28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 MART 1995 PAZAR 8 PAZAR KONUKLARI SUNUŞ: 8 Mart tarihi Dünya Kadınlar Günü 'ydü. Ülkemizde çeşitli kadın örgütleri bugünü birtahm etkinîiklerle kutladılar. îşlenen ana tema, kadınların erkeklerle eşit haklardan yararlanmalan gereğiydi. kişilik olarak 30 yılı aşkın evliliğinin çahşması yapan Galatasaray Kadınlar özellikle, üçyıldır TBMM'nin ardından evlilik boyunca kocasıyla . Üniversitesi Rektör Yardımcısı eşiğinde Medeni Kanun 'da değişiklik edindiği ortak malları alamadan sosyolog Prof. Barlas Tolan 'la kadının tasansının bir an önceyasalaşmasını kapının önüne konulan Aysel Oktay ve yasalar önündeki yeri, aile içindeki istiyorlardı. Biz de yaşamımızdan bir TürJaye de aile yapısı üzerine bir alan durumunu konuştuk KadınhaManndayetersizizSöyleşi: Leyla Tavşanoğlu Pazar Konuklan: Emekli kimyager Aysel Oktay, Profesör Sosyolog Barlas Tolan AYSEL OKTAY 1937, Bursa doğumlu, Bir öğretmen aiksinin dört kıandan birisl İ.Ü. Kimya FakültesTni bitirdL Uzun yü- lar yüksek Idmya mûhendisi olarak çaiışO. 30 yüı aşlan evliliğinin sonunda kocası tarafindan kapının önüne konuldu. 'Hakammayıöğtmdim'- Kocanızla nasü tanışttntz? Sizinki bir ask evliliği miydi? OKTAY - Çok gençtık birbirimizı tanıdığımız zaman. Baba- mın görevı nedeniyle ailece Çorum'da oturuyorduk. Ben lise bi- re giderken onunla tanıştım. Anadolu'nun Çorum gibi bir ilinde gizli gizli buluşuyorduk. Çok güzel bir sevgi tattım. Aynı insan- la beraberliğifnin ardından şımdi bırçok zorluk çeksem bile o günleri yaşamış olmaktan da mutluluk duyuyorum. - Böyle bir sevgiyaşadıktan sonra neden birbirinizden bu ka- dar uzaldaştuıız ve neden iş aynlığa kadar vardı? OKTAY - K.ocam tıpik bir Anadolu erkeğiydi. Bir davete gi- derken şık giyinip kocamm koluna girmeyi özlerdim. Ama bu hiç- bir zaman olamadı. Çünkü sokakta hep benden birkaç adım ön- de yürümeyi tercih etti. Daha çok gençken birbirimize evlilik sö- zü verdigimiz zaman bana evlenince hiç makyaj yapmayacağı- mı. berbere gitmeyeceğimi ve dekolte giyınmeyeceğimi dikte et- ti. Ben de çok gençtim. Onu mutlu ermek ıçin bunlan kabul et- tim. Şimdiki akltm olsaydı zaten bunlan kabul eder miydim? Ama o dönem biraz da ailemin isteği dışında evlendığim için ba- şım eğik sayılırdt. Çok mutlu günlerimiz olmadı mı? Oldu. hiç kuşkusuz. Ama farklı insanlardık. îş hayatımızbile farklı çizgi- lerde yürüdü. Kocam elektrik mühendisiydi. Altı ay kadar özel bir kuruluşta çahştıktan sonra Devlet Demıryollan'na (DDY) geçti. O biraz masa başı işi yapıyordu. Bense tam bir ustabaşı gi- bi, ayağımda tulum, laboratuvardan laboratuvara, işçilerin başın- da koşuştururdum - Aldığınız ücret kocanızınkiyle eşit miydi? OKTAY - Hayır. ben ondan iki, ikibuçuk kat daha fazla para alıyordum. - Siz çalışan bir kadın dınız, aynı zatnanda da bir ev hanımu Kocanız size ev işlerinde yardımcı olur muydu? OKTAY -Hayır. tki çocuğumuz olmuştu. Onlara da ben bakar- dım. Hatta evde bir onanm işi olduğu zaman bile ben yapardım. Ama bunlardan hiç şikâyetçi de olmadım. Derken kocam bana emekli olmam için baskı yapmaya başladı. Artık evinde otur. evi- nin hanımı ol. diyordu. Kabul ettim ve erken emekli oldum. tlk bir ay evimin işleriyle uğraşmak hoşuma gitti. Adeta bır balayı yaşıyordum. Ama sonunda sıkılmaya başladım. O dönem ciddi bir bunalıma girer gibi oldum. Bunun üzerine Verem Savaş gibi yardım demeklerinde görev almaya başladım. - O dönemde kocanız size hiç yardımcı olmadı mı? OKTAY - Hayır. Akşamlan ışten eve geç dönerdi. Yorgun da oluyor ve evde oturmak istiyordu. Oysa ben sabahtan akşama ka- dar evin içınde bunalmış olurdum. Özellikle hafta sonlannda. "Hadi, gel bir sinemaya gidelim. Ya da çıkıp gezelim" derdim. Ama bir türlü kabul etmezdi. Sık sık sürtüşmelerimiz oluyordu. Sonunda iş patlamaya kadâr vanyordu - Peki. bunlara nasüdayanduuz? OKTAY - Ben hayatta başıma gelen her şeyi vermem gereken sınav olarak görmeye başlamtştım. Bu düşünce beni çok rahat- lattı. Artık. "Allahım, neden bunlar benim başıma geldi?" deme- dim. Hep, "Ben yeni bir sınavdan daha geçiyorum" diye düşünü- yordum. Bugün "Allahım, bak yonıldum arnk. EDi dokuz yaşı- mageldim. Arnksınavdan geçmeyevim'' dedığim zamanlar da ol- muyor değil. Her neyse... Sürtüşmelerimiz iyice artmıştı. Onun andropoz dönemi de başlamıştı anlaşılan. Bu lafı da benden duy- mak istemiyordu. Oysa neden çekiniyordu. anlamıyorum. Kadın- lann menopoz olmalan gibi erkeklerin de andropoz dönemleri çok doğal. Yaşanması gereken bıyolojik bır olay. - Hayatinda birbaşka kadın var mıydı? OKTAY - Hayır. Ama birtakım beraberliklerin azalması ya da yok olması yüzünden bana kendini kaba kuvvet kullanarak ka- nıtlamak ıstedi. Bazen ağladığırru. ama gözyaşlanmın içime ak- tığını duyardım. Böylesine kötü günler geçirdim. Ama bugün ar- tık mutluyum. En azından bana bu iyılıgi yaptı. Artık çok da güç- lüyüm. Artık ilişkimizin kopma noİctasına geldiği dönemde ona. bu iş yurümüyor artık, avnlalım. dedım. Bana verdığı cevap ay- nen şu oldu: -Olmaz. Dur bakalun- ben sana daha neler yapaca- gun. Saçtannı bilcğime dolayıp seni kapı dışan edeceğbn." O ara- da emekli oldugum için paramı bile ondan ahyordum. Bana pa- ra vermek istemıyor, o şekilde baskı yapmaya çalışıyordu. Oysa yıllarca ben eve ondan iki misliden daha fazla para getirmiş, üs- telik birkaç mülk sahibi olmasını da sağlamıştım. - Peki ayrüdığınızda bu mülkler ne oldu? OKTAY - Bizim Türk geleneğinde biliyorsunuz, alman bir mülkün tapusunun erkek üzerine yapılması doğaldır. Aynldığı- mızda bunlann parasınm hemen hemen tamamı benim cebimden çıktıği halde bunlan bana vermek istemedi. Özellikle Sapanca'da çok güzel küçük bir çiftlik var. Üzerine de küçük bİT ev yaptır- mıştım. Bunu bana vermemek için mahkemelik oldu. Davayı ka- zandım. Ama Yargıtay'a gitti. Bilmiyorum. Yargıtay karan ne olur Ama inanıyorum ki Türk adaletı burada da dogru karan verecek- tir. - EvlUiğinizin yürümeyeceğini anladığutız halde kocanızın itirazına rağmen neden boşanmak istemediniz? OKTAY - Önceleri onu hâlâ sevdığimi anlıyordum. Sonra bu da kalmadı. Çünkü bana adeta bir bakışıyla bile işkence ediyor- du. Ama onun nıhsal bir hastalığa yakalandığını düşündüm. Bir zamanlar sevdiğım bu adam madem ki hasta, ona bakmak benim görevim karanna vardım. Üç yıl kendimi sınadım. Bu arada git- tikçe ondan koptuğumu ve güçlendiğimi hissettim. Bana küfur ettiği zamanlar bile sözlerini duymamazlığa gelmeye başladım. Bütün bu davranışlanyla beni eğıtti Bu noktada da ona teşekkür borçluyum. Sabretmeyi, onun düzeyıne inmemeyi öğrendim. Dü- şünün ki emekli olduktan bir ay sonra bir cimnastik salonunda cimnastik yaprnak istedim. "Hayır, gtöemezsin" diye kesürip at- tı - Peki bardağı taştran olay nasü oldu? OKTAY - Biz dört kız kardeşiz. ICardeşlerimin küçük çocuk- lan kame almışlardı. Annemın evinde toplanılıp çay içilecek, sonra da ailece akşam yemeği yenecekti. Annem bize telefon et- ti. Telefona kocam çıktı. "Benmacagdeceğim. Arkadangeürim" dedi. Ben gittim. Akşam sekize kadar bekledik, gelmedi. Derken telefon çaldı. Kocamdı, "Ben seni eve almryorum. Bu akşam sa- kın getevim deme'" dedi. Ne yalan söyleyeyım, oraya çöktüm kal- dım. O gece annemde kaldım. Sonra da eve gidip eşyalanmı top- lamak istedim. Giyeceklerimin dışında hiçbir şeyimi vermedi. Ama benim kendince "düzeleceğimi'" düşünüyor ve benden bo- şanmıyordu. Derken 1992'nin sonunda bana mahkemeden bir celp geldi. Meğer kocam boşanma davası açrruş. Çok kızdım. Ben kaç kere ona boşanmamızı teklif etmiştim; o reddetmişti. Çelbi ahnca mahkemeye gittim ve boşanmayacagımı söyledim. Bun- dan sonra oğlumla söylediğim şırketi kurduğumda itiraz etti ve bana çalışma izni vermeyeceğini söyledi. Bunun üzerine hemen dava açıp çalışabileceğim karannı mahkemeden aldım. Şimdi iki yıldır ayn yaşıyoruz. Ben halimden çok memnunum - Gençlerûnize aeneyimlerinize dayanarak vermek istediğiniz mesajlar var mı? OKTAY - tnsanlar hangı konuda olursa olsun haklı olduklan- nı bildikleri bir durumda, o hakkı aramak ve almak için yasalara dayanarak elinden gelen her çabayı göstermelidir. Zaten hak ve- rilmez, alınır. Ben bu yaşta haklanmı almak için bir çaba göster- mekten keyif ahyorum. Medeni Kanunumuz 1920'lerde kadını- mıza yeni haklar getiren bir yasaydı. Bugün Türk kadını erkek- lerle aynı düzeyde, aynı dünyada çaba veriyor ve çalışıyor. 'Kcuhnçağdaşolmakistiyor' - Dünya Kadınlar Günü kutlamalarmın yapüdığı bugünler- de Türkiye'de kadınlarınyasalann önündeki durumlannı na- sü değerlendiriyorsunuz? TOLAN - Burada sanıyorum önemli olan yasalar değil, pra- tık. Çok yakın bir geçmışe kadar Fransa gibi uygar bır ülkede bile kadın, yasal olarak kocasından izin almadan çalışamazdı. Ama tabiı bu Fransız toplumunda söz konusu bile edilmıyordu. Çünkü kadın, 'çalışacağun'. dediğı zaman çahşıyordu. Kocası iti- raz ettiği zaman da aynlıyorlardı. Dediğim gibi toplumlarda ya- sal durumla fıili durum farklı olabiliyor. Biz her zaman, "Ka- dıniara oy verme hakkını Fransa'daa, İsviçre'den önce verdik" diye övünürüz. Ama bu ne ıfade edıyor? Esas bızi ilgilendiren toplum hangı süreçlerden o noktaya gelmiş; ona bakalım. Çok yakın dönemlere kadar kadının özgürlük alanı bugünkünden da- ha genişti. Yani bugün bır kırsal gelenek var, bir de Anadolu ken- ti ve büyükkent geleneği tersine işlemeye başlıyor. Yasalar, ya- salann neyi kabul edip etmediği çok fazla önemli değil. Yasa- lardan çok toplumun kadın-erkek ilişkılerini ne noktaya kadar getirdiği ya da geriremediği bence çok daha önemli. - Peki, kadın haklartyla ilgiliyasalarımız, Medeni Kanun siz- ce yeterti mi? TOLAN - Tabii ki yeterlı değil. Fransa gibi ülkelerde de bu yasalar daha dün değiştirildi. Ama o toplumlarda bu yasalann yetersizlikleri baş ağntmıyordu. Çünkü önemli olan nokta. han- gi sosyal \e tarihsel süreçlerden geçilerek bugüne kadar gelın- diğidir - Pekiyetersiz olduğunu kabul ettiğimiz Medeni Kanun 'da ka- dınlar lehineyapümak istenen değişiklik sizce TBMM 'den ge- çer mi? TOLAN- Bence kadın haklan konusunda son derece cimri ol- duğunu bildiğımiz bu Meclis'ten bu değişiklik geçmez. Ama başbakanımı- zın kadın olması nedeniyle belki de Meclıs'i sıkıştınr. Yine de Türkiye'nin bugünkü ortamında hukuksal iyileştir- melerin çok sınırlı olduğu kanısında- yım. Sadece siyasi mantalitelenni de- ğil, Meclisimizin kompozisyonunu, kalitesini düşünürsek bundan fazla umutlu değilim. - Medeni Kanun değişikliği üç yü- dır Meclis 'egidiyor, geliyor. Kadın ör- gütleri bunun için 100 bin imza topla- yıp Meclis Baskanı 'na verdi; değişik- liğin ivedittkle geçirileceği sözfinûjü- dı, ama yine bir şey olmadt.. Başba- kanımız da kadın olmasma karşın her nedense kadınların hukuksal durum- lanyla fazla Ugilenmiyorgörünüyor... TOLAN - Bu konuda çok fazla uğ- raş verdiğini sanmıyorum. En azından kendi partisinin milletvekilleri üzerin- de çok direkt etki kurmasını gerektiren durumlarda kafasındaki öncelikler ağırhk kazanıyor. Önceliklere baktığı- nız zaman bu şekilde bir zorlama söz konusu olursa kadın haklanyla ilgih yasa ya da yasalann önceliği onun ka- fasında belki onuncu, yirminci, otuzuncu sıradadır. Onun kafa- sında çok daha farklı siyasi öncelikler var. Belki AB'ye girece- ğiz diye bu konuda da yeni standartlar getiririz. O zaman da bu konu başbakanımızın önceliklerinde daha iyi bir noktaya gele- bilir. - Sizin "Aile Yapılannm Farklılaşması" (İstanbul Örneği) ko- nulu bir alan çalışmanız var. Bu konuda bize bilgi verir misi- niz? TOLAN -Bu, 500 kadın ve 500 erkekle yapılmış bir çalışma. Bu çalışmada ailenin yeniden üretim sürecinde çok önemli bir roi oynadığını gördük. Eskiden neyse, eskisinın modeli üzenn- de yeniden aynı şeyi üretiyor. Eğitim düzeyinin yükselmesi ve büyükkentte yaşama süresi arttıkça, kentleşme süreci hızlandık- ça kız çocuga bakışta, kadının statüsünün iyileşmesinde çok net gelişmeler var. Ne kadar zorlarsanız zorlayın günün bırinde do- ğal süreçler yasal süreçleri etkilemeye başlayacaklardır. Günün birinde de beğenmediğimiz parlamento çok farklı kararlar ala- bilir. Yani bugünden zorlanırsa başanya ulaşılabileceğini sanmı- yonım. Kadın haklanyla ilgili yasalann kolayca bu Meclis'ten, bu kompozisyondan çıkabilmesini beklemiyorum. Ama doğal yaşam çok önemli. Bugün tam esaret altında yaşayan anneler ar- tık kızlanna aynı şeyi yaşatmak istemiyorlar. Medyatik patlama PROF. DR. BARLAS TOLAN 1943, De- nizli doğumlu. Calatasarav' L niversitesi'nde Rektör \ardımcısı göre\ini jTİrütüyor. nedeniyle anneler artık çocuklan için çok daha iyi bir dünyanın var olduğunu görüyorlar. Bu süreç hızlanacaktır. Bunu kimse tu- tamaz. - Fiili uygulama dediniz. Fiüi uygulamada bugün de erkek kartsından boşanmak istediği zaman onu parasız, güvencesiz ortada bırakabiliyor. Yasadayapılması istenen malayrımı reji- miyerine mal ortakhğı rejiminin degeçerti olmamasından ka- dın kocasından hakkı olan mallan da alamıyor... TOLAN - Evet. Bu çok yaygın olarak yaşanan bır gerçek. Yaptığımız bu aile çalışmasında deneklerin yüzde 54"ü alman mallarda tapunun ortak olmasını, yüzde 37'si erkeğin, yüzde 9'u da tapunun kadının üzerine yapılmasını öneriyorlar. Erkeklenn önemli birbölümü tapunun erkeğe ait olması gerektiğini söyler- ken kadınlann çok önemli bir bölümü tapunun kadının üzerine yapılmasını savunuyor. Burada da aynı şeyi görüyoruz. Eğitim düzeyi ve büyük kentte oturma süresi arttıkça tapunun ortak ol- ması yönündeki cevaplar otomatik olarak yükseliyor. Bence do- ğal gelişme bu doğrultuda zaman içınde oluşacak. Belki de mal ortakhğı rejiminin Meclis'ten gecme şansı fazla olabilir. Çünkü ınsanlann sadece erkek çocuklan yok. Bu ınsanlar kız çocukla- nnın geleceğini düşünerek büyük olasılıkla böyle bir değişikli- ği kabul edebilırler. Bu tıp benmerkezci düşüncelenn, böyle ya- sa değişikliklerinin kabul edilmesi şansını arttırdığı düşüncesin- deyim. - Bir sosyolog olarak baknğıntzda kırsal alandan büyük ken- te göçte aile içinde kadının durumu nasü etkileniyor? TOLAN - Böyle durumlarda erkek değil. kadın kesinlikle çağ- daşlaşma ajanı oluyor. Çünkü sınıf atlamayı daha çok kadın ıs- tıyor. Bu da tüketim eğilimleriyle ortaya çıkıyor. Gerçek bir en- tegrasyon mümkün değil. Ama kentliler gibi tüketerek kentliler gibi giyinerek ya da çocuklannı giydi- rerek sınıf atlandığı ızlenimıni yarat- mak istiyor. Birde çocuklann eğitimin- de de kadın ön plana çıkıyor. Çocukla- nn eğitıminin üzerinde titizlikle duran baba değil. anne oluyor. Gecekondu alanlannda yapılan çahşmalann aşağı yukan hepsi bunu gösteriyor. Burada amaç çocuklannı eğıterek onlann kent- liler gibi olduğunu kamtlamak, bır de tüketim kahplanyla kentle entegrasyo- nu sağlamak. Kadının buradaki rolü- nün çok belirgin olduğunu gösteren ciddi araştırmalar var. Erkek ise kırsal alandan kente göç etmenin telaşı için- de sürekli bir iş sağlamanın peşinde ko- şuyor. Dünya Kadınlar Günü kutlanır- ken kadınlann erkeklerle eşit üretim ve eşit paylaşımlannı her zaman destekli- yorum. Ama bu bir takım geleneksel rollerin yeniden üretılmesi anlamında da düşünülmemeli. -Segibi? TOLAN - Yeni doğan bir bebeğin al- tının degiştirilmesi, ya doyurulması olayının daha çok anneye ait olduğu gibi. Aslında tabii bunlar aynntı nok- talan. Biliyorsunuz, 20. yüzyıldabûtün tüketim alışkanlıklan kadının özgürleşririlmesi anıacıyla geliş- tirildı. Artık ınsanlar aşağı yukan beş-on yıllannı kadına özgü bulaşık, çamaşır makineleri, elektrik süpürgelerinı almak için kullanıyorlar. Gayet tabii aile bireyleri hem katılımcı hem de pay- laşımcı olacaklar. Aynca erkek, kendine ayırdığı parasal fonu, kadın çalışsa da çalışmasa da eşiyle paylaşmak zorundadır. - Zaten kadın evde de önemli bir mesai harcıyor». TOLAN - Kadın her zaman evin ağır ışçisi. Refah düzeyi yük- sek ailelerde bile, kadının sürekli bır yardımcısı olsa da kadın onu her zaman denetlemek zorundadır. Bu da başlı başına önem- li bir iştir. Biraz rasyonel düşünce yapısına sahıp bir ınsanın, ka- tılımcı ve paylaşımcı bir aile modelinin dışında bir modeli savu- nabilmesınin söz konusu olmadığını düşünüyorum. Ama Türki- ye'de bu konularda söylem düzeyiyle gerçekler arasında büyük bir uçunım var. Bu. birçok alanda böyle zaten. Örneğin bizim alan araştırmamızda sorduğumuz sorulardan birisi "Kadın ca- lışmah mı" oldu. Cevap verenlerin yüzde 36'sı "Kadın çalışma- lı" dedi. "Sizin evinizde ne ohıyor" diye sorulduğunda > r üzde 36'lık oran bırdenbire yüzde 12'ye düştü. Ama bu, insanlann ya- lan söylediği anlamına gelmiyor. Insanlar gerçekten öyle düşü- nüyor. Ama o andakı statükolan da çok işlenne gelivor. O sta- tükoyu bozmak için hiçbir çaba göstermiyorlar. ÜYELERİMİZE VE KİTAPSEVERLERE Yeni üye olan ve üyeliğiniyenileyen herkese bir kitap armağan ediyoruz. 15 Mart 1905-15 Mayıs 1995 Üye olmak ya da yenileme yapmak için üyelik formunu doldurup, yatırdığınız PTT çeki alındısının fotokopisiyle birlikte istediğiniz kitabı işaretleyerek posta ya da faksla adresimize ulaştırmanız yeterlidir. ÜYELİK VE YENİLEME KOŞULLARI YURT İÇİ YURT DIŞI Giriş Ödentisi (1 Yıl İçin) , 300.000 TL. 40 DM Yenileme (1 Ytl Için) ^ 200.000 TL. 30 DM Posta Çeki Hesap No: 666322 (Çağ Pazariama A.Ş.) Yurt Dışı Frankfurt iş Bankası / Yeni Gün Haber Ajansı Hesap No: 26289009 Biz.: 50230600 Armağan Kitaplar • 0027 0265 Temsili ve Katılımcı Demokrasi / Sami Selçuk • 0027 0276 Roman Ve Yazarlık Onuru / Samim Kocagöz • 0027 0293 Sayılı Günler / Muzaffer Buyrukçu ^ 0027 0295 Partamentonun Boyutları / Rahmi Kumaş Not Lütfen tek kitap işaretleyiniz. ÜYELİK FORMU Üye No (Yenıleme yapanlar için).. Adı Soyadı: Adresi: , Telefon No: Cinsiyeti: Medeni Durumu:., Doğum Tarihi: Doğum Yeri: Eğttim Durumu: Mesleği Cumhuriyet Kitap Kulübü / Çağ Pazartama A.Ş. Adresimiz: Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlu/lstanbul Tel: 512 05 05 Faks: 512 54 55 Annem CEVRÎYE BAŞARAN ! 7.3.1995 günü sabah 06.00 sulannda Şirinyer 337 Sokak No: 52/7 Izmir adresindeki evimizde misafır olarak kalırken hiç kimseye haber vermeden aynlmış ve kendisinden bir daha haber almamamıştır. Görenlerin ve yerini bilenlerin Izmir " ' (0232) 426 66 23 - 484 80 99 - 484 86 08 nolu telefonlara bildirmeleriniricaederim. Kıa SABİHA ESEN BAŞARAN KARS1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 1992/63 E. Davacı Beysefa Yvldınm vekılı Av. llhami Ergün'ün davalı Mevlüt Asi ve aleyhine mahkememizde açtığı geçıt hakkı tesısı davasınm açık olarak yapılan yargilaması sırasında verilen ara karan geregınce; Davaya dahil edilenlerden dahili davalılar Nuran Asi ile Birten Asi'mn tüm araştumalara rağmen adreslen tespit edilemediğinden Kars Yenimahalle Cumhuriyet Caddesi üzerinde kain 220 ada. parsel: 30'da kain ve dahili dayalılara munslen tarafindan intıkal eden taşınmaza davacı tarafindan açılan geçit hakkı tesısine ilışkın dahili dava dılekçesının bu davalılara ilanen teblığine karar verilmiş olup adı geçen dahılt davalıların duruşma günü olan 29.03.1995 gününde mahkememizde hazır bulunmalan, aksı halde yokluklannda yargılamaya devam olunacaği hususu teblığ olunur. Basın: 9827 Münevver Güzel İnsan, Bir kıyımdır yaşadığımız... Her birimiz biryerdedüşüyoruz., Seni de trafıkterörü aidı elimizden... Acımız sonsuzdur... (1957-....) Sinan - Hatun - Hürdoğan - Türker Ruşen - Nuryüz - Tevfik - Erol - Isa Ahmet - Serhat - Murat - ismail RİZE ASLİYE 1. HUKUK MAHKEMESİ EsasNo: İÇÇSTI - Karar No. 1994/498 Davacı Hüseyjn Bınncı tarafindan davalılar Ziya Uslu ve arkadaşlan aleyhine açılan tapu iptalı ve tescıl davasının yapılan duruşmalan sonun- da davanın kabulüne dair verilen karar; davalılardan Şe\ket oglu Orhan Tuzcu. Şevket oğlu Kemal Tuzcu, Şevket kızı Nermın Tuzcu, Şevket oğ- lu Halim Tuzcu. Halim oğlu Hayrettin Tuzcu. Belkız oğlu Zıya Uslu'nun adreslen bılinemedığınden Rize PTT'sı ile kendılerine karar teblıg edile- memiştir. Mahkememizin 1993 '71 esas 1994/498 karar sayılı ılamı ilan tarihınden itıbaren 15 gün zarfında temyız etmedıkleri takdırde hükmün kesinleşeceği ilanen tebliğ olunur. 22.2.1995 Basm: 10087
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle