Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 EYLÜL 1994 PERŞEMBE
DİZÎYAZI
4jSomerset Maugham ödüllü İngiliz yazar Ackroyd yannın dünyasını CumhurİyeC 'e yazdı
Yom birkabileciliğe doğru
Ackroyd bilimsd
geüşmelerle ilgili şu
öngöriide bulunuyor:
Eğer insan soyu o
zamana değin var
olmayi başarabilirse
3. biıiyüın sonunda
evrenin şu andaki
bilimsel modeli
tümiiyle tersine
dönecektir. tnsan
soyu, güneş
sisteminin ve evrenin
sadece bilimsel
fantezi üriinü
olduğunu
arüayacaktır.
Sonsuziuk yoktur,
gökyüzünün
haritasımn gerçekte
her zaman bizim
ar/ulanmtan ve
korkulanmı/jn bir
haritası olduğunu
anlayacağız.
Y
irmibirinci yüzyıla yaklaştıkça
bırtakım yeni ya da en azından
daha önce pek dikkat çekmemiş
birtakım güç odaklannın
belıreceğıni düşünmekteyim. '
Özellikle belirtmek istediğim
nokta ise Üçüncü Binyıl'ın içerisinde yeni bir
zaman ve mekan anlayışına sahip olacağımızdır.
SÖzünü ettiğim bu nokta, bilimsel bir anlayışın
ya da kuantum fizığindeki yeni bir gelişimin
sonucu değıl, ama daha çok zaman ve mekan
• •
y^y çüncü Binyıl'da dünya,
içinde bölgesel ve düşünsel
aynlıklann şimdi var olanın çok
ötesinde bir anlam kazanacağı,
daha da parçalanmış ve daha da
kınlgan bir yer olacaktır. Bir de
dünyanın dışında hiçbir şey
olmadığını keşfedeceğiz, tabii
inanmayı yeğlediğimiz o
kavramlardan başka.
kavramlannın degişkenliğinin yerel ve bölgesel
olarak kabul edilmesinden kaynaklanacaktır.
Büyük ölçüde, bazı imparatorluklann
dağılmasından kaynaklanan. pek çok bölgede
ulusçu akımlann son zamanlarda giderek
artması, kûresel bir hareketlenmenin göstergesi
olarak kabul edilebilir tnsan davranışlannı en
belirgin biçımde yönlendiren 'mekan'
anlayışının yeni türevlerinin gelişeceğine
eminim. Er ya da geç dünyanın herhangi bir
yenndeki bir bölgenin, bir kentin ve hafta
caddenın ve evin, orada yaşayan insanlann
kimliklerinin oluşumunda son derece önemlı bir
rol oynadığı anlaşılacaktır.
20. yüzyılda insan davranışlanna hükmeden
güçlerin, daha çok tinsel ve ekonomik olduğu
,kabul edilirken -ki bu inançlann en önemlı
'kaynağı Freud ve Mara'tır- ben önümüzdeki
yüzyılda yerel ve bölgesel kimliğin insan
kişiliğinin oluşumunda en önemli öğe olacağına
inanıyorum. Küresel düzeyde bu. Kanada,
Belçika gibi daha önce kendisini güvencede
hisseden ülkelerin, bölgesel alanlara bölüneceği
ve yerel değerlerin ön plana çıkacağı bir
Portre
Ozan, yazar ve eleştirmen
B,
oluşuma gideceği anlamına gelmektedir.
Sanınm bu bır çeşit kabilecilik. ama yerellik ve
bölgesel kimliğe ılişkin oldukca yeni bir bılinç
ile incelikli, çokuluslu ya da tele-görsel
kûltürün bırlikte var olduğu 21. yüzyıla ilişkın
bir kabilecilik olacaktır.
Bu süreç içerisinde zamanın kendisi de farklı
algılanmaya başlanacaktır. Artık hiç durmadan
akan binbir nehir gıbi değil, kaynağı bilinmeyen
bir yerden fişkıran magma gibi algılanacaktır.
Akan magmanın bir bölümü belli bir yöne
doğru akarken öteki bir bölümü kollara aynlıp
başka yönlere doğru ilerler. Bir bölümü giderek
yavaşlar ve sertleşir. Bu kısımlan dünyanın belli
bölgelerine -ülkenin belli yerlerine ve hatta
kentlere- benzetebiliriz.
Sonuç olarak dünyanın güçleri hakkında yeni
bir anlayışa sahip olacağız. Artık bütün uluslara
ve ırklara uygulanacak evrensel sayılan
birtakım bilimsel ya da dizinsel yasalara
Peter Ackroyd, 1949 yılmda
Londra'da doğdu. Cambridge ve
Yale unıversıtelerinde eğitım gördü.
'Spectator' dergısınde uzun yıllar
yayın yönetmenlığı yaptıktan sonra
halen 'The Times'ın baş kitap
eleştirmenliğini sürdürmektedir.
Üç şiir kitabının yanı sıra 'The
GreatFireofLondon', 1984
Somerset Maugham ödülünü
kazanan 'The Last Testament of
OscarVVTkte', 1985 VVhitebread ve
Guardian roman ödüllerini kazanan
'Hawksmoor\ 'Chatterton', 'First
Lıght', 'English Music' ve 'The
House of Doctor Dee' romanlannı
yazmıştır.
Biyografık yapıtlan arasında TJS.
Eliot'un bıyografısini konu alan
'Ezra Pound and His WortcT 1984
yılında Whitebread ve Heinemann
ödüllerini kazanmış ve Dkkens'in
biyografisi 1991 yılında NCR Kitap
Ödülü'ne aday gösterilmiştir.
Peter Ackroyd
inanmayacak, ama zaman ve mekanın
araştırdığımız insanlann doğastna ve tarihine
göre değiştiğim göreceğiz. Sonuç olarak dünya
anlayışında bir çeşitlilik ve heterojenlik
oluşacaktır.
IEvren ve güneş sistemi
hepsibHimselfantra
Şu andaki birtakım bilimsel modellerin
yirmibirinci yüzyılda hatalı ya da tümüyle
yanlış olduğu anlaşılacaktır ve bunun da çok
büyük bir sonucu olacaktır. Eğer insan soyu o
zamana değin var olmayı başarabilirse 3.
binyılın sonunda evrenin şu andaki bilimsel
modeli tümüyle tersine dönecektir. İnsan soyu,
güneş sisteminin ve evrenin sadece bilimsel
fantezi üriinü olduğunu bizim şimdi anladığımız
gibi anlayacaktır. Sonsuziuk yoktur, insanlann
en önümüzdeki yüzyılda
yerel ve bölgesel kimliğin insan
kişiliğinin oluşumunda en
önemli öğe olacağına
inanıyorum. Küresel düzeyde
bu, Kanada, Belçika gibi
ülkelerin bile bölgesel alanlara
bölüneceği ve yerel değerlerin
ön plana çıkacağı bir oluşuma
gideceği anlamına gelmektedir.
Sanınm bu bir çeşit kabilecilik,
ama 21. yüzyıla özgü bir
kabilecilik olacaktır
giderek artan yetenekleri kaçınılmaz bir
biçimde evren kavramını bizim kendi
kafalanmızda yarattığımızı ve gökyüzünün
haritasımn gerçekte her zaman bizim
arzulanmızın ve korkulanmızın bir haritası
olduğunu anlayacağız. Kavrayabileceğimizin
ötesinde hiçbir şey yoktur ya da öteki bir
deyişle orada bir yerde bir evren yoktur, ama
bizim kendi iç dünyamızın dış değerler bulmaya
yönelmesi söz konusudur. Aynı Yunanlılann
evrende atı ve balığı bulduklan gibi bızler de
gezegenleri ve burçlan bulduk, ama her
sefennde araştırdığımız şeyleri yarattık.
Bu tümüyle yeni anlayış, tıp ve ekonomi gibi
öteki birtakım başka insanlığın üriinü olan bilim
dallannı gözden geçirecektir. Uluslan ya da
ırklan göz önüne almadan uygulanabilecek
hiçbir giz, evrensel yasa ya da ilke yoktur.
Bunun yerine yalnızca bazı özel bağlamlarda
uygulanabilecek (ve yararh da olan), kurgudan
öteye geçmeyen bölük pörçük ve eksık görüşler
dizisi vardır. Bu durumda sonuç olarak şunu
söyleyebiliriz: Üçüncü Binyıl'da dünya, içinde
bölgesel ve düşünsel aynlıklann şimdi var
olanın çok ötesinde bir anlam kazanacağı, daha
da parçalanmış ve daha da kınlgan bir yer
olacaktır. Bır de dünyanın dışında hiçbir şey
olmadığını keşfedeceğiz, tabii inanmayı
yeğlediğimiz o kavramlardan başka.
YAR1N: OECD Gn. Sekreten J.Claude Paye
Y A Y I N H A K K I C u m h u h y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I M L A N A M A Z
GALERI • ATÖLYE 293 8 9 7 8 (3HAT)
\X ÜMTTYAŞAR
^SANATGALERİSİ
MUSTAFA
AYAZ
Resim Sergisi
23Ey1ül-12Ekım1994
biıHol Cod TtAos Ç,kn«nı Yop Kur
Hon) BeycŞİuTel 0212/293 96 33
< >
< >
< ,
< »
Galeri
Atölye
ılanlarınız ıçın
293 89 78
(3 hat)
EYLÜL
SANAT GALERİSİ
NURİ ABAÇ
ŞADAN IEZEYİŞ
ZEkRİN BOLÜKBASI
JÜKRİYE DİKMEN
LEYLAGAMSIZ
HÖSEYİN GEZER
ZEKİ KIRAL
KRİSTİN SALERİ
SELİM TURAN
RESİM-HEYKEL
29EytüM8Bam 1994
Açıtıj: 29 EylOI 1994
Perşembe Saat • 17.00
Nı;anta;ı, Akkırman Sok.
No:59 Şışlı
Tel (212)231 68 46-231 69 56
Geıtder... (oğdos bir meslek veya
Mimorlık ve Guzel SonaHor
Fakıltesine giraıek idn eğrtin
GARANTİLİ
İÇ MİMARLIK
G R A F İ K
R E S İ M
Kırs Kayıtknmız Bastamıştır.
Ktsdit Cod Tel: 348 65 30 Koikcy
Islmbıl (i. Tel: S43 82 92 Bakırkoy
lorlmın CdJel: 259 54 12 B«»ktas
D1NLEYEN HERKESE AÇIK SANAT ÇALIŞMALARI BAŞLrYOR
resim
seramik
takı-mücevher
çocuklarla sanat
güzel sanatlara
hazırlık
HAFTA İÇİ-HAFTA SONL 8 EKİM 1994'TE
1994-95 YİLENA
Ç I İ ? : 21 EYLUL
KOKTEYL: SAATi7.3O.28J0
istasyon sanat merkezi I istasyon sanat merkezi
ERf«KO> : Ethemcfendi Cad. >o: 36 Tel : 385 41 31 (3 Mat)ltRf>KOV : tthcmefendi Cad. !>o: 36 Tel : 385 4 I 31 (3 Hat)
TESYİKİYE : Macka Cad. >o: 41-7 Tel:24O 56 50-230 66 17 İTEŞVİhİYE : lacka Cad. No: 41-7 Tcl:24O 56 50 230 66 17
DİLBİLİMCİDEN
Ingılızce-Almanca-Turkçe (dıksıyon) derslen
Pazar-pazartesi-çarşamba-cuma gûnleri
Aynı günler, 14.00-17.00 arası
2328986 numaralı telefondan randevu alınabilir
ESKİŞEHİR ASLİYE1. HUKUK MAHKEMESİ
DosyaNo. 1993 746
Davaa Emine Çolak vekili Av Halıl M Akçardak tarafından
davalı Muhsın Çolak aleyhine açılan boşanma davası sebebiyle.
Adresi tespit edilemeyen davalı Muhsin Çolak'ın duruşmanın atılı
bulunduğu 13 10.1994 gunü saat 09.00'da mahkememiz duruşma sa-
lonunda hazır bulunması veya kendıynı bır vekille temsil ettirmesi,
aksı halde duruşmaya yokluğunda devam olunacağı ve karar venle-
ceği. davalı Muhsin Çolak'a dava dilek^esı ve duruşma günü daveti-
yesi yerine geçmek üzere ilan olunur.
Basın: 51181
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
DSPIi Bayanın Çığlığı...(1)
Mektubu yazan, çocukluk arkadaşım yazar, ozan, öğret-
men Muammer Yüzbaşıoğlu'nun kızı Ann Yûzbaşıoğlu
Namal Şoyle başlamış mektubuna:
"Sayın Mustafa Ağabey,
Babamın sizinle kökü gençlik yıllarına dayanan bir dostlu-
ğu oluşundan ötürü duyduğu gururu yıllardır tüm aile birey-
leri olarak paylaşıyoruz. Haksızlığa direnen kaleminizle yıl-
lardır mazlum pek çok insanın sesi oldunuz. Bu kez de hem
kaleminizle aydınlanmış bir okurunuz, hem debir dostunu-
zun, Muammer Yüzbaşıoğlu'nun kızı olarak uğradığım hak-
sızlığın toplumca bilinmesi, başka insanların da duygu,
düşünce ve emeklerinin sömürülmemesi için aydınlatılma-
ları amactyla desteğinizi bekliyorum.
Size siyasal kimliğimin kısa bir özetini sunmak istiyorum.
Ülke sorunlanna duyarlı, Cumhuriyet'e, Atatürtt ilke ve dev-
rimlerine yürekten bağlı, CHP'ye gönül vermiş bir aile orta-
mında, kişiliğimin özgür gelişiminin desteklendiği şartlarda
yetişme şansı buldum. Ülke sorunlanna kiilelerle birlikte sa-
hip çıkışım Kıbns Barış Harekatı'nı rıeyecan/a izlediğim yıla
dayanır. 14 yaşında bir genç kızdım, 1960 doğumlu. Ecevit,
Barış Harekatı sonrasında Yeşilköy'dekarşılanacaktı. Anne-
min koruyucu yaklaşımıyla evet' diyemeyen, ama hayır' da
demeyen yüz ifadesi ile Ben de koşuyorum Yeşılköy'e' sö-
zümü dinleyışini; 'Benim de yüreğımi götür oraya' der gibi,
kapıda sessiz dikilip ardımdan bakışını hala anımsıyorum.
Ulaşım araçları hıncahınç dolu, yayalar sel gibi akıyorlardı
yeşılköy'e. Ben de yaya olarak katıldım kalabalıklara...
- Bağımsız Türkiye! haykırışlanna, yumruğumu ilk kez sı-
kıp havaya kaldırarak, ben de katıldım.
Okulum, Almanca eğitim veren, Alman öğretmenlerin
ağırlıklı olarak eğitmen olduğu bir kurumdu. Onlarm çoğu
kez, geri bir ülke olduğumuzu başımıza kakan, a/aycı yakla-
şımlarına o yaşlarımızın çocuksuluğu çerçevesinde de olsa
direnirdim bazı arkadaşlarımla beraber. Kıbrıs Barış Hare-
katı'nda emperyalizme direnen ulus karakterımizin yeni bir
örneğini yaşamanın coşkusunu duymamak olası değildi.
O gün kilometreleriyaya katederek Yeşilköy'e ulaştım. Yi-
ne o yolu, haykırışlara katılarak geri yürüdüm. Bu olay, be-
nim yaşamımda dö'nüm noktası olmuştu. Ardından ulke
sorunlarmı daha yakından izlemeye çalıştım. Lise yıllanm-
da, MC hükümetleri iktidarında 'demokratık lise' kavgasına
vargücümle destek oldum. Demokratik kitle örgütlerinin ba-
ğımsız, demokratik Turkiye talepli yürüyüşlerine hep katıl-
dım. Buyönelimim Istanbul Erkek Lisesi'ni 1978'debirincilik-
le bitirmemi engellemedi. Fakulte yıllanm, aynı mücadelele-
rin içinde cesur, atak çabalarımla surdü. Yasadışı birçizgiye
hiç düşmedim. Ancak, ülke sorunlanna toplumcu, çağdaş
çözümler arayanlann safında yerimi tereddütsüz aldım. Ya-
şamımda ilk ve tek olarak Kahramanmaraş olaylarının 1. yıl-
dönümünde, faşistlenn fakülteye o gün özelınde sokulma-
maları için tavır a/an/ardan olduğumdan öturu bir gece
karakolda, bir gece Selimiye'de Sıkıyönetim Komutanlığı'-
nda gozaltında tutuldum; serbest bırakıldım. Yaşamı hafızla-
maktan ibaret öğrencileri yine de gerıde bırakarak Istanbul
Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'ni süresinde ve dere-
ceyle bitirdim. Gerek lise, gerek fakulte yıllarımda, kültür,
sanat etkmliklerınde yer aldım, tiyatro gösterilerinde rolle-
rim oldu. Fakulte yıllarımda, 'Varlık' dergisinde çeviri öykü-
lerim yayımlandı. Toplumculuğun, sosyal bir varlık olmaya
çabalamanın kişisel başarı önünde engel teşkil etmeyeceğı-
nin çevreme bir örneğini vermenin onurunu taşıyorum.
Eşim Necmi Namal, (akülteden arkadaşım olan, KöyEnsti-
tüsü mezunu ılkokul öğretmeni bır babanın oğludur. Mezun
olur olmaz, hayata birlikte atıldık. Aiielerimizden ekonomik
bir destek almamız mümkün değildi.
istanbul'un Bayrampaşası'nda, Anadolu'dan ve Batı
Trakya'dan ilk adım niteliği taşıyan bu ilçesinde açtığımız
muayenehanemizde insanlann sevgiyle sarmaladığı hekim-
ler olmayı başardık. Ekonomik açıdan rahat sayılınz diyebi-
leceğimiz bugünkü şartlanmıza bileğimizin gücu ile şıpır
şıpır alınteri dökerek ulaştık. Ekln adında bir kızımız, Aydın
adında bir oğlumuz oldu. Hekimliğimizi icra ederken, mes-
lek odamızın çabalarının içinde olduk, ilçe temsilciliği yürüt-
tük. Beyaz önlüklülerin yürüyüşlerinde yerimizi aldık.
Bölgemizde siyasal parti yapılanmalannı temasta olduğu-
muz pek çok hastamız aracılığıyla ınceleyebiliyorduk. Insan-
lar ceplerine el attıklannda Refah Partisi kimliği ile sıkça
karşılaşır olmuştuk.
Pardösülü, başörtülü hastalanm kara çarşafa giriyordu
hızla, bize bile propaganda yapıyorlardı. Birikimli, tutarlı,
yanlışla uzlaşmaz karakterli bir lıder oluşuna, parti yapısın-
da mezhepçiliğe, para gücune prim vermediğine inanarak
görüşümüze en yakın parti olduğundan, parti çalışmalarına
katılmanın halka doğru görüşleri aktarmak için en etkili yol
olacağına inanarak 2 yıl önce eşimle birlikte Bayrampaşa il-
çesinde DSP'ye üye olduk. Üye olurken, bölgede 10 yıllık
hekimlik hizmetimiz vardı. Isimlerimize yönelik sevgiyi say-
gıyı partiye taşıdık. Üyelerce de kucaklandık Katılımımızı
takiben üçüncü ayda yapılan ilçe kongresinde yönetim kuru-
lu üyeliğine seçildim ilçede.
Ancak, Bayrampaşa DSP açısından ilginç bir ilçeydi. ilginç
bir seçim bölgesinin içinde yer alıyordu. Bayrampaşa 'da, 27
Mart yerel seçimi öncesi, Belediye Başkanı olan Necdet öz-
kan, kardeşi Hüsamettin özkan't genel seçimde bölgemiz-
de, il başkanının ustüne 1. sıraya yerleştirerek seçilmesini
sağlamıştı. Necdet Özkan, Belediye Başkanhğı dönemmde,
partiye sırt çevirmiş, milletvekili olan kardeşi bolgeye doğru
dürüst adımtnı atmamıştı. Örgut sıkıntı içindeydi.
Parti içindeki işleyiş ben/ şaşfcına çeviriyordu. Uğur Mum-
cu öldürüldüğünde ilçe binasında, il binasında hiçbir yetkıli
bulamamış, iş telefonlarına ulaştığımızda partiyi temsilen
katılmamızın Genel Merkez'ce uygun görülmediğı açıklan-
mıştı. Daha sonraları halkın demokratik talepierı ile ılgilı hiç-
bir eyleme partinin katılımının özellikle istenmemesini hep
kuşku ile izledik..."
(Ann Yüzbaşıoğlu Namal'ın açıklamaları sürecek.)
BULMACA
1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA:
1/ İsviçre'nin efsanevi
halk kahramanı. 2/ Dö-
külen tohumlarla ertesi
yıl çıkan tahıl... Slayt. 3/
Nazım Hikmet'in soya-
dı... Aynı cinsten olan
şeyler arasındaki ince
fark. 4/ Batı ordulannda
atlı ya da yaya olarak çar-
pışan asker sırufı... Kalın
bükülmüş sicim. 5/ Fül...
Arapçada "ben". 6/
Olumsuzluk belirten bir
önek... Eski dilde hile,
düzen. 7/ Dünyanın en hızlı koşan
cardısı olan yırtıcı hayvan... "... ile
korkutma vâız bizi kim lâl-i nigâr /
Carumız bizim oda yanmağa mu-
tad eyledi" (Hoca Dehhani). 8/
Gösteriş caka... Ana motifın yine-
lenmesinden ibaret canlı ve hare-
ketli bestelere verilen ad. 9/ Batı
uluslannda kullanılan bir soyluluk
unvanı... Favori.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Güzel kokulu çiçekler açan bir
ağaoçık. 2/ Gümüşbahğının küçüğü... Bir nota. 3/ Alaca, iki
renkli... Dağtavuğu da denilen bir kuş. 4/ Kimyada basit şeker-
lere verilen ad... '"...'ler geçer rüyalanmda" (Orhan Veli). 5/
Kapalı bir yerdeki akışkanın basınanı ölçmeye yarayan aygıt.
6/ Ses... Kanşıklık, kargaşa. 7/ Borç öderne... Rütbesiz asker.
8/ Hücre çekirdeğinde bulunan ağ biçimindeki ipliksi yapı...
Serbest meslek adamlanru içinde toplayan resmi birlik. 9/ An-
talya yakınlanndaki ünlü antik kent.