28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 MAYIS 1995 CUMARTESİ 10 DİZİYAZI Insanoğlu 'uzayın fethi' konusunda oldukça geç kalmıştır. Yine de bu yolda daha fazla gecikilmediyse; bunun en belli başlı nedenlerinden biri Aristarkus, Eratostenes ve Tales'ten Kepier, Galilei ve Nevvton'a, onlardan da Einstein'a uzanan köprünün Kopernik sayesinde kurulabilmiş olmasıdır... Göktevar bir gökboncuk1992'nin son günlerinde, film yönetmenleri tarafın- dan. tüm zamanlann en ıyı 10 filminden biri seçilen \e Mario Puzo'nun romanın- dan uyarlanan 'The Godfat- her-1'filminde, Marlon Brando'nun canlandırdıgı mafya babası Don Corle- one'nin, Türkçede Mikaıl olarak bilinen meleğın adını taşıyan ve Al Pacino'nun canlandırdığı oğlu Micha- el'e bir öğüdü vardır: "Dos- tunu yakın tut kendine! Ama düşmanını daha da yakın tutL" Insanoğlu; doğayı ister dostu ister düşmanı saysın, her iki durumda da onu ol- duğu gibi tanıma zorunlulu- ğunun bilincinde olmalıydı. Ya gerektiğinde yardımına başvurma ya da düşmanlı- ğından korunma amacıyla tüm özelliklerini bulgula- maktan kaçınamazdı. Öte yandan; kendisi de doğanın bir parçasıydı. Dolayısıyla doğanın hem nesnesi hem de öznesi olmak gibi son derece çetrefıl bir çelişkı ıçindeydi. Daha da kötüsü, evrım basamaklannın en üstünde- ki en yetenekli canlı olma- sına karşın, benzer sorun- larla yüz yüze kalmış ve ŞÖyle ya da böyle, herhangi Ijir çözümü daha önceden üretebilmiş başka canlılar olmadığı için hemen her de- ğerlendirmeyi ilk kez ve kendi başına yapmak zo- rundaydı. Bunun da birta- kım yanılgılan beraberinde getirmesi kaçınılmazdı... Göğün efendisi angisi? Üstelik, uygarlığı henüz jÇok yeni olduğu, aklı düş- jmandan korunma. yiyecek *ve eş bulmaya yönelik ola- irak çalıştığı için de böylesı jzorluklarla ilk kez karşılaşı- jyordu. Üstüne üstlük. ken- îdinden önceki (lcuşlar dahil) jcanlılann hemen tümü, mil- jyçnlarca yıldır yüzleri yere Idönük olarak evnmleştiğin- [den ne o canlılann ne de in- sanlann .gökyüzü ile alışve- rişleri olmuştu. lyi. ama insanoğlunun üstünde uçsuz bucaksız bir de gökyüzü vardı!.. Ustelik; günün bir yarı- smda maviydi bir yansında siyah... Günün bir yansında Güneş'in egemenliği altın- daydı, bir yansında Ay ve yıldızlann... Peki, ama parlak ve çev- reye sıcaklık yayan bir daire he diye ikide bir gökyüzün- He yükselir, sonra da tam karşıdan kaybolur, sonra da karanlık olur? Ne diye, bu kez onun yerini biçimi gün- Men güne değişen bir başka Uaire ve nokta nokta parlak- fıklar alır ki?.. | Olsa olsa; biz ölümlülerin feşağıda neler yaptığımızı gözlemek için! f lyi de hangisi göğün efendisi?.. O ^ündüzün çıkıp ortalığı kasıp kavuran Jıırçm Güneş mi yoksa aynı büyüklükte jplup sakin sakin dolaşan, ne ortaya çık- tığı ne de battığı yer aynı olan. üstelik İjiçimi de sürekli değişen Ay mı