Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET
-7i-
7 MAYIS 1995 PAZAR
14 KÜLTÜR
'Hizmetçiler' ve 'Godot'yu Beklerken' bugün Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde sahneleniyor
Eıı parlak amatör gösteriAYŞEGÜL \TKSEL
Ankara'da bahann ılk tiyatro şenliği-
ni hep ODTÜ düzenler. 1966'dan bu
yana -politik orfam elverdiğince- sü-
rekli olarak yapılan bu şenlik otuz yıl-
lık bir binkime ulaştı. Bu yıl 21-30 ni-
san tarihleri arasında yer alan Şenlik
'95 bir Türkiye üniversite tiyatroları
buluşması niteliği taşıyor. Bahar çiçek-
len>le bezenmiş kokulu açık alanlarda.
kuş sesleri eşliğinde yapılan -saatler
boyu sürebılen- söyleşiler ya da oyun
tartışmaları. kapalı salonda sunulan
oyunlann aynlmaz bir parçası... Yüz-
lerce gencin ellerinde kahve, çay ve
sandviçleriyle yeşıllıkler ıçinde oluş-
turduklan tiyatro forumlannı sonsuza
dek izleyebilirsiniz.
On altı topluluktan on dokuz oyun
sunuldu bu yıl. Uyumsuz tiyatro ör-
nekleri ağırlıktaydı. Bartın'dan Sam-
sun'a. Bursa'dan tzmir'e pek çok ken-
tin gençlerinın çalışmalannın sergilen-
diği şenlikte ancak dört oyun izleyebil-
dim, ama söyleşiler boyunca tüm öteki
toplulukların da tiyatro adına ne çok
düşünce üreftiklerinı, ne çok ürün ver-
diklerini öğrendım. Söz gelimi, lstan-
bul Ünıversıtesi Iktisat Sahnesi'nin, çı-
kardıklan sergı ve sahnelemiş oldukla-
n on dolayındakı oyunun broşürlenne
verdikleri emek. çoğu toplulukların
sunduklan yapımlar bağlamında yap-
tıklan araştırmanın yoğunluğu bir kez
daha şaşırttı beni. Profesyonel tiyatro-
culann uâraş alanlannda bu kadar ilgili
olup olmadıklannı kendı kendime sor-
madan edemedım...
ODTÜ Oyuncularfnın sundugu iki
oyundan ilki Jean Genet'nin "Hizmet-
çiler"i Şu anda Ankara Devlet Tiyat-
rosu'nda da sunulan "Hizmetçiler"in
ODTÜ yapımını Hakan Milli yönet-
miş. üç kadın oyun kişisini üç erkek
oynuyor. Kırmızı fon önünde boş sah-
nede sergilenen oyunun tüm araç gere-
cı bir salıncak. bir giysiler askısı, iki
tabure vb İki hizmetçı erkek uşak kılı-
ğında; yalnızca bayanı oynadıklannda
kadın İcılığına gıriyorlar. Bayan ise
baştan sona kadın giysileri ıçinde can-
landınlıyor. Sınıf bilincinin yok olma-
sıyla yüzleşilen "yokoluş"un cinsel
kımliğın "yokoluş"uyla görüntülendi-
ği. erkek oyuncunun kadın oyun kişisi-
ni yansılarken, profesyonel sahnede
görmeye alışrıgımız eşcinse! oyuncu-
luk klişelerine hiç yüz vermeden. öz-
gûn bir yoruma yönelmesi, kadın oyun
kişisini erkek oyuncunun canlandırma-
sıyla kendi kendine oluşuveren grotesk
boyut... Genet tiyatrosuna denk düşen
bir deneysel yaklaşım...
DTCF Tiyatro Bölümü'nden
üd deneme'
DTCF Tiyatro Böliimü, bir ay önce
Polonya'da düzenledıği "Türk Tiyatro-
su Semineri" bağlamında hazırladığı
otantik dramatik köylü oyunlanyla ka-
tıldı şenliğe. Varşova ve Wroclaw kent-
lerinde izleyicileri neşe ve şaşkınlığa
boğan bu gösteri şenlikte de aynı tep-
kiyle karşılandı. Açıkhavada sunulan
gösteride önce bir köy dügününde er-
kekler tarafından çıkarılan oyunlar,
sonra da kadınlar tarafındaki oyunlar
sergilendi.
Tiyatro Bölümü'nün alan araştırma-
ları sonunda elde edilen bu otantik
oyunlarda düğünün erkekler uzamında
kadın rolleri erkekler, kadınlar uzamın-
da da erkek rolleri kadınlar tarafından
oynanıyor. Erkekler ve kadınlann bir-
birinden ayn olarak çıkardığı bu oyun-
larda alışılagelmişin dışında bir açık-
saçıklık ve doğal bir gülmece söz ko-
nusu. Şarkı. türkü, dans, oyun ve bü-
ODTÜ
Oyuncuları,
şenliğin ve belki de
ODTÜ'de yazılan
amatör tiyatro
tarihinin en parlak
gösterisini Bülent
Acar'ın yönettiği
"Godot'yu
Beklerken"le
oluşturdu. Yoğun,
kılı kırk yaran bir
metin çalışması ve
aylarca süren zorlu
bir sahne
çalışmasının
sonucunda ortaya
çıkan yapımda
Türkiye'de ilk kez
"hareketli" bir
"Godot" yorumu
sunuluyor. Tıpkı
Beckett'in
öngördüğü gibi
trajikbirfars...
yük bir şakalaşma içinde yer alan bu
eğlencelerin temel izleği Anadolu'nun
verimliliğe yönelik ntüelleri. Tiyatro
Bölümü'nün ikinci oyunu Lorca'nın
kukla tıyarrosu için yazdığı ünlü "Don
Cristobita Uc Dona Rosha'nın Acı Gül-
dürüsü
TI
ydü. Nurhan Karadağ'ın yö-
nettiği oyunda kuklamsı bir oyunculuk-
la fars oyunculugu iç içe geçmişti. Ko-
ronun balerinlerden oluştuğu bu şarkı-
h-danslı-sözlü oyunda Tiyatro Bölü-
mü'nün "deneysel" çalışmalarından
çok, profesyonelliğe adım atmaya ha-
zırlanan öğrencilerin "eğhilmiş." tavn
yansıyordu. Gösterinin en parlak öğesi
Nedim Yıldız'ın oyunu baştan sona
kavrayan özgün müziğiydi.
ODTÜ Oyunculan, şenliğin ve belki
de ODTÜ'de yazılan amatör tiyatro ta-
rihinin en parlak gösterisini Bülent
Acar'ın yönettiği "Godot'yu Bekler-
ken"le oluşturdu. Yoğun, kılı kırk ya-
ran bir metin çalışması ve aylarca sü-
ren zorlu bir sahne çalışmasının sonu-
cunda ortaya çıkan yapımda Türki-
ye'de ilk kez "harekedT bir "Godot"
yorumu sunuluyor. Tıpkı Beckett'in
öngördüğü gibi trajik bir fars... Oyu-
nun çeşitli çevirmenlerinin ürünlerinin
bir arada kotanlarak oluşturulan metin-
de olağanüstü bir tiyatro Türkçesi yan-
sıyor.
tnsanın anlamsız tutsakhğı
Dört oyun kişisi -yine Beckett'in ön-
gördüğü gibi gösteri oyunculan (sirk,
müzikhol) kımliği içinde-insanoğlunun
yeryüzündeki anlamsız tutsaklığını,
düşünsel ve dürrüsel yaklaşımlannı,
Godot'yu beklerken oynadığı oyunlan,
insanın sonsuz gece-gündüz döngüsü
içinde, amansız bir çaresizlikle sürdür-
düğü iç yaşantıyı hızlı bir güldürü kur-
gusu ıçinde yoğunlaştırarak yansıtıyor.
Müthiş bir doğallıkla yoğun bir teat-
ralliğin iç içe geçtiği çok parlak bir yo-
rum...
iki saati aşan yapırru coşkuyla izler-
ken bir yandan Beckett'in insanoğlu
bağlamında dile getirdiği acıyı soluk
soluğa yaşıyor. bir yandan da son dere-
ce devingen, ustaca (Bülent Acar bir
"usta" artık) kotanlmış bir tiyatro ola-
yının paylaşıcısı oluyorsunuz. Türki-
ye'de "Godofnun en önemli yorumla-
rını sunan Muhsin Ertuğrul ve Asaf
Çiyütepe'yi düşündüm hep, oyunu iz-
lerken. Acar'm çalışması belki de biraz
şaşırtırdı onları. Yine de büyük bir
övünç duyacaklardı kuşkum yoİc...
ODTÜ Oyunculan'nın "Hizmetçi-
ler" ve "Godot'yu Beklerken" yapım-
lannı izlemek isteyen Istanbullu tiyat-
roseverler içtn tek olanak Istanbul Şe-
hir Tiyatrolan'mn düzenledıği Gençlik
Günleri...
Her iki oyun da bugün Gençlik Gün-
leri programı içinde Istanbul'da sergi-
leniyor. Tüm yaşlardan tiyatro tutkun-
lan. ODTÜ Şenliği'nden cömertçe bir
pay almak için görün bu oyunlan...
Marc Chagall'ın 1907-1922 arasındaki Rusya yıllanna ait yapıtlan Paris Modern Sanatlar Müzesi'nde sergileniyor
'Bütün yaşamım tablolarunda saldı9
Kültür Servisi- Paris Modern Sanatlar
Müzesi"nde ünlü ressam Marc Cha-
gallın 1907-1922 arasındaki "Rusyayıj-
lan'"na ait yapıtlannı bir araya geriren bir
sergi düzenlendi. Sanatçının doğduğu
kent olan Vitebsk ile Paris arasında gi-
dip geldiği bu on beş yılı kapsayan ser-
gi. 17 eylüle kadar sürecek.
1887 > ılında doğan Chagall, çocuklu-
ğunda evlerinın çatısına çıkıp, kendisıne
yaşamı bo\xınca esin kaynağı olacak Vi-
tebsk"e: 'hüzünlüvesevinçlikentine'ba-
kardı 1931 yılında yayımlanan "Haj*-
ûm" adlı anı kıtabında "Sen olmasaydın
sanatçı olamazdırrT diye seslenecekti
Vıtebsk'e. 1917"de ise orada bir sanat
okulu kurdu.
O günlenn her tarafında kilise çanlan
duyulan küçük, sevimlı Vitebsk'i, savaş-
tayakılıp yıkıldı. Bütün kiliselerbomba-
landı. Yeni kurulan Vitebsk'in ise her-
hangi bir kentten farkı yoktu.
Chagall, 1922'de bir daha dönmemek
üzere aynldı Vitebsk'ten. 1973'te Mos-
kova'da sergi açtığında da doğduğu yer-
leri ziyaret etmeyi reddetti. "Düşlerimi
yıkmak için fazla yaşlnim" diyerek.
Vitebsk'te Jehuda Ptnn'in resim oku-
luna gitmişti sanatçı. Daha sonra da Pe-
tersburg'da Zvanseva Okulu'na. Resim-
lennde şatafath renklerkullanıyor. Yahu-
di halk efsanelennden. özellikle de Eski
Ahit'ten alınma fantastık öğeler kullanı-
yordu. Kendine ait bir resim dünyası kur-
mak içın var olan p>ek çok şeyden uzak-
laşmıştı. Pans'tekı sergide de yer alan
"N'importe ou, hors du monde" (Dönya-
nın dışında herhangi bir yer) adlı tablo-
sunun adı da bunu açıklıyor.
Tablodaki figürün yüzünün yansı boy-
nuna yapışık. diğer yansı ise havada uçu-
yor. Chagall'in pek çok resminde bu tür
kafası bedeninden ayn, yukanlarda ge-
zinen figürlere, ya da gözleri asağıda,
ağzı yukanda yüzlere rastlamak müm-
kün.
Sanatçının Paris'teki ilk sergileri, iz-
lenimcilik sonrası sanata ait düşüncele-
rin büyük ölçüde farkında olduğunu gös-
teriyordu. 1910 yılında Paris'e taşınma-
sından kısa bir süre sonra Kübizm'den et-
kilenmeye başladı. Chagall, sürekli ken-
di portresini, üstelik de öyle garip bir bi-
çimde yapıyordu kı sanki gerçeküstücü-
lüğün habercisiydi.
Chagall'in vapıtlannda şiddete yer
yoktu. Savaşın çıkması yüzünden Vi-
tebsk'te kaldığında, yaralı askerlerin ve
endişeli eşlerinin resimlerini yapıyordu.
1914 yılında başlayan savaş 'büyük bir
serüven' olarak algılanmıştı. Ancak Cha-
gall, yaklaşmakta olan kıyımın işaretle-
rini taşıyan yaşlı bir Rus gazete satıcısı
resmi yaptı. Savaş vüzünden birkaç yıl
Paris'e dönemese de. kendı ülkesinde
ürermeyi sürdürdü. Pans'teki sergi sa-
natçının bu dönemde en ıyi yapıtlannı
verdiğini gösteriyor.
Çok çeşitli değişik alanlarda yapıtlar
ortaya koyuyordu: kitap resimlemesin-
den (Gogol'ün "Ölü Canlar"ı. La Fon-
taine'ın masallan, Binbirgece), bale de-
korlanna, seramiğe. duvarhalılanna. vit-
raya (Ay Platosu Kiliesi. Metz Katedra-
li, Kudüs'te Adassa Sinagogu) kadar...
Bir süre de Moskova'daki Yahudi tiyat-
rosunun dekorlannı gerçekleştirdi. Cha-
gall, bu dekorlann Rusya 'daki kanşıklık-
lar sırasında yok olmasından çok kork-
tuğunu söylüyordu: "Kendunden çokşey
katarak yaprığım o dekorlann sonsuza
dek ortadan kalktıgını düşünmek beni
üzüyordu. Ama, bu beni dört elte işime sa-
nlmaktan alıkovmadı. O dekorlann ar-
kasında genç bir Chagall'in bana alaycı
ala> cı gülümseyip sorular sorduğunu gö-
rür gibi oluyordum."
Chagall'in yaşamı sürekli ülkeler ara-
sında yolculuİdarlageçti. ABD'ye sığın-
dığı savaş yıllannın ardından ilk kansı
Bella'yı aniden yitirince Fransa'da bir
yerde duramadı, sürekli şehirdeğiştirdi.
1950'de Vence'de "LaCoffine" adlı eski
bir bina satın aldı. Buradan da 60Tı yıl-
larda kentleşmeden rahatsız olarak ta-
şındı. Öte yandan. oturduğu yola "Hen-
ri Matisse Caddesi" adının verilmesin-
den hoşlanmayıp oradan aynldığı da söy-
leniyor.
Chagall ve ikinci kansı Vava, Saint-
Paul-de-Vence'de ünlü konuklara alışık
bir insan topluluğuyla karşılaştılar. Sa-
natçılar sık sık gelip gidiyorlardı buraya,
özellikle de PaHo Picassonun varlığı
Chagall'i pek de memnun etmiyordu. tki
'dev' karşılaşmamak için ellerinden ge-
leni yaptyorlardı. Zaten ikisinin dünya-
sının uzlaşması olanaksız görünüyordu.
"Pans'te Pfcasso Müzesi gibi bir Cha-
gall Müzesi kurulması için eumden gek-
ni vapöm. O dönemde François Leotard
Kültür Bakaru, Edouard Balladur Mali-
ye Bakaru, Jacques Chırac da başbakan-
dı. Gözümüze Marais'de bir otel kestir-
miştik. Sonra ikridara sol geldi ve her şey
kaklı" diyor Nice'deki Chagall Müze-
si'nin yöneticisi Sylvie Forestier ve po-
pülaritesinın ressamın entellektüel çev-
relerce kabulünü engellediğini düşünü-
Paris Modern
Sanatlar
Müzesi'nde
düzerüenen ve
Chagall'in Rusya
MİIannaah*
vapırlannı içeren
sergide yer alan
resimlerden biri
de 'Yedi
Parmakh
Otoportre'
(solda). Günlük
yaşamdan
sahneleri
olağanüstü bir
havada
resimlerine
aktaran
sanatçının bu
özelliğini gösteren
bir başka yaprtı
•Şarap Kadehti
ÇiftPortre'
(vanda).
yor: "Aşktan söz etmeye cesaret eden bir
ressam, kabul edilir gibi değJL*1
Bu yaz, 1 temmuzdan itibaren Cha-
gall "in bale ile ilgili yapıtlannı ortaya çı-
karan bir sergi açılacak. Özellikle
1942'de Meksika'da sahnelenen "Ale-
ko"nun maketleri ve orijinal kostümleri
izleyicilere sunulacak. Ote yandan, res-
samı Vence'de sık sık ziyaret eden And-
re Verdet de ona ait anılannı yazacak.
Chagall. "Kendimdenveresmimden faz-
la söz etmeyi sevmiyorum" diyordu, "tn-
sanlann beni tablolanmuı içinde bulma-
suıı. tanımasını tercih ediyorum, çünkü
onlarla kendimi tamamen ifade ettiğimi
saruyonım. Bütün yaşamun onlarda sak-
h ve bu yaşam pek çok acryia dolu."
S İ N E M A R E H B E R İ . . . S İ N E M A R E H B E R İ . . . S İ N E M A R E H B E R İ . . .
- thtiras Rüzgarlan yön: Edward Zwick
(B. Emek 293 84 39,'Ş. Kent241 62 03,
E. Akmerkez 262 05 05.E. Parlıament C.C.
263 18 38. M. Mövenpick 285 06 95. B. 74
572 04 44, A. Prestıge 560 72 66. Ç. Şafak
516 26 60. K. Kadıköy 337 74 00, A. Ca-
pitol 310 06 16, F. Pyramid 348 01 50, E.
Apollon362 51 00)
- North/ yön: Rob Reıner
(Ş. Site 247 69 47. K. Reks 336 01 12.
Ç. $afak 516 26 60. B Lale 249 25 24, A.
G. Prestige 560 72 66, B. Incırli 572 64 39)
- Sevginin Gücü/ Leon / yön: Luc Bes-
son
(A. Capıtol 310 06 16. O. Gazi 247 96
65. K. Süreyya 336 06 82, E. Akmerkez
282 05 05, N. AFM 230 94 37, B. Fitaş 249
01 66, M. Mövenpick 285 06 95)
- Gizfi Gerçek' yön: Arne Glımcher
(E. Apollon 362 51 00, B. Avşar 583 14
97. A. Capitol 310 06 16, Ş. Kent 241 62
03, E. Parlıament 257 78 20, M. Möven-
pick 285 06 95, P. Oscar 390 09 69, B. Fi-
taş 249 01 66, K. Ocak 336 37 71, Avcılar
Standart695 36 45)
- Elm Sokagı'nda Son Kabus (B. Fitas 49
01 66, H.As 247 63 15, M. Mövenpick 285
06 95, K. Moda 337 01 28, E. Akmerkez
282 05 05, A. Capitol 310 06 16)
- Kika ' yön: Pedro Almodovar
(B. Pera251 32 40)
- Ucuz Roman / yön: Quentin Tarantino
(H. As 247 63 15. B. Lale 249 25 24, B.
Avşar 583 14 97, K. Hakan 337 96 37)
- Nikha / yön: Luc Besson
(B. Alkazar245 73 83)
- Farinelli / yön: Gerard Corbiau
(B. Karya 542 11 72, E. Apollon 362 52
00, K. Bahanye414 35 05)
- ForrestGump/ yön: Robert Zemeckis
( B. Atlas 252 85 76, K. As 336 00 50,
B. Renk 572 18 63, K. Stad 521 04 08. A.
Capitol 310 06 16, Silivri Belediye 727 87
10)
- Yddcdara Geçit / yön: Roland Emme-
rich (Üsküdar Odeon)
-AslanKral
(H. As 247 63 15, K. As 336 00 50, A.
Yıldız 589 61 39. B. Avşar 583 14 97, H.
As247 63 15. K. Kartal 389 06 16, P Gü-
ney 354 13 88, K. Özlem 529 93 28, Mal-
tepeCep352 47 12, K. Feza631 16 08)
- Paraât
(B. Alkazar245 73 83)
-Hızluzağı
(Ş. Site 247 69 47)
- Son Savaş yön: Steven E. deSouza
( Ç. Şafak 516 26 60, A. Yıldız 589 61
39, B. Avşar 583 14 97, Ü. Odeon 310 98
69, B. Lale 249 25 24, T. Sur 523 67 12, K.
Ocak 336 37 71. Avcılar Standart 695 36
45, Ş. Novabaran 240 35 58)
- Yankee Zulu
(B. Incırlı 572 64 39, Ş. Site 247 69 47,
Ç. Şafak 516 26 60)
- O Şimdi Asker / yön: Daniel Petrie
(A. Capitol 310 06 16, B. tncirli 572 64
39, K. Moda 337 01 28, E. Akmerkez 282
05 05. N. AFM 224 05 05, B. Fitas 249 93
61)
KOŞEBENT
ENİS BATUR
Sınırötesi
Salı günü, Uluslararası Montale Merkezi'nin çağn-
lisı olarak gittiğim Roma'da "Modern Şiirde Gece"
başlıklı bir konferans verdim. Bayram tatilinde, kon-
ferans metninin ana hatlannı izleyerek, aynı başlık al-
tında Türkçe bir versiyon hazırlamak istiyorum.
Montale Merkezi'nde geçen yıl da bir konuşma
yapmıştım. Kimilerinin sandığı gibi, 'yaşayan en bü-
yük Türk şairi' olarak Italyan okuruna şişirilerek su-
nulduğum için çağnldığımı düşünmüyorum. Beni ça-
ğırmalannın nedeni, son üç yılda üç şiir kitabımın Ital-
yancaya çevrilmiş olması. Kitaplanmdan birinin arka
kapağında 'Günümüz Türk şiirinin önde gelen isim-
leriarasında' yer aldığımın yazdığı doğru. Iyi de, hiç-
bir kitabın arka kapağında 'günümüzün sıradan şa-
irierinden biri' yazmaz zaten: Ne Italya'da ne de Tür-
kiye'de. Böyte düşünen bir çevirmen o şairi çevirmez,
böyle düşünen biryayıncı o şairin kitabını basmaz.
Italya'da yaptığım konuşma ve söyleşilerde.Türk
şiirinin güçlü temsilcilerinden söz ediyorum. Italyan
edebiyat çevreleri merak ediyortar kaldı ki: Ne tür şa-
irier, şiiranlayışlan olduğunu. Birtek Nâzım Hikmefi
tanıyoriar, onlara Melih Cevdet ve Oktay Rrfat'tan,
Can Yücel ve Küçük Iskender'den söz ettiğimde
hayrflanıyorlar, bu şairlerin yaprtlanna ulaşamadıkla-
n için.
Bir tek şairin yaprtının çevTİImesi çoğu zaman öz-
nel seçimlere, rastlantılara, şansa bağlıdır Benim
Italya serüvenimde üç etmen de rol oynamıştır. Bir-
kaç şairin çevrilmesi organizasyon, yatınm, politika
gerektirir. Fransa'da örneğin, Italyan şiirini Italyan
Kültür Bakanlığı ve bazı kuruluşlar destekledi. Aynı
gelişme Japon edebiyatı için de yaşandı, gözlemlen-
di.
Montale Merkezi, kimi tanıyorsa onu çağınyor, eş-
yanın mantığı bu. önümüzdeki salı günü, aynı bağ-
lamda Yves Bonnefoy konuşacak. Merkez yöneti-
cisi, Bonnefoy'nın pek çok kıtabının Italyancaya çev-
rilmiş olduğunu aktardı. Günümüz Fransız şiirinin
başka önemli temsilcileri de var, onlar henüz çevrilip
yayımlanmamışlar.
Tanınmanın tek ölçüsü var demek ki: Metinlerin, ki-
taplann çevrilmesi. Şiir gibi ticari şansı az olan bir ya-
zın türünün desteğe gereksinmesi vardır. Türk ede-
biyatının her yazannın dış desteğe gereksinmesi var-
dır aslında. Kültür Bakanlığı'nın, çeşitli kültür kuruluş-
lannın, kurumlannın çevirmenlere, yabancı yayınev-
lerine fon ayırmaları durumunda iş rastlantı ve şans
etmenlerinin ötesine geçebilir ancak.
Daha önce de değindiğimi anımsıyorum: Bir ya-
bancı dilde yayımlanmak, başka yabancı dillere çev-
rilip yayımlanmak konusunda da etkili oluyor. Az ta-
nınan bir ülke edebiyatı, hiç tanınmayan bir yazar için
doğal bir referans sistemi bu: Vıze alırken bile böyle
değil mi durum?
Yabancı dillere çevrilmek, tanınma sınırlannı ge-
nişletmek bağlayıcı bir önem mi taşıyor şair için, ya-
zar için? Bunun, öyle sanıyorum ki, yabana atılma-
ması gereken getirileri oluyor. Işin 'manevi' cephesi
var bir kere: Yazdıklannın başka bir dilde başka bir
hayat hakkı kazanması, farklı bir okuria karşılaşma-
sı açıkçası güzel bir duygu yaratıyor insanda. Duy-
gudan da fazlası: önce dünyanın düşündüğünüz ka-
dar dar olmadığıni, sonra da sizin bu umman kitap
evreninde bir kum tanesi olduğunuzu algılamanız du-
ruşunuzu etkiliyor.
Ülke şiiri, edebiyatı bağlamında farklı açılımlarsöz
konusu. Bir kültür ortamını el-kol hareketleriyle tarif
edemezsiniz. Çeşitli yabancı dillerde Necatigil'in,
Tanpınar'ın, Oğuz Atay'ın, Hulki Aktunç'un, Ce-
mal Süreya'nın, Nermi Uygur'un, Salâh Birsel'in,
Füruzan'ın, Ece Ayhan'ın ve başkalannın kitaplan-
nın yan yana geldiğini düşünün bir de: Edebiyatımı-
zın hangi çoğulluktan oluştuğunun kavranması, dün-
yamızın anlaşılıriığının hangi katsayılarda kolaylaşa-
cağını da gösterecektir. O zaman Cihat Burak ya da
Adnan Vannca'nın resimlerinin dünya müzelerinde
sergilenmesi, Necil Kâzım ya da Usmanbaş'ın bes-
telerinin seslendirilip kayda alınması, Metin Erksan
ya da Nesli Çölgeçen'in fılimlerinin sürekli dolaşım-
da kalması da gündeme gelebılecektir.
Kimbilir, belki o zaman, Türkiye, Isviçre'yi yendiğin-
de daha sakin bir gece geçirebilir, ertesi sabahın
manşetlerinde 'ne kadar büyük' olduğumuzu okuyup
kahrolmayız, diyorum.
En güçlü sınırötesi operasyon kültür kanalıyla ya-
pılamaz mı?
hetjşim Krtabevi'nde 'Yazar
Haftalarr sürüyor
• ANKARA (A-A) - tletişim Kitabevi'nin okurlann
sevdikleri yazar ve şairlerin kitaplanna daha ucuzsa
sahip olabilmelerini sağlamak amacıyla başlaftığı
"Yazar Haftalan" sürüyor. Mayıs ayı içinde
kitapseverler Gustave Flaubert, Balzac ve Victor
Hugo'nun eserlerini yüzde 20 indirimli olarak
alabilecekler. îletişim Kitabevi yetkililerinden edinilen
bilgiye göre, 9-15 mayıs tarihleri arasında Fransız
romancı "Gustave Flaubert Haftası", 16-22 mayıs
tarihleri arasında "Balzac Haftası", 23- 31 mayıs
tarihleri arasında "Victor Hugo Haftası" düzenlenecek.
11. GENÇLİK GÜNLERİ
BUGÜN:
HARBİYE MUHSİN ERTUĞRUL: 12.00 Film
"Modern Zmanlar" Yönetmen: Charlie Chapttn
15.00 Söyleşi "Gençük-Scvgi'' Suna Tanaltay-
Erdoğan Tanaltay
18.00 Dia Gösterisi Ismail Tütûn
19.00 Oyun "Hizmetçfler" ODTÜ Oyunculan
21.00 Oyun Godot'yu Beklerken" ODTÜ Oyunculan
KADIKÖY HALDUN TANER: 15.00 Söyleşi
"Leman Dergisi Söyleşi Yorgunlan" Cezmi Ersöz,
Tuncay Akgün, Mehmet Çağçağ
19.00 Oyun "Kül Altındaki Kor" IÜ Işletme Fakültesi
ÜSKÜDAR \fUSAHİPZADE CELAL: 19.00'
Oyun "Kahraman Bakkal Süpermarkete Karsı" Doğu
Akdeniz Üniversitesi
FATİH REŞAT NURİ: 19.00/ Oyun "Yolumuzun
Başı Nerede" Genç Anadolu Topluluğu
YARIN: HARBİYE MUHSİN ERTUĞRUL: 12.00
Film "La Grande IUusion" Yönetmen: Jean Renoir
15.00 Söyleşi "Fatih Altajt Ue Teke Tek"
18.00 Dia Gösterisi Esin Uysal
19.00 Konser tstanbul Oda Korosu
KADIKÖY HALDUN TANER: 15.00 Konser Reha
Özkuş Gitar Üçlüsü
19.00 0>aınu
Mavi"
ÜSKÜDAR MUSAHİPZADE CELAL: 19.00/
Oyun "Klasik Esintiler" Tiyatro Mayıs
FATİH REŞAT NURİ: 15 00 Konser Alü Nokta
Körler Derneği Çoksesli Oda Korosu, Selim-Kerim
Aranok İkilisi
19.00/ Oyun "Ishak" Yeni Yüksektepe Kültür Derneği
Donkişot Tiyatro Grubu