Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 EYLÜL1994 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
Toplumsal belirsizlikten çıkış yolu.
Ülkemiz bugün düşünce üreten toplum yerine kavga üreten,
bilimsel düşüncenin yerine zorbalığın geçerli olduğu, pozitif
toplum yerine irtica ve ırkçılığın yol aldığı bir belirsizlik
içindedir.
ERDOĞAN ERDEM Fizik Öğretmeni
T
ürkiye birikmiş sorun-
Ian çözemediği için hu-
zursuzdur, toplumsal
belirsizlik içindedir.
Yaşanan ekonomik-
demokratik sıkıntılann
temelinde eğitimin insansal ve toplum-
sal amaçlardan saptınlması, demok-
ratik, laik içeriklerden uzaklaştınlmış
olması yatmaktadır.
Bebrsizliğin toplumsal bunalıma
dönüşmemesi, pozitif toplum yolunun
açılması eğitimin bilimsel, laik, demok-
ratik içeriğe ivedi olarak kavuşturul-
ması ile olanakbdır.
Eğjtimdunımu
Eğitim sistemimiz içerik ve biçim
bakımından evrensel ölçütte, evrensel
değerlere-çağa uygun küresel insan ti-
pi yetiştinnekten çok uzaklaşünlmış-
tır.
Eğitimin içeriği, bib'mselbkten-çağ-
daşbktan yoksundur. Demokratik
ülkelerde aîcla, kuşkuya, deneye, öz-
gûr düşünceye dayanan çağdaş bilim-
sel eğitim uygulanmakta ve pozitif
toplum yaratılmakta. demokrat insan
yetiştirilmektedir.
Ulkemizde uygulanan eğitim, de-
mokratik, laik, biîimsel, çağdaş içerik-
ten uzaklaşunlrruş gerici ideolojinin
baskısı alundadır.
Özellikle 1980'den bu yana uygula-
nan çağdışı eğitim, tek görüşJü, tek
boyutlu kuİ-ütsan üretmekte ve metafi-
zik toplum oluşturmaktadır. Böylesi
bir toplumda düşünce yerine kavga
üretilmektedir.
*Sorunlann kaynağmı görmek iste-
meyen dış destekli iç çevreler tutum ve
davranışlan ile niteliksiz çaüşmalan
köriiklemekteler, suskunluk kültürü-
nün ürünü aydmlar, tarihsel uykulan-
nı sürdürmektedirler.
Çağdaş, bilimsel, laik, demokratik
eğitim için önceüklen
• Demokratik ülkelerde olduğu gi-
bi devlet belli bir dini ya da din ile ilgili
dersi öğrenmeye kimseyi zorlamama-
lı, din dersleri zorunlu olmaktan çıka-
nlmal). Dinsel eğitim bireysei olgudur,
kamusal değildir.
• Ders programlan, ders kitaplan
bilim kurullannca hemen e)e alınmalı,
insan akhna, araşürmaya, sorgulama-
ya dayanan bilimsel içeriğe kavuştu-
rulmali. Kitaplardan ırkçılığı veirtica-
yı işleyen bilgiler ayıklanmab.
• Okullanmızda demokrasi, insan
haklan ve temel özgürlükler ders ola-
rak okutulmah, kullandınlmalı, de-
mokratik yaşam felsefesi biçimine
dönüştürülmeb'.
• Çocuk haklan sözleşmesi
TBMM'de beklemektedir. Çocuklan-
nuzın birey-demokrat kişilikli yetiş-
mesi için hak ve sorumluluklanm be-
lirleyen söz konusu belge imzalanmalı,
uygulamaya konulmab.
• Kalıcı bilim politikası oluşturul-
malı.
• Liselerimizdeki yazın (edebiyat)
öğretimi, tarih öğretimi çağa uygun
duruma getirilmeh.
• Imam-hatip lisesi sayısı gereksini-
me göre sınırlandınlmab. tmam'hatip
liselerinde eğitim sekiz yıllık temel eği-
timden sonra lise kısmmda yapılmah.
Eğitimin yönetimi ve yöneticileri çağ-
daşlaştınlmalı: Sorunlan çözebilme-
nin yolu, değişme ve yenileşmenin
yaşamsal zorunluluk olduğunu kabul
etmektir. Oysa Milü Eğitim'de her ka-
demedeki yönetidler, (büyük çoğun-
lukla) efendi-kul ilişkisi içinde bağnaz,
düşünce-bib'msel açhğını doyurama-
mış, doğal olarak da önyargılı insan-
lardır.
Bilindiği gibi önyargılan parçala-
mak, atomu parçalamaktan daha zor-
dur.
Demokratikleşme önündeki en bü-
yük engeli, pozitif bilgilerle donatıl-
mamış-donanmamış yöneticiler oluş-
turmaktadır.
Pozitif toplum-aydmlanma eğitimi
için Milli Eğitim yönetimi yeniden ya-
pılanmab. tüm yöneticiler öğretmenle-
rin katılımı-seçim yolu ile göreve geti-
rilmeli.
, Eğitimde verimsizliğin temel neden-
lerinden biri, atanma ve yer değiştir-
melerdeki adaletsizliktir, gerici kadro-
laşmadır.
Demokrat insan ve sivil toplum için
yeni eğitim düzeni: Yaşadıgımız top-
lumsal belirsizliğin bunalıma dönüş-
memesi için durum saptaması doğru
yapılmah; sorunun kaynagını saptıran
sığ tartışmalar yerine, demokrasi güç-
leri tarihsel görev ve uzlaşma ile enerji-
lerini eğitimin demokratikleşmesine
vermelidir.
Gerçekleşü'receğimiz çağcıl eğitimin
amaa, evrensel değerlere uygun, de-
mokrat insan yetiştirmek, pozitif-sivil
toplum oluşturmaktır.
Hoşgörü ve özgür düşüncenin temel
olgu olduğu demokratik toplumu ya-
ratamadığımız için boşluklan bağnaz-
tek boyutlu inançlar, yerleşik önyargı-
lar doldurmaktadır.
Biriktirilmiş sorunlann çözümü
akılcı, laik ve insancı toplum için yeni
eğitim düzeni ile olanakîıdır.
Demokratik ülkelerde uygulanan
çağdaş eğitimin beş temel özelliği odak
alınarak eğitimde yeniden yapılanma
yaşamsal gerekliliktir.
1. Bilimsellik, laiklik, küresellik.
2. Katılım: Eğitimin üç temel bileşe-
ni, öğrenci-öğretmen-veli, eğitime ka-
tılmabdır.
Öğrend ve velisi, eğitimin içeriğine,
planlanmasına, programlanmasına
secimle katılmab.
Demokrasiyi öğreten öğretmen eği-
timin yönetimine, planlanmasına,
programlanmasına, içerik ve biçimin
belirlenmesine seçimle-demokratik
yolla katılmalı. Eğitimde sorunlar yu-
mağının oluşma nedeninin başında
katıbmsızlık gelmektedir.
3. Öğretmenlerin ekonomik sorun-
lan çözülmeli, yetiştirilmelerine önem
venlmeli.
Öğretmenlere grevli-toplusözleşme-
li sendikal haklan ve siyaset yapma
haklan verilmeli.
1966 tarihli ILO/UNESCO ortak
"öğretmenlerin Starüsü Tavsyesi" ya-
şama geçiribneli.
4. Eğitim zararlı dış etkilerden ann-
dınlmahdır. Toplumumuzda, hiç kim-
se kendi çocuğunun terbiyesini kom-
şusuna bırakmaz söylemi yaygındır,
oysa ulusumuzun çocuklanna verile-
cek eğitimi yabancı uzmanlar şekillen-
dirmektedir. Bunun zararb etkilerini
ve acılannı toplum olarak yaşamakta-
yız.
Eğitimimizı şekillendirecek yetişmış
insan gücüne sahibiz; eksik olan, dev-
letin eğitimcilerine güvenidir.
5. Eğitimimizde eşitsizlik köy-kent,
batı-doğu, paralı-parasız, kadın-erkek
alanlannda çok açık ve acı biçimde
görübîiektedir. Eğitimde eşitlik ilkesi
bakımından nıtelik ve nicelik olarak
çağdaş dünyanın çok gerisindeyiz.
Eğitime aynlan ekonomik pay arttınl-
malı, eşitlik ilkesi yaşama geçirilmeli.
Ülkemiz, bugün düşünce üreten
toplum yerine kavga üreten, bilimsel
düşüncenin yerine zorbalığın geçerli
olduğu, pozitif toplum yerine irtica ve
ırkçıbğın yol aldığı bir bebrsizbk için-
dedir.
Bebrsizliğe gelişin-getirilişin temel
nedeni eğitimin bugünkü durumudur
ve kurtuluş da eğitimin demokratik-
leşmesi ile olacaktır.
özgürlük, eşitlik, hoşgörü, bağım-
sızlık.. demokrasi, insanbk tarihinde
kolay elde edilmemiştir.
Temel haklan ve özgürlükleri yok
edilen insanlann, insanlıklan elinden
alınmış demektir.
Siz ne dersiniz?
ARADABIR
PROF. DR. SAHİR ERMAN
Şeriatın Kestiği Paraıak...
12 Eylül darbesinin yıldönümü dolayısıyla, kamuoyu-
nun gündemine gelen konulardan birinin de 'ölüm ceza-
sı' olduğu görülmektedir. Üstelik bu cezaya haklılık
kazandırmak isteyen bazı çevre ve kişilerin, buna dinsel
bir temel de aradıkları ve bu cezanın 'Hıristiyanlıkta da
Müslümanlıkta da' bulunduğu gerekcesini ileri sürdük-
leri bilinmektedir.
Her şeyden önce bu gerekçenin ne kadar yersiz, özel-
likle Atatürk'ün getirdiği laik düşünceyfe ne kadar çeliş-
kili olduğunu ve 'köktendinci' tutum ve anlayışın bir
zamanlar bu ülkeyi yönetmiş olanlara bile egemen ol-
duğunun açık bir göstergesi bulunduğunu belirtmek is-
teriz.
Gerçekten bir önlem veya yaptırımın dinsel hukuka
-yani Islami sistemde şeriata- uygun olup olmaması, la-
ik bir ülkede aynı önlem veya yaptırımın uygulanıp uygu-
lanmamastna asla dayanak olamaz. Laik bir ülkede bir
yaptırımın benimsenmesinde veya aksine kabul edilme-
mesinde göz önünde tutulan tek ölçü 'kamu yaran'dır.
Aynı yaptırımın dinsel hukuk yani şeriat tarafından da
benimsenmiş olup olmaması kamu yararının yerine as-
la geçemez ve geçmemelidir, aksi halde laik sistem
yerini köktendinci dûşünceye terk eder.
Şurasını belirtelim ki, Türkiye, Osmanlı Imparatorluğu
döneminde dahi şeriatla yönetilmiş değildir. Iki misal
verelim. Islam ceza hukukuna göre zinanın cezası
'recm'dir. Bu ceza Kuran'da yazılı olduğu, yani 'hadd-i
şeri' olduğu cihetle, başka herhangi bir cezaya çevrile-
mez. 'Recm' cezası eski Yahudi kavimlerinde de cari
olan ve zina eden kadının -dikkat edin hiçbir zaman er-
keğin değil- sadece başı dışarda kalacak surette kuma
gömülmesini ve başının taşlanarak kadının öldürülme-
sini ifade eden bir cezadır. Bu ceza Osmanlı'da hiç uy-
gulanmadı. Hatta daha sonra 'örfi Osmani' diye anılan
Fatih Suttan Mehmed'in kanunnamesinde zinanın ce-
zası olarak 'değnek' cezası kabul edildikten başka, zina
eden kadının değnek başına belirlt bir para ödeyerek
bunu 'cerime'ye, yani para cezasına çevirmesi dahi ka-
bul edildi. Bu itibarla Türkiye'de ilk şeriattan aynlan laik
kanunun Fatih'in kanunu olduğunu söylemekte hata
yoktur.
Yine şeriata göre hırsızlığın cezası elin kesilmesidir
ve bu da bir 'hadd-i şeri'dk: Dilimizde yerleşmiş olan
"Şeriatm kestiği parmak acımaz" sözü de buradan gel-
medir. Ancak altı yüzyıllık Osmanlı Imparatorluğu döne-
minde hiçbir hırsızın eli kesilmiş değildir. Bunun gibi
faiz 'haram' olmasına rağmen Fatih, faiz karamamesi'
çıkarmış vefaizideğil 'riba'y\,yanitefeciliğiyasaklamış-
tır. Şu halde nerede kaldı şeriat? Nerede kaldı "Dinsel
hukukta yer alan bir yaptırımın uygulanmasında haklılık
vard/r"_gerekçesi? Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin laik ol-
duğunu iddia eden dünkü, bugünkü hatta yarınki her-
hangi bir yöneticisi böyle bir gerekçe ileri süremez ve
sürmemelidir, aksi halde çok şeyin tartışılmasına yol
açılmış olur.
Bunun dışında ölüm cezasının kamu yararı bakımın-
dan muhafazasının değil, aksine kaldırılmasının zorunlu
ofduğu artık ve nihayet medeni ülkelerde kabul edilmiş-
tir ve bu cezayı hala kanunlarında yaşatan ülkelerin
-dinsel hukukta dayanak arasalar dahi- 'muasır medeni-
yetseviyesi'nden bir hayli uzak olduklan tartışmasızdır.
Bir kere siyasi suçlarda bu cezanın uygulanması dai-
ma ters teprniştir; zamanla bu cezaya mahkum edilen-
ler birer kahraman olmuşlar, devlet töreniyle abide
mezarlara gömülmüşlerdir, çünkü "bazı kişilerin ölüsü,
dirilerinden daha kuvvetlidir."
Adi suçlular hakkında da durum farksızdır, üstelik
devlet imajını zedeleyecek niteliktedir. Bir katili asan
devlet, onun öldürdüğü kişiyi koruyamamış olmanın hın-
cını, katilin yaptığını aynen yapmak, yani onun seviyesi-
ne inmek suretiyle çıkardığının acaba farkında mıdır?
Bu cezanın birtakım suçların işlenmesinin önüne geçe-
ceği iddiası da bilimsel bir temele dayanmaz: 12 Eylül
döneminde şu kadar adam asıldı ve yine ölüm cezaları
kanunlarımızda var. Ama yine adam öldürülüyor ve dev-
let kendi polisini, kendi öğretmenini koruyamıyor. Sıtma
ile mücadele sivrisineklerin öldürülmesiyle değil, ba-
taklıkların kurutulmasıyla başarıya ulaşır. Bu da 'dini
veya 'milli' görüşün değil, laik düzenin yerleşmesi ve
demokratikleşme ile diğer bir deyişle, düşmanımızın
dahi insan haklanna riayetolunması ile gerçekleşebilir.
TARTIŞMA
Gaziosmanpaşa Ortaokulu
üşünüyorum,
kültürlü, değerii
iyi eğitimb ve
yüzyıbn
başlanndan
günümüze
kalan insanlanmızı... O.
geçmişlerin anılan iledolu.
Oralardaki saygılardan gözleri
ışıldayan. Beli çökse de bakışı
dingin. Nezaket ve
terbiyesinden hiçbir şey
yitirmemiş. Birhanımefendi,
beyefendi kişileronlar. Sayın
olmadıklan halde sayın denen
kışilerden kesinlikle değiller.
Günümüzzor koşullan içinde,
marka yerine kendi onardıklan
giysileri sevenler onlar. Sanata,
kültüre, terbiye ve tüm insan
değer yargılanna saygıb, sevgili
onlar. Anlamadıklanna bile
tükürüklü değil özenle
bakmayı bibyorlar. Birkaç
jisanı bilseler de kendi öz dilleri
ile söyleyip yazmaya dönükler.
İnsan olmayı saç telinin
görüntüsü yerine kafasının
içinde sağhkb bilinçte bulan
insanlar. Hanımefendiler,
beyefendiler... Dahadoğrusu
ve sağbkbsı "baylar-bayanJar"
denmesini seven insanlar onlar.
Bunlar yaşbsı ve genci ile hala
varlar.
Böyle dile gelen bir sürü
anılarla ancak tüm değer
yargılanna doğru bakıyorlar.
Tüm bu güzelb'klerin ne faiz
getireceğine bağb kafalara
"DünyadakiküJtür
değerierinden" Sokrat adını
bibneyen yok gibidir de onu
yok edenlerin anlı şanb sanılan
bir sürüsünün kimlikleri bile
bilinmez" denir. İşte bu türden
değerleri içeren çabalarla yüklü
bir ömek de "Gaziosmanpaşa
Ortaokulu"dur.
Gelenek mi, işte: 1946-49
yıllannda okuduğumuz okulu
yanm yüzyıl sonra gidip
yerinde bulabiliyoruz. Sınıfını,
sırasını, bahçesini, nhtımını
görüyonız. Daha sonrasındaki
Kabataş Lisesi'nden de,
bugünkü ismi ile Mimar Sinan
Üniversitesi'nin içlerinde geçen
tüm yaşamımızın en güzel
anılannı anımsıyoruz.
Amaamız hoşça vakit
geçirmek değil. Aynı eş
bağlamda, eş disiplin, özveri ve
insan olmada doğru
yoğrulmalan, basamaklannı
hissediyor, anımsıyoruz ve bu
yolda bir kez daha kendimizle
konuşuyoruz.
Gelenek mi, işte: Yanm yüzyıl
öncesinden size doğrulan,
insanlık değerlerini, sanat ve
bilimin ilk tanıtımlannı yapan
koca kişilerden o zamanki
"Gaziosmanpaşa Ortaok."
koca hocalan olan Kadircan
Kaflı'lar, tarihçi Vedat Beyler,
ressam Sırrı Eldemler, Rüştü
Bey, Cafer Bey, Perihan
Hanımlar. Daha sonra benzer
değerlerdeki Kabataş Lisesi,
Hamdi Saver, Behcet Necatigil,
Adem Nezihi ve tarih hocası
Kûrt Aziz'ler, Faik Dranaslar.
dahapek çoklan.. saymakla
bitmiyor. Eşdeğerb saygı ve
sevgilerde insan ve ulus olma
bibncini anlamayan kara
çemberb' dar kafalara
sıkışmadan sağbkh, özgür
bilinçli ve insanlık yolunda ileri
adımlann başlangıçlandır asıl
korunacaklar ve gelenek
olacaklar. Gaziosmanpaşa
Ortaokulu'nda başta değinip
anımsatuğımız o tür beyefendi
ve hanımefendiler örneği bir
saygın kimlik içindeki
başyapılardır. 1909'larda
eğitime açılmıştır. Yab, II.
Abdülhamid'in kızı Fehime
Sultan'ındır, sonra Kurtuluş
Savaşı'nda şehit düşen asker
çocuklannın okulu olmuştur.
1925'teokulunadı
tt
tnön0
Dar-ül-Eytamı'dır" 1933den
bugüne ise "Gaziosmajıpaşa"
Ortaokulu olarak hizmet
vermektedir.
Bu onurlu ve bir yüzyıla
yaklaşan süredir eğitimi
yürüten okul, yapısı ve yeri ile
de sadece öğrencilerine değil
tüm ulusumuza güzellikler
saçmış bir armağandır. Beş on
memuru buraya yerleştirmek
çabasında ise ilgili Milli Eğitim
müdürlükleri bu
yanılgılanndan hemen
vazgeçmelidirler. Bıralcın bu
zamanlan daha pek çok
sonraki yıllarda bile böyle
okullar sevgi, saygı öğretisinde.
yannın büyükleri olan daha
nice küçük çocuklanmızı,
insanlanmızı eğitehm,
öğrenimlerini yapabm.
Sanmayınız ki sadece kitaplan
PTTden çektiklerimiz
DIAPOUS OTEL* * * AKÇAKOCA
• Danz* aAr • yüzm* havuzu • dbca • bar • huOmmJun cank müzfc
•TAZEBAUK • oqk bOta yvmktor • CME5 • odalorda TV. frûdh
CUMA - PAZAR [3 gün - 2 gece) Y.P 1 400.000.-
PAZAR - CUMA {6 gün - 5 gece) Y.P. . 2.250.000-
Rez. (0.374) 6T1 37 41 pbx. Fax: (0.374) 611 37 90
B
u kunımun, eksik
veaksakişlerine
abşmış gibi olsak
da yeni yeni
hünerler sergilediği
görülüyor. Telgraf
çekeriz, "Annen fılan araçla
geliyor, karşıla" diye. Kadın
gider, ortada kabr. Tel ertesi
gün ya da daha sonra vanr ilgili
kişiye. Çoğu kezmektuplanmız
günler, haftalar değil aylar
sonra da varabilir adresine. Üç
buçuk ay gecikmeyle mektup
aldığım oldu. Benzeri bir örneği
de Cumhuriyet'te okumuştum.
Gazeteye gönderilen mektup,
Sirkeci'den Cağaloğlu'na dört
ayda varmış. Yaşb ana
askerdeki oğluna harçlık yollar.
ne ki zamanında varmaz, genç
kıvranır durur asker ocağında.
Telefon ise ayn bir rezalet. Sık
sık bozulur.
Anlatmak zorunda olduğum
konuya gecmeden önce,
yakmdığım iki uygulamadan
da söz edeyim. Birincisi,
PTTnin kltaplar için almakta
olduğu ücretin çok yüksek
oluşu. Nedenini bib'yorum.
Turgut Özal, vatandaş yerine
KÎTleri düşündüğü için onlara
dedi ki 'her kurum kendini
kurtaracak biçimde eder
ayarlaması yapsın.' Bu buyruk
PTTnin işinegeldi.
Kitaplardan almakta olduğu
gönderme ücretini yukan
doğru fırlattı. Samrsın,
yollanan kültür ürünü değil de
hayali ihracat nesnesi.
Kuşkusuz, yahıızca Red Kit
okuyan adamın ülkenin kültür
sorununu dikkate alarak kitap
ve dergiler için bir indirim
düşünmesi beklenemezdi. PTT
yönetimi isecan derdine
düşmüş göriinüyor. Oysa
şişirdiği fiyatlarla kimbilir
nerelere ne tür çıkarlar
pompabyordur.
Pll'nin bir başka sinir bozucu
uygulaması daha var:
Yollamak için ambalajladığım
kitabın uçlannı yırtacakmışım.
Ben yırtmaz isem memur sokar
makası, cart diye parçalar
ambalajın kıyılannı. "Kızım,
kardeşim, yapmayın bunu.
Evladım, koca koca bavul ve
çuvallar, beyan yöntemiyle
içlerine bakma gereği
duyulmadan gümrüklerden
geçerken siz bunu niye
yapıyorsunuz?" "Emir böyle
efendim." Beyan yöntemini
çıkaran da T.Ozal. Peki ama
kıymetb" eşya neden kolay geçer
gümrükten de kitabın içindeki
iki satırbk mektup neden suç
öğesidir?
Sıra geldi esas konuya. Kültür
Bakanhğı. halk
kütüphanelerimiz için iki
kitabımdan 5OO'er tane satın
ahnaya karar vermiş.
Bakanbğa bağb Kütüphaneler
Gnl. Md.'nden 1992 yıbnın
sonunda bir yazı aldım:
"Bidilik ve Savaşım Süriiyor
adb kitaplannızdan beşer yüz
tane satın abnacaktır. Adı
geçen kitaplan, ekü listede
adlan yazıb
kütüphanelerimize, yanlannda
bebrtilen sayıda postalayın,
buna ilişkin belgeyi dairemize
gönderin."
Büyük bir heves ve coşkuyla
yetmiş tane paketi günlerce
uğraşarak hazırladım. Birkaçı
büyük, geri kalanlan orta ve
küçük paketlerdi. Vardım
Silifke PTT müdür ve şefıne.
durumuanlattım. "Büyük
paketleri paket bölümüne
verelim, ötekileri mektup gişesı
yollayabilir. Fiyatlar çok fark
etmez. Siz evde bir çizelge
hazırlayın. Hangi kütüphaneye
kaç kitapyolladığınızı orada
beb'rtin. Biz kitaplan tesbm
abnca çizelgenizin altına
mühürü basıp imzayı çakanz,
ezberlemek herhangi bir
binada, yapıda olur; oysa-bu
(Gaziosrnanpaşa Ortaokulu)
benzerleri gibi yapılar gerek
uzun geçmişi, gerek yetiştirdiği
aydınbk Türk insanlan ve
bulunduğu yer ile de
bütünleşen bir kültür değeridir.
Boğaz'daki bu özelbkleri ile
öğrencilerine büyük bir
sessizlik ile değer yargılannın
gerçeğinden söz ediyor.
Oğretiyor, sindiriyor veen
önemlisi, gençliğe adım atan
küçücük çocuklanmızı yannın
hanımefendileri-beyefendileri
yapıyor.
Lütfen bu yeri öğrencilere çok
görmeyin. Kopartmayın bu
çiçeği.
Bibyor musunuz, yok edenler
değil; Sokrat, Mevlana, Yunus
gibi birçoğu ve hele koca
Atatürk gibi yüce kişibkler hep
kalırlar. Ama sizler ve bizler de,
bu tür değerleri, bu çicekleri
koruyarak isimsiz de olsa
kabnz.
Lütfen, yerinden edip
kopartmayın bu çiçeği. Sizlere
bu yakışacaktır.
Prof. Y. Mimar
RUŞENDORA
olurbiter"denildi.
Söylendiği gibi yapıldı.
Kitaplar postaneye, çizelge de
Gnl. Md.'lüğeyollandı.
Aradan bir yıl geçtikten sonra
şu türden mektuplargebneye
başladı: "Halk
kitapbklanmızdan.
Bakanlığımızın sizden satın
aldığı kitaplardan bize
gönderilmesi gerekenler henüz
elimize ulaşmadı, lütfen ivedi
olarak yollayın."
Acaba ne oluyordu? Ben bu işi
1967'den beri yapanm. Yakın
zamana değin hiçbir kitabım
postada kaybobrıadı. Ama
şimdi benim paketler tümden
yok oluyor? Ilgililere sordum,
neyapılabilirdiye. Eğerhepsini
taahhütlü yollasa imişim ve
postalamanın üstünden de bir
yıl gecmemiş olsaymış durum
gönderme adreslerine sorulur,
şayet kaybolma işinin
sorumlusu PTT ise paket
başına yüz bin TL ödenirmiş.
Şimdi bir başka sorun çıktı:
'Bidibk' adü kitabım tükendi.
On yıl kütüphanecibk yapmış,
bu konuda kitap yazmış ve
kimi savlar ileri sürmüş birisi
olarak üzülüyor, utanıyorum.
SamiGfirtürk/Emekli
FebefeÖğreüneni
PENCERE
Namuslular Pıso mı...
Yıl 1991..
Turgut özal, sorumsuz Cumhurbaşkanı...
'rT
;/7/'başbakan..
ANAP'ın babası..
Birader Yusuf özal Devlet Bakanı...
Yeğen Hüsnü Dogan Savunma Bakanı...
Bacanak Ali Tanrtyar milletvekili.
Birader Korkut özal, Islam dünyasıyla Türkiye ilişki-
lerinde devlet ruhsatlı alışverişin yürü ya kulum dediği
ünlü işadamı..
Oğul Ahmet özal anayasayı hile-i şeriye ile aşıp özel
TV'sini kuran işadamı ve ANÂP Sarıyer delegesi...
Semra özal Papatyaların Kraliçesi ve Istanbul ANAP
ll Başkanı...
Kısaca:
Ailesaltanatı!..
•
Nepos Latince bir sözcük, 'yeğen' anlamına geliyor,
'nepotizm' yeğencilik demek...
Katoliklerin halifesi papanın evlenmesi yasaktır, bu
nedenle papanın çocugu yoktur; ama yeğenleri vardır...
Hırlı hırsız papalar arasında, yeğenlerini 'evlat' sayıp
bağırlarına basarak hısımlarına olağanüstü çıkar sağla-
yanlar, bir tarihte işi öylesine azıtmışlar ki, halk bu tez-
gâha ad yakıştırmış:
Nepotizm!..
Türkçede:
Yeğencilik!..
özal dönemi, Türkiye'de yeğencilik rejiminin alabildi-
ğine uygulandığı yılları içeriyor; özallar, hısım akraba
taallukat, cumhuriyet devletinin kilit noktalarına geçerek
ülkeyi uzun yıllar çiftlik gibi yönettiler!.. Bakanlıklar, ge-
nel müdürlükler, devlet bankaları ailenin elinin altınday-
dı. O dönemde devlet yapısında rüşvetin, hırsızlığın,
yolsuzluğun, karmanyolanın hangi sınırlara ulaştığını
saptamak kolay değil...
•
Bir toplum birdenbire kirlenmez..
Yavaş yavaş pislenir...
Pislik ortalığı sardı mı, insanların beyinlerine de sal-
gın mikrobu gibi bulaşır...
Özal döneminin niteliği neydi?..
'Yükselen değerler' denilen dünya görüşünün özeti
'köşeyidönme'değil midir?..
Nediyorlardı:
"Herkes köşeyi dönmeye çalışacak, toplum serbest
rekabet düzeninde yükselecek..."
Ancak devleti eline geçiren bir ailenin iktidar gücünü
kullanarak parasal saltanat kurmasının Batı'daki libera-
lizm ile bir ilgisi var mıydı?.. O yıllarda devlet bankalarmı
babasının şirketi gibi kullanarak işadamı rolüne çıkan
oğullar ve yeğenlerin yaptıklarma neden karşı çıkılama-
dı?..
IsmetPaşa'nınsözü:
"Bir ülkede namuslu kişiler, en azından namussuzlar
kadar cesaret sahibi olmak zorundadırlar."
özal döneminde namuslular pıstı...
Yıl uğursuzundu...
•
Turgut özal, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaş-
kanı olarak görev yapıyordu...
Yaölmeseydi?..
Bugün ne Selim Edes, Engin Civan'ı vurduracaktı, ne
Semra Hanım üzülecekti, ne Ahmet özal kredi sıkıntısı
çekecekti, ne pislikler ortaya dökülecekti, ne de cumhur-
başkanı ailesiyle mafya ilişkileri meydana saçılacaktı...
Kurulan tezgâh işleyecekti...
Babası ölmese, Ahmet özal, büyük işadamı rolüne
devam edecek, Semra Hanım Çankaya'da purosunu tüt-
türecekti. özal yoldan geçerken herkes ayağa kalkıp,
Cumhurbaşkanı'na cephe selamı verecekti...
CUMHURİYET GAZETESt
BAŞYAZARI
NADIR NADİ'Yl
ANMA GÜNÜ
"DOSTU MOZARTTAN
NADİRNADİ'YE"
BİLKENT ULUSLARARASIAKADEMİK
SENFONİ ORKESTRASI ÖZEL KONSERİ
GürerAYKAL.şef
Suna KAN, keman
W.A. Mozart Figaro'nun Düğünü Operası Uvertürü (KV 492)
La Maj. "5. Keman Konçertosu" (KV 219)
Do Maj. 41 "JüpiterSenfonisi" (KV 551)
2 EKlM 1994 Pazar saat 19.00'da AYA tRÎNİ MÜZESt'nde
Davetiyeler perşembe, cuma, c.tesi ve pazar günleri Aya trini ve
Atatürk Kültür Merkezi gişelennden ücretsiz temin edilebilir.
Değerii varlığımız
HÜSNÜ KALAYCI
1958-1992
Sen iyiligin, güzelliğin, aydınlığın insanıydın.
Sımsıcak anılannla ve yaşama rutkunla seni gurur ve
özlemle her an yaşıyoruz.
AİLEN
Karacaahmet, 1 Ekim Saat 11.00.
öğleden sonra 13.00-18.00 arası,yaşlı
bayanlara ve 3 yaş üstü çocuklara bakılır.
Tel: 587 3119