yoksa ,yoksa küçücük, ama sayısı binlen bu- ; ÂSKAM, SAGIM, SOLUM Doç. Dr. ÇAĞLAR T Ü N C A Y • Gökyüzü her dönem ve her toplumda kutsal sayılmıştı. Dinsel kişiler dışında insanların gökyüzü ile • ilgilenmesi hoş karşılanmamış, tersine davrananlar en ağır cezalarla engellenmeye çalışılmıştı. •Bu nedenle gökbilim; neredeyse baştan sona, bilimin din ile en çok yüz yüze gelip sürtüştüğü, en sıcak çatışmaların ortaya çıktığı, en yoğun baskıyla karşılaştığı alanlardan biri olmuştur... llkel dinlerin hemen tümü, Güneş, Ay ve yıldızlaria ilgili sorulara verilen yanıtlar birer 'yaradılış söylencesi' ile ilişkilendirilerek ortaya çıkmıştr. Örneğin, Türklerin Müslümanlıktan önceki dinlerinden olan Şamanlık ve günümüzde Zerdüştlüğe dek gelen ateşe tapıcılık Güneş ten; erken Anadolu uygariıklan ve çağdışı pek çok ilkel avcı toplumlannda sıkça görülen dinler Ay'dan kaynaklanmıştı. Bilmece bildirmece, ip kaldırtnaca Diyelim ki; oldukça uzun, hiç değilse ekvatoru dolamaya yete- cek kadar ipiniz var. Üstelik, bu- günlerde yapacak daha önemli bir işiniz de yok. Bu nedenle ipi Dünya çevresine rahatça dolaya- bileceksiniz. Hemen beiirtelim; Dünya'nın yançapı yaklaşık 6.370 kilomet- redir. Bunu 2 pi ile çarparsanız; demek ki size yaklaşık 40 milyon metre uzunluğunda bir ip gereki- yor. Bulabilecek misiniz?.. Diyelim ki buldunuz ve Dünya çevresine doladınız bile... Hemen, derin bir nefes alıp yorgunluk atın. Çünkü bilmece zamanı yaklaşıyor... Bakalım. bi- le(bile)cek misiniz?.. Şimdi de diyelim ki ip üstün- den geçmeyi uğursuzluk sayan bi- n çıkıyor ve ipi; altından geçme- ye yetecek kadar gevşetmenizi is- tiyor. Çok değil, her noktadan sa- dece 1 metre yükselecek kadar gevşetmek için ilkine kaç merre- lik ip ekJemelisiniz?.. Yaklaşık bir değer söyleseniz •Diyelim ki 40 milyon metrelik ip buldunuz ve Dünya çevresine doladınız... Ancak ip üstünden geçmeyi uğursuzluk sayan biri çıkıyor ve ipi; altından geçmeye yetecek kadar gevşetmenizi istiyor. Çok değil, her noktadan sadece 1 metre yükselecek kadar gevşetmek için ilkine kaç metrelik ip eklemelisiniz?.. Şimdi de matematiksel kanıtmı koyalım ortaya: Dünya'nın yançapı R olsun. Bu değere 1 metre ekleyip 2 pi ile çarparsak gevşetilmiş ipin uzun- lugu olarak 2 pi (R+l) = 2 pi R+2 pi elde ederiz... 2 pi R. ekvator uzunluğuna yani 40 milyon met- reye; 2 pi ise eklenmesi gereken ip uzunluğuna yani 6.28 metreye yaklaşık eşıttir... Ne o. şaşırdınız mı yoksa? . (Dilerseniz aynı hesabı bir kez de siz kendi kendinize yapabilirsi- niz.) Işin başında ne kadar da büyük bir sayı çıkacak sanmıştınız, ama öyle değil mi?.. • Aslında sorun tahmin yeteneği- nizden ya da pi sayısının gizemli de olur. Ömeğin; 40 milyon met- re mi? Daha mı çok, daha mı az?.. Bir milyon metreye ne dersi- niz?.. (Kâğıt kaleme sarılmayın he- men. Amacımız sınav yapmak değil. aklınızdan ne geçeceğini, sizin kendinizin öğrenmesine yol açmak sadece.) Şöyle bir düşünün bakalım... tşte yanıt!.. 6.28 metre!. Boyumuzun ölçüsü Evet, evet! Yanlış okumadınız; 40 milyon metreye. sadece ve sa- dece 6.28 metrelik bir parça ek- lerseniz ekvatora doladığınız ip her noktadan 1 metre yukan kal- kar, dileyen herkes de altından kolayca geçebilir.... oluşundan değil. insan psıkoloji- sinden kaynaklanıyor. Çünkü in- sanlar kendilerini çok önemsiyor- lar. Oysa Dünya ile kıyaslandıkla- rında öyle küçük, öyle küçükler ki ipin altından geçebilmeleri için 6.28 metrelik bir parçanın eklen- mesi yetip de artıyor bile... Konunun bir de insan anlağını ilgilendiren yani var. Aklımız. şimdiye dek hep kendi boyutlan- mızdakı sorunlarla uğraşmaya, hemen hep aynı büyüklükteki sa- yılarla haşır neşir olmaya alışkın. Bu yüzden; 1 ile 40 milyon yan yana gelınce ya da kendisi ile Dünya'yı kıyaslamak zorunda ka- lınca bocalıyor... Söylemeye gerek yok; insanoğ- lu. gökyüzünden daha büyük hiç- bir şey ile yüz >Tİze gelmiş ola- maz bugüne dek. Dolayısıyla da baştan beri in- san aklının en bocaladığı, en çe- lişkıli ve hayalle kanşık düşünce- ler ürettiği alanın gökyüzüne-iliş- kin olmasını doğal karşılamak ge- rekivor... tşte ilkel dinlerin hemen tümü, bu tür sorulara verilen yanıtlar birer 'yaradılış söylencesi' ile ilişkilendirilerek ortaya çıkmıştır. Örneğin, Türklerin Müslü- manlıktan önceki dinlerinden olan Şa- manlık ve günümüzde Zerdüştlüğe dek gelen ateşe tapıcılık Güneş"ten; erken jlan, gökyüzünün her yanına dağılmış Anadolu uygarlıkları ve çağdışı pek blan ve karanlık boyunca aralannda bir —'- : " - ' *—'—' ' — ' ~ tanesinin (Kutupyıldızı) çevresinde dö- Tiüp duran ötekiler mi?.. ^ Hangisi daha üstün ve göğün efendi- jşidiracaba?.. f Ah, birbilinebilse!.. > "Bizle dünya, bizle başkalan, hatta ftzlebiz l arasında ne, ne kadar da çok hayal var!" yg ğ p ç a v c l toplumlannda sıkça gö- rülen dinler Ay'dan; l.Ö. 3000'lerde bu- günkü Fethiye-Finike yöresinden Orta- doğu'ya göç eden Filistinlerin dini de Venüs'ten kaynaklanrruştı. Sözün kısası; gökyüzü her dönem ve her toplumda kutsal sayılmıştı. Dinsel kişiler dışında insanlann gökyüzü ile ilgilenmesi hoş karşılanmamış, tersine davrananlar en ağır cezalarla engellen- meye çalışılmıştı. Bu nedenle gökbi- lim; neredeyse baştan sona, bilimin din ile en çok yüz yüze gelip sürtüştüğü. en sıcak çatışmalann ortaya çıktığı. en yo- ğun baskıyla karşılaştığı alanlardan biri olmuştur... GökbiHmin öncüleri Bu konu açıldığında, akla ilk gelen kişi Galilei'dir kuşkusuz. Ama ondan çok daha önce yaşamış olan Anaksago- ras. henüz l.Ö 480 yıllannda Güneş'in Yunanistan'ın Pelopennez bölgesinden biraz daha büyük, akkor halinde bir taş kitlesi olduğunu ileri sürünce dinsizlik- le suçlanmıştı. Neyse ki dönemin etkin devlet adamı Perikles araya girdi de ağır bir cezayı önledı. ama sürgünden kurtaramadı. Anaksagoras, son yıllan- nı, Lapseki'de (Çanakkale) tek başına geçirmek zorunda kalmıştı. Anaksagoras'ın düşüncesi. dönemi için olağanüstü ileriydi. Altında yine bir başka Egeli. Vliletlı Tales'ın de öğ- rencısi olup gökbilımin kurucusu sayı- lan Anaksimendcr'in (l.Ö. 610-546) çalışmalan ve bulgulan yatıyordu. Us- sal çıkarıma ve bakışıma (=simetri) önem veren ilk insanlardan olan Anak- simender (Anaksimandros olarak da bi- linir) geometriden ve matematiksel oranlardan yararlanarak döneminin Dünya haritasını çıkarmıştı... Yine bu yıllarda yeryüzünün biçimi- ne ilişkin. bugün için bile modern saya- bıleceğimiz bazı görüşler ortaya atmış- tı. Örneğin; Dünya'nın dönmekte oldu- ğu gerçeği, daha t.Ö. 3. yüzyılda Sisamlı Aristar- kus'un (l.Ö. 310-230) gü- nümüze ulaşan yapıtı 'Gü- neş'in ve Ay'ın Boyutlan ve Lzaküklan'nda gözler önü- ne serilmişti. Aristarkus'un bu bulgula- rı da döneminde dinsizlik sayılmış ve adının tüm say- gınlığına karşın. gözlemle- rindekı bazı yanlışlıklann da katkısıyla olsa gerek, pek yavgınlık kazanama- mıştı Yine aynı dönemde gök- yüzüne ilişkin bir başka önemli gelişme daha ortaya çıkmış ve Güneş'in epeyce uzak. Dünya'nın da yuvar- lak olduğunun ayırımına varan Kyreneli (bugünkü Assuan. Mısır) Eratostenes (l.Ö. y 276-1.Ö. y 194) Dünya'nın yarıçapını ger- çek değerine çok yaklaşık olarak hesaplamıştı... Iskenderiye'nin 800 km kadar güneydoğusundaki Kyrene'de yaz gündönü- münde (21-22 haziran) Gü- neş ışınlarının öğleyin di- key olarak düştüğünü bilen Eratostenes, Iskenderiye'de aynı tarih ve saatte Güneş ışınlarının 7 derece daha eğik geldiğini gözlemiş; bu- radan da Güneş'in çok uzakta olduğunu. bu neden- le ışınlarının yere hemen hemen paralel durumda ulaştığı sonucunu çıkarmış- tı. Aynca. Güneş ışınlannın yaptığı sapmadan ve iki kent arasındaki uzaklığa ilişkin olarak gezginlerin verdiği bilgilerden yararla- narak yerin çevresini dola- yısıyla da yançapını hesap- lamıştı... Gerçi gezginlerin uzaklık ölçüsü. kişiden kişi- ye değişen adım sayısıydı. bu yüzden de sonuç gerçek değerin ancak yansına eşit çıkmıştı. 1700 yıllık gecikme Yine de Eratostenes'in hem yöntemi doğruydu hem de sonucu. gerçeği yüzde 50 oranında tuttura- mamış olsa da o dönem için olağanüstü büyük başany- dı .. Dahası; bu sonuca gö- re, Dünya (yançapı gerçe- gin yarısı olsa bile) o dö- nem bilinenden çok daha büyüktü. O denli büyüktü ki yeryüzünde henüz bilin- meyen (Anaksimender'in haritasında bulunmayan) bir anakaraya (=kıta) bile yer kalıyordu... Gelgelelim; Amerika'nın keşfi, Eratos- tenes'in böyle bir anakara- nın var olduğunu öngörme- sinden tam 1700 yıl sonra gerçekleşecekti... Sahi!.. Ya Eratostenes, yeryüzünde bir kjta daha ol- duğunu kaç kişiye anlatabil- mişti dersiniz?.. Aristar- kus un 'Güneş'in ve Ay'ın Boyutlan ve Uzakhldan'adlı yapıtında açıkladığı Güneş merkezli gökdüzeni olsun, Eratostenes'in Dünya'nın yuvarlaklığı ve büyüklüğüne ilişkin bulgulan olsun: önce Arşimet ve Plutarkos ile daha sonra da Müslüman bilimciler sayesin- de geleceğe. Kopernik'e dek korunup saklanmıştı. Ama yitirilen. aradan ge- çen 1700 yıla yakın upuzun bir zaman dilimi oldu. Yoksa insanoğlu, günü- müzden çok daha önceleri bile Ay'a ayak basmış, 'uza>ın fethi'ne girişmiş olabilirdi pekala... Yine de bu yolda da- ha fazla gecikilmediyse; bunun en belli başlı nedenlerinden biri Aristarkus, Eratostenes ve Tales'ten Kepier, Galilei ve Newton'a, onlardan da Einstein'a uzanan köprünün Kopernik sayesinde kurulabilmiş olmasıdır... POLİriKAVEÖTESİ MEHMED KEMAL Kanepede Dinlenirken... Cemiyet'ten (Gazetecıler) çıktık, Yerebatan'a doğru yürüyoruz. Solumuz Milli Eğitim Müdürlü- ğü... Yanında Emniyet Sandığı... Onünde Mithat Paşanın büstü var. Dikkatli bakıyorum, Mithat Paşa'nın büstü doğru da; adı niye Emniyet Sandı- ğı değil de Ziraat Bankası! Anımsadım, bankaların alabora olduğu dönemde burası da Ziraat Banka- sı'na düşmüş, adı değişmiş. Emniyet Sandığı, onu kuran Mithat Paşa tarihe kanşmış. Biraz altı Cağaloğlu Hamamı, Faris'in yeri... Hem hamam, hem küçük bir içki evi... Yıllar var önünden geçerim de uğradığım yoktur. Günay- dın'da çalışırken dolmuş burada dururdu, iner işe giderdim. Şimdi dolmuş da yok, dolmuşa binen gazeteci de... Haldun Simavi'nin Günaydını'nı atlıyorum. So- kağın başında. bahçe içinde Talat'ın kahvesi... Er- babı için Günaydın kadar "Talat'ın kahvesi" de meşhurdur. Ünlüdür demiyorum, ona "meşhur" yaraşır. Sokağın köşesinden baktım, bahçeyi de kahve- yi de yıkmışlar. Talat'ın dünyası da yıkılmıştır. 20 yıl içinde buralar çok değişti, çok kılıklara girdi. Ağır ağır yürürken Doğan'a (Katırcıoğlu) soru- yorum: "Çok değişti değil mi?" Bir uykudan uyanır gibi: - Eee... Evet... dedi. Doğan, doğma büyüme (eba en cet) Sultanah- metlidir. Dedeleri bu camilerde imamlık etmiş, na- maz kıldırmıştır. "Altımız mermer I Ûstümüz mer- mer I Bize de Sultanahmetli derler" diye uzayıp gider tekerlemeleri çok iyi bilir. Trafik sıkışıklığından parke taşları üstünden kol- kola yürüyoruz. Bu parkeler ne olsa yeni döşendi, hava basıyor. Bir de güvenlik sorunu var. Ayasof- ya'nın önündeki küçük pembe meydana geldik. Birkaç hafta oldu buradan bomba yüklü bir ara- ba çekmişlerdi. Pek turist yok, ama sıkı güvenlik önlemleri var. Gelen turistler de Doğulu, Japona benziyor. Soruyorum, gelenler arasında bu Japon kılıklılar çoğunluktaymış. Odhan'ın büfesinin önünü de kalabalık bulma- dım. Büfenin önündeki taburelere çömeldik. Üstü- müzde koca kestanenin ağırlığı var (kimbilir kaç yıllık), güneşte yeni kızıyor. Belleğim gene beni aldı gidiyor. Istanbul'a yeni gelmiştim. Erol Dallı'nın meydandaki bürosunda oturuyoruz. Ikimiz de Hürriyet'ten aynlmışız. Yeni bir iş tutacağız ama yok. Reklamcılıkla geçinmeye çalışıyoruz. Öğle oldu mu Sultanahmet Köfteci- si'ne gidiyoruz: Köfte, piyaz, ekmek... Bir güzel karnımızı doyuruyoruz. Sonra atkestanelerinin al- tına çekıliyoruz, gelsin kahveler... Hemen her gün böyle: Birbırimize takılıyoruz: - Tuzu kuru!.. Oysa 12 Mart darbesi olmuş, hiçbirimizin tuzu kuru değil... Yaş!.. Az daha yürüdük, Sultanahrnet Hapisanesi ka- şımıza dikiliyor. Onarım var, buralarını sıkı sıkıya elden geçiriyorlar. Hapisane de dört yıldızlı otel olacakmış. Kimler yatmadı buralarda? Bizim anımsadıklarımız daha çok siyasıler. Nâzım Hik- met, Aziz Nesin, Zekeriya Sertel, Sabiha Ser- tel, Naci Sadullah, Mehmet Ali Aybar... Kanepelerden birıne oturduk, ikimiz de tütün kullanmıyoruz. Sigarasız güneşlemenin tadı yok! B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SA- ĞA: 1/ Bir düşünce ya da kavramı tem- sil eden harf \a da resimsel sim- ge. II Tümcenın öğelerınden bi- ri... Şöhret. 3/Pa- ramızı simgele- yen harfler... Af- rika'da bir ülke. 4/Güvenilır... "Güzellığin par'etmez Bu bendekı aşk ol- masa" (Aşık V'eysel). 5/Simge... Kadastro harıta- lannda parseller topluluğu. 6/Osmanlı ordusunda ve donanmasında hafif pı\ade askeri... Trabzon'un bir ıl- çesi. II Bılgisiz. kültürsüz kimse... ttalya'da bir kent. 8/ Misket limonu da denilen küçük bir limon cınsı... Radyo dalgalannın yankısı- nı alarak cisımlenn yerını ve uzaklığını saptayan aygıt. 9/Samanlık... Su. YUKARIDAN AŞAĞrVA: 1/ Uluslararası polıs örgütü. 2/ Yelek... Bir görevi başara- bilecek güçteki en küçük askeri birlik. 3/ Bılinç... Üstü kapalı olarak anlatma... Kuzu sesı. 4/ Kendi kendine cin- sel dov-um sağlama. 5/Kuşaktan kuşağa geçen kalıtımsal öğe... Afhka'da bir ülke. 61 Çın ve Japonya'da oynanan bir çeşit satranç... "Tanbûri Cemil Bey çaîıyor eskı - - - "ta" (Yahya Kemal). II Ekvator bölgelerinde yetişen bir meyve ağacı... Dilbılgısındekı sözcük türlerinden bin. 8/ Ticaret eşyası... Bir evın kapı. pencere, tavan, döşeme gi- bi bölümlen. 9/ Gemılerin bordalannda bulunan ve san- dallan asmaya yarayan dikme. KARŞIYAKA 2. SULH HUKUK İ Sayı: 1994-1295 Mahkememizin 1994/1295 dosyası ile Hasan Basri ve Murat Özpınar'ın Mahmut Özpınar aleyhine açtıklan, ta- raflann ortak olduklan menkullerin üzerindeki ortaklı- ğın giderilmesi davasında; Mahmut Özpınar'a dava di- lekçesi tebliğ edilememiş, tebliğ adresi saptanamadığın- dan dilekçenın ilanen tebliğıne karar verilrruştir. Davalı Mahmut Özpınar'ın duruşmanın yapılacağı 31.5.1995 günü saat 9.30'da mahkememizde bulunma- sı veya vekili ile kendisini temsil ettirmesi, aksi halde kendisine tayin edilecek kayyım ile davaya devam olu- nacağı dava dilekçesi yerine geçmek üzere ilan olunur. Basm: 21201 MUCUR ASLÎYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosvaNo: 1994/367 Davacı Bağ-K.ur Genel Mûdürlüğü vekili Av Nesnn Sanaç tarafından davalılaı Mustafa Sümbül ve Erfa Lımited Şırketi aleyhlerine mahkememizde açılmış bulunan rücuen tazminat davasınm yapı- lan açık yargılamasında verilen ara karan gereğince; Davalı Erfa Lımited Şırkeü'nın adresı tespit edilememiş ve bilinen adreslerine tebligat yapılama- mış olup, dava dilekçesinın ilanen tebligine karar venlmıştır. Dosyanın duruşması 30 05.1995 gûnü saat 09 20'de Mucur Adlıyesi'nde yapılacaktır. Yukanda ısmi yazılı davalının belirtılen gûn ve saat- te duruşmaya gelmesı veya bir vekil tarafından temsil edılmesi, duruşmaya gelmedığınız ve bir vekıl tarafından da Temsil edilmediğiniz takdirde tahkikat ve yargılamaya yokluğunuzda devam edıleceğı ve hüküm verileceğı dava dilekçesi ve duruşma günü verine geçmek üzere ilan olunur Basın 20992 GAZtPAŞA ASLtYE HUKUK HÂKİIVILİĞl'NDEN DosyaNo 1986'285- D.Gunu 4.7 1995 Davacı Fahn Özcan tarafından davalılar Şenfe Bılgılı. Durmuş Alı Bılgılı ve arkadaşlan aleyhine mah- kememıze suya vakı müdahalenın menı davası açılmıij olup adı geçen davalılara teblıgatın yapılamadığı ve tüm aramalara rağmçn adresleri de tespit edılemedığınden adı geçen davalılara ilanen tebligat yapılmasına karar verılmış oldugundan. Bu sebeble adı geçen davalılann duruşma günû olan 4.7.1995 tarihinde saat 09'da Gazipaşa Aslıye Hu- kuk Mahkemesıne gelip dava konusunda beyanlannı bıldırmelerıne. ne gıbı delıllen varsa duruşma gunün- den once mahkemeve bıldınlmesı veya kendilerini bir vek.il tarafından tem^ıl eltınnedığınız takdirde tah- kikat \e vargılamaya yokluğunuzda devam edıleceğı \e hıikum verileceğı HUMK.mn 213 ve 377. mad- delen uyannca ilanen teblıg olunur Basın 20566 ISPARTA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Davacı Asın Aktı vekili Avukat Yakup Peker tarafından dav alı Erhun Aktı aleyhine mahkememiz- de ıkame edilen bo$anma davasmın verilen ara karan gereğınce; Davalı Erhun Aktı'nın Isparta Yedışehitler Mahallesi 110 Cadde 155'2 sayılı yerde ve Keçiborlu Tuzla Mahallesi Gcnçosman Sokak No: 16 Keçiborlu adresıne tebligat çıkanlmış ve zabıtaca da araş- tınlmış olup yapılan bu zabıta araştınlmasında adı geçen bulunamamış ve adı geçene tebligat da ya- pılamamış bulunmakla gazete ilanı yapılması kararlaştınlmış olup adı geçenın ıstek ve ıtırazlannı Is- pana \*\\ye Hukuk Mahkemesı'nın 1994/756 esas sayılı ve duruşma günü olan 12.6.1995 günü sa- dt (W (K)'daki celseye gelip ıstek ve ıtirazlannı bıldirmezse. yargılamanın HMUK'nin 213 '2 maddesi gereğınee yokluğunda yapılacağına daır tebligat yenne kaim olmak üzere ilan olunur. Basın 20493
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle