04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19MAY1S1995CUMA 12 DİZtYAZI Reçeteçok,amailaçyoktstanbul"un sorunlan bü- yüdükçe, çözüm önerileri çeşıtlı kesimlerde tartışıla- rak gündemden inmiyor. Her Başbakan, göreve gelişinde îstanbul'a neşter vurmayı vaat ediyor. An- cak kangren olmuş sorun- lar karşısında çaresiz kalı- yor. Mecliste kimbilir kaç kez tstanbul sorunlan için komisyon oluşturuldu? Bunlann sayısmı artık ha- tırlayan bile yok. Valiler, raporlar hazırlar- lar. Ankara'ya gönderirler. TÜSlAD'ı, TMMOB, Mi- marlar Odalan kamuoyuna çözüm önerirler. Her seçimde, belediye başkan adaylan. tstanbul'u nasıl kurtaracaklannı anla- tır dururlar... Ama her şe- yin başı paradır, at atabildi- ğin kadar... "İstanbul nasıl kurtulur" sorusuna yanıt aramak için eski SHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Mu- rat Karayalçm'la konuştuk. Çünkü. o bir kent mühendi- si sayılabilir. 'Kent vergisi' önerisl Karayalçın. hükümette görevde bulunduğu sırada 'kent vergisi' önerisini sü- rekli gündeme getirdi. Yüksek Planlama Kuru- lu'nda da tartışılan projeye göre başta Istanbul olmak üzere büyük kentlere göçün önlenmesi için kent mer- kezlerinde belediye meclis- lerince belli bir oranda artış yapılabilecekti. Bu oran. her ilin durumuna göre de- ğişik olabilecekti. Karayal- çın'a göre büyük kentlerde yaşamanın bir bedeli olma- lıydı. Bu bedel mal ve hiz- met alımlannm kırsal yöre- lere oranla daha pahalı ol- masıydı. Ancak bu yolla göçe dur denebilecek hem de yerel yönetimlere önem- li oranda maddi kaynak sağlanacaktı. Elde edilecek gelirin bir bölümü de geri kalmış yörelerin yerel yö- netimlerine kaynak olarak aktanlacaktı. tnsanlara "Büyük kentiere getaıeyin" demenin mümkün olmadığım. her şey- den önce anayasanın buna engel oluş- turdugunu anımsatan Karayalçın, vergi reformuyla göçün büyük ölçüde önle- nebileceğini savunuyordu. TÜSİAD ise 1992 yılında hazırladığı bir raporla "tstanbuî'u ancak özerkU- ğin kurtarabileceğini''savunuyordu. Ye- nıden yapılanma öneren TÜStAD, kır- sal bölgelerde seçilmiş vali ve özerk il yönetim kurullan, kentsel bölgelerde ıse merkezi hükümetin görevlenni de üstlenmiş belediyelerin yetkıli kılınma- sı gerektiğini belirtiyordu. Rapora göre yerel yönetimler, merkezi hükümetçe ancak icraatlannın hukuka uygunluğu açısından denetlenmeliydi. Hiyerarşi de ancak yerel yönetim organlarının kendi arasmda gerçekleşmeliydi. Pemirel devrede Istanbul'un artan sorunlan karşısın- da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de devreye girdi. Demirel, geçen yılın son aylannda 30 maddelik bir talimat- name hazırlayarak hükümetten Istan- bul'u 2000'li yıllara taşıyacak "makro plan"m derhal devreye girmesini iste- di. Demirerin ilgili bakanlıklara ulaşrı- nlan tstanbul'la ilgili direktiflerinden bazılan şunlar - 10 milyon nüfusa erişen lstan- bul'un en güvenilir şehir olma özelligi devam ettirilmeli, ilçe sayısı idari ihti- yaçlara göre arttınlarak devletin etkin- liği sağlamnalıdır. - lstanbul halkının evine ve işine ra- • Istanbul'un büyüyen sorunlan yıllardan beri tartışılıyor. Her seçimde belediye başkan adaylan kenti nasıl kurtaracaklannı anlatıyor. Her Başbakan, göreve gelişinde îstanbul'a neşter vurmayı vaat ediyor. Ancak kangren olmuş sorunlara bugüne dek bir çözüm bulunmuş değil. • Murat Karayalçın, hükümette görevde bulunduğu sırada 'kent vergisi' önerisini sürekli gündeme getirdi. Karayalçın'a göre büyük kentlerde yaşamanın bir bedeli olmalıydı. Ancak bu yolla göçe dur denebilecek hem de yerel yönetimlere önemli oranda maddi kaynak sağlanacaktı. Istanbul'un sorunlanm saptamak ve insanlann uygar bir düzen içinde yaşamasını sağlamak amacıyla 1993 yılı Ocak ayın- da kurulan Meclis Araştırma Komisyonu raporuna göre yeşil alan oranı Londra'da yüzde 60, Berlin'de yüzde 20 düzey- lerindeyken Istanbul'da bu oran yüzde 2'nin bile altanda kalıyor. hat gidebilmelerini temin etmek için gerekli altyapı geliştirilmeli. Mevcut Trafik Yasası ile Büyükşehir Belediye Yasası gözden geçirilerek etkin trafik kontrol mekanızması kurulmalıdır. - Atatürk Havalimanı'run kapasitesi- nin arttınlması için gerekli yatınmlar süratle başlamalıdır. - Istanbul'un Anadolu yakasında ye- ni bir havaalanı yapımı programlanma- lıdır. - Atatürk Havalimanı'nın bitişiğinde ele alınan Dünya Ticaret Merkezi ta- - Tekirdağ limanı büyütülerek etra- fında serbest bir bölge oluşrurulmalı- dır. - Mevcut su miktan, yeraltı sulan ve Isrranca'dan getirilecek sularla takviye edilmelidir. - Kalitesiz kömür kullanımı önlen- meli, dogalgaz kullanımı yaygınlaştı- nlmalıdır. - Yeni kongre sarayı ve otel projeleri ile bunlara ilişkin alt yapı projeleri ta- mamlanmalıdır. tstanbul'un sorunlanm saptamak ve Komisyon raporunda, Istanbul'da ke- sinlikle imar afFı getirilmemesi, gece- kondu ve kaçak inşaat yapılmaması, bunlann önlenmesi için hapis de dahil olmak üzere ağır cezalar getirilmesi teklifleri yer aldı. Komisyonun raporu- na göre yeşil saha oranı Londra'da yüz- de 60, Berlin'de yüzde 20 düzeylerin- deyken İstanbul'da bu oran yüzde 2'nın bile altında kalıyordu. 1992 yılında lstanbul'da 12 bin ka- çak gecekondu saptandığı ve bunlann 500'ünün yıkıldığı belirtilirken bugün İstanbul'da yaşayanlann doğum yerlerine göre sıralamasında ilk beş il ve sayısal büyüklükleri Kaynak: DİE 1950 Kastamonu 31.509 Rize 24.183 Trabzon 20.144 Bursa 18.241 Erzincan 18.069 1980 Sıvas 206.820 Kastamonu 156.931 Giresun 134.903 Trabzon 106.289 Erzincan 106.244 1985 Sıvas 253.817 Kastamonu 189.452 Giresun 169.650 Kars 153.216 Trabzon 129.323 1990 Sıvas 317.081 Kastamonu 222.335 Kars 214.065 Giresun 210.528 Trabzon 175.616 •TÜSİAD 1992 yılında hazırladığı bir raporla "Istanbul'u ancak özerkliğin kurtarabileceğini" savunarak yeniden yapılanma önerdi. Cumhurbaşkanı Demirel de 1994'ün son aylarında 30 maddelik bir talimatname hazırlayarak hükümetten, Istanbul'u 2000'li yıllara taşıyacak "makro plan"ın derhal devreye sokulmasını istedi. mamlanmalıdır. - Olimpiyat 2004 oyunlannın istan- bul'da olması için yeni bir kampanya başlatılmahdır. - Istanbul'un doğu-batı karayolu bağlantısı için üçüncü boğaz geçişi ve çevre yollan şimdiden süratle projelen- dirilmelidir. insanlann uygar bir düzen içinde yaşa- masını sağlamak amacıyla 1993 yılı Ocak ayında Meclis Araştırma Komis- yonu kuruldu. DYP Samsun Milletve- kili Ali Eser'in başkanlığını yaptığı ko- misyon, 1.5 yıllık bir araştırmadan sonra çakşmalannı tamamladı ve rapo- runu Meclis'e sundu. gecekondu sayısınm 280 bine ulaştığı ve lstanbul nüfusunun yüzde 62.5"inin gecekonduda yaşadığı ifade edildi. Buna karşı raporda "imar uzmanlık mahkemeleri" ve "imar polisi"nin ku- rulması ve bu tür suçlarda suçüstü mahkemelerine göre kovuşturma yapıl- ması, davalarda "ihtiyati tedbir" uygu- lamasmın kaldınlması yö- nünde yasal düzenleme ya- pılması talep edildi. Rapor- da ayrıca, Boğaziçi İmar Kanunu'nun tam korumayı sağlayacak şekilde değişri- rilmesi, yeni bir Boğaziçi imar zabıtasımn kurulması, ön görünüm bölgesinde bu- lunan özel arazilerin takas yoluyla kamulaştınlması is- tenirken Adalar için de tam korumayı sağlayacak yasal düzenleme yapılması ge- rektiği vurgulandı. Bütün bu araştırmalara ve raporlara karşın seçim dönemlerinde siyasi otori- tenin devreden çıkması ve "gecekondu affi"nı günde- me getirmesi şehirdeki ka- çak yapılaşmaya hız kattı. Başbakan Tansu Çiller'in geçen seçimlerde verdiği söz uyannca, sayısı unutu- lan bir af yasalanna bir ye- nisi daha eklenmek ısteni- yor. Bu tasanya göre Hazi- ne arazileri üzerindeki ge- cekondular, bedeli peşin ya da taksitle ödenmek üzere sahiplerine verilecek. Bu af bir cinayet değıl mi? Mafyaya yeni bir rant sağlamayacak mı? 1994 yerel seçimlerinde yapılan kaçak binaların yalnızca 750'si saptandı. Boğaziçi tmar Müdürlüğü yetkilileriyse, kaçak yapıla- rın tamamının tespitinin zor olduğunu belirterek 1984-1994 yıllan arasında Boğaz'da öngörünüm ala- nında yapılan kaçak inşaat sayısını 15 bin olarak açık- ladılar. Kaçak yapılaşma İstan- bul'da oldukça fazlayken dar gelirli vatandaşlara ko- nut yapmakla yükümlü Emlak Bankası ve şehirci- lıkten sorumlu Devlet Ba- kanlığı ne yapıyor diye ba- kıldığında da ortaya çarpıcı bir başka gerçek çıkıyor. Emlak Bankası'nın görevi ne? Nurettin Sözen'e göre ilk defa DYP-SHP koalisyon hükümetı döneminde konut sorununun görüldüğü işa- retleri ortaya çıktı. Işte Sö- zen'in anlattıklan: "Koalisyon, bir devlet bakanlığının kent ve konut bakanlığı olması kararını aldı. Bu, devletin ilk defa 'Ben bu mese- leyi gördüm, bu meseleyle uğraşacak bir birim oluşrurdum' demesi anlamına geliyor. Ve çok küçük bir sebeple, utaıu- lacak bir sebeple ild bakanlığın hem de aynı partinin ild bakanı arasında tller Bankası'nın verilmesini çözemedikleri için iiç yıldır bu bakanlık kurulamadı. Koalisyon protokolünde yer alryor, ama iiç yıldan beri bu bakanlık fiili görev yapmıyor." Ya Emlak Bankası? Söylenceye göre Emlak Bankası, Ataköy ko'nutlannı Demokrat Partili parlamenterler için kurmuş. 1960 ihtilali olmasaymış bu- gün Ataköy'de DP'liler oturacakmış. Söylence bu, ama işin gerçeği de pek farklı değil. Sözü yine Sözen'e vere- lim: "Konut ihtiyacı olanlar için ev yap- makla yükümlü Emlak Bankasu Bah- çeşehir'de duUeks yapıyor. Bunlan 10 milyara, 20 mihara satıyoriar. Yaıulnu- yorsam Tekirdag'a doğru giderken yaz- lık yapıyorlar. Korkunç bir şey. Emlak Bankası, yazhk yapan yap-işietçüer gi- bi. Vllla yapryor. Olmaz böyle bir şey. tsmi üzerinde Emlak BankasL Tek ne- deni, konut yapmaktır ve kentleşmeden dola>ı konut yapmaktır. Yeni ailelere, genç ailelere, fakir ailelere ve göçle ge- lenlere ev yapmaktır. Ama hayır, dub- leks yapıyor." Yarın: lstanbul için model arayışları Çiller, Refah Partisrııi ııasıl iktidara getirecek? ATtLLAÖZTÜRK Ulnslamrası tlişfdler ve Kamu Yönetim Uzmanı -1- Başbakan Çiller'in ABD'ye son iki gidişte "Ben gidersem Refah gelir, onun için bana sahip çıkm", "Refah tek başına iktida- ra gelirse ordu müdahale eder" gibi sözler söylediği iddia edil- mektedir. Bu açıklama Türki- ye'de hayli tepki uyandırdı. RP, radikal sağda yer alan ve iktidara geldiğinde "Şeriat Dü- zeni"ni getireceğini belirten ve bunu "Adil Düzen"programı ile açıklayan bir partidir. RP'nin varlığı demokrasinın gereğidir. 1950'lerden itıbaren Türkı- ye'yi yöneten merkez sağdaki DP.AP, 12 Eylül askeri yöneti- mi, ANAP ve DYP (DYP-SHP ve DYP-CHP koalisyonu dahil olmak üzere) hükümetleri; dinci ve tarikatçı gruplann oylannı al- mak ve mevcut oy potansiyelini muhafaza etmek için laik devlet sisteminden taviz vermeyi de- ğişmeyen bir politıka haline ge- tirdiler. Çiller'in Başbakanlığı döne- minde ise dinci ve tarikatçı ör- gütlerle işbirliği genişletilerek tarikat liderleriyle başbakan ve bakan düzeyinde göriişmeler ya- pılarak ve ortak kararlar alına- rak sürdürülmektedir. Bu des- tek, dinci ve tarikatçı güçler ta- rafından bilinçli olarak kullanıl- mak suretiyle, şeriat düzeni iste- yen insanlann çoğalmasına, devlet yönetiminde köşe başlan- nı tutmalanna yol açmaktadır. Böylece laik devlet sistemini korumayla, yaşatmayla ve de- mokratık-hukuk devletinin ge- lişmesi ve yerleşmesi için gerek- sinim duyulan yasalann parla- mentodan çıkanlmasını, sağ partiler üzerinde etkıli olmak suretiyle engellemektedirler. 1994-95 öğretim yılı başlan- gıcında imam-hatip lisesi sayısı; 393'ü genel, 55"i Anadolu, 2'si süper ve 4'ü de çok programlı olmak üzere toplam 454'e yük- selmiştir. Öğrenci sayısı ise or- taokul bölümünde 302.547. lise- lerde 173.628 olmak üzere top- lam 476.175'tir. 1993-94 öğTe- tım döneminde resmen iki ımam-hatip lisesi açılmış görün- mesine rağmen, artan imam-ha- tip lisesi öğrenci sayısı 30.175 kişidir. Bu artış, diğer liselerde- ki arhşın çok üzerindedir. 12 yıl fiilen Başbakanlık ya- pan Süleyman Demirel zamanın- da toplam 372 imam-hatip lisesi açılmak suretiyle rekor kınlmış- tır. Tansu Çiller'in başbakanlığı döneminde ise 28'i Anadolu li- sesi, 4'ü çok programlı, 2'si ise süper olmak üzere toplam 65 imam-hatip lisesi birimi açıl- mıştır. Ayda açılan imam-hatip okul miktan ortalama 3'tür. 1993 yılında Diyanet lşleri Başkanlığı'na bağlı Kuran kursu sayısı 4557, okuyan öğrenci sa- yısı ise 400.000'dir. Dinci-tari- katçı vakıflarca açılan Kuran kursu sayısının 10 binin üzerin- de olduğu tahmin edilmekte, an- cak buralarda eğitilen kesin oğ- renci sayısı ise bilinmemektedir. Toplam din eğitimi gören insan sayısı (Imam-Hatip + Kuran kursu + ilahiyat fakülteleri) 1.500.000 civanndadır. Fakir çocuklar Din okullannda eğitilen öğ- rencilerin sosyal yapısı incelen- dığinde genellikle köy-kasaba kökenli fakir aile çocukları ol- duğu ve bunlann ancak yüzde 30-35'inin Diyanet lşleri Baş- kanlığı kadrolannda görev al- dıkları, geriye kalan yüzde 65'inin ise üniversitelerin çeşitlı fakültelerine gitmek istediği ve bunun büyük oranda gerçekleş- tiği bilinmektedir. Din eğitimi gören kişiler siyasi ideoloji açı- sından incelendığinde bu insan- lann kendisine din eğitimi ola- nağı sağlayan merkez sağ parti- ler (ANAP-DYP) yerine radikal sağ partileri, özellikle RP'yi ter- cih ettiklerini görmekteyiz. RP'nin yönetici ve militanlan- nın çoğunun imam-hatip ve Ku- ran kursu kökenli olması bir rastlanhdan ziyade bir gerçektir. Merkez sağ partiler ve özellikle Çiller, açtıkları imam-hatip okullan, Kuran kurslan ve Di- yanet lşleri Başkanlığı teşkılatı- nın RP'nin ideoloji okulu halin- de çalıştıklannın farkında mı- dır? Aynca, merkez sağ partilerin oy uğruna, imam-hatip okulu mezunlanna harp okullan hariç üniversitelerin bütün bölümleri- ne girme hakkı tanıması ve bu- radan mezun olanlann özellikle ANAP hükümetleri döneminde devletin çeşitlı kademelerinde görev almalan ve DYP-SHP ko- alisyonu döneminde de yerlerini korumalan: dinci-tarikatçı grup- lann devlet yönetiminde etkin rol almalarına ve gerici-dinci baskı politikalannın büyümesi- ne neden olmuştur. Deviet tarikatçı işgalinde Artık devlet kadrolarındaki Atatürkçü bürokratlann yerini; dinci-tankatçı vali, genel mü- dürler, daire başkanlan. emniyet müdürleri, doktor ve okul yöne- ticileri alrruş ve iktidarlar değiş- se dahı bunlar yerlerini koru- maktadırlar. Bugün bir genel de- ğerlendirme yapılırsa; MEB'lığı ve tçişleri BakanlıkJan yüzde 70 dincilerin, yüzde 25 ülkücülenn, Çevre Bakanlığı tarikatçılann, Sağlık Bakanlığı ülkücülerin, Tarım ve Orman bakanlıklan dincilerin kontrolünde bulun- maktadır. MEB teşkilatında li- beral görüşlü bir DYP'li bulmak dahi olası değildir. Diyanet lşle- ri Başkanlığı'nın merkez ve taş- ra teşkilatı ise laik devlet siste- mini yıkmaya çalışan ve RP için milıtan gibi çalışan kişilerle dol- durulmuştur. Parlamentoda DYP ve ANAP içerisinde yer alan 70 civannda dinci-tarikatçı parlamenter, tari- katlann istekleri doğrultusunda kendi gruplannı ve liderlerini etkileyerek anayasa değişikliği, demokratikleşme, Terörle Mü- cadele Yasası (TMY), adalet re- formu ve gümrük birliğine giriş için gerekli olan yasal mevzuat düzenlemesine karşı çıkmakta- ir. 1991 yılında kurulan DYP- SHP, DYP-CHP koalisyon pro- tokollerinde yer alan anayasa değişikliği, demokratikleşme programı. adalet reformu, Gü- neydoğu Anadolu ile ilgili sos- yal ve ekonomik program, me- mur sendikalannın kurulması, sosyal hayatla ilgili yasal düzen- leme ve seçim kanunu. DYP ve ANAP içindeki dinci-tarikatçı parlamenterlerin direnmesi so- nucu şimdiye kadar gerçekleşti- rilememiştir. Gümrük birliğine girişle ilgili oylamamn yapılma- sına 5-6 ay. genel seçimlere 1.5 yıldan kısa bir süre kalmış ol- masına karşm, bunlann gerçek- leştirilmesi için parlamentoda bir çaba da görülmemektedir. SÜRECEK ANKARA... ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Gecikmeden Gaziosmanpaşa'da görkemli bir işhanı, ikinci ka- tında Avrupa Birliği Temsılcisi Büyükelçi Michael Lake oturuyor, kocaman salonlar, güzel bir teras, önünde iki minare, arasında batan güneşin koyu pembeliği. Avrupa Günü'nü kutluyor konutlar, ya- bancı diplomatlar, her daldan Türkler, kimi politika- cılar, örneğin CHP'Iİ Murat Karayalçın, ANAP'lı Bülent Akarcalı, ANAP Genel Başkanı Mesut Yıl- maz, başka milletvekilleri de var ama bakanlar yok. Başkent partilerinde iç politika ağır basıyor uzun süredır. Salonlarda ve terasta dalgalanan ka- labalık da iç politikaya yönelik konuşmalar yapıyor. Avrupa ve Türkiye ilişkilerine dönük öyküler ve espriler gündeme geliyor. Şaşılası olaylar yaşanı- yor ilişkilerimizde. Acaba duydunuz mu, Fransa'ya gitmek için vize isteyen bir işadamı vergi kayıt nu- marasını bildirmek zorunda! Fransa bilmek istiyor, vergisini veriyor mu, vermiyor mu, nedeni vergi ko- nusunda Maliye Bakanlığı'na destek olmak değil elbet! Naylon şirket kurup işadamı kimliğiyle vize için başvuranları denetlemek istiyorlar! Oysa Avru- pa ülkelerinden ülkemize gelenler şoförlük ehliye- tiyle sınırdan geçebıliyor. Biz gümrük duvariannı aşmaya çalışırken, bizim sınırlar ne kolay aşılabili- yor! Inanılır gibi değil ama yaşayanlar anlatıyor. Teras söyleşileri ezan sesiyle kesildi birden. Kimi konuklar espri yaptı. Büyükelçi Michael Lake de ezan okuyor mu acaba, günde beş kez dinleyerek ezberlemiş olmalı, dıyorlar. Bence yanlış bir sanı. Büyükelçi Lake sessizliği seviyor, bu işhanına taşı- nırken günde beş kez ezan dinleyeceğini de dü- şünmemış anlaşılan. Yeni Zelandalı. gazeteci kö- kenli büyükelçinin Dışişlen Bakanlığımıza da baş- vurduğunu anlattı bir diplomat dostum. Bir büyü- kelçi olarak hayli cesur bir girişim, ama ezan sesini yavaşlatmaya kimin gücü yeter! Tatil köylerinde de aynı şey yaşanıyor yaz aylarında. Yükselticilerle çok uzaklara ulaşıyor ezanlar, kimi zaman da gö- bek havalarıyla karışarak ilginç bir müzik oluşturu- yor. Derken Sayın Cumhurbaşkanı'na yöneliyor te- ras söyleşileri. Neşe Karayalçın'ı tepkisi nedeniy- le kutlayanlar var, kadınlar da erkekler de. Olay hayli şaşırtıcı gerçekten, Cumhurbaşkanı, yanında Meclis Başkanı ve eşi de var, Varsak Belediye Başkanı ve iki eşine el öptürüyor. Devlet Bakanı Aysel Baykal bu konuda ne düşünüyor acaba? Kadın hakları, özgürlükleri yolunda bir savaşımla ters düşüyor bu tablo. Daha ne terslikler yaşıyoruz her gün! Kaç yaşıma geldim, nerdeyse gidiyorum, şaşır- maktan gerı kalmıyorum hâlâ! Şaşılası olaylar yaşıyoruz gerçekten. Cumhur- başkanlığı süs değil, diyor Sayın Demirel, doğru bir söz, ama Sayın Demirel'e, bu sözü söylemek değil, görevının süs olmadığını kanıtlamak daha çok yakışır değil mi? Kimi politikacıları dinlerken kulaklarından utanıyor insan, neler söylüyoriar bir- birlerine.. yetişen kuşakları, çocuklarımızı bu söz- lerle mi eğiteceğiz? Muhalefet liderinin sözleri ya da iktidar başının sözleri eş düzeyde çoğu kez, şık giysileri, Amerikan şapkaları olabilir ama, kimi ko- nularda şık değiller. eş düzeydeler.. örneğin zaman kavramında... ANAP başkanının hiçbır toplantıya zamanında geldiği görülmedi şimdiye dek. DYP li- deri de gecikmede rekor kırar her zaman. Istan- bul'un çağdaş borsa salonunun açarken çağın borsa rekorunu kırması da son örnek. Borsa beyin cerrahlığı türü bir olay, bir an gecikmeyi affetmiyor, ama başbakanın geç gelişi nedeniyle yarım gün geç açılarak bir dünya rekoru kınhyor ülkemizde. Kıran da ekonomi profesörü... Fizik profesörleri de tersine. Erdal Inönü her yerde zamanında yer alır. Dışişlen Bakanlığı'nda da saat gibi işliyor protokol görevleri^ Dışişlen ko-. nutu en kalabalık akşamı Büyükelçi Özdem San- berk ve eşine veda amacıyla düzenlenen resmi kabulde yaşadı sanırım. Dış kapıya kadar uzayan bir kuyruk oluşturdu konuklar. Toplumun her kesi- minden yüzlerce kişi, hava serin olunca teraslar da açılmadı, salonlara sığmadı, güçlükle soluk aldı. Kalabalıkta boşluklar da var elbet, yorumlar da yapılıyor, ama asıl yorumu zaman yapacak bence. Sayın Inönü olayların içinde mi, dışında mı karar veremiyor insan. Bir gün vereceğiz elbet. Zaman- lamayı iyi bilir Erdal Bey. Yazımı güzel şeyler yazarak bitirmek ıstiyorum ama kolay değil. Avrupa Günü'nde Fehmi lşıklar*ı gördüm. CHP kurultayına umutla bakıyor, iyi bir kadroyla iyi bir yol alınacağına inanıyor. Murat Ka- rayalçın da her zamanki gibi iyimser ve gülümser, dergiciliğe başlayarak kolları sıvıyor kurultaya doğ- ru, 3D yeniden yayımlanıyor. Dışişleri Konutu'nda da Onur Kumbaracıbaşı ve Hikmet Çetin ile ko- nuştum bir aralık. Ikisı de neşeli ve iyimser görü- nüyor. Kuşkusuz öyle görünmek zonjndalar. Politi- ka karamsarlığı affetmez değil mi? Gecikmeyi de. 19 Mayıs öncesinde bir başkent akşamında bu gerçeği daha derınden hissediyorum. Atatürk ve arkadaşlannın yollannda hiç geç kalmadıklarını dü- şünüyorum. Kesin karar veriyor, gecikmeden uy- guluyorlar. Ya sonrakiler, bugünküler, bizler görev- lerimizi gecikmeden yapıyor muyuz? Atatürk'ün önünde başımız dik mi eğik mi? Dikse daha çok dikilmek, eğikse dikleşmek gerekiyor gecikmeden. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDA.N SAĞA: 1/Aşın ölçüde tıt- reme ve çırpınma. 2/ Gece yapılan sınema ya da ti- yatro gösterısı... Islamlıktan önce Kâbe'de duran üç puttan bırı. 3/ Kıbns'ta bir kent. 4/ Maksat... Kü- çük erkek kardeş. 5/ Salatası ve ru- letiünlüdür... Ak- denız Bölge- sı'nde bir akarsu. 6/ Tılkı in- liğinde bir yaban hayvanı. 7/ Nevşehir'in bir ılçesi... Rüt- besiz asker. 8/ Sahip... Karı- şık renkli. 9/ Adana yöresin- de ünlü bir antik kent. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir limandaki gemı kala- balığı. 2/ Kenar süsü... Yar- dımcı. 3/ Askerlein bellenne bağladıklan ya da göğüsleri- ne çaprazlama taktıklan ka- yış. 4/Kastamonu'nun bir ilçesı... Ekın biçıldıkten sonra toprakta kalan köklü sap. 5/ "Sanır hal ile âyet yazıl- mış rûy-i şemşire" (Nedim)... Tırsi balığına venlen bir baş- ka ad. 61 Enis Batur'un bir şıır kitabı. 7/ lmkân... Evrensel alıcı olan kan grubu. 8/ Tekkelerde yapılan ayin ve devran- larda usulüneuygun ilahı okuyan kımse... Bir göz rengi. 9/ Tantal elementinin simgesi... Terazıyi denklemek ıçın ha- fıf gelen kefeye konulan ağırlık.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle