Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 MAYIS 1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Menuhin, savaşın açtığı yaralan sarma çabalannda müziğiyle önemli bir rol oynadı
UzLaşma ve banşm virtüözüKültür Servisi - Savaş sona enp, ya-
ralar sanldıgında, insanlar teselli ve uz-
laşmayı müzikte ararlar. îlahiler, şarkılar
ve marşlar geçen pazar günü devlet
adamlannı Hyde Park'ta bir araya getir-
di. Mûzisyenlere böyle toplantılarda çok
önemli görevler düşer. Ancak bu yüzyı-
lın savaştan kalan mirası yenme çabala-
nnda oldukça önemli bir rol oynayan
müzisyenlerden bıri kuşkusuz Yehudi
Menuhüı'dir.
Aleut Adalan'nda, Karayibler'de, öz-
gürlüğünü kazanan Avrupa'nın yıkıntı-
lan içinde Müttefik Güçleri'ne konser-
ler veren ünlü kemancı, savaş bittikten
sonra Almanya'ya ılk dönen müzisyen-
lerden binydi. Birlikler, yerlerinden edi-
lenler ve Belsen toplama kampında ha-
yatta kalabilmiş, iskeleti andıran insan-
lar ıçin çaldı. Almanya'nın büyük ama
çok fazla eleştirilen orkestra şefi Wil-
helm FurtHangler'e dost elini uzatan ilk
insan yine Menuhin olmuştu.
HHIer'in iktıdara gelmesinden sonra,
on iki yıl boyunca popülerliğinı yitirmek
pahasına Almanya'daki bütün konserle-
n boykot eden Menuhin, savaştan sonra
Alman müzığme ve ruhuna eski itiban-
nı yenıden kazandırmak ıçin elinden ge-
leni yaptı. Lord Menuhin'e büyük saygı
duyan Almanlar. bunu hıçbir zaman
unutmadılar.
Bugün 79 yaşında olan sanatçı Hyde
Park'ta gerçekleştirilen törene katılama-
dı. Ancak o, yenik düşmüş Almanlan la-
netleyip, yalnızca Müttefikler'ın kahra-
manlığını arunanın doğru olmadığını dü-
şünüyor.
Hazuiıksız verilen konseıier
Menuhin savaşın heyecanlı son günle-
rini. insanlan korkunun ve coşkunun sa-
nşını, karmakanşık koşullan ve savaş sı-
rasında aniden. hazırlıksız olarak ger-
çekleştınlen konserleri anımsıyor. Ame-
rikan vatandaşı olarak doğan Menuhin,
ABD'nin savaşa girmesinden kısa bir sü-
re sonra Amerikan birlikleri için çalma-
ya başladı. Ancak orduyu eğlendirmek
için oluşturulan özel birime katılmayı
A. A. itler'in
iktidara
gelmesinden
sonra, on iki yıl
boyunca
popülerliğinı
yitirmek
pahasına
Almanya'daki
bütün konserleri
boykot eden
Menuhin,
savaştan sonra
Alman
müziğine ve
ruhuna eski
itibannı
yeniden
kazandırmak
için elinden
geleni yaptı.
çalan ilk müzisyen olmaya kararlıydı:
"Kocaman şapkalar giymiş hanımlar
vardı. Şapkalan birbirine çarpıyordu".
Menuhin, Kraliçe VVilhelmina'nın
döndüğü gün Hollanda'da da bir konser
vermişti. O günü de şu sözlerle anlatıyor:
"Yiyecek hiçbir şeyleri yoktu; açlıktan
ölüyorlardı. Ama harika izlevicilerdi1
".
Oradan Prag"a geçti Ertesi gün Bennes
ileinsanlan Nazılertarafındanöldürülen
ve yok edılen Lıdice köyüne gittıler.
İnsanlık kırmtüan
reddetmişti. Yalnızca Amerikalılar için
değil, müziğiyle etkıleyebileceği herkes;
mahkumjar, kurbanlar, yaralılar, Mütte-
fik ülkelerin askerleri için çalmak isti-
yordu. Aleut Adalan'nda can sıkıntısı
içinde Japonlan bekleyen birlikler için
çaldıktan sonra Avrupa'ya yönelmişti:
"Her şeyi kendim ayariıvordum. Ulaşı-
mımı sağlayacak uçağın ayarlanmasj dı-
şında kimseden bir şe> istemiyordum.
Ozgüriüğüne kavuşur kavuşmaz Fran-
sa'ya gitmek,Anrwerp'de, Brükserde ol-
mak istedim"
Menuhin, savaşın bitmesineyakın. bir
gemide verdiği konsen hıç unutmuyor.
Liman sis altındayken, kendısini başka
bir konser veımek üzere Nevv castle'a go-
türecek olan uçak inebilmiştr "Üçüncü
gün gitmem gerektiğJ konusunda ısrar
ertim. Su almakta olan bir tekneyle kıvı-
ya götiirdüler beni. Giizel bir kahvamdan
sonra hızla İskoçva'va giftik. Orada bek-
leyen arabaya binip Âberdeen havaalanı-
na gfttim. Bir pilot beni Edinburgh'a gö-
türdü. Oradan da başka bir uçakla \ew-
castle'a gittim ve konserime tam zama-
nındayetiştim"
Savaşın sona ermesinden sonraki ılk
konserlerçok heyecan vericiydi. Menu-
hin 1944 eylülünde Brüksel'e uçmuştu.
Antvverp her gece bombardıma turulu-
vordu. Oradaki ilk konsennden sonra
kenrin beledıvesi, onu Gestapo'nun ye-
nı terk ettıği bir binada akşam yemeğine
davet ettı. Yemekte insanlar yalnızca fı-
sıltıyla konuşuyorlardı Dört yıldır ağız-
lannı açmamaya alışmışlardı çünkü.
Sonra Paris'e gıdıp deGaulleve özgür
Fransızlar için çaldı. Paris Operası'nda
En dokunaklı ziyareti Belsen'e gidi-
şiydi. Ingiliz birliklerinin ölmekte olan
insanlan serbest bırakmalanndan üç haf-
ta sonra Benjamin Britten'la birlikte git-
mişlerdi oraya. İnsanlar bitkindi. birer
iskelettiler adeta. Aynı zamanda müzıgin
sunduğu insanlık kınntılan için mınnet-
tardılar. Belsen'de hayatta kalabılenler.
yıllar sonra Menuhın'ın bir konserinden
sonra yanına gelip o günü anımsattılar.
Savaş zamanının en büyük ahlaki iki-
lemi kuşkusuz şef Furrvvangler'di. Al-
manya'da kalıp Nazi rejimı süresince or-
kestra vönetmekle yanlış mı >apmıştı?
Menuhin. Nazilerle işbırlıği yapmadığı
kesinleşmışolan Furtvvangler'ın suçu ol-
madığını sav unuyor. Furtvvangler. Yahu-
di müzısyenlen Nazilenn elinden kur-
tarmış, işgal altındakı Pans'te konser
vermeyi reddetmiş, Hitler'e meydan
okumuştu. Menuhin, itıban zedelenmiş
olan şefi. dünyayla yenıden kaynaştır-
mak için elinden geleni yaptı.
Menuhin 70 yılı aşkın bir süredır. et-
rafında gördüğü çirkınliklerden. Ruan-
da'dan, Bosna'dan. Orta Dogu'daki nef-
retten. Afrika'dan ve hatta Amerika'dan
bıktı.
Hâlâ sözünü sakınmayan. toplumun
genel geçer kurallanna karşı çıkan sa-
natçı. zenginlenn v icdanını çımdikleme-
yi ve diktatörlerin zalımlığine meydan
okumavı sürdürüyor. Müziğini ise hâlâ
hapishanelcrde, gecekondu mahal-
lelerinde ve mülteci kamplannda uzlaş-
tıncı bir unsur olarak kullanıyor.
'Meryem
Ana'yı gören
altı çocuk'
'Gospa' adlı film, Hırvat sinemasını
uluslararası alana taşıyan ilk çalışma
Kültür Servisi- Herhangi
bir gösterinin, Nevv York'un
yaklaşık 6 bin kişilik Radio
City Music Hall salonunu
doldurması. çok sık rastla-
nanbırolay değildir.
Ama tanınmamış bir yö-
netmenin çektiği küçük büt-
çeli bir Hırvat filmi, bunu
başardı.
"Gospa", küçük bir Bos-
na kasabası olan Medjugor-
je'de yaşanan bir olayı anla-
tıyor: Bundan 14 yıl önce.
Meryem Ana'nın, altı çocu-
ğa görünmesi... Savaş yü-
zünden gitgide yoksullaşan
ülkede, filmini çekebilmek
ıçin sınırlı miktarda kaynak
bulabilen yönetmen Jakov
Sedlar, "Gospa"da Michael
York, Martin Sheen, Mor-
gan FairchiM ve "Rainman"
filmiyle Oscar kazanan se-
naryo yazan Barry Mor-
row'la çalışmış.
Savaşa karşın sinema
Ulusal Hırvatistan Tiyat-
rosu'nun müdürü olan Sed-
lar, Medjugorje'ye ılk kez,
1981 yılında, Meryem
Ana'nın görünmesinden beş
gün sonra gitmiş ve komü-
nist rejime karşın, bu olay
hakkında belgesel filmler
çekmeye cesaret eden ilk in-
san olmuştu.
Çektiği belgesellerden
ikisi. Meryem'in görünme-
siyle ilgili uzun metrajlı bir
film çevirme fikri üzeriney-
di. Bir senaryo taslağı yazıl-
dı, ama savaş yüzünden ya-
nm kalan film projesıne,
Sedlar, 1993 yılında devam
edebildi.
"Medjugorje'yi seçtim,
çünkü ulusum ve komünist
rejim hakkında hissettikle-
rinü anlatan birfilm cekmek
istiyordum. Kültür, ülkeler
arasında köprii kurmalı.
Bunun da. bütün dünyayı U-
gikndiren bir öykü olduğu-
nu düşünüyorum" diyor
Sedlar. Kilise, Meryem
Ana'nın çocuklara göründü-
ğünü hiçbir zaman kabul et-
medi; ama bu olayın duyul-
masından sonra kasaba. bir
anda. ziyaretçi akınına uğ-
radı. 1981'denberi, tapına-
ğa dönüşen Medjugorje'ye
gelen hacı sayısı 20 milyonu
buldu.
Sedlar. filmi çekerken,
Meryem Ana görüntülerin-
den çok, Meryem Ana'yı
gördüklerini iddia eden altı
çocuğu koruduğu için hap-
se atılan ve işkence gören
peder JozoZovko'nun cesa-
retini anlatmayı yeğlemiş.
Sedlar. "İnsanlan, muci-
zelerin gerçek olduğu konu-
sunda ikna etmek gibi bir
kavgı taşımadım" diyor.
Film, kiliseyi ve kasabayı
yerle bir etmek isteyen as-
kerleri, helikopterleri ve
bekçi köpeklerini de göste-
riyor. Bu arada. birkaç eleş-
tirmen, Sedlar'ı, savaşın ge-
tirdiği yıkım ve acılara dik-
kat çekmediği için kınıyor.
Pederin yargılanma sah-
neleri ve cezaevi görüntüle-
ri, geçtiğimiz baharda, Zag-
reb'de çekildi. Filmin oyun-
cu kadrosu, daha sonra,
Medjugorje'ye gıderek
Meryem Ana'yı gördükleri-
ni söyleyenlere konuk oldu.
Kasaba, Hırvat cephesinde
ve Mostar kentine çok ya-
kın.
Halen Bosna-Hersek'te
çalışan peder Zovko. filmin,
insanlan Tann'yayaklaştır-
dığını düşünüyor. Sedlar ise
başka konularda da umutlu:
"Bu filmin. Hırvatistan film
cndüstrisini kurma yolunda
ilk adım ounasını tsriyorum.
Batılı şirketlerie gerçekleşti-
rilecek ortak vapımların
destekknmesini istiyorum.
Bu nedenle, filmi İngilizce
çektim".
tarihinin en büyük mirası
Marlene
Dietrich'in
kişisel
eşyalan
Berlin'de
sergileniyor.
Sergıde.
ünlü yıldızm
çocukluğundan,
1992'de
Paris'te
ölümüne dek
sahip
olduğu 450 çift
ayakkabı, 15
bin fotoğraf,
sayısız günlük,
mektup ve
elbise
dahil 100
binden fazla
parça
yer aııyor.
Kültür Servisi- Berlin'de doğdu ve Berlin'e
gömüldü. Şu anda kente farklı bir bıçimde.
yeniden dönmek üzere.
Marlene Dietrich koleksiyonu. sinema
tarihinin en büyük mirası olarak
nitelendiriliyor. Alman film arşivi,
Deutsche Kinematek. sinemanın 100. yılı
kutlamalan çerçevesinde. Berlin'de açılan
"Kino. Movie, Cüıema" adlı sergide.
Dietrich'in koleksiyonunu gözler önüne
seriyor. Koleksiyonda, Dietrich'in
çocukluğundan 1992'de Paris'te ölümüne
dek sahip olduğu 450 çift ayakkabı, 15 bin
fotoğraf, sayısız günlük, mektup ve elbise
dahil 100 binden fazla parça yer alıyor.
Sergi. ünlü yıldızın meslek ve özel
yaşamından kesitler sunuyor. 1917 yılının
ocak ayında, günlüğüne yazdıklan. onun
okul yıllannda bir arkadaşına duyduğu aşkı
dıle getiriyor: "Bütün diğer üzüntülerünin
ardmdan hep güldüm. Bunun ardından
gülmeveccğim, çünkü ilk aşk. birmeven bir
güzelliğe sahip."
Dietrich koleksiyonunda yer alan kimi
mekruplar, Ernest Hemingvvav. Fritz Lang,
Jean Cocteau, Orson VV'elles ve David
Bo^ie gıbi hayranlannın ımzalannı taşıyor.
Sergi, Dietnch'in Nazizme karşı takmdığı
tavrı da açıklıyor. Küratör Werner
Sudendorf. Dietnch'in politikayla
ilgilenmediğinı söylüyor: "Marlene. politik
bir insan değildi. Alnıanya'va geri
dönebiu'rdi. ama bilinçli bir karar vererek
dönmemeyi tercih erri. Amerikan uy ruğuna
geçti ve bir süre sonra kendisi de bir
Amerikalıya dönüştü. Almama'ya
herhangi bir özlem duv duğunu
sannııyorum."
Dietrich. sürgündev ken Alman
göçmenlerden mektuplar aldı. Ona mektup
yollayanlar arasında. Almanya"yı terk
etmek zorunda kaldıklan ıçin duyduklan
üzüntüyü dıle getıren Musevılerde vardı.
Sergilenen eşyalardan bazılannı bu
mektuplar oluşturuyor.
Marlene Dietrich in çektiği acılan yansıtan
fotoğraflar da var sergıde. Dietrich, bazı
fotoğraflarda. savaş sırasında Müttefik
Kuvvetler ıçin gösteri yaparken.
bazılannda da. Almanya'daki olaylardan
etkilendiğini gösteren. gözüyaşlı bir halde
görülüyor.
Dietrich koleksiyonunun giysi bölümü,
onun kadıfeden yapılmış İcaplan
giysısınden, 1948'de billv Wilder'ın çektiği
"Foreign Affair" adlı filmde. giydiği gece
kulübü elbısesine kadar birçok kıyafeti
banndınyor. Aralannda. özel olarak
dudaklannın biçiminde yapılmış
bileziklerin de yer aldığı mücevherleri.
koleksiyonun önemli parçalan arasında
bulunuyor. Sudendorf. Dietnch'in
mirasının Almanya için çok önem
taşıdığını söylüyor: "Marlene, tamamıyle
Alman tarihinin bir parçası. O,
Ahnanya'nın elçisiydi ve bunu yaparken de,
hoşgörülü ve demokrat bir Prusyalı gibi
davTandı." Berlin'de açılan sergide, aynca,
sinema tarihinin seçkin eşyalan. Fred
Astaire'in "Top H a f (Silindir Şapka)
fılminde kullandığı tap ayakkabılan,
"Casabtanca" filminde kullanılan pıyano.
"Metropolis", "Blade Runner'* ve "The
Bird.s"* (Kuşlar) t'ılmlcrınde kullanılan kimi
sanat yapıtlan da yer alıyor.
SİNEMA
DünyaSinemaKlasikkrinden
iSeçmeler-l)
Andrej TARKOVSKİ Fılmleri
-Ivan'ın ÇocukJuğu
-Andrey RUBLEV
-SOLARİS
-STALKER
-AYNA
Jane Austen'in mektuplan yaşamına ışık tutuyor
Kültür Servisi -Onlü tngiliz kadın yazar
Jane Austen'in kızkardeşine yazdığı mek-
tuplar yeniden derlenerek yayımlandı.
Austen'in mektuplan, ilk kez, 1932 yılın-
da, R-W Chapman tarafından, 64 sayfalık
notlarla iki cilt olarak yayımlanmıştı. İlk
derlemede yer almayan birkaç mektubu da
iceren ikinci baskı, 1979 yılında yeniden
basıldı. Deirdre LeFaye'm imzasını taşıyan
son baskı ise Austen'in yaşamöyküsüyle il-
gili geniş bilgi vermesi ve mektuplara iliş-
kin notlann daha kapsamlı olması açısm-
dan. önemli bir boşluğu dolduruyor.
Bu mektuplar, yazann 20 yaşından 41 ya-
şında ölümüne dek yaşadıklanyla ve bu dö-
nemde yazdığı altı unutulmaz romanla ilgi-
li ipuçlan sunuyor.
Hampshire'da akıllı ve sevecen bir anne-
babanın altıncı çocuğu olarak dünyaya ge-
len Jane Austen, dört ağabeyine ve ablası
Cassandra'ya hayran olarak bü^oidü.
Ağabeylerinin hepsi. kısa sürede evlendi-
ler. Ama eşleri ölünce, Jane küçük yeğen-
lerine bakmak zorunda kaldı.
Cassandra ile Jane'in birbırlerine yazdık-
lan mektuplar, bir çeşit telefon konuşması
olarak nitelendirilebilir. Mektuplan ilk kez
Cassandra derledi.
Ama derlemeyi oluştururken düş kınklı-
ğı ve öfke dolu mektuplan yok ettiği anla-
şılıyor. Austen'in anne ve babasının.
! 801 'de, ona danışmadan, evlerini bırakıp
Bath'ayerleşmeye karar verdiklen döneme
ait mekruplar hâlâ kayıp. Jane, mektuplann-
da, kendisine sonsuz acı veren bu karara
uyum sağlamaya çalışmasını anlatıyor. Ta-
şınma nedeniyle piyanosu ve kitaplan satı-
lan Jane, Bath'tan nefret etti ve hiçbirzaman
istediklerini yapma ozgüriüğüne sahip ola-
madı.Yaşamı boyunca ağabeylerinin çocuk-
lanyla uğraşan Jane, bir mektubunda. "Bir-
kaç gün dinienmek, insanlaıia biıükte ol-
manm yol açtığı düşünce ve tasalardan uzak-
laşmak isterdim" diyordu.
Otuzlu yaşlannın sonlanna doğru, ro-
manlanndan para kazanmaya ve yavaş ya-
vaş zenginleşmeye başladı Jane Austen. Ar-
tık okurlan vardı; insanlar kitaplannı satın
alıyor, onun düş dünyasına giriyorlardı.
Jane bir sure sonra hastalandı. Durumu
biraz düzeldiğinde, herkes ona iyi ve nazik
davrandığı için rahatsızlık duyduğunu söy-
lüyor, ölmediğine üzülüyordu. Isteği en so-
nunda gerçekleşti ve Austen ailesinin yedi
çocuğu arasında yaşama ılk veda eden o ol-
du.
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Önemsemek
"Varlık" dergisinin Mayıs 1995 sayısındaki yazısı-
nın sonuna bir not eklemiş Tuğrul Tanyol. Şöyle di-
yor:
"Sayın Memet FuatVn yazdığım yazılara adımı zik-
retmeden karşılık vermesini anlayamıyorum. Beni
önemsemiyor olabilir, o zaman yazdıklarımı da
önemsememesi gerekirdi diye düşünüyomm. Yine
de yazdığım yazıya hak verir ve hatasını kabul eder
tondaki yazısını saygıyla karşılıyor ve genel yargılar
konusunda uyuştuğumuzu, hatta yazdıklanna bütü-
nüyle katıldığımı belirtmeden geçemıyorum."
15 Nisan 1995tarihli "Cumhunyet"gazetesindeçı-
kan "Genel Yargılar" başlıklı yazım ıçin bu not. Ama
anlaşılan başka yazılarımda da yapmışım aynı işı.
Yaptığım şu:
Biryazıyı okurken başkalarından dadintedığim or-
tak birgörüşün dile getirildiğini görürsem. bunu oya-
zıdan bağımsız olarak ele alıp ben de düşüncelerımi
söylüyorum. Ortak bir görüş dile getırildığıne göre.
kimsenin adını anmak gerekmezmış gıbı geliyor ba-
na.
Aynca bunun bir yararı da var: Sen ben çekişme-
sinın dışına çıkılmış oluyor. Herkesı ılgılendiren bir
konuda siz de düşüncenizi söylüyor, hangi görüşe ne
oranda katıldığınızı açıklıyorsunuz.
Ama Tuğrul Tanyol bu tutumu biraz değişık yorum-
lamış, "Beni önemsemiyor olabilir" diyor. Bu yanlış
bir değerlendirme. Benim önemsediğım ya da önem-
semediğim yazarlar diye bir şey söz konusu olamaz.
Kendısini öylesıne yükseklerde gören bir kımse de-
ğilim.
Elbette beğendiğim, beğenmedığim yazarlar var,
ama "önemsememek" sözü çok otelere ulaşıyor. Bir
aşağılama yatıyor bu sözcükte.
Böyle bir şeyı hiçbir yazar için düşünemem.
Aynca Tuğrul Tanyol'un 1980 sonrası şiirımize yön
verenlerden bıri olduğunu da bilıyorum.
Evet, ortada yanlış bir değerlendirme var...
Öteyandanşunudasöylemeliyim:Ger7kuşakya-
zarlarının (ya da günümüz yazarlannın) tartışma an-
layışlanna kesınlikle yakınlık duymuyorum. Her şe-
yın en doğrusunu bilen tanrılar gibiler. Bir konuda çe-
şıtlı görüşler olabileceğıni kabul etmiyorlar. Onlar
doğruları bildırecekler, siz de hatanızı kabul edip on-
lara hak vereceksiniz, başka yolu yok...
Çoklarında görüyorum bu havayı. Bağımsız düşü-
nemiyor, hep kendi durumlarını. kendı şiır anlayışla-
rını, yazınımızdaki yerlerini savunarak ele alıyorlar so-
runları. Kişisel konumları, düşünce yeteneklerinı bas-
kı altında tutuyor.
Bu doğal olabilir, herkes bir oranda böyledir. ama
insanoğlu bu doğallığa kendini bırakmamalı, bu bas-
kıdan kurtulmaya çaba göstermelidır kanısındayım
Diyelim bir konuda üç dört tane güzel yazı yazdı-
nız, yalnız sizin değıl, başkalannın da beğendiğı ya-
zılar... Birileri de çıktı o konudaki yazılan bir araya top-
layan bir derleme yaptı. Çok güzel bir derleme, çok
beğendiniz. Etkileyici, düşündürücü, koca bir kitap,
herkesten bir şeyler alınmış. Ama, bakıyorsunuz, sı-
zin yazılarınızdan biri bile yok içinde.
Neden acaba?
Sizi karşılarında mı görüyorlar? " • ' • '••'
1|
Öyle bile olsa, sorunuz yanıtlanmış olmuyor, çün-
kü karşılanndaki kişilerin yazılarına da yer vermişler
kitapta. Çıkamıyorsunuz işin içinden.
Sizin için üzücü bir durum. Ama kitap çok güzel,
çok yararlı, çok beğendiniz...
Ne yapmanız gerekır?
1. Sızi görmezden gelmelerine öfkelenip kıtaptan
hıç söz etmez, giderek karşı tavır alırsınız;
2. Kitaptan söz eder, överken. sizi görmezden gel-
melerini önemli bir eksiklik olarak belirtırsıniz;
3. Sızi görmezden gelmelerinin üstünde hıç dur-
mayıp kitabın çok güzel, çok yararlı bir yapıt olduğu-
nu söylersıniz.
Ben yazarlara bu üçüncü yaklaşımı yakıştırıyorum.
DeğerlendiiTne yapabilmek ıçin kendi kişisel konu-
munun baskısından kurtulabilmek. kanımca. çok
önemli.
Bu yazının yarıdan sonrasını. gene bir genelleme
yaparak. hiç kimsenin adını anmadan yazdım. Çün-
kü böylesıne izlenımci bir değerlendirmeyi kanıtla-
mak kolay değildir.
Hangi tartışma, hangi yargı? Nerede, ne zaman?
Sorulann sonu gelmez.
Onun için de sırasında genellemeler yaparak orta-
ya konuşmak kaçınılmaz oluyor. Üstüne alman alınır.
belki birileri yararlanır da...
11. GENÇLİK GÜNLERİ
BL'GÜN:
HARBlYE MUHStN ERTUĞRUL: 12.00 Film.
"Sato" Yönetmen: Pier Paok) Pasolini
KADIKÖY HALDUN TANER: 15 00 Konser
ETHNOROCK19 00 Oyun "Ağn Çiçekli Adam -
Dilenci veÖlmüş Köpefi" Yıldız Teknik Üniversitesi
Oyunculan.
ÜSKÜDAR ML SAHtPZADE CELAL: 19.00 Oyun
"Arkadaşım Mumj'a'' Şok Tiyatrosu.
FATİH REŞAT NURİ: 19.00 Oyun "Sınıriarda"
Erdemir Musiki ve Folklor Derneği.
YARIN:
HARBtYE MUHSİN ERTLĞRUL: 12.00 Film
"Bağla Beni" Yönetmen: Pedro Almodm'ar
15.00 Konser Bora Kavalar-Ömer Türkay
KADIKÖY HALDUN TANER: 19.00 Öyun.
"Yaıüışlur İTÜ Teknik Sahne.
ÜSKÜDAR MUSAHİPZADE CELAL: 19 00
Oyun. "Ateşli Aşklann Sonuncusu" Tiyatro Dünya.
FATİH REŞAT NURİ: 19.00 Oyun "EvliükŞirketi"
Güneş Tiyatrosu.
* Filmler, orijınal dıllerinde gösterilecektir.
Tiirk Sessiz Tîyatro'dan
Susuz Yrf
• İSTANBUL (AA)- Türkiye Sağır ve Dilsizler
Tesanüt Derneği çatısı altında kurulan "Türk Sessiz
Tiyatro", lstanbul Devlet Tiyatrosu bünyesınde,
etkinliklerini sürdürüyor. Türk Sessiz Tiyatro,
"Sakatlar Haftası" dolayısıyla bu pazar saat 20.30'da
Necati Cumalı'nın "'Susuz Yaz" adlı yapıtını AKM
Büyük Salon'da sahneleyecek. Aynı gün
Viyana'da açılacak olan Uluslararası tşitme Engelliler
Resim Sergisi'nde üç yağlıboya tabloyla Türkiye'yi
temsil edecek ressam Sevinç Engin Aydemir'in
tablolanndan oluşan sergi de AKM fuayesinde
açılacak.
Mfciyatüp Sanat Yarışması
• Kültür Servisi - Kanada'nın Toronto kentinde
bulunan Del Bella Sanat Galerisi, yağlıboya, suluboya,
pastel, desen, heykel. alçak (bas) kabartma. grafik,
fotoğraf, seramik, kolaj ve benzeri sanatlan içeren bir
yanşma düzenliyor. "10. Uluslararası Minyatür Sanat
Yanşmasf'na katılacak yapıtlann son teslim tanhi, 22
temmuz. (Aynntılı bilgi için Tel.: 352 41 64).