05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 NİSAN 1995 CUMARTESİ 12 DİZtYAZI 'Dedelik kendini yenilemelf Âleviliğin belki de en özgün kurumıı: 'Dedelik'. Kırsal kesimdeki Aleviler üstünde tartışılmaz bir dinsel ve sosyal otoritesi olan 'dedeler' kentleşme olgusu ile birlikte güçlerini yitirmeye başladılar. Okadar kibugün 'dedelik'e çağdışı bir kurum nitelemesi bile yapûıyor. Aynca dedelerin de çağın gerisinde kaldıklan sıkça vurgulanıyor. Haklı mı sizce bu niteleme veyargüar? Hlfctf AYDIN ENGİN, AHMET ŞIK, BÜLENT SARIOĞLU, YÖRÜKHAN ÜNAL • Görüşlerine başvurduğumuz örgüt temsilcileri, Âleviliğin en önemli kurumlarından olan "Dedelik" kurumunun çağını tamamladığını kabul etmiyor. Ancak hemen hemen hepsi, dedeliğin çağın gelişmeleri doğrultusunda yeniden yapılanması ve yeni bir işleve kavuşması gerektiğine inanıyor. PROF. İZZETTİN DOĞAN Öğretim Üyesi ve Alevi Dedesi Dedelik kurumunun çağını doldurduğu söy- lenemez. lnanç öğretimi zamanla sınırlı değil- dir, insanoğluyla birlikte gider. Dedelik, Alevi lslarru, özellikle tasavvufu, bin küsur yıldır. ne- silden nesile naklederek bugûne getiren bir ku- rumdur. Tüm zulûmlere karşı direnmiştir, ağır kayıplar vermiştir. Müspet bilimin meşalesini bugüne kadar taşıyan Alevi dedeleri olmuştur. Son 50 yıldan bu yana özellikle yaşlı dedelerin vefatından sonra ekonomik koşullann ağırlığı. kentlere doğru göç, Türkiye'nin bir sanayi top- lumu olmaya doğru yönelmesi, hiçbir geliri ol- mayan dedelerin kendi çocuklannm geçimi için onlan da çahşmahayatına itmiştir. Bu arada ken- di kültürlerine eğilmek olanağını yeterince bu- labilmiş dedelerin sayısı da azalmıştır. Bu itibar- la dedelik fonksiyonunu ehlıyetle icra edebile- cek, Islam tasavvufunu öğretebılecek düzeyde dedeler az da olsa hâlâ vardır bu ülkede. Ve bil- gili dedelerin sayılannın çoğalması, toplumda- ki ihtiyaçlann giderilmesi içın bir zorunluluktur. Ve dedelik kurumu da toplumsal gelişmelere pa- ralel olarak tabii ki yeniden yapılanmalıdır. SELAHATTİN ÖZEL Alevi-Bektaşi Temsilciler Meclisi Genel Sek- reteri Dedelik kurumu bugün de uygulanıyor. Ama geçmişteki işlevini doğal olarak yitirdi. Çünkü o zaman\n bilinçli olan kimsesı oydu. lnsanlan sevgi, kardeşlik'vb. konusunda aydınlatırdı. Ama şimdi kentlere göç başladı. Dünya aydınlanma devrine girdi. Dedelik kurumu vasıtasıyla yal- nızca aile içi problemlerimizi hallediyoruz şim- di. Cem ayinlerimizde dedelerimiz de yer alır. Ama artık eskisinden daha farklı. tnançsal ya- şamımızda dede ile ilışkılerımiz devam ediyor. REHA ÇAMUROĞLU Şahkulu Dergahı Basın Sözcüsü Son on yılda dünyada, çağını doldurdu deni- len birçok şey oldu. Ben dedelik kurumunun Alevi toplumunda büyük bir hizmet gördüğûne ve bundan sonra da yeni belirlemelere göre gö- receğine inanıyorum. Alevi inancında en büyük üç tevhid, cemaatin kendisidir. Bu yenilemeleri de o belirleyecektir. Her şeyden önce dedeler mürşittir. Yani uyancı, aydınlatıcı ve yol göste- ricidir. Mürşitlik olmadan tasavvuf, tasavvuf ol- maksızın Anadolu Aleviliği olmaz. MUHARREM ERCAN Alevi Dedesi Dedelik çağını doldurmuş bir kurum değildir. Bu kurumu sonuna kadar da savunurum. Dede- lerin belli ekonomik kaygılan olduğu için belir- li işlevlerini yerine getiremiyor ve cemaatlerine fazla faydalı olamıyorlar. Cemevlerinin sayısı arttınlıp, egitimli dedelerin bulunması şarttır. VELİ DOĞAN Alibeyköy Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Sekreteri Dedelik kurumu yeniden yapılanmalıdır. Her şeyden önce halifelik gibi babadan oğula geçme- si yanlıştır. İşlevlerini de günün şartlanna göre değiştirmelidir. Eğitim görmüş. aydın ve bilim- sel insanlar bu görevi üstlenmelidİT. MURTAZA DEMİR Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başkanı Hayır. Alevilik deyince dedelik kurumu var- dır. Dedelik kurumu belki reorganize edilebilir, ama reddedilmemelidir. Dedelerin eğitimi ta- mamlanmalıdır. Alevi örgütleri tarafından bir Alevi Enstitüsü kurulmalıdır. Dedelik kurumu reddedelirse, Âleviliğin içi boşaltılır. Dedelik, çok temel bir kurumdur. Ancak, dedeler hızla çağdaşlaşmalı, üniversite eğitiminden geçiril- meli ve her türlü eğitimi alarak gerçek bir öncü olarak hızla kendılerini yetıştirmelidirler. CEMAL ŞENER Araştırmacı, Yazar Din diye bir sosyal olgunun varlığını tanıdı- ğımız sürece Alevilerin dedelik kurumu da bir vakıa. bir olgudur. O yüzden vazgeçilebilirlik taşımaz. Ama dedelik de kendini yeniden yapı- landırmak, yenilemek, kendini yeniden üretmek zorunda. Unutmaym 'dedesiz,cemsiz,cemevsiz, semahsız' bir Aleviliği düşünmek mümkün de- ğildir. Dedelik kurumunun bugün ne gibi işlevi olabilir? Alevilik bugüne dek taşıyageldiği olumlu değerleri dedelerin çabalanna borçlu- dur. Bugün de dedeler kendilerini yenileyerek misyonlannı yerine getirebilirler. Ben gelenek- ten gelen dedeler kadar, genç ve gönüllü dede adaylannın varlığını gözlüyorum ve bunlar, Ale- viliğe yeni dinamikler, çağdaş açılımlar getire- ceklerdir. İİTTİ Bektaşi Halifesi Turgut Koca: Bektaşüikevrenseldir Aleviler, Bektaşiliği "Kent Aleviliği" olarak tanımlıyoriar. Kimi Bektaşiler bu tanımlamayı ilkesel olarak reddetmiyorlar. Ama onlar bile gene de Alevilik ile Bektaşilik arasına bir aynm çizgisi çekmeye özen gösteriyorlar. Buna karşılık Aleviler (belki de cepheyi genişletmek için) Bektaşilere karşı çok daha yaJanlık gösteriyorlar. Nitekim resmen değılse bile "fiüen " en güçlü ve yaygın Alevi örgütlenmesi olan "Bektaşi-Alevi Temsilciler Meclisi" adının başına Bektaşiyi özenleyerieştiriyor. Beklaşilerin Alevilereyönelik soğukluğuna karşılık, Aleviler onlara karşı çok sıcak ve kucaklayıcı. Konuyla ilgili olarak Beklaşilerin Marmara Bölgesi Halifesi Turgut Koca 'nın görüşlerini sunuyoruz: Turgut Koca, Âleviliğin aşiret tarikatı olduğunu, buna karşılık Bektaşiliğin herkese açık olduğunu beürtiyor. Türkiye'deki Alevilik pra- tikte bir aşiret tarikatıdır. Ne kadar aşiret varsa o kadar Ale- vi düşüncesi ve pratiği vardır. Eski bektaşiler Türkiye'deki Alevilere "sufi suretieri" der- di. Aleviler de kendilerine ba- zen "sufi", bazen de "ocak" ismini koyardı. Bektaşilik ise evrensel bir tarikattır. Dil, din, ırk ve mez- hep farkı gözetmez. Osmanlı döneminde Kerbela'dan Ma- caristan'a kadar büyük bir coğrafi alanı kapsayan bir sa- hada Bektaşilik faaliyetlerini sürdürmüştür. Bu sebeple Bektaşilikte Türk töresi hâkım olmuştur. Bektaşilik kabileye ve yola dayanmadığı için Alevilikle bir sorunsal doğurmaz. Bir in- sanın Alevi olması için Alevi ana-babadan doğması gerekir. Bektaşilikte ise böyle bir şart yoktur. Kimden doğarsa doğ- sun, ister Müslüman, ister Hı- ristiyan, ister Alevi, ister Sün- ni olsun, herkes ahlaki kural- lar ve şartlara uyma koşuluy- la Bektaşi olabilir. Bir çok Hıristiyan da Bekta- şi olduğu içın Bektaşilik Müs- lümanhkla Hıristiyanlık ara- sında bir köprü olmuştur. Bek- taşilikte sorun yoktur. Tek so- run nefısle mücadeledır. Buna "cihadnekberM yani büyük sa- vaş denir. Insan, insanhğını yerine getirirse, nefsinı yen- miş, aklını hâkim kılmıştır. Onun için bazen Bektaşiler Allah, Muhammed, Ali yeri- ne, akıl, şuur, mantık der. Hüner 'mana ehti' olmak Sorun ehü, dava ehli olmak Bektaşiler için söz konusu de- ğildir. Hüner "mana ehli" ol- maktır. Bugün Bektaşilik dev- lete hiçbir sorun çıkarmaz. Çünkü Bektaşilik geleneğinde Hacı Bektaş Veli'nin devleti takdis ettiği, orduyu kutsadığı gerçeği vardır. Bu gelenek ge- reğince Bektaşilik nezdinde ordu ve devlet saygındır. Do- layısıyla Bektaşiler yasalara her zaman saygılıdır. Ale\ilerde politik aynşma• Sanayi çağında ve kapitalizmin -kör topal da olsa- gelişmesini sürdürdüğü Türkiye'de salt dinsel itkilerle bir topluluğun bir arada olabilmesi mümkün değil. Hele bu 20 milyonluk bir topluluk, dev bir kitleyse. Yedi gündür süren bu dizı boyunca kişisel yargılanmızı belırtmeksizin. Alevi önderlerini, sözcülerini, dedele- rini konuşturduk. Kimı sorunlarda ara- lanndaki görüş aynlıklan pek keskin ortaya çıktı. K.imılerinde ise üstü ör- tük. Ama bız özellikle dıkkatlı okuyu- cunun bu aynntılan da gözden kaçir- madığinı sanıyoruz. Dizinin bu son bölümünde resmen henüz kuruluş aşamasında olan, ancak fiilen Türkiye'deki en yaygın Alevi ör- gütlenmesi olan Alevi Temsilciler Meclisi'nin sözcüsü ile son dönemin en "medTOtik"Alevi sözcüsü Profesör İzzettin Doğan'ın soruşturmamız dı- şında kalan özel bir konudakı görüşle- rini sunacağız. Alevi Temsilciler Meclisi Genel Başkanı Ali Rıza Gülçiçek. Ancak Gülçiçek yurtdışında, Federal Alman- ya'da yaşıyor Örgütün genel sekreter- liğinı ise en güçlü Alevi örgütlenme- lerinden Hacı Bektaş Derneği'nin Ge- nel Başkanı Selahattin Özel yürütüyor. Bir de Profesör İzzettin Doğan var. Galatasaray Üniversitesi DevletlerHu- kuku Profesörü olan İzzettin Doğan, aynı zamanda bir "Alevi dedesi". Hem de ağırlığı ve etkisi ile sıradan dedeler- den aynlan bir "baba dede". Doğan ve Özel, bugün Aleviler ara- sındakı aynşmada iki ucu temsıl edi- yorlar. Özellikle siyasal örgütlenmeye ilişkin bakışlan ve Alevilerin siyasal tutumlanna ilişkin öngördükleri taban tabana zıt. tkisinin politikaya ilişkin görüşleri- ni sergilemek, dizinin başında yaptığı- mız "Alevi topluluğundaki aynşma"yı açı seçık ortaya koyuyor. Bu aynşma besbellı ki ana yansıma- Alevi Dedesi Prof. izzettin Doğan-. Alevi Temsilciler Meclisi çok az kişiyi temsil ediyor \levi Temsilciler Meclisi, Alevilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir oluşumdur. Bazı sözcüklerin, isimlerin arkasına sığımp çıkar sağlamaya çalışan insanlar bir araya gelmiş burada. Zaten 300-500 kişiyi de geçmez bunlar. Ailelerini bile temsil edemeyen bu kişiler. 20 milyon Aleviyi hiç temsil edemez. Bazı isimlerin arkasına sığınarak çıkar sağlamak Alevileri hafife almak, küçümsemektir. Alevi inancını sömürerek bir sandalye kapmak sevdasındaki insanlardır bunlann çoğu. Ama aralannda gerçekten samimi birkaç kişi de vardır. sını politika temelinde ortaya koyuyor. Kanımızca bu sağlıklı bir aynşmadır. Sanayi çağında ve kapitalizmin -kör topal da olsa- gelişmesini sürdürdüğü Türkiye'de salt dinsel itkilerle bir top- luluğun bir arada olabilmesi mümkün değil. Hele bu 20 milyonluk bir toplu- luk, dev bir kitleyse. Alevı topluluğu- nu. "geteneksel AleviHk'' dıye adlandır- dıgrmız kimi iyi niyetlı ama politika dı- şı "dedelerin" göstermek ıstediği gibi tek ses, tek yumruk bir topluluk olarak görmek, belki kulağa hoş gelecektir ama, gerçekle çelişecektir de... Unutmayalım ki Alevilik kan bagı- na dayanan bir nitelik. Ancak Alevi bir ana-babadan doğan çocuklar Alevi olabiliyor. Bu anlamda Alevi ana-ba- badan doğduğu için kişi Alevi olabilir. Bu doğal. Ama kişi Alevi olduğu için ille de ilerici, devrimci, çağdaş, özgür- lükçü olamaz. Bunu savunmak ırkçı ya da fanatik dinci önyargılarla düşünmek demektir. Kanımızca Alevilerin kendilerinde geleneksel olarak var olduğunu savun- duklan özgürlükçülük, ilericilik, laik- lik, cağdaşlık gibi olumlu nitelikler ye- ni yeni maddi zeminine oturuyor. O yüzden Alevilik saflannda gözlenen aynşma bir dağılmanın, çözülmenin değil, daha üst bir sarmalda. daha sağ- lam temellerde AJevı kimliğinin yeni- den tanımlanması anlamına geliyor. Bu sağhklıdır! Alevi Temsilciler Meclisi Cenel Sekreteri Selahattin özel: Kimse Alevileri, politik çıkarlarma alet etmesinBırlik Partisı yanlış zamanda, yanlış insanlarla kurulmuş bir partiydi. Ama bunun tüzüğünü açıp bakarsak bunlann sosyal demokrat partilerden daha ıleri bir tüzüğü vardır. ICurulacak partide de demokrasi ve laiklik kavramlan ön planda olacaktır. Dinı siyasete alet etmiş insanlara karşı, Alevisi de, Sünnisi de büyük bir birlık haline gelip mücadele vermelidirler. Alevı taban arasında ideolojik bir aynm yoktur. Tabanm dışındaki insanlarda vardır. Bizim haldanmız gaspedildiği için, her şeyimiz yasaklandığı için, asimile edilmek istendiğimiz için örgütlenip buna karşı koyrnak istedik. Bunun için çalışıyoruz. Ancak, Alevi tabanın kendi çabasıyla oluşturduğu örgütlü yapıyı, kimse kendi politik çıkarlan için kullanamaz. Ne İzzettin Doğan ne de başka Alevi örgütleri yapamaz bunu. Alevilerin dünden bugüne düşünce yapısı, ideolojisi belli. Bunu kimse belli bir ideolojiye doğru kaydıramaz. Aleviler buna izin vermez. tzzettin Doğan'ın Cem dergisi olayı var. 15.000 tirajh bu dergi Aleviliği temsil edemez. Devlet de, Aleviliği bu tür adamlarla ve onlann anlayışına göre kabul etmek istiyor. Bu anlayışın Diyanet'teki anlayıştan bir farkı yok ki... Aleviyim, ama ben de siziıı gibi insanim... SADIK ERAL (*) Benbir Aleviyim!.. Siz hangi dinden, hangi mezhepten, hangi ırktan olursanız olun, ben de ber in- sanımtıpkı sizin gibi. Ben de bir anadan doğuyorum. Benim de babam ve kardeşlerim var. Ben de an- nemin kız kardeşine "teyze", erkek kar- deşine "dayı" diyorum. Aynı saygıyı bes- liyorum büyüklerime. Küçüklerime ay- nı sevecenlikle yaklaşıyorum. Aynı dost- lukları paylaşıyorum yarenlerimle. Av-nı sizler gibi soğuklar beni de üşü- tüyor. Ben de ıslanıyorum yağmurlarda. Sizler gibi işitiyorum rüzgârlann hışırtı- smı. Aynı geceleri yaşıyorum sizinle. Ve a>Tiı güneşte ısınıyorum. Sizinle aynı gökkubbenin altında yaşıyor. aynı yıldız- lan görüyorum gökyüzünde. Benim de kanım kınruzı. Avnı kurşun- lar beni de öldürüyor. Aynı ateşler beni de yakıyor. Aynı acıyı çekiyorum ışken- cede. Elektrik verdiklerinde bedenime, aynı şekilde gidip geliyorum ölüme. Ölümler benim de yüreğimi dağlıyor. Kaybedince yakınlanmı aynı şekilde dö- vüyonım bağnmı. Aynı ağıtlan yakıp acılanma. düğünlerde aynı türküleri söy- lüyorum. "Yemen"rürküsünde aynı duy- gulan paylaşıyorum sizinle. Aynı şekil- de gülüyorum Hoca Nasreddin'in öykü- lenne. Köroglu'nun koçaklamalannda. Şe> r h Bedreddin'in özlemlerinde ben de vanm. Benim de alın terim var Ferhat'ın Şirin içın deldiği dağlarda. Ete kemiğe bürünen, Yunus diye görünen benim. Benim de dedem kurşun sıktı kuva-yı millıyede işgalci düşmana. Aynı kışlada aynı kadere baş koydum sizinle. Aynı sa- vaşta silah çattım vatanım için, bağımsız- lık ve özgürlük için. Aynı korkular, aynı kaygılar Aynı yokluk ve yoksulluğu yaşıyorum sizinle. Aynı zamlar benim de yaşamımı aynı şekilde güçleştiriyor. Aynı çabayı harcıyorum bir lokma ekmek uğruna... Sizin gibi benim de duygulanm var. Sizin gibi ben de öfkelenebiliyorum. Ay- nı korkular, aynı kaygılar aynı şekilde sızlatıyor yüreğimi. Ama neden suçlanıyorum bin yıldır? Ama neden ana-bacı bilmez diye dünya- da hiçbir topluma layık görülmeyen ifti- ralara maruz kalıyorum? Ama neden cemlerde mum söndürülüyor diyerek dil uzatılıyor inançlanma?.. Ve daha binler- cesi... Ama neden, neden, neden?.. Artık Maraşjarda katledilmek, Çorum- larda öldürülmek. Sıvaslarda yakılmak istemiyorum. Verdiğim vergiler lstan- bul'da polis namlulanndan kurşun ola- rak geri dönsün istemiyorum. Insan haklannın en büyüğü olan yaşa- ma hakkımı istiyorum. lnanç ve ibadet özgürlüğümü istiyorum. Özgürce cem yapmak, semah dönmek, bağlama çal- mak istiyorum. Pir Sultanımı istiyorum! Insanı en yüce varlık, emeği en yüce değer; dil, din, ırk, mezhep aynmı y ap- madan bütün halklan kardeş olaıak gö- rüyorum. Laik, özgür ve demokratik bir toplumda insan gibi doğmak, insan gibi yaşamak. insan gibi ölmek istiyorum. Acılann imbiğinde ağulan bal eyleyen bedenimin bir gün öç alma duygulanna yenilmesini istemiyorsan lütfen anla be- ni!.. (*) Avukat Sadık Eral (Çorum Barosu avukatlanndan) Anadolu da Alevi Katli- amları kitabının yazarı Semah Kültür ve Arastırma Vakfı Çorum Şb. Başkanı, İnsan Haklan Derneği Çorum Şube Başkanı dır. POLİTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Devlet Adamı İnönü... Devtet adamı olmak öyle kolay değildir. 1991 yı- lında Özal yurtdışı gezilerine çıkarken Demirel onu şöyle eleştiriyordu: "Ülke bu durvmda iken YeniZelanda'lara gidiyor- lar, Singapur, Avustralya'da geziyorlar. Soruyorum; bu gezilerden Türk halkına ne yarar sağladınız? Bun- lar zevk ü safada. Bir elleri yağda, bir elleri balda. Elimize iktidar geçince yolluklan geri alacağız." Şimdi ellerine iktidar geçti, bu gezilerin hesabını sormadıklan gibi, dış gezilere dost, ahbap, yaran ile kendileri çıkıyorlar. Eleştirilince de hiç oralı olmuyor- lar. Devlet adamı olmak, ardından büyük devlet ada- mı olmak kolay değildir. Elimde, benim icin değerii bir devlet adamı olan Necdet Uğur'un Ismet İnönü: 'Anılar ve Izlenim- ler' kitabı var. Necdet Uğur, Ismet Paşa'ya çok ya- şadığı için 'bir yaşam sanatçısı' gözüyle bakıyor. Gözlemlerini ona göre saptıyor, değer yargılarına ona göre bakıyor. Politikayla uğraşan herkese bu ki- tabı salık veririm, alıp okusunlar. Bir devlet adamının bunalımlı günlerinden notlar vereceğim. ... llk konuşanlar beni öveher, şöyle iyisin, böyle iyisin, birkusurun var bizim dediklerimizi yapmıyor- sun, derier. Ben sabııia dinler, gereken cevabı ve- rirdim. Bir gün sabnm taştı. Sizin dediğiniz şeyleri yapsam, o övdüğünüz ben değil, siz olursunuz. ... Bir gün Atatürk'le konuşuyordum. Kendisine dert yandım; "Bazen muharebede bunalıyorum. O zaman canımdan beziyorum, ölmek istiyorum. Her yere atılryorum. Her şeyi zorluyorum. ölümü arryo- rum. Ne diyorsun, ne diyorsun" dedim. Atatûrk ba- na, "Bu senin söylediğin büyük komutanlık hasleti- dir (özelliğO- Bütün büyük komutanlar ümitsizlik anın- da ölüme koşmuşlar ve ancak ümitsizlik anını zafe- re dönüştürmüşlerdir" dedi. Bizim "Çakmak odası- na kapanır Kuran okurdu. ... Lozan'dayız, görüşmeler sürüyor. Bir gün bir heyet geldi. Dendi ki "Senin çok kötü, anlaşılması güç bir Fransızcan var görüşmeyi birtercüman ara- cılığıyla yapsak." Onlara dedim ki: "Benim için lisa- nın önemi yoktur. Buraya lisan imtihanına gelmedim. Madem ki tercüman arıyorsunuz, peki kabul ediyo- rum." Aramızda"" Nihat Reşat Berger vardı. Ingiliz- ce ve Fransızcayı ana dili gibi bilirdi. Onu tercüman yaptık. Bu tercüman meselesi acayip bir meseledir. Başbakanlığımdan bilirim. Yabancı bir devlet tem- sılcisı gelir. Hariciyeden birini isterim. Söze başla- nm: "Bugün yağmur yağıyor."derim. Tercüman ter- cüme etmeden önce bana döner, "Aman efendim, hava günlük güneşlik." der. Ben de ona derim ki, "Ben lafı sana söylemedim. Şimdi sen, ben ne de- mişsem onu adama; o ne demişse bana söyleye- ceksin." Bu hep böyle olmuştur. Nihat Reşat'la baş- ladık müzakereye. Bir iki cümle söyledim. O benim lafımı süsledi, ilave etti, uzun uzun cümlelerie ko- nuştu. Konuştuklan güzeldi ama, benimkiler değil- di. Tekrar ettirdim. Baktım olmayacak.. söyledikle- rimi yazdınp konuşturdum. Ertesi gün iki taraf de- legasyonlarını temsilen bir heyet geldi: "Aman aman, sen gene bildiğin gibi devam et. Biz seni iyi anlryoruz" dediler. Notlar uzayıp gidiyor... B U L M A C A SEDATYAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDANSAĞA: 1/ Kökeni ilkçağa dayanmakla bir- likte, özellikle XIX. ve XX. yüz- yıllarda Batı'da dinsel düşünceyi etkilemiş olan mistık eğilimli felsefe.2/Birçeşit ardıç... Islamlık- 6 tan önce Kâbe'de j duran üç puttan bin. 3/Genellikle Güney Ameri- ka'da üretilen ka- litesi yüksek bir kahve cinsi. 4/ Hamamböcegi. 5/ Şarkı. türkû... Istem dışı yapılan ha- reket... Berilyum elementi- nin simgesi. 6/ Boyun eğen kendini başkasmın buyruğu- na bırakan... Güneydogu As- ya'nın bataklık ormanlannda yaşayan bahkçıl kedi. 7/Arit- metik hesap yapmakta kulla- nılan, birçok devingen parca dizisiyle donatılmış düze- nek... Borsada belli mıktardaki hisse senedmi belirtmekte kullanılan işlem binmı. 8/ lsa'nın doğum yıldönümüne ya da noel yortusuna Hıristiyanlar'ın verdiği ad. 9/ Çıkma, meydana gelme... Bir nota. VUKAR1DAN AŞAĞ1YA: 1/Kuzey yankürenin ılıman ve soğuk bölgelerinde yetişen otsu bir bıtkı. 11 Hayvanlara vurulan damga... Türk müzi- ğinde bir makam. 3/Mihrak... Yapraklan çay gibi haşlana- rak içilen bir Güney Amerika bıtkısı. 4/"— kıldan ıncedir kılıçtan keskincedir / Vanp anın üstüne evler yapasım ge- lir" (Yunus Emre)... Bir cins tuzlu turta. 5/ Özgün çizim, harita, plan gibi şeylerin fotoğraf tekniğiyle çoğaltjlması... Bir bağlaç. 61 Yapay reçine. 7/ K.emıklenn içindeki yağlı madde... Motorlu taşıtlarda direksıyon ile tekerlek arasın- daki bağlanhyı sağlayan mıl. 8/ Bir renk... Zatürree. 9/ Is- parta'nın bir ilçesi... Tavlada bir sayı. KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ 1994/740 Vas. Ta. Erenköy, Şemsettin Günaltay Cad. Tüccarbaşı Ak- puıar Apt. No: 169'10 Erenköy - Kadıköy adresinde ıkamet eden Abdullah Ergürün hastalığı nedeni ile ha- cir altına aluımasına ve kendisine aynı adreste ikamet eden eşı Atıye Şükran Ergürün vasi tayınine karar ve- rihniştır. llan olunur. 24.3 1995 Basın: 15160 İLAN KAYSERİ ASLİYE 2. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1994/865 Davacı Seyıde Yurtsever tarafından davalı olan eşi Zeynel Yurtsever aleyhine açılan boşanma dılekçesi tebliğ edılmediğınden ilanen yapılmasına karar veril- mekle; Kayseri'nın Kocasınan ılçesinin Yavuzlar Mahalle- sı cilt: 032/09 sayfa: 26 kütük 792'de kayıtlı Zülküf ve Fatma'dan olma 01.07.1957 D.lu Zeynel Yurtsever'ın mahkememıze duruşma günü alan 20.04.1995 tanhin- de hazır bulunması ya da kendısını bir vekille temsil ettirmesı, aksi takdirde yokluğunda hükûm tesis edi- leceği ılan olunur. Basın: 14928
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle