiye Kenter Tiyatrosu'nda gerçekleştirilecek. Türk koreograflardan, çağdaş dans ve bate gösterisi • Küttür Servisi - Olkemizde ilki altı yıl önce Çağdaş Bale Topluluğu kültür ve sanat etkinlikleri kapsamında düzenlenen 'Türk Koreograflan Çağdaş Dans ve Bale Gösterisi' bu yıl da 15 haziranda Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde on yedi koreografin katıhmıyla gerçekleştirilıyor. Gösteri, gerek çalışmalanm sergileyecek ortam bulamayan genç koreograflara gerekse yeni denemeler yapmak isteyen deneyimli koreograflara olanak veren bir etkinlik şeklinde her yıl düzenleniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle