Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 MART 1995 PAZAR
14 KULTUR
Wim Wenders> Michelangelo Antonioni'nin yeni filmi 'Bulutlann Ötesinde'nin asistanlığını üstlendi
Wim Wenders,
Sısta'yı yormadıKûitürServisi-AgustostaeUıyaşınaba- Antonioni yönetiyor, ben de
Saş,™r. se
Syl
aSa
g
TstSde^ yardımcıhğım yapıyorum. Fotoğraf
hâlâ, birkaç beyaz saç teliyle dünyayı do- çekiyorum, çallŞiyorum,
laşmaya hazırlanan maceracı genç görü- gÖZİemlİyomrn, Organizasyonu
nümüyle setten sete koşup duruyor... yapıyorum. Filmin tümü onun
Bugünlerde Antonioni'nin yeni filmi İıı!,14nr1f»
"Bulutiann Ötesinde" ıçin Avrûpa'yı do- e u e n n u e
-
laşıyorVVım Wenders. Gazetecilerlekarşı-
laştığında fılmle ilgili ağzından hep aynı
sözler çıkıyor:4
Mkhelangelo'ya yanhm
ediyorum. O yönetiyor, ben de öğreniyo-
rum.' Çift imza taşıyacak bu fılmı bekler-
ken Wenders, sürpnz yapıp Portekizli pro-
düktör Paulo Branco adına çektiği,
1994'ün Avrupa Kültür başkenti Liz-
bon'u anlatan "Lisbon Story"i gösten-
me sundu. 'Lisbon Story", Wen-
ders'in en 'Wendersvan' fılmı. Yö-
netmenin en sevdiğı yolculuk.
kent, çocukluk günlen, sine-
ma. farklı dıller gıbı temalar
olabıldığınce bol kullanılmış
"Lisbon Story "de. Filmin baş-
rolünde VVenders'le yedı fılmde
çalışmış Rüdiger Vo^er var.
"Lisbon Story", VVenders'in
1982'de çektiği" OtavtennGidişi"nin (Der
Stand der Dınge) devamı sayılabilır. O
fümde Friedrich Monroe adlı bir yönet-
men Los Angeles'da vurularak öldürül-
müştü. Ancak bu yeni filmde Monroe'nun
ölmediğı. yönetmenliğe devam ettiğı anla-
şılıyor. Kanlı canlı, Lizbon'da film çekıyor
üstelik. Özel bir film yapıyor, başta sona
meşhur kollu kamerayla çalışıyor kahra-
manımız.
- CMajlann Gidişi'ndeki yönetmen ne-
dendirikti?
O film çok karamsar mesajlar içeriyor-
du. On yıl ıçinde sinemanın öleceğine ma-
nıyordum. Sonra o kadar değişiklıkoldu ki:
bır çocuğun bile elıne video kamera alıp
film cekebileceğını gördüm ve karamsar-
lığı hafifietmeyı düşündüm.
- Yeni teknolojüerle sinema ne kadar de-
Wîm Wfenders'a
göre, her film bir
serüven, sinema
yapmaksa ucu
bucağı olmayan
bir yol öykiisü.
Serüveııi bitmiyj
Antonioni, kariyerinin her döneminde sinemanın en
fazla tartışılan yönetmenlennden biriydi. 60'h yıllann
başında" L'avventura", "La notte", "L'edJsse" ile eleş-
tirmenleıie gırdığı yanştan galıp çıkmıştı."Blow-up''la
da 1966'da sınemasevere kendını kabul ettirmeyi ba-
şamuştı. Bunun dışında. 27 Mart'ta alacağı Onur Os-
can'na kadar uzanan aksak bır sinema serüveni yaşa-
dı Antonioni.
Büyük bir kitle onu siyah-beyaz ustası, belgesel tut-
kunu, ltalyan gerçeğınin ınsanlann ruhuna yansıyan yö-
nünü keşfetmiş entelektüel olarak gördü. Pier Paolo Pa-
sofim," Accattone"yı, Federico FelBni de "Dofce Mt^yı
çekerken o." Caweotura"yla Sıcılya'nın burjuva yaşamı-
nı, ahlaksal değerlerinı sorguladı. Antonioni'nin altın yılla-
nJean Luc Godard'la 'yenidalga'nın öne çıktığı dönemle ça-
kıştı. Kendi kulvannda onlar gibi çılgın bır biçim arayışına
girmiştı.
Bir Feflini. Kubrick, Tarkovski, Bresson. Spielberg.
Rosseüni, Hitchcock ya daGodard kadar rahat insanla-
ra ulaşamadı: kafasmdakileri yapabılmek için sûrekli
yapımcılarla kavga etmek zorunda kaldı... Bu çaba-
dan genye tüm zamanlann en iyi 100 filmi arasına
giren "Lawennıra"( Serüven) ıle 27 Mart'taalaca-
gı Onur Oscan kaldı Antonioni'ye. Ancak *usta'
yorulmadı. Köşesine çekıldı derken kamera kar-
şısına geçıp "Bulutiann OtesTndeyi çekmeye
başladı VVenders'le. Alman yönetmenin film-
deki görevi Antonioni'nin bir bakıma asistan-
lığını yapmaktı, belki de sağlığı yennde olma-
yan 'usta'nın yenne 'yedek' olarak düşünül-
müştü. Ünlü ikıli, Antonioni'nin " TiberÜze-
rinde Bov>üng" adlı kitabından alınan dört
öyküyü kazasız belasız çekerek fılmı
bitirdi. Filmin oyunculanndan Sophie
MarceaiL,John Malkovich. \lncent
Ferez, Fanm Ardant, Kim Rossi
Stuard'layapılan söyleşi-
lerden Antonioni'yle,
ilk kez teoriyle pratığin
bu kadar başanyla bir-1
leştıgını keşfettiklen
anlaşılıyordu. Ustanın
serüveni bitmiyor.
Bugünkü sinemayı yaratanlar ortaya çı-
kan şeyin ne olduğunun farkında değiller.
Bir ayna ışlev ı görmest ve de gerçeğe ta-
nık olması ıçin yaratılan sert sinema. fark-
lı gerçekler üretmeye. seyircinın içındeki
dogrulan öldürmeye başladı.
-Lisbon Ston. hafif,eglendirici bir fitaı;
bdki de \Mm VVenders imzalı ilk komedL
Bu dönemde canınız gülroek istiyor gaE-
ba_
Aslında, gülmek ve güldürmek ıçin
fazla yaşlandım. Aynca bıldığım en ko-
mık fılmler son derece ciddı adamlar olan
Buster Keaton\e JacauesTati gıbı ınsan-
lar tarafından yapılmış. Buna bakılırsa.
ileride belki benden de ıyi bir komedı y5-
netmenı çıkabilir,
- Fumkrtnizde müzik ön pUnda. Lis-
bon Story'de de bir çesit modern fado ya-
pan Madredeuslar'ı tamtıyorsunuz..
Evet bu müzıkçılen çok sevıyorum.
Filmlerimın müzıklenne her zaman bü-
yük önem verdım çünkü bence müzik ya-
şanılan en önemli simgelerden biri.
- Zamanda ne kadar geri gkkbilirsi-
niz?
Çok geriye hiç gıtmek istemem, hep
ileri bakmayı se\enm. Gelecekte, gelecek
fıkrinde bizim günümüz. yapacaklanmız
var. oysa geçmışı konuşniak ınsanın elı-
nı kolunu baglı>or Bundan sonraki fil-
mim "MiUion Dollars Motel" bır bilim-
kurgu olacak. Başrol için U2'dan Bono' yu
düşünüyorum.
- tlginiri çeken yeni yazarlar var nu?
Bugünlerde en beğendiğım yazar Paul
Auster Tesadüfen keşfettim Auster'ı. .
Sonra tanıştık, konustuk. Bırlıkte çalış-
maya karar verdık.
- 27 Mart'ta Onur Oscar'ı alacak An-
tonioni'nin hâlâ tartışılmasını nasıl değer-
lendiriyorsunuz?
Bence onun bır eşı yok.Blom Up'dan
L'Avventura'ya, Zabriskie Pnint'e kadar
bırçok çalışması 'dönem filmi*; ancak hiç-
biri yaşlanmadı bu yaprtlann. Mimari an-
layışı, modernizm duygusu, be>azperde-
de yaratüğı görüntü tekrar edilemeyecek
ders nitelıginde.
- Yeni fflminizde şeklin mi peşinden ğ-
deceksink, konuya nu özgürlük tanıya-
caksınız?
Şekücılik konuyu en ıyı anlatmaya ya-
rayan bir anahtar olmalıdjr. Konu şekilci-
lığe kurban edılmemelıdir. Ben yeni bir-
şeyler keşfetmek için film yapanm. Her
film bir serüvendir. Sinema yapmaksa
ucu bucağı olmavan bır'yol öyküsüdür.'
Turing'e
ait yapıtlar
müzayedede
Külrûr Servisi- Antıka eşya ve tablo me-
rakhlan için bugün Istanbul'da iki müzayede
düzenleniyor.
Bunlardan ilki, saat 15.00'te Hyatt Re-
gency'de gerçekleştirilecek. Maçka Mezat'ın
düzenlediği müza>edede Istanbul Belediyesi
ile Turing işletmeİeri arasındakı anlaşmazlık
sonucu olarak Turing'e aıt eserlerin bir bölü-
mü satışa çıkanlacak. Çogunluğu tablolardan
oluşan 250 eserin ıçinde Necdet Kalay, Naz-
mi Zi>u, Mehmet Ali Laga. Orhan Peker. Fik-
ret Mualla. CeHk Hikmet, Şefık Bursau, Na-
ci Kalmukoğlu'nun da tablolanmn yer alıyor.
Osmanlı uyruklu Ermeni sanatçı AıvazofFs-
ki'nin "Boğaz'da Mehtap" adlı tablosu 1 mıl-
yar 200 railyon lirayla müzayedenin en paha-
lı yapıtı.
Halil Pa$a'nın "'Köy E\i" adlı yağlıboya
tablosu 700 milyon liradan satışa sunulurken,
Hoca Ali Rıza'nın iki adet tablosu bır arada
800 milyon liraya alıcı beklıyor. Şevket
Dağ'ın "Sepette şakayıklar ile saksıda sar-
dunya", Osman Nuri Paşa'nın "Edir-
ne'den", Süle\man Seyyit'in "Karpuz ve
Kavun" ve Hikmet Onat'ın 'Bebek Koyıı"
adlı tablolanmn muhammen bedelleri ise
500*er milyon lira.
Tombak leğen, ibnk. şamdan. Edirne hat
kurulan, Belkoz eserler, Selçuk bronz ve se-
ramiklen de antikaseverlerin beğenisine bu-
nulu\or. Günün ikınci müzayedesi de saat
14.0Ö'te Svvıssotel'de yapılacak. Kile Sanat
Galensi tarafından düzenlenen müzayedede .
en pahalı yapıt. HaBi Paşa'nın "Sandallar"
adlı şağlı boya tablosu. 61x33 cm. boyutla-
nndakı tablo. 1 rrulyar 650 milyon liradan sa-
tışa sunulacak.
Hikmet Onat imzalı "Salacakta Sabah"
adlı tablo da müzayedenin önemli vapıtların-
dan. Tablonun muhammen bedeli 1 rtulyar
250 -nilyon lira. Hoca Ali Rıza'nın "Pey-
zaj"ının açılış fıyatı ise, 1 mılyar 100 milyon
lira. Eren Eyüboğlu. Bedri Rahmi Eyübogju,
Cevat Dereli, Hamit Görele. Vecih Bereketoğ-
lu. tbrahinı Safı, Nedim Günsür, Fikret Mu-
alla, Şefık Bursah gıbı sanatçılann yapıtlan-
nın öa yer aldığı müzayedenin ilgı çekıcı par-
çalanndan bin. Cinat Burak'ın 55 cm.yük-
sekl^indekı kuş ev ı. Osmanlı mimansi hay-
ranı Dİan sanatçmın Osmanlı kuş evlennden
esiniînerek yaptıği beş kuş evinden biri bu.
Açılş fiyatı ise 60 milyon İıra.
6
Türk Sineması ve
Oteld Sanatlar'
Kıiltür Servisi- Istanbul Devlet Tiyatro-
su'ıun pazar günleri saat 15.30'da Atatürk
Külür Merkezı Bırim Tıyatro'da düzenledi-
ği swleşi dizısı, bu ay da devam ediyor.
Bı hafta yapılacak pazar söyleşisınm ko-
nusı_**Türk Sineması ve Öteki Sanatlar". Ya-
vuzÖzkan, Ziya Oztan, Başar Sabuncu ve
AtrfV'ümaz'ın konuk olarak katıldıklan söy-
leşrı BanşPirhasanyönetecek. Söyleşide si-
neıra dışındakı sanatlardan yararlanarak ya
da mlardan yola çıkarak film yapan yönet-
meıier; bır başka deyışle sinema sanatının
ötek sanatlarla işbırliği söz konusu edilecek.
1' mart günü konuşmanın başhğı "Nereye
Gidyor Bu Kadınlar?" olacak.
İ-vnep Avcı'mn yöneteceğı söyleşiye her
bin farklı bir alanın temsilcisi olan N'ecla
An, Yekta Kara, Beral Madra ve Merml Ta-
meıkatılıyor.
2» mart tarihinde ise "Tiyatro Anılan" ko-
nulı söyleşi yer alıyor. 27 Mart Dünya Tiyat-
ro\z Günü nedeniyle düzenlenen söyleşide
tsnstAy,Zeliha Berkşoy,Zafer Ergin, Mücap
Oftoglu, Gazanfer Özcan ve Macide Tanır
ti>£ro anılannı tazeleyecekler, dınleyenlere
tiytro ıle ilgılı anektodlar aktaracaklar.
A N K A R A U L U S L A R A R A S I F İ L M F E S T İ V A L İ :
Bosna
9
da hortlayan etnik kuı
CUMHUR CANBAZOĞLU
Birbirleriyle kesişmeye mahkûm,
birbirinin içine geçmiş üç olay,
Bosna Sayaşı'nın gerisindeki üç
öykü. Birinci öykü 'Sözcükler'de
genç papaz Kiril (Gregoire Colin)
Makedonya'da dağlann arasına
gizlenmiş manastırda tek başına
yaşıyor. Silahlı bir grup tarafından
arkadaşlannın intikamı için takip
edilen Arnavut kızı Zamira'ya
manastınn kapılannı açmak
zorunda kalıyor ve...
Sahne değişiyor, ikinci bölüm
'Yüzler'de Londra'ya geçiyoruz.
Makedon fotoğrafçı Alexander
(Rode Serberdzija) Bosna'dan
İngiltere'ye dönmüş; ama geri gidip
bir şeyler yapması gerektiğini
hissediyoT. Arkadaşı Anne'dan
(Katrin Cartiidge) onunla
Bosna'ya gitmesini istiyor. Ancak
Bosna yolculuğuna çıkmıyor...
Sahne yine değişiyor. 'Resimler'de
Alexander köyüne dönmüş, yine
banşçı. Ancak etnik kinin en
samimı arkadaşlıklan bile
Bosna'da
yaşanan
dramı
anlatan
'Yağmurdan
Önce
Venedik'te
ahmAyi
ödülûnü
alıfa.
mahvettiğini görüyor ve vaşamında
ilk kez taraf oluyor. Filmin sonunda
üç öykü aynı trajedide birleşiyor:
'Savaş önce sevgiyi öldürûr.'
Son yıllarda Milcho Manchevski
(33) kadar kısa sürede uluslararası
sinemanın ilgisini çeken ikinci bir
yönetmen çıkmadı. Bu başanrun
ardında, ABD'de Southem Illinois
Üniversity'de öğrenim görmüş genç
yönetmenin ilk uzun metrajlı
fılminde Amerikalılann o meşhur
tansiyonuyla Avrupa'nın derin
duygulannı keşfeden dılini ustahkla
birleştirmesinın payı var.
Mezun olduktan sonra senaryolar
ıiiiıı iii:ııı;
STİlıİSHER
MftRISKATILIN... GİYSİLERİNİZ DÖNYA PODYUWtİltîWA VÜRÜSÜN.
yazan, reklam fılmleri, belgeseller
ve video klipler yapan
Manchevski'nin, manastınn
sessizliğinde patlayan silahlann
sesleri, Londra'mn modernliğinden
Makedonya'nın arkaik yapısına
dönen fotoğrafçının gözlemleri gibi
kontraslan iyi yakalaması,
etkilendiği Kievslowski'nin
berraklığıyla Peckinpah'ın şiddetini
bir arada vermesi de sinema
dünyasım etkiledi.
Geçen yıl Venedik'te Tsai Mlng-
Liang'ın Yaşasın Aşk'ıyla büyük
ödül Altın Arslan'ı paylaşan
Manchevski. senaryosunu da
yazdığı Yağmurdan Once'de
(Before The Rain) savaşın politik
yönü üzerine gitmeden, hortlayan
dınsel ve emik kinin nedenlerini
araştınyor.
Sa^-aş, Makedonya'ya girmiyor
ama, Makedonlar adeta yağrnur
öncesinin bulutlu ve kasvetli
havasının yarattığı sıkıntıyla savaşı
bekleyip durayorlar. lşte yönetmen
dünyanın her yerinde her an patlak
verebilecek etnik kini. savaşın her
türlü değeri altüst eden yüzünü
gösteriyor fılmde. Aynı topraklarda
doğup büyüyen insanlar etnik
amaçlaruğruna birbirlerini
boğazlıyor... Savaş karşıtı temalar
içeren film fazla klasik bulunabilir,
ama Balkanlar'daki katliamı
belgelemek. msanlara uygar
Avrupa'nın göbeginde yaşanan
trajediyi anlatabilmek için böyle bir
film çok gerekliydi.
Festivalde Bugün
SON BAŞVURU TARIHI: 22 MAYIS 1995
Yarışma şartnamesı ve geniş bilgi İTKİB Fuarlar şubesinden temin edilebilir.
İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği
Adres: Altan Erbulak Sokak Maya Han No:10/1 80300 Gayrettepe / (STANBUL
Tel: (0 21 2) 274 30 30 /l 0 Hat (296 dahilı)
Kavaklıdere Sineması: 'lyavolta ve
Ben' (12.15). 'Hedd W>n' (15.00).
'Yağmurdan Önce' (19.00), 'Rnssian
PizzaBlues'(21 30)
Kızılırmak Sineması: 'Lemmingtere
Yardun & Londra' (12.15), 'Korku-
nun Bedeli' (15.00), 'Dost
(19.00), 'Ağacm Dallan' (21.30)
Megapol Kültür Sanat Lisesi: 'Çö-
zülmeter' (12.15>'Söyleşi (Yusuf Kur-
çenlı), 'Yengeç Sepeti' (15.00). 'Buhış-
ma' (19.00), 'Vtacent,Francois,Paulve
Diğerleri' (21.30)
Fransız Kültür Merkezi: Yaşasın Kı-
sa Film-Fransa (12.00). Açılış Filmle-
ri/ Söyleşi (Jean Philippe Laroche)
(14.00),'Portreter'(15.30)
Alman Kültür Merkezi: Ulusal Kısa
Fihn Yanşması Dramatik Video Dah
(13.00). Kısa Film Söyleşısi (16.00).
Festivalde Yarın
Kav'aklıdere Sineması: 'MüzikOda-
a' (12.15), 'Chanıtala'( 15.00), 'Hedd
Wyn' (19.00), 'Apu'nun Dünyası' K»-
zılırmak Sineması: 'Umut' (12.15),
'Dere& Sokağa ÇıkmaYasağı' (15.00),
'Savaş Bitti' (19.00), 'Korkunun Bede-
U' (21.30)
Megapol Kültür Sanat Sitesı: 'Bank
AşıklarMüzesi' (12.15VSöyleşi (Kaan
Girgin), Buluşma' (15.00VSöyleşi
(Artun Yeres), '^'(19.0O)/Söyleşi (Ah-
met Akıncı), 'CesarveRosaHe' (21.30)
Fransız Kültür Merkezi: Yaşasın Kı-
sa Film-Türkiye (12.00), Aslında He-
pimız Aynı Dih Konuşuyoruz
(15.00'17.00).
Alman Kültür Merkezi: Ulusal Bel-
gesel Film Yanşması (13.00), 'Pttrtre-
ler'(16.00).
KOŞEBENT
E]>flS BATUR
Yerine Yazntak
Yazarlığın, yazma uğraşının bir kişise) yanı vardır. Oda-
nızda, ancak yakın çevrenizdekilerin farkında olduklan,
olabildikleri bir bağlılıkla çalışır, üretirsiniz. Ama kısa bir sü-
re, ama uzun, yazdıklannızı günışığına çıkarmamayı yeğ-
leyebilir, belli bir noktaya gelene dek onlan dolaşıma sok-
mak istemeyebilir, ya da isteseniz bile bunu başaramaya-
bilirsiniz. Ne ki, yazıyorsanız, yazıyorsunuzdur. Yazdıkla-
nnız aracilığıyla henüz bir iletişim köprüsünün gerçekleş-
memiş olması, sizin toplumsal düzlemde yazar sayılma-
nızı engetler tabii; bir yazar olmanızı gene de engellemez,
bana kalırsa: Pessoa gibi yazdıklannın öldükten sonra
yayımlanmasını uygun gören yazarlara da rastlanır ede-
biyat tarihinde; Proust gibi hayli geç bir yaşta 'görücüye
çıkan'\ara da. Bir de, yazarlık kimliğini toplumsal kimliğin-
den uzak tutmaya çalışanlar görülür: Romancı Svevo sa-
nayici Ettore Schmrtz ile, CHP Genel Sekreteri Esendal
öykücü MŞE ile açıkça örtüşmek istememişlerdir.
Gelgelelim, yazma uğraşının bir de toplumsal cephesi
vardın genellikle, bir dönemeç geçildikten sonra, kişisel
cepheyle paralel biçimde ilerlemeye başlar. Yazdıklannı-
zı, belli bir olgunluğa vardıklanna inandıktan sonra yayım-
lamaya başlar, okuıia, okurunuzla ilişkiye girersiniz. Kimin
için, kimler için yazdığınızı bilir, bildiğinizi sanır, ögrenir, öğ-
rendiğinizi sanırsınız. Ya da, Gilles Deleuze'ün dedigi gi-
bi kimin, kimlerin yerine yazdığınızı (Deleuze, yalnızca oku-
yanlann, okumayı seçenlerin, onlann yerine yazdığımızı
düşündüklerinı savunuyor). Yazma uğraşının toplumsal
yanı gerçekte zorludur: Düz bir ilişki değildir okurlarla kur-
duğumuz, çoğu zaman sert yanlan ağır basar. Yazmanız-
dan, öyte yazmanızdan mutluluk duyanlarla duymayanlar
aynı anda karşınıza çıkar; üstelik, sizi beğenmeyenlerin,
istemeyenlerin sesi daha sık, daha net duyulur. Genç ya-
zar duyarlıdır toplum önünde, çarçabuk yaralanır. Kimile-
ri ürker, küser. çekilir; kimilerı istekler doğrultusunda de-
ğişir, yontulur; kimilenysedıkkafalıdır: Bildiğini yapmaktan
geri durmaz. Aslında, her iş, her uğraş gibi yazariık da sa-
bır, işgücü, birikim, direnç ister. Bekler, beklemeyi bilirse-
niz, kendinizi kendi doğrularınızla kabul ettirebilirsiniz.
Beklemek her zaman kolay değildir.
Bu satırları bir kavşakta yazıyorum. Cumhuriyet'te yaz-
maya başladığım şu günler, yazariık uğraşımın toplumsal
serüveninin başlayışının tam 25. yılına denk geliyor. İlk ya-
zılanm, 1970 yılında, o dönemde Ankara'nın etkili bir ga-
zetesi olan Ulus'ta yayımlanmıştı. Bir yılı aşkın bir süre, her
çarşamba, sinema ve müzik yazılan yazdım Ulus'a; ara-
da edebiyat üzerine yazdığım da oluyordu, felsefe ya da
dit üzerine de. Sonuç olarak hiçbir kitabıma girmedi o dö-
nemde yazdıklanm, ama hem sıkı düzen edinme konusun-
da, hem de yazma deneyimi açısından büyük yararian ol-
du Ulus serüveninin.
Kültür dünyasının bir insanı, bir edebiyat adamıyım ben.
Basın dünyasının hep yakınında oldum, hatta birkaç yıl ça-
lıştım bir gazetede, ama optiğimi değiştirmeyi aklımdan
geçirmedim. Gazetecilik apayn bir formasyon gerektirir;
günle ve çağla farklı bir tempo üzerinden ilişki kurar ga-
zeteci, edebıyatçıya göre: Deyim yerindeyse, olaylar kar-
şısında değişik nabız atışlan ile karşımıza çıkarlar.
Gazetelerin edebiyatla itişkisı, özellikleTürkiye'de, ken-
dine özgü bir gelişme eğrisı çizmıştır. Necip Fazıl'dan At-
tilâ llhan'a, Sait Faik'ten Melih Cevdet Anday'a giden
bir yelpazede, edebiyat adamının basın dünyasıyla öte-
den beri sıkı fıkı ilişkileri olmuştur. Bugün de öyle: lşte Ok-
tay Akbal, Ahmet Oktay, işte Tahsin Yücel, Selira İle-
ri. Romanlar tefrika edilmiş, röportajlar istenmiş, şiir ve öy-
küye yer açan ekler çıkarılmış, kitap sayfalan düzenlen-
miştir. Değişen çağın değişen medya düzeninde edebiya-
tın, edebiyatçının payı azalıyoryanılmıyorsam, ola ki rolü
de değişiyor. Batı dünyasında da: Sözgelimi Amerika'da
bir Updike'ın, Almanya'da Grass'ın, Italya'da Eco'nun kit-
le iletişim araçlarıyla yoğun ilişki içinde olduklan doğru ta-
bii: ama alabiidiğine siyasal, toplumsal bir çözümleytci iş-
lev taşryor yazdıklan, edebiyatın özgül sorunlannı gazete-
lere, dergitere taşımaktan kaçınıyoriar.
Benim de, bu "sûtun "da kurmaya çalışacağım genel ça-
tının benzer türden özellikler taşıyacağını söylemek istiyo-
rum: Toplumla birey arasındaki çatışma, uzlaşma bölge-
lerine uzanmak; gündelik yaşama, yaşama kültürüne iliş-
kin parantezler açmak; kültür siyaseti kapsamına giren yo-
rumlar geliştirmek amacındayım.
Aslında, kendi yerime yazmak istiyorum.
genel kurul toplanüsı
• Kültür Servisi - Kitapçılar Birliği Derneği'nin yıllık olağan
genel kurul toplantısı bugün saat 13.30'da yapılacak.
Çoğunluk sağlanamaması durumundu, önümüzdeki hafta
pazar günü gerçekleştirilecek olan toplantı. Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti Burhan Felek Konferans Salonu'nda yer
alacak.
Bizlm Tıyatpo Caprtorde
• Kültür Servisi - Bizim Tiyatro, Kafka'ntn yapıtlanndan
yola çıkarak Zafer Diper'in oyunlaştınp yönettiği
"Milena'dan Kafka'ya Mektuplar" adlı oyunu, dünden
ıtibaren Altunızade Capitol Müjdat Gezen Tıyatrosu
salonunda sergilemeye başladı. " Yabancılaşma, yabancılaşan
ilişkiler. sanat-sanatçı ve toplumsallık üzerine bir araştırma-
sorgulama yaklaşımı" olarak özetlenebilecek olan o>'un.
cumartesi 18.30, pazar 15.00'te izleyicilerle buluşacak.
Teatrama - Carrefour işbirliği
• Kültür Servisi - Carrefour mağazası, 19 marta kadar,
compact-disc, kaset ve kitap reyonlanndan 750 bin TL'lik
alışveriş yapan müşterilerine, Teatrama Topluluğu'nun
oynadığı "Sessiz Isyan" o>'unu için bilet verecek. Oyun, salı
günleri saat 20.30, pazar günleri de 15.00'te Foks Fun Kültür
Merkezi'nde sahneleniyor. - ,,
Feridıın Orafm kedileri Bologna'da
• Kültür Servisi - Bu yıl 6-9 nisan tarihleri arasında 32'ncisi
gerçekleştirilecek olan "Bologna Çocuk Kitaplan Fuan"na,
Türkiye'den Feridun Oral'ın "Dünya Kedileri" isimli
çalışrnalan seçildi. Açıhş kokteylinin Gallimard Jeunesse
yayınevi tarafindan desteklendigi fuara
1488 sanatçı başvurmuş ve ttalya. Almanya, Fransa. îngiltere
ve ABD'den gelen beş kişilik jüri heyetinin değerlendirmesi
sonucu 88 sanatçmın yapıtlan sergilenmeye değer
bulunmuştu. Yapıtlar, Bologna 'daki fuar sonrasında
Temmuz-Kasım 1995 tarihleri arasında Japonya'da Itabashi.
Sano, Otani Memorial ve Hiratsuka sanat müzelerinde
sergilenecek.
PEN'den kitap poşetlemeye tepki
• Kültür Servisi - Muzır Kurulu'nun Fransız yazar Jeanne
Cordelier'nin "Pamuk Prensesin Ölümü"' adlı kitabmın
poşette satılması yolunda karar alması üzerine, PEN Yazarlar
Derneği Başkanı Şükran Kurdakul ve Genel Sekreter Alpay
Kabacalı, ortak bir açıklama yaptılar. Muzır Kurulu'nun
kültürel yönden zararlı olduğunu, antidemokratik bulduklan
Muzır Yasası'nın yeniden gündeme alınması gerektığini ifade
eden Kurdakul ve Kabacalı. Muzır Kurulu'nun sanat
yapıtlanyla ilgili fetvalar vererek kendi yasasını ıhlal ettiğine
dikkat çektiler.