27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 EYLÜL 1994 PERŞEMBE DİZÎYAZI 4jSomerset Maugham ödüllü İngiliz yazar Ackroyd yannın dünyasını CumhurİyeC 'e yazdı Yom birkabileciliğe doğru Ackroyd bilimsd geüşmelerle ilgili şu öngöriide bulunuyor: Eğer insan soyu o zamana değin var olmayi başarabilirse 3. biıiyüın sonunda evrenin şu andaki bilimsel modeli tümiiyle tersine dönecektir. tnsan soyu, güneş sisteminin ve evrenin sadece bilimsel fantezi üriinü olduğunu arüayacaktır. Sonsuziuk yoktur, gökyüzünün haritasımn gerçekte her zaman bizim ar/ulanmtan ve korkulanmı/jn bir haritası olduğunu anlayacağız. Y irmibirinci yüzyıla yaklaştıkça bırtakım yeni ya da en azından daha önce pek dikkat çekmemiş birtakım güç odaklannın belıreceğıni düşünmekteyim. ' Özellikle belirtmek istediğim nokta ise Üçüncü Binyıl'ın içerisinde yeni bir zaman ve mekan anlayışına sahip olacağımızdır. SÖzünü ettiğim bu nokta, bilimsel bir anlayışın ya da kuantum fizığindeki yeni bir gelişimin sonucu değıl, ama daha çok zaman ve mekan • • y^y çüncü Binyıl'da dünya, içinde bölgesel ve düşünsel aynlıklann şimdi var olanın çok ötesinde bir anlam kazanacağı, daha da parçalanmış ve daha da kınlgan bir yer olacaktır. Bir de dünyanın dışında hiçbir şey olmadığını keşfedeceğiz, tabii inanmayı yeğlediğimiz o kavramlardan başka. kavramlannın degişkenliğinin yerel ve bölgesel olarak kabul edilmesinden kaynaklanacaktır. Büyük ölçüde, bazı imparatorluklann dağılmasından kaynaklanan. pek çok bölgede ulusçu akımlann son zamanlarda giderek artması, kûresel bir hareketlenmenin göstergesi olarak kabul edilebilir tnsan davranışlannı en belirgin biçımde yönlendiren 'mekan' anlayışının yeni türevlerinin gelişeceğine eminim. Er ya da geç dünyanın herhangi bir yenndeki bir bölgenin, bir kentin ve hafta caddenın ve evin, orada yaşayan insanlann kimliklerinin oluşumunda son derece önemlı bir rol oynadığı anlaşılacaktır. 20. yüzyılda insan davranışlanna hükmeden güçlerin, daha çok tinsel ve ekonomik olduğu ,kabul edilirken -ki bu inançlann en önemlı 'kaynağı Freud ve Mara'tır- ben önümüzdeki yüzyılda yerel ve bölgesel kimliğin insan kişiliğinin oluşumunda en önemli öğe olacağına inanıyorum. Küresel düzeyde bu. Kanada, Belçika gibi daha önce kendisini güvencede hisseden ülkelerin, bölgesel alanlara bölüneceği ve yerel değerlerin ön plana çıkacağı bir Portre Ozan, yazar ve eleştirmen B, oluşuma gideceği anlamına gelmektedir. Sanınm bu bır çeşit kabilecilik. ama yerellik ve bölgesel kimliğe ılişkin oldukca yeni bir bılinç ile incelikli, çokuluslu ya da tele-görsel kûltürün bırlikte var olduğu 21. yüzyıla ilişkın bir kabilecilik olacaktır. Bu süreç içerisinde zamanın kendisi de farklı algılanmaya başlanacaktır. Artık hiç durmadan akan binbir nehir gıbi değil, kaynağı bilinmeyen bir yerden fişkıran magma gibi algılanacaktır. Akan magmanın bir bölümü belli bir yöne doğru akarken öteki bir bölümü kollara aynlıp başka yönlere doğru ilerler. Bir bölümü giderek yavaşlar ve sertleşir. Bu kısımlan dünyanın belli bölgelerine -ülkenin belli yerlerine ve hatta kentlere- benzetebiliriz. Sonuç olarak dünyanın güçleri hakkında yeni bir anlayışa sahip olacağız. Artık bütün uluslara ve ırklara uygulanacak evrensel sayılan birtakım bilimsel ya da dizinsel yasalara Peter Ackroyd, 1949 yılmda Londra'da doğdu. Cambridge ve Yale unıversıtelerinde eğitım gördü. 'Spectator' dergısınde uzun yıllar yayın yönetmenlığı yaptıktan sonra halen 'The Times'ın baş kitap eleştirmenliğini sürdürmektedir. Üç şiir kitabının yanı sıra 'The GreatFireofLondon', 1984 Somerset Maugham ödülünü kazanan 'The Last Testament of OscarVVTkte', 1985 VVhitebread ve Guardian roman ödüllerini kazanan 'Hawksmoor\ 'Chatterton', 'First Lıght', 'English Music' ve 'The House of Doctor Dee' romanlannı yazmıştır. Biyografık yapıtlan arasında TJS. Eliot'un bıyografısini konu alan 'Ezra Pound and His WortcT 1984 yılında Whitebread ve Heinemann ödüllerini kazanmış ve Dkkens'in biyografisi 1991 yılında NCR Kitap Ödülü'ne aday gösterilmiştir. Peter Ackroyd inanmayacak, ama zaman ve mekanın araştırdığımız insanlann doğastna ve tarihine göre değiştiğim göreceğiz. Sonuç olarak dünya anlayışında bir çeşitlilik ve heterojenlik oluşacaktır. IEvren ve güneş sistemi hepsibHimselfantra Şu andaki birtakım bilimsel modellerin yirmibirinci yüzyılda hatalı ya da tümüyle yanlış olduğu anlaşılacaktır ve bunun da çok büyük bir sonucu olacaktır. Eğer insan soyu o zamana değin var olmayı başarabilirse 3. binyılın sonunda evrenin şu andaki bilimsel modeli tümüyle tersine dönecektir. İnsan soyu, güneş sisteminin ve evrenin sadece bilimsel fantezi üriinü olduğunu bizim şimdi anladığımız gibi anlayacaktır. Sonsuziuk yoktur, insanlann en önümüzdeki yüzyılda yerel ve bölgesel kimliğin insan kişiliğinin oluşumunda en önemli öğe olacağına inanıyorum. Küresel düzeyde bu, Kanada, Belçika gibi ülkelerin bile bölgesel alanlara bölüneceği ve yerel değerlerin ön plana çıkacağı bir oluşuma gideceği anlamına gelmektedir. Sanınm bu bir çeşit kabilecilik, ama 21. yüzyıla özgü bir kabilecilik olacaktır giderek artan yetenekleri kaçınılmaz bir biçimde evren kavramını bizim kendi kafalanmızda yarattığımızı ve gökyüzünün haritasımn gerçekte her zaman bizim arzulanmızın ve korkulanmızın bir haritası olduğunu anlayacağız. Kavrayabileceğimizin ötesinde hiçbir şey yoktur ya da öteki bir deyişle orada bir yerde bir evren yoktur, ama bizim kendi iç dünyamızın dış değerler bulmaya yönelmesi söz konusudur. Aynı Yunanlılann evrende atı ve balığı bulduklan gibi bızler de gezegenleri ve burçlan bulduk, ama her sefennde araştırdığımız şeyleri yarattık. Bu tümüyle yeni anlayış, tıp ve ekonomi gibi öteki birtakım başka insanlığın üriinü olan bilim dallannı gözden geçirecektir. Uluslan ya da ırklan göz önüne almadan uygulanabilecek hiçbir giz, evrensel yasa ya da ilke yoktur. Bunun yerine yalnızca bazı özel bağlamlarda uygulanabilecek (ve yararh da olan), kurgudan öteye geçmeyen bölük pörçük ve eksık görüşler dizisi vardır. Bu durumda sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Üçüncü Binyıl'da dünya, içinde bölgesel ve düşünsel aynlıklann şimdi var olanın çok ötesinde bir anlam kazanacağı, daha da parçalanmış ve daha da kınlgan bir yer olacaktır. Bır de dünyanın dışında hiçbir şey olmadığını keşfedeceğiz, tabii inanmayı yeğlediğimiz o kavramlardan başka. YAR1N: OECD Gn. Sekreten J.Claude Paye Y A Y I N H A K K I C u m h u h y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I M L A N A M A Z GALERI • ATÖLYE 293 8 9 7 8 (3HAT) \X ÜMTTYAŞAR ^SANATGALERİSİ MUSTAFA AYAZ Resim Sergisi 23Ey1ül-12Ekım1994 biıHol Cod TtAos Ç,kn«nı Yop Kur Hon) BeycŞİuTel 0212/293 96 33 < > < > < , < » Galeri Atölye ılanlarınız ıçın 293 89 78 (3 hat) EYLÜL SANAT GALERİSİ NURİ ABAÇ ŞADAN IEZEYİŞ ZEkRİN BOLÜKBASI JÜKRİYE DİKMEN LEYLAGAMSIZ HÖSEYİN GEZER ZEKİ KIRAL KRİSTİN SALERİ SELİM TURAN RESİM-HEYKEL 29EytüM8Bam 1994 Açıtıj: 29 EylOI 1994 Perşembe Saat • 17.00 Nı;anta;ı, Akkırman Sok. No:59 Şışlı Tel (212)231 68 46-231 69 56 Geıtder... (oğdos bir meslek veya Mimorlık ve Guzel SonaHor Fakıltesine giraıek idn eğrtin GARANTİLİ İÇ MİMARLIK G R A F İ K R E S İ M Kırs Kayıtknmız Bastamıştır. Ktsdit Cod Tel: 348 65 30 Koikcy Islmbıl (i. Tel: S43 82 92 Bakırkoy lorlmın CdJel: 259 54 12 B«»ktas D1NLEYEN HERKESE AÇIK SANAT ÇALIŞMALARI BAŞLrYOR resim seramik takı-mücevher çocuklarla sanat güzel sanatlara hazırlık HAFTA İÇİ-HAFTA SONL 8 EKİM 1994'TE 1994-95 YİLENA Ç I İ ? : 21 EYLUL KOKTEYL: SAATi7.3O.28J0 istasyon sanat merkezi I istasyon sanat merkezi ERf«KO> : Ethemcfendi Cad. >o: 36 Tel : 385 41 31 (3 Mat)ltRf>KOV : tthcmefendi Cad. !>o: 36 Tel : 385 4 I 31 (3 Hat) TESYİKİYE : Macka Cad. >o: 41-7 Tel:24O 56 50-230 66 17 İTEŞVİhİYE : lacka Cad. No: 41-7 Tcl:24O 56 50 230 66 17 DİLBİLİMCİDEN Ingılızce-Almanca-Turkçe (dıksıyon) derslen Pazar-pazartesi-çarşamba-cuma gûnleri Aynı günler, 14.00-17.00 arası 2328986 numaralı telefondan randevu alınabilir ESKİŞEHİR ASLİYE1. HUKUK MAHKEMESİ DosyaNo. 1993 746 Davaa Emine Çolak vekili Av Halıl M Akçardak tarafından davalı Muhsın Çolak aleyhine açılan boşanma davası sebebiyle. Adresi tespit edilemeyen davalı Muhsin Çolak'ın duruşmanın atılı bulunduğu 13 10.1994 gunü saat 09.00'da mahkememiz duruşma sa- lonunda hazır bulunması veya kendıynı bır vekille temsil ettirmesi, aksı halde duruşmaya yokluğunda devam olunacağı ve karar venle- ceği. davalı Muhsin Çolak'a dava dilek^esı ve duruşma günü daveti- yesi yerine geçmek üzere ilan olunur. Basın: 51181 ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ DSPIi Bayanın Çığlığı...(1) Mektubu yazan, çocukluk arkadaşım yazar, ozan, öğret- men Muammer Yüzbaşıoğlu'nun kızı Ann Yûzbaşıoğlu Namal Şoyle başlamış mektubuna: "Sayın Mustafa Ağabey, Babamın sizinle kökü gençlik yıllarına dayanan bir dostlu- ğu oluşundan ötürü duyduğu gururu yıllardır tüm aile birey- leri olarak paylaşıyoruz. Haksızlığa direnen kaleminizle yıl- lardır mazlum pek çok insanın sesi oldunuz. Bu kez de hem kaleminizle aydınlanmış bir okurunuz, hem debir dostunu- zun, Muammer Yüzbaşıoğlu'nun kızı olarak uğradığım hak- sızlığın toplumca bilinmesi, başka insanların da duygu, düşünce ve emeklerinin sömürülmemesi için aydınlatılma- ları amactyla desteğinizi bekliyorum. Size siyasal kimliğimin kısa bir özetini sunmak istiyorum. Ülke sorunlanna duyarlı, Cumhuriyet'e, Atatürtt ilke ve dev- rimlerine yürekten bağlı, CHP'ye gönül vermiş bir aile orta- mında, kişiliğimin özgür gelişiminin desteklendiği şartlarda yetişme şansı buldum. Ülke sorunlanna kiilelerle birlikte sa- hip çıkışım Kıbns Barış Harekatı'nı rıeyecan/a izlediğim yıla dayanır. 14 yaşında bir genç kızdım, 1960 doğumlu. Ecevit, Barış Harekatı sonrasında Yeşilköy'dekarşılanacaktı. Anne- min koruyucu yaklaşımıyla evet' diyemeyen, ama hayır' da demeyen yüz ifadesi ile Ben de koşuyorum Yeşılköy'e' sö- zümü dinleyışini; 'Benim de yüreğımi götür oraya' der gibi, kapıda sessiz dikilip ardımdan bakışını hala anımsıyorum. Ulaşım araçları hıncahınç dolu, yayalar sel gibi akıyorlardı yeşılköy'e. Ben de yaya olarak katıldım kalabalıklara... - Bağımsız Türkiye! haykırışlanna, yumruğumu ilk kez sı- kıp havaya kaldırarak, ben de katıldım. Okulum, Almanca eğitim veren, Alman öğretmenlerin ağırlıklı olarak eğitmen olduğu bir kurumdu. Onlarm çoğu kez, geri bir ülke olduğumuzu başımıza kakan, a/aycı yakla- şımlarına o yaşlarımızın çocuksuluğu çerçevesinde de olsa direnirdim bazı arkadaşlarımla beraber. Kıbrıs Barış Hare- katı'nda emperyalizme direnen ulus karakterımizin yeni bir örneğini yaşamanın coşkusunu duymamak olası değildi. O gün kilometreleriyaya katederek Yeşilköy'e ulaştım. Yi- ne o yolu, haykırışlara katılarak geri yürüdüm. Bu olay, be- nim yaşamımda dö'nüm noktası olmuştu. Ardından ulke sorunlarmı daha yakından izlemeye çalıştım. Lise yıllanm- da, MC hükümetleri iktidarında 'demokratık lise' kavgasına vargücümle destek oldum. Demokratik kitle örgütlerinin ba- ğımsız, demokratik Turkiye talepli yürüyüşlerine hep katıl- dım. Buyönelimim Istanbul Erkek Lisesi'ni 1978'debirincilik- le bitirmemi engellemedi. Fakulte yıllanm, aynı mücadelele- rin içinde cesur, atak çabalarımla surdü. Yasadışı birçizgiye hiç düşmedim. Ancak, ülke sorunlanna toplumcu, çağdaş çözümler arayanlann safında yerimi tereddütsüz aldım. Ya- şamımda ilk ve tek olarak Kahramanmaraş olaylarının 1. yıl- dönümünde, faşistlenn fakülteye o gün özelınde sokulma- maları için tavır a/an/ardan olduğumdan öturu bir gece karakolda, bir gece Selimiye'de Sıkıyönetim Komutanlığı'- nda gozaltında tutuldum; serbest bırakıldım. Yaşamı hafızla- maktan ibaret öğrencileri yine de gerıde bırakarak Istanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'ni süresinde ve dere- ceyle bitirdim. Gerek lise, gerek fakulte yıllarımda, kültür, sanat etkmliklerınde yer aldım, tiyatro gösterilerinde rolle- rim oldu. Fakulte yıllarımda, 'Varlık' dergisinde çeviri öykü- lerim yayımlandı. Toplumculuğun, sosyal bir varlık olmaya çabalamanın kişisel başarı önünde engel teşkil etmeyeceğı- nin çevreme bir örneğini vermenin onurunu taşıyorum. Eşim Necmi Namal, (akülteden arkadaşım olan, KöyEnsti- tüsü mezunu ılkokul öğretmeni bır babanın oğludur. Mezun olur olmaz, hayata birlikte atıldık. Aiielerimizden ekonomik bir destek almamız mümkün değildi. istanbul'un Bayrampaşası'nda, Anadolu'dan ve Batı Trakya'dan ilk adım niteliği taşıyan bu ilçesinde açtığımız muayenehanemizde insanlann sevgiyle sarmaladığı hekim- ler olmayı başardık. Ekonomik açıdan rahat sayılınz diyebi- leceğimiz bugünkü şartlanmıza bileğimizin gücu ile şıpır şıpır alınteri dökerek ulaştık. Ekln adında bir kızımız, Aydın adında bir oğlumuz oldu. Hekimliğimizi icra ederken, mes- lek odamızın çabalarının içinde olduk, ilçe temsilciliği yürüt- tük. Beyaz önlüklülerin yürüyüşlerinde yerimizi aldık. Bölgemizde siyasal parti yapılanmalannı temasta olduğu- muz pek çok hastamız aracılığıyla ınceleyebiliyorduk. Insan- lar ceplerine el attıklannda Refah Partisi kimliği ile sıkça karşılaşır olmuştuk. Pardösülü, başörtülü hastalanm kara çarşafa giriyordu hızla, bize bile propaganda yapıyorlardı. Birikimli, tutarlı, yanlışla uzlaşmaz karakterli bir lıder oluşuna, parti yapısın- da mezhepçiliğe, para gücune prim vermediğine inanarak görüşümüze en yakın parti olduğundan, parti çalışmalarına katılmanın halka doğru görüşleri aktarmak için en etkili yol olacağına inanarak 2 yıl önce eşimle birlikte Bayrampaşa il- çesinde DSP'ye üye olduk. Üye olurken, bölgede 10 yıllık hekimlik hizmetimiz vardı. Isimlerimize yönelik sevgiyi say- gıyı partiye taşıdık. Üyelerce de kucaklandık Katılımımızı takiben üçüncü ayda yapılan ilçe kongresinde yönetim kuru- lu üyeliğine seçildim ilçede. Ancak, Bayrampaşa DSP açısından ilginç bir ilçeydi. ilginç bir seçim bölgesinin içinde yer alıyordu. Bayrampaşa 'da, 27 Mart yerel seçimi öncesi, Belediye Başkanı olan Necdet öz- kan, kardeşi Hüsamettin özkan't genel seçimde bölgemiz- de, il başkanının ustüne 1. sıraya yerleştirerek seçilmesini sağlamıştı. Necdet Özkan, Belediye Başkanhğı dönemmde, partiye sırt çevirmiş, milletvekili olan kardeşi bolgeye doğru dürüst adımtnı atmamıştı. Örgut sıkıntı içindeydi. Parti içindeki işleyiş ben/ şaşfcına çeviriyordu. Uğur Mum- cu öldürüldüğünde ilçe binasında, il binasında hiçbir yetkıli bulamamış, iş telefonlarına ulaştığımızda partiyi temsilen katılmamızın Genel Merkez'ce uygun görülmediğı açıklan- mıştı. Daha sonraları halkın demokratik talepierı ile ılgilı hiç- bir eyleme partinin katılımının özellikle istenmemesini hep kuşku ile izledik..." (Ann Yüzbaşıoğlu Namal'ın açıklamaları sürecek.) BULMACA 1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA: 1/ İsviçre'nin efsanevi halk kahramanı. 2/ Dö- külen tohumlarla ertesi yıl çıkan tahıl... Slayt. 3/ Nazım Hikmet'in soya- dı... Aynı cinsten olan şeyler arasındaki ince fark. 4/ Batı ordulannda atlı ya da yaya olarak çar- pışan asker sırufı... Kalın bükülmüş sicim. 5/ Fül... Arapçada "ben". 6/ Olumsuzluk belirten bir önek... Eski dilde hile, düzen. 7/ Dünyanın en hızlı koşan cardısı olan yırtıcı hayvan... "... ile korkutma vâız bizi kim lâl-i nigâr / Carumız bizim oda yanmağa mu- tad eyledi" (Hoca Dehhani). 8/ Gösteriş caka... Ana motifın yine- lenmesinden ibaret canlı ve hare- ketli bestelere verilen ad. 9/ Batı uluslannda kullanılan bir soyluluk unvanı... Favori. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Güzel kokulu çiçekler açan bir ağaoçık. 2/ Gümüşbahğının küçüğü... Bir nota. 3/ Alaca, iki renkli... Dağtavuğu da denilen bir kuş. 4/ Kimyada basit şeker- lere verilen ad... '"...'ler geçer rüyalanmda" (Orhan Veli). 5/ Kapalı bir yerdeki akışkanın basınanı ölçmeye yarayan aygıt. 6/ Ses... Kanşıklık, kargaşa. 7/ Borç öderne... Rütbesiz asker. 8/ Hücre çekirdeğinde bulunan ağ biçimindeki ipliksi yapı... Serbest meslek adamlanru içinde toplayan resmi birlik. 9/ An- talya yakınlanndaki ünlü antik kent.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle