Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7MAYIS1995PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Alman yazar Dietrich Gronau'nun 'Nazım Hikmet' adlı kitabı haziranda çıkıyor:
Bir taşa bfle ruh verebiliyordu
GAMZE VARIM
" Yaşamının son anına dek şiir yazdı.
Pek çok düşünce. duvgu ve izlenimi bir
ara>a getirdi. Böjtece büyiik bir şiir
evreni oluşturdu. Bu evreni muhteşem
bir dilc dönüştürebikli. Şürierinde
insanın özünü, sanatsal bir serüveni
vermeye çaJıştı. Prag'dan, Avnıpalı
felsefecilerden, yüreğinden, denizden,
güneşten, sevgiden ve ölümden özgün
bir biçemle söz ediyordu. Nâzım
Hikmet'in büyüsü işte burada_"
'Mustafa kemal Atatürk ve
Cumhuriyetin Doğuşu' adlı kitabı daha
önce Altın Kıtaplar tarafından
yayımlanan Alman yazar Dietrich
Gronau, bu kez başka bir biyografiyle
çıkıyor Türk okurunun karşısına.
Gronau'nun 'Nâzım Hikmet'adlı kıtabı
haziran ayında yine Altın Kitaplar'dan
çıkıyor.
Cindoruk'un davetiisi
13. TÜYAP Istanbul Kitap Fuan'na
konuk olan Alman yazar, bir süre önce
23 Nisan Çocuk Şenliği'ne katılmak
üzere TBMM Başkanı Hüsamettin
Cindoruk'un davetiisi olarak bir kez
daha Tûrkiye'ye geldi
Gronau, Ankara ve lstanbul'u
kapsayan Türkıye ziyaretı sırasındaki
ızlenimlerini aktanrken kendisini çok
etkileyen bir olayı da şöyle
anlatıyordu
"tstanbul'da diğer konuklarla biriikte
Savarona yatıyla Boğaz gezisı yaptık.
Göverteye çıkıp. rüzgârdan korunmak
için kendime bir siper edinmiş. Bogaz'ı
izüyordum. Eski İstanbul'da hissettim
kendimi. Derken Viyana valsleri
çalmaya başladı. Atatürk'ün valsleri
çok sevdiğiııi ve çok iyi dans ettiğini
anımsadım. Birden. içeri girdigimde
onu karşımda dans ederken
buiacakmışım gjbi bir duyguya
kapıldım"
'Mustafa Kemal Atatürk ve
Cumhuriyetin Doğuşu' adlı kitabının
Almanya'da ikıncı baskıyı yaptığını
müjdeleyen Gronau, 'Nâzun Hikmet'
adlı kitabı içın de "Bir yabancının
onun hakkında kitap yazması. birçok
Türk okuruna ilginç gelecektir. Kitapta
bazı tarih hatalan olabiiir. Bu hiç
önemli değiL Önemli olan, her okurun
Fotoğraf: KAAN SAÖNA
T"\ ir yabancının onun hakkında kitap
r£ yazması, Türk okuruna ilginç
JLJ gelecektir. Kitapta bazı tarih
hatalan olabiiir. Bu hiç önernli değil.
Önemli olan, her okurun Nâzım
Hikmet'in yüzyılın en büyük şairi
olduğunu hissetmesi.
~Tk Tazım'ın şiirlerini okumaya
l\/ başladım. Bunlar, dili ustalıkla
-Z. V kullanan, farklı ve derin
duygulan ifade etme konusunda çok
yetenekli bir adamın şiirîeriydi. Birisi
edebiyatta, müzikte ya da resimde iyi bir
şeyler
üretmişse,
yaptıklannın
sizi etkileyip
etkilemediğini
ilk anda m mx
söyleyebilirsiniz
Nâzım Hikmet'in yüzyılın en
büyük şairi olduğunu hissetmesi'"
diyor.
Gronau. bundan beş altı yıl önce
Nâzım Hikmet hakkında hıçbir şey
bilmıyormuş. Berlin'deki Türk
akademisyen arkadaşlannm ona
şairden çok söz etmeleri sonucu
birdenbire Nâzım Hikmet'e ilgı
duymaya başlamış:
"Şiirierini okumaya başladım. Bunlar,
dili ustalıkla kullanan, farklı ve derin
duygulan ifade etme konusunda çok
yetenekli bir adamın şiirlerivdi. Nâzım
Hikmet'e birdenbire se\gi duymaya
başladım. Birisi edebiyatta, müzikte ya
da resimde iyi bir şeyler üretmişse,
yaptıklannın sizi etkileyip
etkilemediğini ilk anda
söyleyebilirsiniz. Neden etkilendiğinizi
ya da etkilenmediğinizi beiki daha
sonra açıklayabilirsiniz".
Kitabı Rovvohlt yayımladı
Nâzım Hikmet hakkında kitaplar
okumaya başlamış.
Bu sırada Atatürk hakkında da çok şey
öğrenmış. Almanya'nın en saygın
yayınevlennden bın olan Rowohlt,
Nâzım Hıkmefin bıyografîsini
yayımlamayı kabul edince çok
gururlanmış. "Bu büyük bir basanydı.
Bu yayınevi, otuz yıl önce 'Rovvohlt
Monographıe' dizisini başlatü. Bu
diziden otuz yıl önce çıkan kitaplar
bugün hâlâ bulunabiiiyor. Bu kitaplar
160-170 sayfayı aşmıyor. Ancak
Almanya'da çok okunuyor."
Kitabında Nâzım Hikmet'in şaır
yönünü ön plana çıkarmaya çalışan
Gronau. şiirlerinın ve oyunlannın
çoğunun 1989'dan önce Dogu ve Batı
Almanya'da yayımlandığını belirtiyor.
Uzun yıllar Fransa'da eğitım gören
Gronau. Nâzım Hikmet'in yapıtlannm
Fransızca çevirilerinden de
yararlanmış.
Şaırin bırkaç yıl önce lstanbul'a gelen
son eşi Vera Tuh/akova geçen yıl
Semiha Berksoy'u Moskova'ya davet
etmış.. Berksoy da Gronau'ya biriikte
gidebileceklerini söylemiş. Berlin'de
bir kütüphanede yaptığı araştırmalann
kitabı yazmak için yeterli olmadığını
düşünen Gronau, bu teklifî çok cazip
bulmuş. Kitabı yazarken yaptığı
yurtdışı yolculuklannda çok sıkı bir
denerimle karşılaşmış: "Ulkeden
çıkarken polis çok sıkı kontrol
ediyordu. Yanunda okumam gcreken
çok sayıda kitap ve günlük vardı. Her
bir kitabı inceliyorlardı. Bir keresinde
bir polis memuru Nâzım Hikmet'in bir
zamanlar bir kongre için Berlin'e
geldiğini söyledi ve kontrol etmeden
geçmeme ian verdi."
'Yazdıklan has şiirdT
Türk arkadaşlan Nâzım Hikmet'in
Almanca'ya çevrilmeyen bazı şiirlerini
çevirerek yardım etmişler ona.
Amerika ve Ingiltere'de yayımlanan
Türk şıirine ilişkin kitaplardan da
yararlanan Gronau. bu kitabı Almanlar
için yazmış:
"Çünkü Türidye'de onunla ilgili çok
kitap >ar; anılar, mektuplar, her türlü
kitap var ama gerçek bir biyografi,
yaşamındaki olaylann sırasıyla. özel
vaşamryla, yapıtlanyla. şiirlerinin
yorumlany la desteklenerek anlatıldığL,
bürün buniann bir araya geldiği bir
kitap yok. Ben bazı özel noktalan
aydınlatmak istedim. Özellikle de
şürlerinL."
Nâzım'ın şiinnde pek çok farklı
konuyu ele aldığını, çok farklı ve derin
duygulan dile getirebildiğini söyleyen
Gronau, kitabının bir yerinde bir başka
sanatçının, bestecı Franz Schubert'ın
adını anıyor:
*Yaptığı bürün besteler muhteşemdi.
Nâzım Hikmet de onun gibi bir taşa
bik ruh verebiliyordu. Yazdıklan has
şürdi.''
Gronau'nun bıyografide üzerinde
durduğu konulardan bın de şairin uzun
süre hapıste kalması: "Onu nereye
kapatırsanız kapatın. çevresinde
gördüklerini şiirlerine malzeme
yapabiliyordu. Hapiste her türlü
insanla karşılaşü. Ama bundan hiç
rahatsız olmadı. Onun için farklı bir
yaşamdı bu."
'Hoşgörüsüzlük' sergisi Yıldız Sarayı Silahhane'de
Küitür Servisi - Helsmki
Ymttaşlar Perneğf nio
düzenlediğı "Bosna Yaşıyor: İlk
Adım Tuzla" kampanyasının bir
parçası olarak planlanan
"Hoşgörüsüzfök" başlıklı
dayanışma sergisi 16 mayısta
Yıldız Sarayı Sılahhane
binasında açılıyor. Sergi 28
mayısa dek her gün 10. 00-16.00
saatleri arasında ziyarete açık
kalacak. Uluslararası
Plastik Sanatlar Derneğı'nın
kampanya çerçevesinde Helsinkı
Yurttaslar Derneği ile biriikte
düzenlediğı sergi için Ayşe
Erkmen'den Balkan Naci .. v .„
tslknyeli'ye. lunm Erol'dan
Füsun Onur'a, Orhan Taylan'dan
Gütsün Karamustafa'ya yüzu
aşkın sanatçı bir araya geldi.
Sergıde 'Hoşgörüsüzlük' teması
kapsamında oluşrurduklan resim,
heykel, seramik, özgün baskı ve
enstalasyon gibi değişık türde
yapıtlanyla yer alan sanatçılar,
sergıden elde edilecek gelınn
yansını bağış olarak Bosna
kampanyasına bırakacaklar.
Ofset Yapımevi ve Bülent
Erkmen'ın katkılanyla
gerçekleştirilen sergide yer alan
tüm yapıtlar Ak Sıgorta ... ^ -J-
tarafından ücretsiz olarak yangın
ve hırsızlık benzeri çeşitlı nsklere
karşı sıgortalandı.
Helsinki Yurttaşlar Dernegi'nin
Aralık 94 - Mart 95 tarihlen
arasında düzenlediği kampanya,
savaşın yol açtığı bölünmelere
karşın ulusal, dinı, kültürel ve
etnik anlamda çogulcu yapısını
koruyan Tuzla kentini
yaşatmak ve böylelikle diğer
İcentlere ömek olmak, 'etnik
olarak anndınunış
bölgeler'yaratma zihnı
yetini çürütmek, umutlann
kesildiğj bir noktada yeni bir
umut ışığı yakmak amacını
taşıyordu. ICampanya
çerçevesinde elliyı aşkın kişı ve
kurumun katkılanyla, pıyasa
değeri 53.5 bin DM olan ılaç ve
tıbbi malzeme, gida malzemesi,
okul araç ve gereçlen.
giyim eşyası, temizlik
malzemelerinden oluşan 20
tonluk malzeme toplandı ve
Kızılay kanalıyla Split'e
ulastınldı. Yıne kampanya
çerçevesinde toplanan para
yardımlanyla ilaç alınarak
Bosna'ya yollandı.
Adam Sanat'ın
mayıs sayısında
Le Corbusier
Kültür Servisi- Adam
Sanatdergısınin mayıs sayı-
sında mimar, şehirci, res-
sam, heykeltıraş. halıcı,
emayeci ve yazar Le Corbu-
sier tanıtılıyor
Gürhan Tümer yazısında
Le Corbusıer'yi, "20. yüz-
yılda modern mimarfağı ya-
293 89 78 (3HATI
P, ;: - 11 < <: r M ı p -. F ı r D ı > r
ŞEHİR TİYATROLARI
11. GENÇLIK GUNLERI
a - Xfr MAYIS 199S
12 OO FfLM ~Mod«m Zamantar' Yon CtarU* ChapMn
HARBIYE 15 00 SÖYLEŞI *G«nçlık S*voT Suna v« EnJo&an Tanaltay
M ERTUĞRUL 18 00 OtA Ismalt TÜtun
SAHNESt 1 9 00 OYUN OOTU OyufKuLaf "Hizmetçitor
21 QC OYUN OOTÜ OyunctjLart 'Godot u Befclerken'
KADIKÖY
H TANER
SAHNESİ
t CEMALREŞİTAEY KONSERSALONU
•İSTANBUL BUYUKŞEHİR BELEDİYESİ
i.
S 15 Mayıs 199S Pazartesi Saat: 19.30
15 00 SÖYLESl T»rnan D»rgısı Soyt«şı Y
C«zmı Ersoz, Tuncay Akoun. Mthmtt Ç O ç ö
19 30 OYUN istanbul Unv l»l F»tajH»şı ~Kul AJtındakı Kor'
USKUOAR
M CELAL
SAHNESİ
FAT1H R NURİ
SAHNESİ
19 00 OYUN Do§u Akdenız Urnversrtesı
Xahraman Bakkal Süpermarfcst» Karşr
19 OO OYUN Genç Anadolu Topluiuğu
"Yolumurun Etaşı Nerede*
8 MAYIS 1995 PAZARTESI
HARBIYE
M ERTUĞRUL
SAHNESİ
12 00 FtLM ~La Grand* Iflusıon' Yön J#an R«r>oir
15 00 5ÖY1.EŞI'Fatıh Anaylı i*T«fc*T«k*
18 00 O1A Esın üysal
19 00 KQWSER Istanbut Od» Korosu 'Y«yu» Aroyo"
KAOIKOY
H TANER
SAHNESf
USKUOAR
M CELAL
SAHNESt
15 00 KONSER Roha Ozkuş Gıtar Uçlu
19 00 OYUN -MAVI
19 00 OVUN Tryatro Mayts "Klssık Esmtıter"
15 00 Afttnokta Korter 0«rnejı Çok Seslı Oda Korosu
FATIH R Sebm-Kerım Altınok Ikılıst
NURİ S A H N E S I ı g ^ Qy\jn y e n , Yuksetctape Küttür Derne^ı
Don Kışot Tryatro Grubu 'Ishak*
HARSIYE 12 00 FILM "Büyuk Diktatör Yön Ch»rl*« Chapltn
M ERTUĞflUL 15 00 SÛYLEŞI "Yenikapı dan GunûfTtuz»-
SAHNESİ Proi Dr T Atsş S DnK«' A Tlmuçln M O«zan
17 00 HAPPENING _ _ _ _ ^
KADIKÖY
H T
u r e R
19 00 Yedıöoloe OyuncuUn 'Stlahçoruo GÖIgesi"
USKÜDAR
M CELAL
SAHNESİ
19 00 OYUN Istanbul Mrah Tfyatrosu "SaÖlık Oteun"
FATiH R NURİ 15 QQ QYU\ Jntkya Unv Hayrabrfu Yüksel Okuto
SAHNESİ 1 9 OQ O Y U N Kayrabolu Be4edıyesı 'Mıne'
HARSIYE ,
M ERTUÖRUL1
SAHNESİ
KADIKÖY
H TANER
SAHNESİ
USKUOAR
M CELAL
SAHNESİ
FATIH R NURİ
SAHNESİ
•Romso va Jul*»t" Yön Franco Zailrmltı
15 00 KONSER 'Şan Konscn' BuMnt G
19 00 OYUN MYHLEA TV
atfo Grubu T*nc«rt*
19 00 OYUN Alı Poyrazoğlu Tryatro Okulu '
19 00 OYUN Yaşatı Sjnat Tryalmsu *Ana Hanım Kız Hanım •
I I MAYIS 1995 PERSEMBE
HARBIYE
M ERTUÖRUL
SAHNESİ
12 00 FILM Surtset Bulvarr Yön Bılly WıWer
KADIKÖY
H TANER
SAHNESİ
19 00 OYUN tst Unv Oflrıncı Kutluf M«rMZi Ttyatro KluOu
USKUDAR
M CELAL
SAHNESİ
19 00 OYUN Kadrfcöy Anadoiu Lteesı ~D«lı Oumrur
FATIH R NURİ
SAHNESİ
9 OO OYUN Alı Poyrazoğlu Tryatro Okulu
•Insan Olabılmek"
İstanbul Devlet Senfonı Orkestrası
(Ek Program)
Şef Erol Erdmç
Soiıst Ze^ep Vamanturk (Pı\ano)
Borusan'ın Oto'non Katkılanyla
Bılet Fıvatlan 300 000-250 000 TL
*****
16 Ma>ısl99S Salı Saat: 19.S0
YAYGARA '70
MOzikal 2 BölOm
ıEk Program"i
Yazan Eroi Guna\ıdın
Munk. Ceraal Reşıt Rev
Dekor Ergun Işıldar
Kostımı Ersın Olaen
Muzık Dırektoru Serpıl Toparlak
TOneten Halduıı Dorrnen
O\nıavajılar lst_ Ünı Deviel Konsenattıvarı
Tı\ atro Bolumu
Bıl«Fı«tian 200000-150OOOTL
*****
17 Mavı.s 199S Çarşamba Saat: 19.30
"AKŞAM EN GÜZEL
MASAJLDIR"
Müzik: Göniil Paçacı
Seslendırenler Serap Mutlu Mtbulut Dersaadet i
Oda Muzığı Topluluğu
Boğazıçı Unıversıtesı T M Ü Topluluğu
Bılet Fıvatlan 150 000-100 OOOTL
*****
18 Mayıs 1995 Persembe Saat: 20,30
OTIS GRAND AıND THEİ
BIG BLUES BAND
Major Muzık Organızasvon İşbırlığıyle
Bılet Fıyatlan 350 000-300 000 TL '
lndınmv
apılmaz
CRR Konser Salonu: 246 06 96-240 5012
AKM Konser Gişesi: 251 56 00
MPITOL Altunizatfe- 39119 30 / 333
Sjlonumuzun lura [naı kjdtnıelennılt ojinunnı-oğrcııu
tnıcklı \t Bürakşehır Belcdn«ı mcnsupİannj •» ^0 tn r _
W kıylık gruplara "* 20 mdınm vapılmakudır
UNiekiDrkerJ
\\0S\
YAZAN
YÖNETEN
REKİN TEKSOY
Y. KENAN ISIK
20 HİSHN - 22 HflTIS
6 Mayıs Cumartesı
7 Mayıs Pazar
18 Mayıs Persembe
19 Mayıs Cuma
20 Mayıs Cumartesi
21 Mayn Pazar
15 30-2! 00
15 30
15 30-21 00
15 30-21 00
15 30-21 00
15 30
BUTUN ETKİNLİKLER ÜCRETSIZDİR
Kültür Sanat
ilanlarınız için:
293 89 78
(3 hat)
n
<>
u
u
u
n
n
n
1 »
LEONLUC BtSSON Xeoo' karaklefmı Nıkrta öakj lemt^ıkc VILKK dan
esKOe'-en-i' y^ralms Luc Besson yoneoi^ı bulun l*ntçrde Jean Reno ite
çahşfT^s **• hu(un «*ere de Beno çok oftjrmus Suöway Le Granrt Oteıj Nıhda
JUHCI R«no nun ro< akltğı MrKercien tMMafi LEOJ a getınce
Lepn *^n hcfüaı h*de^ h» kattnır Dokjnutma? 171 bıjunmaz vo rıeps*Kten
B'j qt#ıe kadaı Ne* fo* dalercestıfenet !«fıl4caJ< w ıçfudur
Ta Kı kucuk sevTrtı tw nz ÇOCJQU karşısjna çıkana kâüar
vone»nen Luc Besson ve vazgeplmeî oyuocusu Jean Reno nayranDan rı
1*nı hesınlıfcJe kaçıfnT?yaca*fıı
KÜÇÜKSAHNE - ATLAS PASAJI / BEYOĞLU
TEL: 251 85 87
TAKduOtlAUNUÖI VI IÎ1ÜIUİ 'IHKATBUUUİU
T.C. Kültür Bakanlığı
İSTANBUL DEVLET OPERA VE BALESİ
ATATÜRK KÜLTÖR MERKEZf
BÜYÜK SALON
G. Verdi
AIDA
opera 4 perde
Orkestra Şefi Michel SASSON Sahneye Koyan: Yekta KARA
6 Mayıs Cumartesı saat. 15.30 18 Mayıs Persembe saaf 20 00
F. Lehar
ŞEN DUL
operet 3 perde
Orkestra Şefi: Serdar YALÇIN Sahneye Koyan: Aydın GÛN
9 Mayıs Salı saat' 20.00 31 Mayıs Persembe saat: 20.00
C. Orff
CARMINA BURANA
Orkestra Şefi Serdar YALÇIN Koro ŞefıGökçen KORAY
10 Mayıs Çarşamba saat'20 00 13 Mayıs Cumartesı saat 15 30
G. Verdi
NABUCCO
opera 4 perde
Orkestra Şefi: Michel SASSON Sahneye Koyarr Marek GRZESINSKI
11 Mayıs Persembe saat. 20 00 '16 Mayıs Salı saat: 20.00
20 Mayıs Curr.ar'esı saat 15 30
KONSER SALONU
K. Ludvvig
BİR TENOR ARANIYOR
müzikal komedi 2 perde
Sahneye Koyan Adnan BRINE Muzık Yönetmeni Serdar YALÇIN
5-12-19-26 Mayıs Cuma saat: 19 00
T. Egner
KARANFİL KÖY
çocuk müzikali 2 perde
Sahneye Koyan Sûmeray ARIMAN Münk Yonetmenı Aydın KARL1BEL
6-13-20-27 Mayıs Cumartesı saat. 11 00
İILETLER ATATÜRK KULTUR MERKEZI GISELEKINOE SATILMAKTADIK.
A.K.M. Giıe Ttl: |0212| 2S1 10 23 / 251 5» 00 |7 H<t| 2S4
ratan üç minıardan biri"
olarak tanımlıyor ve asıl adı
Chartes Edouard olan sanat-
çının yaşamına ışık tutuyor.
JVlemet Fuat da 'Herkes Ya-
lan Sö>lüyorsa" başlıklı ya-
zısına "Sağlıklı bilgi edinme-
den nasıl düşünebilir in-
san?" sorusuyla başlıyor
Nermi Uygur da "Türkçe
feisefe yapdabilir mi?"soru-
suna yanıt anyor yazısında:
"Gerçek şu: Febefe difle ya-
pdır. Feisefe açısından dil ola-
rak dilieri aklVüsÜü öbekle-
re ayırmak: dilieri. şu dil fei-
sefe yapmaya yatkındır. bu
dil feisefe yapmaya yatkın
değiidir, diye öbekier ayır-
mak çarpık bir yorum ben-
ce. Her dil felsefe\e açık. >e-
ter ki feisefe \apan bulun-
sun. Yeter ki kendini se\'e se-
ve felsefeye veren, tüm yetki-
leri ve çalışma gücüyle felse-
feye sarüan; bu uğurda, di-
linjlk bakışta felsefeye elve-
rişsiz, kaba ve küt gelen yan-
lannı gidenneyi göze alan;
bu \olda çoğu kez >1ne dilin
açığa çıkmamış yetenekleri-
ni arayıp bulup geliştirmeyi
bik fitozoflardan \oksun ol-
mayaüm." Lğur Kökden'ın
'KirazZamanı". Exhvard Sa-
id'in -Karanlığın Yüreği
Üzerine tki Göriiş' (çe\ ıren:
Ziihal Akiinal Okan), Ateş
Süphandağlı nın 'Marksçı-
lık ve Sanat'. Orhan Bar-
las'ın 'Herkes Başkan CMa-
böir' başhklı yazılan yeralı-
yor. Mehmet Yaşın, 'Poetur-
ka VI Avrupaiı- .Müslüman
Şairter' başlıklı yazısında
Lale Mûldür ve Banş Pir-
hasan'ın şiirlerini eleştinr-
ken; " Müslüman şairter ne
demek?" ve *"Ya AvTupalı
şaırler ne demek?" sorulan-
na yanıt anyor.
^EleştuiGünlûğü'
Fethi Naci ise 'Eleştiri
Gûnlügıi'ndeki yazılannı bu
ay; 'Eleştiriden, Eleştinnen-
den Yana', "Tanpınar'a Gö-
re 1936'da Türk Romanı' ve
'Tanpınar'a Göre Mizah'
başlıklan altında toplamış.
Adam Sanat'ta bu ay İs-
kender Fikret Akdora, Nahit
Ulvi Akgüıu Salah Birsel,
Ercüment Lçan, Gülten
Akın, Nihat Zi\alan, Nurer
Uğurlu, Metin Demirtaş, Ye-
şim Salman, Ahmet Ada, İn-
ci Asena, Müslim Çelk, Hü-
seyin Ferhad, Oğuzhan
Akay, Suat Vardal, Adnan
Azar. Ali Asker Banıt ve
Okan Tarhan'ın şiıırlen yer
alıyor
PENALTI
MEMET BAYDUR
Bir Mektup
Sayılan giderek azalan gerçek İstanbul beyefendi-
lerinden, Iktisat Profesörü Fuat Andıç'tan çok ilginç
bir mektup aldım. Sayın Andıç, daha önce de söz et-
miştim, bir tarih ve edebiyat hazinesidir, ekonomi
alanında uluslararası bir uzman olmasının yanı sıra
Mektup, benim için hayat kadar önemli bir sorunun
üstüne yazılmış. Dil üzerine. Okurlarla paylaşmak is-
tedim.
"Azizim Memet,
Seninle fikri ve kalbî dostluğumuzun başladığın-
dan bugüne kadar sık sık konuştuğumuz mevzular-
dan biri, Türkdilinın bugünkü kısırlaşmış, acı hali. Ga-
zetelerde ve mecmualarda neşredilen yazılar, he-
rnen her muharririn kendi kendine uydurduğu, Ingi-
lizce ya da Fransızcadan büyük bir cömertlikle ser-
piştirdiği kelimelerie dolu. Dilimizin kaidelerini çiğ-
neyerek kurulan cümleler tüylerimizi diken diken edi-
yor. Bu hususta hemfıkir olduğumuzu zannediyo-
rum. Yalnız bugünkü Türçenın haline sadece yenn-
mek kâfi değil. Dilimizin son seksen - yüz sene içın-
de büyük bir süratle değişip bugünkü halini alması-
nın sebeplerini araştırmak lazım. Bu araştırma bu-
günkü münevverler, yani sen ve senin neslin için bir
mecburiyet. Ben dilini, Türkçeyi seven herhangi bir
kimseyim. Binaenaleyh aşağıda senin nazan dıkka-
tini çekmesini istediğim şahsi görüşlerim bir heze-
yan olabiiir. Buna rağmen sana bu uzun mektubu
yazmaktan da kendimi men edemiyorum. Bir soh-
betimiz sırasında bazı fîkirierimıseninle paylaştığım-
da 'Bunlan neden yazmıyorsunuz' iltifatmda bulun-
muştun. İşte iltifattan doğan mazarrat.
Evvela birkaç, senin tabirinle varsayımla veya 1a-
raziye ile başlayalım işe. Evvela: Dil olmazsa düşün-
ce olmaz. Sonra: Düşünce dil ile mahduttur. Nıha-
yet: Müşterek dil, nesJlleh birbirine bağlayan birzin-
cir, düşünceleri bir nesilden öbür nesile aktaran bir
kanaldır. Kısacası, dil sadece bir vasıtadır. Yalnız bu
vasıta son noktasına kadar kendi içinde ve kendisi-
ne has bir mantıkla çalışır. Dilin yapısı, bu mantığın,
dilın kendi mantığının kaidelerini çiğnemeye başla-
dığı zaman düşünce kısırlaşır, piçleşir ve ancak kö-
tü bir kopyacılıkla karşımıza çıkar. Eğer bu noktalar-
da anlaşıyorsak oku mektubun gehsini.
Osmanlı düşüncesi veya Türk düşüncesi, herme-
den/yette olduğu gibi nesi/ie başlar. Aşağı yukan beş
asır Türk düşüncesi şiir içine hapsedilmiş, fakat gü-
zel şiir şeklinden başka bir şey olamamış bir düşün-
ce. Osmanlılar Tünkçe, Arapça ve bılhassa Farsça
kelimelerin halitasından (kanşımından) şiıre son de-
rece müsaıt bir lısan yarattılar. O zamanın tarihi im-
kânlannı nazan itibara alırsak başka türlü olmasına
da imkân yoktu. Imkân yoktu çünkü Osmanlı mede-
niyeti hakiki bir medeniyet olarak ancak Istanbul'un
bize geçmesinden sonra şahikasına ulaşır. Birlslam
devletı olarak Tün\ler Bizans tahtına, bir Hıristiyan
tahtına otunjriar. Şahsiyetini konımak için, yeni bir
medeniyet yaratmanın eşiğinde, yani yeni bir dü-
şünce silsilesinde, Osmanlı Türkleri ihtiyacı olan ke-
limeleri Rumcadan ve Latinceden alamazdı. Osman-
lı düşüncesi, düşmanı olduğu birmilletin lisanından
değil, dınen ortak olduğu Arapça ve Farsçadan isti-
fade etmek mecburiyetinde idi. Aynca Türkler Orta
Asya'dan Anadolu'ya yayılırken Iran medeniyeti ile
kaynaşmamış bile olsa, tanışmıştı. Şiir lisanına Fars-
ça, ilim lisanına da Arapça kolayca girdi. Osmanlı
medeniyeti, düşüncesini, Türkçe karşılığı bulamadı-
ğı zaman, elinı Arap ve Acem hazinelerine daldırmak
sureti ile ifade eder. Yalnız yanlış anlaşılmas-n, Os-
manlının dili ne Arapça, ne de Farsçadır; Osmanlı
Tûrkçesidir.
Beş asır gibi birmüddet içinde Osmanlı tarihinde
hiç nesir yoktu demek büyük bir hata olur tabii. Ko-
çi Bey'/er, Evliya Çelebi'/er, Kâtip Çelebi'/er nesir
ve güzel nesir yazdılar. Fakat Osmanlı nesn hakıka-
ten Tanzımat'la başlar. Şinasi'/er, Namık Kemal'/er
ve sonra Ahmet Mithat Efendi'/er bizde hakiki nes-
rin ilk örneklennı verdiler. Yalnız bu hususta çok dık-
katli olmak lazım. Tanzimat yavaş yavaş Fransız hay-
ranlığından Fransız kopyecıliğine tebeddül eder.
Fransız hayranlığı bize Uçüncü Selim ile gelirzaten.
Ordumuzu Fransız ordusuna benzetip, eski bir Os-
manlı marşında dendiğlgibi "Alalım düşmandan es-
ki yerieri" düşüncesi ile tekrar Avnjpa'da biraskeri
kuvvet olmak ve imparatohuğu böylece hezimetten
kurtarmak arzusu Tanzimat'ta evvela Fransız hay-
ranlığına, sonra da Fransız kopyecıliğine tebeddül
eder. 'Azizim' monşerolur, sabahlannız hayırtt olsun
bonjur, Allahaısmariadık ise adyö. Tanzimat ve Tan-
zimat sonrası, Avnjpa'da Fransa'dan başka bir
memleket tanımıyordu. Ittıhat ve Terakki'nin ve bil-
hassa Osmanlı Imparatorluğu'nun kanına giren En-
ver Paşa']
nın Alman hayranlığına rağmen, Türidye'de
Fransızcanın ve Fransız tefekkürünün tesiri, Osman-
lı İmparatohuğu batıncaya kadar devam etti. Her dü-
şünen, o zamanlar Tün\çeye aktarılan ve zamanımı-
za kadar entelektüel diye gelen, şimdi de 'enteP di-
ye ırzına geçilen kelimeyle tavsif edilen kişilerdi ve
yalnız Fransızca biliyohardı. Almanca asker, Ingiliz-
ce ise bahriye lisanı diye bilinir ve pek rağbet gör-
mezdi.
Ikinci Meşrutiyet, sanki imparatorluğun bütün me-
selelerini halletmiş gibi, bir de dili sadeleştirmek sev-
dasına düştü. Dili sadeleştirmek, basitleştırmek.
'Acemce isteyen Eyrana grtsın
Arapça isteyen urbana gitsin
Firengiler Firengistana gitsin
Ki biz Türküz bize Turkî gerektir.
Bunu anlamayan (...) demektir' diye bir şey söyler-
dik lisede. (...) ile geçiştirdiğim kelimeyı lisede biz
'eşek' diye söyleyip dururduk. Aslı eşek değildi de
şimdi ne olduğunu hatırlamıyorum.
Ittihat ve Terakkı on senede imparatohuğu batır-
dı, her el attığı işi yüzüne gözüne bulaştırdı ve impa-
ratohukla beraberyıkıldı gitti. Osmanlı dilini 'Türkçe-
leştirmek'öy/e sanıyorum ki siyasi sebeplere daya-
nıyordu. Avrupa 'da kaybettiğimiz topraklan geri ala-
mayacağımızı anlayan, fakat aynı zanada emperya-
list bir görüş noktasını da kaybetmeyen Ittihat ve 7e-
rakki, doğuya doğru yayılmak hayalini benimsemiş,
pantürkizm bayrağı altında çabalamada. Pantürkizm
ile sade Türkçenin silahşörüyse Ziya Gökalp. LJsan
zincirinin ilk halkası kınlıyor."
Sayın Andıç'ın ilginç mektubunun ilk bölümü bu ka-
dar. Haftaya ikinci bölümü okuruz beraber.
liberation'dan Latife Tekin'e övgü
• STRASBÜRG (A^) - FransacLa yayımlanan
Liberation gazetesinin edebiyat sayfasında, Latife
Tekin'in Fransızcaya çevrilen "Berci Kristin Çöp
Masallan" adlı romanına geniş yer verilerek Türk
romanından övgüyle söz edildi. Liberation'un
yorumunda, romanın İstanbul gecekondulannı büyük
bir ustalık ve sanatsal yorumla anlattığı belirtilerek bu
kıtabın mutlaka okunması gereken kitaplar arasında
yer aldıgına işaret edildi. Gazete yorumunda Latife
Tekın'ın kitabının kurgu ve anlatım dilinin özellikle
çok ilginç olduğu vurgulandı.